127 Kayıt Bulundu.
Bize Muhammed b. Alâ, ona Ebu Üsame (Hammâd b. Üsame), ona Büreyd b. Abdullah b. Ebu Bürde, ona Ebu Bürde, ona Ebu Musa (Abdullah b. Kays el-Eş'arî) (ra) şöyle söyledi: Kavmim olan Eşarîler (Tebük seferi hazırlığı sırasında) kendilerine binek ve yük hayvanı istemem için beni Rasulullah'a (sav) gönderdiler. Çünkü onlar Tebük gazasında Rasulullah (sav) ile beraber 'ceyşü'l-usre'de (güçlük ordusu) bulunmak istiyorlardı. Bunun üzerine ben: 'Ey Allah'ın Peygamberi (sav)! Kavmim Eşarîler, kendilerine binek ve yük hayvanı vermen için beni size gönderdiler' dedim. Hz. Peygamber (sav): "Vallahi ben sizleri hiçbir hayvana bindirmem" buyurdu. Ben o sırada Hz. Peygamber'i (sav) bilmediğim bir sebepten dolayı öfkeli gördüm. Beni reddetmesinden dolayı da hüzünlü ve bana karşı gönlünde bir kırgınlık bulunduğu endişesiyle geri döndüm. Kavmimin yanına dönüp geldiğimde Hz. Peygamber'in (sav) söylediklerini onlara haber verdim. Bunun üzerinden çok değil azıcık bir zaman geçmişti ki aniden Bilal'in (ra) Ey Abdullah b. Kays! diye seslendiğini işittim. Hemen ona cevap verdim. Bilal: 'Rasulullah (sav) seni çağırıyor, hemen icabet et' dedi. Ben, Rasulullah'ın (sav) huzuruna varınca, Sa'd b. Ubâde'den henüz satın aldığı altı deveyi bana göstererek: "Şu çifti al, şu çifti de al! Bunları kavmine götür ve de ki; size bu yük develerini Allah verdi (yahut Rasulullah (sav) verdi) artık bunlara binin!" Ebu Musa sözüne şöyle devam etti: Ben de bu develeri kavmime götürerek 'Rasulullah (sav) bunları binmek için size gönderdi. Lakin sizden biri benimle gelip de Rasulullah'tan (sav) sizin için istekte bulunduğum zaman söylediği sözü işiten ve (ilk defa vermeyişini sonradan verişine şahitlik eden birine) beraber gitmedikçe yakanızı bırakmam! Onun söylemediği bir şeyi benim size söylediğimi zannetmeyin' dedim. Bana dediler ki; 'Vallahi sen bizim yanımızda doğruluğu tasdik edilmiş birisin. Dilediğini elbette yaparız. Bunun üzerine Ebu Musa onlardan birkaç kişi ile yola revan olarak Rasulullah'ın (sav) sözünü işiten ve ona (evvela) bir şey vermeyip sonradan verdiğini gören kişilere gittiler. Onlar da aynen Ebu Musa'nın kendilerine anlattıklarını anlatılar.
Bize İsmail, ona Malik, ona Zeyd b. Eslem, ona da babası (Ebu Zeyd Eslem), Ömer’in (ra) şöyle dediğini rivayet etti: Allah yolunda cihad etmesi için bir mücahide, bir at verip bindirmiştim. Atı verdiğim kişi, hayvanı satmaya niyetlendi, -veya bakmayarak değerini düşürdü,- ben de hayvanı ondan satın almak istedim. Onun bu atı ucuza satacağını sanıyordum. Bu düşüncemi Peygamber'e (sav) sordum. Peygamber (sav) "sana bir dirheme verse bile bu atı satın alma, çünkü bağışından dönen kişi, kustuğu şeyi tekrar yutan köpeğe benzer" buyurdu.
Bize İsmail b. Abdullah, ona Malik, ona da Zeyd b. Eslem, ona da babası (Eslem) şöyle demiştir: Ben Ömer b. Hattâb'ın (ra) beraber çarşıya çıktım. Yolda genç bir kadın Ömer’e yetişip “Ey Müminlerin Emiri! Eşim şehit oldu, Geride küçük çocuklar bıraktı. Allah’a yemin ederim ki onlar henüz bir koyun paçasını bile pişirecek yaşta değiller. Ne tarlaları var ne de hayvanları. Onların açlıktan öleceğinden korkuyorum. Ben, Hudeybiye’de Peygamber (sav) ile birlikte bulunan Gıfâr kabilesinden Hufâf b. İmâ el-Gıfârî’nin kızıyım” dedi. Bunun üzerine Ömer yoluna devam etmeyip o kadının yanında durdu. Sonra kadına hitaben “Kureyş'e yakın bir nesebe merhaba” dedi. Ardından evde bağlı duran, güçlü bir deveye yöneldi. O devenin üzerine iki çuval dolusu yiyecek, ayrıca nafaka ve giyecek yükledi. Deveye dizginini vererek kadına uzattı ve “bu yükü rızık edin, bu tükenmeden Allah sizlere hayır verecektir” dedi. Orada bulunan bir adam “ey Müminlerin Emiri, bu kadına çok verdin” dedi. Ömer de “Anan seni kaybetsin (yani seni doğurmamış olsaydı keşke)! Vallahi ben bu kadının babasıyla ve kardeşiyle birlikte bir kaleyi kuşattığımızı, o kaleyi fethettiklerini ve sonra bizim onların ganimetinden hissemizi aldığımızı hatırlıyorum!” dedi.
Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Yahya b. Said, ona Abdülmelik b. Ebu Süleyman, ona Atâ (b. Ebu Rabâh), ona da Zeyd b. Halid el-Cühenî, Nebî'den (sav) yukarıdaki hadisin benzerini şöyle rivayet etmiştir: "Her kim Allah yolunda çarpışan bir mücahidi (gerekli silah binit vb. malzeme ile) donatır veya mücahidin çoluk çocuğunun ihtiyaçlarını karşılarsa, o da aynen savaşa katılmış gibi sevap kazanır."
Bize Musa (b. İsmail), ona Hemmâm (b. Yahya), ona da İshak b. Abdullah, Enes b. Malik’in (ra) şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Hz. Peygamber (sav) Medine'de eşlerinin evlerinden başka yalnızca Ümmü Süleym'in evine (rahatlıkla) girerdi. Hz. Peygamber'e (sav) bunun nedeni sorulduğunda, 'Ben ona merhamet gösteriyorum, zira kardeşi (Bi'ru Maûne Savaşında) benim yanımda şehit oldu' demiştir."
Bize İsmail b. Abdullah, ona Malik, ona da Zeyd b. Eslem, ona da babası (Eslem) şöyle demiştir: Ben Ömer b. Hattâb'ın (ra) beraber çarşıya çıktım. Yolda genç bir kadın Ömer’e yetişip “Ey Müminlerin Emiri! Eşim şehit oldu, Geride küçük çocuklar bıraktı. Allah’a yemin ederim ki onlar henüz bir koyun paçasını bile pişirecek yaşta değiller. Ne tarlaları var ne de hayvanları. Onların açlıktan öleceğinden korkuyorum. Ben, Hudeybiye’de Peygamber (sav) ile birlikte bulunan Gıfâr kabilesinden Hufâf b. İmâ el-Gıfârî’nin kızıyım” dedi. Bunun üzerine Ömer yoluna devam etmeyip o kadının yanında durdu. Sonra kadına hitaben “Kureyş'e yakın bir nesebe merhaba” dedi. Ardından evde bağlı duran, güçlü bir deveye yöneldi. O devenin üzerine iki çuval dolusu yiyecek, ayrıca nafaka ve giyecek yükledi. Deveye dizginini vererek kadına uzattı ve “bu yükü rızık edin, bu tükenmeden Allah sizlere hayır verecektir” dedi. Orada bulunan bir adam “ey Müminlerin Emiri, bu kadına çok verdin” dedi. Ömer de “Anan seni kaybetsin (yani seni doğurmamış olsaydı keşke)! Vallahi ben bu kadının babasıyla ve kardeşiyle birlikte bir kaleyi kuşattığımızı, o kaleyi fethettiklerini ve sonra bizim onların ganimetinden hissemizi aldığımızı hatırlıyorum!” dedi.