Öneri Formu
Hadis Id, No:
37342, DM000370
Hadis:
أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ عِمْرَانَ حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ يَمَانٍ قَالَ سَمِعْتُ سُفْيَانَ مُنْذُ أَرْبَعِينَ سَنَةً قَالَ : مَا كَانَ طَلَبُ الْحَدِيثِ أَفْضَلَ مِنْهُ الْيَوْمَ. قَالُوا لِسُفْيَانَ : إِنَّهُمْ يَطْلُبُونَهُ بِغَيْرِ نِيَّةٍ. قَالَ : طَلَبُهُمْ إِيَّاهُ نِيَّةٌ.
Tercemesi:
Bize Abdullah b. İmrân haber verip (dedi ki) bize Yahya b. Yemân rivayet edip dedi ki; kırk senedir Sufyân'ın; "Hadis Öğrenme, bugün olduğu kadar faziletli hiç olmadı" dediğini işittim. (Yanında bulunanlar) Sufyân'a dediler ki; "Onlar hadisi, maksadsız öğreniyorlar!". Şöyle cevap verdi: Onların onu öğrenmesi, bir mak-saddır."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Dârimî, Sünen-i Dârimî, Mukaddime 32, 1/370
Senetler:
1. Süfyan es-Sevrî (Süfyan b. Said b. Mesruk b. Habib b. Rafi')
2. Ebu Zekeriyya Yahya b. Yeman el-îclî (Yahya b. el-Yeman)
3. Ebu Muhammed Abdullah b. İmran el-Esedî (Abdullah b. İmran b. Ebu Ali)
Konular:
Bilgi, Öğrenilmesi, Öğretilmesi
Hadis Rivayeti
Öneri Formu
Hadis Id, No:
37343, DM000371
Hadis:
أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ سَعِيدٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ الأَجْلَحِ حَدَّثَنِى أَبِى عَنْ مُجَاهِدٍ قَالَ : طَلَبْنَا هَذَا الْعِلْمَ وَمَا لَنَا فِيهِ كَبِيرُ نِيَّةٍ ، ثُمَّ رَزَقَ اللَّهُ بَعْدُ فِيهِ النِّيَّةَ.
Tercemesi:
Bize Abdullah b. Sa'îd haber verip (dedi ki) bize Abdullah İbnu'l-Ecleh rivayet edip (dedi ki) bana babam, Mücâhid'den, onun şöyle dediğini rivayet etti: Bu ilmi, büyük bir maksadımız olmadığı halde öğrenmeye başladık. Sonra Allah onun hakkında (bize) bir maksad lütfetti.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Dârimî, Sünen-i Dârimî, Mukaddime 32, 1/371
Senetler:
1. Ebu Haccac Mücahid b. Cebr el-Kuraşî (Mücahid b. Cebr)
2. Ebu Huceyye Eclah b. Abdullah el-Kindi (Eclah b. Abdullah b. Huceyye)
3. Ebu Muhammed Abdullah b. Eclah el-Kindi (Abdullah b. Yahya b. Abdullah)
4. Ebu Said Abdullah b. Saîd el-Kindî (Abdullah b. Saîd b. Husayn b. Adî)
Konular:
Bilgi, Öğrenilmesi, Öğretilmesi
Hadis Rivayeti
Açıklama: Süleyman b. Mihran ile İbn Mesud arasında inkıta' vardır.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
36780, DM000174
Hadis:
حَدَّثَنَا هُارُونُ بْنُ مُعَاوِيَةَ عَنْ حَفْصِ بْنِ غِيَاثٍ حَدَّثَنَا الأَعْمَشُ قَالَ قَالَ عَبْدُ اللَّهِ : أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّكُمْ سَتُحْدِثُونَ وَيُحْدَثُ لَكُمْ ، فَإِذَا رَأَيْتُمْ مُحْدَثَةً فَعَلَيْكُمْ بِالأَمْرِ الأَوَّلِ. قَالَ حَفْصٌ : كُنْتُ أُسْنِدُ عَنْ حَبِيبٍ عَنْ أَبِى عَبْدِ الرَّحْمَنِ ثُمَّ دَخَلَنِى فِيهِ شَكٌّ.
Tercemesi:
Bize Harun b. Muâviye, Hafs b. Giyâs'dan rivayet etti. (ki, o şöyle demiş:) Bize el-A'meş rivayet edip dedi ki, Abdullah şöyle dedi: "Ey insanlar! Muhakkakki yakında siz rivayette bulunacaksınız, size de rivayette bulunulacaktır. Binaenaleyh, sonradan ortaya çıkarılmış bir şey (bir bid'at) gördüğünüz zaman ilk duruma (yani Hz. Peygamber'in -salallahu aleyhi ve sellem- sünneti ile sahâbe-i kiramın tatbikatına) yapışınız."Hafs dedi ki; (önceleri bu hadisi), "Habîb'den, (o da) Ebû Abdirrahman'dan (yani Abdullah b. Me'sûd'dan)" şeklinde senedli rivayet ediyordum. Sonra bundan içime şüphe girdi (ve artık Öyle rivayet etmedim).
Açıklama:
Süleyman b. Mihran ile İbn Mesud arasında inkıta' vardır.
Yazar, Kitap, Bölüm:
Dârimî, Sünen-i Dârimî, Mukaddime 20, 1/270
Senetler:
1. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Mesud (Abdullah b. Mesud b. Gafil b. Habib b. Şemh)
2. Ebu Muhammed Süleyman b. Mihran el-A'meş (Süleyman b. Mihran)
3. Ebu Ömer Hafs b. Gıyas en-Nehaî (Hafs b. Gıyas b. Talk b. Muaviye b. Malik)
4. İbn Ebu Ubeydullah Harun b. Muaviye el-Eşarî (Harun b. Muaviye b. Ubeydullah b. Yesar)
Konular:
Hadis Rivayeti
İctihad, takip edilecek sıra
Öneri Formu
Hadis Id, No:
36892, DM000235
Hadis:
أَخْبَرَنَا عِصْمَةُ بْنُ الْفَضْلِ حَدَّثَنَا حَرَمِىُّ بْنُ عُمَارَةَ عَنْ شُعْبَةَ عَنْ عَمَرَ بْنِ سُلَيْمَانَ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ أَبَانَ بْنِ عُثْمَانَ عَنْ أَبِيهِ قَالَ : خَرَجَ زَيْدُ بْنُ ثَابِتٍ مِنْ عِنْدِ مَرْوَانَ بْنِ الْحَكَمِ بِنِصْفِ النَّهَارِ ، قَالَ فَقُلْتُ : مَا خَرَجَ هَذِهِ السَّاعَةَ مِنْ عِنْدِ مَرْوَانَ إِلاَّ وَقَدْ سَأَلَهُ عَنْ شَىْءٍ ، فَأَتَيْتُهُ فَسَأَلْتُهُ فَقَالَ : نَعَمْ سَأَلَنِى عَنْ حَدِيثٍ سَمِعْتُهُ مِنْ رَسُولِ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- قَالَ :« نَضَّرَ اللَّهُ امْرَأً سَمِعَ مِنَّا حَدِيثاً فَحَفِظَهُ فَأَدَّاهُ إِلَى مَنْ هُوَ أَحْفَظُ مِنْهُ ، فَرُبَّ حَامِلِ فِقْهٍ لَيْسَ بِفَقِيهٍ ، وَرُبَّ حَامِلِ فِقْهٍ إِلَى مَنْ هُوَ أَفْقَهُ مِنْهُ ، لاَ يَعْتَقِدُ قَلْبُ مُسْلِمٍ عَلَى ثَلاَثِ خِصَالٍ إِلاَّ دَخَلَ الْجَنَّةَ ». قَالَ قُلْتُ : مَا هُنَّ؟ قَالَ : « إِخْلاَصُ الْعَمَلِ لِلَّهِ ، وَالنَّصِيحَةُ لِوُلاَةِ الأَمْرِ ، وَلُزُومُ الْجَمَاعَةِ ، فَإِنَّ دَعْوَتَهُمْ تُحِيطُ مِنْ وَرَائِهِمْ ، وَمَنْ كَانَتِ الآخِرَةُ نِيَّتَهُ جَعَلَ اللَّهُ غِنَاهُ فِى قَلْبِهِ وَجَمَعَ لَهُ شَمْلَهُ وَأَتَتْهُ الدُّنْيَا وَهِىَ رَاغِمَةٌ ، وَمَنْ كَانَتْ الدُّنْيَا نِيَّتَهُ فَرَّقَ اللَّهُ عَلَيْهِ شَمْلَهُ وَجَعَلَ فَقْرَهُ بَيْنَ عَيْنَيْهِ ، وَلَمْ يَأْتِهِ مِنَ الدُّنْيَا إِلاَّ مَا قُدِّرَ لَهُ ». قَالَ : وَسَأَلْتُهُ عَنْ صَلاَةِ الْوُسْطَى قَالَ :« هِىَ الظُّهْرُ ».
Tercemesi:
Bize İsmet İbnu'1-Fadl haber verip (dedi ki) bize Haremi b. Umâre, Şu'be'den, (o) Amr b. Süleyman'dan, (o) Ab-durrahman b. Ebân b. Osman'dan, (o da) babasından (naklen) rivayet etti (ki Ebân) şöyle dedi: (Bir gün) Zeyd b. Sabit, gün ortasında Mervân İbnu'l-Hakem'in yanından çıktı. (Ebân) dedi ki, ben de (kendi kendime) "Bu saatte Mervân'ın yanından çıktığına göre muhakkak kendisine bir şey sormuştur." dedim ve, gelip (bunu ona) sordum. "Evet, dedi, bana Resûlullah'dan -sallallahu aleyhi ve sel-lem-, buyurmuş olduğunu işittiğim bir hadis sordu, (o da şu hadistir): Allah, bizden bir hadis işitip de onu ezberleyen, (muhafaza eden), sonra da onu kendisinden daha iyi ezberleyip muhafaza edecek olana nakleden kişinin yüzünü ağartsın. Zira nice bilgi taşıyıcısı vardır ki iyi anlayışlı (fakih) değildir. Bilgiyi, kendisinden daha iyi anlayışlı olana taşıyan niceleri de vardır!
Bir müslümanın kalbi üç haslet üzerinde sebat etmez ki (sonunda) Cennete girmesin. (Ebân) dedi ki; "Bunlar nedir?" dedim. Şöyle devam etti: Amelde ihlâslı olmak, buyruk sahiplerinin, (idarecilerin, âmirlerin) iyiliğini istemek, cemaate bağlı kalmak. Çünkü onların duası, (onları) arkalarından kuşatır. Kimin niyyeti âhiret olursa Allah zenginliğini kalbine kor, (ona gönül zenginliği verir), dağınıklığını toplar, (işlerini düzene kor) ve dünya, boyun eğerek ona gelir. Kimin de niyyeti bu dünya olursa, Allah onun topluluğunu dağıtır, (düzenini bozar), korkusunu iki gözünün arasına kor, dünyadan da kendisine, başkası değil sadece takdir edilmiş olan (mikdar) gelir. (Ebân dedi ki, ona "orta namazTnı da sordum, "O, öğledir" dedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Dârimî, Sünen-i Dârimî, Mukaddime 24, 1/302
Senetler:
1. Ebu Saîd Zeyd b. Sabit el-Ensarî (Zeyd b. Sabit b. Dahhak b. Zeyd)
2. Ebu Said Ebân b. Osman el-Ümevî (Ebân b. Osman b. Affân)
3. Abdurrahman b. Eban (Abdurrahman b. Eban b. Osman b. Affan)
4. Amr b. Süleyman el-Kuraşî (Ömer b. Süleyman b. Asım b. Ömer b. Hattab)
5. Şube b. Haccâc el-Atekî (Şu'be b. Haccac b. Verd)
6. Ebu Ravh Haramî b. Umare el-Atekî (Haramî b. Umare b. Nabit)
7. Ebu Fadl Isme b. Fadl en-Nemirî (Isme b. Fadl)
Konular:
Cemaat, birlik olma
Hadis Rivayeti
Yönetim, İtaat, emir sahiplerine
Öneri Formu
Hadis Id, No:
38337, DM000467
Hadis:
أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ أَحْمَدَ بْنِ أَبِى خَلَفٍ قَالَ سَمِعْتُ عَبْدَ الرَّحْمَنِ بْنَ مَهْدِىٍّ يَقُولُ سَمِعْتُ مَالِكَ بْنَ أَنَسٍ يَقُولُ : حَدَّثَنَا الزُّهْرِىُّ بِحَدِيثٍ فَلَقِيتُهُ فِى بَعْضِ الطَّرِيقِ فَأَخَذْتُ بِلِجَامِهِ ، فَقُلْتُ : يَا أَبَا بَكْرٍ أَعِدْ عَلَىَّ الْحَدِيثَ الَّذِى حَدَّثْتَنَا بِهِ. قَالَ : وَتَسْتَعِيدُ الْحَدِيثَ؟ قَالَ قُلْتُ : وَمَا كُنْتَ تَسْتَعِيدُ الْحَدِيثَ؟ قَالَ : لاَ. قُلْتُ : وَلاَ تَكْتُبُ؟ قَالَ : لاَ.
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Ahmed b. Ebî Halef haber verip dedi ki, Abdurrahman b. Mehdi'yi, şöyle derken işittim: Mâlik b. Enes'i şöyle derken işittim: ez-Zühri bir hadis nakletmişti. Sonra onunla bir yolda karşılaştım ve, (bineğinin) yularını tutup dedim ki; "Ebû Bekr! Bize rivayet etmiş olduğun o hadisi bana tekrar et." Dedi ki; "Hadisin tekrar edilmesini mi istiyorsun?" (Mâlik) dedi ki ben de; "Sen hadisin tekrar edilmesini istemez miydin?" dedim. "Hayır" dedi. 'Yazmadın da?" dedim. "Hayır" dedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Dârimî, Sünen-i Dârimî, Mukaddime 467, 1/413
Senetler:
1. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
2. Ebu Abdullah Malik b. Enes el-Esbahî (Malik b. Enes b. Malik b. Ebu Amir)
3. Ebu Said Abdurrahman b. Mehdî el-Anberî (Abdurrahman b. Mehdi b. Hassân b. Abdurrahman)
4. Ebu Abdullah Muhammed b. Ebu Halef es-Sülemî (Muhammed b. Ahmed b. Muhammed)
Konular:
Hadis Rivayeti
Hadis, hadislerin yazılması
Öneri Formu
Hadis Id, No:
62529, HM013379
Hadis:
حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ عَيَّاشٍ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ مُهَاجِرٍ عَنْ عُرْوَةَ بْنِ رُوَيْمٍ قَالَ أَقْبَلَ أَنَسُ بْنُ مَالِكٍ إِلَى مُعَاوِيَةَ بْنِ أَبِي سُفْيَانَ وَهُوَ بِدِمَشْقَ قَالَ فَدَخَلَ عَلَيْهِ فَقَالَ لَهُ مُعَاوِيَةُ حَدِّثْنِي بِحَدِيثٍ سَمِعْتَهُ مِنْ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَيْسَ بَيْنَكَ وَبَيْنَهُ فِيهِ أَحَدٌ قَالَ قَالَ أَنَسٌ
سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ الْإِيمَانُ يَمَانٍ هَكَذَا إِلَى لَخْمٍ وَجُذَامَ
Tercemesi:
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ahmed b. Hanbel, Müsned-i Ahmed, Enes b. Malik 13379, 4/577
Senetler:
1. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
2. Urve b. Ruveym el-Lahmî (Urve b. Ruveym)
3. Muhammed b. Muhacir el-Eşhelî (Muhammed b. Muhacir b. Dinar)
4. Ebu Hasan Ali b. Ayyâş el-Elhânî (Ali b. Ayyâş b. Müslim)
Konular:
Hadis Rivayeti
İman
KTB, İMAN
Şehirler, Yemen
Sosyal katmanlar, Yemen (liler)
حدثنا موسى قال حدثنا همام عن القاسم بن عبد الواحد عن بن عقيل أن جابر بن عبد الله حدثه أنه بلغه حديث عن رجل من أصحاب النبي صلى الله عليه وسلم فابتعت بعيرا فشددت إليه رحلي شهرا حتى قدمت الشام فإذا عبد الله بن أنيس فبعثت إليه أن جابرا بالباب فرجع الرسول فقال جابر بن عبد الله فقلت نعم فخرج فاعتنقني قلت حديث بلغني لم أسمعه خشيت أن أموت أو تموت قال سمعت النبي صلى الله عليه وسلم يقول : يحشر الله العباد أو الناس عراة غرلا بهما قلنا ما بهما قال ليس معهم شيء فيناديهم بصوت يسمعه من بعد أحسبه قال كما يسمعه من قرب أنا الملك لا ينبغي لأحد من أهل الجنة يدخل الجنة وأحد من أهل النار يطلبه بمظلمة ولا ينبغي لأحد من أهل النار يدخل النار وأحد من أهل الجنة يطلبه بمظلمة قلت وكيف وإنما نأتي الله عراة بهما قال بالحسنات والسيئات
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165670, EM000970
Hadis:
حدثنا موسى قال حدثنا همام عن القاسم بن عبد الواحد عن بن عقيل أن جابر بن عبد الله حدثه أنه بلغه حديث عن رجل من أصحاب النبي صلى الله عليه وسلم فابتعت بعيرا فشددت إليه رحلي شهرا حتى قدمت الشام فإذا عبد الله بن أنيس فبعثت إليه أن جابرا بالباب فرجع الرسول فقال جابر بن عبد الله فقلت نعم فخرج فاعتنقني قلت حديث بلغني لم أسمعه خشيت أن أموت أو تموت قال سمعت النبي صلى الله عليه وسلم يقول : يحشر الله العباد أو الناس عراة غرلا بهما قلنا ما بهما قال ليس معهم شيء فيناديهم بصوت يسمعه من بعد أحسبه قال كما يسمعه من قرب أنا الملك لا ينبغي لأحد من أهل الجنة يدخل الجنة وأحد من أهل النار يطلبه بمظلمة ولا ينبغي لأحد من أهل النار يدخل النار وأحد من أهل الجنة يطلبه بمظلمة قلت وكيف وإنما نأتي الله عراة بهما قال بالحسنات والسيئات
Tercemesi:
Cabir ibni Abdullah, İbhi Akil'e anlattığına göre, Peygamber (SüUaUahü Aleyhi ve SeUem)'ın ashabından bit adamdan kendisine bir hadis ulaştı. (Bunu tahkik için şöyle hareket ettiğini Cabir anlatmıştır:)
— Bir deve satın aldım da, yükümü bir aylık mesafe için ona bağladım; nihayet Şam'a vardım. Orada Abdullah ibni Enîs vardı. Cabir kapıdadır diye, oha haber gönderdim. Haccac geri dönüp :
— Cabir ibni Abdullah mı? dedi.
— Evet, dedim. Bunun üzerine Abdullah ibni Enis evden dışarı çıkıp beni kucakladı. Dedim ki, bana bir hadîs ulaştı; onu duymamıştım. Ben ölürüm, yahut sen ölürsün (de bu hadîs gerçekleşmemiş olur) diye korktum {ve öğrenmek için sana geldim).
Abdullah ibni Snîs dedi ki:
Peygamber {Sallallahü Aleyhi ve Sellemyin şöyle buyurduğunu işittim: «— Allah kıyamet günü kullan — yahut insanları — çıplak olarak, sünnetsiz olarak ve (bühmen) eşyasız olarak Mrraya toplayacaktır.» Biz dedik ki:
— Bühm ne demektir? Peygamber şöyle buyurdu:
«— İnsanların beraberlerinde Jhiç bir şeyleri olmamaktır. Böylece uzakta olan kimsenin duyacağı bir sesle onlara şöyle çağıracaktır (zannedersem, o şöyle demişti:
— Yakında olan kimse onu duyduğu gibi, uzaktaki de onu duyacaktır) :
— Gerçekten sahip, sultan benim; cennet ehlinden hiç kimseye, cehenncinliklerdeü birinin zulümden Ötürü ona davacı olması halinde, cennete girmek lâyık değildir. Cehennem ehlinden de hiç kimseye, cennetliklerden birinin zulümden ötürü ona davacı olması halinde, cehenneme girmek lâyık değildir. (Cennet veya CeKenneme girmeden önce, bunlara hakları verilir).» Dedim ki:
— Bu nasıl olur? Biz Allah'a çıplak olarak varlıksız şekilde gideceğiz, (haklan nereden ve nasıl verebiliriz) ? Peygamber :
«— Sevablarla ve günahlarla...» buyurdu. (Zulmedenin sevabı varsa, mazluma hakkı kadar sevabından verilir. Sevabı yoksa, mazlumun günahından alınarak ona verilir ve böylece mazlumun yükü hafifletilir).[664]
Karşılaşma hallerinde selâm verip musafaha etmek sünnet olduğu gibi, seferden ve gurbetten dönüşlerde, fevkalâde hallerde kucaklaşmak da sünnettir. Zeyd ibni Harise, Benî Fezare savaşından döndüğü zaman Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Selîem) onu kucakladı. Yine İbni Ömer'den rivayet edildiğine göre, Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), Cafer ibni Ebû Talİb'i Habeşistan a gönderdi. Habeşistan'dan geri döndüğü zaman, Peygamber onu kucakladı ve gözlerinden öptü. İyi niyetler dışında olan kucaklaşmaları ise Peygamber yasaklamıştır. Bu münasebetle şu gerçeklen de öğrenmiş bulunuyoruz :
Bİr hadîs-i şerifin doğruluğunu tespit için, şüphe götürmeyen bir İlmi elde etmek için ashab-s kiram aylar mesafesindeki yerlere gitmişler, büyük meşakkatlere katlanarak araştırmalarını yapmışlardır.
Kıyamette insanlar hesap için Ailah'ın huzurunda toplanacakları zaman, anadan doğmuş oldukları halleri üzere çıplak bulunacaklar ve hiç bir şeye sahip olmayacaklardır. Söz ve hüküm, kâinatın sahibi ve yaratıcısı olan yalnız Allah'ın olacaktır ve mazlumun hakkı ödenmeden, ne ehli cennet cennete, ne de ehli cehennem cehenneme girecektir. Haklar sevap ve günahlarla ödenmiş olacaktır. Hak davasında bulunan kimseye, zalimin sevabı varsa ondan verilecektir. Sevabı yoksa, mazlumun günahlarından hafifletilerek zalime yükletilir ve böylece ilâhî adalet yerini bulur.[665]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 970, /766
Senetler:
1. Ebu Yahya Abdullah b. Üneys (Abdullah b. Üneys b. Esʻad b. Haram b. Habib)
2. Cabir b. Abdullah el-Ensârî (Cabir b. Abdullah b. Amr b. Haram b. Salebe)
3. Abdullah b. Akil es-Sekafî (Abdullah b. Akil)
4. Kasım b. Abdulvahid el-Mahzûmi (Kasım b. Abdulvahid b. Eymen)
5. Ebu Abdullah Hemmâm b. Yahya el-Avzî (Hemmâm b. Yahya b. Dinar)
6. Ebu Seleme Musa b. İsmail et-Tebûzeki (Musa b. İsmail)
Konular:
Allah İnancı, Kıyamet günü insanlarla konuşur
Hadis Rivayeti
İman, Esasları, Ahirete, Haşr
Kıyamet, ahvali
KTB, İMAN
Tokalaşma, Musafaha, tokalaşma, musâfaha, el sıkışma, kucaklaşma