Bize Hatim b. İsmail, ona Cafer, ona da babası (Muhammed el-Bakır) şöyle rivayet etmiştir:
Cabir b. Abdullah'ın yanına girmiştik. Cabir (gelenlerin) kim olduklarını sordu. Sıra bana gelince; ben “Muhammed b. Ali b. Hüseyin'im” dedim. Bunun üzerine eliyle başıma uzanarak üst düğmemi çıkardı. Sonra alt düğmemi de çıkardı ve elini göğsümün ortasına koydu. Ben, o zamanlar genç bir çocuktum. Sonra bana “Merhaba! Ey kardeşim oğlu! Dilediğini sor” dedi. Ben de sordum. Cabir gözlerini kaybetmişti. Namaz vakti gelince bir şala sarınarak (namaza) kalktı. Şal küçük olduğu için omuzlarına koydukça iki tarafı geriye dönüyordu. Ridası (cübbe) da yanı başında askıda duruyordu. Cabir bize namazı kıldırdı. Ardından ona “bana, Rasulullah'ın (sav) haccı hakkında bilgi verir misin?” dedim. Cabir eliyle dokuz işareti yaparak şöyle dedi:
"Şüphesiz ki Rasulullah (sav) haccetmeden dokuz sene durdu. Sonra onuncu yılda halka haccedeceğini bildirdi. Bunun üzerine Medine'ye birçok insan geldi. Bunların hepsi Rasulullah'a (sav) uymanın bir yolunu arıyor, onun yaptığı gibi yapmak istiyorlardı. Derken onunla yola çıktık. Zülhuleyfe'ye varınca Esma bt. Umeys, Muhammed b. Ebu Bekir'i dünyaya getirdi. Ardından Rasulullah'a (sav) haber gönderip 'ben şimdi ne yapacağım' diye sordurdu. Peygamber (sav) 'boy abdesti al, bir bez bağlayarak loğusalık kanını kes ve ihrama gir' cevabını verdi. Rasulullah (sav) mescitte namaz kıldırdıktan sonra Kasvâ (isimli devesine) bindi. Devesi, kendisini Beydâ düzüne çıkardığı vakit, onun önünde, binekle ve yaya olarak, gözümün görebildiği kadar insan gördüm. Bir o kadar da sağında, solunda ve arkasında vardı. Rasulullah (sav) aramızda bulunuyordu. Ona Kur'an iniyor, te'vilini de kendisi biliyordu. O ne yaparsa biz de aynısını yapıyorduk. Derken Rasulullah 'Lebbeyk Allahümme lebbeyk, lebbeyke la şerîke lek, lebbeyk. İnne’l-hamde ve’n-ni’mete leke ve’l-mülk! Lâ şerîke lek! (Buyur Allah'ım, buyur! Buyur, hiçbir ortağın yok, buyur! Şüphesiz tüm hamd ve nimet sana ait, mülk de sana aittir, hiçbir ortağın yoktur)' diyerek telbiye getirdi. İnsanlar da onunla birlikte telbiye getirdiler. Rasulullah (sav) bundan dolayı kendilerine bir şey demedi. Rasulullah (sav), kendi telbiyesine devam etti."
Cabir (sözlerine) şöyle devam etti: "(O sıralarda) biz sadece hacca niyet ediyor, umreyi bilmiyorduk. Kâbe'ye varınca Efendimiz (sav) rüknü (Hacerü’l-esvedi) istilâm etti ve tavafın üç dönüşünü remel (hızlı) şeklinde, dört dönüşünü de normal yürüyüşle yaptıktan sonra Makam-ı İbrahim'e geçti ve 'siz de İbrahim'in makamından kendinize namaz kılacak bir yer edinin' Bakara 2/125 mealindeki ayeti okudu. Makam'ı kendisiyle Beyt-i şerif arasına aldı. Babam, Onun kıldığı iki rekât namazda İhlas ile Kâfirûn surelerini okuduğunu söylerdi. Bunu Nebi'den (sav) işitmeden söyleyeceğini hiç zannetmem. Rasul-i Ekrem (sav) sonra yine Hacerü’l-esved'e dönerek onu istilâm etti. Sonra (Safa) kapısından Safa'ya çıktı ve Safa'ya yaklaşınca 'Safa ile Merve Allah'ın nişanlarındandır' Bakara 2/158 mealindeki ayeti okudu. 'Allah'ın (zikrine) başladığı yerden başlıyorum' diyerek Safa'dan sa'y yapmaya başladı, onun üzerine çıktı. Beyt-i şerifi görünce kıbleye dönerek, Allah'ı birleyip O'na tekbir getirdi ve 'Lâ ilâhe illallahu vahdehû, lâ şerîke leh. lehu’l-mülkü ve lehu’l-hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr. Lâ ilâhe illallahu vahdehû, enceze va’dehû ve nasara abdehû ve hezeme’lahzâbe vahdehu (Bir tek Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. Onun şeriki yoktur. Mülk onundur, hamd de ona mahsustur. Hem o, her şeye kâdirdir! Bir tek Allah'tan başka ilâh yoktur. Vaadini yerine getirdi, kulunu muzaffer kıldı. Yalnız başına bütün hizipleri bozguna uğrattı)' dedi. Bu arada dua okudu ve bunun aynısını üç kez tekrarladı. Sonra Merve'ye indi. Ayakları, vadinin ortasına indiği vakit hızlıca yürüdü. Ayakları vadiden yükselince (normal) yürüyüş geçti. Nihayet Merve'ye geldi. Merve'de Safâ'da yaptığı gibi hareket etti. Merve üzerinde (sa'yin) son tavafını (şavtını) yaparken 'sonradan öğrendiğimi baştan bilseydim (beraberimde) hedy (kurbanlık) getirmez, (önce) umre yapardım. Şimdi sizden hanginizin yanında hedy yoksa hemen ihramdan çıksın ve haccını umreye çevirsin!' dedi. Bunun üzerine Süraka b. Malik b. Cü'şum ayağa kalkarak 'ey Allah'ın Resulü! Bu iş, içinde bulunduğumuz bu yıla mı mahsus, yoksa ilelebet devam edecek mi?' diye sordu. Bunun üzerine Rasulullah (sav) parmaklarını birbirine kenetledi ve iki kez 'umre, hacca dahil olmuştur! Hayır! Ebedi olarak devam edecektir' buyurdu. Ali (ra) Yemen'den Nebi'nin (sav) develerini getirdi. Fatıma'yı da (r. anha) ihramdan çıkanlar arasında buldu. Fatıma boyalı elbise giymiş ve sürme çekmişti. Ali onun bu yaptığına tepki gösterdiyse de Fatıma 'bunu bana babam emretti' dedi." Cabir der ki: "Ali, Irak'ta iken şöyle derdi: Bunun üzerine ben Fatıma'yı bu yaptığından dolayı azarlatmak ve Rasulullah (sav) adına söylediklerini sormak için Rasulullah'a (sav) gittim. Ona Fatıma'nın yaptıklarına tepki gösterdiğimi söyledim. Rasul-i Ekrem (sav) bana 'doğru söylemiş. Doğru söylemiş. Sen, hacca niyetlenirken ne dedin?' diye sordu. Ben de 'ya Rabbi! Rasulün neye niyetlendiyse, ben de ona niyet ettim' cevabını verdim. Rasul-i Ekrem (sav) 'benim yanımda hedyim (kurbanlığım) var. Sen de ihramdan çıkma' buyurdu. Hz. Ali'nin Yemen'den getirdikleri ile Nebi'nin (sav) beraberinde getirdikleri hedy (kurbanlık) yüz adetti."
Cabir şöyle devam etti: "Nebi (sav) ile yanlarında hedy (kurbanlık) bulunanların dışındaki insanların hepsi ihramdan çıkıp saçlarını kısalttılar. Terviye günü gelince Mina'ya doğru hareket edip hacca niyetlendiler. Rasulullah (sav) hayvanına binmişti. Mina'da öğle, ikindi, akşam, yatsı ve sabah namazlarını kıldı. Sonra güneş doğuncaya kadar biraz durdu. Ve kendisine Nemire denilen yere kıldan bir çadır kurulmasını emir buyurdu. Müteakiben Rasulullah (sav) yola koyuldu. Kureyş, kendilerinin cahiliye devrinde yaptıkları gibi onun da Meş'ar-i Haram'da duracağında şüphe etmiyorlardı. Halbuki Rasulullah (sav) o yeri geçerek Arafat'a vardı ve Nemire denilen yerde çadırının kurulduğunu görerek, oraya indi. Güneş zevalden kayınca Kasvânın hazırlanmasını emretti ve hayvana semer vuruldu. Müteakiben Urane vadisine geldi ve cemaate hutbe okuyarak şöyle buyurdu:"
"Şüphesiz ki sizin kanlarınız ve mallarınız şu beldenizde, şu ayınız, su gününüzün hürmeti gibi birbirinize haramdır. Dikkat edin! Cahiliye dönemine ait her şey ayaklarımın altına konulmuştur. Cahiliye devrinin kan davaları kaldırılmıştır. Bize ait olan kan davalarından ilk kaldırdığım dava, İbn Rabîa b. Haris'in kan davasıdır. İbn Rabîa, Sa'd oğulları kabilesinde süt anadaydı. Onu Hüzeyl kabilesi öldürdü. Cahiliye devrinin faizi (ribâ) de kaldırılmıştır. İlk kaldırdığım faiz bizim Abbas b. Abdulmuttalib'in faizidir. Çünkü faizin hepsi muhakkak kaldırılmıştır. Kadınlar hakkında Allah'tan korkun. Çünkü siz, onları Allah'ın emanıyla aldınız ve onların kadınlıklarını Allah'ın kelimesiyle kendinize helâl kıldınız. Döşeklerinize sevmediğiniz bir kimseye ayak bastırmamaları, sizin onlar üzerindeki hakkınızdır. Bunu yaparlarsa, onları hafifçe dövün. Onların sizin üzerinizdeki hakkı da yiyeceklerini ve giyeceklerini normal ölçülerde vermenizdir. Size öyle bir şey bıraktım ki ona sımsıkı sarılırsanız bir daha asla sapmazsınız. Size Allah'ın Kitabını bıraktım. Size, ben sorulacağım, acaba ne diyeceksiniz?' Ashab; '(risaletini) tebliğ, vazifeni eda ve nasihatte bulunduğuna şehadet ederiz' dediler. Bunun üzerine şehadet parmağını semaya kaldırıp onunla insanlara işaret ederek; üç defa 'Şahid ol ya Rab! Şahid ol ya Rab' dedi."
"Sonra (Bilal) ezan okuyup kamet getirdi, Rasul-i Ekrem de öğle namazını kıldırdı. Sonra (Bilal) kamet getirdi ve ikindiyi de kıldırdı. Bunların arasında başka namaz kılmadı. Bundan sonra Rasulullah (sav) hayvanına binerek vakfe yerine geldi. Devesi Kasvâ'nın göğsünü kayalara çevirdi. Yayaların toplandığı yeri önüne aldı ve kıbleye döndü. Artık güneş batıncaya, sarılığı biraz gidip, nihayet güneş yuvarlağı tamamen kayboluncaya kadar vakfe halinde kaldı. Rasulullah (sav) Üsame'yi arkasına aldı ve yola koyuldu. Kasva'nın yularını o kadar kasmıştı ki başı, semerin kaşının altındaki deriye çarpıyordu. Sağ eliyle de 'ey insanlar! Sakin olun! Sakin olun!' diye işaret ediyordu. Kum tepeciklerinden birine geldiğinde hayvanın dizginini, düze çıkıncaya kadar biraz gevşetiyordu. Nihayet Müzdelife'ye vardı, orada akşamla yatsıyı bir ezan, iki kametle kıldı. Aralarında hiçbir nafile namaz kılmadı. Sonra Rasulullah (sav) tan yeri ağarıncaya kadar uzandı. Sabah aydınlanınca bir ezan ve bir kametle sabah namazını kıldı. Sonra Kasvâ'ya binerek Meş'ar-i Harâm'a geldi. Kıbleye karşı dönerek Allah'a dua etti, tekbir getirdi, tehlîl ve tevhidde bulundu. Ve ortalık iyice aydınlanıncaya kadar vakfeye devam etti. Sonra güneş doğmadan yola koyuldu. Terkisine de Fadl b. Abbas'ı aldı. Fadl, saçı güzel, beyaz ve yakışıklı biriydi. Rasulullah (sav) yola çıkınca yanından koşarak, birtakım kadınlar geçtiler. Fadl onlara bakmaya başladı. Bunun üzerine Rasulullah (sav) elini Fadl'ın yüzüne koydu. Fadl da yüzünü öbür tarafa çevirerek bakmağa başladı. Bu sefer de Rasulullah (sav) elini öbür taraftan Fadl'ın yüzüne götürerek bakışlarını çevirdi. Nihayet Muhassir Vadisine varınca hayvanı biraz sürdü. Sonra büyük cemreye çıkan orta yolu tuttu. Nihayet ağacın yanındaki cemreye vardı. Oraya yedi ufak taş attı. Bakla kadar olan bu taşları vadinin ortasından atarken her bir taşta tekbir getirdi. Bunun ardından kurban yerine giderek kendi eliyle altmış üç deve boğazladı. Sonra (bıçağı) Ali'ye verdi. Geri kalanını da o boğazladı. Ve Ali'yi hedyine ortak yaptı. Sonra her deveden bir parça alınmasını emir buyurdu. Bunlar bir tencereye konarak pişirildi. İkisi de develerin etinden yiyip, çorbasından içtiler. Ondan sonra Rasulullah (sav) oradan ilerleyerek Kâbe'ye gitti. (Tavafı müteakip) Mekke'de Öğle namazını kıldı. Arkasından zemzem sâkiliği yapan Abdulmuttalib oğullarına gitti. Ve onlara 'ey Abdulmuttalib oğulları! (Kuyudan) su çekin! İnsanların (bunu hac fiillerinden biri zannederek ileri atılıp) su çıkarmanız hususunda size zorluk çıkarmayacağından endişe etmeseydim, ben de sizinle çıkarırdım' buyurdu. Onlar da kendisine bir kova su takdim ettiler. Rasulullah (sav) da bu sudan içti."
Cabir b. Abdullah'ın yanına girmiştik. Cabir (gelenlerin) kim olduklarını sordu. Sıra bana gelince; ben “Muhammed b. Ali b. Hüseyin'im” dedim. Bunun üzerine eliyle başıma uzanarak üst düğmemi çıkardı. Sonra alt düğmemi de çıkardı ve elini göğsümün ortasına koydu. Ben, o zamanlar genç bir çocuktum. Sonra bana “Merhaba! Ey kardeşim oğlu! Dilediğini sor” dedi. Ben de sordum. Cabir gözlerini kaybetmişti. Namaz vakti gelince bir şala sarınarak (namaza) kalktı. Şal küçük olduğu için omuzlarına koydukça iki tarafı geriye dönüyordu. Ridası (cübbe) da yanı başında askıda duruyordu. Cabir bize namazı kıldırdı. Ardından ona “bana, Rasulullah'ın (sav) haccı hakkında bilgi verir misin?” dedim. Cabir eliyle dokuz işareti yaparak şöyle dedi:
"Şüphesiz ki Rasulullah (sav) haccetmeden dokuz sene durdu. Sonra onuncu yılda halka haccedeceğini bildirdi. Bunun üzerine Medine'ye birçok insan geldi. Bunların hepsi Rasulullah'a (sav) uymanın bir yolunu arıyor, onun yaptığı gibi yapmak istiyorlardı. Derken onunla yola çıktık. Zülhuleyfe'ye varınca Esma bt. Umeys, Muhammed b. Ebu Bekir'i dünyaya getirdi. Ardından Rasulullah'a (sav) haber gönderip 'ben şimdi ne yapacağım' diye sordurdu. Peygamber (sav) 'boy abdesti al, bir bez bağlayarak loğusalık kanını kes ve ihrama gir' cevabını verdi. Rasulullah (sav) mescitte namaz kıldırdıktan sonra Kasvâ (isimli devesine) bindi. Devesi, kendisini Beydâ düzüne çıkardığı vakit, onun önünde, binekle ve yaya olarak, gözümün görebildiği kadar insan gördüm. Bir o kadar da sağında, solunda ve arkasında vardı. Rasulullah (sav) aramızda bulunuyordu. Ona Kur'an iniyor, te'vilini de kendisi biliyordu. O ne yaparsa biz de aynısını yapıyorduk. Derken Rasulullah 'Lebbeyk Allahümme lebbeyk, lebbeyke la şerîke lek, lebbeyk. İnne’l-hamde ve’n-ni’mete leke ve’l-mülk! Lâ şerîke lek! (Buyur Allah'ım, buyur! Buyur, hiçbir ortağın yok, buyur! Şüphesiz tüm hamd ve nimet sana ait, mülk de sana aittir, hiçbir ortağın yoktur)' diyerek telbiye getirdi. İnsanlar da onunla birlikte telbiye getirdiler. Rasulullah (sav) bundan dolayı kendilerine bir şey demedi. Rasulullah (sav), kendi telbiyesine devam etti."
Cabir (sözlerine) şöyle devam etti: "(O sıralarda) biz sadece hacca niyet ediyor, umreyi bilmiyorduk. Kâbe'ye varınca Efendimiz (sav) rüknü (Hacerü’l-esvedi) istilâm etti ve tavafın üç dönüşünü remel (hızlı) şeklinde, dört dönüşünü de normal yürüyüşle yaptıktan sonra Makam-ı İbrahim'e geçti ve 'siz de İbrahim'in makamından kendinize namaz kılacak bir yer edinin' Bakara 2/125 mealindeki ayeti okudu. Makam'ı kendisiyle Beyt-i şerif arasına aldı. Babam, Onun kıldığı iki rekât namazda İhlas ile Kâfirûn surelerini okuduğunu söylerdi. Bunu Nebi'den (sav) işitmeden söyleyeceğini hiç zannetmem. Rasul-i Ekrem (sav) sonra yine Hacerü’l-esved'e dönerek onu istilâm etti. Sonra (Safa) kapısından Safa'ya çıktı ve Safa'ya yaklaşınca 'Safa ile Merve Allah'ın nişanlarındandır' Bakara 2/158 mealindeki ayeti okudu. 'Allah'ın (zikrine) başladığı yerden başlıyorum' diyerek Safa'dan sa'y yapmaya başladı, onun üzerine çıktı. Beyt-i şerifi görünce kıbleye dönerek, Allah'ı birleyip O'na tekbir getirdi ve 'Lâ ilâhe illallahu vahdehû, lâ şerîke leh. lehu’l-mülkü ve lehu’l-hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr. Lâ ilâhe illallahu vahdehû, enceze va’dehû ve nasara abdehû ve hezeme’lahzâbe vahdehu (Bir tek Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. Onun şeriki yoktur. Mülk onundur, hamd de ona mahsustur. Hem o, her şeye kâdirdir! Bir tek Allah'tan başka ilâh yoktur. Vaadini yerine getirdi, kulunu muzaffer kıldı. Yalnız başına bütün hizipleri bozguna uğrattı)' dedi. Bu arada dua okudu ve bunun aynısını üç kez tekrarladı. Sonra Merve'ye indi. Ayakları, vadinin ortasına indiği vakit hızlıca yürüdü. Ayakları vadiden yükselince (normal) yürüyüş geçti. Nihayet Merve'ye geldi. Merve'de Safâ'da yaptığı gibi hareket etti. Merve üzerinde (sa'yin) son tavafını (şavtını) yaparken 'sonradan öğrendiğimi baştan bilseydim (beraberimde) hedy (kurbanlık) getirmez, (önce) umre yapardım. Şimdi sizden hanginizin yanında hedy yoksa hemen ihramdan çıksın ve haccını umreye çevirsin!' dedi. Bunun üzerine Süraka b. Malik b. Cü'şum ayağa kalkarak 'ey Allah'ın Resulü! Bu iş, içinde bulunduğumuz bu yıla mı mahsus, yoksa ilelebet devam edecek mi?' diye sordu. Bunun üzerine Rasulullah (sav) parmaklarını birbirine kenetledi ve iki kez 'umre, hacca dahil olmuştur! Hayır! Ebedi olarak devam edecektir' buyurdu. Ali (ra) Yemen'den Nebi'nin (sav) develerini getirdi. Fatıma'yı da (r. anha) ihramdan çıkanlar arasında buldu. Fatıma boyalı elbise giymiş ve sürme çekmişti. Ali onun bu yaptığına tepki gösterdiyse de Fatıma 'bunu bana babam emretti' dedi." Cabir der ki: "Ali, Irak'ta iken şöyle derdi: Bunun üzerine ben Fatıma'yı bu yaptığından dolayı azarlatmak ve Rasulullah (sav) adına söylediklerini sormak için Rasulullah'a (sav) gittim. Ona Fatıma'nın yaptıklarına tepki gösterdiğimi söyledim. Rasul-i Ekrem (sav) bana 'doğru söylemiş. Doğru söylemiş. Sen, hacca niyetlenirken ne dedin?' diye sordu. Ben de 'ya Rabbi! Rasulün neye niyetlendiyse, ben de ona niyet ettim' cevabını verdim. Rasul-i Ekrem (sav) 'benim yanımda hedyim (kurbanlığım) var. Sen de ihramdan çıkma' buyurdu. Hz. Ali'nin Yemen'den getirdikleri ile Nebi'nin (sav) beraberinde getirdikleri hedy (kurbanlık) yüz adetti."
Cabir şöyle devam etti: "Nebi (sav) ile yanlarında hedy (kurbanlık) bulunanların dışındaki insanların hepsi ihramdan çıkıp saçlarını kısalttılar. Terviye günü gelince Mina'ya doğru hareket edip hacca niyetlendiler. Rasulullah (sav) hayvanına binmişti. Mina'da öğle, ikindi, akşam, yatsı ve sabah namazlarını kıldı. Sonra güneş doğuncaya kadar biraz durdu. Ve kendisine Nemire denilen yere kıldan bir çadır kurulmasını emir buyurdu. Müteakiben Rasulullah (sav) yola koyuldu. Kureyş, kendilerinin cahiliye devrinde yaptıkları gibi onun da Meş'ar-i Haram'da duracağında şüphe etmiyorlardı. Halbuki Rasulullah (sav) o yeri geçerek Arafat'a vardı ve Nemire denilen yerde çadırının kurulduğunu görerek, oraya indi. Güneş zevalden kayınca Kasvânın hazırlanmasını emretti ve hayvana semer vuruldu. Müteakiben Urane vadisine geldi ve cemaate hutbe okuyarak şöyle buyurdu:"
"Şüphesiz ki sizin kanlarınız ve mallarınız şu beldenizde, şu ayınız, su gününüzün hürmeti gibi birbirinize haramdır. Dikkat edin! Cahiliye dönemine ait her şey ayaklarımın altına konulmuştur. Cahiliye devrinin kan davaları kaldırılmıştır. Bize ait olan kan davalarından ilk kaldırdığım dava, İbn Rabîa b. Haris'in kan davasıdır. İbn Rabîa, Sa'd oğulları kabilesinde süt anadaydı. Onu Hüzeyl kabilesi öldürdü. Cahiliye devrinin faizi (ribâ) de kaldırılmıştır. İlk kaldırdığım faiz bizim Abbas b. Abdulmuttalib'in faizidir. Çünkü faizin hepsi muhakkak kaldırılmıştır. Kadınlar hakkında Allah'tan korkun. Çünkü siz, onları Allah'ın emanıyla aldınız ve onların kadınlıklarını Allah'ın kelimesiyle kendinize helâl kıldınız. Döşeklerinize sevmediğiniz bir kimseye ayak bastırmamaları, sizin onlar üzerindeki hakkınızdır. Bunu yaparlarsa, onları hafifçe dövün. Onların sizin üzerinizdeki hakkı da yiyeceklerini ve giyeceklerini normal ölçülerde vermenizdir. Size öyle bir şey bıraktım ki ona sımsıkı sarılırsanız bir daha asla sapmazsınız. Size Allah'ın Kitabını bıraktım. Size, ben sorulacağım, acaba ne diyeceksiniz?' Ashab; '(risaletini) tebliğ, vazifeni eda ve nasihatte bulunduğuna şehadet ederiz' dediler. Bunun üzerine şehadet parmağını semaya kaldırıp onunla insanlara işaret ederek; üç defa 'Şahid ol ya Rab! Şahid ol ya Rab' dedi."
"Sonra (Bilal) ezan okuyup kamet getirdi, Rasul-i Ekrem de öğle namazını kıldırdı. Sonra (Bilal) kamet getirdi ve ikindiyi de kıldırdı. Bunların arasında başka namaz kılmadı. Bundan sonra Rasulullah (sav) hayvanına binerek vakfe yerine geldi. Devesi Kasvâ'nın göğsünü kayalara çevirdi. Yayaların toplandığı yeri önüne aldı ve kıbleye döndü. Artık güneş batıncaya, sarılığı biraz gidip, nihayet güneş yuvarlağı tamamen kayboluncaya kadar vakfe halinde kaldı. Rasulullah (sav) Üsame'yi arkasına aldı ve yola koyuldu. Kasva'nın yularını o kadar kasmıştı ki başı, semerin kaşının altındaki deriye çarpıyordu. Sağ eliyle de 'ey insanlar! Sakin olun! Sakin olun!' diye işaret ediyordu. Kum tepeciklerinden birine geldiğinde hayvanın dizginini, düze çıkıncaya kadar biraz gevşetiyordu. Nihayet Müzdelife'ye vardı, orada akşamla yatsıyı bir ezan, iki kametle kıldı. Aralarında hiçbir nafile namaz kılmadı. Sonra Rasulullah (sav) tan yeri ağarıncaya kadar uzandı. Sabah aydınlanınca bir ezan ve bir kametle sabah namazını kıldı. Sonra Kasvâ'ya binerek Meş'ar-i Harâm'a geldi. Kıbleye karşı dönerek Allah'a dua etti, tekbir getirdi, tehlîl ve tevhidde bulundu. Ve ortalık iyice aydınlanıncaya kadar vakfeye devam etti. Sonra güneş doğmadan yola koyuldu. Terkisine de Fadl b. Abbas'ı aldı. Fadl, saçı güzel, beyaz ve yakışıklı biriydi. Rasulullah (sav) yola çıkınca yanından koşarak, birtakım kadınlar geçtiler. Fadl onlara bakmaya başladı. Bunun üzerine Rasulullah (sav) elini Fadl'ın yüzüne koydu. Fadl da yüzünü öbür tarafa çevirerek bakmağa başladı. Bu sefer de Rasulullah (sav) elini öbür taraftan Fadl'ın yüzüne götürerek bakışlarını çevirdi. Nihayet Muhassir Vadisine varınca hayvanı biraz sürdü. Sonra büyük cemreye çıkan orta yolu tuttu. Nihayet ağacın yanındaki cemreye vardı. Oraya yedi ufak taş attı. Bakla kadar olan bu taşları vadinin ortasından atarken her bir taşta tekbir getirdi. Bunun ardından kurban yerine giderek kendi eliyle altmış üç deve boğazladı. Sonra (bıçağı) Ali'ye verdi. Geri kalanını da o boğazladı. Ve Ali'yi hedyine ortak yaptı. Sonra her deveden bir parça alınmasını emir buyurdu. Bunlar bir tencereye konarak pişirildi. İkisi de develerin etinden yiyip, çorbasından içtiler. Ondan sonra Rasulullah (sav) oradan ilerleyerek Kâbe'ye gitti. (Tavafı müteakip) Mekke'de Öğle namazını kıldı. Arkasından zemzem sâkiliği yapan Abdulmuttalib oğullarına gitti. Ve onlara 'ey Abdulmuttalib oğulları! (Kuyudan) su çekin! İnsanların (bunu hac fiillerinden biri zannederek ileri atılıp) su çıkarmanız hususunda size zorluk çıkarmayacağından endişe etmeseydim, ben de sizinle çıkarırdım' buyurdu. Onlar da kendisine bir kova su takdim ettiler. Rasulullah (sav) da bu sudan içti."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Ebî Şeybe, Musannef-i İbn Ebû Şeybe, Hac 14925, 8/524
Senetler:
1. Cabir b. Abdullah el-Ensârî (Cabir b. Abdullah b. Amr b. Haram b. Salebe)
Konular:
Dua, dua ederken kıbleye yönelmek
Hac, Hz. Peygamber'in haccı
KTB, KIBLE
Bize Ebû Abdullah el-Hafız ile Ebû Zekeriya b. Ebî İshak ve Ebû Bekir b. el-Hasan, onlara Ebû’l-Abbas Muhammed b. Yakub, ona Muhammed b. Abdullah b. Abdülhakem, ona İbn Vehb, ona Malik b. Enes rivayet etti. (T) Yine bize Ebû’l-Hasan Ali b. Ahmed b. Abdân, ona Ahmed b. Ubeyd es-Saffâr, ona İsmail b. İshak elKadî, ona da Malik’e okuduğu kitaptan naklen el-Kanebî rivayet etmiştir. (T) Yine bizeMuhammed b. Abdullah el-Hafız, ona imlâ yoluyla Ebû Abdullah Muhammed b. Yakub, ona Yahya b. Muhammed b. Yahya, ona Yahya b. Yahya şöyle rivayet etmiştir: Benim Malik’e okuduğum kitapta Malik, Musa b. Ukbe’den, o İbn Abbas’ın âzadlısı Küreyb’den, o da Üsâme b. Zeyd’den şöyle dinlemiş:
Rasûlullah (sav) Arafat’tan yola çıktı, bir vadiye geldiğinde atından indi küçük abdest yaptı, sonra abdest aldı, ancak suyu her tarafa bolca ulaştırmadı. Ben kendisine,
“- Namaza” diye hatırlattım, fakat O,
“- Namaz ilerde” buyurdu. Tekrar atına bindi, Müzdelife’ye gelinde inip abdest aldı, bu sefer suyu organlarına iyice ulaştırdı, sonra namaz için kamet getirildi, akşam namazını kıldı. Sonra herkes devesini kendi mekânına ıhtırdı. Sonra yatsı için kamet getirildi ve yatsı namazını kıldı. Bu iki amazın arasında başka bir namaz kılmadı.
Bunu el-Buhârî es-Sahîh’de el-Ka’nebî’den, Müslim de Yahya b. Yahya’dan rivâyet etti.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
146325, BS009576
Hadis:
أَخْبَرَنَا أَبُو عَبْدِ اللَّهِ الْحَافِظُ وَأَبُو زَكَرِيَّا بْنُ أَبِى إِسْحَاقَ وَأَبُو بَكْرِ بْنُ الْحَسَنِ قَالُوا حَدَّثَنَا أَبُو الْعَبَّاسِ : مُحَمَّدُ بْنُ يَعْقُوبَ أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَبْدِ الْحَكَمِ أَخْبَرَنَا ابْنُ وَهْبٍ أَخْبَرَنِى مَالِكُ بْنُ أَنَسٍ ح وَأَخْبَرَنَا أَبُو الْحَسَنِ : عَلِىُّ بْنُ أَحْمَدَ بْنِ عَبْدَانَ أَخْبَرَنَا أَحْمَدُ بْنُ عُبَيْدٍ الصَّفَّارُ حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ إِسْحَاقُ الْقَاضِى حَدَّثَنَا الْقَعْنَبِىُّ فِيمَا قَرَأَ عَلَى مَالِكٍ ح وَأَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ الْحَافِظُ حَدَّثَنَا أَبُو عَبْدِ اللَّهِ : مُحَمَّدُ بْنُ يَعْقُوبَ إِمْلاَءً حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ مُحَمَّدِ بْنِ يَحْيَى حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ يَحْيَى قَالَ قَرَأْتُ عَلَى مَالِكٍ عَنْ مُوسَى بْنِ عُقْبَةَ عَنْ كُرَيْبٍ مَوْلَى ابْنِ عَبَّاسٍ عَنْ أُسَامَةَ بْنِ زَيْدٍ أَنَّهُ سَمِعَهُ يَقُولُ : دَفَعَ رَسُولُ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- مِنْ عَرَفَةَ حَتَّى إِذَا كَانَ بِالشِّعْبِ نَزَلَ فَبَالَ ثُمَّ تَوَضَّأَ وَلَمْ يُسْبِغِ الْوُضُوءَ فَقُلْتُ لَهُ : الصَّلاَةَ قَالَ :« الصَّلاَةُ أَمَامَكَ ». فَرَكِبَ فَلَمَّا جَاءَ الْمُزْدَلِفَةَ نَزَلَ فَتَوَضَّأَ فَأَسْبَغَ الْوُضُوءَ ثُمَّ أُقِيمَتِ الصَّلاَةُ فَصَلَّى الْمَغْرِبَ ثُمَّ أَنَاخَ كُلُّ إِنْسَانٍ بَعِيرَهُ فِى مَنْزِلِهِ ثُمَّ أُقِيمَتِ الْعِشَاءُ فَصَلاَّهَا وَلَمْ يُصَلِّ بَيْنَهُمَا شَيْئًا. رَوَاهُ الْبُخَارِىُّ فِى الصَّحِيحِ عَنِ الْقَعْنَبِىِّ وَرَوَاهُ مُسْلِمٌ عَنْ يَحْيَى بْنِ يَحْيَى.
Tercemesi:
Bize Ebû Abdullah el-Hafız ile Ebû Zekeriya b. Ebî İshak ve Ebû Bekir b. el-Hasan, onlara Ebû’l-Abbas Muhammed b. Yakub, ona Muhammed b. Abdullah b. Abdülhakem, ona İbn Vehb, ona Malik b. Enes rivayet etti. (T) Yine bize Ebû’l-Hasan Ali b. Ahmed b. Abdân, ona Ahmed b. Ubeyd es-Saffâr, ona İsmail b. İshak elKadî, ona da Malik’e okuduğu kitaptan naklen el-Kanebî rivayet etmiştir. (T) Yine bizeMuhammed b. Abdullah el-Hafız, ona imlâ yoluyla Ebû Abdullah Muhammed b. Yakub, ona Yahya b. Muhammed b. Yahya, ona Yahya b. Yahya şöyle rivayet etmiştir: Benim Malik’e okuduğum kitapta Malik, Musa b. Ukbe’den, o İbn Abbas’ın âzadlısı Küreyb’den, o da Üsâme b. Zeyd’den şöyle dinlemiş:
Rasûlullah (sav) Arafat’tan yola çıktı, bir vadiye geldiğinde atından indi küçük abdest yaptı, sonra abdest aldı, ancak suyu her tarafa bolca ulaştırmadı. Ben kendisine,
“- Namaza” diye hatırlattım, fakat O,
“- Namaz ilerde” buyurdu. Tekrar atına bindi, Müzdelife’ye gelinde inip abdest aldı, bu sefer suyu organlarına iyice ulaştırdı, sonra namaz için kamet getirildi, akşam namazını kıldı. Sonra herkes devesini kendi mekânına ıhtırdı. Sonra yatsı için kamet getirildi ve yatsı namazını kıldı. Bu iki amazın arasında başka bir namaz kılmadı.
Bunu el-Buhârî es-Sahîh’de el-Ka’nebî’den, Müslim de Yahya b. Yahya’dan rivâyet etti.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Beyhakî, Sünen-i Kebir, Hac 9576, 10/88
Senetler:
1. Üsame b. Zeyd el-Kelbî (Üsame b. Zeyd b. Harise)
2. Ebu Rişdîn Küreyb b. Ebu Müslim el-Kuraşî (Küreyb b. Ebu Müslim)
3. Ebu Muhammed Musa b. Ukbe el-Kuraşî (Musa b. Ukbe b. Ebu Ayyaş)
4. Ebu Abdullah Malik b. Enes el-Esbahî (Malik b. Enes b. Malik b. Ebu Amir)
6. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Mesleme el-Harisî (Abdullah b. Mesleme b. Ka'neb)
6. Ebu Zekeriyya Yahya b. Yahya en-Neysâbûrî (Yahya b. Yahya b. Bekir b. Abdurrahman)
7. İsmail b. İshak el-Kâdî (İsmail b. İshak b. İsmail b.Hammâd b. Zeyd b. Dirhem)
7. Yahya b. Muhammed ez-Zühlî (Yahya b. Muhammed b. Yahya b. Abdullah b. Halid)
8. Muhammed b. Yakub eş-Şeybânî (Muhammed b. Yakub b. Muhammed b. Yusuf)
8. Ahmed b. Ubeyd es-Saffâr (Ahmed b. Ubeyd b. İsmail)
9. Hakim en-Nîsâbûrî (Muhammed b. Abdullah b. Hamdûye b. Nu'aym b. el-Hakem)
9. Ali b. Ahmed eş-Şîrâzî (Ali b. Ahmed b. Abdân b. Muhammed b. el-Ferec b. Said)
Konular:
Abdest, eksiksiz almak gerekir
Abdest, Hz. Peygamber'in
Hac, Namaz, namazların cem'i/ Arafatta, Müzdelifede
Hac, namazların cem'i
Öneri Formu
Hadis Id, No:
132040, MŞ027055
Hadis:
حَدَّثَنَا غُنْدَرٌ ، عَنْ شُعْبَةَ ، عَنْ عَبْدِ اللهِ بْنِ أَبِي السَّفَرِ ، قَالَ : سَمِعْتُ أَبَا بَكْرِ بْنَ أَبِي مُوسَى يُحَدِّثُ عَنِ الْبَرَاءِ ، أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى الله عَلَيْهِ وَسَلَّمَ كَانَ إذَا اسْتَيْقَظَ قَالَ : الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي أَحْيَانَا بَعْدَ مَا أَمَاتَنَا وَإِلَيْهِ النُّشُورُ ، قَالَ شُعْبَةُ : هَذَا ، أَوْ نَحْوَ هَذَا وَإِذَا نَامَ قَالَ : اللَّهُمَّ بِاسْمِكَ أَحْيَا وَبِاسْمِكَ أَمُوتُ.
Tercemesi:
Bize Gunder (Muhammed b. Cafer), ona Şube (b. Haccac), ona Abdullah b. Ebu Sefer, ona Ebu Bekir b. Ebu Musa, ona da Bera b. Azib, Hz. Peygamber'in (sav) uykusundan uyandığında şöyle dua ettiğini haber vermiştir: "Öldükten sonra bizi dirilten ve dönüşün kendisine olduğu Allah'a hamdolsun."
Şube dedi ki; böyle ya da buna benzer bir şey söylerdi. Uyuyacağı zaman da şöyle derdi: Allahım senin adınla dirilir ve ölürüm (uyur ve uyanırım).
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Ebî Şeybe, Musannef-i İbn Ebû Şeybe, Edeb 27055, 13/500
Senetler:
1. Ebu Umare Bera b. Azib el-Ensarî (Bera b. Azib b. Haris b.Adî b. Cüşem)
2. Ebu Bekir b. Ebu Musa el-Eşarî (Amr b. Abdullah b. Kays)
3. Ebu Bekir Abdullah b. Ebu Sefer el-Hemdânî (Abdullah b. Said b. Yahmed)
4. Şube b. Haccâc el-Atekî (Şu'be b. Haccac b. Verd)
5. Gunder Muhammed b. Cafer el-Hüzelî (Muhammed b. Cafer el-Hüzeli)
Konular:
Adab, yatma-kalkma adabı
Öneri Formu
Hadis Id, No:
147697, BS010906
Hadis:
أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ الْحَافِظُ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ صَالِحِ بْنِ هَانِئٍ وَالْحَسَنُ بْنُ يَعْقُوبَ وَإِبْرَاهِيمُ بْنُ عِصْمَةَ قَالُوا حَدَّثَنَا السَّرِىُّ بْنُ خُزَيْمَةَ حَدَّثَنَا عُمَرُ بْنُ حَفْصِ بْنِ غِيَاثٍ حَدَّثَنَا أَبِى عَنْ أَبِى الْعُمَيْسِ أَخْبَرَنِى عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ قَيْسِ بْنِ مُحَمَّدِ بْنِ الأَشْعَثِ بْنِ قَيْسٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ جَدِّهِ قَالَ : اشْتَرَى الأَشْعَثُ رَقِيقًا مِنْ رَقِيقِ الْخُمُسِ مِنْ عَبْدِ اللَّهِ بِعِشْرِينَ أَلْفًا فَأَرْسَلَ عَبْدُ اللَّهِ إِلَيْهِ فِى ثَمَنِهِمْ فَقَالَ : إِنَّمَا أَخَذْتُهُمْ بِعَشَرَةِ آلاَفٍ فَقَالَ عَبْدُ اللَّهِ : فَاخْتَرْ رَجُلاً يَكُونَ بَيْنِى وَبَيْنَكَ فَقَالَ الأَشْعَثُ : أَنْتَ بَيْنِى وَبَيْنَ نَفْسِكَ قَالَ عَبْدُ اللَّهِ : فَإِنِّى سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- يَقُولُ :« إِذَا اخْتَلَفَ الْبَائِعَانِ وَلَيْسَ بَيْنَهُمَا بَيَّنَةٌ فَهُوَ مَا يَقُولُ رَبُّ السِّلْعَةِ أَوْ يَتَتَارَكَا ». رَوَاهُ أَبُو دَاوُدَ فِى كِتَابِ السُّنَنِ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ يَحْيَى عَنْ عُمَرَ بْنِ حَفْصٍ هَذَا إِسْنَادٌ حَسَنٌ مَوْصُولٌ وَقَدْ رُوِىَ مِنْ أَوْجُهٍ بِأَسَانِيدَ مَرَاسِيلَ إِذَا جُمِعَ بَيْنَهَا صَارَ الْحَدِيثُ بِذَلِكَ قَوِيًّا.
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Abdullah el-Hâfız, ona Muhammed b. Salih b. Hânî, el-Hasan b. Yakub ve İbrahim b. İsmet, onlara es-Sirrî b. Huzeyme, ona Ömer b. Hafs b. Ğıyâs, ona babası, ona Ebu el-Umeysî, ona Abdurrahman b. Kays b. Muhammed b. el-Eş'as b. Kays, ona babası ona da babası el-Eş'as b. Kays'ın dedesi rivayet ederek dedi:
el-Eş’as, Allah rasulüne ganimetten düşen beşte birlik pay içerisinde bulunan kölelerden birini yirmi bin karşılığında Abdullah'dan satın aldı. Abdullah, Eş’as’a kölelerin bedelini almak üzere birisini gönderdi. Bu sefer Eş’as: Ben onları on bine aldım, dedi. Bunun üzerine Abdullah: Benimle senin aranda hakemlik yapacak bir adam seç, dedi. El-Eş’as dedi ki: Benim ile kendin arasında sen hakem ol, dedi. Abdullah dedi ki: Ben Rasulullah’ı (sav) şöyle buyururken işittim: "Alışveriş yapan taraflar anlaşmazlığa düşüp, aralarında bir beyyine herhangi birisinin haklı olduğunu kanıtlayacak bir delil yoksa o zaman kabul edilen söz mal sahibinin sözüdür yahut da ikisi karşılıklı olarak alışverişi bozarlar.” Bu hadisi Ebu Davud Sünen'inde Muhammed b. Yahya'dan o da Ömer b. Hafs'dan rivayet etmiştir. İsnadı hasen mevsul'dür. Bu hadis, mürsel senetlerle çeşitli vecihlerde rivayet edilmiştir. Bütün bunlar bir araya getirildiğinde hadis sahihe dönüşmektedir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Beyhakî, Sünen-i Kebir, Buyû' 10906, 11/224
Senetler:
()
Konular:
Antlaşma, anlaşmalara dayalı ilişkiler
Köle, üzerinde tasarruf
Ticaret, peşin veya veresiye
Ticaret, ticari ilişkiler
Bize Ebû Abdullah el-Hafız ile Ebû Abdullah İshak b. Muhammed b. Yusuf es-Sûsî ve Ebû Saîd b. Ebî Amr rivâyet ettiler ve dediler ki: Bize Ebû'l-Abbas Muhammed b. Yakub, ona el-Abbas b. el-Velîd b. Mezyed, ona babası, ona el-Evzâî, ona el-Velîd b. Hişâm, ona Ma'dân b. Talha şöyle rivâyet etti:
Rasûlullah'ın (sav) azatlısı Sevbân'a (ra) dedim ki: "- Bana, Cenâb-ı Hakk'ın beni yararlandıracağı bir amel söyle!" Sustu, cevap vermedi. Sonra tekrar; "- Bana, Cenâb-ı Hakk'ın beni yararlandıracağı bir amel söyle!" dedim. Yi,ne sustu, cevap vermedi. Tekrar; "- Bana, Cenâb-ı Hakk'ın beni yararlandıracağı bir amel söyle!" dedim. Bu sefer, "Ben Rasûlullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu işittim" dedi: "Allah için secde eden bir kulu Cenâb-ı Hak bir derece yükseltir ve onun bir hatasını siler."
Ma'dân dedi ki: Sonra Ebû'd-Derdâ'ya (ra) rastladım, o da bana bu hadisin benzerini söyledi. Ma'dân b. Ebî Talha, yalnız es-Sûsî'nin rivâyetinde zikredilmektedir.
Bunu Müslim Sahîh'inde, el-Velîd b. Müslim'in el-Evzâî'den rivâyeti olarak zikretmektedir, bu rivâyette şu ilave de yer almaktadır: "Allah için secdeler yapmalısın!"
Öneri Formu
Hadis Id, No:
141399, BS004628
Hadis:
أَخْبَرَنَا أَبُو عَبْدِ اللَّهِ الْحَافِظُ وَأَبُو عَبْدِ اللَّهِ : إِسْحَاقُ بْنُ مُحَمَّدِ بْنِ يُوسُفَ السُّوسِىُّ وَأَبُو سَعِيدِ بْنُ أَبِى عَمِرٍو قَالُوا حَدَّثَنَا أَبُو الْعَبَّاسِ : مُحَمَّدُ بْنُ يَعْقُوبَ حَدَّثَنَا الْعَبَّاسُ بْنُ الْوَلِيدِ بْنِ مَزْيَدٍ أَخْبَرَنِى أَبِى حَدَّثَنِى الأَوْزَاعِىُّ حَدَّثَنَا الْوَلِيدُ بْنُ هِشَامٍ عَنْ مَعْدَانَ بْنِ طَلْحَةَ قَالَ قُلْتُ لِثَوْبَانَ مَوْلَى رَسُولِ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- : دُلَّنِى عَلَى عَمَلٍ يَنْفَعُنِى اللَّهُ بِهِ ، فَسَكَتَ عَنِّى ، قُلْتُ : دُلَّنِى عَلَى عَمَلٍ يَنْفَعُنِى اللَّهُ بِهِ ، فَسَكَتَ عَنِّى ، قُلْتُ : دُلَّنِى عَلَى عَمَلٍ يَنْفَعُنِى اللَّهُ بِهِ. فَقَالَ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- يَقُولُ :« مَا مِنْ عَبْدٍ يَسْجُدُ لِلَّهِ سَجْدَةً إِلاَّ رَفَعَهُ اللَّهُ بِهَا دَرَجَةً ، وَحَطَّ عَنْهُ بِهَا خَطِيئَةً ».قَالَ مَعْدَانُ : ثُمَّ لَقِيتُ أَبَا الدَّرْدَاءِ فَحَدَّثَنِى مِثْلَ ذَلِكَ. وَفِى رِوَايَةِ السُّوسِىِّ وَحْدَهُ مَعْدَانُ بْنُ أَبِى طَلْحَةَ. أَخْرَجَهُ مُسْلِمٌ فِى الصَّحِيحِ مِنْ حَدِيثِ الْوَلِيدِ بْنِ مُسْلِمٍ عَنِ الأَوْزَاعِىِّ وَزَادَ فِيهِ :« عَلَيْكَ بِالسُّجُودِ لِلَّهِ ».
Tercemesi:
Bize Ebû Abdullah el-Hafız ile Ebû Abdullah İshak b. Muhammed b. Yusuf es-Sûsî ve Ebû Saîd b. Ebî Amr rivâyet ettiler ve dediler ki: Bize Ebû'l-Abbas Muhammed b. Yakub, ona el-Abbas b. el-Velîd b. Mezyed, ona babası, ona el-Evzâî, ona el-Velîd b. Hişâm, ona Ma'dân b. Talha şöyle rivâyet etti:
Rasûlullah'ın (sav) azatlısı Sevbân'a (ra) dedim ki: "- Bana, Cenâb-ı Hakk'ın beni yararlandıracağı bir amel söyle!" Sustu, cevap vermedi. Sonra tekrar; "- Bana, Cenâb-ı Hakk'ın beni yararlandıracağı bir amel söyle!" dedim. Yi,ne sustu, cevap vermedi. Tekrar; "- Bana, Cenâb-ı Hakk'ın beni yararlandıracağı bir amel söyle!" dedim. Bu sefer, "Ben Rasûlullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu işittim" dedi: "Allah için secde eden bir kulu Cenâb-ı Hak bir derece yükseltir ve onun bir hatasını siler."
Ma'dân dedi ki: Sonra Ebû'd-Derdâ'ya (ra) rastladım, o da bana bu hadisin benzerini söyledi. Ma'dân b. Ebî Talha, yalnız es-Sûsî'nin rivâyetinde zikredilmektedir.
Bunu Müslim Sahîh'inde, el-Velîd b. Müslim'in el-Evzâî'den rivâyeti olarak zikretmektedir, bu rivâyette şu ilave de yer almaktadır: "Allah için secdeler yapmalısın!"
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Beyhakî, Sünen-i Kebir, Salât 4628, 5/298
Senetler:
1. Ebu Abdullah Sevban Mevla Rasulullah (Sevban b. Bücdüd)
2. Ma'dan b. Ebu Talha el-Ya'merî (Ma'dan b. Ebu Talha)
3. Velid b. Hişam el-Kuraşi (Velid b. Hişam b. Muaviye b. Hişam b. Ukbe b. Ebi Muayt)
4. Ebu Amr Abdurrahman b. Amr el-Evzaî (Abdurrahman b. Amr b. Yahmed)
5. Velid b. Mezyed el-Uzri (Velid b. Mezyed b. Yezid)
6. Abbas b. Velid el-Uzri (Abbas b. Velid b. Mezyed b. Yezid)
7. Muhammed b. Yakub el-Ümevî (Muhammed b. Yakub b. Yusuf b. Ma'kil b. Sinan b. Abdullah)
8. Ebu Said Muhammed b. Musa b. Şazan (Muhammed b. Musa b. Fadl b. Şâzân)
Konular:
Abdest, abdest ve namaza teşvik
Secde, secdenin fazileti
أخبرنا عبد الرزاق عن معمر عن إسماعيل بن أمية قال رجل : وأوصني يا رسول الله ! قال : لا تشرك بالله شيئا وإن حرقت أو نصفت ، قال : زدني يا رسول الله ! قال : بر والديك ، ولا ترفع عندهما صوتك ، وإن أمراك أن تخرج من دنياك فاخرج لهما ، قال : زدني يا رسول الله ! قال : لا تشرب الخمر فإنها مفتاح كل شر ، قال : زدني يارسول الله ! قال : أدب أهلك ، وأنفق عليهم من طولك ، ولا ترفع عنهم عصاك ، أخفهم في ذات الله. قال معمر : يعني بالعصا اللسان بقول بعضهم.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
88401, MA020122
Hadis:
أخبرنا عبد الرزاق عن معمر عن إسماعيل بن أمية قال رجل : وأوصني يا رسول الله ! قال : لا تشرك بالله شيئا وإن حرقت أو نصفت ، قال : زدني يا رسول الله ! قال : بر والديك ، ولا ترفع عندهما صوتك ، وإن أمراك أن تخرج من دنياك فاخرج لهما ، قال : زدني يا رسول الله ! قال : لا تشرب الخمر فإنها مفتاح كل شر ، قال : زدني يارسول الله ! قال : أدب أهلك ، وأنفق عليهم من طولك ، ولا ترفع عنهم عصاك ، أخفهم في ذات الله. قال معمر : يعني بالعصا اللسان بقول بعضهم.
Tercemesi:
Bize Abdürrezzak (b. Hemmam), ona Mamer (b. Raşid), ona İsmail b. Ümeyye şöyle haber vermiştir: Bir adam Hz. Peyamber'e (sav) Ey Allah'ın Rasulü! Bana tavsiye de bulun dedi: Hz. Peygamber (sav) 'Yakılsan da ortadan ikiye ayrılsan da hiçbir şeyi Allah'a ortak koşma' buyurdu. Adam yine tavsiye de bulun deyince bu sefer, 'Anne ve babana iyi davran, o ikisinin yanında sesini yükseltme. Eğer sana kendi dünyandan çıkmanı emrederlerse onların sözünden çık.' Adam yine bana tavsiye de bulun dedi. Hz. Peygamber (sav), şöyle devam etti: 'İçki içme. Çünkü içki bütün kötülüklerin anahtarıdır.' Adam tekrar bana tavsiyede bulunmaya devam et dedi. Hz. Peygamber (sav) de şöyle buyurdu: Aileni terbiye et. Onlara elinde olan bütün imkanlarınla infak et. Onlara bir fiske bile vurma (asânı onlara kaldırma). Allah'ın zatından onları gizle. Mamer bunu şöyle açıklamıştır: Onlara söz söyleyerek dilinle terbiye et.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Abdürrezzak b. Hemmam, Musannef, Câmi' 20122, 11/132
Senetler:
1. Racül (Racül)
2. İsmail b. Ümeyye el-Emevî (İsmail b. Ümeyye b. Amr b. Said b. Âs)
3. Ebu Urve Mamer b. Raşid el-Ezdî (Mamer b. Râşid)
Konular:
Aile, ailede erkeğin hak ve sorumlulukları
Aile, Eşler, Birbirlerine Karşı Yükümlülükleri
Geçim, ailenin geçimini sağlamak, başkasına el açmamak
Hz. Peygamber, tavsiyeleri
İçki, haramlığı
İçki, yasaklanmasının hikmeti
İyilik, Anne-Baba, anne-babaya iyilik
Kadın, değeri ve konumu
Kadın, hak ve sorumlulukları
Kadın, Şiddet, kadına şiddet uygulamak, dövmek
KTB, ADAB
Şirk, şirk koşmak
Öneri Formu
Hadis Id, No:
113043, MŞ016605
Hadis:
حَدَّثَنَا يَزِيدُ بْنُ هَارُونَ , قَالَ : أَخْبَرَنَا حَمَّادُ بْنُ سَلَمَةَ , عَنْ عَبْدِ الْكَرِيمِ , عَنْ عَبْدِ اللهِ بْنِ عُبَيْدِ بْنِ عُمَيْرٍ , عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ ، قَالَ : جَاءَ رَجُلٌ إلَى النَّبِيِّ صَلَّى الله عَلَيْهِ وَسَلَّمَ , فَقَالَ : إنَّ عِنْدِي امْرَأَةً أَحَبُّ النَّاسِ إلَيَّ ، وَإِنَّهَا لاَ تَمْنَعُ يَدَ لاَمِسٍ ، قَالَ : طَلِّقْهَا قَالَ : لاَ أَصْبِرُ عَنْهَا ، قَالَ : فَاسْتَمْتِعْ بِهَا.
Tercemesi:
Bize Yezid b. Harun, ona Hammad b. Seleme, ona Abdülkerim, ona Abdullah b. Ubeyd b. Umeyr, ona İbn Abbas şöyle rivayet etmiştir:
"Bir adam Hz. Peygamber’e (sav) geldi ve:
"- Nikahımda çok sevdiğim bir kadın var ancak kendisine dokunan (uzanan) hiçbir ele engel olmuyor” dedi. Hz. Peygamber de:
"- Boşa onu!” dedi. Bu sefer adam: "- Ondan ayrı kalmaya sabredemem." dedi.
O zaman Rasûlullah:
"- Ondan faydalan!” buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Ebî Şeybe, Musannef-i İbn Ebû Şeybe, Nikah 16605, 9/123
Senetler:
1. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Abdullah b. Ubeydullah el-Kuraşî (Abdullah b. Ubeydullah b. Ömer b. Hattab)
Konular:
Öneri Formu
Hadis Id, No:
140164, BS003392
Hadis:
أَخْبَرَنَا أَبُو عَبْدِ اللَّهِ الْحَافِظُ أَخْبَرَنَا أَبُو النَّضْرِ : مُحَمَّدُ بْنُ مُحَمَّدِ بْنِ يُوسُفَ الْفَقِيهُ حَدَّثَنَا ابْنُ رَجَاءٍ يَعْنِى أَبَا بَكْرٍ : مُحَمَّدَ بْنَ مُحَمَّدِ بْنِ رَجَاءِ السِّنْدِىِّ حَدَّثَنَا هَارُونُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ حَدَّثَنَا عَبْدُ الصَّمَدِ بْنُ عَبْدِ الْوَارِثِ حَدَّثَنِى أَبِى حَدَّثَنِى كَثِيرُ بْنُ شِنْظِيرٍ حَدَّثَنَا عَطَاءٌ عَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ : أَرْسَلَنِى رَسُولُ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- فِى حَاجَةٍ ، فَانْطَلَقْتُ ثُمَّ رَجَعْتُ وَقَدْ قَضَيْتُهَا ، فَأَتَيْتُ النَّبِىَّ -صلى الله عليه وسلم- فَسَلَّمْتُ عَلَيْهِ فَلَمْ يَرُدَّ عَلَىَّ ، فَوَقَعَ فِى قَلْبِى مَا اللَّهُ أَعْلَمُ بِهِ ، فَقُلْتُ فِى نَفْسِى : لَعَلَّ رَسُولَ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- وَجَدَ عَلَىَّ أَنِّى أَبْطَأْتُ عَلَيْهِ ، ثُمَّ سَلَّمْتُ عَلَيْهِ فَلَمْ يَرُدَّ عَلَىَّ ، فَوَقَعَ فِى نَفْسِى أَشَدُّ مِنَ الْمَرَّةِ الأُولَى ، ثُمَّ سَلَّمْتُ عَلَيْهِ فَرَدَّ عَلَىَّ فَقَالَ :« أَمَا إِنَّهُ لَمْ يَمْنَعْنِى أَنْ أَرُدَّ عَلَيْكَ إِلاَّ أَنِّى كُنْتُ أُصَلِّى ». وَكَانَ عَلَى رَاحِلَتِهِ مُتَوَجِّهًا لِغَيْرِ الْقِبْلَةِ. رَوَاهُ الْبُخَارِىُّ فِى الصَّحِيحِ عَنْ أَبِى مَعْمَرٍ عَنْ عَبْدِ الْوَارِثِ وَأَخْرَجَهُ مُسْلِمٌ مِنْ وَجْهٍ آخَرَ عَنْ عَبْدِ الْوَارِثِ.
Tercemesi:
Bize Ebû Abdullah el-Hâfız, ona Ebu’n-Nadr Muhammed b. Muhammed b. Yûsuf el-Fakîh, ona İbn Recâ’ yani Ebû Bekir Muhammed b. Muhammed b. Recâ’ es-Sindî, ona Hârun b. Abdullah, ona Abdussamed b. Abdülvâris, ona Babam, ona Kesîr b. Şınzîr, ona da Atâ’, Câbir b. Abdullah (r.a)’ın şöyle dediğini rivayet etti: “Resûlüllah (s.a.v.) bir ihtiyacı hakkında beni gönderdi. Fırladım gittim ve ihtiyacı görmüş olarak da döndüm. Akabinde Resûlüllah (s.a.v.)’e vardım geldim ve selam verdim, selamımı almadı. Kalbime Allah’ın en iyi bildiği şey düştü, yani üzüldüm ve içimden dedim ki: Herhalde Resûlüllah (s.a.v.) ihtiyacı gidermede gecikme yaptım veya ağır davrandım diye bana kızdı. Tekrar selam verdiğimde selamımı yine almadı. Bu sefer içime ilkinden daha şiddetli bir hüzün çöktü. (Üçüncü kez tekraren) Selam verince (bu sefer) selamımı aldı. Ve şunu dedi: “Selamına karşılık vermeme mani olan tek şey, namaz kılıyor olmamdan başka bir şey değildi”.
Resûlüllah (s.a.v.) bineği üzerinde kıble dışında bir istikamete doğru müteveccihti, yönelmiş vaziyetteydi (Râvi’nin sözü).
Buhârî bu hadisi Sahih’te Ebû Ma’mer’den, o da Abdulvâris’ten rivayet etti.
Müslim de bir diğer tarikle bu hadisi Abdülvâris’ten rivayet etmiştir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Beyhakî, Sünen-i Kebir, Salât 3392, 4/268
Senetler:
1. Cabir b. Abdullah el-Ensârî (Cabir b. Abdullah b. Amr b. Haram b. Salebe)
2. Ebu Muhammed Ata b. Ebu Rabah el-Kuraşî (Ata b. Eslem)
3. Ebu Kurra Kesir b. Şınzîr el-Mâzinî (Kesir b. Şınzîr)
4. Ebu Ubeyde Abdulvâris b. Saîd el-Anberî (Abdulvâris b. Saîd b. Zekvân)
5. Ebu Sehl Abdussamed b. Abdulvâris et-Temimî (Abdussamed b. Abdulvâris b. Saîd b. Zekvân)
6. Harun b. Abdullah el-Bezzâz (Harun b. Abdullah b. Mervan)
7. Ebu Bekir Muhammed b. Muhammed el-İsferainî (Muhammed b. Muhammed b. Racâ b. Sindi)
8. Ebu Nadr Muhammed b. Muhammed et-Tûsî (Muhammed b. Muhammed b. Yusuf b. Haccac)
9. Hakim en-Nîsâbûrî (Muhammed b. Abdullah b. Hamdûye b. Nu'aym b. el-Hakem)
Konular:
KTB, KIBLE
KTB, SELAM
Namaz, binek üzerinde kılınan namazda kıble
Namaz, binek üzerinde nafile namaz kılarken kıble dışında bir yöne dönmek
Namaz, namazda konuşmak
Selam, karşılık verilmeyecek durumlar
Selam, namaz kılana
Öneri Formu
Hadis Id, No:
148697, BS011855
Hadis:
أَخْبَرَنَا أَبُو سَعِيدِ بْنُ أَبِى عَمْرٍو حَدَّثَنَا أَبُو مُحَمَّدٍ الْمُزَنِىُّ أَخْبَرَنَا عَلِىُّ بْنُ مُحَمَّدِ بْنِ عِيسَى حَدَّثَنَا أَبُو الْيَمَانِ أَخْبَرَنَا شُعَيْبٌ عَنِ الزُّهْرِىِّ قَالَ كَانَ سَعِيدُ بْنُ الْمُسَيَّبِ يَقُولُ : لَيْسَ بِاسْتِكْرَاءِ الأَرْضِ بِالذَّهَبِ وَالْوَرِقِ بَأْسٌ وَقَدْ بَلَغَنَا أَنَّ رَافِعَ بْنَ خَدِيجٍ كَانَ يُحَدِّثُ أَنَّ عَمَّيْهِ وَكَانَا قَدْ شَهِدَا بَدْرًا يُحَدِّثَانِ : أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- نَهَى عَنْ كِرَاءِ الأَرْضِ فَلِذَلِكَ مِنْ حَدِيثِ رَافِعِ بْنِ خَدِيجٍ كَانَ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ عُمَرَ يَتْرُكُ كِرَاءَ أَرْضِهِ فَلَمْ يَكُنْ يُكْرِيهَا لاَ بِذَهَبٍ وَلاَ بِوَرِقٍ وَلاَ بِشَىْءٍ فَأَخَذَ بِذَلِكَ مِنْ فُتْيَا رَافِعٍ أُنَاسٌ وَتَرَكَهُ آخَرُونَ. {ت} فَأَمَّا الْمُعَامَلَةُ عَلَى الشَّطْرِ أَوِ الثُّلُثَيْنِ أَوْ مَا اصْطَلَحُوا عَلَيْهِ مِنْ ذَلِكَ فَقَدْ بَلَغَنَا : أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- قَدْ كَانَ عَامَلَ يَهُودَ خَيْبَرَ حِينَ أَفَاءَ اللَّهُ عَلَى الْمُسْلِمِينَ عَلَى الشَّطْرِ وَذَلِكَ أَطْيَبُ أَمْرِ الأَرْضِ وَأَحَلُّهُ. {ق} قَالَ الشَّيْخُ : وَمَنْ قَالَ بِالأَوَّلِ أَجَابَ عَنْ هَذَا وَزَعَمَ أَنَّ مَا ثَبَتَ عَنِ النَّبِىِّ -صلى الله عليه وسلم- فَلاَ حُجَّةَ فِى قَوْلِ أَحَدٍ دُونَهُ وَحَدِيثُ رَافِعٍ حَدِيثٌ ثَابِتٌ وَفِيهِ دَلِيلٌ عَلَى نَهْيِهِ عَنِ الْمُعَامَلَةِ عَلَيْهَا بِبَعْضِ مَا يَخْرُجُ مِنْهَا إِلاَّ أَنَّهُ أَسْنَدَهُ عَنْ بَعْضِ عُمُومَتِهِ مَرَّةً وَأَرْسَلَهُ أُخْرَى وَاسْتَقْصَى فِى رِوَايَتِهِ مَرَّةً وَاخْتَصَرَهَا أُخْرَى وَتَابَعَهُ عَلَى رِوَايَتِهِ جَابِرُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ وَغَيْرُهُ كَمَا قَدَّمْنَا ذِكْرُهُ وَحَدِيثُ الْمُعَامَلَةِ بِشَطْرِ مَا يَخْرُجُ مِنْ خَيْبَرَ مِنْ ثَمَرٍ أَوْ زَرْعٍ مَقُولٌ بِهِ إِذَا كَانَ الزَّرْعُ بَيْنَ ظَهْرَانَىِ النَّخْلِ وَفِى ذَلِكَ جَمْعٌ بَيْنَ الأَخْبَارِ الْوَارِدَةِ فِيهِ وَبِاللَّهِ التَّوْفِيقُ وَاللَّهُ أَعْلَمُ.
Tercemesi:
Bize Ebu Said b. Ebu Amr, ona Ebu Muhammed el-Müzenî, ona Ali b. Muhammed b. İsa, ona Ebu el-Yemen, ona Şuayb ona da ez-Zührî rivayet etti ki Said b. el-Müseyyeb şöyle söylerdi:
Altın ve gümüş karşılığında arazi kiralamakta bir sakınca yoktur. Bize rivayet edildiğine göre Rafi b. Hadîc, Bedir savaşına katılan iki amcasının şöyle rivayet ettiğini söylemiştir: Rasûlullah (s.a.v) arazi kiralamayı yasaklamıştı. Bu, Rafi b. Hadîc hadislerindendir. Abdullah b. Mübarek arazisini kiralamayı terk etmişti ve arazisini ne altın ne gümüş ne de başka her hangi bir şey karşılığında kiraya vermiyordu. Dolayısıyla bazı insanlar Râfi'nin fetvasına uyarken diğerleri terk etti. (T) Mahsülün yarısı, üçte biri veya onların bu hususta adet edindikleri uygulamaya gelince, bu konuda bize şöyle bir haber ulaşmıştır: Allah (cc) Müslümanlara ganimet nasip ettiğinde, Hz. Peygamber (sav), Hayber Yahudilerine karşı yarı yarıya paylaşma uygulamasını yapmıştı ki bu uygulama arazi meselesindeki en güzel ve en uygun muameledir. (K) Beyhakî şöyle demiştir: Şayet bir kimse ilk görüşü savunursa ve Hz. Peygamber'den (sav) sadır olduğunu iddia ederse, bu konuda onun sözünden başka bir delil bulamaz. Çünkü Râfi'nin hadisi sağlamdır ve Hz. Peygamberin çıkan mahsulün bir kısmı karşılığında arazi kiralama muamelesini yasakladığına dair bazı deliller vardır. Ancak Râfi bir defasında amcalarının bazısını isnatta bulunmuş fakat diğerinde mürsel olarak nakletmiş, bir sefer rivayeti hakkında derinlemesine bilgi vermiş, diğerinde ise muhtasar tutmuştur ve daha önce bahsettiğimiz üzere rivayetini Câbir b. Abdullah ve diğer başkalarına dayandırmıştır. Hayberden çıkan meyvelerin ve ziraatin yarıya bölünmesi şeklindeki uygulama hadisi makbuldür, şayet ziraat hurma bahçeleri arasında yapıldıysa. Bu konuda varit olan haberler arasında birlik vardır. Başarı Allah'tandır, doğrusunu Allah bilir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Beyhakî, Sünen-i Kebir, Müzâra'a 11855, 12/178
Senetler:
()
Konular:
Arazi, ekilmek üzere kiraya verilmesi
Arazi, kullanmadığını başkasına vermek
Arazi, mülkiyet hukuku
Sünnet, Abdullah b. Ömer'in uygulamaları
Ticaret, arazi kiralama
Ticaret, Kiralama-İcare, tarla vs.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
149947, BS13063
Hadis:
أَخْبَرَنَا أَبُو الْحَسَنِ : عَلِىُّ بْنُ مُحَمَّدٍ الْمُقْرِئُ أَخْبَرَنَا الْحَسَنُ بْنُ مُحَمَّدِ بْنِ إِسْحَاقَ حَدَّثَنَا يُوسُفُ بْنُ يَعْقُوبَ حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ زَيْدٍ عَنْ بُدَيْلِ بْنِ مَيْسَرَةَ وَخَالِدٍ وَالزُّبَيْرِ بْنِ الْخِرِّيتِ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ شَقِيقٍ عَنْ رَجُلٍ مِنْ بَلْقَيْنَ قَالَ : أَتَيْتُ النَّبِىَّ -صلى الله عليه وسلم- وَهُوَ بِوَادِى الْقُرَى وَهُوَ يَعْرِضُ فَرَسًا فَقُلْتُ : يَا رَسُولَ اللَّهِ بِمَا أُمِرْتَ؟ قَالَ :« أُمِرْتُ أَنْ أُقَاتِلَ النَّاسَ حَتَّى يَقُولُوا لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ وَأَنِّى رَسُولُ اللَّهِ فَإِذَا قَالُوهَا عَصَمُوا مِنِّى دِمَاءَهُمْ وَأَمْوَالَهُمْ إِلاَّ بِحَقِّهَا وَحِسَابُهُمْ عَلَى اللَّهِ ». قُلْتُ : يَا رَسُولَ اللَّهِ فَمَنْ هَؤُلاَءِ الَّذِينَ تُقَاتِلُ؟ قَالَ :« هَؤُلاَءِ الْيَهُودُ الْمَغْضُوبُ عَلَيْهِمْ وَهَؤُلاَءِ النَّصَارَى الضَّالُّونَ ». قُلْتُ : فَمَا تَقُولُ فِى الْغَنِيمَةِ؟ قَالَ :« لِلَّهِ خُمُسُهَا وَأَرْبَعَةُ أَخْمَاسٍ لِلْجَيْشِ ». قُلْتُ : فَمَا أَحَدٌ أَوْلَى بِهِ مِنْ أَحَدٍ؟ قَالَ :« لاَ وَلاَ السَّهْمُ تَسْتَخْرِجُهُ مِنْ جَنْبِكَ أَحَقُّ بِهِ مِنْ أَخِيكَ الْمُسْلِمِ ».
Tercemesi:
Bize Ebu'l-Hüseyin Ali b. Muhammed el-Mukrî, ona Hasan b. Muhammed b. İshak, ona Yusuf b. Yakub, ona Müsedded (b. Müserhed), ona Hammad b. Zeyd, ona Büdeyl b. Meysere, Halid (el-Hazzâ) ve Zübeyr b. Hirrît, onlara Abdullah b. Şakîk ona da Belkayn'dan (Esed oğullarına bağlı Kayn oğullarından Benî Kayn ) bir adam şöyle haber vermiştir: Hz. Peygamber (sav) çölde bir köydeyken onun yanına geldim. O esnada atları teftiş ediyordu. Ona dedim ki: Ey Allah'ın Rasulü! Ne ile emrolundun? Şöyle dedi: "Ben insanlarla onlar Allah'tan başka ilah yoktur deyinceye ve benim Allah'ın Rasulü olduğumu söyleyinceye kadar savaşmakla emrolundum. Bunları söylerlerse kanlarını ve mallarını benden korumuş olurlar. Allah (kısas gibi) Allah'ın hakkı başka. Hesapları da Allah'a aittir." Ben de dedim ki; ey Allah'ın Rasulü! bu savaşacakların kimlerdir? Şöyle buyurdu: "Onlar gazaba uğramış Yahudiler ve yoldan çıkmış Hristiyanlardır." Ben bu sefer; Ganimetler konusunda ne buyurursunuz? dedim. Şöyle dedi: "Ganimetlerin beşte biri Allah'ındır. Beşte dördü ise askerlerindir." Ben tekrar, ganimet konusunda hiç kimse başkasından daha öncelikli değil midir? diye sorunca şöyle buyurdu: "Hayır, hatta savaş esnasında senin yanına atılan ve yerinden çıkarıp getirdiğin oka bile Müslüman kardeşinden daha hak sahibi değilsin."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Beyhakî, Sünen-i Kebir, Kasmu'l-Fey'i ve'l-Ganime 13063, 13/246
Senetler:
1. Mübhem Ravi (Mübhem)
2. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Şakik el-Ukayli (Abdullah b. Şakik)
3. Ebu Menâzil Halid el-Hazzâ (Halid b. Mihran)
3. Zübeyr b. Hirrît el-Basri (Zübeyr b. Hırrit)
3. Büdeyl b. Meysere el-Ukaylî (Büdeyl b. Meysere)
4. Ebu İsmail Hammad b. Zeyd el-Ezdî (Hammad b. Zeyd b. Dirhem)
5. Müsedded b. Müserhed el-Esedî (Müsedded b. Müserhed b. Müserbel b. Şerik)
6. Yusuf b. Yakub el-Kâdı (Yusuf b. Yakub b. İsmail b. Hammad b. Zeyd)
7. Hasan b. Muhammed el-Ezherî (Hasan b. Muhammed b. İshak b. İbrahim b. Ezher)
8. Ali b. Muhammed el-Mukrî (Ali b. Muhammed b. Ali b. Humeyd)
Konular:
Cihad, kelime-i tevhid getirenin öldürülmeyeceği
Ehl-i kitap
Ehl-i Kitap, Hz. Peygamber ve yahudiler
Ganimet, beşte bir hisse
Ganimet, Humus, ganimetin beşte biri
Hz. Peygamber, ayetleri tefsiri
Savaş, dini koruma bilinci
Savaş, ilan etme ve savaş hukuku