193 Kayıt Bulundu.
Bize Amr b. Zürâre, ona İsmail, ona Eyyûb, ona da Saîd b. Cübeyr şöyle demiştir: "İbn Ömer'e, karısına zina isnat eden kimsenin hükmünü sordum, şöyle dedi: Peygamber (sav), zina ithamından dolayı, Aclân oğullarından bir karı-kocayı ayırdı. Hz. Peygamber önce 'Allah biliyor ya, ikinizden biriniz yalancısınız. ikinizden birisi iddiasından dönüp tevbe edecek mi?' dedi. Her ikisi de reddetti. Hz. Peygamber tekrar 'Allah biliyor ya ikinizden biriniz yalancısınız. ikinizden birisi iddiasından dönüp tevbe edecek mi?' dedi. yine her ikisi de reddetti. bunun üzerine karı koca arasını ayırdı." [Eyyûb der ki: Amr b. Dînâr bana "gördüğüm kadarıyla bu hadiste bir şey var ki, seni onu rivayet etmiyorsun" dedi. Eyyûb (ben) de şöyle dedim: O adam Hz. Peygamber'e (sav) “benim malım ne olacak?” dedi. Bunun üzerine ona “artık senin malın yok. Eğer iddianda doğruysan, o mal karşılığında kadınla birlikte oldun. Yok eğer yalancı isen, zaten o mal senin mülkün olmaktan çok daha uzaktır” denildi.]
Bize Ali b. Abdullah, ona Sufyân, ona Amr, ona da Saîd b. Cubeyr şöyle demiştir: İbn Ömer'e, (zina isnadından dolayı) birbiriyle lanetleşen karı-kocanın hükmünü sordum, şöyle dedi: Peygamber (sav) lanetleşecek karı ile kocaya "hesabınız Allah'a aittir. Zira ikinizden biri yalan söylüyor" dedi sonra kocaya "artık senin bu kadınla hiç bir bağın yok" buyurdu. Koca “benim malım (verdiğim mehr bedeli ne olacak)?” diye sordu. Peygamber (sav) "o mal artık senin değildir. Eğer sen kadına zina isnadında doğruysan, o mal karşılığında, bu kadınla birlikte olma sana helal kılındı. Yok eğer yalancı isen, zaten o mal senin mülkün olmaktan çok daha uzaktır" buyurdu. Sufyân der ki: Ben bu hadisi Amr'dan işitip ezberledim. Eyyûb de der ki: Ben Saîd b. Cubeyr'den işittim, şöyle dedi: İbn Umer'e “Karısıyle lanetleşmiş kimsenin durumu nedir?” diye sordum. İbn Ömer iki parmağıyla işaret ederek -Sufyân iki parmağı işaret parmağı ile orta parmağı arasını ayırdı- şöyle dedi: Peygamber (sav) Aclân oğullarından bir karı-kocanın arasını ayırdı ve "Allah biliyor ya ikinizden biriniz yalancısınız. ikinizden birisi iddiasından dönüp tevbe edecek mi?" diye üç kere sordu. Sufyân der ki: Ben bu hadisi Amr ibn Dinar'dan ve Eyyûb'dan sana haber verdiğim gibi ezberledim.
Bize Amr b. Zürâre, ona İsmail, ona Eyyûb, ona da Saîd b. Cübeyr şöyle demiştir: İbn Ömer'e, karısına zina isnat eden kimsenin hükmünü sordum, şöyle dedi: Peygamber (sav), zina ithamından dolayı, Aclân oğullarından bir karı-kocayı ayırdı. Hz. Peygamber önce "Allah biliyor ya ikinizden biriniz yalancısınız. ikinizden birisi iddiasından dönüp tevbe edecek mi?" dedi. her ikisi de reddetti. Hz. Peygamber tekrar "Allah biliyor ya ikinizden biriniz yalancısınız. ikinizden birisi iddiasından dönüp tevbe edecek mi?" dedi. yine her ikisi de reddetti. bunun üzerine karı koca arasını ayırdı. Eyyûb der ki: Amr b. Dînâr bana “gördüğüm kadarıyla bu hadiste bir şey var ki, seni onu rivayet etmiyorsun” dedi. Eyyûb (ben) de şöyle dedim: O adam Hz. Peygamber'e (sav) “benim kadındaki mihrim, malım var?” dedi. Peygamber (sav) de ona "artık senin malın yok. Eğer iddianda doğruysan, o mal karşılığında kadınla birlikte oldun. Yok eğer yalancı isen, zaten o mal senin mülkün olmaktan çok daha uzaktır" buyurdu.
Bize Amr b. Zürâre, ona İsmail, ona Eyyûb, ona da Saîd b. Cübeyr şöyle demiştir: İbn Ömer'e, karısına zina isnat eden kimsenin hükmünü sordum, şöyle dedi: Peygamber (sav), zina ithamından dolayı, Aclân oğullarından bir karı-kocayı ayırdı. Hz. Peygamber önce "Allah biliyor ya ikinizden biriniz yalancısınız. ikinizden birisi iddiasından dönüp tevbe edecek mi?" dedi. her ikisi de reddetti. Hz. Peygamber tekrar "Allah biliyor ya ikinizden biriniz yalancısınız. ikinizden birisi iddiasından dönüp tevbe edecek mi?" dedi. yine her ikisi de reddetti. bunun üzerine karı koca arasını ayırdı. Eyyûb der ki: Amr b. Dînâr bana “gördüğüm kadarıyla bu hadiste bir şey var ki, seni onu rivayet etmiyorsun” dedi. Eyyûb (ben) de şöyle dedim: O adam Hz. Peygamber'e (sav) “benim kadındaki mihrim, malım var?” dedi. Peygamber (sav) de ona "artık senin malın yok. Eğer iddianda doğruysan, o mal karşılığında kadınla birlikte oldun. Yok eğer yalancı isen, zaten o mal senin mülkün olmaktan çok daha uzaktır" buyurdu.
Bana Muhammed b. Beşşâr, ona İbn Ebu Adiy, ona Hişam b. Hassan, ona İkrime, ona da İbn Abbas (r. anhümâ) şöyle rivayet etmiştir: Hilal b. Ümeyye, Rasulullah’ın (sav) huzurunda, karısının, Şerik b. Sehmâ ile ilişkisi olduğu suçlamasında bulundu. Buna karşın Rasulullah (sav) ona "ya şahitlerini getirirsin ya da sana iftira haddi uygulanır" buyurdu. Hilal b. Ümeyye “Ya Rasulallah! İçimizden biri karısını bir adamla yakaladığı vakit kalkıp şahit arar mı?” Rasulullah (sav) "Ya şahitlerini getirirsin ya da sana iftira haddi uygulanır" şeklinde buyurmaya devam etti. Hilal b. Ümeyye ise “Seni hak ile gönderene yemin ederim ki ben doğru söylüyorum. Vallahi Allah, mutlaka sırtımı celde cezasından kurtarıp temize çıkaracak bir hüküm indirecektir” diye karşılık verdi. Derken Cibril geldi ve Hz. Peygamber'e (sav) "Eşlerine zina isnadında bulunup da ..." (Nur 24/6-9) ayetleri nazil oldu. Rasulullah (sav) "Eğer (kocası) doğru söyleyenlerden ise Allah'ın gazabının kendi üzerine olmasını diler" (Nur 24/9) kısmına kadar bu ayetleri okudu. Ardından döndü ve Hilal b. Ümeyye'nin karısına haber gönderdi. Hilal b. Ümeyye de geldi ve şahitliğini yerine getirdi. Bu esnada Hz. Peygamber (sav) "Allah, ikinizden birinin yalan söylediğini bilmektedir. İçinizden tövbe edecek biri var mı?" diye sordu. Sonra kadın kalktı ve şahitliğini yerine getirdi. Ancak ("Eğer kocası doğru söyleyenlerden ise Allah'ın gazabının kendi üzerine olmasını diler" şeklindeki) beşinci şahitliğini yerine getireceği zaman orada bulunanlar kadını durdurdular ve “Bu ifade, hüküm doğurur” dediler. Bunun üzerine kadın bir an için duraksadı ve geri adım attı. Öyle ki şahitlikten vaz geçeceğini zannettik. Fakat o “Bundan sonra kavmimi rezil edemem” diyerek şahitliğini tamamladı. Bilahare Hz. Peygamber (sav) "Bakın bakalım, eğer gözleri sürmeli, kalçası iri, baldırı kalın bir çocuk dünyaya getirirse çocuk Şerik b. Sehmâ'ya aittir" buyurdu. Kadın, Hz. Peygamber’in (sav) buyurduğu gibi böyle bir çocuk dünyaya getirdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) "Eğer Allah'ın kitabındaki söz konusu hüküm geçmemiş olsaydı, bu kadına karşı kesinlikle farklı bir tutumum olurdu" buyurdu.
Açıklama: Bahsi geçen ayetler şöyledir: "Eşlerine zina isnadında bulunup da kendilerinden başka şahitleri olmayanlara gelince, onların her birinin şahitliği, kendisinin doğru söyleyenlerden olduğuna dair dört defa Allah adına yemin ederek şahitlik etmesi; beşinci defa da eğer yalan söyleyenlerden ise Allah'ın lânetinin kendi üzerine olmasını dilemesidir. Beşinci defa da eğer yalan söyleyenlerden ise Allah'ın lânetinin kendi üzerine olmasını dilemesidir. Kadının, kocasının yalan söyleyenlerden olduğuna dair dört defa Allah adına yemin ve şahitlik etmesi, kendisinden cezayı kaldırır. Beşinci defa da, eğer (kocası) doğru söyleyenlerden ise Allah'ın gazabının kendi üzerine olmasını diler." (Nur 24/6-9) Bu uygulama, İslam aile hukukunda “liân” terimi ile ifade edilir. Karısının zina suçu işlediğini iddia eden bir koca, eğer iddiasını isbat için dört şahit getiremezse karı ve koca hakim huzuruna celb edilerek liâna (karşılıklı lanetleşmeye) davet edilir. Her iki taraf da doğruluklarını bu ifadelerle beyan ederlerse erkek iftira (kazf) cezasından, kadın da zina cezasından kurtulur ve bu şekilde evlilik bağı sona erer/erdirilir.
Bize Süleyman b. Dâvûd Ebu Rabî, ona Füleyh, ona Zührî, ona da Sehl b. Sa'd şöyle rivayet etmiştir: Bir adam Rasulullah'a (sav) geldi ve “ey Allah'ın Rasulü, bir adam, eşini başka bir adamla görüp onu öldürse, siz de ona kısas uygular mısınız? Yoksa o kişinin durumu hakkında ne yaparsınız?” dedi. Bunun üzerine Allah mülâene ayetini indirdi. Ardından Rasulullah (sav) o kocaya "senin ve eşin hakkında hüküm verilmiştir" buyurdu. Ben Hz. Peygamber'in (sav) yanında iken, o koca ile eşi mülâene yaptıklarına şahit oldum. Mülâene'den sonra adam eşinden ayrıldı. Böylece mülâene yapan karı-koca arasında bu tarz bir ayrılık yapmak bir uygulama oldu. Kadın hamileydi. Üveymir çocuğun kendisinden olmadığını iddia etti. Kadının doğurduğu oğlan, anasına nispetle çağrılır oldu. Sonra miras hususundaki uygulama da çocuğun anasına varis olması, anasının da o çocuk tarafından Allah'ın kadına tayin ettiği hisseye varis olması şeklinde hükmedildi.