Bana Muhammed b. İshak el-Müseyyebî, ona Enes b. Iyâd Ebû Damre, ona Musa b. Ukbe, ona Nâfi, ona da Abdullah b. Ömer'in (ra) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:
"Bir zamanlar üç arkadaş yolda giderlerken şiddetli bir yağmura yakalanmışlar ve bu yüzden dağdaki bir mağaraya sığınmışlar. Dağdan kopan büyük kaya gelip mağaranın önünde durmuş ve kapıyı kapatmış. Bunun üzerine birbirlerine, 'Allah için yaptığınız salih amelleri bir düşünün. Onların hürmetine Allah'a dua edin, belki Allah sizi buradan kurtarır" demişler. İçlerinden biri hemen şöyle demiş:
"Allah'ım! Benim çok yaşlı anne-babam, karım ve küçük çocuklarım vardı. Ben de onlar için çobanlık yapardım. Hayvanlarımı getirince sütlerini sağar, çocuklarımdan önce anne babama verirdim. Bir gün ormanda yolumu kaybettim, gece vaktine kadar eve gidemedim. Eve geldiğimde anne babamın uyuduğunu gördüm. Daha Önce yaptığım gibi onlar için hemen süt sağdım ve sütü alıp yanlarına vardım. O sırada çocuklarım da süt içmek için ayaklarımın arasında dolanıyorlardı. Ben bir yandan anne babamı uyandırmaya kıyamıyor, diğer yandan onlardan önce çocuklarıma yedirmeyi de istemiyor, ayakta bekliyordum. Bu hâl tan yeri ağarıncaya kadar devam etti. Allah'ım; eğer bunu senin rızan için yaptığımı biliyorsan bizim için bu kayayı biraz aç da gökyüzünü görelim." Bunun üzerine Cenâb-ı Hak kayayı biraz aralamış ve onlar da bu aralıktan gökyüzünü görmüşler. Sonra diğeri şöyle demiş:
"Allah'ım! Benim amcamın bir kızı vardı. Onu, erkeklerin kadınları sevebileceği en kuvvetli bir duygu ile severdim. Onunla birlikte olmak istedim, ama kabul etmedi; yüz dinar getirmeden razı olmayacağını söyledi. Çalışıp çabaladım ve yüz dinar toplayıp ona getirdim. Tam onunla birlikte olacakken, bana; 'Allah'tan kork ey Allah'ın kulu! Haksız yere mührü bozma!' dedi. Ben de hemen bu işi yapmaktan vazgeçip oradan kalktım. Allah'ım; eğer bunu senin rızan için yaptıysam bu kayayı biraz daha aç!' Bunun üzerine Allah kayayı biraz daha açmış. Sonra diğeri şöyle dua etmiş:
"Allah'ım! Bir ölçek pirinç karşılığında bir işçi tutmuştum. Adam işini bitirdiği zaman, 'Bana hakkımı ver!' dedi. Ben de ona bir ölçek pirinci verdim, ama o almadan gitti. Sonra bu pirinci ektim ve çok mahsul elde ettim; onun kazancıyla, çobanlarıyla birlikte bir inek sürüsü aldım. Sonra o adam tekrar bana geldi ve, 'Allah'tan kork, hakkımı yeme!' dedi. Ben de ona, 'Şu inek sürüsünü ve çobanlarını al!' dedim. Adam şaşırıp, 'Allah'tan kork! Benimle alay etme!' dedi. Ben, 'Seninle alay etmiyorum, şu inek sürüsünü ve çobanını alabilirsin' dedim. Adam da onları alıp gitti. Allah'ım; eğer bunu senin rızan için yaptıysam şu kayanın kalan kısmını da önümüzden al!" Bunun üzerine Allah kayanın kalan kısmını da önlerinden almış.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
13184, M006949
Hadis:
حَدَّثَنِى مُحَمَّدُ بْنُ إِسْحَاقَ الْمُسَيَّبِىُّ حَدَّثَنِى أَنَسٌ - يَعْنِى ابْنَ عِيَاضٍ أَبَا ضَمْرَةَ - عَنْ مُوسَى بْنِ عُقْبَةَ عَنْ نَافِعٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ عَنْ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَنَّهُ قَالَ « بَيْنَمَا ثَلاَثَةُ نَفَرٍ يَتَمَشَّوْنَ أَخَذَهُمُ الْمَطَرُ فَأَوَوْا إِلَى غَارٍ فِى جَبَلٍ فَانْحَطَّتْ عَلَى فَمِ غَارِهِمْ صَخْرَةٌ مِنَ الْجَبَلِ فَانْطَبَقَتْ عَلَيْهِمْ فَقَالَ بَعْضُهُمْ لِبَعْضٍ انْظُرُوا أَعْمَالاً عَمِلْتُمُوهَا صَالِحَةً لِلَّهِ فَادْعُوا اللَّهَ تَعَالَى بِهَا لَعَلَّ اللَّهَ يَفْرُجُهَا عَنْكُمْ . فَقَالَ أَحَدُهُمُ اللَّهُمَّ إِنَّهُ كَانَ لِى وَالِدَانِ شَيْخَانِ كَبِيرَانِ وَامْرَأَتِى وَلِىَ صِبْيَةٌ صِغَارٌ أَرْعَى عَلَيْهِمْ فَإِذَا أَرَحْتُ عَلَيْهِمْ حَلَبْتُ فَبَدَأْتُ بِوَالِدَىَّ فَسَقَيْتُهُمَا قَبْلَ بَنِىَّ وَأَنَّهُ نَأَى بِى ذَاتَ يَوْمٍ الشَّجَرُ فَلَمْ آتِ حَتَّى أَمْسَيْتُ فَوَجَدْتُهُمَا قَدْ نَامَا فَحَلَبْتُ كَمَا كُنْتُ أَحْلُبُ فَجِئْتُ بِالْحِلاَبِ فَقُمْتُ عِنْدَ رُءُوسِهِمَا أَكْرَهُ أَنْ أُوقِظَهُمَا مِنْ نَوْمِهِمَا وَأَكْرَهُ أَنْ أَسْقِىَ الصِّبْيَةَ قَبْلَهُمَا وَالصِّبْيَةُ يَتَضَاغَوْنَ عِنْدَ قَدَمَىَّ فَلَمْ يَزَلْ ذَلِكَ دَأْبِى وَدَأْبَهُمْ حَتَّى طَلَعَ الْفَجْرُ فَإِنْ كُنْتَ تَعْلَمُ أَنِّى فَعَلْتُ ذَلِكَ ابْتِغَاءَ وَجْهِكَ فَافْرُجْ لَنَا مِنْهَا فُرْجَةً نَرَى مِنْهَا السَّمَاءَ . فَفَرَجَ اللَّهُ مِنْهَا فُرْجَةً فَرَأَوْا مِنْهَا السَّمَاءَ . وَقَالَ الآخَرُ اللَّهُمَّ إِنَّهُ كَانَتْ لِىَ ابْنَةُ عَمٍّ أَحْبَبْتُهَا كَأَشَدِّ مَا يُحِبُّ الرِّجَالُ النِّسَاءَ وَطَلَبْتُ إِلَيْهَا نَفْسَهَا فَأَبَتْ حَتَّى آتِيَهَا بِمِائَةِ دِينَارٍ فَتَعِبْتُ حَتَّى جَمَعْتُ مِائَةَ دِينَارٍ فَجِئْتُهَا بِهَا فَلَمَّا وَقَعْتُ بَيْنَ رِجْلَيْهَا قَالَتْ يَا عَبْدَ اللَّهِ اتَّقِ اللَّهَ وَلاَ تَفْتَحِ الْخَاتَمَ إِلاَّ بِحَقِّهِ . فَقُمْتُ عَنْهَا فَإِنْ كُنْتَ تَعْلَمُ أَنِّى فَعَلْتُ ذَلِكَ ابْتِغَاءَ وَجْهِكَ فَافْرُجْ لَنَا مِنْهَا فُرْجَةً . فَفَرَجَ لَهُمْ . وَقَالَ الآخَرُ اللَّهُمَّ إِنِّى كُنْتُ اسْتَأْجَرْتُ أَجِيرًا بِفَرَقِ أَرُزٍّ فَلَمَّا قَضَى عَمَلَهُ قَالَ أَعْطِنِى حَقِّى . فَعَرَضْتُ عَلَيْهِ فَرَقَهُ فَرَغِبَ عَنْهُ فَلَمْ أَزَلْ أَزْرَعُهُ حَتَّى جَمَعْتُ مِنْهُ بَقَرًا وَرِعَاءَهَا فَجَاءَنِى فَقَالَ اتَّقِ اللَّهَ وَلاَ تَظْلِمْنِى حَقِّى . قُلْتُ اذْهَبْ إِلَى تِلْكَ الْبَقَرِ وَرِعَائِهَا فَخُذْهَا . فَقَالَ اتَّقِ اللَّهَ وَلاَ تَسْتَهْزِئْ بِى . فَقُلْتُ إِنِّى لاَ أَسْتَهْزِئُ بِكَ خُذْ ذَلِكَ الْبَقَرَ وَرِعَاءَهَا . فَأَخَذَهُ فَذَهَبَ بِهِ فَإِنْ كُنْتَ تَعْلَمُ أَنِّى فَعَلْتُ ذَلِكَ ابْتِغَاءَ وَجْهِكَ فَافْرُجْ لَنَا مَا بَقِىَ . فَفَرَجَ اللَّهُ مَا بَقِىَ » .
Tercemesi:
Bana Muhammed b. İshak el-Müseyyebî, ona Enes b. Iyâd Ebû Damre, ona Musa b. Ukbe, ona Nâfi, ona da Abdullah b. Ömer'in (ra) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:
"Bir zamanlar üç arkadaş yolda giderlerken şiddetli bir yağmura yakalanmışlar ve bu yüzden dağdaki bir mağaraya sığınmışlar. Dağdan kopan büyük kaya gelip mağaranın önünde durmuş ve kapıyı kapatmış. Bunun üzerine birbirlerine, 'Allah için yaptığınız salih amelleri bir düşünün. Onların hürmetine Allah'a dua edin, belki Allah sizi buradan kurtarır" demişler. İçlerinden biri hemen şöyle demiş:
"Allah'ım! Benim çok yaşlı anne-babam, karım ve küçük çocuklarım vardı. Ben de onlar için çobanlık yapardım. Hayvanlarımı getirince sütlerini sağar, çocuklarımdan önce anne babama verirdim. Bir gün ormanda yolumu kaybettim, gece vaktine kadar eve gidemedim. Eve geldiğimde anne babamın uyuduğunu gördüm. Daha Önce yaptığım gibi onlar için hemen süt sağdım ve sütü alıp yanlarına vardım. O sırada çocuklarım da süt içmek için ayaklarımın arasında dolanıyorlardı. Ben bir yandan anne babamı uyandırmaya kıyamıyor, diğer yandan onlardan önce çocuklarıma yedirmeyi de istemiyor, ayakta bekliyordum. Bu hâl tan yeri ağarıncaya kadar devam etti. Allah'ım; eğer bunu senin rızan için yaptığımı biliyorsan bizim için bu kayayı biraz aç da gökyüzünü görelim." Bunun üzerine Cenâb-ı Hak kayayı biraz aralamış ve onlar da bu aralıktan gökyüzünü görmüşler. Sonra diğeri şöyle demiş:
"Allah'ım! Benim amcamın bir kızı vardı. Onu, erkeklerin kadınları sevebileceği en kuvvetli bir duygu ile severdim. Onunla birlikte olmak istedim, ama kabul etmedi; yüz dinar getirmeden razı olmayacağını söyledi. Çalışıp çabaladım ve yüz dinar toplayıp ona getirdim. Tam onunla birlikte olacakken, bana; 'Allah'tan kork ey Allah'ın kulu! Haksız yere mührü bozma!' dedi. Ben de hemen bu işi yapmaktan vazgeçip oradan kalktım. Allah'ım; eğer bunu senin rızan için yaptıysam bu kayayı biraz daha aç!' Bunun üzerine Allah kayayı biraz daha açmış. Sonra diğeri şöyle dua etmiş:
"Allah'ım! Bir ölçek pirinç karşılığında bir işçi tutmuştum. Adam işini bitirdiği zaman, 'Bana hakkımı ver!' dedi. Ben de ona bir ölçek pirinci verdim, ama o almadan gitti. Sonra bu pirinci ektim ve çok mahsul elde ettim; onun kazancıyla, çobanlarıyla birlikte bir inek sürüsü aldım. Sonra o adam tekrar bana geldi ve, 'Allah'tan kork, hakkımı yeme!' dedi. Ben de ona, 'Şu inek sürüsünü ve çobanlarını al!' dedim. Adam şaşırıp, 'Allah'tan kork! Benimle alay etme!' dedi. Ben, 'Seninle alay etmiyorum, şu inek sürüsünü ve çobanını alabilirsin' dedim. Adam da onları alıp gitti. Allah'ım; eğer bunu senin rızan için yaptıysam şu kayanın kalan kısmını da önümüzden al!" Bunun üzerine Allah kayanın kalan kısmını da önlerinden almış.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Rikâk 6949, /1124
Senetler:
1. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
2. Nafi' Mevlâ İbn Ömer (Ebu Abdullah Nafi')
3. Ebu Muhammed Musa b. Ukbe el-Kuraşî (Musa b. Ukbe b. Ebu Ayyaş)
4. Ebu Damra Enes b. İyaz el-Leysî (Enes b. İyaz b. Damra)
5. Muhammed b. İshak el-Müseyyebi (Muhammed b. İshak b. Muhammed b. Abdurrahman)
Konular:
BİRRU'L- VALİDEYN
Haklar, haklara saygı
Hz. Peygamber, anlattığı kıssalar
İsyan, anne-babaya isyan, saygısızlık
İyilik, Anne-Baba, anne-babaya iyilik
KTB, ADAB
Zina, nikahsız, gayr-i meşru ilişki,
عبد الرزاق عن محمد بن راشد قال : سمعت مكحولا يحدث عن رجل عن أبي ذر قال : دخل على رسول الله صلى الله عليه وسلم رجل يقال له عكاف بن بشر التميمي ، فقال له النبي صلى الله عليه وسلم : هل لك من زوجة ؟ قال : لا ، قال : ولا جارية ؟ [ قال : ولا جارية ] ، قال : وأنت موسر بخير ؟ قال : وأنا موسر بخير ، قال : أنت إذا من إخوان الشياطين ، لو كنت من النصارى كنت من رهبانهم ، إن من سنتنا النكاح ، شراركم عزابكم ، وأراذل موتاكم عزابكم ، بالشياطين تتمرسون ؟ ما للشياطين من سلاح أبلغ في الصاحلين [ من النساء ] ، إلا المتزوجين ، أولئك المطهرون المبروؤن من الخنا ، ويحك يا عكاف ! إنهن صواحب أيوب ، وداود ، وكرسف ، ويوسف ، فقال له بشر بن عطية : ومن كرسف يارسول الله ؟ قال : رجل كان يعبد الله بساحل من سواحل البحر ثلاث مئة عام ، يصوم النهار ويقوم الليل ، ثم إنه كفر بالله العظيم في سبب امرأة عشقها ، وترك ما كان عليه من عبادة ربه ، ثم استدركه الله ببعض ما كان منه ،فتاب عليه ، ويحك يا عكاف ، تزوج ! وإلا فأنت من المذبذبين ، قال : زوجني يارسول الله ، قال : فزوجه كريمة ابنة كلثوم الحميري.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
79179, MA010387
Hadis:
عبد الرزاق عن محمد بن راشد قال : سمعت مكحولا يحدث عن رجل عن أبي ذر قال : دخل على رسول الله صلى الله عليه وسلم رجل يقال له عكاف بن بشر التميمي ، فقال له النبي صلى الله عليه وسلم : هل لك من زوجة ؟ قال : لا ، قال : ولا جارية ؟ [ قال : ولا جارية ] ، قال : وأنت موسر بخير ؟ قال : وأنا موسر بخير ، قال : أنت إذا من إخوان الشياطين ، لو كنت من النصارى كنت من رهبانهم ، إن من سنتنا النكاح ، شراركم عزابكم ، وأراذل موتاكم عزابكم ، بالشياطين تتمرسون ؟ ما للشياطين من سلاح أبلغ في الصاحلين [ من النساء ] ، إلا المتزوجين ، أولئك المطهرون المبروؤن من الخنا ، ويحك يا عكاف ! إنهن صواحب أيوب ، وداود ، وكرسف ، ويوسف ، فقال له بشر بن عطية : ومن كرسف يارسول الله ؟ قال : رجل كان يعبد الله بساحل من سواحل البحر ثلاث مئة عام ، يصوم النهار ويقوم الليل ، ثم إنه كفر بالله العظيم في سبب امرأة عشقها ، وترك ما كان عليه من عبادة ربه ، ثم استدركه الله ببعض ما كان منه ،فتاب عليه ، ويحك يا عكاف ، تزوج ! وإلا فأنت من المذبذبين ، قال : زوجني يارسول الله ، قال : فزوجه كريمة ابنة كلثوم الحميري.
Tercemesi:
Açıklama:
Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım:
أَرَاذِلُ مَوْتَاكُمْ
Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım:
شِرَارُكُمْ عُزَّابُكُمْ
Yazar, Kitap, Bölüm:
Abdürrezzak b. Hemmam, Musannef, Nikah 10387, 6/171
Senetler:
()
Konular:
Evlilik, evlenmemenin (tebettülün) yasaklanması
Hz. Peygamber, anlattığı kıssalar
Şeytan, sembolizmi, bağlanması
Öneri Formu
Hadis Id, No:
48021, HM007843
Hadis:
حَدَّثَنَا أَيُّوبُ بْنُ النَّجَّارِ حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ أَبِي كَثِيرٍ عَنْ أَبِي سَلَمَةَ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ قَالَ
قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ حَاجَّ آدَمُ مُوسَى فَقَالَ يَا آدَمُ أَنْتَ الَّذِي أَخْرَجْتَ النَّاسَ مِنْ الْجَنَّةِ بِذَنْبِكَ وَأَشْقَيْتَهُمْ قَالَ فَقَالَ لَهُ آدَمُ أَنْتَ الَّذِي اصْطَفَاكَ اللَّهُ عَلَى النَّاسِ بِرِسَالَاتِهِ وَكَلَامِهِ فَتَلُومُنِي عَلَى أَمْرٍ كَتَبَهُ اللَّهُ أَوْ قَدَّرَهُ عَلَيَّ قَبْلَ أَنْ يَخْلُقَنِي قَالَ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَحَجَّ آدَمُ مُوسَى
Tercemesi:
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ahmed b. Hanbel, Müsned-i Ahmed, Ebu Hureyre 7843, 3/155
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Seleme b. Abdurrahman ez-Zuhrî (Abdullah b. Abdurrahman b. Avf b. Abduavf)
3. Ebu Nasr Yahya b. Ebu Kesir et-Tâî (Yahya b. Salih b. Mütevekkil)
4. Eyyüb b. Neccar el-Hanefi (Eyyüb b. Yahya b. Ziyad b. Neccar)
Konular:
Allah İnancı, takdiri
Hz. Peygamber, anlattığı kıssalar
İman, Esasları, Kaza ve Kader
KTB, İMAN
Peygamberler, Hz. Adem
Peygamberler, Hz. Adem, Hz. Musa ile tartışması
Peygamberler, Hz. Musa ve Ailesi
حَدَّثَنَا أَبُو الْيَمَانِ أَخْبَرَنَا شُعَيْبٌ حَدَّثَنَا أَبُو الزِّنَادِ عَنِ الأَعْرَجِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ - رضى الله عنه - أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ « هَاجَرَ إِبْرَاهِيمُ بِسَارَةَ ، فَأَعْطَوْهَا آجَرَ ، فَرَجَعَتْ فَقَالَتْ أَشَعَرْتَ أَنَّ اللَّهَ كَبَتَ الْكَافِرَ وَأَخْدَمَ وَلِيدَةً » . وَقَالَ ابْنُ سِيرِينَ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم « فَأَخْدَمَهَا هَاجَرَ » .
Bize Ebu Yemân, ona Şuayb, ona Ebu Zinâd, ona A'rec, ona da Ebu Hureyre'nin (ra) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur
"İbrahim (as) ile Sâre hicret etti. Sâre'ye Hacer'i hediye ettiler. Sâre, geri dönüp İbrahim'in (as) yanına geldi ve ona "gördün mü, Allah kâfiri zelil etti ve bir cariyeyi de bana hizmetçi verdi" dedi.
İbn Sîrîn'in, Ebu Hureyre'den rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) "Sâre'ye Hâcer'i hizmetçi verdi" buyurmuştur.
Açıklama: Hadisin bütünü için B002217 numaralı hadise bakınız.
Rivayet muallaktır; Buhari ile Muhammed b. Sirin arasında inkıta vardır.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
280276, B002635-2
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو الْيَمَانِ أَخْبَرَنَا شُعَيْبٌ حَدَّثَنَا أَبُو الزِّنَادِ عَنِ الأَعْرَجِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ - رضى الله عنه - أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ « هَاجَرَ إِبْرَاهِيمُ بِسَارَةَ ، فَأَعْطَوْهَا آجَرَ ، فَرَجَعَتْ فَقَالَتْ أَشَعَرْتَ أَنَّ اللَّهَ كَبَتَ الْكَافِرَ وَأَخْدَمَ وَلِيدَةً » . وَقَالَ ابْنُ سِيرِينَ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم « فَأَخْدَمَهَا هَاجَرَ » .
Tercemesi:
Bize Ebu Yemân, ona Şuayb, ona Ebu Zinâd, ona A'rec, ona da Ebu Hureyre'nin (ra) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur
"İbrahim (as) ile Sâre hicret etti. Sâre'ye Hacer'i hediye ettiler. Sâre, geri dönüp İbrahim'in (as) yanına geldi ve ona "gördün mü, Allah kâfiri zelil etti ve bir cariyeyi de bana hizmetçi verdi" dedi.
İbn Sîrîn'in, Ebu Hureyre'den rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) "Sâre'ye Hâcer'i hizmetçi verdi" buyurmuştur.
Açıklama:
Hadisin bütünü için B002217 numaralı hadise bakınız.
Rivayet muallaktır; Buhari ile Muhammed b. Sirin arasında inkıta vardır.
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Hibe ve Fazlihe ve't-Tahrîzi aleyhe 36, 1/712
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Bekir Muhammed b. Sirin el-Ensarî (Muhammed b. Sirin)
Konular:
Hz. Peygamber, anlattığı kıssalar
Peygamberler, Hz. İbrahim ve ailesi
Tarihsel Şahsiyetler, Hacer, Hz. İbrahim'in hanımı
Tarihsel Şahsiyetler, Sare, Hz. İbrahim'in hanımı
حَدَّثَنَا أَبُو الْيَمَانِ أَخْبَرَنَا شُعَيْبٌ حَدَّثَنَا أَبُو الزِّنَادِ عَنِ الأَعْرَجِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ - رضى الله عنه - أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ « هَاجَرَ إِبْرَاهِيمُ بِسَارَةَ ، فَأَعْطَوْهَا آجَرَ ، فَرَجَعَتْ فَقَالَتْ أَشَعَرْتَ أَنَّ اللَّهَ كَبَتَ الْكَافِرَ وَأَخْدَمَ وَلِيدَةً » . وَقَالَ ابْنُ سِيرِينَ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم « فَأَخْدَمَهَا هَاجَرَ » .
Bize Ebu Yemân, ona Şuayb, ona Ebu Zinâd, ona A'rec, ona da Ebu Hureyre'nin (ra) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur
"İbrahim (as) ile Sâre hicret etti. Sâre'ye Hacer'i hediye ettiler. Sâre, geri dönüp İbrahim'in (as) yanına geldi ve ona "gördün mü, Allah kâfiri zelil etti ve bir cariyeyi de bana hizmetçi verdi" dedi.
İbn Sîrîn'in, Ebu Hureyre'den rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) "Sâre'ye Hâcer'i hizmetçi verdi" buyurmuştur.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
20855, B002635
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو الْيَمَانِ أَخْبَرَنَا شُعَيْبٌ حَدَّثَنَا أَبُو الزِّنَادِ عَنِ الأَعْرَجِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ - رضى الله عنه - أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ « هَاجَرَ إِبْرَاهِيمُ بِسَارَةَ ، فَأَعْطَوْهَا آجَرَ ، فَرَجَعَتْ فَقَالَتْ أَشَعَرْتَ أَنَّ اللَّهَ كَبَتَ الْكَافِرَ وَأَخْدَمَ وَلِيدَةً » . وَقَالَ ابْنُ سِيرِينَ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم « فَأَخْدَمَهَا هَاجَرَ » .
Tercemesi:
Bize Ebu Yemân, ona Şuayb, ona Ebu Zinâd, ona A'rec, ona da Ebu Hureyre'nin (ra) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur
"İbrahim (as) ile Sâre hicret etti. Sâre'ye Hacer'i hediye ettiler. Sâre, geri dönüp İbrahim'in (as) yanına geldi ve ona "gördün mü, Allah kâfiri zelil etti ve bir cariyeyi de bana hizmetçi verdi" dedi.
İbn Sîrîn'in, Ebu Hureyre'den rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) "Sâre'ye Hâcer'i hizmetçi verdi" buyurmuştur.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Hibe ve Fazlihe ve't-Tahrîzi aleyhe 36, 1/712
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Davud A'rec Abdurrahman b. Hürmüz (Abdurrahman b. Hürmüz)
3. Ebu Zinad Abdullah b. Zekvan el-Kuraşi (Abdullah b. Zekvan)
4. Şuayb b. Ebu Hamza el-Ümevi (Şuayb b. Dinar)
5. Ebu Yeman Hakem b. Nafi' el-Behrânî (Hakem b. Nafi')
Konular:
Hz. Peygamber, anlattığı kıssalar
Peygamberler, Hz. İbrahim ve ailesi
Tarihsel Şahsiyetler, Hacer, Hz. İbrahim'in hanımı
Tarihsel Şahsiyetler, Sare, Hz. İbrahim'in hanımı
Açıklama: Hz. Musa'nın normal şartlarda ölüm meleğine direnmesi ve ilk seferinde onunla giriştiği mücadeleyi kazanması sorunlu bir durumdur. Buna karşı şarihler ölüm meleğinin Hz. Musa'nın evine insan suretinde ve izinsiz olarak girdiğini böyle olunca da Hz. Musa'nın meleği tanımadan kendisini savunma amacıyla yüzüne vurduğu belirtirler. Allah'ın Hz. Musa'ya meleği ilk gönderişinin Hz. İbrahim'e oğlunu kurban etmesi emrindeki gibi imtihan gayesiyle olduğunu belirtirler. Hz. Musa'nın meleği tanımaması ise yine Hz. İbrahim'in ve Hz. Lut'un kendisine gelen melekleri tanımaması dikkate alındığında caizdir (İbn Hibbân, Sahîh, XIV, 112)
Öneri Formu
Hadis Id, No:
19569, N002091
Hadis:
أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ رَافِعٍ عَنْ عَبْدِ الرَّزَّاقِ قَالَ أَخْبَرَنَا مَعْمَرٌ عَنِ ابْنِ طَاوُسٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ قَالَ أُرْسِلَ مَلَكُ الْمَوْتِ إِلَى مُوسَى عَلَيْهِ السَّلاَمُ فَلَمَّا جَاءَهُ صَكَّهُ فَفَقَأَ عَيْنَهُ فَرَجَعَ إِلَى رَبِّهِ فَقَالَ أَرْسَلْتَنِى إِلَى عَبْدٍ لاَ يُرِيدُ الْمَوْتَ . فَرَدَّ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ إِلَيْهِ عَيْنَهُ وَقَالَ ارْجِعْ إِلَيْهِ فَقُلْ لَهُ يَضَعُ يَدَهُ عَلَى مَتْنِ ثَوْرٍ فَلَهُ بِكُلِّ مَا غَطَّتْ يَدُهُ بِكُلِّ شَعْرَةٍ سَنَةٌ . قَالَ أَىْ رَبِّ ثُمَّ مَهْ قَالَ الْمَوْتُ . قَالَ فَالآنَ . فَسَأَلَ اللَّهَ عَزَّ وَجَلَّ أَنْ يُدْنِيَهُ مِنَ الأَرْضِ الْمُقَدَّسَةِ رَمْيَةً بِحَجَرٍ . قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « فَلَوْ كُنْتُ ثَمَّ لأَرَيْتُكُمْ قَبْرَهُ إِلَى جَانِبِ الطَّرِيقِ تَحْتَ الْكَثِيبِ الأَحْمَرِ » .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Râfî, Abdurrezzâk'tan o da Ma'mer'den o da İbn Tâvûs'tan o da babasından o da Ebû Hüreyre'den naklen şöyle demiştir: Ölüm meleği, Musa'ya (a.s.) gönderilmişti. Melek gelince Musa, ona bir tokat atıp gözünü çıkardı. Melek Rabbine dönüp: Beni ölümü istemeyen bir kuluna gönderdin dedi. Allah, Meleğe gözünü iade etti ve şöyle dedi: Ona tekrar git ve elini bir öküzün sırtına koymasını söyle. Elinin altındaki her bir kıla bir sene ömür verilecektir. Musa Rabbim ondan sonra ne olacak diye sordu Allah: “Öleceksin” buyurdu. Musa: Öyleyse şimdi öleyim dedi ve Arzı Mukaddese bir taş atımı yaklaştırılarak ruhunun alınmasını istedi. Rasûlullah (s.a.v): Eğer orada olsaydık, yolun kenarındaki kırmızı kum yığınının altındaki kabrini size gösterirdim buyurdu.
Açıklama:
Hz. Musa'nın normal şartlarda ölüm meleğine direnmesi ve ilk seferinde onunla giriştiği mücadeleyi kazanması sorunlu bir durumdur. Buna karşı şarihler ölüm meleğinin Hz. Musa'nın evine insan suretinde ve izinsiz olarak girdiğini böyle olunca da Hz. Musa'nın meleği tanımadan kendisini savunma amacıyla yüzüne vurduğu belirtirler. Allah'ın Hz. Musa'ya meleği ilk gönderişinin Hz. İbrahim'e oğlunu kurban etmesi emrindeki gibi imtihan gayesiyle olduğunu belirtirler. Hz. Musa'nın meleği tanımaması ise yine Hz. İbrahim'in ve Hz. Lut'un kendisine gelen melekleri tanımaması dikkate alındığında caizdir (İbn Hibbân, Sahîh, XIV, 112)
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Cenâiz 2091, /2224
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Abdurrahman Tâvus b. Keysan el-Yemanî (Tâvus b. Keysan)
3. Ebu Muhammed Abdullah b. Tavus el-Yemanî (Abdullah b. Tâvus b. Keysan)
4. Ebu Urve Mamer b. Raşid el-Ezdî (Mamer b. Râşid)
5. ُEbu Bekir Abdürrezzak b. Hemmam (Abdürrezzak b. Hemmam b. Nafi)
6. Muhammed b. Râfi' el-Kuşeyrî (Muhammed b. Râfi' b. Sabur)
Konular:
Bilgi, Hz. Peygamber'in verdiği gaybi haberler
Hz. Peygamber, anlattığı kıssalar
Ölüm, Ecel
Peygamberler, Hz. Musa ve Ailesi
Öneri Formu
Hadis Id, No:
13162, D002212
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَهَّابِ حَدَّثَنَا هِشَامٌ عَنْ مُحَمَّدٍ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم
"أَنَّ إِبْرَاهِيمَ صلى الله عليه وسلم لَمْ يَكْذِبْ قَطُّ إِلاَّ ثَلاَثًا ثِنْتَانِ فِى ذَاتِ اللَّهِ تَعَالَى قَوْلُهُ ( إِنِّى سَقِيمٌ ) وَقَوْلُهُ ( بَلْ فَعَلَهُ كَبِيرُهُمْ هَذَا ) وَبَيْنَمَا هُوَ يَسِيرُ فِى أَرْضِ جَبَّارٍ مِنَ الْجَبَابِرَةِ إِذْ نَزَلَ مَنْزِلاً فَأُتِىَ الْجَبَّارُ فَقِيلَ لَهُ إِنَّهُ نَزَلَ هَا هُنَا رَجُلٌ مَعَهُ امْرَأَةٌ هِىَ أَحْسَنُ النَّاسِ قَالَ فَأَرْسَلَ إِلَيْهِ فَسَأَلَهُ عَنْهَا فَقَالَ إِنَّهَا أُخْتِى. فَلَمَّا رَجَعَ إِلَيْهَا قَالَ إِنَّ هَذَا سَأَلَنِى عَنْكِ فَأَنْبَأْتُهُ أَنَّكِ أُخْتِى وَإِنَّهُ لَيْسَ الْيَوْمَ مُسْلِمٌ غَيْرِى وَغَيْرُكِ وَإِنَّكِ أُخْتِى فِى كِتَابِ اللَّهِ فَلاَ تُكَذِّبِينِى عِنْدَهُ." وَسَاقَ الْحَدِيثَ.
[قَالَ أَبُو دَاوُدَ رَوَى هَذَا الْخَبَرَ شُعَيْبُ بْنُ أَبِى حَمْزَةَ عَنْ أَبِى الزِّنَادِ عَنِ الأَعْرَجِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم نَحْوَهُ.]
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Müsenna, ona Abdülvehhab (b. Abdülmecid), ona Hişam (b. Senber), ona Muhammed (b. Sirin), ona da Ebu Hureyre (Abdurrahman b. Sahr) şöyle demiştir: Rasulullah (sav) şöyle buyurdu:
"İbrahim (as) üç yer dışında asla yalan söylememiştir. Onlardan ikisi Allah'ın zatı hakkındadır ki ilki; Ben hastayım' ikincisi ise; belki de bu işi büyükleri olan (şu put) yapmıştır demesidir. Üçüncüsü ise şöyledir; İbrahim zalimlerden birisinin ülkesinde yolculuk yaparken konakladığı yerde, yanında güzel bir kadınla adamın da konakladığı haberi o zalime ulaştırıldı. Bunun üzerine o zalim, İbrahim'e bir elçi gönderip Sare'yi sordu. İbrahim de onun kız kardeşi olduğunu söyledi. Sare'nin yanına dönünce de zalimin onu (Sare'yi) kendisine sorduğunu, ona kendisinin kız kardeşi olduğunu söylediğini, zira o gün onunla kendisi dışında müslüman bulunmadığını, Allah'ın kitabına göre onun da kendisinin kız kardeşi olduğunu, kendisini onun yanında yalancı çıkarmaması söyledi." Ebu Hureyre hadisin kalan kısmını da nakletti.
[Ebû Davud dedi ki: Şuayb b. Ebu Hamza, Ebu'z-Zinad'dan, o el-A'rec'den o Ebu Hureyre'den o da Hz. Peygamber'dan (sav) bu hadisin bir benzerini rivayet etmiştir.]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Talak 16, /513
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Bekir Muhammed b. Sirin el-Ensarî (Muhammed b. Sirin)
3. Ebu Abdullah Hişam b. Hassan el-Ezdi (Hişam b. Hassan)
4. Ebu Muhammed Abdülvehhab b. Abdülmecid es-Sakafî (Abdulvehhab b. Abdulmecid b. Salt)
5. Muhammed b. Müsenna el-Anezî (Muhammed b. Müsenna b. Ubeyd b. Kays b. Dinar)
Konular:
Hz. Peygamber, anlattığı kıssalar
Öneri Formu
Hadis Id, No:
22436, N002579
Hadis:
أَخْبَرَنَا هَنَّادُ بْنُ السَّرِىِّ عَنْ أَبِى الأَحْوَصِ عَنْ سَعِيدِ بْنِ مَسْرُوقٍ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ أَبِى نُعْمٍ عَنْ أَبِى سَعِيدٍ الْخُدْرِىِّ قَالَ بَعَثَ عَلِىٌّ وَهُوَ بِالْيَمَنِ بِذُهَيْبَةٍ بِتُرْبَتِهَا إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَسَمَهَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بَيْنَ أَرْبَعَةِ نَفَرٍ الأَقْرَعِ بْنِ حَابِسٍ الْحَنْظَلِىِّ وَعُيَيْنَةَ بْنِ بَدْرٍ الْفَزَارِىِّ وَعَلْقَمَةَ بْنِ عُلاَثَةَ الْعَامِرِىِّ ثُمَّ أَحَدِ بَنِى كِلاَبٍ وَزَيْدٍ الطَّائِىِّ ثُمَّ أَحَدِ بَنِى نَبْهَانَ فَغَضِبَتْ قُرَيْشٌ وَقَالَ مَرَّةً أُخْرَى صَنَادِيدُ قُرَيْشٍ فَقَالُوا تُعْطِى صَنَادِيدَ نَجْدٍ وَتَدَعُنَا . قَالَ « إِنَّمَا فَعَلْتُ ذَلِكَ لأَتَأَلَّفَهُمْ » . فَجَاءَ رَجُلٌ كَثُّ اللِّحْيَةِ مُشْرِفُ الْوَجْنَتَيْنِ غَائِرُ الْعَيْنَيْنِ نَاتِئُ الْجَبِينِ مَحْلُوقُ الرَّأْسِ فَقَالَ اتَّقِ اللَّهَ يَا مُحَمَّدُ . قَالَ « فَمَنْ يُطِعِ اللَّهَ عَزَّ وَجَلَّ إِنْ عَصَيْتُهُ أَيَأْمَنُنِى عَلَى أَهْلِ الأَرْضِ وَلاَ تَأْمَنُونِى » . ثُمَّ أَدْبَرَ الرَّجُلُ فَاسْتَأْذَنَ رَجُلٌ مِنَ الْقَوْمِ فِى قَتْلِهِ يَرَوْنَ أَنَّهُ خَالِدُ بْنُ الْوَلِيدِ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « إِنَّ مِنْ ضِئْضِئِ هَذَا قَوْمًا يَقْرَءُونَ الْقُرْآنَ لاَ يُجَاوِزُ حَنَاجِرَهُمْ يَقْتُلُونَ أَهْلَ الإِسْلاَمِ وَيَدَعُونَ أَهْلَ الأَوْثَانِ يَمْرُقُونَ مِنَ الإِسْلاَمِ كَمَا يَمْرُقُ السَّهْمُ مِنَ الرَّمِيَّةِ لَئِنْ أَدْرَكْتُهُمْ لأَقْتُلَنَّهُمْ قَتْلَ عَادٍ » .
Tercemesi:
Bize Hennâd b. Serî (et-Temîmî), ona Ebu Ahvas (Sellâm b. Süleym el-Hanefî), ona Said b. Mesruk (es-Sevrî), ona Abdurrahman b. Ebu Nu'm (el-Becelî), ona da Ebu Said el_hudrî (ra) rivayet etmiş ve şöyle demiştir:
"Hz. Ali (ra), Yemen'de iken henüz toprağından arındırılmamış bir miktar ham altın gönderdi. Rasulullah (sav) o altınları dört kişi arasında pay etti. Bu kişiler Akra' b. Hâbis el-Hanzalî, Uyeyne b. Bedr el-Fezârî, genel olarak Âmir oğullarına nispet edilen ve özel olarak Kilâb oğullarından biri kabul edilen Alkame b. Ulâse el-Âmirî ile genel olarak Tay kabilesine nispet edilen ve özel olarak Nebhân oğullarından biri kabul edilen Zeyd et-Tâî idi. Kuryeşliler bu duruma kızdılar. -Ki ravi bir diğer seferinde 'Kureyş'in uluları' ifadesini kullanmıştır.- 'Necid'in ulularına veriyorsun, bize vermiyorsun.' diye söylendiler. Rasulullah da (sav); 'Bunu sadece onları İslam'a ısındırmak için yaptım.' dedi. Derken sakalı gür, elmacıkları büyük, gözleri çökük, alnı çıkık, kafası tıraşlı bir adam çıkageldi ve 'Allah'tan kork, ey Muhammed!' dedi. Rasulullah (sav); 'Eğer Allah azze vecelleye ben isyan ediyorsam peki, ona kim itaat ediyor? Allah, Dünya ehli için bana güveniyorken sizler güvenmiyor musunuz?' dedi. Sonra o adam dönüp gitti. Bunun üzerine orada bulunanlardan biri, onu öldürmek için izin istedi. (Bu arada) O kişinin, Halid b. Velid olduğu düşünülüyor. Rasulullah (sav); 'Bu adamın neslinden Kur'an okuyacak ancak okudukları Kur'an boğazlarından aşağıya geçmeyecek bir topluluk çıkacak. O topluluk Müslümanları öldürüp putperestleri sağ bırakacaklar. Onlar, okun yaydan çıktığı gibi İslam'dam çıkacaklar. Onlara erişirsem vallahi mutlaka onları Âd kavmi gibi öldürürüm.' buyurdu."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Zekât 79, /2254
Senetler:
1. Ebu Said el-Hudrî (Sa'd b. Malik b. Sinan b. Sa'lebe b. Ebcer)
2. Abid Ebu Hakem Abdurrahman b. Ebu Ne'um el-Beceli (Abdurrahman b. Ebu Ne'um)
3. Ebu Süfyan Said b. Mesruk es-Sevrî (Said b. Mesruk b. Hamza)
4. Ebu Ahvas Sellâm b. Süleym el-Hanefî (Sellâm b. Süleym)
5. Ebu Serî Hennâd b. Serî et-Temîmî (Hennad b. Serî b. Musab b. Ebu Bekir)
Konular:
Eğitim, Hz. Peygamber, müslümanları uyarması
Ehl-i Beyt, Hz. Ali
Ganimet, Hz. Peygamber'in taksimi
Hariciler / Haruriler / Haricilik / Harurilik
Hz. Peygamber, adaleti
Hz. Peygamber, anlattığı kıssalar
Hz. Peygamber, gelecekten haber vermesi
Hz. Peygamber, hakaret ve saygısızlık yapılması
Hz. Peygamber, Hz. Peygamber'e hakaretin cezası
Hz. Peygamber, Hz. Peygamber'e karşı kaba davranışlar
Hz. Peygamber, itaat, boyun eğmek,
Hz. Peygamber, kızması
İrtidad
Önceki Ümmetler, Ad kavmi
Sadaka, verilecek yerler
Sahabe, Hz. Peygamber'e itiraz, verdiği bir karara
Savaş, müslümanlarla
Strateji, Müellefe-i Kulub
Yönetici, tenkit edilmesi, hakaret edilmesi vs.
Zekat, memurunun adil olması
Zekat, zekat alma veya verme adabı
Zekat, zekat kimlere verilebilir?
حدثنا عياش بن الوليد قال حدثنا عبد الأعلى قال حدثنا محمد بن إسحاق عن يزيد بن عبد الله بن قسيط عن محمد بن شرحبيل أخى بنى عبد الدار عن أبى هريرة قال سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول : ما تكلم مولود من الناس في مهد الا عيسى بن مريم صلى الله عليه وسلم وصاحب جريج قيل يا نبي الله وما صاحب جريج قال فإن جريجا كان رجلا راهبا في صومعة له وكان راعى بقر يأوي إلى أسفل صومعته وكانت امرأة من أهل القرية تختلف إلى الراعى فأتت أمه يوما فقالت يا جريج وهو يصلى فقال في نفسه وهو يصلى أمى وصلاتى فرأى أن يؤثر صلاته ثم صرخت به الثانية فقال في نفسه أمى وصلاتى فرأى أن يؤثر صلاته ثم صرخت به الثالثة فقال أمى وصلاتى فرأى أن يؤثر صلاته فلما لم يجبها قالت لا أماتك الله يا جريج حتى تنظر في وجه المومسات ثم انصرفت فأتى الملك بتلك المرأة ولدت فقال ممن قالت من جريج قال أصاحب الصومعة قالت نعم قال اهدموا صومعته وأتوني به فضربوا صومعته بالفئوس حتى وقعت فجعلوا يده إلى عنقه بحبل ثم انطلق به فمر به على المومسات فرآهن فتبسم وهن ينظرن إليه في الناس فقال الملك ما تزعم هذه قال ما تزعم قال تزعم أن ولدها منك قال أنت تزعمين قالت نعم قال أين هذا الصغير قالوا هو ذا في حجرها فأقبل عليه فقال من أبوك قال راعي البقر قال الملك أنجعل صومعتك من ذهب قال لا قال من فضة قال لا قال فما نجعلها قال ردوها كما كانت قال فما الذي تبسمت قال أمرا عرفته أدركتنى دعوة أمى ثم أخبرهم [ ص 27 ]
Öneri Formu
Hadis Id, No:
163286, EM000033
Hadis:
حدثنا عياش بن الوليد قال حدثنا عبد الأعلى قال حدثنا محمد بن إسحاق عن يزيد بن عبد الله بن قسيط عن محمد بن شرحبيل أخى بنى عبد الدار عن أبى هريرة قال سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول : ما تكلم مولود من الناس في مهد الا عيسى بن مريم صلى الله عليه وسلم وصاحب جريج قيل يا نبي الله وما صاحب جريج قال فإن جريجا كان رجلا راهبا في صومعة له وكان راعى بقر يأوي إلى أسفل صومعته وكانت امرأة من أهل القرية تختلف إلى الراعى فأتت أمه يوما فقالت يا جريج وهو يصلى فقال في نفسه وهو يصلى أمى وصلاتى فرأى أن يؤثر صلاته ثم صرخت به الثانية فقال في نفسه أمى وصلاتى فرأى أن يؤثر صلاته ثم صرخت به الثالثة فقال أمى وصلاتى فرأى أن يؤثر صلاته فلما لم يجبها قالت لا أماتك الله يا جريج حتى تنظر في وجه المومسات ثم انصرفت فأتى الملك بتلك المرأة ولدت فقال ممن قالت من جريج قال أصاحب الصومعة قالت نعم قال اهدموا صومعته وأتوني به فضربوا صومعته بالفئوس حتى وقعت فجعلوا يده إلى عنقه بحبل ثم انطلق به فمر به على المومسات فرآهن فتبسم وهن ينظرن إليه في الناس فقال الملك ما تزعم هذه قال ما تزعم قال تزعم أن ولدها منك قال أنت تزعمين قالت نعم قال أين هذا الصغير قالوا هو ذا في حجرها فأقبل عليه فقال من أبوك قال راعي البقر قال الملك أنجعل صومعتك من ذهب قال لا قال من فضة قال لا قال فما نجعلها قال ردوها كما كانت قال فما الذي تبسمت قال أمرا عرفته أدركتنى دعوة أمى ثم أخبرهم [ ص 27 ]
Tercemesi:
— Ebû Hüreyre'den ;
Resûlüllah (Salîallahü Aleyhi ve Seliem) 'in şöyle dediğini işittim:
«— İnsanlardan hiç bir çocuk beşikte konuşmamış tır; yalnız Meryem'in oğlu İsa (Aleyhissclâm) ile Cureyc'in (beşikte dile gelen) sahibi konuşmuştur.»
(Ashab tarafından Peygambere) soruldu :
«— Ey Allah'ın Peygamberi! Cureyc'in yardımcısı kimdir?»
Peygamber dedi ki:
«— Cüreyc, kendisine ait bir manastırda (inzivaya çekilip ibadet eden) rahip bir kinişe idi. Manastırının altında barınan bir sığır çobanı vardı. KÖy halkından bir kadın da, bu çobana gider gelirdi. Bir gün, Cüreyc namaz kılarken annesi gelip: "Ey Cüreyc!" (diye ona) seslendi. Cürçyc namazda iken kendi kendine: "Anneme mi (cevap vereyim), namazıma mı (devam edeyim?)" dedi. Namazını seçmeyi (ona devam etmeyi) uygun buldu. Sonra annesi ikinci defa ona seslendi. Yine Cüreyc kendi kendine: "Anneme mi, namazıma mı?" dedi. Namazım seçmeyi uygun buldu. Sonra Üçüncü defa annesi ona bağırdı, Cüreyc: "Anneme mi, namazıma mı?" dedi. Yine namazını tercih etmeyi uygun gördü. Annesine cevab vermeyince, annesi (ona beddua ederek) şöyle dedi: "Ey Cüreyc! Fahişelerin yüzüne bakmadıkça, Allah senin canını almasın." Sonra kadıncağız döndü gitti. Bir müddet sonra (sığır çobanına gidip gelmekte olan) o kadın (gayrı meşru') doğurduğu çocukla Melik'e getirildi, (dava edildi). Melik sordu: "Bu çocuk kimden?" Kadın: "Cüreyc'den," dedi. Melik yine sordu. ''Manastırın sahibinden mi?" Kadın: "Evet,' dedi. Melik:
"— Manastırını yıkın ve onu, bana getirin," dedi.
Baltalarla manastırına vurarak onu yıktılar. Cüreyc'in kolunu, boynuna iple bağladılar ve onu götürdüler. Fahişelerin karşısına çıkarıldı. Cüreyc fahişeleri gördü de gülümsedi. Onlar da, insanlar içerisinde CÜ-reyc'e bakıyorlardı.
Melik, Cüreyc'e sordu:
"— Bu kadın ne iddia ediyor?" Cüreyc: "Ne iddia ediyor," deyince, Melik: "İddia ediyor ki, çocuğu sendendir." Cüreyc, kadına sordu:
"— Sen böyle mi iddia ediyorsun?" Kadın: "Evet," dedi. Cüreyc:
"— Bu çocuk nerede?" dedi. "İşte o, kadının kucağında," dediler. Cüreyc, çocuğa dönüp sordu: "Senin baban kim?" Çocuk: "Sığır çobanı," dedi. (Cüreyc'in iftiraya uğradığı anlaşılınca) Melik dedi ki:
"— Senin manastırını altından yapalım mı?" Cüreyc: "Hayır," dedi.
**— Gümüşten yapalım mı? dedi. Cüreyc: "Hayır," dedi. Melik:
"— O halde onu nasıl yapalım?" dedi... Cüreyc: "Onu eskiden olduğu gibi yapın/ dedi, "Hangi şeye gülümsedin," diye Melik sordu. Cüreyc:
"— Hatırladığım bir işe, annemin bedduası bana erişti." dedi. Sonra başından geçen hadiseyi, onlara anlattı.»
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 33, /84
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Muhammed b. Şurahbil (Muhammed b. Şurahbil)
3. Ebu Abdullah Yezid b. Kuseyt el-Leysî (Yezid b. Abdullah b. Kuseyt b. Üsame b. Umeyr)
4. İbn İshak el-Kuraşî (Muhammed b. İshak b. Yesar b. Hıyar)
5. Ebu Muhammed Abdula'lâ b. Abdula'lâ el-Kuraşi (Abdula'lâ b. Abdula'lâ b. Muhammed)
6. Ebu Velid Ayyaş b. Velid er-Rakkam (Ayyaş b. Velid)
Konular:
Dua, duası makbul kimseler
Ehl-i kitap, Yahudi tasvirleri, Kur'an, Rasulullah ve Sahabenin
Hz. Peygamber, anlattığı kıssalar
Hz. Peygamber, kıssa anlatması
İsyan, anne-babaya isyan, saygısızlık
İyilik, Anne-Baba, anne-babaya iyilik
KTB, ADAB
Peygamberler, Hz. İsa
حدثنا سليمان بن حرب قال حدثنا حماد بن زيد عن الصقعب بن زهير عن زيد بن اسلم قال لا أعلمه إلا عن عطاء بن يسار عن عبد الله بن عمرو قال : كنا جلوسا عند رسول الله صلى الله عليه وسلم فجاء رجل من أهل البادية عليه جبة سيجان حتى قام على رأس النبي صلى الله عليه وسلم فقال إن صاحبكم قد وضع كل فارس أو قال يريد أن يضع كل فارس ويرفع كل راع فأخذ النبي صلى الله عليه وسلم بمجامع جبته فقال ألا أرى عليك لباس من لا يعقل ثم قال إن نبي الله نوحا صلى الله عليه وسلم لما حضرته الوفاة قال لابنه إني قاص عليك الوصية آمرك باثنتين وأنهاك عن اثنتين آمرك بلا إله إلا الله فإن السماوات السبع والأرضين السبع لو وضعن في كفة ووضعت لا إله إلا الله في كفة لرجحت بهن ولو أن السماوات السبع والأرضين السبع كن حلقة مبهمه لقصمتهن لا إله إلا الله وسبحان الله وبحمده فإنها صلاة كل شيء وبها يرزق كل شيء وأنهاك عن الشرك والكبر فقلت أو قيل يا رسول الله هذا الشرك قد عرفناه فما الكبر هو أن يكون لأحدنا حلة يلبسها قال لا قال فهو أن يكون لأحدنا نعلان حسنتان لهما شرا كان حسنان قال لا قال فهو أن يكون لأحدنا دابة يركبها قال لا قال فهو أن يكون لأحدنا أصحاب يجلسون إليه قال لا قال يا رسول الله فما الكبر قال سفه الحق وغمص الناس
حدثنا عبد الله بن مسلمة قال حدثنا عبد العزيز عن زيد عن عبد الله بن عمرو أنه قال : يا رسول الله أمن الكبر نحوه
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164788, EM000548
Hadis:
حدثنا سليمان بن حرب قال حدثنا حماد بن زيد عن الصقعب بن زهير عن زيد بن اسلم قال لا أعلمه إلا عن عطاء بن يسار عن عبد الله بن عمرو قال : كنا جلوسا عند رسول الله صلى الله عليه وسلم فجاء رجل من أهل البادية عليه جبة سيجان حتى قام على رأس النبي صلى الله عليه وسلم فقال إن صاحبكم قد وضع كل فارس أو قال يريد أن يضع كل فارس ويرفع كل راع فأخذ النبي صلى الله عليه وسلم بمجامع جبته فقال ألا أرى عليك لباس من لا يعقل ثم قال إن نبي الله نوحا صلى الله عليه وسلم لما حضرته الوفاة قال لابنه إني قاص عليك الوصية آمرك باثنتين وأنهاك عن اثنتين آمرك بلا إله إلا الله فإن السماوات السبع والأرضين السبع لو وضعن في كفة ووضعت لا إله إلا الله في كفة لرجحت بهن ولو أن السماوات السبع والأرضين السبع كن حلقة مبهمه لقصمتهن لا إله إلا الله وسبحان الله وبحمده فإنها صلاة كل شيء وبها يرزق كل شيء وأنهاك عن الشرك والكبر فقلت أو قيل يا رسول الله هذا الشرك قد عرفناه فما الكبر هو أن يكون لأحدنا حلة يلبسها قال لا قال فهو أن يكون لأحدنا نعلان حسنتان لهما شرا كان حسنان قال لا قال فهو أن يكون لأحدنا دابة يركبها قال لا قال فهو أن يكون لأحدنا أصحاب يجلسون إليه قال لا قال يا رسول الله فما الكبر قال سفه الحق وغمص الناس
حدثنا عبد الله بن مسلمة قال حدثنا عبد العزيز عن زيد عن عبد الله بن عمرو أنه قال : يا رسول الله أمن الكبر نحوه
Tercemesi:
— Abdullah tbni Amr'dan, şöyle dediği rivayet
— Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in yanında oturuyorduk da çöl halkından bir adam geldi; üzerinde dibada örülü cübbe vardı. Tâ Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve SeHem)'m başucunda durup, şöyle dedi:
— Sizin arkadaşınız her babayiğiti aşağı yıkmıştır (yahut demiştir ki, her babayiğiti aşağı yıkmak istiyor) ve çobanı (zavallıyı) da yukarı
kaldırıyor.
Bunun üzerine Peygamber (Sallallahü A leyhi ve Sellem), onun cübbesini eteklerinden tutup, şöyle buyurdu :
«— Senin üzerinde anlamaz kimsenin elbisesi görülmüyor mu?»
Sonra Hz. Peygamber şöyle buyurdu:
— Allah'ın Peygamberi Nuh (Aleyhisselâm)'m vefatı yaklaşınca, oğluna dedi ki:
— Ben sana vasıyyetlmi söylüyorum: Sana iki şeyi emrediyorum ve sana iki şeyi yasaklıyorum. Sana, = Lâ İlahe İllallah = i emrediyorum; çünkü yedi kat göklerle yedi kat arz eğer bir terazi kefesine ve Lâ İlahe İllallah da diğer bir kefeye konsa, bu tevhit onlara daha ağır basardı. Eğer yedi kat göklerle yedi kat arz, uçsuz bucaksız bir çember olsalar, onları Lâ İlahe İllallah ve Sübhanellahi ve bihamdihi kelimeleri kırardı; çünkü bu kelimeler her yaratığın duâsıdır; ve bunlarla her şey nziklamr. (Lâ İlahe İllallah ile Sübhanellahi ve Bihamdihi kelimelerini söyle, bu ikisini bırakma).
Bir de Allah'a ortak koşmaktan ve kibirlenmekten seni men' ediyorum.»
Peygambere soruldu ki:
— Ey Allah'ın Resulü! Bu Allah'a ortak koşmayı bildik; ancak kibirlenmek nedir, birimizin güzel elbisesi olup onu giymesi midir? Peygamber:
— Hayır!» dedi. Adam sordu:
— Bizden birimizin güzel iki kayışlı iki güzel ayakkabısı olması mıdır? Peygamber:
«— Hayır!» dedi. Adam sordu:
— Birimizin binecek hayvana sahip olması mıdır? Peygamber: «— Hayır!» dedi. Adam yine sordu:
— Kibir, birimizin arkadaşları olup, kendisiyle oturmaları mıdır? Peygamber:
«— Hayır!» dedi. Adam, o halde kibir nedir, ey Allah'ın Resulü? dedi. Peygamber şöyle buyurdu :
«— Hakkı çiğnemektir ve insanları küçük görmektir.»[1063]
Kibir, insanın kendi nefsini başkalarından üstün görmesine ve onları hakir saymasına elenir. Hadîs-i şeriften anlıyoruz ki, güzel ve temiz elbise giymek ve bunlara sahip olmak kibir değildir. Eğer bunlar, başkalarına üstünlük ve onları küçümsemek niyeti ile giyilirlerse, o zaman kibir olur. Kendini başkalarından büyük gören İnsan, herkesi kendine hizmetçi ve bir nevi köle sayar; böylece haklarını çiğner, onlara zulmeder. İşte böyle hareketleri bulunanlar, asıl kibir sahibi olanlardır. Peygamber Efendimiz de buna işaret buyurmuşlardır.
Yüksek mevkide bulunmak, geniş imkânlara sahip olmak, sözü geçerli olmak ve akranlarla birteşmemek hep kibri doğuran sebeplerdir. İnsan, ilk mayasının ne olduğunu, ölünce bîr cîfeye döneceğini ve halen bağırsaklarının ne taşıdığını düşünür de ibret alırsa, hiç bir zaman büyüklenmez, kibirli olmaz. İnsanların kendini övmesinden de bir gurur duymaz. Zaten yüze karşı başkasını öğmeyi peygamberimiz yasaklamışlardır; ve şöyle buyurmuşlardır:
«— Birbirinizi övmekten sakınınız; çünkü o, (arkadaşı bir nevi) boğazlamaktır. Eğer sizden biriniz kardeşini övmek zorunda kalırsa, zan-nımca iyidir, ben Allah'a karşı hiç kimseyi temize çıkaramam, desin.»
Rivayet edildiğine göre, Hz. E b û Bekir (Radiyallahu anh) medhedildiği zaman şöyle derdi:
«— Allah'ım! Sen beni, kendimden daha iyi bilirsin. Ben de kendimi insanlardan daha iyi bilirim.
Allah'ım! Beni, onların zan ettiklerinden daha hayırlı kıl ve bende bilmedikleri günahları da bağışla; onların söyledikleri şeyle beni hesaba çekme.»
İnsanın bizzot kendini övmesi ve Övülmeyi sevmesi de kibir sayılan çirkin hareketlerdir. Kesin ifadelerle ne başkasını övmeli, ne de övülmeyi İstemelidir. Kİbİr, İnsanı Allah Tealâ hazretlerine isyana sevk eden, Firavunlaşmaya kadar iten çok kötü bir hastalıktır. İblisin de isyanına sebep kibir olmuştur.
Hz. Nuh (Aleyhisselâm) oğluna .vasiyetleri arasında söylemiş: Lâ İlahe İllallah ile Sübhanellahİ ve Bİhamdihi'den ibaret iki kelime yardı ki, bunlar bütün kâinatın kıymetinden daha üstön geliyorlar. Zİra Allah Tealâ kâinat içinde en şerefli mahluk olan inşan ve cinleri, ancak kendisine ibadet etsinler diye yaratmıştır. Ubudiyetin esası da Allah'ı eşsiz ve ortaksız bir varlık bilmek ve ona inanmaktır, onu her türlü noksanlıklardan da tenzih edip ona hamd etmektir, işte bu iki kelime, bu manaları toplamakta, olduğundan bunlara denk hiç bir kıymet olamaz. Tevhid ne kadar büyük bir kıymet İse, aksine şirk de o kadar büyük bir günahtır. Onun için şirkten, Allah'a ortak koşmaktan sakınmak ve tevhide sarılmak tavsiyeleri her şeyin ûstöridedir.
Bize Abdullah b. Mesleme anlatmış, şöyle demiştir:
— Bize Abdülaziz Zeyd'den, o da Abdullah b. Amr'dan anlattığına göre, Abdullah dedi ki:
— Ya Resûlallah! Şu ve şu... işler kibirden midir? şekliyle aynını anlattı.[1064]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 548, /434
Senetler:
1. Ebu Muhammed Abdullah b. Amr es-Sehmî (Abdullah b. Amr b. Âs b. Vail b. Haşim)
2. Ebu Muhammed Ata b. Yesar el-Hilalî (Ata b. Yesar)
3. Ebu Üsame Zeyd b. Eslem el-Kuraşî (Zeyd b. Eslem)
4. Sak'ab b. Züheyr el-Ezdi (Sak'ab b. Züheyr b. Abdullah)
5. Ebu İsmail Hammad b. Zeyd el-Ezdî (Hammad b. Zeyd b. Dirhem)
6. Ebu Eyyüb Süleyman b. Harb el-Vâşihî (Süleyman b. Harb b. Büceyl)
Konular:
Hz. Peygamber, anlattığı kıssalar
Hz. Peygamber, insanî ilişkileri
İman, Esasları, Allah'a İman
Kibir, Kibir ve gurur
KTB, İMAN
KTB, LİBAS, GİYİM-KUŞAM
Peygamberler, Hz. Nuh
Şirk, şirk koşmak
Şirk, Şirk- Müşrik
Tevhid, İslam inancı