1720 Kayıt Bulundu.
Bize Matar b. Fadl, ona Yezid b. Harun, ona Abdullah b. Avn, ona Enes b. Sirin, ona da Enes b. Malik şöyle demiştir:
Ebu Talha'nın bir çocuğu hastalandı. Ebu Talha gittikten sonra da çocuk vefat etti. Ebu Talha eve döndü ve "oğlum nasıl" diye sordu. (Hanımı) Ümmü Süleym "Eskisinden çok daha iyi" dedi. Ümmü Süleym ona akşam yemeği hazırladı ve Ebu Talha yemeği yedi. Sonrasında Ümmü Süleym ile cinsî münasebette bulundu. Münasebetleri bitince Ümmü Süleym: "Haydi çocuğu defnet" dedi. Sabah olunca Ebu Talha doğrudan Rasulullah'a (sav) geldi ve durumu O'na anlattı. Hz. Peygamber (sav) "Gece münasebette bulundunuz mu?" dedi. O "evet" deyince, "Ey Allah'ım (bu gecelerini) onlara bereketli kıl." diye dua etti. Ümmü Süleym bir erkek çocuk doğurdu. Ebu Talha bana "Onu dikkatli bir şekilde Rasulullah'a (sav) götür" dedi. (Enes b. Mâlik) çocuğu Hz. Peygamber'e (sav) götürdü. Ümmü Süleym onunla birlikte biraz da hurma göndermişti. Rasulullah (sav) bebeği aldı ve "beraberinde bir şey var mı?" dedi. Oradakiler "evet hurma var" dediler. Rasulullah (sav) hurmaları aldı ve onları ağzında biraz çiğnedi. Sonra ağzından çıkardı ve bebeğin ağzına koydu. Ona tahnik yaptı ve ismini Abdullah koydu.
Bize bu hadisi ayrıca Muhammed b. Müsennâ, ona İbn Ebu Âdiyy, ona İbn Avn, ona Muhammed, ona da Enes b. Malik nakletti.
Açıklama: Tahnik: “ağızda yumuşatılan hurmanın veya bal gibi tatlı bir maddenin yeni doğmuş ve henüz süt emmeye başlamamış bebeğin damağına sürülmesi” demektir. Tahnîk uygulamasıyla çocuğun ruh ve beden açısından sağlıklı olması hedeflenmekte, duasından bereket umulan sâlih bir kul tarafından karakter eğitiminin ilk adımı atılan çocuğun midesine de ilk defa helâl ve tatlı bir besinin girmesi arzulanmaktadır. Tahnîk yapan kimse erkek veya kadın olabilir, ancak onun sâlih ve nezih bir kişi olmasına ve hastalıklı bulunmamasına dikkat edilmelidir. (Zekeriya Güler, "Tahnik" DİA İstanbul 2010;39:416)
Bana Yahya b. Bükeyr, ona Leys, ona Ukayl, ona İbn Şihab, ona da Mahmud b. Rabi el-Ensarî şöyle rivayet etmiştir:
Nebi’nin (sav) ashabından ve Ensar arasından Bedir’de hazır bulunanlardan birisi olan İtbân b. Malik Rasulullah’a (sav) gitti ve “Ey Allah’ın Rasulü, artık gözlerim iyi görmüyor, kavmime de ben namaz kıldırıyorum, yağmur yağdığı ve benimle onlar arasındaki vadide seller aktığı zaman onların mescidine varıp onlara namaz kıldıramıyorum. Bu sebeple ey Allah’ın Rasulü, arzu ederim ki sen gelip evimde namaz kılasın ben de orayı namazgâh edineyim” dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav) "İnşallah yapacağım" buyurdu. İtbân der ki: Ertesi günü sabah, Rasulullah (sav) ve Ebu Bekir es-Sıddık güneşin yükseldiği bir vakitte geldiler, Rasulullah (sav) izin istedi. Ben de içeri girmesi için izin verdim. Oturmadan evin içine girdi sonra "Evinin neresinde namaz kılmamı arzu edersin" buyurdu. (İtbân) der ki: Ben ona evin bir tarafını işaret ettim, Rasulullah (sav) kalkıp tekbir aldı, biz de onun arkasında saf tuttuk ve (bize) iki rekât namaz kıldırdıktan sonra selam verdi. (İtbân devamla) der ki: Biz de kendisi için hazırlamış olduğumuz hazîr denilen bir yemek için onu alıkoyduk. Hane halkından bir takım kimseler de gelip etrafımıza toplandı ve evde çok sayıda adam bir araya geldi. İçlerinden birisi “Malik b. Duhşum nerede?” dedi. Bir diğeri “O münafık birisidir, Allah’ı ve Rasulü’nü sevmez” dedi. Rasulullah (sav) "Böyle deme, sen onun Allah’ın rızasını arzulayarak Lâ ilâhe illallah dediğini görmüyor musun?" buyurdu. Adam “Allah ve Rasulü elbette en iyi bilir” dedi. (İtbân) der ki: Biz “Onun teveccüh ve samimiyetinin münafıklara olduğunu görüyoruz” dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav) "Allah’ın rızasını isteyerek Lâ ilâhe illallah diyen kimseye Allah cehennem ateşini haram kılmıştır" buyurdu.
İbn Şihab der ki: Daha sonra ben Mahmud'un bu rivayetini Salim oğullarının ileri gelenlerinden birisi olan Husayn b. Muhammed el-Ensarî’ye sordum, o da, bu rivayetini tasdik etti.
Açıklama: Aşağıdaki tarik muallaktır. Buhari ile Osman b. Heysem arasında inkıta' vardır.