Bize Rib'î b. İbrahim, ona Abdurrahman b. İshak, ona Zeyd b. Eslem, ona Atâ b. yesâr, ona da Ebu Saîd el-Hudrî şöyle demiştir:
"Hz. Peygamber'e (sav) 'Ey Allah’ın Rasulü! Kıyamet gününde Rabbimizi görecek miyiz?' diye sorduk. Hz. Peygamber (sav) 'Bulutsuz bir günde güneşi görmekte bir sıkıntı yaşar mısınız?' buyurdu. Biz 'Hayır' dedik. Hz. Peygamber (sav) 'Bulutsuz dolunaylı bir gecede ayı görmekte zorlanır mısınız? buyurdu. Biz yine 'Hayır' dedik. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: İşte siz de Rabbinizi o gün böyle net bir şekilde göreceksiniz. Allah, kıyamet günü insanları düz bir sahada toplar ve 'Her kim neye tapıyorsa, şimdi ona tâbi olsun' diye nida edilir. Güneşe tapanlar, güneşe tâbi olurlar ve ateşe düşerler. Aya tapanlar aya tâbi olurlar ve ateşe düşerler. Putlara ve heykellere tapanlar da onlara tâbi olurlar ve ateşe düşerler. Allah’tan başka her neye ibadet edilmişse, ona tâbi olanlar böylece cehenneme düşer. Rasulullah (sav) şöyle buyurdu:"
"Geriye, içindeki münafıklarıyla birlikte müminler kalır, bir de ehl-i kitaptan, dünyada sade ve gösterişsiz yaşayan birtakım kimseler kalır. – Hz. Peygamber burada eliyle onların sayıca az olduklarını işaret etti. – Allah Teâlâ onlara gelir ve 'Neye ibadet ediyorsanız, onun ardınca gidin' buyurur. Onlar 'Biz Allah’a, onu görmeden ibadet ederdik' dediler. Bunun üzerine Allah, sâkını (bacağını) açar ve o anda gönüllü olarak secde etmek isteyen herkes secdeye kapanır. Ama riyakarlık ve gösteriş için secde eden herkes sırt üstü düşer (secdeye varamaz)."
"Sonra cehennemin üzerine sırat kurulur. Peygamberler, onun iki tarafında durur ve 'Allah’ım! Selâmet ver! Allah’ım! Selâmet ver!' diye dua ederler. Bu sırat kaygan ve tehlikeli bir yerdir. Orada kancalar ve çengeller bulunur. [Abdurrahman der ki: Bilmiyorum belki Rasulullah (sav):] Bu kancalar insanları yakalayarak çekip alırlar. [ifadesini de kullanmış olabilir.] Orada Necid’de yetişen dikenli bir bitki olan sa’dân dikenine benzer çengeller vardır. Ravi der ki: Hz. Peygamber (sav) onlara sa’dân dikenini tarif etti. sonra şöyle buyurdu: Sırattan ilk geçen ben ve ümmetim olacak. İnsanlar sırattan geçerken kimi şimşek gibi, kimi rüzgâr gibi, kimi iyi yarış atları gibi hızla geçer. Geçenlerden bazıları yara almış olur, bazıları ise ateşe düşer. Sıratı geçtikten sonra, onlar, sizlerin hakkını aramadaki ısrarından daha fazla bir ısrarla, ateşe düşmüş olan kardeşleri için Allah’a yalvarıp 'Ey Rabbimiz! Biz beraber cihada çıktık, birlikte hac ve umre yaptık. Şimdi ne oldu da biz kurtulduk da onlar helâk oldu?' derler. Bunun üzerine Allah Teâlâ 'Kalbinde bir dinar ağırlığı kadar iman olanı arayıp çıkarın' buyurur. Onlar da bu vasıftaki kimseleri çıkarırlar. Sonra Allah 'Kalbinde bir kırat ağırlığında iman olanı çıkarın' buyurur. Onlar yine çıkarır. Sonra 'Kalbinde bir hardal tanesi kadar iman olanı çıkarın' buyurur. Onlar da çıkarırlar."
Ebu Saîd der ki: Buna dair aramızda Allah’ın Kitabı vardır. Abdurrahman der ki: Sanıyorum Ebu Saîd "Yapılan iş hardal tanesi kadar bile olsa, biz onu getirip mizana koyacağız. Hesap görücü olarak biz yeteriz" (Enbiyâ 21/47) ayetini kastetti.
"Sonra onlar cehennemden çıkarılır ve Hayat Nehri denilen bir nehre atılırlar. Orada sele kapılmış bir tohumun yeniden bitmesi gibi yeniden hayat bulurlar. Görmez misiniz? Güneşe doğru büyüyen bitki yeşil olur; gölgeye doğru büyüyen ise sarı kalır. Sahâbe 'Ey Allah’ın Rasulü! Sanki sen çobanlık yapmış gibisin' dediler. Hz. Peygamber (sav) de 'Evet, ben gerçekten çobanlık yaptım' buyurdu."
Açıklama: Bu isnad Abdurrahman b. İshak'tan dolayı hasendir. Ashâbı Sünen onun rivayetlerine yer vermiştir, Müslim mutâbî rivayetler zikretmiştir.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
49982, HM011144
Hadis:
حَدَّثَنَا رِبْعِيُّ بْنُ إِبْرَاهِيمَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ إِسْحَاقَ حَدَّثَنَا زَيْدُ بْنُ أَسْلَمَ عَنْ عَطَاءِ بْنِ يَسَارٍ عَنْ أَبِي سَعِيدٍ الْخُدْرِيِّ قَالَ
سَأَلْنَا رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقُلْنَا يَا رَسُولَ اللَّهِ هَلْ نَرَى رَبَّنَا يَوْمَ الْقِيَامَةِ فَقَالَ هَلْ تُضَارُّونَ فِي الشَّمْسِ لَيْسَ دُونَهَا سَحَابٌ قَالَ قُلْنَا لَا قَالَ فَهَلْ تُضَارُّونَ فِي الْقَمَرِ لَيْلَةَ الْبَدْرِ لَيْسَ دُونَهُ سَحَابٌ قَالَ قُلْنَا لَا قَالَ فَإِنَّكُمْ تَرَوْنَ رَبَّكُمْ كَذَلِكَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ يَجْمَعُ اللَّهُ النَّاسَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فِي صَعِيدٍ وَاحِدٍ قَالَ فَيُقَالُ مَنْ كَانَ يَعْبُدُ شَيْئًا فَلْيَتْبَعْهُ قَالَ فَيَتْبَعُ الَّذِينَ كَانُوا يَعْبُدُونَ الشَّمْسَ الشَّمْسَ فَيَتَسَاقَطُونَ فِي النَّارِ وَيَتْبَعُ الَّذِينَ كَانُوا يَعْبُدُونَ الْقَمَرَ الْقَمَرَ فَيَتَسَاقَطُونَ فِي النَّارِ وَيَتْبَعُ الَّذِينَ كَانُوا يَعْبُدُونَ الْأَوْثَانَ الْأَوْثَانَ وَالَّذِينَ كَانُوا يَعْبُدُونَ الْأَصْنَامَ الْأَصْنَامَ فَيَتَسَاقَطُونَ فِي النَّارِ قَالَ وَكُلُّ مَنْ كَانَ يُعْبَدُ مِنْ دُونِ اللَّهِ حَتَّى يَتَسَاقَطُونَ فِي النَّارِ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَيَبْقَى الْمُؤْمِنُونَ وَمُنَافِقُوهُمْ بَيْنَ ظَهْرَيْهِمْ وَبَقَايَا أَهْلِ الْكِتَابِ وَقَلَّلَهُمْ بِيَدِهِ قَالَ فَيَأْتِيهِمْ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ فَيَقُولُ أَلَا تَتَّبِعُونَ مَا كُنْتُمْ تَعْبُدُونَ قَالَ فَيَقُولُونَ كُنَّا نَعْبُدُ اللَّهَ وَلَمْ نَرَ اللَّهَ فَيُكْشَفُ عَنْ سَاقٍ فَلَا يَبْقَى أَحَدٌ كَانَ يَسْجُدُ لِلَّهِ إِلَّا وَقَعَ سَاجِدًا وَلَا يَبْقَى أَحَدٌ كَانَ يَسْجُدُ رِيَاءً وَسُمْعَةً إِلَّا وَقَعَ عَلَى قَفَاهُ قَالَ ثُمَّ يُوضَعُ الصِّرَاطُ بَيْنَ ظَهْرَيْ جَهَنَّمَ وَالْأَنْبِيَاءُ بِنَاحِيتَيْهِ قَوْلُهُمْ اللَّهُمَّ سَلِّمْ سَلِّمْ اللَّهُمَّ سَلِّمْ سَلِّمْ وَإِنَّهُ لَدَحْضُ مَزَلَّةٍ وَإِنَّهُ لَكَلَالِيبُ وَخَطَاطِيفُ قَالَ عَبْدُ الرَّحْمَنِ وَلَا أَدْرِي لَعَلَّهُ قَدْ قَالَ تَخْطَفُ النَّاسَ وَحَسَكَةٌ تَنْبُتُ بِنَجْدٍ يُقَالُ لَهَا السَّعْدَانُ قَالَ وَنَعَتَهَا لَهُمْ قَالَ فَأَكُونُ أَنَا وَأُمَّتِي لَأَوَّلَ مَنْ مَرَّ أَوْ أَوَّلَ مَنْ يُجِيزُ قَالَ فَيَمُرُّونَ عَلَيْهِ مِثْلَ الْبَرْقِ وَمِثْلَ الرِّيحِ وَمِثْلَ أَجَاوِيدِ الْخَيْلِ وَالرِّكَابِ فَنَاجٍ مُسَلَّمٌ وَمَخْدُوشٌ مُكَلَّمٌ وَمَكْدُوسٌ فِي النَّارِ فَإِذَا قَطَعُوهُ أَوْ فَإِذَا جَاوَزُوهُ فَمَا أَحَدُكُمْ فِي حَقٍّ يَعْلَمُ أَنَّهُ حَقٌّ لَهُ بِأَشَدَّ مُنَاشَدَةً مِنْهُمْ فِي إِخْوَانِهِمْ الَّذِينَ سَقَطُوا فِي النَّارِ يَقُولُونَ أَيْ رَبِّ كُنَّا نَغْزُو جَمِيعًا وَنَحُجُّ جَمِيعًا وَنَعْتَمِرُ جَمِيعًا فَبِمَ نَجَوْنَا الْيَوْمَ وَهَلَكُوا قَالَ فَيَقُولُ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ انْظُرُوا مَنْ كَانَ فِي قَلْبِهِ زِنَةُ دِينَارٍ مِنْ إِيمَانٍ فَأَخْرِجُوهُ قَالَ فَيُخْرَجُونَ قَالَ ثُمَّ يَقُولُ مَنْ كَانَ فِي قَلْبِهِ زِنَةُ قِيرَاطٍ مِنْ إِيمَانٍ فَأَخْرِجُوهُ قَالَ فَيُخْرَجُونَ قَالَ ثُمَّ يَقُولُ مَنْ كَانَ فِي قَلْبِهِ مِثْقَالُ حَبَّةِ خَرْدَلٍ مِنْ إِيمَانٍ فَأَخْرِجُوهُ قَالَ فَيُخْرَجُونَ قَالَ ثُمَّ يَقُولُ أَبُو سَعِيدٍ بَيْنِي وَبَيْنَكُمْ كِتَابُ اللَّهِ قَالَ عَبْدُ الرَّحْمَنِ وَأَظُنُّهُ يَعْنِي قَوْلَهُ { وَإِنْ كَانَ مِثْقَالَ حَبَّةٍ مِنْ خَرْدَلٍ أَتَيْنَا بِهَا وَكَفَى بِنَا حَاسِبِينَ } قَالَ فَيُخْرَجُونَ مِنْ النَّارِ فَيُطْرَحُونَ فِي نَهَرٍ يُقَالُ لَهُ نَهَرُ الْحَيَوَانِ فَيَنْبُتُونَ كَمَا تَنْبُتُ الْحِبُّ فِي حَمِيلِ السَّيْلِ أَلَا تَرَوْنَ مَا يَكُونُ مِنْ النَّبْتِ إِلَى الشَّمْسِ يَكُونُ أَخْضَرَ وَمَا يَكُونُ إِلَى الظِّلِّ يَكُونُ أَصْفَرَ قَالُوا يَا رَسُولَ اللَّهِ كَأَنَّكَ كُنْتَ قَدْ رَعَيْتَ الْغَنَمَ قَالَ أَجَلْ قَدْ رَعَيْتُ الْغَنَمَ
Tercemesi:
Bize Rib'î b. İbrahim, ona Abdurrahman b. İshak, ona Zeyd b. Eslem, ona Atâ b. yesâr, ona da Ebu Saîd el-Hudrî şöyle demiştir:
"Hz. Peygamber'e (sav) 'Ey Allah’ın Rasulü! Kıyamet gününde Rabbimizi görecek miyiz?' diye sorduk. Hz. Peygamber (sav) 'Bulutsuz bir günde güneşi görmekte bir sıkıntı yaşar mısınız?' buyurdu. Biz 'Hayır' dedik. Hz. Peygamber (sav) 'Bulutsuz dolunaylı bir gecede ayı görmekte zorlanır mısınız? buyurdu. Biz yine 'Hayır' dedik. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: İşte siz de Rabbinizi o gün böyle net bir şekilde göreceksiniz. Allah, kıyamet günü insanları düz bir sahada toplar ve 'Her kim neye tapıyorsa, şimdi ona tâbi olsun' diye nida edilir. Güneşe tapanlar, güneşe tâbi olurlar ve ateşe düşerler. Aya tapanlar aya tâbi olurlar ve ateşe düşerler. Putlara ve heykellere tapanlar da onlara tâbi olurlar ve ateşe düşerler. Allah’tan başka her neye ibadet edilmişse, ona tâbi olanlar böylece cehenneme düşer. Rasulullah (sav) şöyle buyurdu:"
"Geriye, içindeki münafıklarıyla birlikte müminler kalır, bir de ehl-i kitaptan, dünyada sade ve gösterişsiz yaşayan birtakım kimseler kalır. – Hz. Peygamber burada eliyle onların sayıca az olduklarını işaret etti. – Allah Teâlâ onlara gelir ve 'Neye ibadet ediyorsanız, onun ardınca gidin' buyurur. Onlar 'Biz Allah’a, onu görmeden ibadet ederdik' dediler. Bunun üzerine Allah, sâkını (bacağını) açar ve o anda gönüllü olarak secde etmek isteyen herkes secdeye kapanır. Ama riyakarlık ve gösteriş için secde eden herkes sırt üstü düşer (secdeye varamaz)."
"Sonra cehennemin üzerine sırat kurulur. Peygamberler, onun iki tarafında durur ve 'Allah’ım! Selâmet ver! Allah’ım! Selâmet ver!' diye dua ederler. Bu sırat kaygan ve tehlikeli bir yerdir. Orada kancalar ve çengeller bulunur. [Abdurrahman der ki: Bilmiyorum belki Rasulullah (sav):] Bu kancalar insanları yakalayarak çekip alırlar. [ifadesini de kullanmış olabilir.] Orada Necid’de yetişen dikenli bir bitki olan sa’dân dikenine benzer çengeller vardır. Ravi der ki: Hz. Peygamber (sav) onlara sa’dân dikenini tarif etti. sonra şöyle buyurdu: Sırattan ilk geçen ben ve ümmetim olacak. İnsanlar sırattan geçerken kimi şimşek gibi, kimi rüzgâr gibi, kimi iyi yarış atları gibi hızla geçer. Geçenlerden bazıları yara almış olur, bazıları ise ateşe düşer. Sıratı geçtikten sonra, onlar, sizlerin hakkını aramadaki ısrarından daha fazla bir ısrarla, ateşe düşmüş olan kardeşleri için Allah’a yalvarıp 'Ey Rabbimiz! Biz beraber cihada çıktık, birlikte hac ve umre yaptık. Şimdi ne oldu da biz kurtulduk da onlar helâk oldu?' derler. Bunun üzerine Allah Teâlâ 'Kalbinde bir dinar ağırlığı kadar iman olanı arayıp çıkarın' buyurur. Onlar da bu vasıftaki kimseleri çıkarırlar. Sonra Allah 'Kalbinde bir kırat ağırlığında iman olanı çıkarın' buyurur. Onlar yine çıkarır. Sonra 'Kalbinde bir hardal tanesi kadar iman olanı çıkarın' buyurur. Onlar da çıkarırlar."
Ebu Saîd der ki: Buna dair aramızda Allah’ın Kitabı vardır. Abdurrahman der ki: Sanıyorum Ebu Saîd "Yapılan iş hardal tanesi kadar bile olsa, biz onu getirip mizana koyacağız. Hesap görücü olarak biz yeteriz" (Enbiyâ 21/47) ayetini kastetti.
"Sonra onlar cehennemden çıkarılır ve Hayat Nehri denilen bir nehre atılırlar. Orada sele kapılmış bir tohumun yeniden bitmesi gibi yeniden hayat bulurlar. Görmez misiniz? Güneşe doğru büyüyen bitki yeşil olur; gölgeye doğru büyüyen ise sarı kalır. Sahâbe 'Ey Allah’ın Rasulü! Sanki sen çobanlık yapmış gibisin' dediler. Hz. Peygamber (sav) de 'Evet, ben gerçekten çobanlık yaptım' buyurdu."
Açıklama:
Bu isnad Abdurrahman b. İshak'tan dolayı hasendir. Ashâbı Sünen onun rivayetlerine yer vermiştir, Müslim mutâbî rivayetler zikretmiştir.
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ahmed b. Hanbel, Müsned-i Ahmed, Ebu Said el-Hudrî 11144, 4/45
Senetler:
1. Ebu Said el-Hudrî (Sa'd b. Malik b. Sinan b. Sa'lebe b. Ebcer)
2. Ebu Muhammed Ata b. Yesar el-Hilalî (Ata b. Yesar)
3. Ebu Üsame Zeyd b. Eslem el-Kuraşî (Zeyd b. Eslem)
4. Abdurrahman b. İshak el-Âmirî (Abdurrahman b. İshak b. Abdullah b. Hâris)
5. Rib'i b. Uleyye el-Esedi (Rib'i b. İbrahim b. Miksem)
Konular:
Allah İnancı, Allah'ın görülmesi, rü'yetullah, cemalullah
Cehennem, Cehennemlikler
Cennet, ehlinin Allah Teala ile konuşmaları
İman, Ahirete, Sırat köprüsü
Kıyamet, ahvali
Kıyamet, sıkıntıları
KTB, İMAN
Mizan/hesaplaşma, Ahirette hesaba çekilmek
Polemikler, Allah'ın baldırı, baldırların açılması
Öneri Formu
Hadis Id, No:
46987, DM002845
Hadis:
أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يَزِيدَ الْبَزَّازُ عَنْ يُونُسَ بْنِ بُكَيْرٍ قَالَ أَخْبَرَنِى ابْنُ إِسْحَاقَ قَالَ حَدَّثَنِى سَعِيدُ بْنُ يَسَارٍ قَالَ سَمِعْتُ أَبَا هُرَيْرَةَ يَقُولُ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- يَقُولُ :« إِذَا جَمَعَ اللَّهُ الْعِبَادَ بِصَعِيدٍ وَاحِدٍ نَادَى مُنَادٍ : لِيَلْحَقْ كُلُّ قَوْمٍ بِمَا كَانُوا يَعْبُدُونَ. فَيَلْحَقُ كُلُّ قَوْمٍ بِمَا كَانُوا يَعْبُدُونَ ، وَيَبْقَى النَّاسُ عَلَى حَالِهِمْ فَيَأْتِيهِمْ فَيَقُولُ : مَا بَالُ النَّاسِ ذَهَبُوا وَأَنْتَمْ هَا هُنَا؟ فَيَقُولُونَ : نَنْتَظِرُ إِلَهَنَا فَيَقُولُ : هَلْ تَعْرِفُونَهُ؟ فَيَقُولُونَ : إِذَا تَعَرَّفَ إِلَيْنَا عَرَفْنَاهُ. فَيَكْشِفُ لَهُمْ عَنْ سَاقِهِ فَيَقَعُونَ سُجُوداً وَذَلِكَ قَوْلُ اللَّهِ تَعَالَى {يَوْمَ يُكْشَفُ عَنْ سَاقٍ وَيُدْعَوْنَ إِلَى السُّجُودِ فَلاَ يَسْتَطِيعُونَ} يَبْقَى كُلُّ مُنَافِقٍ فَلاَ يَسْتَطِيعُ أَنْ يَسْجُدَ ثُمَّ يَقُودُهُمْ إِلَى الْجَنَّةِ ».
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Yezîd el-Bezzâz, ona Yunus b. Bukeyr, ona İbn İshak, ona Saîd b. Yesâr şöyle rivâyet etti: Ben Ebû Hureyre'nin, Rasûlullah'ın (sav.) şöyle buyurduğunu işittim dediğini bizzat duydum:
“Cenâb-ı Hak kulları düz ve geniş bir sahada topladığı zaman bir münâdi; ‘Herkes tapmış oldukları şeylerin ardına takılsın!’ diye bağırır. Bunun üzerine herkes tapmış oldukları şeylerin ardına takılır. İnsanların bir bölümü ise oldukları gibi kalırlar. Derken onlara gelir ve; ‘Ne oluyor bunlara, herkes gitti; ama siz hala burada duruyorsunuz?’ der. Onlar da; ‘Biz ilâhımızı bekliyoruz’ karşılığını verirler. ‘Siz onu tanıyor musunuz?’ sorulunca, ‘O bize kendisini tanıtırsa onu tanırız’ derler. Bunun üzerine onlara paçasını açar, onlar da hemen secdeye kapanırlar. İşte yüce Allah'ın şu âyeti bunu açıklamaktadır: "İş ciddileşip paçalar sıvandığı gün çağrılırlar, ama bunu yapamazlar.” (el-Kalem, 68/42). Sadece münafık olanlar kalakalır ve onların secde etmeye güçleri yetmez. Ardından (Allah secdeye kapanan mü’minleri) Cennet'e götürür."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Dârimî, Sünen-i Dârimî, Rikâk 83, 3/1848
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Hubab Said b. Yesar (Said b. Yesar)
3. İbn İshak el-Kuraşî (Muhammed b. İshak b. Yesar b. Hıyar)
4. Ebu Bükeyr Yunus b. Bükeyr eş-Şeybanî (Yunus b. Bükeyr b. Vasıl)
5. Muhammed b. Yezid el-Hizami (Muhammed b. Yezid)
Konular:
İman, Esasları, Ahirete, Haşr
Kıyamet, ahvali
KTB, İMAN
Polemikler, Allah'ın baldırı, baldırların açılması