471 Kayıt Bulundu.
Bize Muhammed b. Abdullah b. Nümeyr, ona Abdullah b. Yezid, ona Hayve, ona Ebu Sahr, ona Yezid b. Abdullah b. Kusayt, ona Davud b. Âmir b. Sa'd b. Ebu Vakkas, ona da babası (Âmir b. Sa'd) şöyle rivayet etmiştir: "Abdullah b. Ömer'in yanında oturuyordum. Derken sâhibü'l-maksûre lakaplı Habbâb çıkageldi ve 'Ey Abdullah b. Ömer! Ebu Hureyre'nin ne dediğini duydun mu? O, Hz. Peygamber'in şöyle buyurduğunu söylüyormuş: Kim cenaze ile birlikte cenaze evinden çıkar, onun namazını kılar, ardından da defnedilene dek onu takip ederse, o kimseye iki kırat sevap vardır. Her kırat da Uhud Dağı kadardır. Kim de cenaze namazına iştirak eder, ardından cenazeyi takip etmeyerek geri dönerse, ona da Uhud Dağı kadar sevap vardır. Bunun üzerine İbn Ömer, Habbab'ı, Ebu Hureyre'nin sözünü sorması ve sonra da kendisine gelip bildirmesi için Âişe'ye gönderdi. İbn Ömer, gönderdiği elçi gelinceye dek mescidin taşlarından bir avuç aldı, onları elinde evirip çevirmeye başladı. Nihayet elçi (Habbab) dönüp Âişe'nin 'Ebu Hureyre doğru söylemiştir' sözünü iletince, İbn Ömer elindeki taşları yere attı ve 'Pek çok kırat sevabı kaçırmışız' dedi."
Bize İbn Beşşâr, ona Muaâz b. Hişam, ona babası (Hişam ed-Destüvâî), ona İbn Müsennâ, ona İbn Ebu Adî, ona Said; (T) Bana Züheyr b. Harb, ona Affân, ona Ebân, onlara da Katade hadisi bu isnad ile yukarıdaki rivayete benzer şekilde nakletmiştir. Said ve Hişam rivayetinde Hz. Peygamber'e (sav) kırat hakkında sorulduğu, onun da 'Uhud dağı kadardır' buyurduğu (ilavesi) vardır.
Bize Yahya b. Yahya, ona Malik, ona da İbn Şihab, Humeyd b. Abdurrahman b. Avf'ın şöyle dediğini rivayet etmiştir: Muaviye b. Ebu Süfyan'ı hac yolunda minber üzerinde konuşurken dinledim. Muhafızının elinde bulunan bir tutam saçı alarak şunları söyledi: “Ey Medine halkı! Sizin âlimleriniz nerede? Ben, Resûlullah’ın bu tür şeyleri (sahte saç takmayı) yasakladığını ve: 'İsrailoğulları, kadınları böyle şeyleri kullanmaya başladığında helâk oldular.' buyurduğunu işittim.”
Bize İbn Ebu Ömer, ona Süfyan b. Uyeyne; (T) Bize Harmele b. Yahya, ona İbn Vehb, ona Yunus; (T) Bize Abd b. Humeyd, ona Abdürrezzak, ona Mamer, onlara da Zührî, Malik'in hadisinin aynısını rivayet etmiştir. [Zührî, Humeyd b. Abdurrahman b. Avf'ın şöyle dediğini rivayet etmiştir: Muaviye b. Ebu Süfyan'ı hac yolunda minber üzerinde konuşurken dinledim. Muhafızının elinde bulunan bir tutam saçı alarak şunları söyledi: “Ey Medine halkı! Sizin âlimleriniz nerede? Ben, Resûlullah’ın bu tür şeyleri (sahte saç takmayı) yasakladığını ve: 'İsrailoğulları, kadınları böyle şeyleri kullanmaya başladığında helâk oldular.' buyurduğunu işittim.”] Ancak Mamer'in hadisinde (bu rivayetten farklı olarak), "İsrailoğulları, (kadınları böyle şeyleri kullanmaya başladığında) azaba uğradı" cümlesi vardır.
Bize Ebu Bekir b. Hallad el-Bahilî, ona Muhammed b. Cafer, ona Şube, ona da Vakıd b. Muhammed b. Zeyd, Nafi'in şöyle dediğini rivayet etti: İbn Ömer bir fakir gördü. Onun önüne tekrar tekrar yiyecek koymaya başladı. -O da önüne konulanları (büyük bir iştahla) çokça yiyordu.- Bunu gören İbn Ömer: 'Bu adam bir daha benim yanıma girmesin. Çünkü ben Rasulullah'ı (sav) şöyle buyururken işittim: "Kâfir yedi bağırsak dolusu yer".' dedi.
Bize Muhammed b. Hatim, ona Yahya b. Said el-Kattan, ona İbn Cüreyc, ona da Ata, Ubeyd b. Umeyr'in şöyle anlattığını rivayet etmiştir: Ebu Musa (el-Eş'arî), Hz. Ömer'den (yanına girmek için) üç defa izin istedi. Ancak meşgul olduğunu görerek geri döndü (gitti). (Bir müddet sonra) Hz. Ömer: 'Abdullah b. Kays'ın sesini duymamış mıydık? Ona izin verin gelsin' dedi. Ebu Musa geri çağırıldı. Hz. Ömer ona: 'Bu davranışının (beklemeyip oradan ayrılmanın) sebebi nedir?' diye sordu. Ebu Musa: '(Rasulullah (sav) tarafından) Bize böyle emredildi.' cevabını verdi. Hz. Ömer: 'Ya bu söylediğinle ilgili bir delil sunarsın ya da ben sana yapacağımı bilirimb' dedi. Bunun üzerine Ebu Musa oradan ayrıldı ve Ensar'ın bulunduğu bir meclise gitti. (Durumu onlara anlatınca) Oradakiler: 'Sana bu hususta en küçüğümüz bile şahitlik edebilir.' dediler. Daha sonra (şahit olarak seçilen) Ebu Said kalktı ve Hz. Ömer'e (giderek): '(Rasulullah (sav) tarafından) Bize böyle emredildi.' diyerek şahitlikte bulundu. Bunun üzerine Hz. Ömer: 'Hz. Peygamber'in emri olan bu husus bana gizli kalmış. (Herhalde) Çarşılarda alışveriş (peşinde koşmak), beni bunu öğrenmekten mahrum bıraktı.' dedi."
Bize Yahya b. Yahya et-Temîmî, Ebu Bekir b. Ebu Şeybe ve Muhammed b. Ala, onlara Ebu Muaviye, ona A'meş, ona Ebû Salih, ona da Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Ashabıma sövmeyin, Ashabıma sövmeyin. Canımı elinde tutan Allah'a yemin ederim ki, sizden biri Uhud (dağı) kadar altın infak etse, yine de onların yaptığı bir veya yarım ölçek (hayrın sevabına) ulaşamaz."
Bize Yahya b. Yahya et-Temîmî, Ebu Bekir b. Ebu Şeybe ve Muhammed b. Ala, onlara Ebu Muaviye, ona A'meş, ona Ebu Sâlih, ona da Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Ashabıma sövmeyin, Ashabıma sövmeyin. Canımı elinde tutan Allah'a yemin ederim ki, sizden biri Uhud (dağı) kadar altın infak etse, yine de onların yaptığı bir veya yarım ölçek (hayrın sevabına) ulaşamaz."
Bize Yahya b. Yahya et-Temîmî, Ebu Bekir b. Ebu Şeybe ve Muhammed b. Ala, onlara Ebu Muaviye, ona A'meş, ona Ebu Sâlih, ona da Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Ashabıma sövmeyin, Ashabıma sövmeyin. Canımı elinde tutan Allah'a yemin ederim ki, sizden biri Uhud (dağı) kadar altın infak etse, yine de onların yaptığı bir veya yarım ölçek (hayrın sevabına) ulaşamaz."
Bize Muhammed b. Râfi ve Abd b. Humeyd, onlara Abdürrezzâk (b. Hemmâm), ona da İbn Cüreyc, ona da Abdullah b. Ebu Müleyke şöyle rivayet etmiştir: "Osman b. Affan'ın bir kızı Mekke'de vefat etmişti. Biz de cenazeye katılmak için gelmiştik. İbn Ömer ve İbn Abbas da gelmişti. Ben de o ikisinin arasında oturuyordum. Şöyle ki ben onlardan birinin yanına varıp oturmuş, ardından da diğeri gelip benim yanıma oturmuştu. Abdullah b. Ömer, karşısında duran Amr b. Osman'a şöyle dedi: Cenazede ağlanmasını men engellemeyecek misin? Zira Rasulullah (sav) 'Şüphesiz ölen kişi, ailesinin ona ağlaması sebebiyle azap görür' buyurmuştur. İbn Abbas (buna itiraz sadedinde), Ömer'in 'Bir kısım ağlamalar sebebiyle (ölüye azap edilir)' dediğini söyledi. Sonra da şu olayı anlattı: Ömer'le birlikte Mekke'den ayrılarak yola çıkmıştım. Beydâ denilen yere vardığımızda baktım ki bir ağacın altında bir kervan duruyor. Ömer 'Git bak bakalım. Kervandakiler kimlermiş?' dedi Gidip baktığımda gördüm ki Suheyb de orada imiş. Hemen gelip Ömer'e haber verdim. Ömer de 'Onu bana çağır' dedi. Suheyb'in yanına döndüm ve 'Kalk, müminlerin emirine gidiyoruz' dedim. Bir süre sonra Ömer yaralandığında Suheyb yine ağlayarak ve 'Vah kardeşim! Vah arkadaşım!' diyerek geldi. Bunun üzerine Ömer ona şöyle dedi: Ey Suheyb! Rasulullah (sav) 'Şüphesiz ölen kişi, ailesinin ona olan bazı ağlamaları sebebiyle azap görür' buyurmuşken bana mı ağlıyorsun? İbn Abbas sözlerine şöyle devam etti: Ömer vefat edince, bu rivayeti Hz. Âişe'ye söyledim. Bunu duyunca Hz. Âişe şu itirazda bulundu: 'Allah, Ömer'e rahmet etsin. Hayır. Vallahi Rasulullah (sav) 'Şüphesiz Allah, bir kimsenin ağlaması sebebiyle ölen kişiye azap eder' buyurmadı. Fakat o 'Şüphesiz Allah, ailesinin kendisine ağlaması sebebiyle kafirin azabını artırır' buyurmuştur. Hz. Âişe ayrıca 'Size Kur'an'daki şu ayet de bu konuda yeter (Hiçbir günahkâr, bir başkasının günahını yüklenmez) (En'am, 6/164) dedi. İbn Abbas da buna karşı 'Güldüren de ağlatan da ancak Allah'tır' dedi." [İbn Ebu Müleyke 'Vallahi bu durum karşısında İbn Ömer hiçbir şey söylemedi' demiştir.]