Bize Abdullah b. Muhammed b. Esmâ ed-Dubaî, ona Cüveyriye, ona Malik, ona ez-Zührî, ona da Malik b. Evs şöyle rivayet etmiştir:
"Ömer b. Hattab bana bir haber yollayıp çağırdı. Ben de gündüz vakti onun huzuruna geldim. Onu, divan ile arasında örtü bulunmaksızın onun üzerinde oturur vaziyette ve deriden bir yastığa yaslanmış hâlde buldum. Bana 'ey Malik! Senin kabilenden topluluklar geldiler, onlara az bir miktar atiye verilmesini emrettim. Onları al da aralarında dağıt' dedi. Ben de 'onu benden başkasına emretsen ya' dedim. Ömer 'ey Malik! Onu al' dedi. Derken Yerfâ gelip 'ey müminlerin emiri! Osman, Abdurrahman b. Avf, Zübeyr ve Sa'd'a destur var mı' dedi. Ömer 'evet (gelsinler)' dedi. Onlara izin verdi, huzura girdiler. Ardından (Yerfâ) tekrar gelip 'Abbas ve Ali'ye de destur var mı?' dedi. Ömer 'evet' deyip onlara izin verdi. Abbas 'ey müminlerin emiri! Benimle bu yalancı, günahkâr, aldatan ve hain arasında hüküm ver' dedi. Topluluk da 'ey müminlerin emiri! Evet! Aralarında hükmet de onları huzura kavuştur' dedi. (Ali ve Abbas'ın), aralarındaki husumeti Ömer'e iletmeleri için bu topluluğu (Osman, Abdurrahman b. Avf, Zübeyr ve Sa'd'ı) önceden gönderdiğini zannediyorum. Ömer şöyle dedi: Az bir durun bakalım! İzni ile göğün ve yerin sabit durduğu Allah'a adına sizlere soruyorum! Rasulullah'ın (sav) 'bize mirasçı olunmaz! Bıraktığımız sadakadır' buyurduğunu biliyor musunuz? Onlar 'evet' dediler. Ardından Ali ve Abbas'a yönelip aynı soruyu sordu: İzni ile göğün ve yerin sabit durduğu Allah'a adına ikinize soruyorum! Rasulullah'ın 'bize mirasçı olunmaz! Bıraktığımız sadakadır' buyurduğunu biliyor musunuz? İkisi de Evet dedi."
"Bunun üzerine Ömer 'Allah (ac), hiç kimseye tahsis etmediğini Rasulullah'a (sav) tahsis etmiştir' dedi ardından 'Allah’ın barış yoluyla fethedilen ülkelerin halkından Peygamberi’ne nasip ettiği ganimet malları Allah’a, Peygamber’e ... aittir' ayetini okudu. Ayetin öncesini okuyup okumadığını bilemiyorum. (Ömer, sözlerine devam ederek) 'Benî Nadîr mallarını sizin aranızda taksim etti. Vallahi! Sizi kendisine tercih etti ve bu mal kalana dek onu size verdi. Rasulullah (sav) ondan senelik nafakasını alır, sonra kalanını da beytü'l-mâle aktarırdı' dedi. Daha sonra (Ömer) 'izni ile göğün ve yerin sabit durduğu Allah'a adına sizlere soruyorum! Bunu biliyor musunuz?' dedi. Onlar 'evet' dediler. Akabinde topluluğa yemin ederek sorduğu gibi Abbas ile Ali'ye de sorup 'bunu biliyor musunuz?' dedi. İkisi de 'evet' dedi. Ömer şöyle dedi: Hz. Peygamber (sav) vefat ettiğinde Ebu Bekir 'ben Rasulullah'ın (sav) velisiyim' dedi. Siz ikiniz (Ebu Bekir'e) geldiniz. (Sen Abbâs)! Hz. Peygamber'den (sav) kalan mirasını istedin. Bu (Ali de) karısının babasından kalan mirasını istedi. Ebu Bekir, Hz. Peygamber'in (sav)'bize mirasçı olunmaz! Bıraktığımız sadakadır' buyurduğunu söyledi. Sizler de onu yalancı, günahkâr, aldatıcı ve hain gördünüz! Ama Allah, onun doğru sözlü, iyi, doğruya ileten, hakkı izleyen biri olduğunu biliyordu! Sonra Ebu Bekir vefat etti. Ben de 'Rasulullah'ın (sav) ve Ebu Bekir'in velisiyim!' dedim. Siz ikiniz beni yalancı, günahkâr, aldatıcı ve hain olarak görüyorsunuz! Allah da benim doğru, iyi, doğruya ileten, hakkı izleyen ve o mal üzerinde yetki sahibi olduğumu biliyor! Sonra sen (Abbas)! Bana geldin ve bu (Ali de bana geldi). Hâlbuki sizler birsiniz ve durumunuz da birdir. 'Bize o malı ver' dediniz. Ben de 'o malı Rasulullah'ın (sav) kullandığı gibi kullanacağınıza dair Allah için söz vermeniz karşılığında size vereyim' dedim. Siz de onu bu (şartla) aldınız! Öyle mi? İkisi de 'evet' dedi. (Ömer) 'şimdi de aranızda hüküm vermem için bana geliyorsunuz! Yok öyle! Vallahi! Kıyamet kopana dek bundan başka bir şeyle aranızda hükmetmeyeceğim! Eğer (o malı layıkıyla işletmekten) aciz kalırsanız onu bana iade edin' dedi."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
2505, M004577
Hadis:
وَحَدَّثَنِى عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مُحَمَّدِ بْنِ أَسْمَاءَ الضُّبَعِىُّ حَدَّثَنَا جُوَيْرِيَةُ عَنْ مَالِكٍ عَنِ الزُّهْرِىِّ أَنَّ مَالِكَ بْنَ أَوْسٍ حَدَّثَهُ قَالَ أَرْسَلَ إِلَىَّ عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ فَجِئْتُهُ حِينَ تَعَالَى النَّهَارُ - قَالَ - فَوَجَدْتُهُ فِى بَيْتِهِ جَالِسًا عَلَى سَرِيرٍ مُفْضِيًا إِلَى رِمَالِهِ مُتَّكِئًا عَلَى وِسَادَةٍ مِنْ أَدَمٍ. فَقَالَ لِى يَا مَالُ إِنَّهُ قَدْ دَفَّ أَهْلُ أَبْيَاتٍ مِنْ قَوْمِكَ وَقَدْ أَمَرْتُ فِيهِمْ بِرَضْخٍ فَخُذْهُ فَاقْسِمْهُ بَيْنَهُمْ - قَالَ - قُلْتُ لَوْ أَمَرْتَ بِهَذَا غَيْرِى قَالَ خُذْهُ يَا مَالُ. قَالَ فَجَاءَ يَرْفَا فَقَالَ هَلْ لَكَ يَا أَمِيرَ الْمُؤْمِنِينَ فِى عُثْمَانَ وَعَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ عَوْفٍ وَالزُّبَيْرِ وَسَعْدٍ فَقَالَ عُمَرُ نَعَمْ. فَأَذِنَ لَهُمْ فَدَخَلُوا ثُمَّ جَاءَ. فَقَالَ هَلْ لَكَ فِى عَبَّاسٍ وَعَلِىٍّ قَالَ نَعَمْ. فَأَذِنَ لَهُمَا فَقَالَ عَبَّاسٌ يَا أَمِيرَ الْمُؤْمِنِينَ اقْضِ بَيْنِى وَبَيْنَ هَذَا الْكَاذِبِ الآثِمِ الْغَادِرِ الْخَائِنِ. فَقَالَ الْقَوْمُ أَجَلْ يَا أَمِيرَ الْمُؤْمِنِينَ فَاقْضِ بَيْنَهُمْ وَأَرِحْهُمْ. فَقَالَ مَالِكُ بْنُ أَوْسٍ يُخَيَّلُ إِلَىَّ أَنَّهُمْ قَدْ كَانُوا قَدَّمُوهُمْ لِذَلِكَ - فَقَالَ عُمَرُ اتَّئِدَا أَنْشُدُكُمْ بِاللَّهِ الَّذِى بِإِذْنِهِ تَقُومُ السَّمَاءُ وَالأَرْضُ أَتَعْلَمُونَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ:
"لاَ نُورَثُ مَا تَرَكْنَا صَدَقَةٌ." قَالُوا نَعَمْ. ثُمَّ أَقْبَلَ عَلَى الْعَبَّاسِ وَعَلِىٍّ فَقَالَ أَنْشُدُكُمَا بِاللَّهِ الَّذِى بِإِذْنِهِ تَقُومُ السَّمَاءُ وَالأَرْضُ أَتَعْلَمَانِ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ:
"لاَ نُورَثُ مَا تَرَكْنَاهُ صَدَقَةٌ." قَالاَ نَعَمْ. فَقَالَ عُمَرُ إِنَّ اللَّهَ جَلَّ وَعَزَّ كَانَ خَصَّ رَسُولَهُ صلى الله عليه وسلم بِخَاصَّةٍ لَمْ يُخَصِّصْ بِهَا أَحَدًا غَيْرَهُ قَالَ "(مَا أَفَاءَ اللَّهُ عَلَى رَسُولِهِ مِنْ أَهْلِ الْقُرَى فَلِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ)" مَا أَدْرِى هَلْ قَرَأَ الآيَةَ الَّتِى قَبْلَهَا أَمْ لاَ. قَالَ فَقَسَمَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بَيْنَكُمْ أَمْوَالَ بَنِى النَّضِيرِ فَوَاللَّهِ مَا اسْتَأْثَرَ عَلَيْكُمْ وَلاَ أَخَذَهَا دُونَكُمْ حَتَّى بَقِىَ هَذَا الْمَالُ فَكَانَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَأْخُذُ مِنْهُ نَفَقَةَ سَنَةٍ ثُمَّ يَجْعَلُ مَا بَقِىَ أُسْوَةَ الْمَالِ. ثُمَّ قَالَ أَنْشُدُكُمْ بِاللَّهِ الَّذِى بِإِذْنِهِ تَقُومُ السَّمَاءُ وَالأَرْضُ أَتَعْلَمُونَ ذَلِكَ قَالُوا نَعَمْ. ثُمَّ نَشَدَ عَبَّاسًا وَعَلِيًّا بِمِثْلِ مَا نَشَدَ بِهِ الْقَوْمَ أَتَعْلَمَانِ ذَلِكَ قَالاَ نَعَمْ. قَالَ فَلَمَّا تُوُفِّىَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ أَبُو بَكْرٍ أَنَا وَلِىُّ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَجِئْتُمَا تَطْلُبُ مِيرَاثَكَ مِنَ ابْنِ أَخِيكَ وَيَطْلُبُ هَذَا مِيرَاثَ امْرَأَتِهِ مِنْ أَبِيهَا فَقَالَ أَبُو بَكْرٍ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم
"مَا نُورَثُ مَا تَرَكْنَا صَدَقَةٌ." فَرَأَيْتُمَاهُ كَاذِبًا آثِمًا غَادِرًا خَائِنًا وَاللَّهُ يَعْلَمُ إِنَّهُ لَصَادِقٌ بَارٌّ رَاشِدٌ تَابِعٌ لِلْحَقِّ ثُمَّ تُوُفِّىَ أَبُو بَكْرٍ وَأَنَا وَلِىُّ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَوَلِىُّ أَبِى بَكْرٍ فَرَأَيْتُمَانِى كَاذِبًا آثِمًا غَادِرًا خَائِنًا وَاللَّهُ يَعْلَمُ إِنِّى لَصَادِقٌ بَارٌّ رَاشِدٌ تَابِعٌ لِلْحَقِّ فَوَلِيتُهَا ثُمَّ جِئْتَنِى أَنْتَ وَهَذَا وَأَنْتُمَا جَمِيعٌ وَأَمْرُكُمَا وَاحِدٌ فَقُلْتُمَا ادْفَعْهَا إِلَيْنَا فَقُلْتُ إِنْ شِئْتُمْ دَفَعْتُهَا إِلَيْكُمَا عَلَى أَنَّ عَلَيْكُمَا عَهْدَ اللَّهِ أَنْ تَعْمَلاَ فِيهَا بِالَّذِى كَانَ يَعْمَلُ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَأَخَذْتُمَاهَا بِذَلِكَ قَالَ أَكَذَلِكَ قَالاَ نَعَمْ. قَالَ ثُمَّ جِئْتُمَانِى لأَقْضِىَ بَيْنَكُمَا وَلاَ وَاللَّهِ لاَ أَقْضِى بَيْنَكُمَا بِغَيْرِ ذَلِكَ حَتَّى تَقُومَ السَّاعَةُ فَإِنْ عَجَزْتُمَا عَنْهَا فَرُدَّاهَا إِلَىَّ.
Tercemesi:
Bize Abdullah b. Muhammed b. Esmâ ed-Dubaî, ona Cüveyriye, ona Malik, ona ez-Zührî, ona da Malik b. Evs şöyle rivayet etmiştir:
"Ömer b. Hattab bana bir haber yollayıp çağırdı. Ben de gündüz vakti onun huzuruna geldim. Onu, divan ile arasında örtü bulunmaksızın onun üzerinde oturur vaziyette ve deriden bir yastığa yaslanmış hâlde buldum. Bana 'ey Malik! Senin kabilenden topluluklar geldiler, onlara az bir miktar atiye verilmesini emrettim. Onları al da aralarında dağıt' dedi. Ben de 'onu benden başkasına emretsen ya' dedim. Ömer 'ey Malik! Onu al' dedi. Derken Yerfâ gelip 'ey müminlerin emiri! Osman, Abdurrahman b. Avf, Zübeyr ve Sa'd'a destur var mı' dedi. Ömer 'evet (gelsinler)' dedi. Onlara izin verdi, huzura girdiler. Ardından (Yerfâ) tekrar gelip 'Abbas ve Ali'ye de destur var mı?' dedi. Ömer 'evet' deyip onlara izin verdi. Abbas 'ey müminlerin emiri! Benimle bu yalancı, günahkâr, aldatan ve hain arasında hüküm ver' dedi. Topluluk da 'ey müminlerin emiri! Evet! Aralarında hükmet de onları huzura kavuştur' dedi. (Ali ve Abbas'ın), aralarındaki husumeti Ömer'e iletmeleri için bu topluluğu (Osman, Abdurrahman b. Avf, Zübeyr ve Sa'd'ı) önceden gönderdiğini zannediyorum. Ömer şöyle dedi: Az bir durun bakalım! İzni ile göğün ve yerin sabit durduğu Allah'a adına sizlere soruyorum! Rasulullah'ın (sav) 'bize mirasçı olunmaz! Bıraktığımız sadakadır' buyurduğunu biliyor musunuz? Onlar 'evet' dediler. Ardından Ali ve Abbas'a yönelip aynı soruyu sordu: İzni ile göğün ve yerin sabit durduğu Allah'a adına ikinize soruyorum! Rasulullah'ın 'bize mirasçı olunmaz! Bıraktığımız sadakadır' buyurduğunu biliyor musunuz? İkisi de Evet dedi."
"Bunun üzerine Ömer 'Allah (ac), hiç kimseye tahsis etmediğini Rasulullah'a (sav) tahsis etmiştir' dedi ardından 'Allah’ın barış yoluyla fethedilen ülkelerin halkından Peygamberi’ne nasip ettiği ganimet malları Allah’a, Peygamber’e ... aittir' ayetini okudu. Ayetin öncesini okuyup okumadığını bilemiyorum. (Ömer, sözlerine devam ederek) 'Benî Nadîr mallarını sizin aranızda taksim etti. Vallahi! Sizi kendisine tercih etti ve bu mal kalana dek onu size verdi. Rasulullah (sav) ondan senelik nafakasını alır, sonra kalanını da beytü'l-mâle aktarırdı' dedi. Daha sonra (Ömer) 'izni ile göğün ve yerin sabit durduğu Allah'a adına sizlere soruyorum! Bunu biliyor musunuz?' dedi. Onlar 'evet' dediler. Akabinde topluluğa yemin ederek sorduğu gibi Abbas ile Ali'ye de sorup 'bunu biliyor musunuz?' dedi. İkisi de 'evet' dedi. Ömer şöyle dedi: Hz. Peygamber (sav) vefat ettiğinde Ebu Bekir 'ben Rasulullah'ın (sav) velisiyim' dedi. Siz ikiniz (Ebu Bekir'e) geldiniz. (Sen Abbâs)! Hz. Peygamber'den (sav) kalan mirasını istedin. Bu (Ali de) karısının babasından kalan mirasını istedi. Ebu Bekir, Hz. Peygamber'in (sav)'bize mirasçı olunmaz! Bıraktığımız sadakadır' buyurduğunu söyledi. Sizler de onu yalancı, günahkâr, aldatıcı ve hain gördünüz! Ama Allah, onun doğru sözlü, iyi, doğruya ileten, hakkı izleyen biri olduğunu biliyordu! Sonra Ebu Bekir vefat etti. Ben de 'Rasulullah'ın (sav) ve Ebu Bekir'in velisiyim!' dedim. Siz ikiniz beni yalancı, günahkâr, aldatıcı ve hain olarak görüyorsunuz! Allah da benim doğru, iyi, doğruya ileten, hakkı izleyen ve o mal üzerinde yetki sahibi olduğumu biliyor! Sonra sen (Abbas)! Bana geldin ve bu (Ali de bana geldi). Hâlbuki sizler birsiniz ve durumunuz da birdir. 'Bize o malı ver' dediniz. Ben de 'o malı Rasulullah'ın (sav) kullandığı gibi kullanacağınıza dair Allah için söz vermeniz karşılığında size vereyim' dedim. Siz de onu bu (şartla) aldınız! Öyle mi? İkisi de 'evet' dedi. (Ömer) 'şimdi de aranızda hüküm vermem için bana geliyorsunuz! Yok öyle! Vallahi! Kıyamet kopana dek bundan başka bir şeyle aranızda hükmetmeyeceğim! Eğer (o malı layıkıyla işletmekten) aciz kalırsanız onu bana iade edin' dedi."
Açıklama:
Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım:
نُورَثُ مَا تَرَكْنَاهُ صَدَقَةٌ
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Cihâd ve's-Siyer 4577, /747
Senetler:
()
Konular:
Ganimet, hak sahiplerine taksimi
Ganimet, taksim edilmesi, miktarları
Hz. Peygamber, mirası
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى وَابْنُ بَشَّارٍ - وَاللَّفْظُ لاِبْنِ الْمُثَنَّى - قَالاَ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ جَعْفَرٍ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ سِمَاكِ بْنِ حَرْبٍ عَنْ مُصْعَبِ بْنِ سَعْدٍ عَنْ أَبِيهِ قَالَ:
"نَزَلَتْ فِىَّ أَرْبَعُ آيَاتٍ أَصَبْتُ سَيْفًا فَأَتَى بِهِ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ نَفِّلْنِيهِ. فَقَالَ ضَعْهُ. ثُمَّ قَامَ فَقَالَ لَهُ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم ضَعْهُ مِنْ حَيْثُ أَخَذْتَهُ. ثُمَّ قَامَ فَقَالَ نَفِّلْنِيهِ يَا رَسُولَ اللَّهِ. فَقَالَ ضَعْهُ. فَقَامَ فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ نَفِّلْنِيهِ أَأُجْعَلُ كَمَنْ لاَ غَنَاءَ لَهُ؟ فَقَالَ لَهُ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم ضَعْهُ مِنْ حَيْثُ أَخَذْتَهَ. قَالَ فَنَزَلَتْ هَذِهِ الآيَةُ (يَسْأَلُونَكَ عَنِ الأَنْفَالِ قُلِ الأَنْفَالُ لِلَّهِ وَالرَّسُولِ)."
Bize Muhammed b. Müsennâ ve İbn Beşşâr, -hadisin lafzı İbn Müsennâ'ya aittir- o ikisine Muhammed b. Cafer, ona Şu'be, ona Simâk b. Harb, ona Mus'ab b. Sa'd, ona da babası (Sa'd b. Ebu Vakkâs) şöyle rivayet etmiştir:
"Dört ayet benim hakkımda inmiştir. Şöyle ki savaşta bir kılıç bulup onu Nebî'ye (sav) getirdim ve 'Yâ Rasulallah! Onu bana ver' dedim. Hz. Peygamber (sav) 'Onu aldığın yere koy' buyurdu. Ardından tekrar kalktığımda, Hz. Peygamber (sav) 'Onu aldığın yere koy' buyurdu. Sonra tekrar kalkıp 'Yâ Rasulallah! Onu bana versen' dediğimde, Rasulullah (sav) 'Onu yerine koy' buyurdu. Ben 'Yâ Rasulallah! Onu bana versen ne olur. Savaşta hiç bir yararlılığı olmayan biri gibi mi muamele görüyorum?' dedim. Nebî (sav) tekrar 'Onu aldığın yere koy' buyurdu. Bunun üzerine şu ayet-i kerimeler nâzil oldu: (Sana ganimetler hakkında soruyorlar. Ganimetlerin Allah'a ve Rasulü'ne ait olduğunu söyle...)."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
2470, M004557
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى وَابْنُ بَشَّارٍ - وَاللَّفْظُ لاِبْنِ الْمُثَنَّى - قَالاَ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ جَعْفَرٍ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ سِمَاكِ بْنِ حَرْبٍ عَنْ مُصْعَبِ بْنِ سَعْدٍ عَنْ أَبِيهِ قَالَ:
"نَزَلَتْ فِىَّ أَرْبَعُ آيَاتٍ أَصَبْتُ سَيْفًا فَأَتَى بِهِ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ نَفِّلْنِيهِ. فَقَالَ ضَعْهُ. ثُمَّ قَامَ فَقَالَ لَهُ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم ضَعْهُ مِنْ حَيْثُ أَخَذْتَهُ. ثُمَّ قَامَ فَقَالَ نَفِّلْنِيهِ يَا رَسُولَ اللَّهِ. فَقَالَ ضَعْهُ. فَقَامَ فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ نَفِّلْنِيهِ أَأُجْعَلُ كَمَنْ لاَ غَنَاءَ لَهُ؟ فَقَالَ لَهُ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم ضَعْهُ مِنْ حَيْثُ أَخَذْتَهَ. قَالَ فَنَزَلَتْ هَذِهِ الآيَةُ (يَسْأَلُونَكَ عَنِ الأَنْفَالِ قُلِ الأَنْفَالُ لِلَّهِ وَالرَّسُولِ)."
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Müsennâ ve İbn Beşşâr, -hadisin lafzı İbn Müsennâ'ya aittir- o ikisine Muhammed b. Cafer, ona Şu'be, ona Simâk b. Harb, ona Mus'ab b. Sa'd, ona da babası (Sa'd b. Ebu Vakkâs) şöyle rivayet etmiştir:
"Dört ayet benim hakkımda inmiştir. Şöyle ki savaşta bir kılıç bulup onu Nebî'ye (sav) getirdim ve 'Yâ Rasulallah! Onu bana ver' dedim. Hz. Peygamber (sav) 'Onu aldığın yere koy' buyurdu. Ardından tekrar kalktığımda, Hz. Peygamber (sav) 'Onu aldığın yere koy' buyurdu. Sonra tekrar kalkıp 'Yâ Rasulallah! Onu bana versen' dediğimde, Rasulullah (sav) 'Onu yerine koy' buyurdu. Ben 'Yâ Rasulallah! Onu bana versen ne olur. Savaşta hiç bir yararlılığı olmayan biri gibi mi muamele görüyorum?' dedim. Nebî (sav) tekrar 'Onu aldığın yere koy' buyurdu. Bunun üzerine şu ayet-i kerimeler nâzil oldu: (Sana ganimetler hakkında soruyorlar. Ganimetlerin Allah'a ve Rasulü'ne ait olduğunu söyle...)."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Cihâd ve's-Siyer 4557, /743
Senetler:
1. Ebu İshak Sa'd b. Ebu Vakkâs ez-Zührî (Malik b. Vüheyb b. Abdümenaf b. Zühre b. Kilab b. Mürre)
2. Ebu Zürare Musab b. Sa'd ez-Zührî (Musab b. Sa'd b. Ebu Vakkas b. Üheyb)
3. Simak b. Harb ez-Zühlî (Simak b. Harb b. Evs b. Halid)
4. Şube b. Haccâc el-Atekî (Şu'be b. Haccac b. Verd)
5. Gunder Muhammed b. Cafer el-Hüzelî (Muhammed b. Cafer el-Hüzeli)
6. Muhammed b. Beşşâr el-Abdî (Muhammed b. Beşşâr b. Osman)
6. Muhammed b. Müsenna el-Anezî (Muhammed b. Müsenna b. Ubeyd b. Kays b. Dinar)
Konular:
Ganimet, hak sahiplerine taksimi
KTB, CİHAD
Kültürel Hayat, savaş aletleri, kılıç
أَخْبَرَنَا سُوَيْدُ بْنُ نَصْرٍ قَالَ أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ عَنِ ابْنِ جُرَيْجٍ قَالَ أَخْبَرَنِى عِكْرِمَةُ بْنُ خَالِدٍ أَنَّ ابْنَ أَبِى عَمَّارٍ أَخْبَرَهُ عَنْ شَدَّادِ بْنِ الْهَادِ:
"أَنَّ رَجُلاً مِنَ الأَعْرَابِ جَاءَ إِلَى النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فَآمَنَ بِهِ وَاتَّبَعَهُ، ثُمَّ قَالَ أُهَاجِرُ مَعَكَ. فَأَوْصَى بِهِ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم بَعْضَ أَصْحَابِهِ. فَلَمَّا كَانَتْ غَزْوَةٌ غَنِمَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم سَبْيًا، فَقَسَمَ وَقَسَمَ لَهُ، فَأَعْطَى أَصْحَابَهُ مَا قَسَمَ لَهُ. وَكَانَ يَرْعَى ظَهْرَهُمْ. فَلَمَّا جَاءَ دَفَعُوهُ إِلَيْهِ. فَقَالَ مَا هَذَا؟ قَالُوا قِسْمٌ قَسَمَهُ لَكَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم. فَأَخَذَهُ فَجَاءَ بِهِ إِلَى النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ مَا هَذَا؟ قَالَ قَسَمْتُهُ لَكَ. قَالَ مَا عَلَى هَذَا اتَّبَعْتُكَ. وَلَكِنِّى اتَّبَعْتُكَ عَلَى أَنْ أُرْمَى إِلَى هَا هُنَا - وَأَشَارَ إِلَى حَلْقِهِ بِسَهْمٍ - فَأَمُوتَ فَأَدْخُلَ الْجَنَّةَ. فَقَالَ إِنْ تَصْدُقِ اللَّهَ يَصْدُقْكَ. فَلَبِثُوا قَلِيلاً، ثُمَّ نَهَضُوا فِى قِتَالِ الْعَدُوِّ. فَأُتِىَ بِهِ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم يُحْمَلُ قَدْ أَصَابَهُ سَهْمٌ حَيْثُ أَشَارَ. فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم أَهُوَ هُوَ؟ قَالُوا نَعَمْ. قَالَ صَدَقَ اللَّهَ فَصَدَقَهُ. ثُمَّ كَفَّنَهُ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم فِى جُبَّةِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم، ثُمَّ قَدَّمَهُ فَصَلَّى عَلَيْهِ. فَكَانَ فِيمَا ظَهَرَ مِنْ صَلاَتِهِ اللَّهُمَّ هَذَا عَبْدُكَ، خَرَجَ مُهَاجِرًا فِى سَبِيلِكَ، فَقُتِلَ شَهِيدًا، أَنَا شَهِيدٌ عَلَى ذَلِكَ."
Bize Süveyd b. Nasr, ona Abdullah, ona İbn Cüreyc, ona İkrime b. Halid, ona İbn Ebu Ammâr, ona da Şeddâd b. Hâd şöyle rivayet etmiştir:
"Bedevilerden bir adam, Nebi’ye (sav) gelip ona iman etti ve ona tâbi oldu. Sonra 'Ben de seninle hicret ediyorum' dedi. Nebi (sav), ashabından birisine, ona göz kulak olmasını söyledi. Derken bir gazveye çıkıldı ve Nebi (sav) ganimet olarak birçok esir aldı. Onları (mücahidler arasında) paylaştırdığında, o bedeviye de payını ayırdı ve ayırmış olduğu payı da arkadaşlarına verdi. O adam, gazileri geriden koruyordu. Arkadaşlarının yanına gelince, payını ona verdiler. O 'Bu da nedir?' dedi. Arkadaşları 'Nebî’nin (sav) sana ayırdığı paydır' dediklerinde, adam o payı aldı ve Nebi’nin (sav) huzuruna getirerek 'Bu nedir?' diye sordu. Allah Rasulü (sav) 'Sana ayırdığım paydır' buyurdu. Adam 'Ben sana bunun için uymadım. (Elindeki) ok ile boğazına işaret ederek 'İşte şuraya bir ok isabet etsin de şehid olayım ve cennete gireyim diye uydum' dedi. Rasulullah (sav) 'Eğer doğru ve samimi isen Allah bu istediğini verecektir' buyurdu. Kısa bir süre geçince, (Müslümanlar) tekrar düşmanla savaşmak üzere harekete geçtiler. Bir süre sonra Nebi’nin (sav) huzuruna, adamın tam olarak gösterdiği yere bir ok saplanmış olan bir adam getirildi. Nebi (sav) 'Bu, o kişi mi?' diye sorduğunda, 'Evet' dediler. Hz. Peygamber de (sav) 'Allah’a doğruluk ve samimiyetle söz verdi, Allah da onun istediğini gerçekleştirdi' buyurdu. Sonra Nebi (sav) onu kendi cübbesi ile kefenledi, cemaatin önüne getirdi ve namazını kıldırdı. Namazını kıldırırken açıktan yaptığı dualar arasında şu da vardı 'Allah’ım! Bu senin kulundur. Senin yolunda muhacir olarak çıktı ve şehit olarak öldürüldü. Ben bu duruma şahidim'."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
18938, N001955
Hadis:
أَخْبَرَنَا سُوَيْدُ بْنُ نَصْرٍ قَالَ أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ عَنِ ابْنِ جُرَيْجٍ قَالَ أَخْبَرَنِى عِكْرِمَةُ بْنُ خَالِدٍ أَنَّ ابْنَ أَبِى عَمَّارٍ أَخْبَرَهُ عَنْ شَدَّادِ بْنِ الْهَادِ:
"أَنَّ رَجُلاً مِنَ الأَعْرَابِ جَاءَ إِلَى النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فَآمَنَ بِهِ وَاتَّبَعَهُ، ثُمَّ قَالَ أُهَاجِرُ مَعَكَ. فَأَوْصَى بِهِ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم بَعْضَ أَصْحَابِهِ. فَلَمَّا كَانَتْ غَزْوَةٌ غَنِمَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم سَبْيًا، فَقَسَمَ وَقَسَمَ لَهُ، فَأَعْطَى أَصْحَابَهُ مَا قَسَمَ لَهُ. وَكَانَ يَرْعَى ظَهْرَهُمْ. فَلَمَّا جَاءَ دَفَعُوهُ إِلَيْهِ. فَقَالَ مَا هَذَا؟ قَالُوا قِسْمٌ قَسَمَهُ لَكَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم. فَأَخَذَهُ فَجَاءَ بِهِ إِلَى النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ مَا هَذَا؟ قَالَ قَسَمْتُهُ لَكَ. قَالَ مَا عَلَى هَذَا اتَّبَعْتُكَ. وَلَكِنِّى اتَّبَعْتُكَ عَلَى أَنْ أُرْمَى إِلَى هَا هُنَا - وَأَشَارَ إِلَى حَلْقِهِ بِسَهْمٍ - فَأَمُوتَ فَأَدْخُلَ الْجَنَّةَ. فَقَالَ إِنْ تَصْدُقِ اللَّهَ يَصْدُقْكَ. فَلَبِثُوا قَلِيلاً، ثُمَّ نَهَضُوا فِى قِتَالِ الْعَدُوِّ. فَأُتِىَ بِهِ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم يُحْمَلُ قَدْ أَصَابَهُ سَهْمٌ حَيْثُ أَشَارَ. فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم أَهُوَ هُوَ؟ قَالُوا نَعَمْ. قَالَ صَدَقَ اللَّهَ فَصَدَقَهُ. ثُمَّ كَفَّنَهُ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم فِى جُبَّةِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم، ثُمَّ قَدَّمَهُ فَصَلَّى عَلَيْهِ. فَكَانَ فِيمَا ظَهَرَ مِنْ صَلاَتِهِ اللَّهُمَّ هَذَا عَبْدُكَ، خَرَجَ مُهَاجِرًا فِى سَبِيلِكَ، فَقُتِلَ شَهِيدًا، أَنَا شَهِيدٌ عَلَى ذَلِكَ."
Tercemesi:
Bize Süveyd b. Nasr, ona Abdullah, ona İbn Cüreyc, ona İkrime b. Halid, ona İbn Ebu Ammâr, ona da Şeddâd b. Hâd şöyle rivayet etmiştir:
"Bedevilerden bir adam, Nebi’ye (sav) gelip ona iman etti ve ona tâbi oldu. Sonra 'Ben de seninle hicret ediyorum' dedi. Nebi (sav), ashabından birisine, ona göz kulak olmasını söyledi. Derken bir gazveye çıkıldı ve Nebi (sav) ganimet olarak birçok esir aldı. Onları (mücahidler arasında) paylaştırdığında, o bedeviye de payını ayırdı ve ayırmış olduğu payı da arkadaşlarına verdi. O adam, gazileri geriden koruyordu. Arkadaşlarının yanına gelince, payını ona verdiler. O 'Bu da nedir?' dedi. Arkadaşları 'Nebî’nin (sav) sana ayırdığı paydır' dediklerinde, adam o payı aldı ve Nebi’nin (sav) huzuruna getirerek 'Bu nedir?' diye sordu. Allah Rasulü (sav) 'Sana ayırdığım paydır' buyurdu. Adam 'Ben sana bunun için uymadım. (Elindeki) ok ile boğazına işaret ederek 'İşte şuraya bir ok isabet etsin de şehid olayım ve cennete gireyim diye uydum' dedi. Rasulullah (sav) 'Eğer doğru ve samimi isen Allah bu istediğini verecektir' buyurdu. Kısa bir süre geçince, (Müslümanlar) tekrar düşmanla savaşmak üzere harekete geçtiler. Bir süre sonra Nebi’nin (sav) huzuruna, adamın tam olarak gösterdiği yere bir ok saplanmış olan bir adam getirildi. Nebi (sav) 'Bu, o kişi mi?' diye sorduğunda, 'Evet' dediler. Hz. Peygamber de (sav) 'Allah’a doğruluk ve samimiyetle söz verdi, Allah da onun istediğini gerçekleştirdi' buyurdu. Sonra Nebi (sav) onu kendi cübbesi ile kefenledi, cemaatin önüne getirdi ve namazını kıldırdı. Namazını kıldırırken açıktan yaptığı dualar arasında şu da vardı 'Allah’ım! Bu senin kulundur. Senin yolunda muhacir olarak çıktı ve şehit olarak öldürüldü. Ben bu duruma şahidim'."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Cenâiz 1955, /2215
Senetler:
1. İbn Hâd Şeddad b. Hâd el-Leysî (Şeddad b. Hâd b. Abdullah b. Cabir)
2. İbn Ebu Ammar Abdurrahman b. Abdullah el-Kus (Abdurrahman b. Abdullah b. Ebu Ammar)
3. İkrime b. Halid el-Mahzumî (İkrime b. Halid b. As b. Hişam b. Muğîra)
4. Ebu Velid İbn Cüreyc el-Mekkî (Abdülmelik b. Abdülaziz b. Cüreyc)
5. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Mübarek el-Hanzalî (Abdullah b. Mübarek b. Vadıh)
6. Süveyd b. Nasr el-Mervezi (Süveyd b. Nasr b. Süveyd)
Konular:
Cenaze, kefenlemek
Cihad, fazileti
Ganimet, hak sahiplerine taksimi
İHLAS VE SAMİMİYET
İhlas, ihlas ve samimiyet
KTB, CENAZE, CENAİZ
KTB, ŞEHİT, ŞEHİTLİK
Şehit, kefenlenmesi
Şehitlik, şehitliğe özendirilmek
Öneri Formu
Hadis Id, No:
149810, BS12928
Hadis:
وَأَخْرَجَهُ مِنْ حَدِيثِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ رَجَاءٍ عَنْ يُونُسَ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ سَالِمٍ عَنْ أَبِيهِ قَالَ : بَعَثَنَا رَسُولُ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- فِى سَرِيَّةٍ فَبَلَغَتْ سُهْمَانُنَا كَذَا وَكَذَا وَنَفَلَنَا رَسُولُ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- بَعِيرًا بَعِيرًا. أَخْبَرَنَاهُ أَبُو عَبْدِ اللَّهِ الْحَافِظُ أَخْبَرَنِى أَبُو أَحْمَدَ الْحَافِظُ أَخْبَرَنَا أَبُو الْعَبَّاسِ الثَّقَفِىُّ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يَحْيَى حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الصَّلْتِ أَبُو يَعْلَى حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ رَجَاءٍ فَذَكَرَهُ.
Tercemesi:
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Beyhakî, Sünen-i Kebir, Kasmu'l-Fey'i ve'l-Ganime 12928, 13/166
Senetler:
1. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
2. Ebu Ömer Salim b. Abdullah el-Adevî (Salim b. Abdullah b. Ömer b. Hattab)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Yunus b. Yezid el-Eyli (Yunus b. Yezid b. Mişkan)
5. Ebu İmran Abdullah b. Racâ el-Mekkî (Abdullah b. Racâ)
6. Ebu Ya'lâ Muhammed b. Salt es-Sevrî (Muhammed b. Salt)
7. Muhammed b. Yahya ez-Zühli (Muhammed b. Yahya b. Abdullah b. Halid)
8. Ebu Abbas Muhammed b. İshak es-Serrac (Muhammed b. İshak b. İbrahim b. Mihran)
9. Ebu Ahmed el-Hâkim en-Nisaburî (Muhammed b. Muhammed b. Ahmed b. İshak)
10. Hakim en-Nîsâbûrî (Muhammed b. Abdullah b. Hamdûye b. Nu'aym b. el-Hakem)
Konular:
Ganimet, hak sahiplerine taksimi
Ganimet, taksim edilmesi, miktarları
Sünnet, Abdullah b. Ömer'in uygulamaları
Öneri Formu
Hadis Id, No:
149818, BS12936
Hadis:
أَخْبَرَنَا أَبُو عَلِىٍّ الرُّوذْبَارِىُّ أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَكْرٍ حَدَّثَنَا أَبُو دَاوُدَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْمَلِكِ بْنُ شُعَيْبِ بْنِ اللَّيْثِ ح وَأَخْبَرَنَا أَبُو عَبْدِ اللَّهِ الْحَافِظُ أَخْبَرَنِى أَبُو الْوَلِيدِ : حَسَّانُ بْنُ مُحَمَّدٍ حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِى دَاوُدَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْمَلِكِ بْنُ شُعَيْبِ بْنِ اللَّيْثِ بْنِ سَعْدٍ قَالَ حَدَّثَنِى أَبِى عَنْ جَدِّى عَنْ عُقَيْلٍ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ سَالِمِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ : أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- قَدْ كَانَ يُنَفِّلُ بَعْضَ مَنْ يَبْعَثُ مِنَ السَّرَايَا لأَنْفُسِهِمْ خَاصَّةً النَّفَلَ سِوَى قَسْمِ عَامَّةِ الْجَيْشِ وَالْخُمُسُ فِى ذَلِكَ وَاجِبٌ كُلُّهُ. رَوَاهُ مُسْلِمٌ فِى الصَّحِيحِ عَنْ عَبْدِ الْمَلِكِ بْنِ شُعَيْبٍ رَوَاهُ الْبُخَارِىُّ عَنْ يَحْيَى بْنِ بُكَيْرٍ عَنِ اللَّيْثِ.
Tercemesi:
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Beyhakî, Sünen-i Kebir, Kasmu'l-Fey'i ve'l-Ganime 12936, 13/169
Senetler:
1. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
2. Ebu Ömer Salim b. Abdullah el-Adevî (Salim b. Abdullah b. Ömer b. Hattab)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu Halid Ukayl b. Halid el-Eylî (Ukayl b. Halid b. Ukayl)
5. Ebu Haris Leys b. Sa'd el-Fehmî (Leys b. Sa'd b. Abdurrahman)
6. Ebu Abdülmelik Şuayb b. Leys el-Fehmî (Şuayb b. Leys b. Sa'd b. Abdurrahman)
7. Ebu Abdullah Abdulmelik b. Şuayb el-Fehmî (Abdulmelik b. Şuayb b. Leys b. Sa'd)
8. Ebû Dâvûd es-Sicistânî (Süleyman b. el-Eş'as b. İshak es-Sicistâni)
9. Ebû Bekir Muhammed b. Dâse el-Basrî (Muhammed b. Bekir b. Muhammed b. Abdurrezzak b. Dâse)
10. Ebu Ali Hasan b. Muhammed et-Tûsî (Hüseyin b. Muhammed b. Muhammed b. Ali b. Hâtim)
Konular:
Ganimet, hak sahiplerine taksimi
Ganimet, Hz. Peygamber'in taksimi
Öneri Formu
Hadis Id, No:
288500, BS12936-2
Hadis:
أَخْبَرَنَا أَبُو عَلِىٍّ الرُّوذْبَارِىُّ أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَكْرٍ حَدَّثَنَا أَبُو دَاوُدَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْمَلِكِ بْنُ شُعَيْبِ بْنِ اللَّيْثِ ح وَأَخْبَرَنَا أَبُو عَبْدِ اللَّهِ الْحَافِظُ أَخْبَرَنِى أَبُو الْوَلِيدِ : حَسَّانُ بْنُ مُحَمَّدٍ حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِى دَاوُدَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْمَلِكِ بْنُ شُعَيْبِ بْنِ اللَّيْثِ بْنِ سَعْدٍ قَالَ حَدَّثَنِى أَبِى عَنْ جَدِّى عَنْ عُقَيْلٍ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ سَالِمِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ : أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- قَدْ كَانَ يُنَفِّلُ بَعْضَ مَنْ يَبْعَثُ مِنَ السَّرَايَا لأَنْفُسِهِمْ خَاصَّةً النَّفَلَ سِوَى قَسْمِ عَامَّةِ الْجَيْشِ وَالْخُمُسُ فِى ذَلِكَ وَاجِبٌ كُلُّهُ. رَوَاهُ مُسْلِمٌ فِى الصَّحِيحِ عَنْ عَبْدِ الْمَلِكِ بْنِ شُعَيْبٍ رَوَاهُ الْبُخَارِىُّ عَنْ يَحْيَى بْنِ بُكَيْرٍ عَنِ اللَّيْثِ.
Tercemesi:
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Beyhakî, Sünen-i Kebir, Kasmu'l-Fey'i ve'l-Ganime 12936, 13/169
Senetler:
1. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
2. Ebu Ömer Salim b. Abdullah el-Adevî (Salim b. Abdullah b. Ömer b. Hattab)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu Halid Ukayl b. Halid el-Eylî (Ukayl b. Halid b. Ukayl)
5. Ebu Haris Leys b. Sa'd el-Fehmî (Leys b. Sa'd b. Abdurrahman)
6. Ebu Abdülmelik Şuayb b. Leys el-Fehmî (Şuayb b. Leys b. Sa'd b. Abdurrahman)
7. Ebu Abdullah Abdulmelik b. Şuayb el-Fehmî (Abdulmelik b. Şuayb b. Leys b. Sa'd)
8. Ebu Bekir Abdullah b. Ebu Davud es-Sicistani (Abdullah b. Süleyman b. Eşas b. İshak)
9. Ebu Velid Hassan b. Muhammed en-Nisaburî (Hassan b. Muhammed b. Ahmed b. Harun b. Hassan)
10. Hakim en-Nîsâbûrî (Muhammed b. Abdullah b. Hamdûye b. Nu'aym b. el-Hakem)
Konular:
Ganimet, hak sahiplerine taksimi
Ganimet, Hz. Peygamber'in taksimi