Öneri Formu
Hadis Id, No:
282848, N003563-2
Hadis:
أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ سَلَمَةَ وَالْحَارِثُ بْنُ مِسْكِينٍ قِرَاءَةً عَلَيْهِ وَأَنَا أَسْمَعُ - وَاللَّفْظُ لَهُ - قَالَ أَخْبَرَنَا ابْنُ الْقَاسِمِ عَنْ مَالِكٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِى بَكْرٍ عَنْ حُمَيْدِ بْنِ نَافِعٍ عَنْ زَيْنَبَ بِنْتِ أَبِى سَلَمَةَ أَنَّهَا أَخْبَرَتْهُ بِهَذِهِ الأَحَادِيثِ الثَّلاَثَةِ قَالَتْ زَيْنَبُ دَخَلْتُ عَلَى أُمِّ حَبِيبَةَ زَوْجِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم حِينَ تُوُفِّىَ أَبُوهَا أَبُو سُفْيَانَ بْنُ حَرْبٍ فَدَعَتْ أُمُّ حَبِيبَةَ بِطِيبٍ فَدَهَنَتْ مِنْهُ جَارِيَةً ثُمَّ مَسَّتْ بِعَارِضَيْهَا ثُمَّ قَالَتْ وَاللَّهِ مَا لِى بِالطِّيبِ مِنْ حَاجَةٍ غَيْرَ أَنِّى سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ « لاَ يَحِلُّ لاِمْرَأَةٍ تُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ تَحِدُّ عَلَى مَيِّتٍ فَوْقَ ثَلاَثِ لَيَالٍ إِلاَّ عَلَى زَوْجٍ أَرْبَعَةَ أَشْهُرٍ وَعَشْرًا » .
قَالَتْ زَيْنَبُ ثُمَّ دَخَلْتُ عَلَى زَيْنَبَ بِنْتِ جَحْشٍ حِينَ تُوُفِّىَ أَخُوهَا وَقَدْ دَعَتْ بِطِيبٍ وَمَسَّتْ مِنْهُ ثُمَّ قَالَتْ وَاللَّهِ مَا لِى بِالطِّيبِ مِنْ حَاجَةٍ غَيْرَ أَنِّى سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَقُولُ عَلَى الْمِنْبَرِ « لاَ يَحِلُّ لاِمْرَأَةٍ تُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ تَحِدُّ عَلَى مَيِّتٍ فَوْقَ ثَلاَثِ لَيَالٍ إِلاَّ عَلَى زَوْجٍ أَرْبَعَةَ أَشْهُرٍ وَعَشْرًا » .
وَقَالَتْ زَيْنَبُ سَمِعْتُ أُمَّ سَلَمَةَ تَقُولُ جَاءَتِ امْرَأَةٌ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَالَتْ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنَّ ابْنَتِى تُوُفِّىَ عَنْهَا زَوْجُهَا وَقَدِ اشْتَكَتْ عَيْنَهَا أَفَأَكْحُلُهَا فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « لاَ » . ثُمَّ قَالَ « إِنَّمَا هِىَ أَرْبَعَةُ أَشْهُرٍ وَعَشْرًا وَقَدْ كَانَتْ إِحْدَاكُنَّ فِى الْجَاهِلِيَّةِ تَرْمِى بِالْبَعْرَةِ عِنْدَ رَأْسِ الْحَوْلِ » . قَالَ حُمَيْدٌ فَقُلْتُ لِزَيْنَبَ وَمَا تَرْمِى بِالْبَعْرَةِ عِنْدَ رَأْسِ الْحَوْلِ قَالَتْ زَيْنَبُ كَانَتِ الْمَرْأَةُ إِذَا تُوُفِّىَ عَنْهَا زَوْجُهَا دَخَلَتْ حِفْشًا وَلَبِسَتْ شَرَّ ثِيَابِهَا وَلَمْ تَمَسَّ طِيبًا وَلاَ شَيْئًا حَتَّى تَمُرَّ بِهَا سَنَةٌ ثُمَّ تُؤْتَى بِدَابَّةٍ حِمَارٍ أَوْ شَاةٍ أَوْ طَيْرٍ فَتَفْتَضُّ بِهِ فَقَلَّمَا تَفْتَضُّ بِشَىْءٍ إِلاَّ مَاتَ ثُمَّ تَخْرُجُ فَتُعْطَى بَعْرَةً فَتَرْمِى بِهَا وَتُرَاجِعُ بَعْدُ مَا شَاءَتْ مِنْ طِيبٍ أَوْ غَيْرِهِ . قَالَ مَالِكٌ تَفْتَضُّ تَمْسَحُ بِهِ فِى حَدِيثِ مُحَمَّدٍ . قَالَ مَالِكٌ الْحِفْشُ الْخُصُّ .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Seleme ve – lafız kendisine ait olmak üzere ben de dinlemekte iken kedisine kıraat yoluyla- el-Hâris b. Miskin haber vererek dedi ki: Bize İbnü’l-Kâsım, ona Mâlik, ona Abdullah b. Ebu Bekr, ona Humeyd b. Nâfi, ona Ebu Seleme’nin kızı Zeyneb’in kendisine şu üç hadisi haber verdiğini rivayet etmiştir: Zeyneb dedi ki: Nebi’nin (sav) zevcesi Ümm Habibe’nin babası Ebu Süfyan b. Harb vefat ettiği zaman yanına gitmiştim. Ümm Habibe hoş koku getirilmesini istedi, onun (miktarını) azaltmak maksadı ile bir kısmını küçük bir kıza sürdükten sonra kendisi, o kokuyu yanaklarına değdirdi, sonra dedi ki: Vallahi, benim hoş kokuya ihtiyacım yok, şu kadar var ki Rasûlullah’ı (sav) şöyle buyururken dinledim: “Allah’a ve âhiret gününe iman eden bir kadının, kocası için beklemesi gereken dört ay on günlük süre dışında, ölmüş herhangi birisi için üç günden fazla yas tutması helâl değildir.”
Zeyneb (devamla) dedi ki: Sonra kardeşi vefat ettiği sırada Cahş kızı Zeyneb’in yanına girdim. O, bir miktar koku getirilmesini istedi ve ondan biraz aldıktan sonra şöyle dedi: Vallahi, hoş kokuya ihtiyacım yok, ancak ben, Rasûlullah’ı (sav) minber üzerinde şöyle buyururken dinledim: “Allah’a ve âhiret gününe iman eden bir kadının, kocası için beklemesi gereken dört ay on gün müstesnâ, ölmüş herhangi bir kimse için üç günden fazla yas tutması helâl değildir.”
Yine Zeyneb dedi ki: Ümm Seleme’yi şöyle derken dinledim: Bir kadın Rasûlullah’a (sav) gelerek: Ey Allah’ın Rasulü, benim kızımın kocası vefat etti, gözlerinden rahatsızlandı, ona sürme çekeyim mi, dedi. Rasûlullah (sav): “Hayır” buyurdu ve şunları ekledi: “Hepsi dört ay on gündür, hâlbuki cahiliye döneminde sizden herhangi bir kadın, senenin sona ermesi halinde bir tezeği fırlatırdı…” buyurdu.
Humeyd dedi ki: Ben, Zeyneb’e: “Sene nihayete erdiğinde bir tezek fırlatırdı ne demektir” dedim. Zeynep dedi ki: Bir kadının kocası ölürse, o kadın, kötü, küçücük bir hücreye girer, en kötü elbiselerini giyinir, hoş kokuya ve benzeri bir şeye elini sürmezdi. (Bir sene geçtikten sonra) ona, eşek, koyun ya da kuş gibi bir hayvan getirilir ve ona silinirdi, bir şey ile silindiği halde ölmeyenleri çok az görülürdü. Sonra dışarı çıkar, ona bir tezek verilirdi, onu fırlatırdı. Bundan sonra artık dilediği gibi koku ya da başka bir şey kullanabilirdi.
Mâlik, Muhammed’in rivayet ettiği hadiste: “Tefdaddu: Silinirdi” demektir, dedi. Yine Mâlik: Hifş: Berbat, küçük oda, kümes demektir, dedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Talak 63, /2321
Senetler:
1. Ümmü Habibe (Remle bt. Ebu Süfyan b. Harb b. Ümeyye)
2. Berra Zeyneb bt. Ümmü Seleme el-Mahzumiyye (Zeyneb bt. Abdullah b. Abdulesed b. Hilal)
3. Ebu Eflah Humeyd b. Nafi' el-Ensari (Humeyd b. Nafi')
4. Abdullah b. Ebu Bekir el-Ensari (Abdullah b. Ebu Bekir b. Muhammed b. Amr b. Hazm)
5. Ebu Abdullah Malik b. Enes el-Esbahî (Malik b. Enes b. Malik b. Ebu Amir)
6. Ebu Abdullah Abdurrahman b. Kasım el-Atekî (Abdurrahman b. Kasım b. Halid b. Cünade)
7. Ebu Hâris Muhammed b. Seleme el-Muradî (Muhammed b. Seleme b. Abdullah b. Ebu Fatma)
Konular:
Yas tutmak, eşinin arkasından tutulan yas
Öneri Formu
Hadis Id, No:
282849, N003563-3
Hadis:
أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ سَلَمَةَ وَالْحَارِثُ بْنُ مِسْكِينٍ قِرَاءَةً عَلَيْهِ وَأَنَا أَسْمَعُ - وَاللَّفْظُ لَهُ - قَالَ أَخْبَرَنَا ابْنُ الْقَاسِمِ عَنْ مَالِكٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِى بَكْرٍ عَنْ حُمَيْدِ بْنِ نَافِعٍ عَنْ زَيْنَبَ بِنْتِ أَبِى سَلَمَةَ أَنَّهَا أَخْبَرَتْهُ بِهَذِهِ الأَحَادِيثِ الثَّلاَثَةِ قَالَتْ زَيْنَبُ دَخَلْتُ عَلَى أُمِّ حَبِيبَةَ زَوْجِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم حِينَ تُوُفِّىَ أَبُوهَا أَبُو سُفْيَانَ بْنُ حَرْبٍ فَدَعَتْ أُمُّ حَبِيبَةَ بِطِيبٍ فَدَهَنَتْ مِنْهُ جَارِيَةً ثُمَّ مَسَّتْ بِعَارِضَيْهَا ثُمَّ قَالَتْ وَاللَّهِ مَا لِى بِالطِّيبِ مِنْ حَاجَةٍ غَيْرَ أَنِّى سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ « لاَ يَحِلُّ لاِمْرَأَةٍ تُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ تَحِدُّ عَلَى مَيِّتٍ فَوْقَ ثَلاَثِ لَيَالٍ إِلاَّ عَلَى زَوْجٍ أَرْبَعَةَ أَشْهُرٍ وَعَشْرًا » .
قَالَتْ زَيْنَبُ ثُمَّ دَخَلْتُ عَلَى زَيْنَبَ بِنْتِ جَحْشٍ حِينَ تُوُفِّىَ أَخُوهَا وَقَدْ دَعَتْ بِطِيبٍ وَمَسَّتْ مِنْهُ ثُمَّ قَالَتْ وَاللَّهِ مَا لِى بِالطِّيبِ مِنْ حَاجَةٍ غَيْرَ أَنِّى سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَقُولُ عَلَى الْمِنْبَرِ « لاَ يَحِلُّ لاِمْرَأَةٍ تُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ تَحِدُّ عَلَى مَيِّتٍ فَوْقَ ثَلاَثِ لَيَالٍ إِلاَّ عَلَى زَوْجٍ أَرْبَعَةَ أَشْهُرٍ وَعَشْرًا » .
وَقَالَتْ زَيْنَبُ سَمِعْتُ أُمَّ سَلَمَةَ تَقُولُ جَاءَتِ امْرَأَةٌ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَالَتْ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنَّ ابْنَتِى تُوُفِّىَ عَنْهَا زَوْجُهَا وَقَدِ اشْتَكَتْ عَيْنَهَا أَفَأَكْحُلُهَا فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « لاَ » . ثُمَّ قَالَ « إِنَّمَا هِىَ أَرْبَعَةُ أَشْهُرٍ وَعَشْرًا وَقَدْ كَانَتْ إِحْدَاكُنَّ فِى الْجَاهِلِيَّةِ تَرْمِى بِالْبَعْرَةِ عِنْدَ رَأْسِ الْحَوْلِ » . قَالَ حُمَيْدٌ فَقُلْتُ لِزَيْنَبَ وَمَا تَرْمِى بِالْبَعْرَةِ عِنْدَ رَأْسِ الْحَوْلِ قَالَتْ زَيْنَبُ كَانَتِ الْمَرْأَةُ إِذَا تُوُفِّىَ عَنْهَا زَوْجُهَا دَخَلَتْ حِفْشًا وَلَبِسَتْ شَرَّ ثِيَابِهَا وَلَمْ تَمَسَّ طِيبًا وَلاَ شَيْئًا حَتَّى تَمُرَّ بِهَا سَنَةٌ ثُمَّ تُؤْتَى بِدَابَّةٍ حِمَارٍ أَوْ شَاةٍ أَوْ طَيْرٍ فَتَفْتَضُّ بِهِ فَقَلَّمَا تَفْتَضُّ بِشَىْءٍ إِلاَّ مَاتَ ثُمَّ تَخْرُجُ فَتُعْطَى بَعْرَةً فَتَرْمِى بِهَا وَتُرَاجِعُ بَعْدُ مَا شَاءَتْ مِنْ طِيبٍ أَوْ غَيْرِهِ . قَالَ مَالِكٌ تَفْتَضُّ تَمْسَحُ بِهِ فِى حَدِيثِ مُحَمَّدٍ . قَالَ مَالِكٌ الْحِفْشُ الْخُصُّ .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Seleme ve – lafız kendisine ait olmak üzere ben de dinlemekte iken kedisine kıraat yoluyla- el-Hâris b. Miskin haber vererek dedi ki: Bize İbnü’l-Kâsım, ona Mâlik, ona Abdullah b. Ebu Bekr, ona Humeyd b. Nâfi, ona Ebu Seleme’nin kızı Zeyneb’in kendisine şu üç hadisi haber verdiğini rivayet etmiştir: Zeyneb dedi ki: Nebi’nin (sav) zevcesi Ümm Habibe’nin babası Ebu Süfyan b. Harb vefat ettiği zaman yanına gitmiştim. Ümm Habibe hoş koku getirilmesini istedi, onun (miktarını) azaltmak maksadı ile bir kısmını küçük bir kıza sürdükten sonra kendisi, o kokuyu yanaklarına değdirdi, sonra dedi ki: Vallahi, benim hoş kokuya ihtiyacım yok, şu kadar var ki Rasûlullah’ı (sav) şöyle buyururken dinledim: “Allah’a ve âhiret gününe iman eden bir kadının, kocası için beklemesi gereken dört ay on günlük süre dışında, ölmüş herhangi birisi için üç günden fazla yas tutması helâl değildir.”
Zeyneb (devamla) dedi ki: Sonra kardeşi vefat ettiği sırada Cahş kızı Zeyneb’in yanına girdim. O, bir miktar koku getirilmesini istedi ve ondan biraz aldıktan sonra şöyle dedi: Vallahi, hoş kokuya ihtiyacım yok, ancak ben, Rasûlullah’ı (sav) minber üzerinde şöyle buyururken dinledim: “Allah’a ve âhiret gününe iman eden bir kadının, kocası için beklemesi gereken dört ay on gün müstesnâ, ölmüş herhangi bir kimse için üç günden fazla yas tutması helâl değildir.”
Yine Zeyneb dedi ki: Ümm Seleme’yi şöyle derken dinledim: Bir kadın Rasûlullah’a (sav) gelerek: Ey Allah’ın Rasulü, benim kızımın kocası vefat etti, gözlerinden rahatsızlandı, ona sürme çekeyim mi, dedi. Rasûlullah (sav): “Hayır” buyurdu ve şunları ekledi: “Hepsi dört ay on gündür, hâlbuki cahiliye döneminde sizden herhangi bir kadın, senenin sona ermesi halinde bir tezeği fırlatırdı…” buyurdu.
Humeyd dedi ki: Ben, Zeyneb’e: “Sene nihayete erdiğinde bir tezek fırlatırdı ne demektir” dedim. Zeynep dedi ki: Bir kadının kocası ölürse, o kadın, kötü, küçücük bir hücreye girer, en kötü elbiselerini giyinir, hoş kokuya ve benzeri bir şeye elini sürmezdi. (Bir sene geçtikten sonra) ona, eşek, koyun ya da kuş gibi bir hayvan getirilir ve ona silinirdi, bir şey ile silindiği halde ölmeyenleri çok az görülürdü. Sonra dışarı çıkar, ona bir tezek verilirdi, onu fırlatırdı. Bundan sonra artık dilediği gibi koku ya da başka bir şey kullanabilirdi.
Mâlik, Muhammed’in rivayet ettiği hadiste: “Tefdaddu: Silinirdi” demektir, dedi. Yine Mâlik: Hifş: Berbat, küçük oda, kümes demektir, dedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Talak 63, /2321
Senetler:
1. Ümmül müminin Zeyneb bt. Cahş (Zeyneb bt. Cahş b. Riyâb b. Ya'mer b. Sabire)
2. Berra Zeyneb bt. Ümmü Seleme el-Mahzumiyye (Zeyneb bt. Abdullah b. Abdulesed b. Hilal)
3. Ebu Eflah Humeyd b. Nafi' el-Ensari (Humeyd b. Nafi')
4. Abdullah b. Ebu Bekir el-Ensari (Abdullah b. Ebu Bekir b. Muhammed b. Amr b. Hazm)
5. Ebu Abdullah Malik b. Enes el-Esbahî (Malik b. Enes b. Malik b. Ebu Amir)
6. Ebu Abdullah Abdurrahman b. Kasım el-Atekî (Abdurrahman b. Kasım b. Halid b. Cünade)
7. Haris b. Miskin el-Ümevî (Haris b. Miskin b. Muhammed)
Konular:
KTB, CENAZE, CENAİZ
Yas tutmak, eşinin arkasından tutulan yas
Öneri Formu
Hadis Id, No:
282850, N003563-4
Hadis:
أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ سَلَمَةَ وَالْحَارِثُ بْنُ مِسْكِينٍ قِرَاءَةً عَلَيْهِ وَأَنَا أَسْمَعُ - وَاللَّفْظُ لَهُ - قَالَ أَخْبَرَنَا ابْنُ الْقَاسِمِ عَنْ مَالِكٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِى بَكْرٍ عَنْ حُمَيْدِ بْنِ نَافِعٍ عَنْ زَيْنَبَ بِنْتِ أَبِى سَلَمَةَ أَنَّهَا أَخْبَرَتْهُ بِهَذِهِ الأَحَادِيثِ الثَّلاَثَةِ قَالَتْ زَيْنَبُ دَخَلْتُ عَلَى أُمِّ حَبِيبَةَ زَوْجِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم حِينَ تُوُفِّىَ أَبُوهَا أَبُو سُفْيَانَ بْنُ حَرْبٍ فَدَعَتْ أُمُّ حَبِيبَةَ بِطِيبٍ فَدَهَنَتْ مِنْهُ جَارِيَةً ثُمَّ مَسَّتْ بِعَارِضَيْهَا ثُمَّ قَالَتْ وَاللَّهِ مَا لِى بِالطِّيبِ مِنْ حَاجَةٍ غَيْرَ أَنِّى سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ « لاَ يَحِلُّ لاِمْرَأَةٍ تُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ تَحِدُّ عَلَى مَيِّتٍ فَوْقَ ثَلاَثِ لَيَالٍ إِلاَّ عَلَى زَوْجٍ أَرْبَعَةَ أَشْهُرٍ وَعَشْرًا » .
قَالَتْ زَيْنَبُ ثُمَّ دَخَلْتُ عَلَى زَيْنَبَ بِنْتِ جَحْشٍ حِينَ تُوُفِّىَ أَخُوهَا وَقَدْ دَعَتْ بِطِيبٍ وَمَسَّتْ مِنْهُ ثُمَّ قَالَتْ وَاللَّهِ مَا لِى بِالطِّيبِ مِنْ حَاجَةٍ غَيْرَ أَنِّى سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَقُولُ عَلَى الْمِنْبَرِ « لاَ يَحِلُّ لاِمْرَأَةٍ تُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ تَحِدُّ عَلَى مَيِّتٍ فَوْقَ ثَلاَثِ لَيَالٍ إِلاَّ عَلَى زَوْجٍ أَرْبَعَةَ أَشْهُرٍ وَعَشْرًا » .
وَقَالَتْ زَيْنَبُ سَمِعْتُ أُمَّ سَلَمَةَ تَقُولُ جَاءَتِ امْرَأَةٌ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَالَتْ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنَّ ابْنَتِى تُوُفِّىَ عَنْهَا زَوْجُهَا وَقَدِ اشْتَكَتْ عَيْنَهَا أَفَأَكْحُلُهَا فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « لاَ » . ثُمَّ قَالَ « إِنَّمَا هِىَ أَرْبَعَةُ أَشْهُرٍ وَعَشْرًا وَقَدْ كَانَتْ إِحْدَاكُنَّ فِى الْجَاهِلِيَّةِ تَرْمِى بِالْبَعْرَةِ عِنْدَ رَأْسِ الْحَوْلِ » . قَالَ حُمَيْدٌ فَقُلْتُ لِزَيْنَبَ وَمَا تَرْمِى بِالْبَعْرَةِ عِنْدَ رَأْسِ الْحَوْلِ قَالَتْ زَيْنَبُ كَانَتِ الْمَرْأَةُ إِذَا تُوُفِّىَ عَنْهَا زَوْجُهَا دَخَلَتْ حِفْشًا وَلَبِسَتْ شَرَّ ثِيَابِهَا وَلَمْ تَمَسَّ طِيبًا وَلاَ شَيْئًا حَتَّى تَمُرَّ بِهَا سَنَةٌ ثُمَّ تُؤْتَى بِدَابَّةٍ حِمَارٍ أَوْ شَاةٍ أَوْ طَيْرٍ فَتَفْتَضُّ بِهِ فَقَلَّمَا تَفْتَضُّ بِشَىْءٍ إِلاَّ مَاتَ ثُمَّ تَخْرُجُ فَتُعْطَى بَعْرَةً فَتَرْمِى بِهَا وَتُرَاجِعُ بَعْدُ مَا شَاءَتْ مِنْ طِيبٍ أَوْ غَيْرِهِ . قَالَ مَالِكٌ تَفْتَضُّ تَمْسَحُ بِهِ فِى حَدِيثِ مُحَمَّدٍ . قَالَ مَالِكٌ الْحِفْشُ الْخُصُّ .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Seleme ve – lafız kendisine ait olmak üzere ben de dinlemekte iken kedisine kıraat yoluyla- el-Hâris b. Miskin haber vererek dedi ki: Bize İbnü’l-Kâsım, ona Mâlik, ona Abdullah b. Ebu Bekr, ona Humeyd b. Nâfi, ona Ebu Seleme’nin kızı Zeyneb’in kendisine şu üç hadisi haber verdiğini rivayet etmiştir: Zeyneb dedi ki: Nebi’nin (sav) zevcesi Ümm Habibe’nin babası Ebu Süfyan b. Harb vefat ettiği zaman yanına gitmiştim. Ümm Habibe hoş koku getirilmesini istedi, onun (miktarını) azaltmak maksadı ile bir kısmını küçük bir kıza sürdükten sonra kendisi, o kokuyu yanaklarına değdirdi, sonra dedi ki: Vallahi, benim hoş kokuya ihtiyacım yok, şu kadar var ki Rasûlullah’ı (sav) şöyle buyururken dinledim: “Allah’a ve âhiret gününe iman eden bir kadının, kocası için beklemesi gereken dört ay on günlük süre dışında, ölmüş herhangi birisi için üç günden fazla yas tutması helâl değildir.”
Zeyneb (devamla) dedi ki: Sonra kardeşi vefat ettiği sırada Cahş kızı Zeyneb’in yanına girdim. O, bir miktar koku getirilmesini istedi ve ondan biraz aldıktan sonra şöyle dedi: Vallahi, hoş kokuya ihtiyacım yok, ancak ben, Rasûlullah’ı (sav) minber üzerinde şöyle buyururken dinledim: “Allah’a ve âhiret gününe iman eden bir kadının, kocası için beklemesi gereken dört ay on gün müstesnâ, ölmüş herhangi bir kimse için üç günden fazla yas tutması helâl değildir.”
Yine Zeyneb dedi ki: Ümm Seleme’yi şöyle derken dinledim: Bir kadın Rasûlullah’a (sav) gelerek: Ey Allah’ın Rasulü, benim kızımın kocası vefat etti, gözlerinden rahatsızlandı, ona sürme çekeyim mi, dedi. Rasûlullah (sav): “Hayır” buyurdu ve şunları ekledi: “Hepsi dört ay on gündür, hâlbuki cahiliye döneminde sizden herhangi bir kadın, senenin sona ermesi halinde bir tezeği fırlatırdı…” buyurdu.
Humeyd dedi ki: Ben, Zeyneb’e: “Sene nihayete erdiğinde bir tezek fırlatırdı ne demektir” dedim. Zeynep dedi ki: Bir kadının kocası ölürse, o kadın, kötü, küçücük bir hücreye girer, en kötü elbiselerini giyinir, hoş kokuya ve benzeri bir şeye elini sürmezdi. (Bir sene geçtikten sonra) ona, eşek, koyun ya da kuş gibi bir hayvan getirilir ve ona silinirdi, bir şey ile silindiği halde ölmeyenleri çok az görülürdü. Sonra dışarı çıkar, ona bir tezek verilirdi, onu fırlatırdı. Bundan sonra artık dilediği gibi koku ya da başka bir şey kullanabilirdi.
Mâlik, Muhammed’in rivayet ettiği hadiste: “Tefdaddu: Silinirdi” demektir, dedi. Yine Mâlik: Hifş: Berbat, küçük oda, kümes demektir, dedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Talak 63, /2321
Senetler:
1. Ümmül müminin Zeyneb bt. Cahş (Zeyneb bt. Cahş b. Riyâb b. Ya'mer b. Sabire)
2. Berra Zeyneb bt. Ümmü Seleme el-Mahzumiyye (Zeyneb bt. Abdullah b. Abdulesed b. Hilal)
3. Ebu Eflah Humeyd b. Nafi' el-Ensari (Humeyd b. Nafi')
4. Abdullah b. Ebu Bekir el-Ensari (Abdullah b. Ebu Bekir b. Muhammed b. Amr b. Hazm)
5. Ebu Abdullah Malik b. Enes el-Esbahî (Malik b. Enes b. Malik b. Ebu Amir)
6. Ebu Abdullah Abdurrahman b. Kasım el-Atekî (Abdurrahman b. Kasım b. Halid b. Cünade)
7. Ebu Hâris Muhammed b. Seleme el-Muradî (Muhammed b. Seleme b. Abdullah b. Ebu Fatma)
Konular:
KTB, CENAZE, CENAİZ
Yas tutmak, eşinin arkasından tutulan yas
Öneri Formu
Hadis Id, No:
282851, N003563-5
Hadis:
أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ سَلَمَةَ وَالْحَارِثُ بْنُ مِسْكِينٍ قِرَاءَةً عَلَيْهِ وَأَنَا أَسْمَعُ - وَاللَّفْظُ لَهُ - قَالَ أَخْبَرَنَا ابْنُ الْقَاسِمِ عَنْ مَالِكٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِى بَكْرٍ عَنْ حُمَيْدِ بْنِ نَافِعٍ عَنْ زَيْنَبَ بِنْتِ أَبِى سَلَمَةَ أَنَّهَا أَخْبَرَتْهُ بِهَذِهِ الأَحَادِيثِ الثَّلاَثَةِ قَالَتْ زَيْنَبُ دَخَلْتُ عَلَى أُمِّ حَبِيبَةَ زَوْجِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم حِينَ تُوُفِّىَ أَبُوهَا أَبُو سُفْيَانَ بْنُ حَرْبٍ فَدَعَتْ أُمُّ حَبِيبَةَ بِطِيبٍ فَدَهَنَتْ مِنْهُ جَارِيَةً ثُمَّ مَسَّتْ بِعَارِضَيْهَا ثُمَّ قَالَتْ وَاللَّهِ مَا لِى بِالطِّيبِ مِنْ حَاجَةٍ غَيْرَ أَنِّى سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ « لاَ يَحِلُّ لاِمْرَأَةٍ تُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ تَحِدُّ عَلَى مَيِّتٍ فَوْقَ ثَلاَثِ لَيَالٍ إِلاَّ عَلَى زَوْجٍ أَرْبَعَةَ أَشْهُرٍ وَعَشْرًا » .
قَالَتْ زَيْنَبُ ثُمَّ دَخَلْتُ عَلَى زَيْنَبَ بِنْتِ جَحْشٍ حِينَ تُوُفِّىَ أَخُوهَا وَقَدْ دَعَتْ بِطِيبٍ وَمَسَّتْ مِنْهُ ثُمَّ قَالَتْ وَاللَّهِ مَا لِى بِالطِّيبِ مِنْ حَاجَةٍ غَيْرَ أَنِّى سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَقُولُ عَلَى الْمِنْبَرِ « لاَ يَحِلُّ لاِمْرَأَةٍ تُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ تَحِدُّ عَلَى مَيِّتٍ فَوْقَ ثَلاَثِ لَيَالٍ إِلاَّ عَلَى زَوْجٍ أَرْبَعَةَ أَشْهُرٍ وَعَشْرًا » .
وَقَالَتْ زَيْنَبُ سَمِعْتُ أُمَّ سَلَمَةَ تَقُولُ جَاءَتِ امْرَأَةٌ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَالَتْ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنَّ ابْنَتِى تُوُفِّىَ عَنْهَا زَوْجُهَا وَقَدِ اشْتَكَتْ عَيْنَهَا أَفَأَكْحُلُهَا فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « لاَ » . ثُمَّ قَالَ « إِنَّمَا هِىَ أَرْبَعَةُ أَشْهُرٍ وَعَشْرًا وَقَدْ كَانَتْ إِحْدَاكُنَّ فِى الْجَاهِلِيَّةِ تَرْمِى بِالْبَعْرَةِ عِنْدَ رَأْسِ الْحَوْلِ » . قَالَ حُمَيْدٌ فَقُلْتُ لِزَيْنَبَ وَمَا تَرْمِى بِالْبَعْرَةِ عِنْدَ رَأْسِ الْحَوْلِ قَالَتْ زَيْنَبُ كَانَتِ الْمَرْأَةُ إِذَا تُوُفِّىَ عَنْهَا زَوْجُهَا دَخَلَتْ حِفْشًا وَلَبِسَتْ شَرَّ ثِيَابِهَا وَلَمْ تَمَسَّ طِيبًا وَلاَ شَيْئًا حَتَّى تَمُرَّ بِهَا سَنَةٌ ثُمَّ تُؤْتَى بِدَابَّةٍ حِمَارٍ أَوْ شَاةٍ أَوْ طَيْرٍ فَتَفْتَضُّ بِهِ فَقَلَّمَا تَفْتَضُّ بِشَىْءٍ إِلاَّ مَاتَ ثُمَّ تَخْرُجُ فَتُعْطَى بَعْرَةً فَتَرْمِى بِهَا وَتُرَاجِعُ بَعْدُ مَا شَاءَتْ مِنْ طِيبٍ أَوْ غَيْرِهِ . قَالَ مَالِكٌ تَفْتَضُّ تَمْسَحُ بِهِ فِى حَدِيثِ مُحَمَّدٍ . قَالَ مَالِكٌ الْحِفْشُ الْخُصُّ .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Seleme ve – lafız kendisine ait olmak üzere ben de dinlemekte iken kedisine kıraat yoluyla- el-Hâris b. Miskin haber vererek dedi ki: Bize İbnü’l-Kâsım, ona Mâlik, ona Abdullah b. Ebu Bekr, ona Humeyd b. Nâfi, ona Ebu Seleme’nin kızı Zeyneb’in kendisine şu üç hadisi haber verdiğini rivayet etmiştir: Zeyneb dedi ki: Nebi’nin (sav) zevcesi Ümm Habibe’nin babası Ebu Süfyan b. Harb vefat ettiği zaman yanına gitmiştim. Ümm Habibe hoş koku getirilmesini istedi, onun (miktarını) azaltmak maksadı ile bir kısmını küçük bir kıza sürdükten sonra kendisi, o kokuyu yanaklarına değdirdi, sonra dedi ki: Vallahi, benim hoş kokuya ihtiyacım yok, şu kadar var ki Rasûlullah’ı (sav) şöyle buyururken dinledim: “Allah’a ve âhiret gününe iman eden bir kadının, kocası için beklemesi gereken dört ay on günlük süre dışında, ölmüş herhangi birisi için üç günden fazla yas tutması helâl değildir.”
Zeyneb (devamla) dedi ki: Sonra kardeşi vefat ettiği sırada Cahş kızı Zeyneb’in yanına girdim. O, bir miktar koku getirilmesini istedi ve ondan biraz aldıktan sonra şöyle dedi: Vallahi, hoş kokuya ihtiyacım yok, ancak ben, Rasûlullah’ı (sav) minber üzerinde şöyle buyururken dinledim: “Allah’a ve âhiret gününe iman eden bir kadının, kocası için beklemesi gereken dört ay on gün müstesnâ, ölmüş herhangi bir kimse için üç günden fazla yas tutması helâl değildir.”
Yine Zeyneb dedi ki: Ümm Seleme’yi şöyle derken dinledim: Bir kadın Rasûlullah’a (sav) gelerek: Ey Allah’ın Rasulü, benim kızımın kocası vefat etti, gözlerinden rahatsızlandı, ona sürme çekeyim mi, dedi. Rasûlullah (sav): “Hayır” buyurdu ve şunları ekledi: “Hepsi dört ay on gündür, hâlbuki cahiliye döneminde sizden herhangi bir kadın, senenin sona ermesi halinde bir tezeği fırlatırdı…” buyurdu.
Humeyd dedi ki: Ben, Zeyneb’e: “Sene nihayete erdiğinde bir tezek fırlatırdı ne demektir” dedim. Zeynep dedi ki: Bir kadının kocası ölürse, o kadın, kötü, küçücük bir hücreye girer, en kötü elbiselerini giyinir, hoş kokuya ve benzeri bir şeye elini sürmezdi. (Bir sene geçtikten sonra) ona, eşek, koyun ya da kuş gibi bir hayvan getirilir ve ona silinirdi, bir şey ile silindiği halde ölmeyenleri çok az görülürdü. Sonra dışarı çıkar, ona bir tezek verilirdi, onu fırlatırdı. Bundan sonra artık dilediği gibi koku ya da başka bir şey kullanabilirdi.
Mâlik, Muhammed’in rivayet ettiği hadiste: “Tefdaddu: Silinirdi” demektir, dedi. Yine Mâlik: Hifş: Berbat, küçük oda, kümes demektir, dedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Talak 63, /2321
Senetler:
1. Ümmü Seleme Zevcü'n Nebi (Hind bt. Huzeyfe b. Muğire)
2. Berra Zeyneb bt. Ümmü Seleme el-Mahzumiyye (Zeyneb bt. Abdullah b. Abdulesed b. Hilal)
3. Ebu Eflah Humeyd b. Nafi' el-Ensari (Humeyd b. Nafi')
4. Abdullah b. Ebu Bekir el-Ensari (Abdullah b. Ebu Bekir b. Muhammed b. Amr b. Hazm)
5. Ebu Abdullah Malik b. Enes el-Esbahî (Malik b. Enes b. Malik b. Ebu Amir)
6. Ebu Abdullah Abdurrahman b. Kasım el-Atekî (Abdurrahman b. Kasım b. Halid b. Cünade)
7. Haris b. Miskin el-Ümevî (Haris b. Miskin b. Muhammed)
Konular:
KTB, CENAZE, CENAİZ
Yas tutmak, eşinin arkasından tutulan yas
Öneri Formu
Hadis Id, No:
282852, N003563-6
Hadis:
أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ سَلَمَةَ وَالْحَارِثُ بْنُ مِسْكِينٍ قِرَاءَةً عَلَيْهِ وَأَنَا أَسْمَعُ - وَاللَّفْظُ لَهُ - قَالَ أَخْبَرَنَا ابْنُ الْقَاسِمِ عَنْ مَالِكٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِى بَكْرٍ عَنْ حُمَيْدِ بْنِ نَافِعٍ عَنْ زَيْنَبَ بِنْتِ أَبِى سَلَمَةَ أَنَّهَا أَخْبَرَتْهُ بِهَذِهِ الأَحَادِيثِ الثَّلاَثَةِ قَالَتْ زَيْنَبُ دَخَلْتُ عَلَى أُمِّ حَبِيبَةَ زَوْجِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم حِينَ تُوُفِّىَ أَبُوهَا أَبُو سُفْيَانَ بْنُ حَرْبٍ فَدَعَتْ أُمُّ حَبِيبَةَ بِطِيبٍ فَدَهَنَتْ مِنْهُ جَارِيَةً ثُمَّ مَسَّتْ بِعَارِضَيْهَا ثُمَّ قَالَتْ وَاللَّهِ مَا لِى بِالطِّيبِ مِنْ حَاجَةٍ غَيْرَ أَنِّى سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ « لاَ يَحِلُّ لاِمْرَأَةٍ تُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ تَحِدُّ عَلَى مَيِّتٍ فَوْقَ ثَلاَثِ لَيَالٍ إِلاَّ عَلَى زَوْجٍ أَرْبَعَةَ أَشْهُرٍ وَعَشْرًا » .
قَالَتْ زَيْنَبُ ثُمَّ دَخَلْتُ عَلَى زَيْنَبَ بِنْتِ جَحْشٍ حِينَ تُوُفِّىَ أَخُوهَا وَقَدْ دَعَتْ بِطِيبٍ وَمَسَّتْ مِنْهُ ثُمَّ قَالَتْ وَاللَّهِ مَا لِى بِالطِّيبِ مِنْ حَاجَةٍ غَيْرَ أَنِّى سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَقُولُ عَلَى الْمِنْبَرِ « لاَ يَحِلُّ لاِمْرَأَةٍ تُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ تَحِدُّ عَلَى مَيِّتٍ فَوْقَ ثَلاَثِ لَيَالٍ إِلاَّ عَلَى زَوْجٍ أَرْبَعَةَ أَشْهُرٍ وَعَشْرًا » .
وَقَالَتْ زَيْنَبُ سَمِعْتُ أُمَّ سَلَمَةَ تَقُولُ جَاءَتِ امْرَأَةٌ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَالَتْ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنَّ ابْنَتِى تُوُفِّىَ عَنْهَا زَوْجُهَا وَقَدِ اشْتَكَتْ عَيْنَهَا أَفَأَكْحُلُهَا فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « لاَ » . ثُمَّ قَالَ « إِنَّمَا هِىَ أَرْبَعَةُ أَشْهُرٍ وَعَشْرًا وَقَدْ كَانَتْ إِحْدَاكُنَّ فِى الْجَاهِلِيَّةِ تَرْمِى بِالْبَعْرَةِ عِنْدَ رَأْسِ الْحَوْلِ » . قَالَ حُمَيْدٌ فَقُلْتُ لِزَيْنَبَ وَمَا تَرْمِى بِالْبَعْرَةِ عِنْدَ رَأْسِ الْحَوْلِ قَالَتْ زَيْنَبُ كَانَتِ الْمَرْأَةُ إِذَا تُوُفِّىَ عَنْهَا زَوْجُهَا دَخَلَتْ حِفْشًا وَلَبِسَتْ شَرَّ ثِيَابِهَا وَلَمْ تَمَسَّ طِيبًا وَلاَ شَيْئًا حَتَّى تَمُرَّ بِهَا سَنَةٌ ثُمَّ تُؤْتَى بِدَابَّةٍ حِمَارٍ أَوْ شَاةٍ أَوْ طَيْرٍ فَتَفْتَضُّ بِهِ فَقَلَّمَا تَفْتَضُّ بِشَىْءٍ إِلاَّ مَاتَ ثُمَّ تَخْرُجُ فَتُعْطَى بَعْرَةً فَتَرْمِى بِهَا وَتُرَاجِعُ بَعْدُ مَا شَاءَتْ مِنْ طِيبٍ أَوْ غَيْرِهِ . قَالَ مَالِكٌ تَفْتَضُّ تَمْسَحُ بِهِ فِى حَدِيثِ مُحَمَّدٍ . قَالَ مَالِكٌ الْحِفْشُ الْخُصُّ .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Seleme ve – lafız kendisine ait olmak üzere ben de dinlemekte iken kedisine kıraat yoluyla- el-Hâris b. Miskin haber vererek dedi ki: Bize İbnü’l-Kâsım, ona Mâlik, ona Abdullah b. Ebu Bekr, ona Humeyd b. Nâfi, ona Ebu Seleme’nin kızı Zeyneb’in kendisine şu üç hadisi haber verdiğini rivayet etmiştir: Zeyneb dedi ki: Nebi’nin (sav) zevcesi Ümm Habibe’nin babası Ebu Süfyan b. Harb vefat ettiği zaman yanına gitmiştim. Ümm Habibe hoş koku getirilmesini istedi, onun (miktarını) azaltmak maksadı ile bir kısmını küçük bir kıza sürdükten sonra kendisi, o kokuyu yanaklarına değdirdi, sonra dedi ki: Vallahi, benim hoş kokuya ihtiyacım yok, şu kadar var ki Rasûlullah’ı (sav) şöyle buyururken dinledim: “Allah’a ve âhiret gününe iman eden bir kadının, kocası için beklemesi gereken dört ay on günlük süre dışında, ölmüş herhangi birisi için üç günden fazla yas tutması helâl değildir.”
Zeyneb (devamla) dedi ki: Sonra kardeşi vefat ettiği sırada Cahş kızı Zeyneb’in yanına girdim. O, bir miktar koku getirilmesini istedi ve ondan biraz aldıktan sonra şöyle dedi: Vallahi, hoş kokuya ihtiyacım yok, ancak ben, Rasûlullah’ı (sav) minber üzerinde şöyle buyururken dinledim: “Allah’a ve âhiret gününe iman eden bir kadının, kocası için beklemesi gereken dört ay on gün müstesnâ, ölmüş herhangi bir kimse için üç günden fazla yas tutması helâl değildir.”
Yine Zeyneb dedi ki: Ümm Seleme’yi şöyle derken dinledim: Bir kadın Rasûlullah’a (sav) gelerek: Ey Allah’ın Rasulü, benim kızımın kocası vefat etti, gözlerinden rahatsızlandı, ona sürme çekeyim mi, dedi. Rasûlullah (sav): “Hayır” buyurdu ve şunları ekledi: “Hepsi dört ay on gündür, hâlbuki cahiliye döneminde sizden herhangi bir kadın, senenin sona ermesi halinde bir tezeği fırlatırdı…” buyurdu.
Humeyd dedi ki: Ben, Zeyneb’e: “Sene nihayete erdiğinde bir tezek fırlatırdı ne demektir” dedim. Zeynep dedi ki: Bir kadının kocası ölürse, o kadın, kötü, küçücük bir hücreye girer, en kötü elbiselerini giyinir, hoş kokuya ve benzeri bir şeye elini sürmezdi. (Bir sene geçtikten sonra) ona, eşek, koyun ya da kuş gibi bir hayvan getirilir ve ona silinirdi, bir şey ile silindiği halde ölmeyenleri çok az görülürdü. Sonra dışarı çıkar, ona bir tezek verilirdi, onu fırlatırdı. Bundan sonra artık dilediği gibi koku ya da başka bir şey kullanabilirdi.
Mâlik, Muhammed’in rivayet ettiği hadiste: “Tefdaddu: Silinirdi” demektir, dedi. Yine Mâlik: Hifş: Berbat, küçük oda, kümes demektir, dedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Talak 63, /2321
Senetler:
1. Ümmü Seleme Zevcü'n Nebi (Hind bt. Huzeyfe b. Muğire)
2. Berra Zeyneb bt. Ümmü Seleme el-Mahzumiyye (Zeyneb bt. Abdullah b. Abdulesed b. Hilal)
3. Ebu Eflah Humeyd b. Nafi' el-Ensari (Humeyd b. Nafi')
4. Abdullah b. Ebu Bekir el-Ensari (Abdullah b. Ebu Bekir b. Muhammed b. Amr b. Hazm)
5. Ebu Abdullah Malik b. Enes el-Esbahî (Malik b. Enes b. Malik b. Ebu Amir)
6. Ebu Abdullah Abdurrahman b. Kasım el-Atekî (Abdurrahman b. Kasım b. Halid b. Cünade)
7. Ebu Hâris Muhammed b. Seleme el-Muradî (Muhammed b. Seleme b. Abdullah b. Ebu Fatma)
Konular:
KTB, CENAZE, CENAİZ
Yas tutmak, eşinin arkasından tutulan yas
Bize Hayyâtu's-sünne Zekeriya b. Yahya es-Siczî, ona İshak b. İbrahim, ona Ali b. Hüseyin b. Vâkid, ona babası (Hüseyin b. Vâkid), ona Yezîd en-Nahvî, ona İkrime, ona da İbn Abbas şöyle demiştir:
Yüce Allah'ın "sizden arkalarında dul eş bırakıp ölen kimseler, eşlerinin, evlerinden çıkarılmadan, bir yıla kadar bıraktıkları maldan faydalanmaları hususunda sağken vasiyet etsinler. Eğer kendileri çıkıp giderlerse, yaptıkları meşru şeylerden dolayı size bir günah yoktur" (bakara, 240) ayetinin hükmü, dörtte bir sekizde bir şeklindeki miras ayeti (Nisâ 12. ayet) ile kaldırılmıştır. İddet süresinin dört ay on gün olması da ayetteki bir yıl hükmünü kaldırmıştır.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
29077, N003573
Hadis:
أَخْبَرَنَا زَكَرِيَّا بْنُ يَحْيَى السِّجْزِىُّ خَيَّاطُ السُّنَّةِ قَالَ حَدَّثَنَا إِسْحَاقُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ قَالَ حَدَّثَنَا عَلِىُّ بْنُ الْحُسَيْنِ بْنِ وَاقِدٍ قَالَ أَخْبَرَنِى أَبِى قَالَ حَدَّثَنَا يَزِيدُ النَّحْوِىُّ عَنْ عِكْرِمَةَ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ فِى قَوْلِهِ ( وَالَّذِينَ يُتَوَفَّوْنَ مِنْكُمْ وَيَذَرُونَ أَزْوَاجًا وَصِيَّةً لأَزْوَاجِهِمْ مَتَاعًا إِلَى الْحَوْلِ غَيْرَ إِخْرَاجٍ ) نُسِخَ ذَلِكَ بِآيَةِ الْمِيرَاثِ مِمَّا فُرِضَ لَهَا مِنَ الرُّبُعِ وَالثُّمُنِ وَنَسَخَ أَجَلَ الْحَوْلِ أَنْ جُعِلَ أَجَلُهَا أَرْبَعَةَ أَشْهُرٍ وَعَشْرًا .
Tercemesi:
Bize Hayyâtu's-sünne Zekeriya b. Yahya es-Siczî, ona İshak b. İbrahim, ona Ali b. Hüseyin b. Vâkid, ona babası (Hüseyin b. Vâkid), ona Yezîd en-Nahvî, ona İkrime, ona da İbn Abbas şöyle demiştir:
Yüce Allah'ın "sizden arkalarında dul eş bırakıp ölen kimseler, eşlerinin, evlerinden çıkarılmadan, bir yıla kadar bıraktıkları maldan faydalanmaları hususunda sağken vasiyet etsinler. Eğer kendileri çıkıp giderlerse, yaptıkları meşru şeylerden dolayı size bir günah yoktur" (bakara, 240) ayetinin hükmü, dörtte bir sekizde bir şeklindeki miras ayeti (Nisâ 12. ayet) ile kaldırılmıştır. İddet süresinin dört ay on gün olması da ayetteki bir yıl hükmünü kaldırmıştır.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Talak 69, /2321
Senetler:
1. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. İkrime Mevla İbn Abbas (İkrime)
3. Ebu Hasan Yezid b. Ebu Said en-Nahvi (Yezid b. Abdullah)
4. Hüseyin b. Vâkid el-Mervezî (Hüseyin b. Vâkid)
5. Ali b. Hüseyin el-Kuraşî (Ali b. Hüseyin b. Vakıd)
6. İshak b. Râhûye el-Mervezî (İshak b. İbrahim b. Mahled)
7. Ebu Abdurrahman Zekeriyya b. Yahya es-Siczî (Zekeriyya b. Yahya b. İyas b. Seleme)
Konular:
Nikah, İddet bekleme
Bize Kuteybe, ona Ebu Ahvas, ona Simâk, ona da İkrime şöyle demiştir:
Aziz ve Celil Allah'ın "sizden arkalarında dul eş bırakıp ölen kimseler, eşlerinin, evlerinden çıkarılmadan, bir yıla kadar bıraktıkları maldan faydalanmaları hususunda sağken vasiyet etsinler. Eğer kendileri çıkıp giderlerse, yaptıkları meşru şeylerden dolayı size bir günah yoktur" (bakara, 240) ayetinin hükmünü "İçinizden ölenlerin geride bıraktıkları eşleri, kendi kendilerine dört ay on gün (iddet) beklerler" ayeti hükmü kaldırmıştır.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
29087, N003574
Hadis:
أَخْبَرَنَا قُتَيْبَةُ قَالَ حَدَّثَنَا أَبُو الأَحْوَصِ عَنْ سِمَاكٍ عَنْ عِكْرِمَةَ فِى قَوْلِهِ عَزَّ وَجَلَّ ( وَالَّذِينَ يُتَوَفَّوْنَ مِنْكُمْ وَيَذَرُونَ أَزْوَاجًا وَصِيَّةً لأَزْوَاجِهِمْ مَتَاعًا إِلَى الْحَوْلِ غَيْرَ إِخْرَاجٍ ) قَالَ نَسَخَتْهَا ( وَالَّذِينَ يُتَوَفَّوْنَ مِنْكُمْ وَيَذَرُونَ أَزْوَاجًا يَتَرَبَّصْنَ بِأَنْفُسِهِنَّ أَرْبَعَةَ أَشْهُرٍ وَعَشْرًا ) .
Tercemesi:
Bize Kuteybe, ona Ebu Ahvas, ona Simâk, ona da İkrime şöyle demiştir:
Aziz ve Celil Allah'ın "sizden arkalarında dul eş bırakıp ölen kimseler, eşlerinin, evlerinden çıkarılmadan, bir yıla kadar bıraktıkları maldan faydalanmaları hususunda sağken vasiyet etsinler. Eğer kendileri çıkıp giderlerse, yaptıkları meşru şeylerden dolayı size bir günah yoktur" (bakara, 240) ayetinin hükmünü "İçinizden ölenlerin geride bıraktıkları eşleri, kendi kendilerine dört ay on gün (iddet) beklerler" ayeti hükmü kaldırmıştır.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Talak 69, /2322
Senetler:
1. İkrime Mevla İbn Abbas (İkrime)
2. Simak b. Harb ez-Zühlî (Simak b. Harb b. Evs b. Halid)
3. Ebu Ahvas Sellâm b. Süleym el-Hanefî (Sellâm b. Süleym)
4. Ebu Recâ Kuteybe b. Said es-Sekafi (Kuteybe b. Said b. Cemil b. Tarif)
Konular:
Nikah, İddet bekleme
Öneri Formu
Hadis Id, No:
28507, N003494
Hadis:
أَخْبَرَنَا الْحُسَيْنُ بْنُ حُرَيْثٍ قَالَ حَدَّثَنَا الْفَضْلُ بْنُ مُوسَى قَالَ حَدَّثَنَا الْحُسَيْنُ بْنُ وَاقِدٍ عَنْ عُمَارَةَ بْنِ أَبِى حَفْصَةَ عَنْ عِكْرِمَةَ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ جَاءَ رَجُلٌ إِلَى النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ إِنَّ امْرَأَتِى لاَ تَمْنَعُ يَدَ لاَمِسٍ . فَقَالَ « غَرِّبْهَا إِنْ شِئْتَ » . قَالَ إِنِّى أَخَافُ أَنْ تَتَّبِعَهَا نَفْسِى . قَالَ « اسْتَمْتِعْ بِهَا » .
Tercemesi:
Bize Hüseyin b. Hureys, ona Fadl b. Musa, ona Hüseyin b. Vakıd, ona Umare b. Ebu Hafsa, ona İkrime, ona da İbn Abbas'ın (ra) rivayet ettiğine göre, Bir adam Peygamber'e (sav) gelerek, 'Karım kendisine dokunan (uzanan) hiçbir ele engel olmuyor' diye sordu. Peygamber (sav) de, 'Dilersen onu boşa' buyurdu. Adam, 'ama nefsimin onun peşinden gidebileceğinden korkuyorum” dedi. O zaman Rasulullah (sav), 'Öyleyse ondan faydalan!' buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Talak 34, /2315
Senetler:
1. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. İkrime Mevla İbn Abbas (İkrime)
3. Ebu Hakem Umare b. Ebu Hafsa el-Ezdî (Umare b. Nabit)
4. Hüseyin b. Vâkid el-Mervezî (Hüseyin b. Vâkid)
5. Ebu Abdullah Fadl b. Musa es-Sînani (Fadl b. Musa)
Konular:
Boşanma, sebepleri
Zina, nikahsız, gayr-i meşru ilişki,