Giriş

Bize Ahmed b. Yusuf, ona Ubeydullah (b. Musa), ona İsrail (b. Yunus), ona Ebu Yahya (Abdurrahman b. Dinar), ona Mücahid (b. Cebr), ona da (Abdullah) b. Ömer şöyle demiştir: "Rasulullah (sav), beraberinde yüksek sesle ağlayan bir kadın bulunan cenazenin peşi sıra gitmeyi yasakladı."


Açıklama: "Rasulullah (sav), cenazenin yüksek sesle feryat edenler (kadın) tarafından takip edilmesini yasakladı"

    Öneri Formu
15600 İM001583 İbn Mâce, Cenâiz, 51

Bize Abd b. Humeyd, ona Ebu Nuaym, ona Yezid b. Abdullah eş-Şeybânî, ona Şehr b. Havşebi ona da Ümmü Seleme el-Ensârîyye (r.anha) şöyle rivayet etmiştir: Kadınlardan biri Rasulullah'a (sav), 'Sana karşı isyanımızın uygun olmayacağı (itaat ederek yapmamız gereken) iyilik nedir?' diye sordu. Rasulullah (sav) "Yüksek sesle feryat ederek ağlamayın." buyurdu. Bunun üzerine ben 'Ey Allah'ın Rasulü! Falanoğulları amcamın vefatı üzerine (ağıtlarıyla yardıma koşarak) bana yardım ettiler. Benim de onlara karşılık vermem gerekir' dedim. Rasulullah (sav) bu isteğimi kabul etmedi. Fakat ben defalarca kendisine müracaat ettim, sonunda onlara karşılık vermeme (onların benim yakınlarıma ağlamalarına karşılık üzerimde bulunan, onların ölülerine ağlama borcunu ödememe) izin verdi. Ben de ondan başka şu ana kadar hiç kimse üzerine sesli olarak ağlamadım. Benim dışımda sesli olarak ağlamayan kadın kalmamıştır. Ebu İsa (et-Tirmizî): 'Bu, hasen hadistir.' Bu konuda Ümmü Atıyye'den (r.anha) de hadis rivayet edilmiştir. Abd b. Humeyd diyor ki: Ümmü Seleme el-Ensârîyye, Yezid b. Seken'in kızı Esma'dır.


    Öneri Formu
19884 T003307 Tirmizi,Tefsîru'l-Kur'ân, 60


Açıklama: Seleme b. el-Ezrak meçhûl ravidir. Dolayısıyla isnad zayıftır.

    Öneri Formu
45123 HM008382 İbn Hanbel, II, 333


Açıklama: Bu hadis diğer tarikleri ve şevâhidleri ile hasen derecesine çıkmıştır

    Öneri Formu
47997 HM005668 İbn Hanbel, II, 93


    Öneri Formu
75168 HM023983 İbn Hanbel, V, 422

Bize Asbağ’, ona İbn Vehb, ona Amr, ona Sa’id b. el-Hâris el-Ensari, Abdullah b. Ömer’in şöyle anlattığını rivayet etti: Bir keresinde Sa’d b. Ubade bir hastalığa yakalanmıştı. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem (sav), Abdurrahman b. Avf, Sa’d b. Ebu Vakkas ve Abdullah b. Mes’ud ile birlikte Sa’d’ı ziyarete geldi. Sa’d’ın yanına girdiği zaman, onu aile fertleri tarafından kuşatılmış bir halde buldu. Resul-i Ekrem "Sa’d öldü mü?" diye sordu. Oradakiler 'Hayır ey Allah’ın elçisi! Ölmedi' dediler. Hz. Peygamber (duygulanıp) ağladı. Orada bulunanlar, Rasulullah’ın (sav) ağladığını görünce, onlar da ağladılar. Bunun üzerine Hz. Peygamber şöyle buyurdu: "İşitmez misiniz? Şüphesiz ki, Allah gözyaşı ve kalp üzüntüsü sebebiyle azab etmez. Lakin" - mübarek diline işaret ederek- "işte bunun yüzünden ya azab eder, ya da merhamet eder. Şübhesiz ölü, ailesinin kendisine (yasaklanmış bir ağlayışla) ağlamasından dolayı azab görür" dedi. Hz. Ömer de (Cahiliyye adeti üzere) ağlandığında (ağlayanı) sopa ile döver, üzerine çakıl taşları atar ve toprak saçardı.


Açıklama: Buhârî, bu hadiste geçen, ailesinin feryadı sebebiyle ölünün azap göreceğine dair tehdidin, hayattayken ailesini bu konuda eğitmeyen kimseler için geçerli olduğunu belirtir. "Kendinizi ve ailenizi ateşten koruyun" (Tahrim 6) ve "Hepiniz çobansınız..." hadisini bu hususta delil olarak gösterir. Buhârî, hayatta iken ailesine gerekli uyarı ve bilgilendirmeyi yaptığı halde ailesi yine de arkasından ağlarsa böyle bir kimse için bu hadisteki tehdidin söz konusu olmadığını kaydeder. Bu hususta da "Kimse kimsenin günahını yüklenmez" (En'am 164) ayetini delil gösterir. Bkz. Buhârî, Cenâiz, 32.

    Öneri Formu
9741 B001304 Buhari, Cenaiz, 44

Bize Kuteybe, ona Abdülvehhab, ona Yahya b. Said, ona Amre, ona da Aişe (r. anha) şöyle rivayet etmiştir: Zeyd b. Hârise, Cafer b. Ebu Talib ve Abdullah b. Revâha'nın (r. anhüm) (Mute'de) öldürüldükleri haberi geldiği zaman, Rasulullah (sav) kendisinde hüzün görüldüğü bir halde oturdu. Ben de kapının (yarık) aralığından Rasulullah'ın durumunu takip ediyordum. Bu sırada bir adam Rasulullah'a (sav) geldi ve 'Ya Rasulallah!' diyerek Cafer'in kadınlarının ağladıklarını söyledi. Rasulullah da o kimseye, kadınların yüksek sesle feryat ederek ağlamalarını yasaklamasını emretti. Ravi dedi ki: O adam gitti sonra tekrar geldi ve 'Ben kadınları (ağlamaktan) yasakladım' dedi, ancak, onların kendisini dinlemediklerini söyledi. Ravi dedi ki: Rasulullah yine kadınların ağlamalarını yasaklamasını bildirdi. O kişi yine gitti, sonra geri gelerek 'Vallahi kadınlar bize galip geldiler (onları susturamadık)', dedi. Aişe (ra), Rasulullah'ın o adama, "Kadınların ağızlarına toprak saç!" buyurduğunu söyledi. Aişe de bunun üzerine şöyle dedi: 'Ben o adama, Allah senin burnunu toprağa sürtsün (zelil etsin)! Vallahi sen ne sana verdiği emri yerine getirdin, ne de Rasulullah'ı bulunduğu meşakkati ve hüznü içinde kendi haline bıraktın! diye çıkıştım.'


Açıklama: "ağızlarına toprak saç" ifadesi "mahrum et, istediklerini verme, onları engelle" gibi anlamlarda kullanılmaktadır. "Allah senin burnunu toprağa sürtsün" ifadesi ile, kadınları engelleme hususundaki ısrarı ve peygamberin hüznünü arttırmaktan başka bir davranışı olmadığı için Hz. Aişe bu kişiye şunu söylemek istemiştir: "Hz. Peygamber'in kadınlar için emrettiği "ağızlarına toprak saç" sözü bilakis sana layıktır, bu davranışı terk et." bkz. Kastallani, İrşad, Mısır, 1323,2/410.

    Öneri Formu
33713 B004263 Buhari, Megâzî, 44


Açıklama: Seleme b. Ezrak'dan Nesâî ve İbn Mâce rivâyet etmektedir. İbnü'l-Kattân halinin bilinmediğini söylemektedir. Tafsilatlı bilgi 7691 numaralı hadiste geçmektedir.

    Öneri Formu
49020 HM009282 İbn Hanbel, II, 409


    Öneri Formu
47990 HM005666 İbn Hanbel, II, 92


    Öneri Formu
47443 HM005563 İbn Hanbel, II, 85