Bize Muhammed b. Bekir, ona İbn Cüreyc, ona İbnü'l-Münkedir, ona Ebu Eyyüb, ona da Mesleme b. Mahled, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle dediğini rivayet etti:
"Kim dünyada bir müslümanın ayıbını örterse Allah hem dünyada ve hem de ahirette onun ayıbını örter; kim bir müslümanı bir sıkıntıdan kurtarırsa Allah da onun kıyamet gününde sıkıntısını giderir. Kişi kardeşinin yardımcısı olduğu sürece, Allah da onun yardımcısı olacaktır."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
64099, HM017084
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَكْرٍ أَنْبَأَنَا ابْنُ جُرَيْجٍ عَنِ ابْنِ الْمُنْكَدِرِ عَنْ أَبِي أَيُّوبَ عَنْ مَسْلَمَةَ بْنِ مُخَلَّدٍ أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ:
" مَنْ سَتَرَ مُسْلِمًا فِي الدُّنْيَا سَتَرَهُ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ وَمَنْ نَجَّى مَكْرُوبًا فَكَّ اللَّهُ عَنْهُ كُرْبَةً مِنْ كُرَبِ يَوْمِ الْقِيَامَةِ وَمَنْ كَانَ فِي حَاجَةِ أَخِيهِ كَانَ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ فِي حَاجَتِهِ."
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Bekir, ona İbn Cüreyc, ona İbnü'l-Münkedir, ona Ebu Eyyüb, ona da Mesleme b. Mahled, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle dediğini rivayet etti:
"Kim dünyada bir müslümanın ayıbını örterse Allah hem dünyada ve hem de ahirette onun ayıbını örter; kim bir müslümanı bir sıkıntıdan kurtarırsa Allah da onun kıyamet gününde sıkıntısını giderir. Kişi kardeşinin yardımcısı olduğu sürece, Allah da onun yardımcısı olacaktır."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ahmed b. Hanbel, Müsned-i Ahmed, Mesleme b. Muhalled 17084, 5/785
Senetler:
1. Mesleme b. Mahled el-Ensari (Mesleme b. Muhalled b. Samit b. Neyyar)
2. Ebu Eyyüb el-Ensari (Halid b. Zeyd b. Küleyb b. Salabe b. Abd)
3. Ebu Abdullah Muhammed b. Münkedir el-Kuraşî (Muhammed b. Münkedir b. Abdullah b. Hüdeyr)
4. Ebu Velid İbn Cüreyc el-Mekkî (Abdülmelik b. Abdülaziz b. Cüreyc)
5. Ebu Abdullah Muhammed b. Bekir el-Bursani (Muhammed b. Bekir b. Osman)
Konular:
Allah İnancı, Allah'ın kulu ile ilişkisi
Günahı, günahı örtmek, masiyeti gizlemek gerekir
Müslüman, Müslümanın faydalılığı
Yardımseverlik, yardımlaşma duygusunun kaybedilmesi / vurdumduymazlık
Öneri Formu
Hadis Id, No:
156968, BS019698
Hadis:
أَخْبَرَنَا أَبُو الْحَسَنِ : عَلِىُّ بْنُ مُحَمَّدٍ الْمُقْرِئُ أَنْبَأَنَا الْحَسَنُ بْنُ مُحَمَّدِ بْنِ إِسْحَاقَ حَدَّثَنَا يُوسُفُ بْنُ يَعْقُوبَ الْقَاضِى حَدَّثَنَا أَبُو الْوَلِيدِ حَدَّثَنَا أَبُو الأَشْهَبِ عَنْ أَبِى نَضْرَةَ عَنْ أَبِى سَعِيدٍ رَضِىَ اللَّهُ عَنْهُ قَالَ : كُنَّا مَعَ النَّبِىِّ -صلى الله عليه وسلم- فِى سَفَرٍ إِذْ جَاءَ رَجُلٌ عَلَى رَاحِلَةٍ فَجَعَلَ يَصْرِفُهَا يَمِينًا وَشِمَالاً فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- :« مَنْ كَانَ عِنْدَهُ فَضْلٌ مِنْ ظَهْرٍ فَلْيَعُدْ بِهِ عَلَى مَنْ لاَ ظَهْرَ لَهُ وَمَنْ كَانَ عِنْدَهُ فَضْلٌ مِنْ زَادٍ فَلْيَعُدْ بِهِ عَلَى مَنْ لاَ زَادَ لَهُ ». وَذَكَرَ أَصْنَافَ الأَمْوَالِ حَتَّى رَأَيْنَا أَنَّهُ لاَ حَقَّ لأَحَدٍ مِنَّا فِى فَضْلٍ عِنْدَهُ. رَوَاهُ مُسْلِمٌ فِى الصَّحِيحِ عَنْ شَيْبَانَ عَنْ أَبِى الأَشْهَبِ.
Tercemesi:
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Beyhakî, Sünen-i Kebir, Dahâyâ 19698, 19/584
Senetler:
1. Ebu Said el-Hudrî (Sa'd b. Malik b. Sinan b. Sa'lebe b. Ebcer)
2. Ebu Nadre Münzir b. Malik el-Avfî (Münzir b. Malik b. Kuta'a)
3. Ebu Eşheb Cafer b. Hayyan es-Sa'dî (Cafer b. Hayyan)
4. Ebu Velid Hişam b. Abdülmelik el-Bahilî (Hişam b. Abdülmelik)
5. Yusuf b. Yakub el-Kâdı (Yusuf b. Yakub b. İsmail b. Hammad b. Zeyd)
6. Hasan b. Muhammed el-Ezherî (Hasan b. Muhammed b. İshak b. İbrahim b. Ezher)
7. Ali b. Muhammed el-Mukrî (Ali b. Muhammed b. Ali b. Humeyd)
Konular:
Yardımseverlik, muhtaç kimselerin ihtiyacını gidermek
Yardımseverlik, yardımlaşma duygusunun kaybedilmesi / vurdumduymazlık
Yardımseverlik, yol sorana rehberlik etmek
Yolculuk, Yolcu ve yolculuk hali
Bize Müsedded, ona Yahya b. Said, ona Avf, ona Ebu Recâ, ona da İmrân şöyle rivayet etmiştir:
"Bizler Nebî (sav) ile beraber bir seferde iken gecenin sonuna kadar yol aldık. Bundan dolayı bizi çok tatlı bir uyku alıverdi. Bizleri sadece güneşin sıcaklığı uyandırdı. İlk uyanan falanca, sonra falanca, ardında da falanca oldu. -Râvi Ebu Recâ, bunların isimlerini zikretmiş, Avf ise unutmuştur- Daha sonra dördüncü uyanan kişi Ömer b. Hattâb oldu. Nebî (sav) uyuduğunda, kendisi uyanana dek uyandırılmazdı. Çünkü biz, uykusunda ona ne olduğunu bilemezdik. Ömer uyanınca ve insanların başına geleni görünce -ki, kendisi sert karakterli idi- yüksek sesle tekbir getirdi. Tekbir getirmeye ve bunu yüksek sesle yapmaya devam edince, nihayet Hz. Peygamber (sav) onun sesinden dolayı uyandı. Rasulullah (sav) uyanınca, insanlar başlarına gelen şeyden dolayı dert yandılar, o da “zararı yok” ya da “zararı olmaz yola koyulun” buyurdu. Hz. Peygamber (sav) harekete geçip biraz yürüdü, ardından da konaklayıp abdest (suyu) istedi, abdest aldı ve ezan okunduktan sonra insanlara namaz kıldırdı. Namazını bitirince, bir adamın (köşeye) çekilip cemaatle beraber namaz kılmadığını gördü ve “ey falanca! Niçin cemaatle namaza durmadın” buyurdu. Adam “cünüp oldum, su da yok” dedi. Nebî (sav) “toprak var ya! O sana yeter” buyurdu. Daha sonra Rasulullah (sav), yola devam etti, insanlar ise susuzluktan dolayı kendisine şikayette bulundular. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) konaklayıp falancayı -Ebu Recâ, onun ismini zikretmiş, Avf ise unutmuştur- ve Ali'yi çağırıp, onlara “gidin de su arayın”' buyurdu. Onlar da gittiler, yolda su ile dolu iki büyük kırba -râvi Avf şüpheye düşüp “iki tulum” demiştir- arasında, devesi üzerinde bir kadınla karşılaştılar ve kadına “su (kaynağı) nerede” dediler. Kadın “dün bu vakitte suyun yanındaydım. Kafilemiz arkamızda kaldılar” dedi. Ona, “(o zaman, bizimle) gel” dediler. Kadın “nereye?” diye sordu. Onlar “Rasulullah'a (sav)” dediler. Kadın “kendisine Sâbiî denilene mi?” dedi. Onlar “(evet), kastettiğin kişiye, hadi yürü” dediler ve kadını Nebî'ye (sav) getirip olayı kendisine anlattılar, sonra da Kadının devesinden inmesini istediler. Rasulullah (sav) bir kap istedi ve iki kırbanın -râvi şüpheye düşüp “iki tulum” demiştir- ağzından kaba su boşalttı, ağızlarını da bağladı ve tulumların altını da (su aksın diye) açık bıraktı. İnsanlara “için ve (hayvanlarınızı) sulayın” buyurdu. Dileyen suyu (kendi) içti, dileyen de (hayvanını) suladı. Hz. Peygamber'in (sav), cünüp olan kimseye verdiği bir kap su, bunun sonuncusu oldu. Ona “git, yıkan” buyurdu. (O esnada kadın) ayakta durup suyu ile ne yapıldığına bakıyordu. Vallahi, (su bize öylesine) yetti ki, gözlerimize ilk seferkinden daha dolu gözüktü! Nebî (sav) “kadın için (bir şeyler) toplayın” buyurdu. (İnsanlar, kadın) için acve hurması, un ve sevîka (kavrulmuş un) toplayarak bir beze koyup devesine yüklediler ve bez dolusu yemeği önüne koydular. Rasulullah (sav) “suyundan bir şey azaltmadığımızı biliyorsun. Ancak bize su veren Allah'tır” buyurdu. Kadın bir süredir uzak kaldığı ailesinin yanına döndü. Ailesi “ey falanca! Nerede kaldın” dediler. Kadın da “çok acayip bir şey oldu. İki adam benimle karşılaştı ve beni kendisine Sâbiî denilen o adama götürdüler. O da şöyle şöyle yaptı” dedi, ardından orta ile yüzük parmağını göğe kaldırıp gökle yer arasını göstererek “Vallahi, bu adam, ya bununla şunun arasında, insanların en sihirbazıdır, ya da o, gerçekten Allah'ın rasulüdür” dedi. Sonraları Müslümanlar, etraflarındaki müşriklere seferler düzenlediler ama kadının bulunduğu topluluğa ilişmediler. O kadın bir gün kavmine “bu topluluk sizlere bilerek ilişmiyor. İslâm'a girmeye ne dersiniz” dedi. Onlar da kadına itaat edip İslâm'a girdiler."
Açıklama: ''وَقَعْنَا وَقْعَةً وَلاَ وَقْعَةَ أَحْلَى عِنْدَ الْمُسَافِرِ مِنْهَا'' ifadesi, ''Bundan dolayı çok tatlı bir uyku, bizi alıverdi'' şeklinde tercüme edilmiştir.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
2371, B000344
Hadis:
حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ قَالَ حَدَّثَنِى يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ قَالَ حَدَّثَنَا عَوْفٌ قَالَ حَدَّثَنَا أَبُو رَجَاءٍ عَنْ عِمْرَانَ قَالَ كُنَّا فِى سَفَرٍ مَعَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم وَإِنَّا أَسْرَيْنَا ، حَتَّى كُنَّا فِى آخِرِ اللَّيْلِ ، وَقَعْنَا وَقْعَةً وَلاَ وَقْعَةَ أَحْلَى عِنْدَ الْمُسَافِرِ مِنْهَا ، فَمَا أَيْقَظَنَا إِلاَّ حَرُّ الشَّمْسِ ، وَكَانَ أَوَّلَ مَنِ اسْتَيْقَظَ فُلاَنٌ ثُمَّ فُلاَنٌ ثُمَّ فُلاَنٌ - يُسَمِّيهِمْ أَبُو رَجَاءٍ فَنَسِىَ عَوْفٌ - ثُمَّ عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ الرَّابِعُ ، وَكَانَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم إِذَا نَامَ لَمْ يُوقَظْ حَتَّى يَكُونَ هُوَ يَسْتَيْقِظُ ، لأَنَّا لاَ نَدْرِى مَا يَحْدُثُ لَهُ فِى نَوْمِهِ ، فَلَمَّا اسْتَيْقَظَ عُمَرُ ، وَرَأَى مَا أَصَابَ النَّاسَ ، وَكَانَ رَجُلاً جَلِيدًا ، فَكَبَّرَ وَرَفَعَ صَوْتَهُ بِالتَّكْبِيرِ ، فَمَا زَالَ يُكَبِّرُ وَيَرْفَعُ صَوْتَهُ بِالتَّكْبِيرِ حَتَّى اسْتَيْقَظَ بصَوْتِهِ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم فَلَمَّا اسْتَيْقَظَ شَكَوْا إِلَيْهِ الَّذِى أَصَابَهُمْ قَالَ "لاَ ضَيْرَ - أَوْ لاَ يَضِيرُ - ارْتَحِلُوا." فَارْتَحَلَ فَسَارَ غَيْرَ بَعِيدٍ ثُمَّ نَزَلَ ، فَدَعَا بِالْوَضُوءِ ، فَتَوَضَّأَ وَنُودِىَ بِالصَّلاَةِ فَصَلَّى بِالنَّاسِ ، فَلَمَّا انْفَتَلَ مِنْ صَلاَتِهِ إِذَا هُوَ بِرَجُلٍ مُعْتَزِلٍ لَمْ يُصَلِّ مَعَ الْقَوْمِ قَالَ "مَا مَنَعَكَ يَا فُلاَنُ أَنْ تُصَلِّىَ مَعَ الْقَوْمِ." قَالَ أَصَابَتْنِى جَنَابَةٌ وَلاَ مَاءَ . قَالَ "عَلَيْكَ بِالصَّعِيدِ ، فَإِنَّهُ يَكْفِيكَ." ثُمَّ سَارَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم فَاشْتَكَى إِلَيْهِ النَّاسُ مِنَ الْعَطَشِ فَنَزَلَ ، فَدَعَا فُلاَنًا - كَانَ يُسَمِّيهِ أَبُو رَجَاءٍ نَسِيَهُ عَوْفٌ - وَدَعَا عَلِيًّا فَقَالَ "اذْهَبَا فَابْتَغِيَا الْمَاءَ." فَانْطَلَقَا فَتَلَقَّيَا امْرَأَةً بَيْنَ مَزَادَتَيْنِ - أَوْ سَطِيحَتَيْنِ - مِنْ مَاءٍ عَلَى بَعِيرٍ لَهَا ، فَقَالاَ لَهَا أَيْنَ الْمَاءُ قَالَتْ عَهْدِى بِالْمَاءِ أَمْسِ هَذِهِ السَّاعَةَ ، وَنَفَرُنَا خُلُوفًا . قَالاَ لَهَا انْطَلِقِى إِذًا . قَالَتْ إِلَى أَيْنَ قَالاَ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم . قَالَتِ الَّذِى يُقَالُ لَهُ الصَّابِئُ قَالاَ هُوَ الَّذِى تَعْنِينَ فَانْطَلِقِى . فَجَاءَا بِهَا إِلَى النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم وَحَدَّثَاهُ الْحَدِيثَ قَالَ فَاسْتَنْزَلُوهَا عَنْ بَعِيرِهَا وَدَعَا النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم بِإِنَاءٍ ، فَفَرَّغَ فِيهِ مِنْ أَفْوَاهِ الْمَزَادَتَيْنِ - أَوِ السَّطِيحَتَيْنِ - وَأَوْكَأَ أَفْوَاهَهُمَا ، وَأَطْلَقَ الْعَزَالِىَ ، وَنُودِىَ فِى النَّاسِ اسْقُوا وَاسْتَقُوا . فَسَقَى مَنْ شَاءَ ، وَاسْتَقَى مَنْ شَاءَ ، وَكَانَ آخِرَ ذَاكَ أَنْ أَعْطَى الَّذِى أَصَابَتْهُ الْجَنَابَةُ إِنَاءً مِنْ مَاءٍ قَالَ "اذْهَبْ ، فَأَفْرِغْهُ عَلَيْكَ." وَهْىَ قَائِمَةٌ تَنْظُرُ إِلَى مَا يُفْعَلُ بِمَائِهَا ، وَايْمُ اللَّهِ لَقَدْ أُقْلِعَ عَنْهَا ، وَإِنَّهُ لَيُخَيَّلُ إِلَيْنَا أَنَّهَا أَشَدُّ مِلأَةً مِنْهَا حِينَ ابْتَدَأَ فِيهَا ، فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم "اجْمَعُوا لَهَا." فَجَمَعُوا لَهَا مِنْ بَيْنِ عَجْوَةٍ وَدَقِيقَةٍ وَسَوِيقَةٍ ، حَتَّى جَمَعُوا لَهَا طَعَامًا ، فَجَعَلُوهَا فِى ثَوْبٍ ، وَحَمَلُوهَا عَلَى بَعِيرِهَا ، وَوَضَعُوا الثَّوْبَ بَيْنَ يَدَيْهَا قَالَ لَهَا "تَعْلَمِينَ مَا رَزِئْنَا مِنْ مَائِكِ شَيْئًا ، وَلَكِنَّ اللَّهَ هُوَ الَّذِى أَسْقَانَا." فَأَتَتْ أَهْلَهَا ، وَقَدِ احْتَبَسَتْ عَنْهُمْ قَالُوا مَا حَبَسَكِ يَا فُلاَنَةُ قَالَتِ الْعَجَبُ ، لَقِيَنِى رَجُلاَنِ فَذَهَبَا بِى إِلَى هَذَا الَّذِى يُقَالُ لَهُ الصَّابِئُ ، فَفَعَلَ كَذَا وَكَذَا ، فَوَاللَّهِ إِنَّهُ لأَسْحَرُ النَّاسِ مِنْ بَيْنِ هَذِهِ وَهَذِهِ . وَقَالَتْ بِإِصْبَعَيْهَا الْوُسْطَى وَالسَّبَّابَةِ ، فَرَفَعَتْهُمَا إِلَى السَّمَاءِ - تَعْنِى السَّمَاءَ وَالأَرْضَ - أَوْ إِنَّهُ لَرَسُولُ اللَّهِ حَقًّا ، فَكَانَ الْمُسْلِمُونَ بَعْدَ ذَلِكَ يُغِيرُونَ عَلَى مَنْ حَوْلَهَا مِنَ الْمُشْرِكِينَ ، وَلاَ يُصِيبُونَ الصِّرْمَ الَّذِى هِىَ مِنْهُ ، فَقَالَتْ يَوْمًا لِقَوْمِهَا مَا أُرَى أَنَّ هَؤُلاَءِ الْقَوْمَ يَدَعُونَكُمْ عَمْدًا ، فَهَلْ لَكُمْ فِى الإِسْلاَمِ فَأَطَاعُوهَا فَدَخَلُوا فِى الإِسْلاَمِ .
Tercemesi:
Bize Müsedded, ona Yahya b. Said, ona Avf, ona Ebu Recâ, ona da İmrân şöyle rivayet etmiştir:
"Bizler Nebî (sav) ile beraber bir seferde iken gecenin sonuna kadar yol aldık. Bundan dolayı bizi çok tatlı bir uyku alıverdi. Bizleri sadece güneşin sıcaklığı uyandırdı. İlk uyanan falanca, sonra falanca, ardında da falanca oldu. -Râvi Ebu Recâ, bunların isimlerini zikretmiş, Avf ise unutmuştur- Daha sonra dördüncü uyanan kişi Ömer b. Hattâb oldu. Nebî (sav) uyuduğunda, kendisi uyanana dek uyandırılmazdı. Çünkü biz, uykusunda ona ne olduğunu bilemezdik. Ömer uyanınca ve insanların başına geleni görünce -ki, kendisi sert karakterli idi- yüksek sesle tekbir getirdi. Tekbir getirmeye ve bunu yüksek sesle yapmaya devam edince, nihayet Hz. Peygamber (sav) onun sesinden dolayı uyandı. Rasulullah (sav) uyanınca, insanlar başlarına gelen şeyden dolayı dert yandılar, o da “zararı yok” ya da “zararı olmaz yola koyulun” buyurdu. Hz. Peygamber (sav) harekete geçip biraz yürüdü, ardından da konaklayıp abdest (suyu) istedi, abdest aldı ve ezan okunduktan sonra insanlara namaz kıldırdı. Namazını bitirince, bir adamın (köşeye) çekilip cemaatle beraber namaz kılmadığını gördü ve “ey falanca! Niçin cemaatle namaza durmadın” buyurdu. Adam “cünüp oldum, su da yok” dedi. Nebî (sav) “toprak var ya! O sana yeter” buyurdu. Daha sonra Rasulullah (sav), yola devam etti, insanlar ise susuzluktan dolayı kendisine şikayette bulundular. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) konaklayıp falancayı -Ebu Recâ, onun ismini zikretmiş, Avf ise unutmuştur- ve Ali'yi çağırıp, onlara “gidin de su arayın”' buyurdu. Onlar da gittiler, yolda su ile dolu iki büyük kırba -râvi Avf şüpheye düşüp “iki tulum” demiştir- arasında, devesi üzerinde bir kadınla karşılaştılar ve kadına “su (kaynağı) nerede” dediler. Kadın “dün bu vakitte suyun yanındaydım. Kafilemiz arkamızda kaldılar” dedi. Ona, “(o zaman, bizimle) gel” dediler. Kadın “nereye?” diye sordu. Onlar “Rasulullah'a (sav)” dediler. Kadın “kendisine Sâbiî denilene mi?” dedi. Onlar “(evet), kastettiğin kişiye, hadi yürü” dediler ve kadını Nebî'ye (sav) getirip olayı kendisine anlattılar, sonra da Kadının devesinden inmesini istediler. Rasulullah (sav) bir kap istedi ve iki kırbanın -râvi şüpheye düşüp “iki tulum” demiştir- ağzından kaba su boşalttı, ağızlarını da bağladı ve tulumların altını da (su aksın diye) açık bıraktı. İnsanlara “için ve (hayvanlarınızı) sulayın” buyurdu. Dileyen suyu (kendi) içti, dileyen de (hayvanını) suladı. Hz. Peygamber'in (sav), cünüp olan kimseye verdiği bir kap su, bunun sonuncusu oldu. Ona “git, yıkan” buyurdu. (O esnada kadın) ayakta durup suyu ile ne yapıldığına bakıyordu. Vallahi, (su bize öylesine) yetti ki, gözlerimize ilk seferkinden daha dolu gözüktü! Nebî (sav) “kadın için (bir şeyler) toplayın” buyurdu. (İnsanlar, kadın) için acve hurması, un ve sevîka (kavrulmuş un) toplayarak bir beze koyup devesine yüklediler ve bez dolusu yemeği önüne koydular. Rasulullah (sav) “suyundan bir şey azaltmadığımızı biliyorsun. Ancak bize su veren Allah'tır” buyurdu. Kadın bir süredir uzak kaldığı ailesinin yanına döndü. Ailesi “ey falanca! Nerede kaldın” dediler. Kadın da “çok acayip bir şey oldu. İki adam benimle karşılaştı ve beni kendisine Sâbiî denilen o adama götürdüler. O da şöyle şöyle yaptı” dedi, ardından orta ile yüzük parmağını göğe kaldırıp gökle yer arasını göstererek “Vallahi, bu adam, ya bununla şunun arasında, insanların en sihirbazıdır, ya da o, gerçekten Allah'ın rasulüdür” dedi. Sonraları Müslümanlar, etraflarındaki müşriklere seferler düzenlediler ama kadının bulunduğu topluluğa ilişmediler. O kadın bir gün kavmine “bu topluluk sizlere bilerek ilişmiyor. İslâm'a girmeye ne dersiniz” dedi. Onlar da kadına itaat edip İslâm'a girdiler."
Açıklama:
''وَقَعْنَا وَقْعَةً وَلاَ وَقْعَةَ أَحْلَى عِنْدَ الْمُسَافِرِ مِنْهَا'' ifadesi, ''Bundan dolayı çok tatlı bir uyku, bizi alıverdi'' şeklinde tercüme edilmiştir.
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Teyemmüm 6, 1/263
Senetler:
1. Ebu Nüceyd İmran b. Husayn el-Ezdî (İmran b. Husayn b. Ubeyd b. Halef b. Abdünühüm)
2. Ebu Racâ İmran b. Milhân el-Utâridî (İmrân b. Teym)
3. Ebu Sehl Avf b. Ebu Cemîle el-A'râbî (Avf b. Ebu Cemîle)
4. Ebu Said Yahya b. Said el-Kattan (Yahya b. Said b. Ferruh)
5. Müsedded b. Müserhed el-Esedî (Müsedded b. Müserhed b. Müserbel b. Şerik)
Konular:
Bereket, yiyecek ve içeceklerin bereketlenmesi
Hz. Peygamber, bereket duası
Teyemmüm, cünüplükten dolayı
Yardım, Ehl-i Kitapla ticarette yardımlaşma
Yardımseverlik, yardımlaşma duygusunun kaybedilmesi / vurdumduymazlık
Öneri Formu
Hadis Id, No:
50329, HM011313
Hadis:
حَدَّثَنَا يَزِيدُ أَنْبَأَنَا أَبُو الْأَشْهَبِ عَنْ أَبِي نَضْرَةَ عَنْ أَبِي سَعِيدٍ
أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ نَظَرَ إِلَى رَجُلٍ يَصْرِفُ رَاحِلَتَهُ فِي نَوَاحِي الْقَوْمِ فَقَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مَنْ كَانَ عِنْدَهُ فَضْلٌ مِنْ ظَهْرٍ فَلْيَعُدْ بِهِ عَلَى مَنْ لَا ظَهْرَ لَهُ وَمَنْ كَانَ لَهُ فَضْلٌ مِنْ زَادٍ فَلْيَعُدْ بِهِ عَلَى مَنْ لَا زَادَ لَهُ حَتَّى رَأَيْنَا أَنْ لَا حَقَّ لِأَحَدٍ مِنَّا فِي فَضْلٍ
Tercemesi:
Açıklama:
Müslim'in şartlarına göre sahihtir.
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ahmed b. Hanbel, Müsned-i Ahmed, Ebu Said el-Hudrî 11313, 4/88
Senetler:
1. Ebu Said el-Hudrî (Sa'd b. Malik b. Sinan b. Sa'lebe b. Ebcer)
2. Ebu Nadre Münzir b. Malik el-Avfî (Münzir b. Malik b. Kuta'a)
3. Ebu Eşheb Cafer b. Hayyan es-Sa'dî (Cafer b. Hayyan)
4. Ebu Halid Yezid b. Harun el-Vasitî (Yezid b. Harun b. Zâzî b. Sabit)
Konular:
İkram, ikram etmek, paylaşmak
Teşvik Edilenler, paylaşma azık ve diğer şeyleri
Yardımseverlik, yardımlaşma duygusunun kaybedilmesi / vurdumduymazlık
Öneri Formu
Hadis Id, No:
116, M007468
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مَسْلَمَةَ بْنِ قَعْنَبٍ حَدَّثَنَا مَالِكٌ عَنْ ثَوْرِ بْنِ زَيْدٍ عَنْ أَبِى الْغَيْثِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ « السَّاعِى عَلَى الأَرْمَلَةِ وَالْمِسْكِينِ كَالْمُجَاهِدِ فِى سَبِيلِ اللَّهِ - وَأَحْسِبُهُ قَالَ - وَكَالْقَائِمِ لاَ يَفْتُرُ وَكَالصَّائِمِ لاَ يُفْطِرُ » .
Tercemesi:
Bize Abdullah b. Mesleme b. Ka'neb rivayet etti. (Dedi ki): Bize Mâlik, Sevr b. Zeyd'den, o da Ebû'l-Gays'dan, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'den naklen rivayet etti.(Şöyle buyurmuşlar): «Dul ve yoksul için çalışan kimse, Allah yolunda cihad eden gibidir. — Zannederim şöyle de buyurdu— Ve fütur getirmeden namaz kılan, bırakmadan oruç tutan gibidir.»
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Zühd (ve'r-rikâk) 7468, /1217
Senetler:
()
Konular:
Fakir, Yoksul, Fakir ve yoksullar
Geçim, dul, yetim ve fakirlerin geçimini üstlenmek
Seçki, Güzel ahlak
Yardımseverlik, yardımlaşma
Yardımseverlik, yardımlaşma duygusunun kaybedilmesi / vurdumduymazlık
Öneri Formu
Hadis Id, No:
47571, HM005646
Hadis:
حَدَّثَنَا حَجَّاجٌ حَدَّثَنَا لَيْثٌ حَدَّثَنِي عُقَيْلٌ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ أَنَّ سَالِمَ بْنَ عَبْدِ اللَّهِ أَخْبَرَهُ أَنَّ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عُمَرَ أَخْبَرَهُ
أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ الْمُسْلِمُ أَخُو الْمُسْلِمِ لَا يَظْلِمُهُ وَلَا يُسْلِمُهُ مَنْ كَانَ فِي حَاجَةِ أَخِيهِ كَانَ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ فِي حَاجَتِهِ وَمَنْ فَرَّجَ عَنْ مُسْلِمٍ كُرْبَةً فَرَّجَ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ عَنْهُ بِهَا كُرْبَةً مِنْ كُرَبِ يَوْمِ الْقِيَامَةِ وَمَنْ سَتَرَ مُسْلِمًا سَتَرَهُ اللَّهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ
Tercemesi:
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ahmed b. Hanbel, Müsned-i Ahmed, Abdullah b. Ömer b. el-Hattab 5646, 2/434
Senetler:
1. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
2. Ebu Ömer Salim b. Abdullah el-Adevî (Salim b. Abdullah b. Ömer b. Hattab)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu Halid Ukayl b. Halid el-Eylî (Ukayl b. Halid b. Ukayl)
5. Ebu Haris Leys b. Sa'd el-Fehmî (Leys b. Sa'd b. Abdurrahman)
6. Ebu Muhammed Haccac b. Muhammed el-Mesîsî (Haccac b. Muhammed)
Konular:
Kardeşlik, insanlar arasında kardeşliğe teşvik,
Kardeşlik, mümin kardeşler birbirlerinin kusurunu örterler
Kardeşlik, müslümanlar arası ilişkiler
Müslüman, müminlerin birbirlerini Sevmesi,
Müslüman, vasıfları
Yardım, mazluma yardım etmek
Yardımseverlik, yardımlaşma duygusunun kaybedilmesi / vurdumduymazlık
Yardımseverlik, yol sorana rehberlik etmek