Giriş


Açıklama: Hadiste geçen "ğurr" kelimesi ayın ilk hilal olarak çıkışındaki parlak haline dendiği gibi, mücerret "parlaklık" anlamına da gelir. Burada da "bîd" kelimesinin sıfatı olarak gelmiştir. "Bîd" kelimesi de kamerî aylar için, ayın en parlak olarak görüldüğü geceler için kullanılır. Hadisteki bu sıfat tamlamasını kendinden sonraki kelimeler açıkladığı için (bedel), anlamı buna göre verdik. Buharî de "Eyyâm-ı Bîd" oruçlarının ayın on üç, on dört ve on beşinci günleri olduğuna dair bir bab açmıştır. (Buharî, Savm, 60). Neseî'nin bir rivayeti hariç ilgili hadislerde de terkip "eyyâm-ı bîd" olarak rivayet edilmiştir."el-Kâha" ise, Medine'ye üç merhale mesafedeki yerin ismidir.(Aynî,Umdetü'l-Kârî, XII. 134-136, Beyrut, 2001)

    Öneri Formu


Açıklama: Hadisin ilk kelimesi "kırıldı" anlamında وُثِيَتْ olabilir. Ancak "kırılmadı ama hasta oldu (belki çıktı)" anlamında وُثِئَتْ de olabilir. Kaynaklarda iki kullanıma da rastlanmıştır. Ravi Verka b. Ömer el-Yeşküri hakkında hem cerh hem ta'dil ifadeleri vardır. Özellikle bu hadiste olduğu gibi Mansur b. Mutemir'den rivayetlerine yönelik tenkit vardır. Ahmed b. Hanbel'in "sika, sünnet ehli" diye nitelediği ve kendisine "ama irca fikrine sahipti" denildiğinde "bilmiyorum" cevabını verdiği aktarılmıştır. Fazlaca tashif (hadis rivayetinde hata) yaptığı, Ukayli'nin "Mansur'dan rivayetleri hakkında alimler eleştiriler yaptı" dediği, Yahya b. Kattan'ın, Verka'nın Mansur'dan rivayetlerini "Bir şey etmez (لا يساوي شيئا)" diye eleştirdiği (Ukayli, ed-Duafau'l-kebir, IV, 327), İbn Adiy'in, "Ebü'z-Zinad, Mansur ve İbn Ebi Necih'in nüshalarına sahipti. Ancak rivayet ederken isnadlarda hatalar yapardı. Başka rivayetlerinde sorun yoktur" dediği, Yahya b. Main ve başkalarının hiçbir kayıt düşmeden sika saydığı ifade edilmiştir. Bu bilgilerin ardından İbn Hacer el-Askalani şu değerlendirmeyi yapar: "Şeyhan (Buhari ve Müslim) Verka'nın Mansur b. Mutemir'den hiçbir rivayetini almamıştır. Rivayetlerini herkes kabul etmiştir" (bk. İbn Hacer, Fethu'l-Bari, I, 449). İbn Hacer bir başka eserinde ise "Saduktur. Mansur'dan rivayetlerinde zaafiyet vardır" demiştir (İbn Hacer, Takribü't-Tehzib, s. 580). Bu sebeple hadis ya "zayıf" ya da en iyi ihtimalle "hasen" sayılabilir.

    Öneri Formu
220088 İHM001487 Ahmed b. Hanbel, Müsned, XXIII, 403; İbn Huzeyme, Sahih, I, 720.


    Öneri Formu


    Öneri Formu


    Öneri Formu


Açıklama: Ramazan orucu, gerekli şartları taşıyan bütün Müslümanların yapması gereken ibadet olup, bu farz ibadette bile hasta olanlara, sağlıklarına kavuştuklarında ve yolcu olanlara da, yurtlarına dönünce kaza etmek üzere oruç tutmama ruhsatı verilmiştir. (2/Bakara, 183-184) Hadiste sözü edilen oruç ise nafile oruçtur. Buna göre kişinin gücüne nisbetinde yolculukta da oruç tutabileceği yani yasak olmadığı anlaşılır. Ancak başka bir sahih hadisinde Hz. Peygamber "Seferde oruç tutmak iyilik değildir." (Buharî, Savm, 36; Müslim, Sıyam, 92) buyurmuştur. Bu hadisten hareketle, hadisin manasını "cihat seferinden" daha genel anlamda alarak, yolcu olan kişinin zorlanacaksa oruç tutmamasının daha iyi olduğu söylenebilir.

    Öneri Formu


Açıklama: Bu hadiste makbul dua için namaz kılanların sayısı "yüz" olarak belirlenmiştir. Oysa başka sahih rivayetlerde söz konusu sayı için "Allah'a ortak koşmayan kırk kişi" de denmiştir. Bu farklılık muhtemelen bu konuda Hz. Peygamber'e sorulan soruların ya da olayların farklılığından kaynaklanmaktadır. Bir keresinde "yüz kişi dua etse bağışlanır mı" sorusuna Hz. Peygamber "evet, bağışlanır" derken başka bir defasında ise "kırk kişi dua ederse bağışlanır mı" sorusuna olumlu cevap vermiş olabilir. Başka bir keresinde ise üç saf olursa demiştir ki, bu kırktan eksik veya fazla olabilir Hadiste kırk ve yüz sayıları ise cemaatin çokluğuna işaret etmek için söylenmiş olmalıdır. Çünkü sayı ne kadar artarsa içlerinde duası makbul şahısların bulunma ihtimali de artacaktır (İbn Battâl, Şerhü Sahîhi'l-Buhârî, III, 302)

    Öneri Formu


Açıklama: Rivayeti Asım b. Ali vasıtası ile aynı isnadla el-Buhârî de bazı lafız farklılıkları ile nakletmektedir. İbn Hibban'ın ravilerinden Muhammed b. İshak b. Said es-Sa'dî hasenul hadistir. İbn Hibban'da yer alan وَلَا يَقُلْ: هَاوْ، فَإِنَّهُ إِذَا، قَالَ: هَاوْ، kısmı el-Buhari'de yoktur. Yine el-Buharî de كان حقا على كل مسلم سمعه أن يقول İbn Hibban'da فَحَقٌّ عَلَى مَنْ سَمِعَهُ أَنْ يَقُولَ şeklindedir. el-Buharî'de yer alan rivayetle karşılaştırıldığında metin maklub olmakla birlikte mana açısından iki rivayet aynı şeyi ifade etmektedir. Hz. Peygamber'in esnemek sıhhat alemeti olmayıp Şeytan'dan kaynaklandiğinı söylenmesinden kasıt, insanın esnemesi gaflet ve tenbelliğinin belirtisi olduğu içindir. Çünkü gaflet müslümana yakışmayan bir haldir. Esnemenin sebebi ise çok yiyip içmek, karnı tıkabasa doldurmak ve bunların etkisiyle hareket kabiliyetinin azalması, uyku ve şehvet halinin öne geçmesidir. Bunların her biri şeytanın hoşlandığı şeylerdir. Bu sebeble şeytan esneyene güler. Çünkü esneyeni şeytan esir almış ve kişi dünyalık arzularına mağlup olmuştur. Bu sebeple esnemek hoş karşılanmamış, mümkün mertebe önüne geçilmesi tavsiye edilmiştir. Her şeye rağmen engellenemediği durumlarda da, esnerken el ile ağzı kapatmak gerekir. Aksırmak bir nimet olup, sağlık ve sıhhatin alametine hamdetmek ve şükretmek gerekir. Esnemek gafletin, tenbellik ve şehvete mağlubiyetin eseridir.Bu sebeple esnemeyi önlemeye gayret etmek gerekir.

    Öneri Formu


    Öneri Formu


    Öneri Formu