163 Kayıt Bulundu.
Bize Yunus b. Abdula'lâ, ona İbn Vehb, ona Mahreme b. Bükeyr, ona babası (Bükeyr b. Abdullah), ona Humeyd b. Nafi, ona da Zeyneb bt. Ümmü Seleme, Peygamber'in (sav) hanımı Aişe’nin (r.anha) şöyle dediğini rivayet etti: "Sehle bt. Süheyl Rasulullah'a (sav) gelip 'Ey Allah’ın Rasulü! Evlatlık edindiğimiz Salim benim bulunduğum yere gelince, (kocam) Ebu Huzeyfe’nin yüzünün değiştiğini (öfkelendiğini) görüyorum ne yapmalıyım?' diye sordu. Rasulullah (sav) 'Onu emzir' buyurdu. Ben de 'O (Salim) sakalları çıkmış bir delikanlıdır' dedim bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) 'Onu emzir! Ebu Huzeyfe’nin yüzündeki (öfke) kaybolacaktır' buyurdu. Sehle der ki: Vallahi (onu emzirdikten) sonra Ebu Huzeyfe’nin yüzünde öfke izini bir daha görmedim."
Bize Hasan b. Ebu Rabî, ona Abdürrezzak, ona Cafer b. Süleyman, ona Sabit, ona da Enes şöyle demiştir: "Selman-ı Fârisî hastalandığında Sa'd b. Ebu Vakkâs onu ziyarete gitti. (Ziyaret esnasında) Selman'ın ağladığını gördü. Bunun üzerine Sa'd, ona 'Kardeşim! Seni ağlatan şey nedir? Sen Rasulullah (sav) ile arkadaşlık etmek şerefine nail olmadın mı? Senin şu faziletin, şöyle değerin yok mu?' dedi. Selman 'Ben şu iki şeyden birisi için yani dünyaya bir düşkünlükten ya da ahiretten hoşlanmamaktan dolayı ağlamıyorum. Rasulullah (sav) bana bir tavsiyede bulunmuştu ama ben o tavsiyenin sınırlarını aştığımı düşünüyorum' dedi. Sa'd 'Hz. peygamber (sav) sana ne tavsiye buyurdu?' diye sordu. Selmân 'Hz. Peygamber (sav) bana 'sizden biri için, binek hayvanı üstünde yolculuk edenin azığı kadar (mal) yeter' diye tavsiyede bulunmuştu, ancak ben, o tavsiyenin sınırlarını aştığımı düşünüyorum. Sana gelince ey Sa'd, hüküm vereceğin zaman hükmünde, taksim edeceğin zaman dağıtımında ve bir şeye niyetlendiğin zaman niyetinde Allah'tan kork' dedi" [Sabit der ki: Bana ulaşan habere göre Selmân (vefat ettiğinde) yanında olan yirmi küsur dirhemlik nafakadan başka bir mal yoktu.]
Açıklama: Hadis sahabiler arasındaki zühd anlayışını yansıtan önemli ve farklı rivayetlerden biridir.
Bize Muhammed b. Beşşar (b. Osman), ona Abdurrahman b. Mehdî (b. Hassân b. Abdurrahman), ona Süfyan (es-Sevrî), ona Alkame b. Mersed, ona Süleyman b. Büreyde (b. Husayb), ona da babası (Amir b. Husayb b. Abdullah b. Haris b. A'rec)'in rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) birini ordunun başına komutan olarak görevlendirdiğinde ona kendisinin Allah'a karşı sorumluluk bilinciyle hareket etmesini, yanındaki Müslümanlara da iyi muamelede bulunmasını emreder ve "Allah'ın adıyla ve Allah yolunda savaşın. Allah'ı inkar edenlerle çarpışın. (Elde edeceğiniz ganimetten hakkınız olmayan) herhangi bir şeyi almayın. (Yapacağınız herhangi bir) anlaşmayı bozmayın. Düşmanlarınızı öldürdükten sonra onlara müsle (gözlerini oymak, kulaklarını veya burunlarını kesmek gibi şeyler) yapmayın. Hiç bir çocuğu öldürmeyin. Müşrik düşmanlarınla karşılaştığın zaman (ordu komutanı olarak) onlara şu üç alternatiften birisini teklif et. Bunlardan hangisini kabul ederlerse sen de kabul et ve onlara dokunma. Önce onları İslam'a ve kendi yurtlarından çıkıp muhacirlerin yurdu (olan Medine'ye) gelmeye davet et. Onlara Medine'ye gelmeleri durumunda oradaki muhacirlerin sahip oldukları haklara ve sorumluluklara sahip olacaklarını bildir. Medine'ye gelmeyi kabul etmezlerse bedevî Müslümanlarla aynı konumda olacaklarını, onlarla aynı muameleye tabi tutulacaklarını ve cihad etmeleri dışında kendilerine ganimetten ve feyden herhangi bir pay ayrılmayacağını belirt. (Eğer İslamı) kabul etmezlerse Allah'tan sana yardım etmesini dile ve onlarla savaş. (Savaş esnasında) bir kaleyi kuşatırsan ve kalediker, kendilerini Allah ve Rasulü'nün can ve mal güvencesi altına almanı isterlerse onları Allah ve Rasulü'nün can ve mal güvencesi altına alma. Kendinin veya arkadaşlarının can ve mal güvencesi altına al. Zira (hataen de olsa) Allah ve Rasulü'nün can ve mal güvencesine aykırı hareket etmiş olmanızdansa kendinizin ve arkadaşlarınızın verdiği can ve mal güvencesine aykırı hareket etmiş olmanız daha iyidir. Yine savaş esnasında bir kalede bulunanları kuşatırsan ve kaledekiler kendilerine Allah'ın hükümlerini uygulamanı isterlerse onlara Allah'ın hükmünü uygulama. Kendi hükmünü uygula. Çünkü Allah'ın onlar hakkındaki hükmüne isabet edip etmediğini bilemezsin." buyururdu. (Rasulullah (sav) burada aktarılan ifadelerin aynısı) veya bir benzerini kullanmıştır. Ebu İsa (et-Tirmizî) bu konuda Numan b. Mukarrin'den rivayet edilen bir hadisin de bulunduğunu ve Büreyde'nin yukarıdaki hadisinin hasen sahih olduğunu söylemiştir. Bize Muhammed b. Beşşar, ona Ahmed, ona Süfyan, ona da Alkame b. Mersed, aynı muhtevaya sahip benzer bir hadisi "Eğer kabul etmezlerse onlardan cizye al. Şayet bunu da kabul etmezlerse Allah'tan onlara karşı sana yardım etmesini dile." ziyadesiyle rivayet etmiştir. Yine Ebu İsa (et-Tirmizî) şöyle demiştir: Bu hadisi Veki' ve başkaları Süfyan'dan rivayet etmiştir. Aynı hadisi Muahmmed b. Beşşar'ın dışında başka birisi Abdurrahman b. Mehdî'den rivayet etmiş ve bu rivayetinde düşmandan cizye isteme meselesini zikretmiştir.
Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Muhammed (b. Cafer), ona Şu'be, ona Abbas el-Cüreyrî, ona da Ebu Osman, Ebu Hureyre'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Dostum Rasulullah (sav), bana şu üç tavsiyede bulunmuştur: Vitir namazını gecenin ilk vaktinde kılmayı, sabah namazının iki rekât sünnetini ve her ayda üç gün oruç tutmayı."
Bize Muhammed b. Yusuf (b. Vakıd b. Osman), ona Süfyan (es-Sevrî), ona Alkame b. Mersed, ona Süleyman b. Büreyde (b. Husayb), ona da babası (Amir b. Husayb b. Abdulla hb. Haris b. A'rec) şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah (sav) birini ordunun başına komutan olarak atadığı zaman ona şöyle emrederdi: "Müşrik düşmanlarınla karşılaştığın zaman onlara şu üç alternatiften birisini teklif et. Bunlardan hangisini kabul ederlerse sen de kabul et ve onlara dokunma. Önce onları İslam'a davet et. Eğer davetine icabet ederlerse sen de kabul et ve onlara dokunma. İslam'a girmeyi kabul edenlere kendi yurtlarından çıkıp muhacirlerin yurdu (olan Medine'ye) gelmeleri teklifinde bulun. Onlara Medine'ye gelmeleri durumunda oradaki muhacirlerin sahip oldukları haklara ve sorumluluklara sahip olacaklarını bildir. Bunu kabul etmezlerse Müminlere uygulanan Allah'ın hükümlerinin kendilerine de uygulandığı bedevî Müslümanlarla aynı konumda olacaklarını, Müslümanlarla birlikte düşmana karşı cihad etmeleri dışında kendilerine ganimetten ve feyden herhangi bir pay ayrılmayacağını belirt. Yok eğer İslamı kabul etmezlerse onlardan cizye vermelerini iste. Bunu kabul ederlerse onlardan cizye al ve onlara dokunma. Cizye teklifini reddederlerse Allah'tan sana yardım etmesini dile ve onlarla savaş. (Savaş esnasında) bir kalede bulunanları kuşatırsan ve kaledekiler, kendilerini Allah ve Rasulü'nün can ve mal güvencesi altına almanı isterlerse onları Allah ve Rasulü'nün can ve mal güvencesi altına alma. Kendinin, babanın veya arkadaşlarının can ve mal güvencesi altına al. Zira (hataen de olsa) Allah ve Rasulü'nün can ve mal güvencesine aykırı hareket etmiş olmanızdansa kendinizin ve babalarınızın verdiği can ve mal güvencesine aykırı hareket etmiş olmanız daha iyidir. Yine savaş esnasında bir kaleyi kuşatırsan ve kaledekiler Allah'ın hükmüne tabi olmayı kabul ederlerse onlara Allah'ın hükmünü uygulama. Kendi hükmünü uygula. Çünkü Allah'ın onlar hakkındaki hükmüne isabet edip etmediğini bilemezsin. Sonra da onlar hakkında uygun gördüğün şekilde hükmet.
Bize Ebu Küreyb, ona Usame, ona A'meş, ona Ebu Salih, ona da Ebu Hüreyre'nin rivayet ettiğine göre Fatıma bir hizmetçi istemek üzere Rasulullah'a (sav) gelmiş, Rasulullah (sav) da ona "Sen şöyle duâ et" buyurmuştur: "Yedi kat göklerin ve yüce arşın rabbi olan, bizim rabbimiz ve her şeyin rabbi olan, Tevrat'ı, İncil'i ve Kur'an'ı indiren, tohum ve çekirdeği yaran Allahım! Perçemini elinde tuttuğun her şer sahibinin şerrinden sana sığınırım. Sen kendisinden öncesi olmayan Evvel, kendisinden sonrası olmayan Âhir'sin. Sen kendisinden üstü olmayan Zâhir, kendisinden ötesi olmayan Bâtın'sın. Benim borçlarımı öde. Beni fakirlikten ve ihtiyaç duruma düşmekten koru." [Tirmizî der ki: Bu hadis hasen garibtir. A’meş’in adamlarından bazıları A’meş’den buradakine benzer şekilde rivâyet etmiştir. Bazıları bu hadisi A’meş’den, o da Ebu Salih’den mürsel olarak rivayet etmiş ve Ebu Hüreyre’yi zikretmemişlerdir.]
Bize Yezid b. Harun, ona Avvâm, ona Süleyman b. Ebu Süleyman, ona da Ebu Hureyre şöyle rivayet etmiştir: "Dostum (Hz. Peygamber) bana, şimdiye dek terk etmediğim şu üç şeyi tavsiye etmiştir: Vitir namazını kılmadan uyumamamı, her aydan üç gün oruç tutmamı ve iki rekat kuşluk namazını bırakmamamı."
Bize Kuteybe b. Said, ona Süfyan, ona Süleyman b. Sühaym, ona İbrahim b. Abdullah b. Ma'bed b. Abbas, ona babası, ona da İbn Abbas şöyle demiştir: Peygamber (sav) (vefatına yakın günlerden bir gün), insanlar Ebu Bekir’in (ra) arkasında saflar halinde dizilmiş iken, (hanesi ile mescidi arasındaki) perdeyi açtı ve şöyle buyurdu: "Ey insanlar, peygamberliğin müjdeleyici haberlerinden (alametlerinden) geriye yalnızca, Müslümanın gördüğü veya onun için gösterilen sâlih rüya kalmıştır. Şunu da bilin ki, bana rükû ya da secde halinde iken Kur'an okumam yasaklandı. Rükû halinde iken Rabbinizi tazim ediniz. Secde halinde iken de elinizden geldiği kadar dua ediniz. Çünkü secdede yapılan duaların kabul olunması daha çok umulur."
Bize Muhammed b. Cafer ve Haccâc, onlara Şu'be; (T) Bize Yezîd, ona Mes'ûdî, ona Simâk b. Harb, ona Abdurrahman b. Abdullah, ona da Abdullah b. Mesud'un rivayetine göre Nebî (sav) şöyle buyurmuştur: Haccâc rivayetinde “Biz Hz. Peygamber'in yanında iken” ifadesini, Yezîd ise “Rasulullah (sav) bizi topladı, biz kırk kişi idik ve en son gelen bendim” ifadesini kullanmıştır. "Sizler yardım görecek, nimetlere kavuşacak ve sizlere fetihler nasip olacaktır. Kim bu zamana yetişirse Allah'tan sakınsın, iyiliği tavsiye edip kötülükten alıkoysun. Kim bile bile benim adıma yalan söylerse cehennemdeki yerine hazırlansın." Yezîd rivayetinde "ve sılayı rahim yapsın" ifadesini de kullandı.