122 Kayıt Bulundu.
Bize Hâmid b. Ömer el-Bekrâvî, ona Abdülvâhid b. Ziyâd, ona da Asım, Hafsa bt. Sîrîn'den şöyle aktarmıştır: Enes b. Malik, bana 'Yahya b. Ebu Amre neden öldü?' diye sorduğunda, 'Vebadan öldü' diye cevap verdim. Bunun üzerine Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Vebadan ölüm, her müslüman için şehitliktir."
Açıklama: Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım: الطَّاعُونُ شَهَادَةٌ لِكُلِّ مُسْلِمٍ
Bize Yahya b. Yahya, ona Mâlik, ona Sümeyy, ona Ebu Salih, ona da Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Adamın biri yolda yürürken yol üzerinde bir diken dalı buldu ve onu yoldan uzaklaştırdı. Bunun üzerine Allah (cc) o kulunun yaptığı hareketten müteşekkir oldu ve onu affetti. Hz. Peygamber (sav) devamında şöyle buyurmuştur: Şehitler beş kısımdır. Vebadan, ishalden ve boğulmaktan ölenlerle yıkıntı altında kalarak ölen ve Allah (ac) yolunda ölenler şehittir."
Bize Velid b. Şücâ, ona Ali b. Müshir, ona Asım, ona da Hafsa bt. Sîrîn şöyle nakletmiştir: Enes b. Mâlik bana Yahya b. Ebu Amre'nin neden öldüğünü sorduğunda, vebadan dolayı öldüğünü söyledim. O da bana Hz. Peygamber'in şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Vebadan ölüm, her bir müslüman için şehitlik demektir."
Bize Züheyr b. Harb, ona Cerîr, ona Süheyl, ona babası, ona da Ebu Hureyre, Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Siz kimleri şehit sayıyorsunuz?" diye ashâbına sorduğunda, onlar 'Ya Rasulallah! Kim Allah yolunda öldürülürse onlar şehittir' dediler. Hz. Peygamber (sav) 'O halde ümmetimin şehitleri pek azdır" buyurdu. Ashâb 'Ya Rasulallah! Öyleyse kimler şehittir?' diye sorduklarında ise şöyle cevap verdi: 'Allah yolunda öldürülen kimse şehittir. Allah yolunda ölen kimse de şehittir. Vebadan ölen kimseler şehittir. Karın hastalığından ölenler de şehittir'." [İbn Mıksem 'Baban bu hadisi naklederken şunu da ilave ettiğine ben şahidimdir' demiştir: 'Boğularak ölen kimseler de şehittir'.]
Bize Hennâd (b. Serî), ona Ebu Muaviye, ona A'meş, ona da Şakîk b. Seleme, Ebu Musa el-Eş'ârî'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Rasulullah'a (sav); kendisine cesur denilmesi için savaşanın, hamiyeti (kabilesi) için savaşanın veya gösteriş için savaşan kimsenin Allah yolunda olup olmadıkları sorulduğunda, 'Kim i'lây-ı kelimetullah (Allah'ın adının ve dininin en yüce olması) için savaşırsa, işte o Allah yolundadır' cevabını verdi." [Ebu İsa (et-Tirmizî) 'Bu konuda Hz. Ömer'den de hadis rivayet edilmiştir. Ebu Musa el-Eş'arî hadisi hasen sahihtir' demiştir.]
Bize Abdulhamid b. Beyân el-Vâsıtî, ona Halid, ona da Süheyl, bu hadisi babasından, o Ebu Hureyre'den o da Rasulullah'tan (sav) bu isnadla (önceki) hadisin benzeri şekilde rivayet etmiştir. Buna göre: "Hz. Peygamber (sav) ashâbına 'Siz kimleri şehit sayıyorsunuz?' diye sorduğunda, onlar 'Ya Rasulallah! Kim Allah yolunda öldürülürse onlar şehittir' dediler. Hz. Peygamber (sav) 'O halde ümmetimin şehitleri pek azdır" buyurdu. Ashâb 'Ya Rasulallah! Öyleyse kimler şehittir?' diye sorduklarında ise şöyle cevap verdi: 'Allah yolunda öldürülenler şehittir. Allah yolunda ölenler de şehittir. Vebadan ölen kimseler şehittir. Karın hastalığından ölenler de şehittir'." [Ancak bu isnadla gelen hadiste, Süheyl, Abdullah b. Mıksem'in kendisine 'Ben şahidim ki baban bu hadisi naklederken şu lafızları da ilave etmiştir: 'Boğularak ölen kimseler de şehittir' demiştir.]
Bize Muhammed b. Kesîr, ona Süfyan (es-Sevrî), ona A'meş (Süleyman b. Mihran), ona da Ebu Vâil (Şakik b. Seleme), Ebu Musa'nın şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Bir adam Rasulullah'a (sav) gelip 'Kabilesi için savaşan mı, cesareti için savaşan mı yoksa gösteriş için savaşan kimse mi Allah yolundadır?' diye sorduğunda, Rasulullah (sav) 'Allah'ın davasının en yüce olması için savaşan kimse ancak Allah yolunda savaşmıştır' buyurdu."
Bize Muhammed b. Hâtim, ona Behz, ona Vüheyb, ona da Süheyl, hadisi bu isnadla Ebu Hureyre'den şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah'ın (sav) 'Siz kimleri şehit sayıyorsunuz?' diye ashâbına sorduğunda, onlar 'Ya Rasulallah! Kim Allah yolunda öldürülürse, o şehittir' dediler. Hz. Peygamber (sav) 'O zaman ümmetimin şehitleri pek az olur' buyurdu. Ashâb 'Ya Rasulallah! Öyleyse kimler şehittir?' diye sorduklarında ise şöyle cevap verdi: 'Allah yolunda öldürülen kimse şehittir. Allah yolunda ölen kimse de şehittir. Vebadan ölen kimseler şehittir. Karın hastalığından ölenler de şehittir'." [İbn Mıksem 'Ben babanın bu hadisi naklederken şunu da ilave ettiğine şahidim' demiştir: 'Boğularak ölen kimse de şehittir.' Ubeydullah b. Miksem, bu hadisi ayrıca Ebu Salih'ten rivayet etmiş ve rivayetinde 'Boğularak ölen kimse şehittir" ilavesinde bulunmuştur.]
Bana Yahya b. Habib b. Arabî, ona Musa b. İbrahim b. Kesîr el-Ensârî, ona da Talha b. Hirâş, Câbir b. Abdullah’ın şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav) benimle karşılaştı ve 'Ey Câbir! Seni biraz kırgın görüyorum' buyurdu. Ben de 'Ey Allah’ın Rasulü (sav)! Uhud gününde babam şehit oldu, geriye de bakıma muhtaç çocuklar ve ödenmesi gereken borçlar bıraktı' dedim. 'O zaman sana babanı Allah Teala'nın nasıl karşıladığı müjdesini vereyim mi?' dediğinde, 'Buyur, ey Allah’ın Rasulü (sav)!' dedim. Şöyle buyurdu 'Allah (cc) şimdiye dek herkesle perde arkasından konuşmuştur. Ama senin babanı diriltti ve onunla karşı karşıya gelerek konuştu. Ona dedi ki 'Kulum, benden ne istersen iste, ben de sana istediğini vereyim.' Baban 'Rabbim! Beni diriltmeni, senin uğrunda ikinci defa öldürülmeyi isterim' dedi. Allah (cc) 'Benim tarafımdan önceden verilmiş olan; ölen kimseler bir daha geriye asla döndürülmeyecekler hükmü vardır' buyurdu. Hz. Peygamber (sav), bunun üzerine şu ayet-i kerimenin nâzil olduğunu söylemiştir: (Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma...)(Âli İmrân, 3/169)" [Ebu İsa (Tirmizi) hadis hakkında şöyle demiştir: Bu hadis, bu isnadla hasen-garibdir. Ayrıca Abdullah b. Muhammed b. Akîl de Câbir'den bu hadisin bir kısmını rivayet etmiştir. Biz bu hadisin ancak Musa b. İbrahim tarafından gelen senedini biliyoruz. Ayrıca bu hadisi Musa b. İbrahim'den, Ali b. Abdullah b. el-Medînî ve hadis ehlinin büyüklerinden daha pek çok kimse de nakletmiştir.]
Bize Kuteybe, ona İbn Lehîa, ona Atâ b. Dînâr, ona Ebu Yezîd el-Havlânî, ona Fedâle b. Ubeyd, ona da Ömer b. Hattâb, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Şehitler dört sınıftır. Biri, imanı sağlam olup, düşmanla karşılaştığında öldürülünceye dek Allah'a karşı sadakatini koruyan mümindir. Kıyamet günü insanlar gözlerini kaldırıp bu şehide işte şöyle bakacaklardır buyurdu ve başını o kadar kaldırdı ki, başındaki takkesi düşüverdi. (Râvilerden biri, hocasının bununla Hz. Ömer'in takkesini mi yoksa Nebî'nin (sav) takkesini mi kastettiğini tam bilemediğini söylemiştir.) Diğeri, imanı sağlam olup, düşmanla karşılaştığında kendisine kör bir ok isabet eden ve şehid olan ama sanki derisine muz ağacının dikeni batmış da (çok hafif) ürkmüş gibi davranan mümindir. Bu, ikinci derecedeki şehittir. Bir diğeri, günahıyla sevabıyla yaşayıp da düşmanla karşılaşan ve öldürülünceye dek Allah'a karşı sadakatini koruyan mümindir. Bu da üçüncü derecedeki şehittir. Sonuncusu da, çokça günah işleyip kendine yazık eden, düşmanla karşılaştığında ise öldürülünceye kadar Allah'a karşı sadakatini koruyan mümindir. Bu da dördüncü derecedeki şehittir." [Ebu İsa şöyle demiştir: Bu, hasen-garîb bir hadis olup, bu hadisi sadece Atâ b. Dînâr rivayeti ile bilmekteyiz. Muhammed b. İsmail (el-Buhârî) 'Bu hadisi Said b. Ebu Eyyûb, Atâ b. Dînâr vasıtasıyla Havlânlı hocalardan rivayet etmiş ve senedde Ebu Yezid'i zikretmemiştir' demiştir. Ayrıca Atâ b. Dînâr'ın, hadisinde problem olmayan bir râvi olduğunu belirtmiştir.]