661 Kayıt Bulundu.
Bize Ali, ona da Yahya (Abdullah ibn Ebu Şeybe hadisini) rivayet etti ve şu eklemeyi yaptı: Âişe der ki: Hz. Peygamber (sav) yarı baygın bir şekilde hasta iken ona ilaç içirmeye yeltendik, O da bize kendisine ilaç vermememizi işaret buyurdu. Ancak biz, bunu hastanın ilâçtan hoşlanmaması şeklinde yorumladık. Hz. Peygamber ayılınca "bana ilaç içirmemenizi size emretmedim mi?" dedi. Biz yine bunu hastanın ilâçtan hoşlanmaması şeklinde yorumladık. Bunun üzerine Rasulullah (sav) "Bana ilaç verirken burada olmayan Abbas hariç hane halkının hepsi benim gözümün önünde bu ilaçtan içecek" buyurdu. Bu hadisi İbn Ebu Zinâd, Hişâm'dan, o da babası Urve'den, o da Âişe'den, o da Hz. Peygamber'den (sav) rivayet etmiştir.
Bize Ali, ona da Yahya (Abdullah ibn Ebu Şeybe hadisini) rivayet etti ve şu eklemeyi yaptı: Âişe der ki: Hz. Peygamber (sav) yarı baygın bir şekilde hasta iken ona ilaç içirmeye yeltendik, O da bize kendisine ilaç vermememizi işaret buyurdu. Ancak biz, bunu hastanın ilâçtan hoşlanmaması şeklinde yorumladık. Hz. Peygamber ayılınca "bana ilaç içirmemenizi size emretmedim mi?" dedi. Biz yine bunu hastanın ilâçtan hoşlanmaması şeklinde yorumladık. Bunun üzerine Rasulullah (sav) "Bana ilaç verirken burada olmayan Abbas hariç hane halkının hepsi benim gözümün önünde bu ilaçtan içecek" buyurdu. Bu hadisi İbn Ebu Zinâd, Hişâm'dan, o da babası Urve'den, o da Âişe'den, o da Hz. Peygamber'den (sav) rivayet etmiştir.
Zuhrî der ki: Bana Ebu Seleme, ona da Abdullah b. Abbas şöyle rivayet etmiştir: Ebu Bekir dışarıya çıktı ve o sırada insanlarla bir şeyler konuşan, Ömer'e "otur ey Ömer" dedi, ancak Ömer oturmaktan kaçındı. Bu arada insanlar Hz. Ömer'i bırakıp Ebu Bekir'e yöneldiler. Ebu Bekir de onlara hitap ederek şöyle dedi: Bundan sonra biliniz ki sizden her kim Muhammed'e tapıyorsa, Muhammed ölmüştür. Her kim de Allah'a tapıyorsa, bilsin ki, Allah hiç ölmeyecek olan diridir. Yüce Allah "Muhammed ancak bir rasuldür. Ondan evvel daha nice rasuller gelip geçmiştir. Şimdi o ölür, yahut öldürülürse ökçelerinizin üstünde geriye mi döneceksiniz? Kim iki ökçesi üzerinde geriye dönerse, elbette Allah 'a hiçbir şeyle zarar vermiş olmaz. Allah şükredenlere mükâfat verecektir" buyurmuştur. (Âli İmran, 144) İbn Abbas der ki: Vallahi Ebu Bekir bu ayeti okuyana kadar, insanlar sanki Allah'ın bu ayeti indirdiğini bilmiyorlarmış gibi Ebu Bekir'den yeniden öğrenmişti. Artık işittiğim her bir insan bu ayeti okuyordu. (Zuhrî der ki:) Bana Saîd b. Museyyeb'in verdiği habere göre Ömer o günkü halini şöyle anlatmıştır: Vallahi Ebu Bekir'in okuduğu bu ayeti duyuncaya kadar ben Hz. Peygamber'in (sav) öldüğüne kanaat getirmemiştim. Ebu Bekir Hz. Peygamber'in vefat ettiğini bildiren ayeti okuyunca bütün umutlarım tükendi, öyle ki ayaklarım beni taşımaz oldu, şaşkınlık içinde bir yere çöküverdim.
Bana Übeydullah b. Abdullah b. Utbe, ona da Âişe ve Abdullah b. Abbas(r.anhum) şöyle demiştir: Rasulullah (sav), hastalığı şiddetlendiğinde, kendisine ait yumuşak bir kumaşla yüzünü örtüyor, sonra da nefesi daraldığında yüzünü açıyordu. İşte bu halde iken "Allah'ın laneti Yahudilerin ve Hristiyanların üzerine olsun, Onlar peygamberlerinin kabirlerini kendilerine mescit edindiler" buyurarak, onların yaptıklarından ümmeti sakındırıyordu.
Bize Saîd b. Ufeyr, ona Leys, ona Ukayl, ona İbn Şihâb, ona Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe b. Mes'ûd, ona da Hz. Peygamber'in (sav) eşi Âişe şöyle demiştir: Rasulullah'ın (sav) hastalığı ağırlaşıp ağrısı şiddetlenince, benim odamda bakılmak üzere kadınlarından izin istedi. Onlar da izin verdiler. Bunun üzerine Abbas b. Abdulmuttalib ile başka bir adam arasında, takatsizlikten ayakları yerde sürünerek çıkıp benim odama geçti. Ubeydullah der ki: Ben Âişe'nin söylediğini Abdullah (b. Abbas)'a aktardım, o da bana "Âişe'nin ismini söylemediği diğer adamın kim olduğunu biliyor musun?" diye sordu. Ben de "hayır, bilmiyorum" dedim. İbn Abbas "o, Ali'dir" dedi. Hz. Peygamber'in (sav) zevcesi Âişe şöyle şöyle derdi: Rasulullah benim evime girdiği ve ağrısı şiddetlendiği zaman "Benim üzerime ağız bağları çözülmemiş (kullanılmamış, temiz) yedi kırba su dökün! belki (biraz rahatlarım da bu sayede) insanlara tavsiyede bulunabilirim" buyurdu. Biz Hz. Peygamber'i (sav), eşi Hafsa'ya ait bir leğenin içine oturttuk. Sonra o kırbaların suyundan üzerine dökmeye başladık. Nihayet Rasulullah (sav) eliyle bize 'yeter' diye işaret buyurdu. Aişe der ki: Bundan sonra Rasulullah (sav) mescide insanların yanına çıkıp, onlara namaz kıldırdı ve konuşma yaptı.
Zuhrî der ki: Bana Ebu Seleme, ona da Abdullah b. Abbas şöyle rivayet etmiştir: Ebu Bekir dışarıya çıktı ve o sırada insanlarla bir şeyler konuşan, Ömer'e "otur ey Ömer" dedi, ancak Ömer oturmaktan kaçındı. Bu arada insanlar Hz. Ömer'i bırakıp Ebu Bekir'e yöneldiler. Ebu Bekir de onlara hitap ederek şöyle dedi: Bundan sonra biliniz ki sizden her kim Muhammed'e tapıyorsa, Muhammed ölmüştür. Her kim de Allah'a tapıyorsa, bilsin ki, Allah hiç ölmeyecek olan diridir. Yüce Allah "Muhammed ancak bir rasuldür. Ondan evvel daha nice rasuller gelip geçmiştir. Şimdi o ölür, yahut öldürülürse ökçelerinizin üstünde geriye mi döneceksiniz? Kim iki ökçesi üzerinde geriye dönerse, elbette Allah 'a hiçbir şeyle zarar vermiş olmaz. Allah şükredenlere mükâfat verecektir" buyurmuştur. (Âli İmran, 144) İbn Abbas der ki: Vallahi Ebu Bekir bu ayeti okuyana kadar, insanlar sanki Allah'ın bu ayeti indirdiğini bilmiyorlarmış gibi Ebu Bekir'den yeniden öğrenmişti. Artık işittiğim her bir insan bu ayeti okuyordu. (Zuhrî der ki:) Bana Saîd b. Museyyeb'in verdiği habere göre Ömer o günkü halini şöyle anlatmıştır: Vallahi Ebu Bekir'in okuduğu bu ayeti duyuncaya kadar ben Hz. Peygamber'in (sav) öldüğüne kanaat getirmemiştim. Ebu Bekir Hz. Peygamber'in vefat ettiğini bildiren ayeti okuyunca bütün umutlarım tükendi, öyle ki ayaklarım beni taşımaz oldu, şaşkınlık içinde bir yere çöküverdim.
Bize Ebu Nuaym, ona Şeybân, ona Yahya, ona Ebu Seleme, ona da Âişe (r.anha) ve İbn Abbâs (r.anhuma) şöyle rivayet etmiştir: Kur'an-ı Kerim Hz. Peygamber'e (sav) on yıl Mekke'de, on yıl da Medine'de nazil oldu.
Bize Abdullah b. Yusuf, ona Leys, ona Ukayl, ona İbn Şihâb, o Urve b. Zubeyiri ona da Âişe (r.anha) şöyle rivayet etmiştir: Peygamber (sav) altmış üç yaşında vefat etti. İbn Şihâb der ki: Aynı hadisi bana Saîd b. Müseyyeb rivayet etmiştir.