Öneri Formu
Hadis Id, No:
8499, M002842
Hadis:
حَدَّثَنَا سَعِيدُ بْنُ مَنْصُورٍ وَأَبُو كَامِلٍ جَمِيعًا عَنْ أَبِى عَوَانَةَ - قَالَ سَعِيدٌ حَدَّثَنَا أَبُو عَوَانَةَ - عَنْ إِبْرَاهِيمَ بْنِ مُحَمَّدِ بْنِ الْمُنْتَشِرِ عَنْ أَبِيهِ قَالَ "سَأَلْتُ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عُمَرَ - رضى الله عنهما - عَنِ الرَّجُلِ يَتَطَيَّبُ ثُمَّ يُصْبِحُ مُحْرِمًا فَقَالَ مَا أُحِبُّ أَنْ أُصْبِحَ مُحْرِمًا أَنْضَخُ طِيبًا لأَنْ أَطَّلِىَ بِقَطِرَانٍ أَحَبُّ إِلَىَّ مِنْ أَنْ أَفْعَلَ ذَلِكَ. فَدَخَلْتُ عَلَى عَائِشَةَ - رضى الله عنها - فَأَخْبَرْتُهَا أَنَّ ابْنَ عُمَرَ قَالَ مَا أُحِبُّ أَنْ أُصْبِحَ مُحْرِمًا أَنْضَخُ طِيبًا لأَنْ أَطَّلِىَ بِقَطِرَانٍ أَحَبُّ إِلَىَّ مِنْ أَنْ أَفْعَلَ ذَلِكَ. فَقَالَتْ عَائِشَةُ أَنَا طَيَّبْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم عِنْدَ إِحْرَامِهِ ثُمَّ طَافَ فِى نِسَائِهِ ثُمَّ أَصْبَحَ مُحْرِمًا."
Tercemesi:
Bize Said b. Mansur ve Ebu Kamil, onlara Ebu Avane, ona İbrahim b. Muhammed b. Münteşir, ona da babasının şöyle dediğini rivayet etti: "Abdullah b. Ömer'e (ra) hoş koku süründükten sonra ihramlı olarak sabahlayan kişinin durumunu sordum. O; ben hoş kokum etrafa yayılarak ihramlı halde sabahı etmeyi sevmem, katran ile sıvanmış olmayı böyle bir iş yapmaktan hiç şüphesiz daha çok severim dedi. Sonra Aişe'nin (r.anha) huzuruna girdim. Ona İbn Ömer'in; hoş kokunun benden etrafa yayıldığı halde ihramlı olarak sabah etmeyi arzu etmem. Çünkü şüphesiz katrana sıvanmayı böyle bir iş yapmaktan daha çok severim dediğini haber verince Aişe; ihrama gireceği sırada Rasulullah'a (sav) kendim hoş koku sürdüm, sonra hanımlarını dolaştı sonra da ihramlı olarak sabahı etti."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Hac, 2842, /470
Senetler:
()
Konular:
Hac, İhram, koku sürünerek ihrama girmek veya çıkmak,
Hac, İhramlıya mübah olan şeyler
Hadis Rivayeti
Sahâbe, sahabiler ve hadîs
Bize Kuteybe b. Said, ona Bekir b. Mudar, ona İbn Hâd, ona Muhammed b. İbrahim, ona Ebu Seleme b. Abdurrahman, ona da Ebu Said el-Hudrî şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav), ramazan ayının ortasındaki on günde itikâfa girer, yirmi gün geçip yirmi birinci gün geldiğinde evine döner, onunla itikâfa girenler de evlerine dönerdi. Sonraki (senelerden birinde) Hz. Peygamber (sav), itikâftan evine döndüğü yirminci gecede, (evine dönmeyip) mescitte kaldı ve insanlara hutbe verdi. Onlara Allah'ın dilediği bazı şeyleri emredip ardından şöyle buyurdu: 'Ben bu ortadaki on günde itikâfa giriyordum. Sonra bana bu son on günde itikâfa girmem ilham olundu. Benimle itikâfa girenler, itikâf mahallinde kalsınlar. Ben kadir gecesinin hangi güne denk geldiğini rüyamda gördüm, ancak o bana unutturuldu. Artık onu son on günün tekli gecelerinde arayın! Ayrıca rüyamda su ve toprak içerisinde secde ettiğimi de gördüm."
Ebu Said el-Hudrî şöyle demiştir: Yirmi birinci gecede (mescidde) yağmura tutulduk. Mescidin çatısından Rasulullah'ın namaz kıldığı yere doğru yağmur suları sızmıştı. Ben Hz. Peygamber'e (sav) baktım, sabah namazında selam verdiğinde yüzünde çamur ve su lekesi vardı.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
8277, M002769
Hadis:
حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ بْنُ سَعِيدٍ حَدَّثَنَا بَكْرٌ - وَهُوَ ابْنُ مُضَرَ - عَنِ ابْنِ الْهَادِ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ إِبْرَاهِيمَ عَنْ أَبِى سَلَمَةَ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ عَنْ أَبِى سَعِيدٍ الْخُدْرِىِّ رضى الله عنه قَالَ: "كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يُجَاوِرُ فِى الْعَشْرِ الَّتِى فِى وَسَطِ الشَّهْرِ. فَإِذَا كَانَ مِنْ حِينِ تَمْضِى عِشْرُونَ لَيْلَةً وَيَسْتَقْبِلُ إِحْدَى وَعِشْرِينَ يَرْجِعُ إِلَى مَسْكَنِهِ، وَرَجَعَ مَنْ كَانَ يُجَاوِرُ مَعَهُ. ثُمَّ إِنَّهُ أَقَامَ فِى شَهْرٍ جَاوَرَ فِيهِ تِلْكَ اللَّيْلَةَ الَّتِى كَانَ يَرْجِعُ فِيهَا، فَخَطَبَ النَّاسَ فَأَمَرَهُمْ بِمَا شَاءَ اللَّهُ، ثُمَّ قَالَ إِنِّى كُنْتُ أُجَاوِرُ هَذِهِ الْعَشْرَ ثُمَّ بَدَا لِى أَنْ أُجَاوِرَ هَذِهِ الْعَشْرَ الأَوَاخِرَ، فَمَنْ كَانَ اعْتَكَفَ مَعِى فَلْيَبِتْ فِى مُعْتَكَفِهِ. وَقَدْ رَأَيْتُ هَذِهِ اللَّيْلَةَ فَأُنْسِيتُهَا، فَالْتَمِسُوهَا فِى الْعَشْرِ الأَوَاخِرِ فِى كُلِّ وِتْرٍ. وَقَدْ رَأَيْتُنِى أَسْجُدُ فِى مَاءٍ وَطِينٍ."
قَالَ أَبُو سَعِيدٍ الْخُدْرِىُّ مُطِرْنَا لَيْلَةَ إِحْدَى وَعِشْرِينَ، فَوَكَفَ الْمَسْجِدُ فِى مُصَلَّى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم. فَنَظَرْتُ إِلَيْهِ وَقَدِ انْصَرَفَ مِنْ صَلاَةِ الصُّبْحِ وَوَجْهُهُ مُبْتَلٌّ طِينًا وَمَاءً.
Tercemesi:
Bize Kuteybe b. Said, ona Bekir b. Mudar, ona İbn Hâd, ona Muhammed b. İbrahim, ona Ebu Seleme b. Abdurrahman, ona da Ebu Said el-Hudrî şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav), ramazan ayının ortasındaki on günde itikâfa girer, yirmi gün geçip yirmi birinci gün geldiğinde evine döner, onunla itikâfa girenler de evlerine dönerdi. Sonraki (senelerden birinde) Hz. Peygamber (sav), itikâftan evine döndüğü yirminci gecede, (evine dönmeyip) mescitte kaldı ve insanlara hutbe verdi. Onlara Allah'ın dilediği bazı şeyleri emredip ardından şöyle buyurdu: 'Ben bu ortadaki on günde itikâfa giriyordum. Sonra bana bu son on günde itikâfa girmem ilham olundu. Benimle itikâfa girenler, itikâf mahallinde kalsınlar. Ben kadir gecesinin hangi güne denk geldiğini rüyamda gördüm, ancak o bana unutturuldu. Artık onu son on günün tekli gecelerinde arayın! Ayrıca rüyamda su ve toprak içerisinde secde ettiğimi de gördüm."
Ebu Said el-Hudrî şöyle demiştir: Yirmi birinci gecede (mescidde) yağmura tutulduk. Mescidin çatısından Rasulullah'ın namaz kıldığı yere doğru yağmur suları sızmıştı. Ben Hz. Peygamber'e (sav) baktım, sabah namazında selam verdiğinde yüzünde çamur ve su lekesi vardı.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Sıyâm 2769, /457
Senetler:
()
Konular:
Hz. Peygamber, i'tikafı
Kadir Gecesi, fazileti ve zamanı
KTB İTİKAF
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe ve İshak b. İbrahim, o ikisine Hatim b. İsmail, ona da Cafer b. Muhammed, ona da babası (Muhammed el-Bakır) şöyle rivayet etmiştir:
Cabir b. Abdullah'ın yanına girmiştik. Cabir (gelenlerin) kim olduklarını sordu. Sıra bana gelince; ben “Muhammed b. Ali b. Hüseyin'im” dedim. Bunun üzerine eliyle başıma uzanarak üst düğmemi çıkardı. Sonra alt düğmemi de çıkardı ve elini göğsümün ortasına koydu. Ben, o zamanlar genç bir çocuktum. Sonra bana “Merhaba! Ey kardeşim oğlu! Dilediğini sor” dedi. Ben de sordum. Cabir gözlerini kaybetmişti. Namaz vakti gelince bir şala sarınarak (namaza) kalktı. Şal küçük olduğu için omuzlarına koydukça iki tarafı geriye dönüyordu. Ridası (cübbe) da yanı başında askıda duruyordu. Cabir bize namazı kıldırdı. Ardından ona “bana, Rasulullah'ın (sav) haccı hakkında bilgi verir misin?” dedim. Cabir eliyle dokuz işareti yaparak şöyle dedi:
"Şüphesiz ki Rasulullah (sav) haccetmeden dokuz sene durdu. Sonra onuncu yılda halka haccedeceğini bildirdi. Bunun üzerine Medine'ye birçok insan geldi. Bunların hepsi Rasulullah'a (sav) uymanın bir yolunu arıyor, onun yaptığı gibi yapmak istiyorlardı. Derken onunla yola çıktık. Zülhuleyfe'ye varınca Esma bt. Umeys, Muhammed b. Ebu Bekir'i dünyaya getirdi. Ardından Rasulullah'a (sav) haber gönderip 'ben şimdi ne yapacağım' diye sordurdu. Peygamber (sav) 'boy abdesti al, bir bez bağlayarak loğusalık kanını kes ve ihrama gir' cevabını verdi. Rasulullah (sav) mescitte namaz kıldırdıktan sonra Kasvâ (isimli devesine) bindi. Devesi, kendisini Beydâ düzüne çıkardığı vakit, onun önünde, binekle ve yaya olarak, gözümün görebildiği kadar insan gördüm. Bir o kadar da sağında, solunda ve arkasında vardı. Rasulullah (sav) aramızda bulunuyordu. Ona Kur'an iniyor, te'vilini de kendisi biliyordu. O ne yaparsa biz de aynısını yapıyorduk. Derken Rasulullah 'Lebbeyk Allahümme lebbeyk, lebbeyke la şerîke lek, lebbeyk. İnne’l-hamde ve’n-ni’mete leke ve’l-mülk! Lâ şerîke lek! (Buyur Allah'ım, buyur! Buyur, hiçbir ortağın yok, buyur! Şüphesiz tüm hamd ve nimet sana ait, mülk de sana aittir, hiçbir ortağın yoktur)' diyerek telbiye getirdi. İnsanlar da onunla birlikte telbiye getirdiler. Rasulullah (sav) bundan dolayı kendilerine bir şey demedi. Rasulullah (sav), kendi telbiyesine devam etti."
Cabir (sözlerine) şöyle devam etti: "(O sıralarda) biz sadece hacca niyet ediyor, umreyi bilmiyorduk. Kâbe'ye varınca Efendimiz (sav) rüknü (Hacerü’l-esvedi) istilâm etti ve tavafın üç dönüşünü remel (hızlı) şeklinde, dört dönüşünü de normal yürüyüşle yaptıktan sonra Makam-ı İbrahim'e geçti ve 'siz de İbrahim'in makamından kendinize namaz kılacak bir yer edinin' Bakara 2/125 mealindeki ayeti okudu. Makam'ı kendisiyle Beyt-i şerif arasına aldı. Babam, Onun kıldığı iki rekât namazda İhlas ile Kâfirûn surelerini okuduğunu söylerdi. Bunu Nebi'den (sav) işitmeden söyleyeceğini hiç zannetmem. Rasul-i Ekrem (sav) sonra yine Hacerü’l-esved'e dönerek onu istilâm etti. Sonra (Safa) kapısından Safa'ya çıktı ve Safa'ya yaklaşınca 'Safa ile Merve Allah'ın nişanlarındandır' Bakara 2/158 mealindeki ayeti okudu. 'Allah'ın (zikrine) başladığı yerden başlıyorum' diyerek Safa'dan sa'y yapmaya başladı, onun üzerine çıktı. Beyt-i şerifi görünce kıbleye dönerek, Allah'ı birleyip O'na tekbir getirdi ve 'Lâ ilâhe illallahu vahdehû, lâ şerîke leh. lehu’l-mülkü ve lehu’l-hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr. Lâ ilâhe illallahu vahdehû, enceze va’dehû ve nasara abdehû ve hezeme’lahzâbe vahdehu (Bir tek Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. Onun şeriki yoktur. Mülk onundur, hamd de ona mahsustur. Hem o, her şeye kâdirdir! Bir tek Allah'tan başka ilâh yoktur. Vaadini yerine getirdi, kulunu muzaffer kıldı. Yalnız başına bütün hizipleri bozguna uğrattı)' dedi. Bu arada dua okudu ve bunun aynısını üç kez tekrarladı. Sonra Merve'ye indi. Ayakları, vadinin ortasına indiği vakit hızlıca yürüdü. Ayakları vadiden yükselince (normal) yürüyüş geçti. Nihayet Merve'ye geldi. Merve'de Safâ'da yaptığı gibi hareket etti. Merve üzerinde (sa'yin) son tavafını (şavtını) yaparken 'sonradan öğrendiğimi baştan bilseydim (beraberimde) hedy (kurbanlık) getirmez, (önce) umre yapardım. Şimdi sizden hanginizin yanında hedy yoksa hemen ihramdan çıksın ve haccını umreye çevirsin!' dedi. Bunun üzerine Süraka b. Malik b. Cü'şum ayağa kalkarak 'ey Allah'ın Resulü! Bu iş, içinde bulunduğumuz bu yıla mı mahsus, yoksa ilelebet devam edecek mi?' diye sordu. Bunun üzerine Rasulullah (sav) parmaklarını birbirine kenetledi ve iki kez 'umre, hacca dahil olmuştur! Hayır! Ebedi olarak devam edecektir' buyurdu. Ali (ra) Yemen'den Nebi'nin (sav) develerini getirdi. Fatıma'yı da (r. anha) ihramdan çıkanlar arasında buldu. Fatıma boyalı elbise giymiş ve sürme çekmişti. Ali onun bu yaptığına tepki gösterdiyse de Fatıma 'bunu bana babam emretti' dedi." Cabir der ki: "Ali, Irak'ta iken şöyle derdi: Bunun üzerine ben Fatıma'yı bu yaptığından dolayı azarlatmak ve Rasulullah (sav) adına söylediklerini sormak için Rasulullah'a (sav) gittim. Ona Fatıma'nın yaptıklarına tepki gösterdiğimi söyledim. Rasul-i Ekrem (sav) bana 'doğru söylemiş. Doğru söylemiş. Sen, hacca niyetlenirken ne dedin?' diye sordu. Ben de 'ya Rabbi! Rasulün neye niyetlendiyse, ben de ona niyet ettim' cevabını verdim. Rasul-i Ekrem (sav) 'benim yanımda hedyim (kurbanlığım) var. Sen de ihramdan çıkma' buyurdu. Hz. Ali'nin Yemen'den getirdikleri ile Nebi'nin (sav) beraberinde getirdikleri hedy (kurbanlık) yüz adetti."
Cabir şöyle devam etti: "Nebi (sav) ile yanlarında hedy (kurbanlık) bulunanların dışındaki insanların hepsi ihramdan çıkıp saçlarını kısalttılar. Terviye günü gelince Mina'ya doğru hareket edip hacca niyetlendiler. Rasulullah (sav) hayvanına binmişti. Mina'da öğle, ikindi, akşam, yatsı ve sabah namazlarını kıldı. Sonra güneş doğuncaya kadar biraz durdu. Ve kendisine Nemire denilen yere kıldan bir çadır kurulmasını emir buyurdu. Müteakiben Rasulullah (sav) yola koyuldu. Kureyş, kendilerinin cahiliye devrinde yaptıkları gibi onun da Meş'ar-i Haram'da duracağında şüphe etmiyorlardı. Halbuki Rasulullah (sav) o yeri geçerek Arafat'a vardı ve Nemire denilen yerde çadırının kurulduğunu görerek, oraya indi. Güneş zevalden kayınca Kasvânın hazırlanmasını emretti ve hayvana semer vuruldu. Müteakiben Urane vadisine geldi ve cemaate hutbe okuyarak şöyle buyurdu:"
"Şüphesiz ki sizin kanlarınız ve mallarınız şu beldenizde, şu ayınız, su gününüzün hürmeti gibi birbirinize haramdır. Dikkat edin! Cahiliye dönemine ait her şey ayaklarımın altına konulmuştur. Cahiliye devrinin kan davaları kaldırılmıştır. Bize ait olan kan davalarından ilk kaldırdığım dava, İbn Rabîa b. Haris'in kan davasıdır. İbn Rabîa, Sa'd oğulları kabilesinde süt anadaydı. Onu Hüzeyl kabilesi öldürdü. Cahiliye devrinin faizi (ribâ) de kaldırılmıştır. İlk kaldırdığım faiz bizim Abbas b. Abdulmuttalib'in faizidir. Çünkü faizin hepsi muhakkak kaldırılmıştır. Kadınlar hakkında Allah'tan korkun. Çünkü siz, onları Allah'ın emanıyla aldınız ve onların kadınlıklarını Allah'ın kelimesiyle kendinize helâl kıldınız. Döşeklerinize sevmediğiniz bir kimseye ayak bastırmamaları, sizin onlar üzerindeki hakkınızdır. Bunu yaparlarsa, onları hafifçe dövün. Onların sizin üzerinizdeki hakkı da yiyeceklerini ve giyeceklerini normal ölçülerde vermenizdir. Size öyle bir şey bıraktım ki ona sımsıkı sarılırsanız bir daha asla sapmazsınız. Size Allah'ın Kitabını bıraktım. Size, ben sorulacağım, acaba ne diyeceksiniz?' Ashab; '(risaletini) tebliğ, vazifeni eda ve nasihatte bulunduğuna şehadet ederiz' dediler. Bunun üzerine şehadet parmağını semaya kaldırıp onunla insanlara işaret ederek; üç defa 'Şahid ol ya Rab! Şahid ol ya Rab' dedi."
"Sonra (Bilal) ezan okuyup kamet getirdi, Rasul-i Ekrem de öğle namazını kıldırdı. Sonra (Bilal) kamet getirdi ve ikindiyi de kıldırdı. Bunların arasında başka namaz kılmadı. Bundan sonra Rasulullah (sav) hayvanına binerek vakfe yerine geldi. Devesi Kasvâ'nın göğsünü kayalara çevirdi. Yayaların toplandığı yeri önüne aldı ve kıbleye döndü. Artık güneş batıncaya, sarılığı biraz gidip, nihayet güneş yuvarlağı tamamen kayboluncaya kadar vakfe halinde kaldı. Rasulullah (sav) Üsame'yi arkasına aldı ve yola koyuldu. Kasva'nın yularını o kadar kasmıştı ki başı, semerin kaşının altındaki deriye çarpıyordu. Sağ eliyle de 'ey insanlar! Sakin olun! Sakin olun!' diye işaret ediyordu. Kum tepeciklerinden birine geldiğinde hayvanın dizginini, düze çıkıncaya kadar biraz gevşetiyordu. Nihayet Müzdelife'ye vardı, orada akşamla yatsıyı bir ezan, iki kametle kıldı. Aralarında hiçbir nafile namaz kılmadı. Sonra Rasulullah (sav) tan yeri ağarıncaya kadar uzandı. Sabah aydınlanınca bir ezan ve bir kametle sabah namazını kıldı. Sonra Kasvâ'ya binerek Meş'ar-i Harâm'a geldi. Kıbleye karşı dönerek Allah'a dua etti, tekbir getirdi, tehlîl ve tevhidde bulundu. Ve ortalık iyice aydınlanıncaya kadar vakfeye devam etti. Sonra güneş doğmadan yola koyuldu. Terkisine de Fadl b. Abbas'ı aldı. Fadl, saçı güzel, beyaz ve yakışıklı biriydi. Rasulullah (sav) yola çıkınca yanından koşarak, birtakım kadınlar geçtiler. Fadl onlara bakmaya başladı. Bunun üzerine Rasulullah (sav) elini Fadl'ın yüzüne koydu. Fadl da yüzünü öbür tarafa çevirerek bakmağa başladı. Bu sefer de Rasulullah (sav) elini öbür taraftan Fadl'ın yüzüne götürerek bakışlarını çevirdi. Nihayet Muhassir Vadisine varınca hayvanı biraz sürdü. Sonra büyük cemreye çıkan orta yolu tuttu. Nihayet ağacın yanındaki cemreye vardı. Oraya yedi ufak taş attı. Bakla kadar olan bu taşları vadinin ortasından atarken her bir taşta tekbir getirdi. Bunun ardından kurban yerine giderek kendi eliyle altmış üç deve boğazladı. Sonra (bıçağı) Ali'ye verdi. Geri kalanını da o boğazladı. Ve Ali'yi hedyine ortak yaptı. Sonra her deveden bir parça alınmasını emir buyurdu. Bunlar bir tencereye konarak pişirildi. İkisi de develerin etinden yiyip, çorbasından içtiler. Ondan sonra Rasulullah (sav) oradan ilerleyerek Kâbe'ye gitti. (Tavafı müteakip) Mekke'de Öğle namazını kıldı. Arkasından zemzem sâkiliği yapan Abdulmuttalib oğullarına gitti. Ve onlara 'ey Abdulmuttalib oğulları! (Kuyudan) su çekin! İnsanların size galip gelip (bu verme işini elinizden almayacağından) endişe etmeseydim, ben de sizinle çıkarırdım' buyurdu. Onlar da kendisine bir kova su takdim ettiler. Rasulullah (sav) da bu sudan içti."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
8656, M002950
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ وَإِسْحَاقُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ جَمِيعًا عَنْ حَاتِمٍ - قَالَ أَبُو بَكْرٍ حَدَّثَنَا حَاتِمُ بْنُ إِسْمَاعِيلَ الْمَدَنِىُّ - عَنْ جَعْفَرِ بْنِ مُحَمَّدٍ عَنْ أَبِيهِ قَالَ دَخَلْنَا عَلَى جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ فَسَأَلَ عَنِ الْقَوْمِ حَتَّى انْتَهَى إِلَىَّ فَقُلْتُ أَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَلِىِّ بْنِ حُسَيْنٍ. فَأَهْوَى بِيَدِهِ إِلَى رَأْسِى فَنَزَعَ زِرِّى الأَعْلَى ثُمَّ نَزَعَ زِرِّى الأَسْفَلَ ثُمَّ وَضَعَ كَفَّهُ بَيْنَ ثَدْيَىَّ وَأَنَا يَوْمَئِذٍ غُلاَمٌ شَابٌّ فَقَالَ مَرْحَبًا بِكَ يَا ابْنَ أَخِى سَلْ عَمَّا شِئْتَ. فَسَأَلْتُهُ وَهُوَ أَعْمَى وَحَضَرَ وَقْتُ الصَّلاَةِ فَقَامَ فِى نِسَاجَةٍ مُلْتَحِفًا بِهَا كُلَّمَا وَضَعَهَا عَلَى مَنْكِبِهِ رَجَعَ طَرَفَاهَا إِلَيْهِ مِنْ صِغَرِهَا وَرِدَاؤُهُ إِلَى جَنْبِهِ عَلَى الْمِشْجَبِ فَصَلَّى بِنَا فَقُلْتُ أَخْبِرْنِى عَنْ حَجَّةِ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم. فَقَالَ بِيَدِهِ فَعَقَدَ تِسْعًا فَقَالَ إِنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مَكَثَ تِسْعَ سِنِينَ لَمْ يَحُجَّ ثُمَّ أَذَّنَ فِى النَّاسِ فِى الْعَاشِرَةِ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم حَاجٌّ فَقَدِمَ الْمَدِينَةَ بَشَرٌ كَثِيرٌ كُلُّهُمْ يَلْتَمِسُ أَنْ يَأْتَمَّ بِرَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَيَعْمَلَ مِثْلَ عَمَلِهِ فَخَرَجْنَا مَعَهُ حَتَّى أَتَيْنَا ذَا الْحُلَيْفَةِ فَوَلَدَتْ أَسْمَاءُ بِنْتُ عُمَيْسٍ مُحَمَّدَ بْنَ أَبِى بَكْرٍ فَأَرْسَلَتْ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم كَيْفَ أَصْنَعُ قَالَ "اغْتَسِلِى وَاسْتَثْفِرِى بِثَوْبٍ وَأَحْرِمِى." فَصَلَّى رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فِى الْمَسْجِدِ ثُمَّ رَكِبَ الْقَصْوَاءَ حَتَّى إِذَا اسْتَوَتْ بِهِ نَاقَتُهُ عَلَى الْبَيْدَاءِ نَظَرْتُ إِلَى مَدِّ بَصَرِى بَيْنَ يَدَيْهِ مِنْ رَاكِبٍ وَمَاشٍ وَعَنْ يَمِينِهِ مِثْلَ ذَلِكَ وَعَنْ يَسَارِهِ مِثْلَ ذَلِكَ وَمِنْ خَلْفِهِ مِثْلَ ذَلِكَ وَرَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بَيْنَ أَظْهُرِنَا وَعَلَيْهِ يَنْزِلُ الْقُرْآنُ وَهُوَ يَعْرِفُ تَأْوِيلَهُ وَمَا عَمِلَ بِهِ مِنْ شَىْءٍ عَمِلْنَا بِهِ فَأَهَلَّ بِالتَّوْحِيدِ "لَبَّيْكَ اللَّهُمَّ لَبَّيْكَ لَبَّيْكَ لاَ شَرِيكَ لَكَ لَبَّيْكَ إِنَّ الْحَمْدَ وَالنِّعْمَةَ لَكَ وَالْمُلْكَ لاَ شَرِيكَ لَكَ." وَأَهَلَّ النَّاسُ بِهَذَا الَّذِى يُهِلُّونَ بِهِ فَلَمْ يَرُدَّ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم عَلَيْهِمْ شَيْئًا مِنْهُ وَلَزِمَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم تَلْبِيَتَهُ قَالَ جَابِرٌ - رضى الله عنه - لَسْنَا نَنْوِى إِلاَّ الْحَجَّ لَسْنَا نَعْرِفُ الْعُمْرَةَ حَتَّى إِذَا أَتَيْنَا الْبَيْتَ مَعَهُ اسْتَلَمَ الرُّكْنَ فَرَمَلَ ثَلاَثًا وَمَشَى أَرْبَعًا ثُمَّ نَفَذَ إِلَى مَقَامِ إِبْرَاهِيمَ - عَلَيْهِ السَّلاَمُ - فَقَرَأَ "(وَاتَّخِذُوا مِنْ مَقَامِ إِبْرَاهِيمَ مُصَلًّى)" فَجَعَلَ الْمَقَامَ بَيْنَهُ وَبَيْنَ الْبَيْتِ فَكَانَ أَبِى يَقُولُ وَلاَ أَعْلَمُهُ ذَكَرَهُ إِلاَّ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم كَانَ يَقْرَأُ فِى الرَّكْعَتَيْنِ "(قُلْ هُوَ اللَّهُ أَحَدٌ)" وَ "(قُلْ يَا أَيُّهَا الْكَافِرُونَ)" ثُمَّ رَجَعَ إِلَى الرُّكْنِ فَاسْتَلَمَهُ ثُمَّ خَرَجَ مِنَ الْبَابِ إِلَى الصَّفَا فَلَمَّا دَنَا مِنَ الصَّفَا قَرَأَ "(إِنَّ الصَّفَا وَالْمَرْوَةَ مِنْ شَعَائِرِ اللَّهِ)""أَبْدَأُ بِمَا بَدَأَ اللَّهُ بِهِ." فَبَدَأَ بِالصَّفَا فَرَقِىَ عَلَيْهِ حَتَّى رَأَى الْبَيْتَ فَاسْتَقْبَلَ الْقِبْلَةَ فَوَحَّدَ اللَّهَ وَكَبَّرَهُ وَقَالَ "لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ وَحْدَهُ لاَ شَرِيكَ لَهُ لَهُ الْمُلْكُ وَلَهُ الْحَمْدُ وَهُوَ عَلَى كَلِّ شَىْءٍ قَدِيرٌ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ وَحْدَهُ أَنْجَزَ وَعْدَهُ وَنَصَرَ عَبْدَهُ وَهَزَمَ الأَحْزَابَ وَحْدَهُ." ثُمَّ دَعَا بَيْنَ ذَلِكَ قَالَ مِثْلَ هَذَا ثَلاَثَ مَرَّاتٍ ثُمَّ نَزَلَ إِلَى الْمَرْوَةِ حَتَّى إِذَا انْصَبَّتْ قَدَمَاهُ فِى بَطْنِ الْوَادِى سَعَى حَتَّى إِذَا صَعِدَتَا مَشَى حَتَّى أَتَى الْمَرْوَةَ فَفَعَلَ عَلَى الْمَرْوَةِ كَمَا فَعَلَ عَلَى الصَّفَا حَتَّى إِذَا كَانَ آخِرُ طَوَافِهِ عَلَى الْمَرْوَةِ فَقَالَ "لَوْ أَنِّى اسْتَقْبَلْتُ مِنْ أَمْرِى مَا اسْتَدْبَرْتُ لَمْ أَسُقِ الْهَدْىَ وَجَعَلْتُهَا عُمْرَةً فَمَنْ كَانَ مِنْكُمْ لَيْسَ مَعَهُ هَدْىٌ فَلْيَحِلَّ وَلْيَجْعَلْهَا عُمْرَةً." فَقَامَ سُرَاقَةُ بْنُ مَالِكِ بْنِ جُعْشُمٍ فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَلِعَامِنَا هَذَا أَمْ لأَبَدٍ فَشَبَّكَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَصَابِعَهُ وَاحِدَةً فِى الأُخْرَى وَقَالَ "دَخَلَتِ الْعُمْرَةُ فِى الْحَجِّ - مَرَّتَيْنِ - لاَ بَلْ لأَبَدٍ أَبَدٍ." وَقَدِمَ عَلِىٌّ مِنَ الْيَمَنِ بِبُدْنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فَوَجَدَ فَاطِمَةَ - رضى الله عنها - مِمَّنْ حَلَّ وَلَبِسَتْ ثِيَابًا صَبِيغًا وَاكْتَحَلَتْ فَأَنْكَرَ ذَلِكَ عَلَيْهَا فَقَالَتْ إِنَّ أَبِى أَمَرَنِى بِهَذَا. قَالَ فَكَانَ عَلِىٌّ يَقُولُ بِالْعِرَاقِ فَذَهَبْتُ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مُحَرِّشًا عَلَى فَاطِمَةَ لِلَّذِى صَنَعَتْ مُسْتَفْتِيًا لِرَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فِيمَا ذَكَرَتْ عَنْهُ فَأَخْبَرْتُهُ أَنِّى أَنْكَرْتُ ذَلِكَ عَلَيْهَا فَقَالَ "صَدَقَتْ صَدَقَتْ مَاذَا قُلْتَ حِينَ فَرَضْتَ الْحَجَّ." قَالَ قُلْتُ اللَّهُمَّ إِنِّى أُهِلُّ بِمَا أَهَلَّ بِهِ رَسُولُكَ. قَالَ "فَإِنَّ مَعِىَ الْهَدْىَ فَلاَ تَحِلُّ." قَالَ فَكَانَ جَمَاعَةُ الْهَدْىِ الَّذِى قَدِمَ بِهِ عَلِىٌّ مِنَ الْيَمَنِ وَالَّذِى أَتَى بِهِ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم مِائَةً - قَالَ - فَحَلَّ النَّاسُ كُلُّهُمْ وَقَصَّرُوا إِلاَّ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم وَمَنْ كَانَ مَعَهُ هَدْىٌ فَلَمَّا كَانَ يَوْمُ التَّرْوِيَةِ تَوَجَّهُوا إِلَى مِنًى فَأَهَلُّوا بِالْحَجِّ وَرَكِبَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَصَلَّى بِهَا الظُّهْرَ وَالْعَصْرَ وَالْمَغْرِبَ وَالْعِشَاءَ وَالْفَجْرَ ثُمَّ مَكَثَ قَلِيلاً حَتَّى طَلَعَتِ الشَّمْسُ وَأَمَرَ بِقُبَّةٍ مِنْ شَعَرٍ تُضْرَبُ لَهُ بِنَمِرَةَ فَسَارَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَلاَ تَشُكُّ قُرَيْشٌ إِلاَّ أَنَّهُ وَاقِفٌ عِنْدَ الْمَشْعَرِ الْحَرَامِ كَمَا كَانَتْ قُرَيْشٌ تَصْنَعُ فِى الْجَاهِلِيَّةِ فَأَجَازَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم حَتَّى أَتَى عَرَفَةَ فَوَجَدَ الْقُبَّةَ قَدْ ضُرِبَتْ لَهُ بِنَمِرَةَ فَنَزَلَ بِهَا حَتَّى إِذَا زَاغَتِ الشَّمْسُ أَمَرَ بِالْقَصْوَاءِ فَرُحِلَتْ لَهُ فَأَتَى بَطْنَ الْوَادِى فَخَطَبَ النَّاسَ وَقَالَ "إِنَّ دِمَاءَكُمْ وَأَمْوَالَكُمْ حَرَامٌ عَلَيْكُمْ كَحُرْمَةِ يَوْمِكُمْ هَذَا فِى شَهْرِكُمْ هَذَا فِى بَلَدِكُمْ هَذَا أَلاَ كُلُّ شَىْءٍ مِنْ أَمْرِ الْجَاهِلِيَّةِ تَحْتَ قَدَمَىَّ مَوْضُوعٌ وَدِمَاءُ الْجَاهِلِيَّةِ مَوْضُوعَةٌ وَإِنَّ أَوَّلَ دَمٍ أَضَعُ مِنْ دِمَائِنَا دَمُ ابْنِ رَبِيعَةَ بْنِ الْحَارِثِ كَانَ مُسْتَرْضِعًا فِى بَنِى سَعْدٍ فَقَتَلَتْهُ هُذَيْلٌ وَرِبَا الْجَاهِلِيَّةِ مَوْضُوعٌ وَأَوَّلُ رِبًا أَضَعُ رِبَانَا رِبَا عَبَّاسِ بْنِ عَبْدِ الْمُطَّلِبِ فَإِنَّهُ مَوْضُوعٌ كُلُّهُ فَاتَّقُوا اللَّهَ فِى النِّسَاءِ فَإِنَّكُمْ أَخَذْتُمُوهُنَّ بِأَمَانِ اللَّهِ وَاسْتَحْلَلْتُمْ فُرُوجَهُنَّ بِكَلِمَةِ اللَّهِ وَلَكُمْ عَلَيْهِنَّ أَنْ لاَ يُوطِئْنَ فُرُشَكُمْ أَحَدًا تَكْرَهُونَهُ. فَإِنْ فَعَلْنَ ذَلِكَ فَاضْرِبُوهُنَّ ضَرْبًا غَيْرَ مُبَرِّحٍ وَلَهُنَّ عَلَيْكُمْ رِزْقُهُنَّ وَكِسْوَتُهُنَّ بِالْمَعْرُوفِ وَقَدْ تَرَكْتُ فِيكُمْ مَا لَنْ تَضِلُّوا بَعْدَهُ إِنِ اعْتَصَمْتُمْ بِهِ كِتَابَ اللَّهِ. وَأَنْتُمْ تُسْأَلُونَ عَنِّى فَمَا أَنْتُمْ قَائِلُونَ." قَالُوا نَشْهَدُ أَنَّكَ قَدْ بَلَّغْتَ وَأَدَّيْتَ وَنَصَحْتَ. فَقَالَ بِإِصْبَعِهِ السَّبَّابَةِ يَرْفَعُهَا إِلَى السَّمَاءِ وَيَنْكُتُهَا إِلَى النَّاسِ "اللَّهُمَّ اشْهَدِ اللَّهُمَّ اشْهَدْ." ثَلاَثَ مَرَّاتٍ ثُمَّ أَذَّنَ ثُمَّ أَقَامَ فَصَلَّى الظُّهْرَ ثُمَّ أَقَامَ فَصَلَّى الْعَصْرَ وَلَمْ يُصَلِّ بَيْنَهُمَا شَيْئًا ثُمَّ رَكِبَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم حَتَّى أَتَى الْمَوْقِفَ فَجَعَلَ بَطْنَ نَاقَتِهِ الْقَصْوَاءِ إِلَى الصَّخَرَاتِ وَجَعَلَ حَبْلَ الْمُشَاةِ بَيْنَ يَدَيْهِ وَاسْتَقْبَلَ الْقِبْلَةَ فَلَمْ يَزَلْ وَاقِفًا حَتَّى غَرَبَتِ الشَّمْسُ وَذَهَبَتِ الصُّفْرَةُ قَلِيلاً حَتَّى غَابَ الْقُرْصُ وَأَرْدَفَ أُسَامَةَ خَلْفَهُ وَدَفَعَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَقَدْ شَنَقَ لِلْقَصْوَاءِ الزِّمَامَ حَتَّى إِنَّ رَأْسَهَا لَيُصِيبُ مَوْرِكَ رَحْلِهِ وَيَقُولُ بِيَدِهِ الْيُمْنَى "أَيُّهَا النَّاسُ السَّكِينَةَ السَّكِينَةَ." كُلَّمَا أَتَى حَبْلاً مِنَ الْحِبَالِ أَرْخَى لَهَا قَلِيلاً حَتَّى تَصْعَدَ حَتَّى أَتَى الْمُزْدَلِفَةَ فَصَلَّى بِهَا الْمَغْرِبَ وَالْعِشَاءَ بِأَذَانٍ وَاحِدٍ وَإِقَامَتَيْنِ وَلَمْ يُسَبِّحْ بَيْنَهُمَا شَيْئًا ثُمَّ اضْطَجَعَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم حَتَّى طَلَعَ الْفَجْرُ وَصَلَّى الْفَجْرَ - حِينَ تَبَيَّنَ لَهُ الصُّبْحُ - بِأَذَانٍ وَإِقَامَةٍ ثُمَّ رَكِبَ الْقَصْوَاءَ حَتَّى أَتَى الْمَشْعَرَ الْحَرَامَ فَاسْتَقْبَلَ الْقِبْلَةَ فَدَعَاهُ وَكَبَّرَهُ وَهَلَّلَهُ وَوَحَّدَهُ فَلَمْ يَزَلْ وَاقِفًا حَتَّى أَسْفَرَ جِدًّا فَدَفَعَ قَبْلَ أَنْ تَطْلُعَ الشَّمْسُ وَأَرْدَفَ الْفَضْلَ بْنَ عَبَّاسٍ وَكَانَ رَجُلاً حَسَنَ الشَّعْرِ أَبْيَضَ وَسِيمًا فَلَمَّا دَفَعَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مَرَّتْ بِهِ ظُعُنٌ يَجْرِينَ فَطَفِقَ الْفَضْلُ يَنْظُرُ إِلَيْهِنَّ فَوَضَعَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَدَهُ عَلَى وَجْهِ الْفَضْلِ فَحَوَّلَ الْفَضْلُ وَجْهَهُ إِلَى الشِّقِّ الآخَرِ يَنْظُرُ فَحَوَّلَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَدَهُ مِنَ الشِّقِّ الآخَرِ عَلَى وَجْهِ الْفَضْلِ يَصْرِفُ وَجْهَهُ مِنَ الشِّقِّ الآخَرِ يَنْظُرُ حَتَّى أَتَى بَطْنَ مُحَسِّرٍ فَحَرَّكَ قَلِيلاً ثُمَّ سَلَكَ الطَّرِيقَ الْوُسْطَى الَّتِى تَخْرُجُ عَلَى الْجَمْرَةِ الْكُبْرَى حَتَّى أَتَى الْجَمْرَةَ الَّتِى عِنْدَ الشَّجَرَةِ فَرَمَاهَا بِسَبْعِ حَصَيَاتٍ يُكَبِّرُ مَعَ كُلِّ حَصَاةٍ مِنْهَا مِثْلِ حَصَى الْخَذْفِ رَمَى مِنْ بَطْنِ الْوَادِى ثُمَّ انْصَرَفَ إِلَى الْمَنْحَرِ فَنَحَرَ ثَلاَثًا وَسِتِّينَ بِيَدِهِ ثُمَّ أَعْطَى عَلِيًّا فَنَحَرَ مَا غَبَرَ وَأَشْرَكَهُ فِى هَدْيِهِ ثُمَّ أَمَرَ مِنْ كُلِّ بَدَنَةٍ بِبَضْعَةٍ فَجُعِلَتْ فِى قِدْرٍ فَطُبِخَتْ فَأَكَلاَ مِنْ لَحْمِهَا وَشَرِبَا مِنْ مَرَقِهَا ثُمَّ رَكِبَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَأَفَاضَ إِلَى الْبَيْتِ فَصَلَّى بِمَكَّةَ الظُّهْرَ فَأَتَى بَنِى عَبْدِ الْمُطَّلِبِ يَسْقُونَ عَلَى زَمْزَمَ فَقَالَ "انْزِعُوا بَنِى عَبْدِ الْمُطَّلِبِ فَلَوْلاَ أَنْ يَغْلِبَكُمُ النَّاسُ عَلَى سِقَايَتِكُمْ لَنَزَعْتُ مَعَكُمْ." فَنَاوَلُوهُ دَلْوًا فَشَرِبَ مِنْهُ.
Tercemesi:
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe ve İshak b. İbrahim, o ikisine Hatim b. İsmail, ona da Cafer b. Muhammed, ona da babası (Muhammed el-Bakır) şöyle rivayet etmiştir:
Cabir b. Abdullah'ın yanına girmiştik. Cabir (gelenlerin) kim olduklarını sordu. Sıra bana gelince; ben “Muhammed b. Ali b. Hüseyin'im” dedim. Bunun üzerine eliyle başıma uzanarak üst düğmemi çıkardı. Sonra alt düğmemi de çıkardı ve elini göğsümün ortasına koydu. Ben, o zamanlar genç bir çocuktum. Sonra bana “Merhaba! Ey kardeşim oğlu! Dilediğini sor” dedi. Ben de sordum. Cabir gözlerini kaybetmişti. Namaz vakti gelince bir şala sarınarak (namaza) kalktı. Şal küçük olduğu için omuzlarına koydukça iki tarafı geriye dönüyordu. Ridası (cübbe) da yanı başında askıda duruyordu. Cabir bize namazı kıldırdı. Ardından ona “bana, Rasulullah'ın (sav) haccı hakkında bilgi verir misin?” dedim. Cabir eliyle dokuz işareti yaparak şöyle dedi:
"Şüphesiz ki Rasulullah (sav) haccetmeden dokuz sene durdu. Sonra onuncu yılda halka haccedeceğini bildirdi. Bunun üzerine Medine'ye birçok insan geldi. Bunların hepsi Rasulullah'a (sav) uymanın bir yolunu arıyor, onun yaptığı gibi yapmak istiyorlardı. Derken onunla yola çıktık. Zülhuleyfe'ye varınca Esma bt. Umeys, Muhammed b. Ebu Bekir'i dünyaya getirdi. Ardından Rasulullah'a (sav) haber gönderip 'ben şimdi ne yapacağım' diye sordurdu. Peygamber (sav) 'boy abdesti al, bir bez bağlayarak loğusalık kanını kes ve ihrama gir' cevabını verdi. Rasulullah (sav) mescitte namaz kıldırdıktan sonra Kasvâ (isimli devesine) bindi. Devesi, kendisini Beydâ düzüne çıkardığı vakit, onun önünde, binekle ve yaya olarak, gözümün görebildiği kadar insan gördüm. Bir o kadar da sağında, solunda ve arkasında vardı. Rasulullah (sav) aramızda bulunuyordu. Ona Kur'an iniyor, te'vilini de kendisi biliyordu. O ne yaparsa biz de aynısını yapıyorduk. Derken Rasulullah 'Lebbeyk Allahümme lebbeyk, lebbeyke la şerîke lek, lebbeyk. İnne’l-hamde ve’n-ni’mete leke ve’l-mülk! Lâ şerîke lek! (Buyur Allah'ım, buyur! Buyur, hiçbir ortağın yok, buyur! Şüphesiz tüm hamd ve nimet sana ait, mülk de sana aittir, hiçbir ortağın yoktur)' diyerek telbiye getirdi. İnsanlar da onunla birlikte telbiye getirdiler. Rasulullah (sav) bundan dolayı kendilerine bir şey demedi. Rasulullah (sav), kendi telbiyesine devam etti."
Cabir (sözlerine) şöyle devam etti: "(O sıralarda) biz sadece hacca niyet ediyor, umreyi bilmiyorduk. Kâbe'ye varınca Efendimiz (sav) rüknü (Hacerü’l-esvedi) istilâm etti ve tavafın üç dönüşünü remel (hızlı) şeklinde, dört dönüşünü de normal yürüyüşle yaptıktan sonra Makam-ı İbrahim'e geçti ve 'siz de İbrahim'in makamından kendinize namaz kılacak bir yer edinin' Bakara 2/125 mealindeki ayeti okudu. Makam'ı kendisiyle Beyt-i şerif arasına aldı. Babam, Onun kıldığı iki rekât namazda İhlas ile Kâfirûn surelerini okuduğunu söylerdi. Bunu Nebi'den (sav) işitmeden söyleyeceğini hiç zannetmem. Rasul-i Ekrem (sav) sonra yine Hacerü’l-esved'e dönerek onu istilâm etti. Sonra (Safa) kapısından Safa'ya çıktı ve Safa'ya yaklaşınca 'Safa ile Merve Allah'ın nişanlarındandır' Bakara 2/158 mealindeki ayeti okudu. 'Allah'ın (zikrine) başladığı yerden başlıyorum' diyerek Safa'dan sa'y yapmaya başladı, onun üzerine çıktı. Beyt-i şerifi görünce kıbleye dönerek, Allah'ı birleyip O'na tekbir getirdi ve 'Lâ ilâhe illallahu vahdehû, lâ şerîke leh. lehu’l-mülkü ve lehu’l-hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr. Lâ ilâhe illallahu vahdehû, enceze va’dehû ve nasara abdehû ve hezeme’lahzâbe vahdehu (Bir tek Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. Onun şeriki yoktur. Mülk onundur, hamd de ona mahsustur. Hem o, her şeye kâdirdir! Bir tek Allah'tan başka ilâh yoktur. Vaadini yerine getirdi, kulunu muzaffer kıldı. Yalnız başına bütün hizipleri bozguna uğrattı)' dedi. Bu arada dua okudu ve bunun aynısını üç kez tekrarladı. Sonra Merve'ye indi. Ayakları, vadinin ortasına indiği vakit hızlıca yürüdü. Ayakları vadiden yükselince (normal) yürüyüş geçti. Nihayet Merve'ye geldi. Merve'de Safâ'da yaptığı gibi hareket etti. Merve üzerinde (sa'yin) son tavafını (şavtını) yaparken 'sonradan öğrendiğimi baştan bilseydim (beraberimde) hedy (kurbanlık) getirmez, (önce) umre yapardım. Şimdi sizden hanginizin yanında hedy yoksa hemen ihramdan çıksın ve haccını umreye çevirsin!' dedi. Bunun üzerine Süraka b. Malik b. Cü'şum ayağa kalkarak 'ey Allah'ın Resulü! Bu iş, içinde bulunduğumuz bu yıla mı mahsus, yoksa ilelebet devam edecek mi?' diye sordu. Bunun üzerine Rasulullah (sav) parmaklarını birbirine kenetledi ve iki kez 'umre, hacca dahil olmuştur! Hayır! Ebedi olarak devam edecektir' buyurdu. Ali (ra) Yemen'den Nebi'nin (sav) develerini getirdi. Fatıma'yı da (r. anha) ihramdan çıkanlar arasında buldu. Fatıma boyalı elbise giymiş ve sürme çekmişti. Ali onun bu yaptığına tepki gösterdiyse de Fatıma 'bunu bana babam emretti' dedi." Cabir der ki: "Ali, Irak'ta iken şöyle derdi: Bunun üzerine ben Fatıma'yı bu yaptığından dolayı azarlatmak ve Rasulullah (sav) adına söylediklerini sormak için Rasulullah'a (sav) gittim. Ona Fatıma'nın yaptıklarına tepki gösterdiğimi söyledim. Rasul-i Ekrem (sav) bana 'doğru söylemiş. Doğru söylemiş. Sen, hacca niyetlenirken ne dedin?' diye sordu. Ben de 'ya Rabbi! Rasulün neye niyetlendiyse, ben de ona niyet ettim' cevabını verdim. Rasul-i Ekrem (sav) 'benim yanımda hedyim (kurbanlığım) var. Sen de ihramdan çıkma' buyurdu. Hz. Ali'nin Yemen'den getirdikleri ile Nebi'nin (sav) beraberinde getirdikleri hedy (kurbanlık) yüz adetti."
Cabir şöyle devam etti: "Nebi (sav) ile yanlarında hedy (kurbanlık) bulunanların dışındaki insanların hepsi ihramdan çıkıp saçlarını kısalttılar. Terviye günü gelince Mina'ya doğru hareket edip hacca niyetlendiler. Rasulullah (sav) hayvanına binmişti. Mina'da öğle, ikindi, akşam, yatsı ve sabah namazlarını kıldı. Sonra güneş doğuncaya kadar biraz durdu. Ve kendisine Nemire denilen yere kıldan bir çadır kurulmasını emir buyurdu. Müteakiben Rasulullah (sav) yola koyuldu. Kureyş, kendilerinin cahiliye devrinde yaptıkları gibi onun da Meş'ar-i Haram'da duracağında şüphe etmiyorlardı. Halbuki Rasulullah (sav) o yeri geçerek Arafat'a vardı ve Nemire denilen yerde çadırının kurulduğunu görerek, oraya indi. Güneş zevalden kayınca Kasvânın hazırlanmasını emretti ve hayvana semer vuruldu. Müteakiben Urane vadisine geldi ve cemaate hutbe okuyarak şöyle buyurdu:"
"Şüphesiz ki sizin kanlarınız ve mallarınız şu beldenizde, şu ayınız, su gününüzün hürmeti gibi birbirinize haramdır. Dikkat edin! Cahiliye dönemine ait her şey ayaklarımın altına konulmuştur. Cahiliye devrinin kan davaları kaldırılmıştır. Bize ait olan kan davalarından ilk kaldırdığım dava, İbn Rabîa b. Haris'in kan davasıdır. İbn Rabîa, Sa'd oğulları kabilesinde süt anadaydı. Onu Hüzeyl kabilesi öldürdü. Cahiliye devrinin faizi (ribâ) de kaldırılmıştır. İlk kaldırdığım faiz bizim Abbas b. Abdulmuttalib'in faizidir. Çünkü faizin hepsi muhakkak kaldırılmıştır. Kadınlar hakkında Allah'tan korkun. Çünkü siz, onları Allah'ın emanıyla aldınız ve onların kadınlıklarını Allah'ın kelimesiyle kendinize helâl kıldınız. Döşeklerinize sevmediğiniz bir kimseye ayak bastırmamaları, sizin onlar üzerindeki hakkınızdır. Bunu yaparlarsa, onları hafifçe dövün. Onların sizin üzerinizdeki hakkı da yiyeceklerini ve giyeceklerini normal ölçülerde vermenizdir. Size öyle bir şey bıraktım ki ona sımsıkı sarılırsanız bir daha asla sapmazsınız. Size Allah'ın Kitabını bıraktım. Size, ben sorulacağım, acaba ne diyeceksiniz?' Ashab; '(risaletini) tebliğ, vazifeni eda ve nasihatte bulunduğuna şehadet ederiz' dediler. Bunun üzerine şehadet parmağını semaya kaldırıp onunla insanlara işaret ederek; üç defa 'Şahid ol ya Rab! Şahid ol ya Rab' dedi."
"Sonra (Bilal) ezan okuyup kamet getirdi, Rasul-i Ekrem de öğle namazını kıldırdı. Sonra (Bilal) kamet getirdi ve ikindiyi de kıldırdı. Bunların arasında başka namaz kılmadı. Bundan sonra Rasulullah (sav) hayvanına binerek vakfe yerine geldi. Devesi Kasvâ'nın göğsünü kayalara çevirdi. Yayaların toplandığı yeri önüne aldı ve kıbleye döndü. Artık güneş batıncaya, sarılığı biraz gidip, nihayet güneş yuvarlağı tamamen kayboluncaya kadar vakfe halinde kaldı. Rasulullah (sav) Üsame'yi arkasına aldı ve yola koyuldu. Kasva'nın yularını o kadar kasmıştı ki başı, semerin kaşının altındaki deriye çarpıyordu. Sağ eliyle de 'ey insanlar! Sakin olun! Sakin olun!' diye işaret ediyordu. Kum tepeciklerinden birine geldiğinde hayvanın dizginini, düze çıkıncaya kadar biraz gevşetiyordu. Nihayet Müzdelife'ye vardı, orada akşamla yatsıyı bir ezan, iki kametle kıldı. Aralarında hiçbir nafile namaz kılmadı. Sonra Rasulullah (sav) tan yeri ağarıncaya kadar uzandı. Sabah aydınlanınca bir ezan ve bir kametle sabah namazını kıldı. Sonra Kasvâ'ya binerek Meş'ar-i Harâm'a geldi. Kıbleye karşı dönerek Allah'a dua etti, tekbir getirdi, tehlîl ve tevhidde bulundu. Ve ortalık iyice aydınlanıncaya kadar vakfeye devam etti. Sonra güneş doğmadan yola koyuldu. Terkisine de Fadl b. Abbas'ı aldı. Fadl, saçı güzel, beyaz ve yakışıklı biriydi. Rasulullah (sav) yola çıkınca yanından koşarak, birtakım kadınlar geçtiler. Fadl onlara bakmaya başladı. Bunun üzerine Rasulullah (sav) elini Fadl'ın yüzüne koydu. Fadl da yüzünü öbür tarafa çevirerek bakmağa başladı. Bu sefer de Rasulullah (sav) elini öbür taraftan Fadl'ın yüzüne götürerek bakışlarını çevirdi. Nihayet Muhassir Vadisine varınca hayvanı biraz sürdü. Sonra büyük cemreye çıkan orta yolu tuttu. Nihayet ağacın yanındaki cemreye vardı. Oraya yedi ufak taş attı. Bakla kadar olan bu taşları vadinin ortasından atarken her bir taşta tekbir getirdi. Bunun ardından kurban yerine giderek kendi eliyle altmış üç deve boğazladı. Sonra (bıçağı) Ali'ye verdi. Geri kalanını da o boğazladı. Ve Ali'yi hedyine ortak yaptı. Sonra her deveden bir parça alınmasını emir buyurdu. Bunlar bir tencereye konarak pişirildi. İkisi de develerin etinden yiyip, çorbasından içtiler. Ondan sonra Rasulullah (sav) oradan ilerleyerek Kâbe'ye gitti. (Tavafı müteakip) Mekke'de Öğle namazını kıldı. Arkasından zemzem sâkiliği yapan Abdulmuttalib oğullarına gitti. Ve onlara 'ey Abdulmuttalib oğulları! (Kuyudan) su çekin! İnsanların size galip gelip (bu verme işini elinizden almayacağından) endişe etmeseydim, ben de sizinle çıkarırdım' buyurdu. Onlar da kendisine bir kova su takdim ettiler. Rasulullah (sav) da bu sudan içti."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Hac, 2950, /489
Senetler:
1. Cabir b. Abdullah el-Ensârî (Cabir b. Abdullah b. Amr b. Haram b. Salebe)
2. Muhammed el-Bakır (Muhammed b. Ali b. Hüseyin b. Ali)
3. Ebu Abdullah Cafer es-Sâdık (Cafer b. Muhammed b. Ali b. Hüseyin b. Ali b. Ebu Talib)
4. Ebu İsmail Hatim b. İsmail el-Harisî (Hatim b. İsmail b. Muhammed)
5. İshak b. Râhûye el-Mervezî (İshak b. İbrahim b. Mahled)
Konular:
Aile, ailede şiddet
Aile, eşler, arasında ilişkiler
Hac, Hacc-ı temettu
Hutbe, Hz. Peygamber'in veda hutbesi
Hz. Peygamber, veda haccı
Kadın, hak ve sorumlulukları
KTB, HAC, UMRE
NESLİN KORUNMASI
Umre, Hac aylarında umre
Umre, Tavaf, tavafa başlama noktası
Zemzem, Hz. Peygamber'in taşıması
Bize Muhammad b. Abdula'lâ, ona Mu'temir, ona Umâre b. Ğaziyye el-Ensârî, ona Muhammed b. İbrahim, ona da Ebu Seleme, Ebu Said el-Hudrî'nin (ra) şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav) ramazan ayının ilk on gününde itikâfa girmişti. Sonra ortasındaki on günde de kapısında hasır olan bir Türk çadırında itikâfa girdi. Nebî (sav) hasırı eliyle alıp onu çadırın kenarına koydu. Ardından başını çıkarıp insanlara bir şeyler söyledi. İnsanlar ona yaklaşınca da şöyle buyurdu: 'Ben kadir gecesini aramak için ilk on gün itikâfa girmiştim. Ardından ramazanın ortasındaki on günde de itikâfta kaldım. Daha sonra bana melek gelip kadir gecesinin son on günde olduğunu söyledi. Artık sizden itikâfa (son on günde de) girmek isteyen girsin.' İnsanlar da onunla (sav) beraber itikâfa devam ettiler. Sonra Hz. Peygamber (sav) 'Bana kadir gecesinin tekli bir gecede olduğu ve o gecenin sabahında çamur ve su içinde secde ettiğim gösterildi' buyurdu. Yirmi birinci gün olduğunda Hz. Peygamber (sav) sabah namazını kıldırmak için kalktı. Derken yağmur başladı ve mescidi su bastı. Ben mescidin su ve çamur olduğunu gördüm. Nebî (sav) sabah namazını kılınca, alnında ve burnunun ucunda çamur olduğu halde namazgahından çıktı. İşte o gün, ramazan ayının son on günündeki yirmi birinci günün gecesi idi."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
8279, M002771
Hadis:
وَحَدَّثَنِى مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ الأَعْلَى حَدَّثَنَا الْمُعْتَمِرُ حَدَّثَنَا عُمَارَةُ بْنُ غَزِيَّةَ الأَنْصَارِىُّ قَالَ سَمِعْتُ مُحَمَّدَ بْنَ إِبْرَاهِيمَ يُحَدِّثُ عَنْ أَبِى سَلَمَةَ عَنْ أَبِى سَعِيدٍ الْخُدْرِىِّ رضى الله عنه قَالَ: "إِنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم اعْتَكَفَ الْعَشْرَ الأَوَّلَ مِنْ رَمَضَانَ، ثُمَّ اعْتَكَفَ الْعَشْرَ الأَوْسَطَ فِى قُبَّةٍ تُرْكِيَّةٍ عَلَى سُدَّتِهَا حَصِيرٌ. - قَالَ - فَأَخَذَ الْحَصِيرَ بِيَدِهِ فَنَحَّاهَا فِى نَاحِيَةِ الْقُبَّةِ ثُمَّ أَطْلَعَ رَأْسَهُ فَكَلَّمَ النَّاسَ فَدَنَوْا مِنْهُ فَقَالَ إِنِّى اعْتَكَفْتُ الْعَشْرَ الأَوَّلَ أَلْتَمِسُ هَذِهِ اللَّيْلَةَ، ثُمَّ اعْتَكَفْتُ الْعَشْرَ الأَوْسَطَ، ثُمَّ أُتِيتُ فَقِيلَ لِى إِنَّهَا فِى الْعَشْرِ الأَوَاخِرِ. فَمَنْ أَحَبَّ مِنْكُمْ أَنْ يَعْتَكِفَ فَلْيَعْتَكِفْ. فَاعْتَكَفَ النَّاسُ مَعَهُ قَالَ وَإِنِّى أُرِيتُهَا لَيْلَةَ وِتْرٍ، وَأَنِّى أَسْجُدُ صَبِيحَتَهَا فِى طِينٍ وَمَاءٍ. فَأَصْبَحَ مِنْ لَيْلَةِ إِحْدَى وَعِشْرِينَ. وَقَدْ قَامَ إِلَى الصُّبْحِ فَمَطَرَتِ السَّمَاءُ فَوَكَفَ الْمَسْجِدُ فَأَبْصَرْتُ الطِّينَ وَالْمَاءَ فَخَرَجَ حِينَ فَرَغَ مِنْ صَلاَةِ الصُّبْحِ وَجَبِينُهُ وَرَوْثَةُ أَنْفِهِ فِيهِمَا الطِّينُ وَالْمَاءُ، وَإِذَا هِىَ لَيْلَةُ إِحْدَى وَعِشْرِينَ مِنَ الْعَشْرِ الأَوَاخِرِ."
Tercemesi:
Bize Muhammad b. Abdula'lâ, ona Mu'temir, ona Umâre b. Ğaziyye el-Ensârî, ona Muhammed b. İbrahim, ona da Ebu Seleme, Ebu Said el-Hudrî'nin (ra) şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav) ramazan ayının ilk on gününde itikâfa girmişti. Sonra ortasındaki on günde de kapısında hasır olan bir Türk çadırında itikâfa girdi. Nebî (sav) hasırı eliyle alıp onu çadırın kenarına koydu. Ardından başını çıkarıp insanlara bir şeyler söyledi. İnsanlar ona yaklaşınca da şöyle buyurdu: 'Ben kadir gecesini aramak için ilk on gün itikâfa girmiştim. Ardından ramazanın ortasındaki on günde de itikâfta kaldım. Daha sonra bana melek gelip kadir gecesinin son on günde olduğunu söyledi. Artık sizden itikâfa (son on günde de) girmek isteyen girsin.' İnsanlar da onunla (sav) beraber itikâfa devam ettiler. Sonra Hz. Peygamber (sav) 'Bana kadir gecesinin tekli bir gecede olduğu ve o gecenin sabahında çamur ve su içinde secde ettiğim gösterildi' buyurdu. Yirmi birinci gün olduğunda Hz. Peygamber (sav) sabah namazını kıldırmak için kalktı. Derken yağmur başladı ve mescidi su bastı. Ben mescidin su ve çamur olduğunu gördüm. Nebî (sav) sabah namazını kılınca, alnında ve burnunun ucunda çamur olduğu halde namazgahından çıktı. İşte o gün, ramazan ayının son on günündeki yirmi birinci günün gecesi idi."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Sıyâm 2771, /458
Senetler:
()
Konular:
Hz. Peygamber, i'tikafı
Kadir Gecesi, fazileti ve zamanı
KTB İTİKAF
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى حَدَّثَنَا أَبُو عَامِرٍ حَدَّثَنَا هِشَامٌ عَنْ يَحْيَى عَنْ أَبِى سَلَمَةَ قَالَ:
تَذَاكَرْنَا لَيْلَةَ الْقَدْرِ فَأَتَيْتُ أَبَا سَعِيدٍ الْخُدْرِىَّ رضى الله عنه، وَكَانَ لِى صَدِيقًا، فَقُلْتُ أَلاَ تَخْرُجُ بِنَا إِلَى النَّخْلِ، فَخَرَجَ وَعَلَيْهِ خَمِيصَةٌ. فَقُلْتُ لَهُ سَمِعْتَ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَذْكُرُ لَيْلَةَ الْقَدْرِ؟ فَقَالَ نَعَمْ، اعْتَكَفْنَا مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم الْعَشْرَ الْوُسْطَى مِنْ رَمَضَانَ، فَخَرَجْنَا صَبِيحَةَ عِشْرِينَ فَخَطَبَنَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ: "إِنِّى أُرِيتُ لَيْلَةَ الْقَدْرِ، وَإِنِّى نَسِيتُهَا - أَوْ أُنْسِيتُهَا - فَالْتَمِسُوهَا فِى الْعَشْرِ الأَوَاخِرِ مِنْ كُلِّ وِتْرٍ. وَإِنِّى أُرِيتُ أَنِّى أَسْجُدُ فِى مَاءٍ وَطِينٍ. فَمَنْ كَانَ اعْتَكَفَ مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَلْيَرْجِعْ."
قَالَ فَرَجَعْنَا وَمَا نَرَى فِى السَّمَاءِ قَزَعَةً. قَالَ وَجَاءَتْ سَحَابَةٌ فَمُطِرْنَا حَتَّى سَالَ سَقْفُ الْمَسْجِدِ وَكَانَ مِنْ جَرِيدِ النَّخْلِ وَأُقِيمَتِ الصَّلاَةُ. فَرَأَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَسْجُدُ فِى الْمَاءِ وَالطِّينِ. قَالَ حَتَّى رَأَيْتُ أَثَرَ الطِّينِ فِى جَبْهَتِهِ.
Bize Muhammed b. Müsennâ, ona Ebu Âmir, ona Hişam, ona da Yahya, Ebu Seleme'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir:
Kadir gecesini(n vaktini) aramızda müzakere ettik. Sonra Ebu Said el-Hudrî'nin (ra) yanına geldim. O benim dostumdu. Ona 'Benimle hurmalığa kadar gelir misin' diye ricada bulundum. Üzerinde işaretli kare bir elbise (hamîsa) olduğu halde benimle geldi. Ona 'Rasulullah'tan (sav) kadir gecesine dair bir şeyler duydun mu?' diye sordum. O da 'Evet' deyip şöyle anlattı: 'Rasulullah (sav) ile ramazan ayının ortasındaki on günde itikâfa girmiştik. Yirminci günün sabahında itikâftan çıktık. Hz. Peygamber (sav) bize hutbe verip şöyle buyurdu: "Kadir gecesi bana rüyamda gösterildi. Ama onu unuttum, -râvilerden biri şüpheye düşüp 'o bana unutturuldu' demiştir.- Siz onu son on günün tekli gecelerinde arayın. Rüyamda aynı zamanda su ve çamur içinde secde ettiğimi de gördüm. Rasulullah (sav) ile devam etmek isteyen itikâfa geri dönsün."
Bizler itikâfa geri döndük. Gök yüzünde bulut (falan da) görmemiştik. Derken bir bulut geldi ve yağmura tutulduk. Öyle ki hurma dallarından olduğu için mescidin çatısı aktı. Sonra sabah namazına kalkıldı ve namaz kılındı. Ben Rasulullah'ın (sav) su ve çamur içinde secdeye gittiğini gördüm. Hatta çamur izini Nebî'nin (sav) alnında gördüm.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
8280, M002772
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى حَدَّثَنَا أَبُو عَامِرٍ حَدَّثَنَا هِشَامٌ عَنْ يَحْيَى عَنْ أَبِى سَلَمَةَ قَالَ:
تَذَاكَرْنَا لَيْلَةَ الْقَدْرِ فَأَتَيْتُ أَبَا سَعِيدٍ الْخُدْرِىَّ رضى الله عنه، وَكَانَ لِى صَدِيقًا، فَقُلْتُ أَلاَ تَخْرُجُ بِنَا إِلَى النَّخْلِ، فَخَرَجَ وَعَلَيْهِ خَمِيصَةٌ. فَقُلْتُ لَهُ سَمِعْتَ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَذْكُرُ لَيْلَةَ الْقَدْرِ؟ فَقَالَ نَعَمْ، اعْتَكَفْنَا مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم الْعَشْرَ الْوُسْطَى مِنْ رَمَضَانَ، فَخَرَجْنَا صَبِيحَةَ عِشْرِينَ فَخَطَبَنَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ: "إِنِّى أُرِيتُ لَيْلَةَ الْقَدْرِ، وَإِنِّى نَسِيتُهَا - أَوْ أُنْسِيتُهَا - فَالْتَمِسُوهَا فِى الْعَشْرِ الأَوَاخِرِ مِنْ كُلِّ وِتْرٍ. وَإِنِّى أُرِيتُ أَنِّى أَسْجُدُ فِى مَاءٍ وَطِينٍ. فَمَنْ كَانَ اعْتَكَفَ مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَلْيَرْجِعْ."
قَالَ فَرَجَعْنَا وَمَا نَرَى فِى السَّمَاءِ قَزَعَةً. قَالَ وَجَاءَتْ سَحَابَةٌ فَمُطِرْنَا حَتَّى سَالَ سَقْفُ الْمَسْجِدِ وَكَانَ مِنْ جَرِيدِ النَّخْلِ وَأُقِيمَتِ الصَّلاَةُ. فَرَأَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَسْجُدُ فِى الْمَاءِ وَالطِّينِ. قَالَ حَتَّى رَأَيْتُ أَثَرَ الطِّينِ فِى جَبْهَتِهِ.
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Müsennâ, ona Ebu Âmir, ona Hişam, ona da Yahya, Ebu Seleme'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir:
Kadir gecesini(n vaktini) aramızda müzakere ettik. Sonra Ebu Said el-Hudrî'nin (ra) yanına geldim. O benim dostumdu. Ona 'Benimle hurmalığa kadar gelir misin' diye ricada bulundum. Üzerinde işaretli kare bir elbise (hamîsa) olduğu halde benimle geldi. Ona 'Rasulullah'tan (sav) kadir gecesine dair bir şeyler duydun mu?' diye sordum. O da 'Evet' deyip şöyle anlattı: 'Rasulullah (sav) ile ramazan ayının ortasındaki on günde itikâfa girmiştik. Yirminci günün sabahında itikâftan çıktık. Hz. Peygamber (sav) bize hutbe verip şöyle buyurdu: "Kadir gecesi bana rüyamda gösterildi. Ama onu unuttum, -râvilerden biri şüpheye düşüp 'o bana unutturuldu' demiştir.- Siz onu son on günün tekli gecelerinde arayın. Rüyamda aynı zamanda su ve çamur içinde secde ettiğimi de gördüm. Rasulullah (sav) ile devam etmek isteyen itikâfa geri dönsün."
Bizler itikâfa geri döndük. Gök yüzünde bulut (falan da) görmemiştik. Derken bir bulut geldi ve yağmura tutulduk. Öyle ki hurma dallarından olduğu için mescidin çatısı aktı. Sonra sabah namazına kalkıldı ve namaz kılındı. Ben Rasulullah'ın (sav) su ve çamur içinde secdeye gittiğini gördüm. Hatta çamur izini Nebî'nin (sav) alnında gördüm.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Sıyâm 2772, /458
Senetler:
()
Konular:
Hz. Peygamber, i'tikafı
Kadir Gecesi, fazileti ve zamanı
KTB İTİKAF
حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ يَحْيَى أَخْبَرَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ عَنْ عَمْرَةَ عَنْ عَائِشَةَ رضى الله عنها قَالَتْ: "كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم إِذَا أَرَادَ أَنْ يَعْتَكِفَ صَلَّى الْفَجْرَ ثُمَّ دَخَلَ مُعْتَكَفَهُ. وَإِنَّهُ أَمَرَ بِخِبَائِهِ فَضُرِبَ، أَرَادَ الاِعْتِكَافَ فِى الْعَشْرِ الأَوَاخِرِ مِنْ رَمَضَانَ. فَأَمَرَتْ زَيْنَبُ بِخِبَائِهَا فَضُرِبَ، وَأَمَرَ غَيْرُهَا مِنْ أَزْوَاجِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم بِخِبَائِهِ فَضُرِبَ. فَلَمَّا صَلَّى رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم الْفَجْرَ نَظَرَ فَإِذَا الأَخْبِيَةُ فَقَالَ آلْبِرَّ تُرِدْنَ؟ فَأَمَرَ بِخِبَائِهِ فَقُوِّضَ وَتَرَكَ الاِعْتِكَافَ فِى شَهْرِ رَمَضَانَ حَتَّى اعْتَكَفَ فِى الْعَشْرِ الأَوَّلِ مِنْ شَوَّالٍ."
Bize Yahya b. Yahya, ona Ebu Muaviye, ona Yahya b. Said, ona da Amre, Âişe'nin (r.anha) şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav) itikafa girmek istediğinde sabah namazını kılar, sonra itikaf yapacağı yere girerdi. Bir defasında ramazan ayının son on gününde itikafa girmek istedi. Çadırının kurulmasını emretti ve kendisi için çadır kuruldu. Ardından Zeyneb (bt. Cahş) da kendisi için çadırının kurulmasını emretti. Ona da çadır kuruldu. Peygamber'in (sav) eşlerinden bir başkası da çadırının kurulmasını emretti. Onun çadırı da kuruldu. Rasulullah (sav) sabah namazını kılınca bir de baktı ki çadırlar kurulmuş. Bunu üzerine 'Bununla iyi bir şey yaptığınızı mı düşünüyorsunuz?' buyurdu ve derhal çadırının sökülmesini emretti ve çadırı söküldü. (O sene) Hz. Peygamber (sav) ramazan ayında itikâfı terk edip şevval ayının ilk on gününde itikâfa girdi."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
8304, M002785
Hadis:
حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ يَحْيَى أَخْبَرَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ عَنْ عَمْرَةَ عَنْ عَائِشَةَ رضى الله عنها قَالَتْ: "كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم إِذَا أَرَادَ أَنْ يَعْتَكِفَ صَلَّى الْفَجْرَ ثُمَّ دَخَلَ مُعْتَكَفَهُ. وَإِنَّهُ أَمَرَ بِخِبَائِهِ فَضُرِبَ، أَرَادَ الاِعْتِكَافَ فِى الْعَشْرِ الأَوَاخِرِ مِنْ رَمَضَانَ. فَأَمَرَتْ زَيْنَبُ بِخِبَائِهَا فَضُرِبَ، وَأَمَرَ غَيْرُهَا مِنْ أَزْوَاجِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم بِخِبَائِهِ فَضُرِبَ. فَلَمَّا صَلَّى رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم الْفَجْرَ نَظَرَ فَإِذَا الأَخْبِيَةُ فَقَالَ آلْبِرَّ تُرِدْنَ؟ فَأَمَرَ بِخِبَائِهِ فَقُوِّضَ وَتَرَكَ الاِعْتِكَافَ فِى شَهْرِ رَمَضَانَ حَتَّى اعْتَكَفَ فِى الْعَشْرِ الأَوَّلِ مِنْ شَوَّالٍ."
Tercemesi:
Bize Yahya b. Yahya, ona Ebu Muaviye, ona Yahya b. Said, ona da Amre, Âişe'nin (r.anha) şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav) itikafa girmek istediğinde sabah namazını kılar, sonra itikaf yapacağı yere girerdi. Bir defasında ramazan ayının son on gününde itikafa girmek istedi. Çadırının kurulmasını emretti ve kendisi için çadır kuruldu. Ardından Zeyneb (bt. Cahş) da kendisi için çadırının kurulmasını emretti. Ona da çadır kuruldu. Peygamber'in (sav) eşlerinden bir başkası da çadırının kurulmasını emretti. Onun çadırı da kuruldu. Rasulullah (sav) sabah namazını kılınca bir de baktı ki çadırlar kurulmuş. Bunu üzerine 'Bununla iyi bir şey yaptığınızı mı düşünüyorsunuz?' buyurdu ve derhal çadırının sökülmesini emretti ve çadırı söküldü. (O sene) Hz. Peygamber (sav) ramazan ayında itikâfı terk edip şevval ayının ilk on gününde itikâfa girdi."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, İ'tikâf 2785, /461
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Amre bt. Abdurrahman el-Ensâriyye (Amre bt. Abdurrahman b. Sa'd b. Zürâre)
3. Ebu Said Yahyâ b. Saîd el-Ensârî (Yahyâ b. Saîd b. Kays b. Amr)
4. Ebu Muaviye Muhammed b. Hâzim el-A'mâ ed-Darîr (Muhammed b. Hazim)
5. Ebu Zekeriyya Yahya b. Yahya en-Neysâbûrî (Yahya b. Yahya b. Bekir b. Abdurrahman)
Konular:
Hz. Peygamber, i'tikafı
KTB İTİKAF
Bize Muhammed b. Abdullah b. Nümeyr, ona İshak b. Süleyman, ona Eflah b. Humeyd, ona Kasım, ona da Aişe (r.anha) şöyle rivayet etti:
"Rasulullah (sav) ile hac aylarında, hac yerlerinde ve hac gecelerinde hacca niyet ederek yola çıktık. Şerif denilen yere indiğimizde Peygamber (sav) ashabının yanına çıkarak 'sizden hanginizin yanında hedy kurbanı yok da haccını umre ile yapmak isterse yapsın. Beraberinde hedy kurbanı olanlar bunu yapmasın' buyurdu. Bunun üzerine beraberinde hedyi olmayanlardan bazıları umreye niyet etti, bazıları da onu terk ettiler. Rasulullah'ın (sav) yanında hedyi vardı. Ashabından vakti hâli yerinde olan bazı kimselerin de hedyleri vardı. Müteakiben Rasulullah (sav) benim yanıma girdi. Ben ağlıyordum. 'Neye ağlıyorsun' diye sordu. Ben de 'ashabına söylediklerini işittim, umreyi de duydum. (Halbuki ben, umreden mahrumum)' dedim. Rasulullah (sav) 'neyin var?' diye sordu, 'Namaz kılamıyorum' dedim. 'O sana zarar etmez. Sen, haccında daim ol! Umulur ki Allah onu sana nasip edecektir. Sen, Âdem'in kızlarından birisin. Allah onlara neyi takdir buyurduysa, sana da onu takdir etmiştir' buyurdu. Bunun üzerine haccıma devamla yola çıktım. Mina'ya indiğimiz vakit temizlendim. Sonra Kâbe'yi tavaf ettik. Rasulullah (sav), el-Muhassab denilen yere indi. Ve Abdurrahman b. Ebu Bekir'i çağırarak 'kız kardeşini haremden çıkar da umreye niyet etsin, sonra Kâbe'yi tavaf eylesin! Ben, sizi burada bekleyeceğim' dedi. Biz de (Tenîm'e) çıktık, (orada umreye) niyetlendim. Sonra Kâbe'yi tavaf ettim, Safa ile Merve arasında sa'y yaptım. Müteakiben Rasulullah'ın (sav) yanına geldik gece yarısı, konakladığı yerde duruyordu. Bana 'bitirdin mi' diye sordu. 'Evet' cevabını verdim. Bunun üzerine ashabına hareket emrini verdi. Yola çıktı, (Mekke'ye varınca) evvelâ Kâbe'ye uğrayarak sabah namazından önce onu tavaf etti. Daha sonra Medine'ye doğru yola çıktı."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
8628, M002922
Hadis:
وَحَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ نُمَيْرٍ حَدَّثَنَا إِسْحَاقُ بْنُ سُلَيْمَانَ عَنْ أَفْلَحَ بْنِ حُمَيْدٍ عَنِ الْقَاسِمِ عَنْ عَائِشَةَ - رضى الله عنها - قَالَتْ خَرَجْنَا مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مُهِلِّينَ بِالْحَجِّ فِى أَشْهُرِ الْحَجِّ وَفِى حُرُمِ الْحَجِّ وَلَيَالِى الْحَجِّ حَتَّى نَزَلْنَا بِسَرِفَ فَخَرَجَ إِلَى أَصْحَابِهِ فَقَالَ "مَنْ لَمْ يَكُنْ مَعَهُ مِنْكُمْ هَدْىٌ فَأَحَبَّ أَنْ يَجْعَلَهَا عُمْرَةً فَلْيَفْعَلْ وَمَنْ كَانَ مَعَهُ هَدْىٌ فَلاَ." فَمِنْهُمُ الآخِذُ بِهَا وَالتَّارِكُ لَهَا مِمَّنْ لَمْ يَكُنْ مَعَهُ هَدْىٌ فَأَمَّا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَكَانَ مَعَهُ الْهَدْىُ وَمَعَ رِجَالٍ مِنْ أَصْحَابِهِ لَهُمْ قُوَّةٌ فَدَخَلَ عَلَىَّ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَأَنَا أَبْكِى فَقَالَ "مَا يُبْكِيكِ." قُلْتُ سَمِعْتُ كَلاَمَكَ مَعَ أَصْحَابِكَ فَسَمِعْتُ بِالْعُمْرَةِ فَمُنِعْتُ الْعُمْرَةَ. قَالَ "وَمَا لَكِ." قُلْتُ لاَ أُصَلِّى. قَالَ "فَلاَ يَضُرُّكِ فَكُونِى فِى حَجِّكِ فَعَسَى اللَّهُ أَنْ يَرْزُقَكِيهَا وَإِنَّمَا أَنْتِ مِنْ بَنَاتِ آدَمَ كَتَبَ اللَّهُ عَلَيْكِ مَا كَتَبَ عَلَيْهِنَّ." قَالَتْ فَخَرَجْتُ فِى حَجَّتِى حَتَّى نَزَلْنَا مِنًى فَتَطَهَّرْتُ ثُمَّ طُفْنَا بِالْبَيْتِ وَنَزَلَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم الْمُحَصَّبَ فَدَعَا عَبْدَ الرَّحْمَنِ بْنَ أَبِى بَكْرٍ فَقَالَ "اخْرُجْ بِأُخْتِكَ مِنَ الْحَرَمِ فَلْتُهِلَّ بِعُمْرَةٍ ثُمَّ لْتَطُفْ بِالْبَيْتِ فَإِنِّى أَنْتَظِرُكُمَا هَا هُنَا." قَالَتْ فَخَرَجْنَا فَأَهْلَلْتُ ثُمَّ طُفْتُ بِالْبَيْتِ وَبِالصَّفَا وَالْمَرْوَةِ فَجِئْنَا رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَهُوَ فِى مَنْزِلِهِ مِنْ جَوْفِ اللَّيْلِ فَقَالَ "هَلْ فَرَغْتِ." قُلْتُ نَعَمْ. فَآذَنَ فِى أَصْحَابِهِ بِالرَّحِيلِ فَخَرَجَ فَمَرَّ بِالْبَيْتِ فَطَافَ بِهِ قَبْلَ صَلاَةِ الصُّبْحِ ثُمَّ خَرَجَ إِلَى الْمَدِينَةِ.
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Abdullah b. Nümeyr, ona İshak b. Süleyman, ona Eflah b. Humeyd, ona Kasım, ona da Aişe (r.anha) şöyle rivayet etti:
"Rasulullah (sav) ile hac aylarında, hac yerlerinde ve hac gecelerinde hacca niyet ederek yola çıktık. Şerif denilen yere indiğimizde Peygamber (sav) ashabının yanına çıkarak 'sizden hanginizin yanında hedy kurbanı yok da haccını umre ile yapmak isterse yapsın. Beraberinde hedy kurbanı olanlar bunu yapmasın' buyurdu. Bunun üzerine beraberinde hedyi olmayanlardan bazıları umreye niyet etti, bazıları da onu terk ettiler. Rasulullah'ın (sav) yanında hedyi vardı. Ashabından vakti hâli yerinde olan bazı kimselerin de hedyleri vardı. Müteakiben Rasulullah (sav) benim yanıma girdi. Ben ağlıyordum. 'Neye ağlıyorsun' diye sordu. Ben de 'ashabına söylediklerini işittim, umreyi de duydum. (Halbuki ben, umreden mahrumum)' dedim. Rasulullah (sav) 'neyin var?' diye sordu, 'Namaz kılamıyorum' dedim. 'O sana zarar etmez. Sen, haccında daim ol! Umulur ki Allah onu sana nasip edecektir. Sen, Âdem'in kızlarından birisin. Allah onlara neyi takdir buyurduysa, sana da onu takdir etmiştir' buyurdu. Bunun üzerine haccıma devamla yola çıktım. Mina'ya indiğimiz vakit temizlendim. Sonra Kâbe'yi tavaf ettik. Rasulullah (sav), el-Muhassab denilen yere indi. Ve Abdurrahman b. Ebu Bekir'i çağırarak 'kız kardeşini haremden çıkar da umreye niyet etsin, sonra Kâbe'yi tavaf eylesin! Ben, sizi burada bekleyeceğim' dedi. Biz de (Tenîm'e) çıktık, (orada umreye) niyetlendim. Sonra Kâbe'yi tavaf ettim, Safa ile Merve arasında sa'y yaptım. Müteakiben Rasulullah'ın (sav) yanına geldik gece yarısı, konakladığı yerde duruyordu. Bana 'bitirdin mi' diye sordu. 'Evet' cevabını verdim. Bunun üzerine ashabına hareket emrini verdi. Yola çıktı, (Mekke'ye varınca) evvelâ Kâbe'ye uğrayarak sabah namazından önce onu tavaf etti. Daha sonra Medine'ye doğru yola çıktı."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Hac, 2922, /484
Senetler:
()
Konular:
Hac, hayızlı/lohusa kadının
Hz. Peygamber, veda haccı
Öneri Formu
Hadis Id, No:
8078, D001045
Hadis:
حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ إِسْمَاعِيلَ حَدَّثَنَا حَمَّادٌ عَنْ ثَابِتٍ وَحُمَيْدٍ عَنْ أَنَسٍ أَنَّ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم وَأَصْحَابَهُ كَانُوا يُصَلُّونَ نَحْوَ بَيْتِ الْمَقْدِسِ فَلَمَّا نَزَلَتْ هَذِهِ الآيَةُ "(فَوَلِّ وَجْهَكَ شَطْرَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ وَحَيْثُ مَا كُنْتُمْ فَوَلُّوا وُجُوهَكُمْ شَطْرَهُ)" فَمَرَّ رَجُلٌ مِنْ بَنِى سَلِمَةَ فَنَادَاهُمْ وَهُمْ رُكُوعٌ فِى صَلاَةِ الْفَجْرِ نَحْوَ بَيْتِ الْمَقْدِسِ أَلاَ إِنَّ الْقِبْلَةَ قَدْ حُوِّلَتْ إِلَى الْكَعْبَةِ مَرَّتَيْنِ فَمَالُوا كَمَا هُمْ رُكُوعٌ إِلَى الْكَعْبَةِ.
Tercemesi:
Bize Musa b. İsmail, ona Hammad, ona Sabit ve Humeyd, onlara da Enes şöyle rivayet etmiştir: Nebi (sav) ve ashabı Beyt-i Makdis'e doğru namaz kılmaktaydılar. "Yüzünü Mescid-i Harâm tarafına çevir. Sizler de her nerede olursanız olun yüzünüzü onun tarafına çevirin" ayeti inince bir adam, Seleme oğulları (yurdundan) geçti. Onlar, sabah namazında Beyt-i Makdis'e doğru rükû halinde iken kendilerine iki kere dikkat edin! Kıble, Kâbe'ye çevrildi diye seslendi. Onlar da rükûda oldukları halde Kâbe'ye döndüler.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Salât 207, /243
Senetler:
1. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
2. Ebu Muhammed Sabit b. Eslem el-Bünanî (Sabit b. Eslem)
3. Ebu Seleme Hammad b. Seleme el-Basrî (Hammad b. Seleme b. Dînar)
4. Ebu Seleme Musa b. İsmail et-Tebûzeki (Musa b. İsmail)
Konular:
Kabe
Kıble, Kıblenin değiştirilmesi / tahvili
KTB, NAMAZ,
Öneri Formu
Hadis Id, No:
8189, D001074
Hadis:
حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ حَدَّثَنَا أَبُو عَوَانَةَ عَنْ مُخَوَّلِ بْنِ رَاشِدٍ عَنْ مُسْلِمٍ الْبَطِينِ عَنْ سَعِيدِ بْنِ جُبَيْرٍ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ "أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم كَانَ يَقْرَأُ فِى صَلاَةِ الْفَجْرِ يَوْمَ الْجُمُعَةِ تَنْزِيلَ السَّجْدَةِ وَ ( هَلْ أَتَى عَلَى الإِنْسَانِ حِينٌ مِنَ الدَّهْرِ )."
Tercemesi:
Bize Müsedded, ona Ebu Avane, ona Muhavvel b. Râşid, ona Müslim el-Betîn, ona Said b. Cübeyr, ona da İbn Abbas şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav), cuma gün(k)ü sabah namazında Secde ve İnsan surelerini okurdu."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Salât 219, /250
Senetler:
1. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Ebu Abdullah Said b. Cübeyr el-Esedî (Said b. Cübeyr)
3. Müslim b. Ebu Abdullah el-Betîn (Müslim b. İmran)
4. Ebu Râşid Muhavvel b. Râşid en-Nehdî (Muhavvel b. Raşid)
5. Ebu Avane Vazzah b. Abdullah el-Yeşkurî (Vazzah b. Abdullah)
6. Müsedded b. Müserhed el-Esedî (Müsedded b. Müserhed b. Müserbel b. Şerik)
Konular:
Hz. Peygamber, sabah namazında okuduğu ayetler
KTB, NAMAZ,
Namaz, kıraat
Öneri Formu
Hadis Id, No:
8830, B001123
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو الْيَمَانِ قَالَ أَخْبَرَنَا شُعَيْبٌ عَنِ الزُّهْرِىِّ قَالَ أَخْبَرَنِى عُرْوَةُ أَنَّ عَائِشَةَ - رضى الله عنها - أَخْبَرَتْهُ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم كَانَ يُصَلِّى إِحْدَى عَشْرَةَ رَكْعَةً ، كَانَتْ تِلْكَ صَلاَتَهُ ، يَسْجُدُ السَّجْدَةَ مِنْ ذَلِكَ قَدْرَ مَا يَقْرَأُ أَحَدُكُمْ خَمْسِينَ آيَةً قَبْلَ أَنْ يَرْفَعَ رَأْسَهُ ، وَيَرْكَعُ رَكْعَتَيْنِ قَبْلَ صَلاَةِ الْفَجْرِ ، ثُمَّ يَضْطَجِعُ عَلَى شِقِّهِ الأَيْمَنِ حَتَّى يَأْتِيَهُ الْمُنَادِى لِلصَّلاَةِ .
Tercemesi:
Bize Ebu Yemân, ona Şuayb, ona ez-Zührî, ona Urve b. Zübeyr, ona da Aişe (r.anha) şöyle rivayet etmiştir: “Rasulullah (sav) on bir rekat namaz kılardı. Bu onun geceleyin kıldığı namazdı. Sizden birinin elli ayet okuyabileceği süre kadar başını kaldırmadan secdede kalırdı. Sabah namazından önce de iki rekat namaz kılar, ardından sağ tarafına uzanır ve müezzinin kendisine sabah namazı için gelmesini beklerdi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Teheccüd 3, 1/410
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Urve b. Zübeyr el-Esedî (Urve b. Zübeyr b. Avvam b. Huveylid b. Esed)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Şuayb b. Ebu Hamza el-Ümevi (Şuayb b. Dinar)
5. Ebu Yeman Hakem b. Nafi' el-Behrânî (Hakem b. Nafi')
Konular:
Adab, yatma-kalkma adabı
KTB, ADAB
Namaz, Teheccüt namazı
Uyku, sağ tarafa yönelerek uyumak