Bize Hasen, ona İbn Lehîa, ona Yezid b. Ebu Habib, ona Ebu'l-Hayr, Ebu Basra'nın (ra) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz bizler sabah erkenden Yahudilerle karşılaşacağız. Onlara selam vermeyi önce siz başlatmayın. Onlar size selam verdiği zaman 'Aleyküm (Sizin üzerinize olsun)' deyin."
Açıklama: Sahih hadistir. İbn Lehia su-i hıfz olsa da tâbî olunmuştur.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
76567, HM027778
Hadis:
حَدَّثَنَا حَسَنٌ حَدَّثَنَا ابْنُ لَهِيعَةَ قَالَ حَدَّثَنَا يَزِيدُ بْنُ أَبِي حَبِيبٍ عَنْ أَبِي الْخَيْرِ قَالَ سَمِعْتُ أَبَا بَصْرَةَ يَقُولُ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: "إِنَّا غَادُونَ إِلَى يَهُودَ، فَلَا تَبْدَءُوهُمْ بِالسَّلَامِ، فَإِذَا سَلَّمُوا عَلَيْكُمْ فَقُولُوا: ’وَعَلَيْكُمْ’."
Tercemesi:
Bize Hasen, ona İbn Lehîa, ona Yezid b. Ebu Habib, ona Ebu'l-Hayr, Ebu Basra'nın (ra) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz bizler sabah erkenden Yahudilerle karşılaşacağız. Onlara selam vermeyi önce siz başlatmayın. Onlar size selam verdiği zaman 'Aleyküm (Sizin üzerinize olsun)' deyin."
Açıklama:
Sahih hadistir. İbn Lehia su-i hıfz olsa da tâbî olunmuştur.
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ahmed b. Hanbel, Müsned-i Ahmed, Ebu Basra el-Ğifari 27778, 8/800
Senetler:
1. Ebu Basra el-Gıfârî (Ebu Basra el-Gıfârî)
2. Ebu Hayr Mersed b. Abdullah el-Yeznî (Mersed b. Abdullah)
3. İbn Ebu Habib Yezid b. Kays el-Ezdî (Yezid b. Süveyd)
4. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Lehîa el-Hadramî (Abdullah b. Lehîa b. Ukbe)
5. Ebu Ali Hasan b. Musa el-Eşyeb (Hasan b. Musa)
Konular:
Diyalog, Hz. Peygamber'in / Sahabenin Yahudilerle ilişkileri
Selam, Ehli kitaba, müşriğe vs.
Bize Vekî', ona Abdülhamid b. Ca'fer, ona Yezid b. Ebu Habib, ona da Mirsed b. Abdullah, Ebu Basra'dan (ra.), Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Şüphesiz bizler sabah erkenden Yahudilerle karşılaşacağız. Onlara selam vermeye önce siz başlamayın. Onlar size selam verdiği zaman 'Aleyküm (Sizin üzerinize olsun)' deyin."
Açıklama: Sahih hadistir. Bu isnadda Vekî'in vehmi vardır. Yezîd ve Ebû Basra'nın arasında "Mürsed"i zikretmemiştir.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
76569, HM027779
Hadis:
حَدَّثَنَا وَكِيعٌ قَالَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْحَمِيدِ بْنُ جَعْفَرٍ عَنْ يَزِيدَ بْنِ أَبِي حَبِيبٍ عَنْ مِرْثَدِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ عَنْ أَبِي بَصْرَةَ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: "إِنَّا غَادُونَ عَلَى يَهُودَ، فَلَا تَبْدَءُوهُمْ بِالسَّلَامِ، فَإِذَا سَلَّمُوا عَلَيْكُمْ فَقُولُوا: ’وَعَلَيْكُمْ’."
Tercemesi:
Bize Vekî', ona Abdülhamid b. Ca'fer, ona Yezid b. Ebu Habib, ona da Mirsed b. Abdullah, Ebu Basra'dan (ra.), Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Şüphesiz bizler sabah erkenden Yahudilerle karşılaşacağız. Onlara selam vermeye önce siz başlamayın. Onlar size selam verdiği zaman 'Aleyküm (Sizin üzerinize olsun)' deyin."
Açıklama:
Sahih hadistir. Bu isnadda Vekî'in vehmi vardır. Yezîd ve Ebû Basra'nın arasında "Mürsed"i zikretmemiştir.
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ahmed b. Hanbel, Müsned-i Ahmed, Ebu Basra el-Ğifari 27779, 8/800
Senetler:
1. Ebu Basra el-Gıfârî (Ebu Basra el-Gıfârî)
2. Ebu Hayr Mersed b. Abdullah el-Yeznî (Mersed b. Abdullah)
3. İbn Ebu Habib Yezid b. Kays el-Ezdî (Yezid b. Süveyd)
4. Ebu Fadl Abdülhamid b. Cafer el-Ensârî (Abdülhamid b. Cafer b. Abdullah b. Hakem b. Rafi' b. Sinan)
5. Ebu Süfyan Veki' b. Cerrah er-Ruâsî (Veki' b. Cerrah b. Melih b. Adî)
Konular:
Diyalog, Hz. Peygamber'in / Sahabenin Yahudilerle ilişkileri
KTB, SELAM
Selam, Ehli kitaba, müşriğe vs.
Bize Abdurrezzâk, ona Ma'mer, ona Zuhrî, ona Urve b. Zübeyir, ona da Hz. Âişe şöyle demiştir:
"Ben kendimi bildim bileli, annem ve babam Müslümandı. Hiçbir gün geçmezdi ki, Rasulullah (sav) bize iki vakit —sabah ve akşam— uğramamış olsun. Müslümanlar imtihan ve baskıya uğrayınca, Ebu Bekir Habeşistan tarafına hicret etmek üzere yola çıktı. Birkü’l-Gımâd denilen yere ulaştığında, Kârre kabilesinin reisi olan İbn Duğunne ile karşılaştı. İbn Duğunne ona 'Ey Ebu Bekir! Nereye gidiyorsun?' diye sordu. Ebu Bekir, 'Kavmim beni (yurdumdan) çıkardı' dedi. (...) Ravi hadisin devamını anlattı, sonra da şöyle dedi: Rasulullah (sav) Müslümanlara 'Ben, sizin hicret edeceğiniz yeri gördüm. Bana, iki siyah taşlık (harre) arasında, Hurma ağaçlarının bulunduğu tuzlu/çorak düzlük (sebha) gösterildi' buyurdu. Bunun üzerine Medine’ye hicret edecek olanlar yola çıktı. Daha önce Habeşistan’a hicret etmiş bazı Müslümanlar da Medine’ye döndü. Ebu Bekir de hicret hazırlığına başladı. Ancak Rasulullah (sav) ona 'Acele etme, çünkü bana izin verilmesini umuyorum' buyurdu. Ebu Bekir 'Babam ve anam sana feda olsun, bunu umuyor musun?' diye sordu. Rasulullah (sav) ona 'Evet' dedi. Bunun üzerine Ebu Bekir, Rasulullah'a (sav) arkadaşlık edebilmek için beklemeye başladı ve dört ay boyunca, elinde bulunan iki bineğini (devesini), semur ağacının yapraklarıyla besledi."
Zuhrî der ki: Urve’nin aktardığına gör Hz. Âişe şöyle demiştir: "Bir gün öğle sıcağında evimizde oturuyorduk. Ebu Bekir’e iki kişi gelerek 'İşte Rasulullah (sav) başını örtmüş (tekkanni etmiş) olarak, üstelik alışık olmadığımız bir vakitte bize geliyor' dediler. Ebu Bekir 'Babam ve anam Ona feda olsun! Eğer bu saatte gelmişse mutlaka önemli bir iş vardır' dedi. Rasulullah (sav) geldi, izin istedi, ona izin verildi. İçeri girince Ebu Bekir’e 'Yanındakileri dışarı çıkar' buyurdu. Ebu Bekir 'Babam ve anam sana feda olsun ey Allah’ın Rasulü! (Yabancı yok.) Onlar ancak senin ailendir' dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav) 'Bana (hicret için) çıkmama izin verildi' buyurdu. Ebu Bekir 'Babam sana feda olsun ey Allah’ın Rasulü! (Bu yolculukta) sana arkadaşlık (edecek miyim?)' dedi. Rasulullah (sav) 'Evet' buyurdu. Ebu Bekir 'Babam sana feda olsun ey Allah’ın Rasulü! Şu iki deveden birini al' dedi. Rasulullah (sav) 'Bedelini ödeyerek (alırım)' buyurdu. Âişe der ki: Biz onlara en iyi şekilde yol azığı hazırladık. Bir azık torbasına yiyecek koyduk. Ebu Bekir’in kızı Esmâ, kuşağını ikiye ayırdı, bir parçasıyla torbayı bağladı. Bu sebeple ona 'Zâtü’n-Nitâkeyn' (iki kuşak sahibi) lakabı verildi. Sonra Rasulullah (sav) ile Ebu Bekir, Sevr adlı dağdaki bir mağaraya ulaştılar ve orada üç gece kaldılar."
"Ben kendimi bildim bileli, annem ve babam Müslümandı. Hiçbir gün geçmezdi ki, Rasulullah (sav) bize iki vakit —sabah ve akşam— uğramamış olsun. Müslümanlar imtihan ve baskıya uğrayınca, Ebu Bekir Habeşistan tarafına hicret etmek üzere yola çıktı. Birkü’l-Gımâd denilen yere ulaştığında, Kârre kabilesinin reisi olan İbn Duğunne ile karşılaştı. İbn Duğunne ona 'Ey Ebu Bekir! Nereye gidiyorsun?' diye sordu. Ebu Bekir, 'Kavmim beni (yurdumdan) çıkardı' dedi. (...) Ravi hadisin devamını anlattı, sonra da şöyle dedi: Rasulullah (sav) Müslümanlara 'Ben, sizin hicret edeceğiniz yeri gördüm. Bana, iki siyah taşlık (harre) arasında, Hurma ağaçlarının bulunduğu tuzlu/çorak düzlük (sebha) gösterildi' buyurdu. Bunun üzerine Medine’ye hicret edecek olanlar yola çıktı. Daha önce Habeşistan’a hicret etmiş bazı Müslümanlar da Medine’ye döndü. Ebu Bekir de hicret hazırlığına başladı. Ancak Rasulullah (sav) ona 'Acele etme, çünkü bana izin verilmesini umuyorum' buyurdu. Ebu Bekir 'Babam ve anam sana feda olsun, bunu umuyor musun?' diye sordu. Rasulullah (sav) ona 'Evet' dedi. Bunun üzerine Ebu Bekir, Rasulullah'a (sav) arkadaşlık edebilmek için beklemeye başladı ve dört ay boyunca, elinde bulunan iki bineğini (devesini), semur ağacının yapraklarıyla besledi."
Zuhrî der ki: Urve’nin aktardığına gör Hz. Âişe şöyle demiştir: "Bir gün öğle sıcağında evimizde oturuyorduk. Ebu Bekir’e iki kişi gelerek 'İşte Rasulullah (sav) başını örtmüş (tekkanni etmiş) olarak, üstelik alışık olmadığımız bir vakitte bize geliyor' dediler. Ebu Bekir 'Babam ve anam Ona feda olsun! Eğer bu saatte gelmişse mutlaka önemli bir iş vardır' dedi. Rasulullah (sav) geldi, izin istedi, ona izin verildi. İçeri girince Ebu Bekir’e 'Yanındakileri dışarı çıkar' buyurdu. Ebu Bekir 'Babam ve anam sana feda olsun ey Allah’ın Rasulü! (Yabancı yok.) Onlar ancak senin ailendir' dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav) 'Bana (hicret için) çıkmama izin verildi' buyurdu. Ebu Bekir 'Babam sana feda olsun ey Allah’ın Rasulü! (Bu yolculukta) sana arkadaşlık (edecek miyim?)' dedi. Rasulullah (sav) 'Evet' buyurdu. Ebu Bekir 'Babam sana feda olsun ey Allah’ın Rasulü! Şu iki deveden birini al' dedi. Rasulullah (sav) 'Bedelini ödeyerek (alırım)' buyurdu. Âişe der ki: Biz onlara en iyi şekilde yol azığı hazırladık. Bir azık torbasına yiyecek koyduk. Ebu Bekir’in kızı Esmâ, kuşağını ikiye ayırdı, bir parçasıyla torbayı bağladı. Bu sebeple ona 'Zâtü’n-Nitâkeyn' (iki kuşak sahibi) lakabı verildi. Sonra Rasulullah (sav) ile Ebu Bekir, Sevr adlı dağdaki bir mağaraya ulaştılar ve orada üç gece kaldılar."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ahmed b. Hanbel, Müsned-i Ahmed, Aişe bt. Ebubekir 26144, 8/380
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Urve b. Zübeyr el-Esedî (Urve b. Zübeyr b. Avvam b. Huveylid b. Esed)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu Urve Mamer b. Raşid el-Ezdî (Mamer b. Râşid)
5. ُEbu Bekir Abdürrezzak b. Hemmam (Abdürrezzak b. Hemmam b. Nafi)
Konular:
Bilgi, Hz. Peygamber'in verdiği gaybi haberler
Hz. Peygamber, Hicreti
Hz. Peygamber, hitap şekilleri
Kültürel hayat, İsim verme kültürü
Siyer, Habeşistan'dan Medine'ye Hicret
Siyer, Hicret Medine'ye
Siyer, Hicret, Habeşistan'a hicret
Öneri Formu
Hadis Id, No:
74949, HM023915
Hadis:
حَدَّثَنَا إِسْحَاقُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ الرَّازِيُّ حَدَّثَنَا سَلَمَةُ بْنُ الْفَضْلِ حَدَّثَنِي مُحَمَّدُ بْنُ إِسْحَاقَ عَنْ يَزِيدَ بْنِ يَزِيدَ بْنِ جَابِرٍ عَنْ الْقَاسِمِ بْنِ مُخَيْمِرَةَ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ يَعِيشَ عَنْ أَبِي أَيُّوبَ الْأَنْصَارِيِّ قَالَ
قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مَنْ قَالَ إِذَا صَلَّى الصُّبْحَ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ وَحْدَهُ لَا شَرِيكَ لَهُ لَهُ الْمُلْكُ وَلَهُ الْحَمْدُ وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ عَشْرَ مَرَّاتٍ كُنَّ كَعَدْلِ أَرْبَعِ رِقَابٍ وَكُتِبَ لَهُ بِهِنَّ عَشْرُ حَسَنَاتٍ وَمُحِيَ عَنْهُ بِهِنَّ عَشْرُ سَيِّئَاتٍ وَرُفِعَ لَهُ بِهِنَّ عَشْرُ دَرَجَاتٍ وَكُنَّ لَهُ حَرَسًا مِنْ الشَّيْطَانِ حَتَّى يُمْسِيَ وَإِذَا قَالَهَا بَعْدَ الْمَغْرِبِ فَمِثْلُ ذَلِكَ
Tercemesi:
Ebû Eyyüb el-Ensarî'den (Radıyallahu anh): Rasûlullah (Salallahu aleyhi ve sellem} şöyle dedi: "Kim sabah namazını kıldığında on kere 'Lâ ilahe illallahü vahdehû lâ şerike leh, lehü'l-mülkü velehü'hhamdü ve hüve alâ külli şey'in kadir' (Allah'tan başka ilah yoktur, O tektir, O'nun ortağı yoktur, mülk O'nundur, hamd O'na aittir. O, herşeye kâdirdir) derse dört köle azad etmeye denk sevap almış olur. (Ayrıca) ona on hasene (sevap) yazılır, ondan on günah silinir ve onun (makamı) on derece yükseltilir, bu söz onun için akşama kadar şeytandan koruyucu olur. Akşam (namazından) sonra da böyle derse aynı şeyler (sabaha kadar) geçerlidir."
Açıklama:
Hadis mütabileriyle birlikte sahihtir.
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ahmed b. Hanbel, Müsned-i Ahmed, Ebu Eyyub el-Ensarî 23915, 7/769
Senetler:
1. Ebu Eyyüb el-Ensari (Halid b. Zeyd b. Küleyb b. Salabe b. Abd)
2. Abdullah b. Yeîş (Abdullah b. Yeîş)
3. Ebu Urve Kasım b. Muhaymira el-Hemdani (Kasım b. Muhaymira)
4. Yezid b. Yezid el-Ezdi (Yezid b. Yezid b. Cabir)
5. İbn İshak el-Kuraşî (Muhammed b. İshak b. Yesar b. Hıyar)
6. Ebu Abdullah Seleme b. Fadl el-Ensarî (Seleme b. Fadl)
7. ishak b. ibrahim el-Iclî (İshak b. İbrahim)
Konular:
Dua, sabah/akşam okunacak
Köle, Cariye, azadı, insan hürriyeti
Tesbih
Tesbih, namazdan sonra tesbih çekmek
Zikir, zamanı
Açıklama: Hadis mütabileriyle birlikte sahih li ğayrihidir.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
76269, HM027086
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو النَّضْرِ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْحَمِيدِ حَدَّثَنِي شَهْرٌ قَالَ سَمِعْتُ أُمَّ سَلَمَةَ تُحَدِّثُ
زَعَمَتْ أَنَّ فَاطِمَةَ جَاءَتْ إِلَى نَبِيِّ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ تَشْتَكِي إِلَيْهِ الْخِدْمَةَ فَقَالَتْ يَا رَسُولَ اللَّهِ وَاللَّهِ لَقَدْ مَجِلَتْ يَدَيَّ مِنْ الرَّحَى أَطْحَنُ مَرَّةً وَأَعْجِنُ مَرَّةً فَقَالَ لَهَا رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِنْ يَرْزُقْكِ اللَّهُ شَيْئًا يَأْتِكِ وَسَأَدُلُّكِ عَلَى خَيْرٍ مِنْ ذَلِكَ إِذَا لَزِمْتِ مَضْجَعَكِ فَسَبِّحِي اللَّهَ ثَلَاثًا وَثَلَاثِينَ وَكَبِّرِي ثَلَاثًا وَثَلَاثِينَ وَاحْمَدِي أَرْبَعًا وَثَلَاثِينَ فَذَلِكَ مِائَةٌ فَهُوَ خَيْرٌ لَكِ مِنْ الْخَادِمِ وَإِذَا صَلَّيْتِ صَلَاةَ الصُّبْحِ فَقُولِي لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ وَحْدَهُ لَا شَرِيكَ لَهُ لَهُ الْمُلْكُ وَلَهُ الْحَمْدُ يُحْيِي وَيُمِيتُ بِيَدِهِ الْخَيْرُ وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ عَشْرَ مَرَّاتٍ بَعْدَ صَلَاةِ الصُّبْحِ وَعَشْرَ مَرَّاتٍ بَعْدَ صَلَاةِ الْمَغْرِبِ فَإِنَّ كُلَّ وَاحِدَةٍ مِنْهُنَّ تُكْتَبُ عَشْرَ حَسَنَاتٍ وَتَحُطُّ عَشْرَ سَيِّئَاتٍ وَكُلُّ وَاحِدَةٍ مِنْهُنَّ كَعِتْقِ رَقَبَةٍ مِنْ وَلَدِ إِسْمَاعِيلَ وَلَا يَحِلُّ لِذَنْبٍ كُسِبَ ذَلِكَ الْيَوْمَ أَنْ يُدْرِكَهُ إِلَّا أَنْ يَكُونَ الشِّرْكُ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ وَحْدَهُ لَا شَرِيكَ لَهُ وَهُوَ حَرَسُكِ مَا بَيْنَ أَنْ تَقُولِيهِ غُدْوَةً إِلَى أَنْ تَقُولِيهِ عَشِيَّةً مِنْ كُلِّ شَيْطَانٍ وَمِنْ كُلِّ سُوءٍ
Tercemesi:
Şehr b. Havşeb'den:
Ümmü Seleme'yi (radıyallahu anhu) naklederken duydum, şöyle dedi:
Hz. Fatıma, Allah'ın Peygamberi'ne gelip işlerin (ağırlığından) şikayet etti (esirlerden bir köle/ cariye istedi) ve dedi ki:
'Ey Allah'ın Rasûlü! Ellerim değirmen (kolu çevirmekten) nasır tuttu, bir un öğütüyorum, bir hamur yoğuruyorum' Rasûlullah (Sallallahu aleyhi ve sellem)
şöyle dedi:
"Eğer sana Allah rızık verirse, o sana ulaşır. Ben sana, bundan daha hayırlısına rehberlik yapayım mı? Yatağına yattığında otuz üç kere (sübha-
nallah diye) Allah'ı tesbih edersin, otuz üç kere (Allahü ekber diye) tekbir getirirsin ve otuz dört kere de (elhamdülillah diye) hamd edersin ki tamamı yüz olur. İşte bu senin için hizmetçiden daha hayırlıdır.
Sabah namazını kıldığında namazdan sonra on kere şöyle de: 'Lâ ilahe illallahü vahdehû lâ şerike leh, lehü'l-mülkü velehü'l-hamdü yuhyî ve yümît biyedihi'l-hayr ve hüve alâ külli şey'in kadir.'
Akşam namazından sonra da on kere bunu söyle! Bunlardan her birisinin İsmail oğullarından bir köle azad etme kadar sevabı vardır. Şirk dışında bu gün işlenilen bir günah seni telef etmez/ zararlı olmaz. "Lâ ilahe illallahü vahdehû lâ şerike leh' sözü, söyleyeceğin sabahtan diğer söyleyeceğin akşam vaktine kadar her türlü şeytandan ve her türlü kötülükten senin koruyucun (zırhın) olur."
Açıklama:
Hadis mütabileriyle birlikte sahih li ğayrihidir.
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ahmed b. Hanbel, Müsned-i Ahmed, Ümmü Seleme Zevcü'n-nebî 27086, 8/598
Senetler:
()
Konular:
Dua, sabah/akşam okunacak
Hamd, Allah'a hamdetmek
Hz. Peygamber, akrabalarını uyarması
Tesbih
Tesbih, namazdan sonra tesbih çekmek
Öneri Formu
Hadis Id, No:
75099, HM025905
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ جَعْفَرٍ وَحَجَّاجٌ قَالَ حَدَّثَنِي شُعْبَةُ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ الْقَاسِمِ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عَائِشَةَ
أَنَّ امْرَأَةً مُسْتَحَاضَةً سَأَلَتْ عَلَى عَهْدِ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقِيلَ إِنَّمَا هُوَ عِرْقٌ عَانِدٌ وَأُمِرَتْ أَنْ تُؤَخِّرَ الظُّهْرَ وَتُعَجِّلَ الْعَصْرَ وَتَغْتَسِلَ غُسْلًا وَاحِدًا وَتُؤَخِّرَ الْمَغْرِبَ وَتُعَجِّلَ الْعِشَاءَ وَتَغْتَسِلَ لَهُمَا غُسْلًا وَاحِدًا وَتَغْتَسِلَ لِصَلَاةِ الصُّبْحِ غُسْلًا قَالَ ابْنُ جَعْفَرٍ غُسْلًا وَاحِدًا
Tercemesi:
Hz. Aişe annemizden (Radıyallahü anha):
İstihaze (adet dışı kan) gören bir kadın durumunu Rasûlullah (Sallallahü
aleyhi ve sellem) döneminde sormuştu, kendisine: "Bu ancak inatçı/habis bir damar (akıntısı)dır" denildi ve öğleyi geciktirip ikindiyi erkene (ilk vaktine) alarak birlikte kılması ve bunlar için bir gusül alması, akşamı geciktirip yatsıyı erkene (ilk vaktine) alarak birlikte kılması ve onlar için de bir gusül alması, aynca sabah namazı için de bir gusül alması emredildi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ahmed b. Hanbel, Müsned-i Ahmed, Aişe bt. Ebubekir 25905, 8/324
Senetler:
()
Konular:
Kadın, istihaze kanı, hükümleri
Kadın, özür kanı nedeniyle namazı terk etmemek
Namaz, cem'i
Öneri Formu
Hadis Id, No:
77334, HM028022
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ الْمَلِكِ بْنُ عَمْرٍو قَالَ حَدَّثَنَا زُهَيْرٌ يَعْنِي ابْنَ مُحَمَّدٍ الْخُرَاسَانِيَّ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مُحَمَّدٍ يَعْنِي ابْنَ عَقِيلِ بْنِ أَبِي طَالِبٍ عَنْ إِبْرَاهِيمَ بْنِ مُحَمَّدِ بْنِ طَلْحَةَ عَنْ عَمِّهِ عِمْرَانَ بْنِ طَلْحَةَ عَنْ أُمِّهِ حَمْنَةَ بِنْتِ جَحْشٍ قَالَتْ
كُنْتُ أُسْتَحَاضُ حَيْضَةً شَدِيدَةً كَثِيرَةً فَجِئْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَسْتَفْتِيهِ وَأُخْبِرُهُ فَوَجَدْتُهُ فِي بَيْتِ أُخْتِي زَيْنَبَ بِنْتِ جَحْشٍ قَالَتْ فَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنَّ لِي إِلَيْكَ حَاجَةً فَقَالَ وَمَا هِيَ فَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنِّي أُسْتَحَاضُ حَيْضَةً كَثِيرَةً شَدِيدَةً فَمَا تَرَى فِيهَا قَدْ مَنَعَتْنِي الصَّلَاةَ وَالصِّيَامَ قَالَ أَنْعَتُ لَكِ الْكُرْسُفَ فَإِنَّهُ يُذْهِبُ الدَّمَ قَالَتْ هُوَ أَكْثَرُ مِنْ ذَلِكَ قَالَ فَتَلَجَّمِي قَالَتْ إِنَّمَا أَثُجُّ ثَجًّا فَقَالَ لَهَا سَآمُرُكِ بِأَمْرَيْنِ أَيَّهُمَا فَعَلْتِ فَقَدْ أَجْزَأَ عَنْكِ مِنْ الْآخَرِ فَإِنْ قَوِيتِ عَلَيْهِمَا فَأَنْتِ أَعْلَمُ فَقَالَ لَهَا إِنَّمَا هَذِهِ رَكْضَةٌ مِنْ رَكَضَاتِ الشَّيْطَانِ فَتَحَيَّضِي سِتَّةَ أَيَّامٍ أَوْ سَبْعَةً فِي عِلْمِ اللَّهِ ثُمَّ اغْتَسِلِي حَتَّى إِذَا رَأَيْتِ أَنَّكِ قَدْ طَهُرْتِ وَاسْتَيْقَنْتِ وَاسْتَنْقَأْتِ فَصَلِّي أَرْبَعًا وَعِشْرِينَ لَيْلَةً أَوْ ثَلَاثًا وَعِشْرِينَ لَيْلَةً وَأَيَّامَهَا وَصُومِي فَإِنَّ ذَلِكَ يُجْزِئُكِ وَكَذَلِكَ فَافْعَلِي فِي كُلِّ شَهْرٍ كَمَا تَحِيضُ النِّسَاءُ وَكَمَا يَطْهُرْنَ بِمِيقَاتِ حَيْضِهِنَّ وَطُهْرِهِنَّ وَإِنْ قَوِيتِ عَلَى أَنْ تُؤَخِّرِي الظُّهْرَ وَتُعَجِّلِي الْعَصْرَ فَتَغْتَسِلِينَ ثُمَّ تُصَلِّينَ الظُّهْرَ وَالْعَصْرَ جَمِيعًا ثُمَّ تُؤَخِّرِينَ الْمَغْرِبَ وَتُعَجِّلِينَ الْعِشَاءَ ثُمَّ تَغْتَسِلِينَ وَتَجْمَعِينَ بَيْنَ الصَّلَاتَيْنِ فَافْعَلِي وَتَغْتَسِلِينَ مَعَ الْفَجْرِ وَتُصَلِّينَ وَكَذَلِكَ فَافْعَلِي وَصَلِّي وَصُومِي إِنْ قَدَرْتِ عَلَى ذَلِكَ وَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَهَذَا أَعْجَبُ الْأَمْرَيْنِ إِلَيَّ
Tercemesi:
Hamne bt. Cahş (Radıyallahu anha) anlatıyor:
"Ben adet dışı çok fazla kanı gelen bir kadındım. Bu durumun fetvasını/hükmünü sormak ve anlatmak için Rasûlullah'a gittim, kendisini
kız kardeşim Zeyneb bt. Cahş' ın (Radıyallahü anha) evinde buldum ve dedim ki:
'Ey Allah'ın Rasûlü! Bir konuda sana ihtiyacım var!' Rasûlullah: "Nedir o?" deyince ben şunu sordum:
'Ey Allah'ın Rasûlü! Ben adet dışı çok fazla kanı gelen bir kadınım,
bu konuda ne dersin? (Zira) bu durum beni namaz ve oruçtan engelliyor.' Rasûlullah (Sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: "Pamuğu (tampon yapmanı) tavsiye ederim, zira o kanı tutar."
Hamne:
'Bu kanama çok fazla (ona yetmez).'
'Ayrıca bir kumaş parçası bağla!'
'Şarıl şarıl kanım akıyor.' Rasûlullah:
"O halde sana iki şey emredeceğim. Hangisini yaparsan diğeri için
sana yeterli olur. İkisini de yaparsan, sen bilirsin. Bu (akıntı) şeytanın darbelerinden bir darbedir/rahatsızlıktır. Allah'ın bilgisine uygun olarak (her ay) altı ya da yedi gün hayız kabul et, sonra da temizlendiğine (adetin bittiğine) kanaatın geldiğinde gusül al ve (ayda) yirmi üç ya da yirmi dört gece-gündüz namaz.! kıl, orucu tut! Bu sana yeterlidir. İşte böylece her ay hayız ve temizlik dönemlerinde, hayız gören ve temizlenen kadınlar gibi hareket edersin.
(İkinci olarak) eğer öğleyi geciktirip ikindiyi erkene (ilk vaktine) alarak birlikte kılmaya gücün yeterse (onlar için) gusül alırsın, sonra öğle ile ikindiyi bu şekilde beraber kılarsın. Ayrıca akşamı geciktirip yatsıyı erkene (ilk vaktine) alarak birlikte kılmaya gücün yeterse (onlar için) gusül alır, sonra akşam ile yatsıyı bu şekilde beraber kılarsın. Sabah vakti de (tekrar) gusül alır ve namazı kılarsın. İstersen böyle yap! Buna gücün yeterse namazı böyle kıl ve orucu da tut!"
Sonra Rasulullah ekledi: "Benim iki işten en çok hoşuma giden budur (ikincisidir).'"
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ahmed b. Hanbel, Müsned-i Ahmed, Hamne bt. Cahş 28022, 8/877
Senetler:
()
Konular:
Hayız, gün hesabı
Hayız, temizlenme şekli
Kadın, hayız müddeti
Kadın, istihaze kanı, hükümleri
Kadın, özür kanı nedeniyle namazı terk etmemek
Namaz, cem'i
Namaz, Hayız, gören kadının namazı
Namaz, Hayız, gören kadının namazı terketmesi
Namaz, hayızlı kadının namazı terketmesi