Giriş

Bize Hafs b. Ömer, ona Şu'be, ona Süleyman, ona Ebu Vâil, ona da Abdullah (b. Mesud) şöyle söylemiştir: Rasulullah (sav) ganimet mallarını taksim etti. Bunun üzerine bir adam 'yapılan bu ganimet taksiminde Allah'ın rızası gözetilmedi' dedi. Ben de Rasulullah'a (sav) geldim ve durumu ilettim. Rasulullah o kadar kızdı ki öfkesini yüzünde gördüm. Sonra da şöyle buyurdu: "Allah, Musa'ya rahmet eylesin. Ona bundan daha fazla eziyet edildi de yine de sabretti."


    Öneri Formu
23050 B006336 Buhari, Daavât, 19

Bize İsmail b. Abdullah, ona Malik, ona da Zeyd b. Eslem, ona da babası (Eslem) şöyle demiştir: Ben Ömer b. Hattâb'ın (ra) beraber çarşıya çıktım. Yolda genç bir kadın Ömer’e yetişip “Ey Müminlerin Emiri! Eşim şehit oldu, Geride küçük çocuklar bıraktı. Allah’a yemin ederim ki onlar henüz bir koyun paçasını bile pişirecek yaşta değiller. Ne tarlaları var ne de hayvanları. Onların açlıktan öleceğinden korkuyorum. Ben, Hudeybiye’de Peygamber (sav) ile birlikte bulunan Gıfâr kabilesinden Hufâf b. İmâ el-Gıfârî’nin kızıyım” dedi. Bunun üzerine Ömer yoluna devam etmeyip o kadının yanında durdu. Sonra kadına hitaben “Kureyş'e yakın bir nesebe merhaba” dedi. Ardından evde bağlı duran, güçlü bir deveye yöneldi. O devenin üzerine iki çuval dolusu yiyecek, ayrıca nafaka ve giyecek yükledi. Deveye dizginini vererek kadına uzattı ve “bu yükü rızık edin, bu tükenmeden Allah sizlere hayır verecektir” dedi. Orada bulunan bir adam “ey Müminlerin Emiri, bu kadına çok verdin” dedi. Ömer de “Anan seni kaybetsin (yani seni doğurmamış olsaydı keşke)! Vallahi ben bu kadının babasıyla ve kardeşiyle birlikte bir kaleyi kuşattığımızı, o kaleyi fethettiklerini ve sonra bizim onların ganimetinden hissemizi aldığımızı hatırlıyorum!” dedi.


    Öneri Formu
32016 B004160 Buhari, Megâzî, 35

Bize Abdullah b. Muhammed b. Esmâ ed-Dubaî, ona Cüveyriye, ona Malik, ona ez-Zührî, ona da Malik b. Evs şöyle rivayet etmiştir: "Ömer b. Hattab bana bir haber yollayıp çağırdı. Ben de gündüz vakti onun huzuruna geldim. Onu, divan ile arasında örtü bulunmaksızın onun üzerinde oturur vaziyette ve deriden bir yastığa yaslanmış hâlde buldum. Bana 'ey Malik! Senin kabilenden topluluklar geldiler, onlara az bir miktar atiye verilmesini emrettim. Onları al da aralarında dağıt' dedi. Ben de 'onu benden başkasına emretsen ya' dedim. Ömer 'ey Malik! Onu al' dedi. Derken Yerfâ gelip 'ey müminlerin emiri! Osman, Abdurrahman b. Avf, Zübeyr ve Sa'd'a destur var mı' dedi. Ömer 'evet (gelsinler)' dedi. Onlara izin verdi, huzura girdiler. Ardından (Yerfâ) tekrar gelip 'Abbas ve Ali'ye de destur var mı?' dedi. Ömer 'evet' deyip onlara izin verdi. Abbas 'ey müminlerin emiri! Benimle bu yalancı, günahkâr, aldatan ve hain arasında hüküm ver' dedi. Topluluk da 'ey müminlerin emiri! Evet! Aralarında hükmet de onları huzura kavuştur' dedi. (Ali ve Abbas'ın), aralarındaki husumeti Ömer'e iletmeleri için bu topluluğu (Osman, Abdurrahman b. Avf, Zübeyr ve Sa'd'ı) önceden gönderdiğini zannediyorum. Ömer şöyle dedi: Az bir durun bakalım! İzni ile göğün ve yerin sabit durduğu Allah'a adına sizlere soruyorum! Rasulullah'ın (sav) 'bize mirasçı olunmaz! Bıraktığımız sadakadır' buyurduğunu biliyor musunuz? Onlar 'evet' dediler. Ardından Ali ve Abbas'a yönelip aynı soruyu sordu: İzni ile göğün ve yerin sabit durduğu Allah'a adına ikinize soruyorum! Rasulullah'ın 'bize mirasçı olunmaz! Bıraktığımız sadakadır' buyurduğunu biliyor musunuz? İkisi de Evet dedi." "Bunun üzerine Ömer 'Allah (ac), hiç kimseye tahsis etmediğini Rasulullah'a (sav) tahsis etmiştir' dedi ardından 'Allah’ın barış yoluyla fethedilen ülkelerin halkından Pey­gam­beri’ne nasip ettiği ganimet malları Allah’a, Peygamber’e ... aittir' ayetini okudu. Ayetin öncesini okuyup okumadığını bilemiyorum. (Ömer, sözlerine devam ederek) 'Benî Nadîr mallarını sizin aranızda taksim etti. Vallahi! Sizi kendisine tercih etti ve bu mal kalana dek onu size verdi. Rasulullah (sav) ondan senelik nafakasını alır, sonra kalanını da beytü'l-mâle aktarırdı' dedi. Daha sonra (Ömer) 'izni ile göğün ve yerin sabit durduğu Allah'a adına sizlere soruyorum! Bunu biliyor musunuz?' dedi. Onlar 'evet' dediler. Akabinde topluluğa yemin ederek sorduğu gibi Abbas ile Ali'ye de sorup 'bunu biliyor musunuz?' dedi. İkisi de 'evet' dedi. Ömer şöyle dedi: Hz. Peygamber (sav) vefat ettiğinde Ebu Bekir 'ben Rasulullah'ın (sav) velisiyim' dedi. Siz ikiniz (Ebu Bekir'e) geldiniz. (Sen Abbâs)! Hz. Peygamber'den (sav) kalan mirasını istedin. Bu (Ali de) karısının babasından kalan mirasını istedi. Ebu Bekir, Hz. Peygamber'in (sav)'bize mirasçı olunmaz! Bıraktığımız sadakadır' buyurduğunu söyledi. Sizler de onu yalancı, günahkâr, aldatıcı ve hain gördünüz! Ama Allah, onun doğru sözlü, iyi, doğruya ileten, hakkı izleyen biri olduğunu biliyordu! Sonra Ebu Bekir vefat etti. Ben de 'Rasulullah'ın (sav) ve Ebu Bekir'in velisiyim!' dedim. Siz ikiniz beni yalancı, günahkâr, aldatıcı ve hain olarak görüyorsunuz! Allah da benim doğru, iyi, doğruya ileten, hakkı izleyen ve o mal üzerinde yetki sahibi olduğumu biliyor! Sonra sen (Abbas)! Bana geldin ve bu (Ali de bana geldi). Hâlbuki sizler birsiniz ve durumunuz da birdir. 'Bize o malı ver' dediniz. Ben de 'o malı Rasulullah'ın (sav) kullandığı gibi kullanacağınıza dair Allah için söz vermeniz karşılığında size vereyim' dedim. Siz de onu bu (şartla) aldınız! Öyle mi? İkisi de 'evet' dedi. (Ömer) 'şimdi de aranızda hüküm vermem için bana geliyorsunuz! Yok öyle! Vallahi! Kıyamet kopana dek bundan başka bir şeyle aranızda hükmetmeyeceğim! Eğer (o malı layıkıyla işletmekten) aciz kalırsanız onu bana iade edin' dedi."


Açıklama: Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım: نُورَثُ مَا تَرَكْنَاهُ صَدَقَةٌ

    Öneri Formu
2505 M004577 Müslim, Cihad ve Siyer, 49

Bize Süreyc b. Yunus ve Amr en-Nâkid, -hadisin lafzı Süreyc'e aittir- onlara Abdullah b. Recâ, ona Yunus, ona ez-Zührî, ona Sâlim, ona da babası (Abdullah b. Ömer) şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah (sav), beşte birlik ganimetten hissemiz dışında bize ilave ganimet daha verdi (nefel) de bana yaşlı, büyük bir deve düştü. Hadiste geçen "şârif" kelimesinin "yaşlı, büyük bir deve" olduğuna dair açıklamada bulunan, râvilerden biridir.


Açıklama: (Hadiste geçen "şârif" kelimesinin "yaşlı, büyük bir deve" olduğuna dair açıklamada bulunan, râvilerden biridir) ifadesi için bk. Vellevî, el-Bahru'l-muhîtü's-seccâc, XXX, 449.

    Öneri Formu
287563 M004563-2 Müslim, Cihad ve Siyer, 38

Bize Muhammed b. Râfi ve İshak b. Mansur, o ikisine Abdürrezzak, ona İbn Cüreyc, ona Musa b. Ukbe, ona Nafi, ona da İbn Ömer şöyle rivayet etmiştir: "Nadîr oğulları ve Kureyza Yahudileri Rasulullah'a (sav) karşı savaştılar. Hz. Peygamber (sav) de Nadîr oğullarını sürgün etti, Kurayza oğullarını ise yerlerinde bıraktı ve onlara iyilikle davrandı. Fakat daha sonra Kurayza da Hz. Peygamber'e (sav) karşı savaştı. Bunun üzerine Hz. peygamber (sav) onların erkeklerini öldürdü, kadınlarını, çocuklarını ve mallarını Müslümanlar arasında taksim etti. Ancak bazıları Rasulullah'a (sav) katıldı, Hz. Peygamber (sav) âmân verdi, onlar da teslim oldular. Rasulullah (sav), başta Abdullah b. Selâm'ın kabilesi (olan) Kaynukâ oğulları ve Hârise oğulları Yahudileri olmak üzere Medine'de bulunan tüm Yahudileri sürgün etti."


    Öneri Formu
2549 M004592 Müslim, Cihad ve Siyer, 62

Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, Hamid b. Ömer el-Bekrâvî ve Muhammed b. Abdüla'lâ el-Kaysî, onlara Mutemir, -hadisin lafzı İbn Ebu Şeybe'ye aittir- ona babası (Süleyman b. Tarhan), ona da Enes şöyle rivayet etmiştir: "Kurayza ve Nadir (oğulları yurdu) fethedilinceye kadar, (Ensar'dan bazı kişiler) hurma ağaçlarının Hz. Peygamber'in (sav) istifadesine tahsis etmişti. Sonrasında benim ailem de bana Hz. Nebi'ye (sav) gitmemi ve vaktiyle Hz. Peygamber'e (sav) vermiş oldukları hurma ağaçlarının tamamını veya bir kısmını geri istememi emrettiler. Hz. Peygamber (sav) ise bu ağaçları Ümmü Eymen'e vermişti. Ben, Nebî'nin (sav) huzuruna geldim, Rasulullah (sav) onun hakkını bana verdi. (Derken) Ümmü Eymen gelip boynumdaki elbiseyi çekiştirmeye başladı ve 'vallahi! Hz. Peygamber (sav), onları bize vermişken sana vermeyiz' dedi. (Bunun üzerine) Rasulullah (sav) 'ey Ümmü Eymen, bırak onu, sana da şunu ve şunu (vereyim)' buyurdu. O ise kendisinden başka ilah olmayan Allah'a yemin olsun ki, hayır diyordu! Hz. Peygamber (sav) kendisine onun on katı ya da ona yakın bir miktar verene dek bu sözlerini tekrarlamaya devam etti."


    Öneri Formu
2585 M004604 Müslim, Cihad ve Siyer, 71

Bize Ebu'l-Velid, ona Şu'be, ona A'meş, ona Ebu Vâil ona da Abdullah (b. Mesud) (ra) şöyle söyledi: Rasulullah (sav) ganimet mallarını taksim etti. Bunun üzerine bir adam 'yapılan bu ganimet taksimi Allah'ın rızasının gözetilmediği bir taksimdir' dedi. Ben de Rasulullah'a (sav) geldim ve durumu ilettim. Rasulullah o kadar kızdı ki öfkesini yüzünde gördüm. Sonra da şöyle buyurdu: "Allah, Musa'ya (as) rahmet eylesin. Ona bundan daha fazla eziyet edildi de yine de sabretti."


    Öneri Formu
33046 B003405 Buhari, Ehadisü'l-Enbiya, 28


Açıklama: "وَالْخُمُسُ فِى ذَلِكَ وَاجِبٌ كُلّه" ifadesinin, "Bu meselede ganimetin beşte birlik kısmının en başta ayrılması gereklidir (vâcib)" şeklinde anlaşılabileceğine dair bk. Âzîmâbâdî, Avnu'l-ma'bûd, VII, 300.

    Öneri Formu
17198 D002746 Ebu Davud, Cihad, 145


    Öneri Formu
7932 M006410 Müslim, Fadâilu's Sahabe, 169


    Öneri Formu
149810 BS12928 Beyhaki, Sünenü'l Kübra, VI, 512