11724 Kayıt Bulundu.
Bize Ebû Abdullah el-Hafız ve Ebû Saîd b. Ebî Amr, onlara Ebû’l-Abbas Muhammed b. Yakub, ona Ahmed b. Abdülcebbâr el-Utâridî, ona Ebû Muâviye, ona el-A’meş, ona Mücahid, ona Tavus, ona da İbn Abbas rivayet etmiştir:
“Hz. Peygamber (sav) iki mezarın yanından geçiyordu, ‘Onlar azap görüyorlar, ancak büyük bir günahtan dolayı azap edilmiyorlar; biri insanlar arasında laf taşıyordu, diğeri de küçük abdest bozarken örtünmüyordu’ dedi. Sonra taze bir dal parçası aldı, onu ikiye kırdı, sonra da onları mezarların her birine dikti. İnsanlar,
“- Ey Allah’ın Rasûlü, neden böyle yaptın?” diye sordular.
“- Bunlar kurumadıkları sürece umulur ki onların azapları hafifletilir” dedi.”
Bunu Buhârî Sahîh’inde Muhammed b. el-Müsennâ vasıtasıyla Ebû Muâviye’den tahric etmiştir.
Bize Ebû Abdullah el-Hafız, ona Ebû Abdullah Muhammed b. Yakub, ona Muhammed b. Abdüsselâm, ona Yahya b. Yahya, ona el-Leys b. Sa’d rivayet etmiştir. (T) Yine bize Ebû Salih b. Ebî Tahir, ona dedesi Yahya b. Mansur, ona Ahmed b. Seleme, ona Kuteybe b. Saîd, ona el-Leys, ona Saîd b. Ebî Saîd, ona babası, ona da Ebû Hureyre (ra) Rasûlullah’ın (sav) şöyle söylediğini rivayet etmiştir:
“Ey Müslüman kadınlar! Komşu kadın kendisine bir koyun paçası ikram etse dahi sakın onu hor görmeyin!”
Bunu Müslim Sahîh’te Yahya b. Yahya ve Kuteybe’den rivayet etmiştir. Buharî de Abdullah b. Yusuf vasıtasıyla el-Leys’den rivayet etmiştir.
Bize Ebû’l-Hasan b. Abdân, ona Ahmed b. Ubeyd, ona İbn Milhân, ona Yahya b. Bükeyr, ona el-Leys rivayet etti. (T) Yine bize Ebû Abdullah el-Hafız, ona Ebû’l-Fadl b. İbrahim, ona Ahmed b. Seleme, ona Kuteybe b. Saîd, ona el-Leys, ona Saîd b. Ebî Saîd, ona babası, ona da Ebû Hureyre (ra), Rasûlllah’ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"Ey Müslüman kadınlar! Bir koyun paçası dahi olsa komşu kadının ikramını hor görmeyin!"
Bunu Müslim es-Sahîh’de Kuteybe’den, el-Buhârî de Abdullah b. Yusuf vasıtasıyla el-Leys’den rivayet etmiştir.
Bize Müsedded, ona Yahya, ona Şu'be, ona Hakem, ona Musab b. Sa'd, ona da Babası (Sa'd b. Ebu Vakkâs) şöyle rivayet etmiştir:
Hz. Peygamber (sav) Tebük seferine çıktı ve yerine Hz. Ali'yi vekil olarak bıraktı. Bunun üzerine Hz. Ali "beni çocukların ve kadınların içinde mi bırakıyorsun" diye sordu. Hz. Peygamber (sav) cevaben "Sen benim yanımda Hz. Musa'nın yanındaki Hz. Harun konumunda olmaktan hoşnut olmaz mısın? Ancak şunu belirteyim ki benden sonra peygamber gelmeyecektir." buyurdu.
Ebu Dâvûd (et-Tayâlîsî) der ki: bu hadisi bize Şu'be, ona Hakem, ona da Musab rivayet etmiştir.
Açıklama: Bu tarik muallaktır. Buhari ile Ebu Davud arasında inkıta vardır.
Bize İmran b. Meysere, ona İbn Fudayl, ona Husayn, ona da Âmir şöyle demiştir:
İmran b. Husayn’ın (r.anhumâ) “Rukye tedavisi, ancak göz değmesinden ve zehirli (hayvan sokmasın)dan olur” dedi. Ben de bunu Saîd b. Cübeyr’e söyleyince, o şöyle dedi: İbn Abbas bize rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur:
"Bana ümmetler gösterildi, bir nebi ve iki nebi beraberlerinde bir topluluk ile birlikte, bir diğer nebi beraberinde hiç kimse olmadığı halde geçiyordu, sonunda bana büyük bir kalabalık gösterildi. Ben, “bu ümmetim mi?” dedim. “Bu, Musa ve kavmidir” diye cevap verildi. Ardından “Şu ufka bak” denildi. Ufku dolduran bir karartı gördüm. Sonra semanın ufuklarında “şuraya da bak, şuraya da bak” denildi. Ufku dolduran kalabalık bir karartı gördüm. “İşte, senin ümmetin budur. Bunlardan yetmiş bin kişi hesaba çekilmeden cennete gireceklerdir” denildi.” Sonra (Allah Rasulü) onlara bir açıklama yapmadan içeri girdi. Orada bulunanlar söze daldılar ve “biz Allah’a iman eden, Rasulü’ne uyan kimseleriz, onlar bizler olmalıyız ya da İslam geldikten sonra doğan çocuklarımızdır. Çünkü biz cahiliye döneminde dünyaya gelmiştik” dediler. Bu söyledikleri Nebi’ye (sav) ulaşınca, dışarı çıktı ve şöyle buyurdu: “Onlar Rukye ile tedavi olmayanlar, bir şeylerin uğursuzluğuna kapılmayanlar, yaralarını dağlamayanlar ve Rablerine tevekkül edenlerdir” buyurdu. Bu sefer Ukkâşe b. Mihsan, “ben onlardan birisi miyim? Ey Allah’ın Rasulü” dedi. Hz. Peygamber (sav) “Evet” buyurdu. Bir başkası daha kalkarak “Ben onlardan mıyım”, diye sordu. Allah Rasulü: “Bu hususta Ukkâşe senden öne geçti” buyurdu."
Açıklama: Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım: لاَ رُقْيَةَ إِلاَّ مِنْ عَيْنٍ أَوْ حُمَةٍ
Bize Mekkî b. İbrahim, ona Abdullah b. Saîd b. Ebu Hind, ona Babası (Saîd b. Ebu Hind), ona da İbn Abbas'ın (r.anhuma) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:
"İnsanların pek çoğunun değerlendirme konusunda aldandığı iki nimet vardır: Sağlık ve boş vakit"
Bize Abbâs el-Anberî, ona Safvân b. İsâ, ona Abdullah b. Saîd b. Ebu Hind, ona Babası (Saîd b. Ebu Hind), ona da İbn Abbas bu hadisin bir benzerini Hz. Peygamber'den (sav) rivayet etmiştir.
Bize Ali b. Abdullah, ona Süfyan, ona Ebu Zinâd, ona A'rec, ona da Ebu Hureyre'nin (ra) rivayetine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:
"Allah tebâreke teâla 'Ben iyi kullarım için hiç bir gözün görmediği, hiç bir kulağın işitmediği ve hiç bir insanın aklına, hayaline gelmeyecek birtakım nimetler hazırladım' buyurmuştur." Ardın dan Ebu Hureyre şöyle dedi: İsterseniz şu âyeti okuyun "Yaptıklarına karşılık olarak, onlar için ne mutluluklar saklandığını hiç kimse bilemez."
Bize Ebu Zinâd, ona A'rec, ona da Ebu Hureyre aynı hadisin benzerini rivayet etmiştir.
Süfyân'a "(bu hadisi) Peygamber'den mi rivayet ettin yoksa içtihadınla mı söylüyorsun?" diye soruldu. O da "rivayet olmasaydı Ebu Muâviye, A'meş'ten o da Ebu Salih ne aktaracaktı ki?"
Ebu Hureyre ayette geçen (قُرَّةِ) kelimesini çoğul olarak (قُرَّاتِ) şeklinde okudu.
Bize Adem, ona İbn Ebu Zi'b, ona Zührî, ubeydullah b. Abdullah b. Utbe, ona İbn Abbas, ona da Ebu Talha (r. anhum) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:
"İçinde köpek ve tasvirler bulunan bir eve melekler girmez"
(Aynı hadisi) Bize Leys ibn Sa'd, ona Yûnus, ona İbn Şihâb, ona Ubeydullah, ona İbn Abbas, ona da Ebu Talha Hz. Peygamber'den (sav) rivayet etmiştir.
Bize Abdurrahman b. Mübarek, ona Hammad b. Zeyd, ona Eyyûb ve Yunus, onlara Hasan, ona da Ahnef b. Kays şöyle demiştir:
Ben, (Sıffin savaşında) şu adama (Ali b. Ebu Talib) yardım etmek için hareket etmiştim. Yolda Ebu Bekre ile karşılaştım. Bana, 'Nereye gidiyorsun?' dedi. Ben de, 'Şu adama (Ali b. Ebu Talib) yardım edeceğim' dedim. O da bana şöyle dedi: Geri dön, çünkü ben Hz. Peygamber'den (sav) şöyle işittim. "İki Müslüman birbirine kılıç çekerse, öldüren de öldürülen de cehenneme gider."
Ebu Bekre: 'Ey Allah’ın Resulü! Katili anladık da, ya maktul niçin cehenneme gider?' dedim. Hz. Peygamber (sav) de: "Çünkü, o da arkadaşını öldürmeyi istiyordu" buyurdu.
Bize Ebû Abdullah el-Hafız ile Ebû Saîd b . Ebî Amr, onlara Ebû'l-Abbas Muhammed b. Yakub, ona Ahmed b. Abdülcebbâr, ona ona Ebû Muâviye, ona el-A'meş, ona Ebû Salih, ona da Ebû Hureyre Rasûlullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu haber verdi:
“İnsanın cemâatle kıldığı namazın sevâbı, evinde ve dükkânında tek başına kıldığı namazın sevâbından 25 kat daha fazladır. Çünkü insan, abdestini güzelce alır, sonra sadece namaz gâyesiyle evinden çıkıp câmiye giderse, camiye girinceye kadar attığı her adımdan dolayı bir derecesi yükseltilir ve bir günahı silinir. Camiye girince de, namazı beklediği müddetçe namazda sayılır. Namazgâhta bulunduğu müddetçe de, kimseye eziyet vermediği ve abdesti bozulmadığı müddetçe melekler; ‘Allah’ım, ona merhamet eyle! Allah’ım, onu bağışla!’ diye duâ ederler."
Bu hadîsi Buhârî ve Müslim, Müsedded'den rivâyet ettiler. Ayrıca Müslim rivâyetin tamamını Ebû Bekir b. Ebî Şeybe vasıtasıyla Ebû Muâviye'den de rivâyuet etti.