291 Kayıt Bulundu.
Bize Müsedded, ona İsmail b. İbrahim, ona Eyyüb, ona da Zührî, Hz. Ömer'in "Allah onlardan alıp Peygamberine ganimet olarak verdiği malları elde etmek için at veya deve koşturmadınız…" (Haşr, 6) ayeti hakkında şöyle dediğini nakletmiştir: Bu Urayne köyleri, Fedek ve (Kureyza ve Nadir’in malları gibi) şurası şurası sadece Rasulullah'a (sav) aittir. "Allah’ın barış yoluyla fethedilen ülkelerin halkından Peygamberi’ne nasip ettiği ganimet malları Allah’a, Peygamber’e, Peygamber’in yakın akrabasına, yetîmlere, yoksullara ve yolda kalmışlara aittir." (Haşr, 7) "O mallarda, yurtlarından çıkarılıp mallarından yoksun bırakılmış …fakirlerin de hakkı vardır…" (Haşr, 59/8) "Daha önce Medine’yi kendilerine yurt edinmiş ve imanı benliklerine sindirmiş olanlar…" (Haşr, 59/9) "Ve onlardan sonra gelenler…" (Haşr, 59/10) (Hz. Ömer şöyle devam etti): Bu ayet bütün insanları kapsadı. Sahibi olduğunuz bazı köleler hariç, Müslümanlar içinde bu ganimette hakkı -Eyyüb, nasibi demiştir- olmayan kalmadı.
Açıklama: Böylece Hz. Ömer, savaş yapılmaksızın elde edilen bu çeşit ganimet mallarında (fey), bazı kölelerin dışında bütün Müslümanların hakkı bulunduğunu, bunların belli zümre ve şahıslar arasında taksim edilemeyeceğini belirtmiş olmaktadır.
Bize el-Ensârî, ona Ma'n, ona Mâlik b. Enes, ona Yahya b. Said, ona Ömer b. Kesîr b. Eflah, ona Ebu Muhammed mevlâ Ebu Katâde, ona da Ebu Katâde, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Kim bir düşmanı öldürür ve öldürdüğüne dair açık bir delil ortaya koyarsa, ölenin üzerinden çıkanlar ona aittir" Ebu İsa der ki: Bu hadiste bir olay anlatılmaktadır. (Uzunca bir hadisin bir parçasıdır). Bize İbn Ebu Ömer, ona Süfyân b. Uyeyne, ona da Yahya b. Said, bu isnadla benzeri şekilde nakilde bulunmuştur. Bu konuda Avf b. Mâlik, Hâlid b. Velid, Enes ve Sümura b. Cündüb'den de hadis nakledilmiştir. Bu, hasen-sahih bir hadistir. Ebu Muhammed, Ebu Katâde'nin mevlâsı Nâfi'dir. Nebî'nin (sav) ashabından ve başka kimselerden bir kısım ilim ehli nezdinde amel bu hadise göredir. Evzâî, Şâfiî ve Ahmed bu görüştedir. Bazı ilim ehli der ki: Devlet yöneticisi, öldürülen düşman eşyasından beşte birlik ganimet hissesi alabilir. Sevrî der ki: Nefl (ganimet dışı pay), devlet başkanının “kim bir şey elde ederse kendisinin olsun kimde düşmandan birisini öldürürse onun şahsî eşyası onun olsun” demesiyle olur ve bu caizdir. Nefl'de beşte bir pay ayrılmaz. İshak der ki: Savaşta düşmanın üzerindeki eşya, onu öldürene aittir. Ancak çok olması durumunda devlet yöneticisi, Ömer b. Hattâb'ın yaptığı gibi ondan beşte birlik ganimet payı alabilir.
Açıklama: Hadis uzun bir rivayetin parçasıdır. Geniş bilgi için B004321 numaralı hadise bakınız.
Bize Abdan b. Ebu Hamza, ona A'meş, ona Şakik, ona da Abdullah şöyle demiştir: Rasulullah (sav) bir gün ganimet mallarını taksim ediyordu. Bu sırada bir adam: “yapılan bu ganimet taksimi Allah'ın rızasının gözetilmediği bir taksimdir” dedi. Ben de “Allah'a yemin olsun ki bunu Rasulullah'a (sav) söyleyeceğim” dedim. Rasulullah'a (sav) geldiğimde bir toplulukla birlikteydi. Durumu kendisine sessizce ilettim. Rasulullah (sav) o kadar kızdı ki öfkesinden yüzü kızardı. Sonra da şöyle buyurdu: "Allah'ın rahmeti Musa'nın üzerine olsun! Ona bundan daha fazla eziyet edildi de yine de sabretti."
Zübeydî'den rivayet edildiğine göre ona Zührî, ona Anbese b. Saîd, ona Ebu Hureyre, ona da Said b. el-Asî şöyle demiştir: Rasulullah (sav) Ebân'ı bir müfrezenin başında Medine'den Necd tarafına göndermişti. Ebu Hureyre der ki: Hayber Fethinden sonra Ebân ve arkadaşları, Hayber'de, Hz. Peygamber'in (sav) yanına geldiler. Atlarının yularları liftendi. “ey Allah'ın Rasulü, onlara ganimetten pay verme” dedim. Bunun üzerine Ebân “sana ne oluyor, Za'n dağından yuvarlanıp gelen dağ keçisi seni” dedi. Hz. Peygamber (sav) bunun üzerine "Otur Eban" dedi ve onlara ganimetten pay vermedi.
Bize Ebu Numan, ona Hammâd, ona Eyyûb, ona Nâfi, ona da İbn Ömer (r.anhuma) şöyle demiştir: Peygamber (sav) Necd tarafına, benim de içinde bulunduğum, bir seriye gönderdi. Her birimizin ganimet payı on iki deveye ulaştı. Bu hissemize ilâve olarak, bize birer deve daha hediye edildi. Böylece her birimiz on üç deve ile döndük.
Bize Ebu Yemân, ona Şuayb, ona Zührî, ona Ebu Seleme b. Abdurrahman, ona da Ebu Saîd el-Hudrî (ra) şöyle demiştir: Rasulullah (sav) ganimet taksimi yaparken biz de yanındaydık. Bu sırada Temîm oğullarından Zulhuveyrisa isimli bir adam geldi ve “ey Allah'ın Rasulü, adil ol” dedi. Rasulullah (sav) "yazıklar olsun sana, ben adaletli olmayacağım da kim olacak? Eğer sana adaletle davranmasaydım kaybetmiş ve zarara uğramış olacaktın" buyurdu. Bunun üzerine Ömer “Ey Allah'ın Rasulü, izin ver, bunun boynunu vurayım” dedi. Rasulullah (sav) "bırak onu, (onlar öyle ibadet ederler ki) sizden biriniz kıldığı namazı, tuttuğu orucu, onun dostlarından herhangi birinin namazı ve orucuyla karşılaştırdığında kendi namaz ve orucunu değersiz bulur. Onlar Kur'an da okurlar. Fakat Kur'an onların köprücük kemiklerinden öteye geçmez. Onlar okun avdan (delip) çıktığı gibi İslâm'dan çıkacaklar. (Avı delip geçen) okunun demirine bakılır, orada kan namına bir şey bulunmaz. Sonra okun yaya giriş yerine bakılır, orada da bir şey bulunmaz. Sonra okun ağaç kısmına bakılır, orada da bir şey bulunmaz. Sonra okun yelesine -tüyüne- bakılır, orada da bir şey bulunmaz. Ok, avın işkembesi içindeki şeylere ve kana girip çıkmış, fakat onlardan hiçbir şey oka yapışmamıştır. Onların alâmeti iki pazısından biri kadın memesi gibi yahut öteye beriye gidip gelen büyük bir et parçası gibi olan siyah bir adamdır. Onlar insanlar arasında bir ayrışma olduğu zaman ortaya çıkarlar" Ebû Saîd der ki: Ben bu hadisi Rasulullah'tan işitmiş olduğuma şehadet ediyorum. Ve yine şehadet ediyorum ki, Ali b. Ebu Tâlib, ben de onun maiyetinde iken bunlarla savaştı. Ali bu hadiste tarif edilen adamın aranmasını emretti. Adam arandı, neticede bulup getirildi. Hatta ben ona baktım ve Rasulullah'ın tarif ettiği gibi olduğunu gördüm.
Bana Muhammed b. Beşşâr, ona Ravh b. Ubâde, ona Ali b. Süveyd b. Mencûf, ona Abdullah b. Bureyde, ona da Babası (Bureyde) (ra) şöyle demiştir: Peygamber (sav), ganimet mallarının beşte birini almak üzere Ali'yi Yemen'e, Hâlid'in yanına göndermişti. Bu seferde ben Ali'ye öfke duyuyordum. Çünkü Ali (ganimetten hissesine bir cariye almış, sabahleyin de) yıkanmıştı. Ben de Hâlid'e “Ali'nin şu yaptığını görmüyor musun?” dedim. Peygamber'in (sav) huzuruna geldiğimizde Ali'nin bu hareketini Peygamber'e söyledim. Bunun üzerine Peygamber (sav) "ey Bureyde, Ali'ye öfke duyuyor musun?" buyurdu. Ben de “evet” dedim. Peygamber (sav) "Ali'ye öfke duyma, çünkü onun ganimet malının beşte birindeki hissesi, aldığı cariyeden daha çoktur" buyurdu.
Açıklama: Rivayette geçen ve 'akça' anlamını verdiğimiz أَمْلَحَ kelimesi; tüylerinden bir kısmı beyaz bir kısmı siyah olmakla birlikte beyaz tüyleri ağırlıkta olan hayvanlar için kullanılan bir sıfattır.