124 Kayıt Bulundu.
Bize Yahya b. Bükeyr, ona Leys, ona Ukayl, ona İbn Şihâb, ona Urve b. Zübeyir, ona Mervân b. Hakem ve Misver b. Mahrame, onlara da Hz. Peygamber'in diğer sahâbileri şöyle haber vermiştir: Süheyl b. Amr, Hudeybiye barışının yapıldığı gün, barış metnini yazımı sırasında, Hz. Peygamber'e (sav) koştuğu şartları dile getirirken “bizden sana bir adam gelirse, o senin dininde dahi olsa, onu bize geri vereceksin ve bizimle onun arasına girmeyeceksin” dedi. Müslümanlar bu şartı beğenmeyip, tepki gösterdiler. Kureyş elçisi Süheyl ise bu şartta diretti. Onun bunda ısrar etmesi üzerine, Peygamber (sav) de antlaşmayı bu şartı kabul ederek yazdırdı. Peygamber (sav), o gün Mekke'den kaçıp gelmiş olan Ebu Cendel'i de, babası Süheyl b. Amr'a geri verdi. Barış anlaşması müddeti içinde, Müslüman olarak gelmiş olsa da, Mekkelilerden Peygamber'e gelen her erkeği Peygamber muhakkak iade etti. Daha sonra mümin kadınlar da muhacir olarak geldiler. Allah resulünün yanına çıkıp gelenlerden biri de Ukbe b. Ebu Muayt'ın kızı, genç bir hanım olan Ümmü Gülsüm'dü. Sonra ailesi gelerek Hz. Peygamber'den (sav) Ümmü Gülsüm'ü kendilerine geri vermesini istedi ama Peygamber (sav) Ümmü Gülsüm'ü ailesine vermedi. Çünkü kendisine gelen bu kadınlar hakkında Allah şu ayeti indirmiştir: "Ey iman edenler! Mü’min kadınlar muhacir olarak size geldiklerinde, onları imtihan edin. Allah, onların imanlarını daha iyi bilir. Eğer siz onların inanmış kadınlar olduklarını anlarsanız, onları kâfirlere geri göndermeyin. Çünkü müslüman hanımlar kâfirlere helâl değillerdir. Kâfirler de müslüman hanımlara helâl olmazlar. Mehir olarak harcadıklarını onlara (kocalarına geri) verin. Mehirlerini verdiğiniz takdirde, bu kadınlarla evlenmenizde size bir günah yoktur. Müşrik karılarınızın nikâhlarına tutunmayın. (Zira bu nikâhlar ortadan kalkmıştır.) Onlara harcadığınız mihri, (evlendikleri kâfir kocalarından) isteyin. Kâfirler de (İslâm’ı kabul eden ve sizinle evlenen eski hanımlarına) harcamış oldukları mihri (sizden) istesinler. Bu, Allah’ın hükmüdür. O, aranızda hüküm veriyor. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir." (Mümtehine: 10).
Bana Abdullah b. Musa, ona İsrail, ona Ebu İshak, ona da Berâ b. Âzib (ra) şöyle demiştir: Peygamber (sav) Zülka'de ayı içinde umre yapmak üzere yola çıktı. Fakat Mekke müşrikleri Hz. Peygamber'in (sav) Mekke'ye girmesini kabul etmediler. Nihayet Peygamber Mekkelilerle, gelecek senede, üç gün Mekke'de kalmak üzere, Hudeybiye'de bir barış anlaşması yaptı. Anlaşma metnini yazdıkları zaman “Bu, Allah Rasulü Muhammed'in kabul ettiği...” diye yazmışlardı. Müşrikler “Biz senin peygamberliğini kabul etmiyoruz ki. Eğer biz senin Allah'ın Rasulü olduğunu kabullenip tasdik etmiş olsaydık, seni hiçbir şeyden alıkoymazdık. Sen sadece Muhammed b. Abdullah'sın” dediler. Rasulullah, onlara "Ben Allah'ın Rasulü ve Muhammed b. Abdullah'ım" buyurdu ve sonra da Ali'ye "Rasulullah kelimesini sil" buyurdu. Ali “hayır vallahi ben Seni asla silmem” dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav), metni aldı, kendi yazısı iyi değildi. metne "Bu, Muhammed b. Abdullah'ın onayladığı anlaşma maddeleridir. Müslümanlar kınındaki kılıç haricinde Mekke'ye silâh sokmayacak. Mekkelilerden bir adam, Muhammed'e tâbi olmak üzere, Mekke'den çıkıp gidemeyecek, ama Muhammed'in sahabesinden birisi Mekke'de ikamet etmek isterse ona engel olunmayacaktır." diye yazdırdı. Ertesi sene Rasulullah Mekke'ye girip de belirlenen o üç gün geçince, Mekkeliler Ali'ye geldiler ve “süre geçti. dostuna söyle de bizden (Mekke'den) çıksın” dediler. Bunun üzerine Peygamber (sav) Mekke'den çıktı. Bu sırada Hamza'nın kızı, “Amcam! Amcam!” diyerek Peygamber'in (sav) arkasına takıldı. Ali onu hemen aldı ve elinden tutup Fatıma'ya “amcanın kızını al” dedi. Fâtıma da onu mahfeye bindirdi. Bu arada Hamza'nın kızının kimin yanında kalacağı konusunda Alî, Zeyd b. Harise ve Cafer arasında tartışma çıktı. Ali “onu ben aldım ve o benim amcamın kızıdır” dedi. Cafer de “O benim de amcamın kızıdır; teyzesi de benim nikâhım altındadır” dedi. Zeyd de “O benim kardeşimin kızıdır” dedi. Hz. Peygamber (sav) kızın teyzesinde kalmasını uygun gördü "Teyze ana konumundadır" buyurdu. Sonra Ali'ye "Sen bendensin, ben de sendenim", Cafer'e "Sen de yaradılış ve huy yönünden bana benzeyensin", Zeyd b. Hârise'ye de "Sen bizim kardeşimiz ve dostumuzsun" buyurdu. Ali, Hz. Peygamber'e “Hamza'nın kızıyla evlenmez misin?” dedi. Peygamber (sav) "O benim süt kardeşimin kızıdır" buyurdu
Açıklama: Muhacir ile ensar arasında kardeşlik bağı kurulurken Hz. Peygamber (sav), Zeyd b. Harise ile Hz. Hamza'yı kardeş yapmıştı.
Bize Ali b. Abdullah, ona Süfyân, ona İsmail b. Ebu Hâlid, ona da Abdullah b. Ebu Evfâ şöyle demiştir: Rasulullah (sav) umre yaparken, biz de müşrik delikanlılardan ve müşriklerden bir zarar gelmesin diye Rasalullah'a (sav) siper olduk.
Bize Ahmed b. İshak es-Sülemî, ona Ya'lâ, ona da Habib b. Ebu Sabit şöyle demiştir: Ben Ebu Vâil'e gelip ona (Haricîleri) sordum, bana şöyle dedi: Biz Siffîn'de iken bir adam “Allah'ın Kitabı'na çağrılanları görmedin mi?” dedi. Hz. Ali “evet” dedi. (Hz. Ali'nin haklı olduğu halde, Sıffîn'de tahkime evet deyip savaşmaktan geri durmasının tenkit edildiğini gören) Sehl b. Huneyf şöyle dedi: Kusuru kendi görüşünüzde arayın. Bizler Peygamber (sav) ile müşrikler arasında yapılan sulh anlaşmasının yapıldığı Hudeybiye gününde şu durumda idik. Eğer bizler o gün harp yapmayı düşünseydik, elbette harbe girişirdik. Hatta Ömer o esnada Peygamber'e (sav) gelip “Müslümanlar olarak bizler hak üzerinde, düşmanımız ise bâtıl üzerinde değil mi? Bizim ölülerimiz cennette, onların ölüleri ise ateşte değil mi?” diye sormuştu. Peygamber (sav) "evet öyledir" buyurunca Ömer “öyleyse dinimiz hakkında aşağılayıcı olan bu anlaşmayı niçin kabul ediyoruz ve Allah henüz aramızda hükmetmemiş olduğu hâlde, niçin geri dönüyoruz?” demişti. Hz. Peygamber (sav) de "Ey Hattâb oğlu, şüphesiz ben Allah'ın rasulüyüm. Allah beni asla kaybettirmez" buyurmuş, Ömer de öfkeli olarak geri dönmüş, ardından sabredemeyip Ebu Bekir'e gelerek ona “ey Ebu Bekir, biz hak üzerinde, onlar da bâtıl üzerinde değil mi?” demiş, Ebu Bekir de “ey Hattâb oğlu, bu zât, Allah'ın rasulüdür ve Allah O'nu asla mağlup ettirmez” demişti. Bu olayın ardından Feth Suresi inmişti.
Bize Muhammed b. Râfi, ona Süreyc, ona Fuleyh; (T) Bana Muhammed b. Hasan b. İbrahim, ona Babası, (Hasan b. İbrahim), ona Fuleyh b. Süleyman, ona Nâfi, ona da İbn Ömer (r.anhuma) şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah (sav) umre yapmak niyetiyle yola çıktı ancak Kureyş kâfirleri Rasulullah ile Kâbe arasına engel oldular. Bunun üzerine Rasulullah da Hudeybiye'de kurbanını kesip başını tıraş etti ve müşriklerle, gelecek sene, Mekke'de kılıç dışında silah taşımadan, Mekkeliler'in arzu ettikleri müddet kadar (yânî üç gün) kalarak umre yapmak şartları üzerine barış anlaşması yaptı. Hz. Peygamber barış anlaşmasında kararlaştırdığı gibi, Mekke'ye girip üç gün ikamet etti. Mekke'de üç gün ikametini tamamlayınca, Mekkeliler Rasulullah'ın Mekke'den çıkmasını söylediler. O da Mekke'den çıktı.
Bana İbrahim b. Hamza, ona Hâtim, ona da Abdurrahman b. Humeyd ez-Zührî şöyle demiştir: Ömer b. Abdülaziz'in, Nemr'in kız kardeşinin oğlu Sâib'e “Muhâcir'in Mekke'de ikameti hakkında ne duydun?” diye sorduğunu işittim. Sâib de şöyle cevap vermiştir: Alâ b. el-Hadramî'den işittiğime göre Rasulullah (sav) "Sader (veda) tavafından sonra Muhacir için Mekke'de üç gece oturma ruhsatı vardır" buyurmuştur.
Bize Muhammed b. Râfi, ona Süreyc, ona Fuleyh; (T) Bana Muhammed b. Hasan b. İbrahim, ona Babası, (Hasan b. İbrahim), ona Fuleyh b. Süleyman, ona Nâfi, ona da İbn Ömer (r.anhuma) şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah (sav) umre yapmak niyetiyle yola çıktı ancak Kureyş kâfirleri Rasulullah ile Kâbe arasına engel oldular. Bunun üzerine Rasulullah da Hudeybiye'de kurbanını kesip başını tıraş etti ve müşriklerle, gelecek sene, Mekke'de kılıç dışında silah taşımadan, Mekkeliler'in arzu ettikleri müddet kadar (yânî üç gün) kalarak umre yapmak şartları üzerine barış anlaşması yaptı. Hz. Peygamber barış anlaşmasında kararlaştırdığı gibi, Mekke'ye girip üç gün ikamet etti. Mekke'de üç gün ikametini tamamlayınca, Mekkeliler Rasulullah'ın Mekke'den çıkmasını söylediler. O da Mekke'den çıktı.