11700 Kayıt Bulundu.
Bize Kteybe (b. Saîd) ve Hennâd (b. Serî), onlara Veki' (b. Cerrah), ona Şube (b. Haccâc), ona Abdülaziz b. Suheyb (el-Bünanî), ona da Enes b. Malik (ra) şöyle rivayet etmiştir:
Rasulullah (sav) tuvalete girmek istediğinde "Allah'ım! Erkek ve dişi tüm şeytanlardan ve tüm pisliklerden sana sığınırım" diye dua ederdi.
Şu'be, Rasulullah'ın (sav) bir defasında "Allah'ım!" demeksizin bu duayı okuduğunu kaydetmiştir.
Ebu İsa şöyle demiştir: Bu konuda Ali, Zeyd b. Erkâm, Câbir ve İbn Mes'ûd'dan da hadis rivayet edilmiştir.
Ebu İsa şöyle demiştir: Enes hadisi bu konuda rivayet edilenlerin en sahih ve iyisidir (ahsen). Zeyd b. Erkâm hadisinin senedinde problem (ızdırab) vardır. (Bu hadisi) Hişâm ed-Destevâî ve Said b. Ebu Arûbe, Katâde'den nakletmişler; Said, (kendi senedinde) Kâsım b. Avf eş-Şeybânî vasıtasıyla Zeyd b. Erkam'dan rivayette bulunurken Hişâm ed-Destevâî, Katâde vasıtasıyla Zeyd b. Erkam'dan nakilde bulunmuştur.
(Bu hadisi) Şu'be ve Ma'mer, Katâde'den, o Nadr b. Enes'ten rivayet etmiş; Şu'be, doğrudan Zeyd b. Erkam'dan naklederken Ma'mer, Nadr b. Enes'ten, o da babası vasıtasıyla Hz. Peygamber'den (sav) rivayette bulunmuştur.
Ebu İsa şöyle demiştir: Muhammed (b. İsmail el-Buhârî'ye) bunun hakkında soru sordum. O, "Katâde'nin her ikisinden de rivayette bulunması ihtimal dahilindedir" demiştir.
Açıklama: Tirmizi'nin hadis için kullandığı "ahsen" kavramının, ıstılah olarak hasen terimi ile bir ilişkisi yoktur. "Ahsenü şey'in fi'l-bâb" herhangi bir konuda sıhhat açısından en kuvvetli hadisi ifade etmek için kullanılmıştır. Böyle bir hadis sahih, hasen hatta zayıf dahi olabilir. (Bk. Abdullah Aydınlı, Hadis Istılahları Sözlüğü, s. 21, İstanbul, 2011). Ayrıca Zeyd b. Erkam rivayeti için kullanılan ızdırâb kavramına, tezat (ihtilaf) içermelerine rağmen aralarında tercih yapılamayan hadislerin durumunu anlatmak için başvurulmaktadır. (Bk. Abdullah Aydınlı, Hadis Istılahları Sözlüğü, s. 121, İstanbul, 2011)
Bize Kuteybe (b. Said Cemil b. Tarif), Hennad ve Mahmud b. Ğaylan, onlara Veki (b. Cerrah), ona Süfyan (es-Sevrî); (T) Bize Muhammed b. Beşşar, ona Abdurrahman b. Mehdi, ona Süfyan, ona Abdullah b. Muhammed b. Akil, ona Muhammed b. Hanefiyye, ona da Ali (b. Ebu Talib)'in rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur:
"Namazın anahtarı temizliktir. Namazda yapılması haram olan şeyler tekbir ile başlar selam ile bu haramlar helal hale gelir."
Ebu İsa et-Tirmizî şöyle demiştir: "Bu hadis bu konuya ilgili en sahih ve en hasen hadistir. Abdullah b. Muhammed b. Akil "saduk" bir ravidir. İlim ehlinden bazıları onun hıfzıyla ilgili olumsuz değerlendirmelerde bulunmuşlardır."
Yine Ebu İsa et-Tirmizî şöyle demiştir: "Muhammed b. İsmail'i Ahmed b. Hanbel, İshak b. İbrahim ve Humeydi'nin Abdullah b. Muhammed b. Akil'in hadisiyle ihticac ettiklerini söylerken işittim. Muhammed el-Buharî, Abdullah b. Muhammed b. Akil'in "mukaribü'l-hadis" olduğunu söylemiştir. Ebu İsa et-Tirmizî bu konuda Cabir ve Ebu Said'in rivayet ettiği hadislerin de bulunduğunu belirtmiştir.
Açıklama: "Mukâribü'l-hadîs", rivayet ettiği hadisler sika ravilerin rivayet ettiği hadislere yakın olan ravileri ifade etmek için kullanılan bir kavramdır. Bu kavramın cerh mi yoksa ta'dil mi ifade ettiği tartışılmış olmakla birlikte genel kabul ta'dil için kullanıldığı yönündedir. Bk. el-Irâkî, et-Takyîd ve'l-îzâh, s. 137-138.
Bize Muhammed b. Kesîr, ona Süfyân, ona A'meş, ona İbrahim, ona Esved, ona da Âişe (r.anha) şöyle demiştir:
Rasulullah (sav) vefat ettiğinde zırhı, otuz sâ miktarı arpa karşılığında, bir Yahudi'de rehindi.
Ya'lâ der ki: A'meş bize bunun “demirden yapılmış bir zırh” olduğunu rivayet etmiştir. Muallâ der ki: Bize Abdulvâhid, ona da A'meş bu hadisi rivayet etmiş ve “Rasûlullah o Yahudi'ye demirden bir zırhı rehin verdi” demiştir.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Ya'la b. Ubeyd arasında inkıta vardır.
Bize Muhammed b. Müsennâ, ona Abdülvehhâb, ona Hâlid, ona İkrime, ona da İbn Abbâs (ra) şöyle rivayet etmiştir:
Nebî (sav), (Bedir günü) çadırda iken "Allah'ım! Ahdini ve vaadini yerine getirmeni istiyorum. Allah'ım! (Müminlerin hezimetini) dilersen bugünden sonra sana ibadet edilmeyecek." buyurdu. Ebu Bekir, Nebî'nin (sav) elinden tutup "Yâ Rasulullah! Yeter! Rabbine yeterince yakardın" dedi. Hz. Peygamber (sav) zırh kuşanmış bir şekilde "Topluluk hezimete uğrayacak ve arkalarını dönüp kaçacaklar. Hayır, kıyamet, onların (görecekleri asıl azabın) vaktidir. Kıyamet (azabı) ise daha müthiş ve daha acıdır" ayetini okuyarak (savaş alanına) çıktı.
Vüheyb, Hâlid'den aktarırken "Bedir günü" ifadesini zikretmiştir.
Açıklama: Anlaşılabildiği kadarıyla rivayet muallaktır; Buhari ile Vüheyb b. Halid arasında inkıta vardır.
Bize Müsedded, ona Yahya; (T) bize Kabîsa, ona Süfyân, ona Sa'd b. İbrahim, ona Abdullah b. Şeddâd, ona da Ali (ra) şöyle rivayet etmiştir:
Ben Hz. Peygamber'i (sav) Sa'd'a "at (okunu)! Anam babam sana feda olsun" derken işittim. Sa'd'dan sonra da hiç kimse için böyle dediğini duymadım.
Bize Ebu Yemân, ona Şuayb, ona Zührî, ona da Sinân b. Ebu Sinân ed-Düelî ve Ebu Seleme b. Abdurrahman, onlara da Câbir b. Abdullah (ra) şöyle rivayet etmiştir:
Cabir b. Abdullah Rasulullah (sav) ile beraber Necid tarafına gazâya gitti ve Rasulullah (sav) döndüğünde o da beraberinde döndü. Sefer sırasında dikenli ağaçların çokça bulunduğu bir vadide öğle uykusu vakti girdi. Hz. Peygamber (sav) konakladı, insanlar da ağaçlar altında gölgelenmek üzere dağıldılar. Nebî (sav), bir sakız ağacının altına yerleşti ve kılıcını da ağaca astı. Ardından uykuya daldık. Birazcık uyumuştuk ki birden Rasulullah'ın (sav), yanında bedevi bir müşrik olduğu halde bize seslendiğini duyduk. Şöyle buyurdu: "Ben uyurken bu adam kılıcımı alıp bana çekti. Uyandım baktım ki bu adam elinde kılıç ç bana 'Seni benden kim koruyacak?' dedi. Ben, üç kere 'Allah korur' dedim."
(Râvî der ki:) O bedevi orada oturdu, Rasulullah (sav) onu cezalandırmadı
Bize Ebu Yemân, ona Şuayb; (T) bize Musa b. İsmail, ona İbrahim b. Sa'd, o ikisine İbn Şihâb ez-Zührî, ona Sinan b. Ebu Sinân ed-Düelî ve Ebu Seleme, onlara da Cabir b. Abdullah (r.anhuma), Hz. Peygamber ile birlikte gazaya gittiğini, dikenli büyük birçok ağacı bulunan vadide iken kaylûle (öğlen istirahati) vakti olduğunu haber verip şöyle devam etmiştir:
Gün ortası istirahati verilince insanlar, ağaçlar altında gölgelenmek üzere ağaçlık alana dağıldılar. Hz. Peygamber (sav) de bir ağaç altına konakladı, kılıcını ağaca astı, sonra uyudu. Uyandığında, bir de baktı ki yanında, geldiğini fark etmediği bir adam var. Hz. Peygamber şöyle anlattı:
"Bu zât benim kılıcımı çekti ve “şimdi seni kim koruyacak?” dedi. Ben de “Allah” dedim. Bu cevabım üzerine kılıcı kınına koydu. İşte bu adam şu oturan bedevidir." Sonra Hz. Peygamber (sav) onu cezalandırmadı.
Bize Ebu Yemân, ona Şuayb; (T) bize Musa b. İsmail, ona İbrahim b. Sa'd, o ikisine İbn Şihâb ez-Zührî, ona Sinan b. Ebu Sinân ed-Düelî ve Ebu Seleme, onlara da Cabir b. Abdullah (r.anhuma), Hz. Peygamber ile birlikte gazaya gittiğini, dikenli büyük birçok ağacı bulunan vadide iken kaylûle (öğlen istirahati) vakti olduğunu haber verip şöyle devam etmiştir:
Gün ortası istirahati verilince insanlar, ağaçlar altında gölgelenmek üzere ağaçlık alana dağıldılar. Hz. Peygamber (sav) de bir ağaç altına konakladı, kılıcını ağaca astı, sonra uyudu. Uyandığında, bir de baktı ki yanında, geldiğini fark etmediği bir adam var. Hz. Peygamber şöyle anlattı:
"Bu zât benim kılıcımı çekti ve “şimdi seni kim koruyacak?” dedi. Ben de “Allah” dedim. Bu cevabım üzerine kılıcı kınına koydu. İşte bu adam şu oturan bedevidir." Sonra Hz. Peygamber (sav) onu cezalandırmadı.
Bize Abdullah b. Yusuf, ona Mâlik, ona Ömer b. Ubeydullah’ın azatlısı Ebu’n-Nadr, ona Ebu Katâde el-Ensarî’nin azatlısı Nâfi, ona Ebu Katâde (ra) şöyle rivayet etmiştir:
"Ebu Katâde (ra), Rasulullah (sav) ile birlikte Mekke'ye doğru giderken yolun bir yerinde, kendisi ihramsız olduğu halde, ihramlı olan bazı arkadaşları ile birlikte (kafileden) geri kalmıştı. Derken yabani bir eşek gördü, derhal atına bindi. Arkadaşlarından kendisine kamçısını uzatmalarını istediyse de kabul etmediler, onlardan kendisine mızrağını vermesini istedi, yine kabul etmediler. Bu sefer kendisi onu aldıktan sonra eşeğin üzerine hızlıca koştu ve onu öldürdü. Nebi’nin (sav) ashabından bazıları ondan yedi, bazısı da (ihramlı oldukları için) yemekten kaçındı. Rasulullah’a (sav) yetiştiklerinde bu konuyu ona sordular. Hz. Peygamber (sav) de “Bu Allah’ın size, yiyesiniz diye önünüze getirdiği bir yemektir” buyurdu."
Ebu Nadr'ın hadisinin benzerini Zeyd b. Eslem, ona Ata b. Yesâr, ona da Ebu Katâde rivayet etmiş ve rivayetinde Hz. Peygamber'in (sav) “Beraberinizde onun etinden bir şey kaldı mı?” buyurduğunu aktarmıştır.
Açıklama: "Mukâribü'l-hadîs", rivayet ettiği hadisler sika ravilerin rivayet ettiği hadislere yakın olan ravileri ifade etmek için kullanılan bir kavramdır. Bu kavramın cerh mi yoksa ta'dil mi ifade ettiği tartışılmış olmakla birlikte genel kabul ta'dil için kullanıldığı yönündedir. Bk. el-Irâkî, et-Takyîd ve'l-îzâh, s. 137-138.