11694 Kayıt Bulundu.
Itbân b. Malik el-Ensârî, Salim oğullarından birinden şöyle nakletmiştir:
Ben kavmim Salim oğullarına namaz kıldırırdım. Hz. Peygambere (sav) geldim ve “gözlerim de artık görmez oldu. Seller benim kavmimin mescide gitmeme engel oluyor. İstedim ki, Sen bize gelsen ve benim evimde bir yerde namaz kıldırsan, ben de o yeri bir mescid edinsem” dedim. Hz. Peygamber (sav) "İnşallah yaparım" dedi. Ertesi sabah Rasulullah (sav), beraberinde Ebu Bekir ile, gündüzün iyice aydınlandığı vakitte yanıma geldi. Hz. Peygamber içeri girmek için izni istedi. Ben de izin verdim. Eve girdiğinde oturmadı, hemen "Evinizin neresinde namaz kıldırmamı istiyorsun?" diye buyurdu. Akabinde Itbân Hz. Peygambere, namaz kıldırmasını arzu ettiği münasip bir yeri gösterip işaret etti. Orada Peygamber namaza durdu. Biz de arkasında saf tuttuk. Selam verdiği vakit, biz de selam verdik.
Bize Muammed b. Yusuf, ona Süfyan, ona Abdülmelik b. Umeyr, ona Muğire b. Şu'be'nin katibi Verrâd, ona da Muğire b. Şu'be Muaviye'ye yazdırdığı mektupta şöyle demiştir:
Peygamber (sav) her farz namazdan sonra şöyle dua ederdi: "Lâ ilahe illâllahu vehdehu la şerike leh. Lehü'l-mülkü ve lehü'l-hamdu ve hüve ala külli şeyin kadîr. Allâhumme la mânia limâ a'tayte velâ mu'tiye limâ mena'te, ve lâ yenfeu ze'l-ceddi minke'l-cedd. - Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. Onun hiçbir ortağı yoktur. Mülk O'nundur. Hamd O'na mahsustur. Her şeye kudreti yeten de O'dur. Ey Rabbim! Sen'in verdiğine engel olabilecek yoktur. Vermediğini verebilecek de yoktur. Hiçbir zenginin zenginliği, Senin katında ona bir fayda sağlayamaz."
Şu'be, Abdulmelik'ten de bu hadisi rivayet etmiştir. Ve yine Şu'be, Hakem'den, o da Kasım b. Muhaymira'dan, o da Verrâd'dan bu hadisi rivayet etmiştir. Hasen el-Basrî der ki: “el-Ceddu” zenginlik demektir.
Açıklama: Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım: اَ يَنْفَعُ ذَا الْجَدِّ مِنْكَ الْجَدُّ
Bize Muhammed b. Ebu Bekir, ona Mu'temir, ona Ubeydullah, ona Sümeyy, ona Ebu Salih, ona da Ebu Hüreyre'nin söylediğine göre yoksul sahabiler Hz. Peygamber'e (sav) geldiler ve 'Malları çok olan kimseler yüksek dereceleri ve kalıcı nimetleri kazınıp gittiler. Halbuki onlar da bizim kıldığımız gibi namaz kılıyorlar, bizim gibi oruç tutuyorlar. Ancak onların fazla malları var ve onlar bununla hacca gidiyorlar, umre yapıyorlar, cihad ediyorlar ve sadaka veriyorlar' dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu:
"Sizden öncekilerin (derecelerine) erişebileceğiniz hatta sizden sonra gelenleri geçebileceğiniz, (zenginler içinde size tavsiye ettiğim amelin) benzerini yapanlar müstesna; sizin yaptığınızı yapanların dışında hiç hiç kimsenin sizin elde ettiğiniz hayrı kazanamayacağı bir şeyi size haber vereyim mi? Her bir namazdan sonra otuz üçer defa Sübhanallah, Allahu ekber ve Elhamdülilllah deyiniz." .buyurdu.
Ravi dedi ki; Bazılarımızın 'otuz üç kere sübhanallah, otuz üç kere elhamdülillah, otuz dört Allahu ekber kelimelerini söyleriz' demeleri üzerine ihtilafa düştük. Bunun üzerine (bunu sormak için tekrar ona müracaat ettim. O, "Sübhanallah, elhamdulillah ve Allahu ekber kelimelerinin her birini otuz üçer defa söylersin" dedi.
Bize Habbân b. Musa, ona Abdullah, ona Asım el-Ahvel, ona da Muâze, Aişe’nin (r.anha) şöyle dediğini rivayet etmiştir:
"Hanımlarından dilediğinin sırasını erteleyebilir, dilediğini yanına alabilirsin. Bir süre uzak durduklarından da arzu ettiğini tekrar yanına almakta senin için bir sakınca yoktur." (Ahzâb, 51) ayeti indikten sonra, Rasulullah (sav) biz eşlerinden birinin nöbetinde diğerinin yanına gitmek istediğinde izin isterdi. (Muâze der ki:) Ben Âişe'ye “siz Rasulullah'a (sav) ne cevap verirdiniz?” diye sordum, o da şu cevabı verdi: ben de “eğer izin vermek benim hakkım ise, hiçbir kimseyi sana tercih etmek istemem” derdim.
Abbâd b. Abbâd bu hadisin Asım'dan rivayetinde Abdullah b. Mübârek'e mutâbaat etmiştir.