Bize İbrahim b. el-Münzir, ona Enes b. Iyaz, ona Ubeydullah b. Ömer, ona Muhammed b. Yahya b. Habbân, ona da Vasi' b. Habban, Abdullah b. Ömer’in (ra) şöyle dediğini rivayet etti:
'Ben bir gün Hafsa'nın evinin damına çıktım ve Peygamber'i (sav) arkasını kıbleye döndürerek Şam tarafına yönelip (tuvalet) ihtiyacını giderirken gördüm.'
Öneri Formu
Hadis Id, No:
29819, B003102
Hadis:
حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيمُ بْنُ الْمُنْذِرِ حَدَّثَنَا أَنَسُ بْنُ عِيَاضٍ عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ يَحْيَى بْنِ حَبَّانَ عَنْ وَاسِعِ بْنِ حَبَّانَ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ - رضى الله عنهما - قَالَ ارْتَقَيْتُ فَوْقَ بَيْتِ حَفْصَةَ ، فَرَأَيْتُ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم يَقْضِى حَاجَتَهُ ، مُسْتَدْبِرَ الْقِبْلَةِ ، مُسْتَقْبِلَ الشَّأْمِ .
Tercemesi:
Bize İbrahim b. el-Münzir, ona Enes b. Iyaz, ona Ubeydullah b. Ömer, ona Muhammed b. Yahya b. Habbân, ona da Vasi' b. Habban, Abdullah b. Ömer’in (ra) şöyle dediğini rivayet etti:
'Ben bir gün Hafsa'nın evinin damına çıktım ve Peygamber'i (sav) arkasını kıbleye döndürerek Şam tarafına yönelip (tuvalet) ihtiyacını giderirken gördüm.'
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Farzu'l-Humus 4, 1/816
Senetler:
1. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
2. Vasi' b. Habban el-Ensarî (Vasi' b. Habban b. Munkiz b. Amr)
3. Ebu Abdullah Muhammed b. Yahya el-Ensarî (Muhammed b. Yahya b. Habban b. Münkiz)
4. Ubeydullah b. Ömer el-Adevî (Ubeydullah b. Ömer b. Hafs b. Asım b. Ömer b. Hattab)
5. Ebu Damra Enes b. İyaz el-Leysî (Enes b. İyaz b. Damra)
6. İbrahim b. Münzir el-Hizamî (İbrahim b. Münzir b. Abdullah)
Konular:
Adab, tuvalet adabı
KTB, ADAB
حَدَّثَنَا ابْنُ أَبِى مَرْيَمَ حَدَّثَنَا نَافِعٌ سَمِعْتُ ابْنَ أَبِى مُلَيْكَةَ قَالَ قَالَتْ عَائِشَةُ - رضى الله عنها تُوُفِّىَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم فِى بَيْتِى ، وَفِى نَوْبَتِى ، وَبَيْنَ سَحْرِى وَنَحْرِى ، وَجَمَعَ اللَّهُ بَيْنَ رِيقِى وَرِيقِهِ . قَالَتْ دَخَلَ عَبْدُ الرَّحْمَنِ بِسِوَاكٍ ، فَضَعُفَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم عَنْهُ ، فَأَخَذْتُهُ فَمَضَغْتُهُ ثُمَّ سَنَنْتُهُ بِهِ.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
29803, B003100
Hadis:
حَدَّثَنَا ابْنُ أَبِى مَرْيَمَ حَدَّثَنَا نَافِعٌ سَمِعْتُ ابْنَ أَبِى مُلَيْكَةَ قَالَ قَالَتْ عَائِشَةُ - رضى الله عنها تُوُفِّىَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم فِى بَيْتِى ، وَفِى نَوْبَتِى ، وَبَيْنَ سَحْرِى وَنَحْرِى ، وَجَمَعَ اللَّهُ بَيْنَ رِيقِى وَرِيقِهِ . قَالَتْ دَخَلَ عَبْدُ الرَّحْمَنِ بِسِوَاكٍ ، فَضَعُفَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم عَنْهُ ، فَأَخَذْتُهُ فَمَضَغْتُهُ ثُمَّ سَنَنْتُهُ بِهِ.
Tercemesi:
Bize İbn Ebû Meryem, ona Nâfi‘, ona da İbn Ebû Muleyke, ona da Âişe (r.anha) şöyle demiştir:
Rasulullah (sav), benim evimde, benim nöbet günümde, göğsüm ile boğazım arasında vefat etti. Allah, benim tükürüğüm ile onun tükürüğünü bir araya getirdi. Âişe şöyle devam etti: Abdurrahman elinde bir misvakla içeri girdi. Rasulullah onu almakta zorlandı. Ben misvağı aldım, çiğneyip yumuşattım, sonra onunla Rasulullah’ın dişlerini misvakladım.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Farzu'l-Humus 4, 1/816
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Abdullah b. Ebu Müleyke el-Kureşî (Abdullah b. Ubeydullah b. Züheyr b. Abdullah)
3. Nafi' Mevlâ İbn Ömer (Ebu Abdullah Nafi')
4. Said b. Ebu Meryem el-Cümehî (Said b. Hakem b. Muhammed b. Salim b. Meryem)
Konular:
Hastalık, Hz. Peygamber, hastalığı
Hz. Peygamber, irtihali
Bize Abdân, ona Abdullah, ona Yunus, ona Zührî, ona Ali b. Hüseyin, ona Hüseyin b. Ali (as), ona da Ali şöyle demiştir:
Benim Bedir günündeki ganimet payımdan kalan yaşlı bir devem vardı. Hz. Peygamber (sav) bana daha önce de savaş dışı elde edilen fey gelirinin beşte birinden, başka bir yaşlı deve daha vermişti. Hz. Peygamber'in (sav) kızı Fâtıma (as) ile evlenmek istediğim zaman Kaynuka oğullarından, kuyumculuk yapan bir adamla beraber ızhır otu toplamaya gitmek üzere sözleştik. Bu otu kuyumculara satıp parasıyla düğün yemeğimin masrafına destek sağlamayı istemiştim. Ben yaşlı develerim için semerler, çuvallar ve ipler toplarken, iki devem de Ensârdan bir adamın evinin yanında çöktürülmüş hâldeydiler. Topladığım şeyleri toplayıp döndüğüm zaman bir de gördüm ki develerimin hörgüçleri kesilmiş, böğürleri yarılıp ciğerleri alınmış. Develerimin bu halini görünce gözyaşlarıma hakim olamayıp ağladım ve "bu işi kim yaptı?" diye sordum. Orada bulunanlar "Hamza b. Abdulmuttalib yaptı, kendisi şu evin içinde Ensârdan içki içenler topluluğu arasındadır" dediler. Hemen Hz. Peygamber'in (sav) yanına vardım. Yanında Zeyd b. Hârise vardı. Peygamber yüzümden, içinde bulunduğum durumu anlayarak "Neyin var?" diye sordu. Ben "Ey Allah'ın Rasûlü, bugünkü kadar korkunç manzara görmedim. Hamza benim yaşlı iki dişi deveme saldırıp onların hörgüçlerini kesmiş, böğürlerini yarmış, şimdi şu evde içki içenlerle beraberdir." dedim.
Peygamber ridâsını istedi, sonra ona bürünerek yürüyüp gitti. Zeyd ibn Harise ile ben de peşinden gittik. Nihayet içinde Hamza'nın bulunduğu o eve geldi, içeri girme izni istedi. İçeridekiler gelenlere girme izni verdiler. İçeride içki içenlerle karşılaştık. (Hz. peygamber (sav), yaptığı işten dolayı Hamza'yı kınamaya başladı. Hamza da körkütük sarhoş olmuş, gözleri kıpkırmızı bir halde idi. Hamza bakışını Hz. Peygamber'e yöneltti, önce dizlerine, sonra göbeğine, ardından yüzüne baktı ve "Siz, babamın (Abdulmuttalib'in) köleleri değil misiniz?" dedi.
Hz. Peygamber, amcası Hamza'nın sarhoş olduğunu anladı da (yanlış bir hareket yapmasına fırsat vermemek için) topukları üzerinde gerisin geriye çekildi. Biz de Onunla beraber odadan dışarı çıktık.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
136965, B003091
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدَانُ أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ أَخْبَرَنَا يُونُسُ عَنْ الزُّهْرِيِّ قَالَ أَخْبَرَنِي عَلِيُّ بْنُ الْحُسَيْنِ أَنَّ حُسَيْنَ بْنَ عَلِيٍّ عَلَيْهِمَا السَّلَام أَخْبَرَهُ أَنَّ عَلِيًّا قَالَ كَانَتْ لِي شَارِفٌ مِنْ نَصِيبِي مِنْ الْمَغْنَمِ يَوْمَ بَدْرٍ وَكَانَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَعْطَانِي شَارِفًا مِنْ الْخُمُسِ فَلَمَّا أَرَدْتُ أَنْ أَبْتَنِيَ بِفَاطِمَةَ بِنْتِ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَاعَدْتُ رَجُلًا صَوَّاغًا مِنْ بَنِي قَيْنُقَاعَ أَنْ يَرْتَحِلَ مَعِيَ فَنَأْتِيَ بِإِذْخِرٍ أَرَدْتُ أَنْ أَبِيعَهُ الصَّوَّاغِينَ وَأَسْتَعِينَ بِهِ فِي وَلِيمَةِ عُرْسِي فَبَيْنَا أَنَا أَجْمَعُ لِشَارِفَيَّ مَتَاعًا مِنْ الْأَقْتَابِ وَالْغَرَائِرِ وَالْحِبَالِ وَشَارِفَايَ مُنَاخَتَانِ إِلَى جَنْبِ حُجْرَةِ رَجُلٍ مِنْ الْأَنْصَارِ رَجَعْتُ حِينَ جَمَعْتُ مَا جَمَعْتُ فَإِذَا شَارِفَايَ قَدْ اجْتُبَّ أَسْنِمَتُهُمَا وَبُقِرَتْ خَوَاصِرُهُمَا وَأُخِذَ مِنْ أَكْبَادِهِمَا فَلَمْ أَمْلِكْ عَيْنَيَّ حِينَ رَأَيْتُ ذَلِكَ الْمَنْظَرَ مِنْهُمَا فَقُلْتُ مَنْ فَعَلَ هَذَا فَقَالُوا فَعَلَ حَمْزَةُ بْنُ عَبْدِ الْمُطَّلِبِ وَهُوَ فِي هَذَا الْبَيْتِ فِي شَرْبٍ مِنْ الْأَنْصَارِ فَانْطَلَقْتُ حَتَّى أَدْخُلَ عَلَى النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَعِنْدَهُ زَيْدُ بْنُ حَارِثَةَ فَعَرَفَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فِي وَجْهِي الَّذِي لَقِيتُ فَقَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مَا لَكَ فَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ مَا رَأَيْتُ كَالْيَوْمِ قَطُّ عَدَا حَمْزَةُ عَلَى نَاقَتَيَّ فَأَجَبَّ أَسْنِمَتَهُمَا وَبَقَرَ خَوَاصِرَهُمَا وَهَا هُوَ ذَا فِي بَيْتٍ مَعَهُ شَرْبٌ فَدَعَا النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بِرِدَائِهِ فَارْتَدَى ثُمَّ انْطَلَقَ يَمْشِي وَاتَّبَعْتُهُ أَنَا وَزَيْدُ بْنُ حَارِثَةَ حَتَّى جَاءَ الْبَيْتَ الَّذِي فِيهِ حَمْزَةُ فَاسْتَأْذَنَ فَأَذِنُوا لَهُمْ فَإِذَا هُمْ شَرْبٌ فَطَفِقَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَلُومُ حَمْزَةَ فِيمَا فَعَلَ فَإِذَا حَمْزَةُ قَدْ ثَمِلَ مُحْمَرَّةً عَيْنَاهُ فَنَظَرَ حَمْزَةُ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ثُمَّ صَعَّدَ النَّظَرَ فَنَظَرَ إِلَى رُكْبَتِهِ ثُمَّ صَعَّدَ النَّظَرَ فَنَظَرَ إِلَى سُرَّتِهِ ثُمَّ صَعَّدَ النَّظَرَ فَنَظَرَ إِلَى وَجْهِهِ ثُمَّ قَالَ حَمْزَةُ هَلْ أَنْتُمْ إِلَّا عَبِيدٌ لِأَبِي فَعَرَفَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَنَّهُ قَدْ ثَمِلَ فَنَكَصَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَلَى عَقِبَيْهِ الْقَهْقَرَى وَخَرَجْنَا مَعَهُ
Tercemesi:
Bize Abdân, ona Abdullah, ona Yunus, ona Zührî, ona Ali b. Hüseyin, ona Hüseyin b. Ali (as), ona da Ali şöyle demiştir:
Benim Bedir günündeki ganimet payımdan kalan yaşlı bir devem vardı. Hz. Peygamber (sav) bana daha önce de savaş dışı elde edilen fey gelirinin beşte birinden, başka bir yaşlı deve daha vermişti. Hz. Peygamber'in (sav) kızı Fâtıma (as) ile evlenmek istediğim zaman Kaynuka oğullarından, kuyumculuk yapan bir adamla beraber ızhır otu toplamaya gitmek üzere sözleştik. Bu otu kuyumculara satıp parasıyla düğün yemeğimin masrafına destek sağlamayı istemiştim. Ben yaşlı develerim için semerler, çuvallar ve ipler toplarken, iki devem de Ensârdan bir adamın evinin yanında çöktürülmüş hâldeydiler. Topladığım şeyleri toplayıp döndüğüm zaman bir de gördüm ki develerimin hörgüçleri kesilmiş, böğürleri yarılıp ciğerleri alınmış. Develerimin bu halini görünce gözyaşlarıma hakim olamayıp ağladım ve "bu işi kim yaptı?" diye sordum. Orada bulunanlar "Hamza b. Abdulmuttalib yaptı, kendisi şu evin içinde Ensârdan içki içenler topluluğu arasındadır" dediler. Hemen Hz. Peygamber'in (sav) yanına vardım. Yanında Zeyd b. Hârise vardı. Peygamber yüzümden, içinde bulunduğum durumu anlayarak "Neyin var?" diye sordu. Ben "Ey Allah'ın Rasûlü, bugünkü kadar korkunç manzara görmedim. Hamza benim yaşlı iki dişi deveme saldırıp onların hörgüçlerini kesmiş, böğürlerini yarmış, şimdi şu evde içki içenlerle beraberdir." dedim.
Peygamber ridâsını istedi, sonra ona bürünerek yürüyüp gitti. Zeyd ibn Harise ile ben de peşinden gittik. Nihayet içinde Hamza'nın bulunduğu o eve geldi, içeri girme izni istedi. İçeridekiler gelenlere girme izni verdiler. İçeride içki içenlerle karşılaştık. (Hz. peygamber (sav), yaptığı işten dolayı Hamza'yı kınamaya başladı. Hamza da körkütük sarhoş olmuş, gözleri kıpkırmızı bir halde idi. Hamza bakışını Hz. Peygamber'e yöneltti, önce dizlerine, sonra göbeğine, ardından yüzüne baktı ve "Siz, babamın (Abdulmuttalib'in) köleleri değil misiniz?" dedi.
Hz. Peygamber, amcası Hamza'nın sarhoş olduğunu anladı da (yanlış bir hareket yapmasına fırsat vermemek için) topukları üzerinde gerisin geriye çekildi. Biz de Onunla beraber odadan dışarı çıktık.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Farzu'l-Humus 1, 1/813
Senetler:
1. Ebu Hasan Ali b. Ebu Talib el-Hâşimî (Ali b. Ebu Talib b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Ebu Abdullah Hüseyin b. Ali es-Sibt (Hüseyin b. Ali b. Ebu Talib b. Abdulmuttalib b. Haşim b. Abdumenaf)
3. Ali b. Hüseyin Zeynelabidin (Ali b. Hüseyin b. Ali b. Ebu Talib)
4. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
5. Yunus b. Yezid el-Eyli (Yunus b. Yezid b. Mişkan)
6. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Mübarek el-Hanzalî (Abdullah b. Mübarek b. Vadıh)
7. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Osman el-Ateki (Abdullah b. Osman b. Cebele b. Meymun)
Konular:
Ehl-i Beyt, Hz. Ali
Ehl-i Beyt, Hz. Fatıma evliliği, miras talebi vs
Ehl-i Beyt, Hz. Hamza
Ganimet, beşte bir hisse
Ganimet, Humus, ganimetin beşte biri
İçki, yasaklanması
Merhamet, hayvanlara
Bize İshak b. Muhammed el-Fervî, ona Malik b. Enes, ona İbn Şihâb, ona Malik b. Evs b. Hadesân şöyle rivayet etmiştir:
Muhammed b. Cubeyr, şu (aşağıdaki) hadisinden bir kısmını bana anlattıktan sonra şöyle devam etti: Ben yürüyüp Mâlik ibn Evs'in yanına gittim ve kendisinden bu hadisi sordum. Mâlik de şöyle dedi: Güneş yükseldiği zaman ben ailemle otururken Ömer b. Hattâb'ın elçisi çıkageldi ve bana "Müminlerin Emîri'nin davetine icabet et" dedi. Sonra elçi ile birlikte yürüyüp Ömer'in huzuruna vardık. Ömer hurma dalları veya yapraklarından yapılmış bir divanın şerit örgüleri üzerinde oturuyordu. Altında bir yaygı ve döşek yoktu ve kendisi deriden yapılmış bir yastığa dayanmıştı. Selâm verip oturdum. Ömer "Ey Malik, senin kavminden bir kaç hane halkı bize geldi, ben onlara bir şeyler verilmesini emrettim. Sen bu malları al, onlar arasında taksim et" dedi. Ben de "Ey Müminlerin Emiri, keşke sen bunu benden başka birine emretsen" dedim. Bunun üzerine o "Al bu malları be adam" diye çıkıştı.
Ben orada otururken kapıcısı Yerfâ geldi ve "Osmân, Abdurrahmân b. Avf, Zübeyir ve Sa'd b. Ebu Vakkas huzuruna gelmek için izin istiyorlar, ne buyurursunuz?" diye sordu. Ömer "evet" deyip huzuruna girmelerine izin verdi. Ardından onlar içeriye girdiler ve selâm verip oturdular. Yerfâ da biraz oturdu. Sonra "Ali ve Abbas (da gelmek istiyorlar) ne buyurursunuz" dedi Ömer "Evet" diyerek onlara da izin verdi. O ikisi de içeriye girdiler ve selâm verip oturdular. Sonra Abbâs, Ömer'e "Ey Müminlerin Emiri, benimle şu Ali arasında bir hüküm ver" dedi. Ali ile Abbas, Nadiroğullarından fey olarak Hz. Peygamber'e kalan mallar konusunda anlaşmazlık içindeydiler. Oradaki topluluk da "Ey Müminlerin Emiri, bu ikisi arasında hüküm ver ve aralarında huzuru sağla" dediler. Ömer "sabırlı olun! izni ile gök ve yerin ayakta durduğu Allah hakkı için size sorarım. Sizler Hz. Peygamber'in (sav), kendisini kastederek 'bizler miras bırakmayız, ne bırakmışsak sadakadır' buyurduğunu biliyor musunuz?" diye sordu. Onlar da "Allah Rasulü böyle buyurdu" dediler. Sonra Ali ile Abbas'a dönerek "Allah hakkı için söyleyin, Allah Rasulü'nün bu sözü söylediğini biliyor musunuz?" dedi. Onlar da "Rasulullah bu sözü söylemiştir" dediler. Ömer "Ben şimdi size hükmümü söylüyorum. Muhakkak ki Allah bu feyi Rasulü'ne tahsis etmiştir. Onun dışında kimseye bir şey vermemiştir." dedi, sonra da "Allah'ın, onlardan (mallarından) Peygamberine verdiği ganimetler için siz at ve deve koşturmuş değilsiniz. Fakat Allah, peygamberlerini dilediği kimselere karşı üstün kılar. Allah her şeye kadirdir." (Haşr, 6) ayetini okudu. Ardından "işte bu (Nadîr oğulları, Hayber ve Fedek arazileri) Allah'ın Rasulü'ne özgü kılındı. Allah'a yemin olsun ki Rasulullah (sav) sizleri dışlayarak bu malları sırf kendisine tahsis etmeyip, sizlere vermiş ve dağıtmıştır. Ondan geriye nihayet şu mal artakalmıştır. Allah Rasulü (sav) bu fey' malından kendi ailesinin bir senelik nafakasını ayırıp geri kalanını Allah'ın malı olarak vakfederdi. Rasulullah hayatı boyunca hep böyle yaptı. Şimdi Allah hakkı için size soruyorum, Siz bunu biliyor musunuz?" dedi. Onlar "evet böyle biliyoruz", dediler. Sonra Ali ile Abbas'a dönerek "Sizlere Allah hakkı için soruyorum, siz de bunu böyle biliyor musunuz?" diye sordu.
Ömer sözüne şöyle devam etti: "Allah, Peygamber'ini vefat ettirdi. Ebu Bekir 'Ben Rasulullah'ın velisiyim' dedi, bu malları teslim aldı ve Rasulullah'ın yaptığı gibi tasarrufta bulundu. Allah bilir ki, Ebu Bekir bu hususta doğru sözlüdür, itaatli, doğru yolda ve hakka tabi idi. Sonra Allah, Ebu Bekir'i vefat ettirdi. Bu sefer ben Ebu Bekir'in velisi oldum ve o malları teslim aldım, emirliğimin ilk iki senesinde o mallarda Rasulullah'ın ve Ebu Bekir'in yaptığı gibi tasarrufta bulundum. Allah biliyor ki, ben de bu tasarruf konusunda doğru sözlü, itaatli, doğru yolda yürüyen ve hakka tabi idim. Sonra siz ikiniz bana geldiniz, benimle konuştunuz. Sözünüz bir, işiniz birdir. Ey Abbâs, sen bana geldin, yeğeninden sana düşen miras payını istedin, -sonra Ali'yi kast ederek- bu da geldi benden eşinin babasından kalan miras payını istedi. Ben de sizlere Hz. Peygamber (sav) 'Biz peygamberler topluluğu miras bırakmayız. bıraktığımız her şey sadakadır' buyurduğunu aktardım. Sonra o malı size bırakma fikri aklıma yatınca da size, 'Rasulullah'ın, Ebu Bekir'in ve benim mallara veli olduğum zamandan beri benim yaptığım gibi o mallarda tasarrufta bulunacağınıza dair Allah'ın ahdi ve mîsâkı sizin üzerinize olması şartıyla isterseniz o malları size teslim edeyim' dedim. Sizler de 'bu şart ile o malları bize ver' dediniz, ben de malları size teslim ettim. Şimdi Allah hakkı için sizlere soruyorum: Ben malları bu şartla Ali ile Abbas'a teslim ettim mi?" dedi. Topluluk "evet teslim ettin" dediler. Sonra Ömer, Ali ve Abbas'a dönerek "Allah adına yeminle size soruyorum. Ben o malları bu şartla sizlere teslim ettim mi?" dedi. Onlar da "evet" cevabını verdiler. Ömer "Hal böyleyken benden başka bir hüküm mü istiyorsunuz? izni ve emriyle Gök ve yeri ayakta tutan Allah'a yemin ederim ki, ben bundan başka bir hüküm vermem. Bu şartlar içinde bu malları kullanmakta acze düşerseniz, onları bana geri verin, ben o mallar konusunda sizin yerinize tasarruf ederim" dedi.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
29772, B003094
Hadis:
حَدَّثَنَا إِسْحَاقُ بْنُ مُحَمَّدٍ الْفَرْوِىُّ حَدَّثَنَا مَالِكُ بْنُ أَنَسٍ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ مَالِكِ بْنِ أَوْسِ بْنِ الْحَدَثَانِ ، وَكَانَ مُحَمَّدُ بْنُ جُبَيْرٍ ذَكَرَ لِى ذِكْرًا مِنْ حَدِيثِهِ ذَلِكَ ، فَانْطَلَقْتُ حَتَّى أَدْخُلَ عَلَى مَالِكِ بْنِ أَوْسٍ ، فَسَأَلْتُهُ عَنْ ذَلِكَ الْحَدِيثِ فَقَالَ مَالِكٌ بَيْنَا أَنَا جَالِسٌ فِى أَهْلِى حِينَ مَتَعَ النَّهَارُ ، إِذَا رَسُولُ عُمَرَ بْنِ الْخَطَّابِ يَأْتِينِى فَقَالَ أَجِبْ أَمِيرَ الْمُؤْمِنِينَ . فَانْطَلَقْتُ مَعَهُ حَتَّى أَدْخُلَ عَلَى عُمَرَ ، فَإِذَا هُوَ جَالِسٌ عَلَى رِمَالِ سَرِيرٍ ، لَيْسَ بَيْنَهُ وَبَيْنَهُ فِرَاشٌ مُتَّكِئٌ عَلَى وِسَادَةٍ مِنْ أَدَمٍ ، فَسَلَّمْتُ عَلَيْهِ ثُمَّ جَلَسْتُ فَقَالَ يَا مَالِك ، إِنَّهُ قَدِمَ عَلَيْنَا مِنْ قَوْمِكَ أَهْلُ أَبْيَاتٍ ، وَقَدْ أَمَرْتُ فِيهِمْ بِرَضْخٍ فَاقْبِضْهُ فَاقْسِمْهُ بَيْنَهُمْ . فَقُلْتُ يَا أَمِيرَ الْمُؤْمِنِينَ ، لَوْ أَمَرْتَ بِهِ غَيْرِى . قَالَ اقْبِضْهُ أَيُّهَا الْمَرْءُ . فَبَيْنَا أَنَا جَالِسٌ عِنْدَهُ أَتَاهُ حَاجِبُهُ يَرْفَا فَقَالَ هَلْ لَكَ فِى عُثْمَانَ وَعَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ عَوْفٍ وَالزُّبَيْرِ وَسَعْدِ بْنِ أَبِى وَقَّاصٍ يَسْتَأْذِنُونَ قَالَ نَعَمْ . فَأَذِنَ لَهُمْ فَدَخَلُوا فَسَلَّمُوا وَجَلَسُوا ، ثُمَّ جَلَسَ يَرْفَا يَسِيرًا ثُمَّ قَالَ هَلْ لَكَ فِى عَلِىٍّ وَعَبَّاسٍ قَالَ نَعَمْ . فَأَذِنَ لَهُمَا ، فَدَخَلاَ فَسَلَّمَا فَجَلَسَا ، فَقَالَ عَبَّاسٌ يَا أَمِيرَ الْمُؤْمِنِينَ ، اقْضِ بَيْنِى وَبَيْنَ هَذَا . وَهُمَا يَخْتَصِمَانِ فِيمَا أَفَاءَ اللَّهُ عَلَى رَسُولِهِ صلى الله عليه وسلم مِنْ بَنِى النَّضِيرِ . فَقَالَ الرَّهْطُ عُثْمَانُ وَأَصْحَابُهُ يَا أَمِيرَ الْمُؤْمِنِينَ ، اقْضِ بَيْنَهُمَا وَأَرِحْ أَحَدَهُمَا مِنَ الآخَرِ . قَالَ عُمَرُ تَيْدَكُمْ ، أَنْشُدُكُمْ بِاللَّهِ الَّذِى بِإِذْنِهِ تَقُومُ السَّمَاءُ وَالأَرْضُ ، هَلْ تَعْلَمُونَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ « لاَ نُورَثُ مَا تَرَكْنَا صَدَقَةٌ » . يُرِيدُ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم نَفْسَهُ . قَالَ الرَّهْطُ قَدْ قَالَ ذَلِكَ . فَأَقْبَلَ عُمَرُ عَلَى عَلِىٍّ وَعَبَّاسٍ فَقَالَ أَنْشُدُكُمَا اللَّهَ ، أَتَعْلَمَانِ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَدْ قَالَ ذَلِكَ قَالاَ قَدْ قَالَ ذَلِكَ . قَالَ عُمَرُ فَإِنِّى أُحَدِّثُكُمْ عَنْ هَذَا الأَمْرِ ، إِنَّ اللَّهَ قَدْ خَصَّ رَسُولَهُ صلى الله عليه وسلم فِى هَذَا الْفَىْءِ بِشَىْءٍ لَمْ يُعْطِهِ أَحَدًا غَيْرَهُ - ثُمَّ قَرَأَ ( وَمَا أَفَاءَ اللَّهُ عَلَى رَسُولِهِ مِنْهُمْ ) إِلَى قَوْلِهِ ( قَدِيرٌ ) - فَكَانَتْ هَذِهِ خَالِصَةً لِرَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم . وَاللَّهِ مَا احْتَازَهَا دُونَكُمْ ، وَلاَ اسْتَأْثَرَ بِهَا عَلَيْكُمْ قَدْ أَعْطَاكُمُوهُ ، وَبَثَّهَا فِيكُمْ حَتَّى بَقِىَ مِنْهَا هَذَا الْمَالُ ، فَكَانَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يُنْفِقُ عَلَى أَهْلِهِ نَفَقَةَ سَنَتِهِمْ مِنْ هَذَا الْمَالِ ، ثُمَّ يَأْخُذُ مَا بَقِىَ فَيَجْعَلُهُ مَجْعَلَ مَالِ اللَّهِ ، فَعَمِلَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بِذَلِكَ حَيَاتَهُ ، أَنْشُدُكُمْ بِاللَّهِ هَلْ تَعْلَمُونَ ذَلِكَ قَالُوا نَعَمْ . ثُمَّ قَالَ لِعَلِىٍّ وَعَبَّاسٍ أَنْشُدُكُمَا بِاللَّهِ هَلْ تَعْلَمَانِ ذَلِكَ قَالَ عُمَرُ ثُمَّ تَوَفَّى اللَّهُ نَبِيَّهُ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ أَبُو بَكْرٍ أَنَا وَلِىُّ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم . فَقَبَضَهَا أَبُو بَكْرٍ ، فَعَمِلَ فِيهَا بِمَا عَمِلَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم ، وَاللَّهُ يَعْلَمُ إِنَّهُ فِيهَا لَصَادِقٌ بَارٌّ رَاشِدٌ تَابِعٌ لِلْحَقِّ ، ثُمَّ تَوَفَّى اللَّهُ أَبَا بَكْرٍ ، فَكُنْتُ أَنَا وَلِىَّ أَبِى بَكْرٍ ، فَقَبَضْتُهَا سَنَتَيْنِ مِنْ إِمَارَتِى ، أَعْمَلُ فِيهَا بِمَا عَمِلَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَمَا عَمِلَ فِيهَا أَبُو بَكْرٍ ، وَاللَّهُ يَعْلَمُ إِنِّى فِيهَا لَصَادِقٌ بَارٌّ رَاشِدٌ تَابِعٌ لِلْحَقِّ ، ثُمَّ جِئْتُمَانِى تُكَلِّمَانِى وَكَلِمَتُكُمَا وَاحِدَةٌ ، وَأَمْرُكُمَا وَاحِدٌ ، جِئْتَنِى يَا عَبَّاسُ تَسْأَلُنِى نَصِيبَكَ مِنِ ابْنِ أَخِيكَ ، وَجَاءَنِى هَذَا - يُرِيدُ عَلِيًّا - يُرِيدُ نَصِيبَ امْرَأَتِهِ مِنْ أَبِيهَا ، فَقُلْتُ لَكُمَا إِنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ « لاَ نُورَثُ مَا تَرَكْنَا صَدَقَةٌ » . فَلَمَّا بَدَا لِى أَنْ أَدْفَعَهُ إِلَيْكُمَا قُلْتُ إِنْ شِئْتُمَا دَفَعْتُهَا إِلَيْكُمَا عَلَى أَنَّ عَلَيْكُمَا عَهْدَ اللَّهِ وَمِيثَاقَهُ لَتَعْمَلاَنِ فِيهَا بِمَا عَمِلَ فِيهَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم ، وَبِمَا عَمِلَ فِيهَا أَبُو بَكْرٍ ، وَبِمَا عَمِلْتُ فِيهَا مُنْذُ وَلِيتُهَا ، فَقُلْتُمَا ادْفَعْهَا إِلَيْنَا . فَبِذَلِكَ دَفَعْتُهَا إِلَيْكُمَا ، فَأَنْشُدُكُمْ بِاللَّهِ ، هَلْ دَفَعْتُهَا إِلَيْهِمَا بِذَلِكَ قَالَ الرَّهْطُ نَعَمْ . ثُمَّ أَقْبَلَ عَلَى عَلِىٍّ وَعَبَّاسٍ فَقَالَ أَنْشُدُكُمَا بِاللَّهِ هَلْ دَفَعْتُهَا إِلَيْكُمَا بِذَلِكَ قَالاَ نَعَمْ . قَالَ فَتَلْتَمِسَانِ مِنِّى قَضَاءً غَيْرَ ذَلِكَ فَوَاللَّهِ الَّذِى بِإِذْنِهِ تَقُومُ السَّمَاءُ وَالأَرْضُ ، لاَ أَقْضِى فِيهَا قَضَاءً غَيْرَ ذَلِكَ ، فَإِنْ عَجَزْتُمَا عَنْهَا فَادْفَعَاهَا إِلَىَّ ، فَإِنِّى أَكْفِيكُمَاهَا .
Tercemesi:
Bize İshak b. Muhammed el-Fervî, ona Malik b. Enes, ona İbn Şihâb, ona Malik b. Evs b. Hadesân şöyle rivayet etmiştir:
Muhammed b. Cubeyr, şu (aşağıdaki) hadisinden bir kısmını bana anlattıktan sonra şöyle devam etti: Ben yürüyüp Mâlik ibn Evs'in yanına gittim ve kendisinden bu hadisi sordum. Mâlik de şöyle dedi: Güneş yükseldiği zaman ben ailemle otururken Ömer b. Hattâb'ın elçisi çıkageldi ve bana "Müminlerin Emîri'nin davetine icabet et" dedi. Sonra elçi ile birlikte yürüyüp Ömer'in huzuruna vardık. Ömer hurma dalları veya yapraklarından yapılmış bir divanın şerit örgüleri üzerinde oturuyordu. Altında bir yaygı ve döşek yoktu ve kendisi deriden yapılmış bir yastığa dayanmıştı. Selâm verip oturdum. Ömer "Ey Malik, senin kavminden bir kaç hane halkı bize geldi, ben onlara bir şeyler verilmesini emrettim. Sen bu malları al, onlar arasında taksim et" dedi. Ben de "Ey Müminlerin Emiri, keşke sen bunu benden başka birine emretsen" dedim. Bunun üzerine o "Al bu malları be adam" diye çıkıştı.
Ben orada otururken kapıcısı Yerfâ geldi ve "Osmân, Abdurrahmân b. Avf, Zübeyir ve Sa'd b. Ebu Vakkas huzuruna gelmek için izin istiyorlar, ne buyurursunuz?" diye sordu. Ömer "evet" deyip huzuruna girmelerine izin verdi. Ardından onlar içeriye girdiler ve selâm verip oturdular. Yerfâ da biraz oturdu. Sonra "Ali ve Abbas (da gelmek istiyorlar) ne buyurursunuz" dedi Ömer "Evet" diyerek onlara da izin verdi. O ikisi de içeriye girdiler ve selâm verip oturdular. Sonra Abbâs, Ömer'e "Ey Müminlerin Emiri, benimle şu Ali arasında bir hüküm ver" dedi. Ali ile Abbas, Nadiroğullarından fey olarak Hz. Peygamber'e kalan mallar konusunda anlaşmazlık içindeydiler. Oradaki topluluk da "Ey Müminlerin Emiri, bu ikisi arasında hüküm ver ve aralarında huzuru sağla" dediler. Ömer "sabırlı olun! izni ile gök ve yerin ayakta durduğu Allah hakkı için size sorarım. Sizler Hz. Peygamber'in (sav), kendisini kastederek 'bizler miras bırakmayız, ne bırakmışsak sadakadır' buyurduğunu biliyor musunuz?" diye sordu. Onlar da "Allah Rasulü böyle buyurdu" dediler. Sonra Ali ile Abbas'a dönerek "Allah hakkı için söyleyin, Allah Rasulü'nün bu sözü söylediğini biliyor musunuz?" dedi. Onlar da "Rasulullah bu sözü söylemiştir" dediler. Ömer "Ben şimdi size hükmümü söylüyorum. Muhakkak ki Allah bu feyi Rasulü'ne tahsis etmiştir. Onun dışında kimseye bir şey vermemiştir." dedi, sonra da "Allah'ın, onlardan (mallarından) Peygamberine verdiği ganimetler için siz at ve deve koşturmuş değilsiniz. Fakat Allah, peygamberlerini dilediği kimselere karşı üstün kılar. Allah her şeye kadirdir." (Haşr, 6) ayetini okudu. Ardından "işte bu (Nadîr oğulları, Hayber ve Fedek arazileri) Allah'ın Rasulü'ne özgü kılındı. Allah'a yemin olsun ki Rasulullah (sav) sizleri dışlayarak bu malları sırf kendisine tahsis etmeyip, sizlere vermiş ve dağıtmıştır. Ondan geriye nihayet şu mal artakalmıştır. Allah Rasulü (sav) bu fey' malından kendi ailesinin bir senelik nafakasını ayırıp geri kalanını Allah'ın malı olarak vakfederdi. Rasulullah hayatı boyunca hep böyle yaptı. Şimdi Allah hakkı için size soruyorum, Siz bunu biliyor musunuz?" dedi. Onlar "evet böyle biliyoruz", dediler. Sonra Ali ile Abbas'a dönerek "Sizlere Allah hakkı için soruyorum, siz de bunu böyle biliyor musunuz?" diye sordu.
Ömer sözüne şöyle devam etti: "Allah, Peygamber'ini vefat ettirdi. Ebu Bekir 'Ben Rasulullah'ın velisiyim' dedi, bu malları teslim aldı ve Rasulullah'ın yaptığı gibi tasarrufta bulundu. Allah bilir ki, Ebu Bekir bu hususta doğru sözlüdür, itaatli, doğru yolda ve hakka tabi idi. Sonra Allah, Ebu Bekir'i vefat ettirdi. Bu sefer ben Ebu Bekir'in velisi oldum ve o malları teslim aldım, emirliğimin ilk iki senesinde o mallarda Rasulullah'ın ve Ebu Bekir'in yaptığı gibi tasarrufta bulundum. Allah biliyor ki, ben de bu tasarruf konusunda doğru sözlü, itaatli, doğru yolda yürüyen ve hakka tabi idim. Sonra siz ikiniz bana geldiniz, benimle konuştunuz. Sözünüz bir, işiniz birdir. Ey Abbâs, sen bana geldin, yeğeninden sana düşen miras payını istedin, -sonra Ali'yi kast ederek- bu da geldi benden eşinin babasından kalan miras payını istedi. Ben de sizlere Hz. Peygamber (sav) 'Biz peygamberler topluluğu miras bırakmayız. bıraktığımız her şey sadakadır' buyurduğunu aktardım. Sonra o malı size bırakma fikri aklıma yatınca da size, 'Rasulullah'ın, Ebu Bekir'in ve benim mallara veli olduğum zamandan beri benim yaptığım gibi o mallarda tasarrufta bulunacağınıza dair Allah'ın ahdi ve mîsâkı sizin üzerinize olması şartıyla isterseniz o malları size teslim edeyim' dedim. Sizler de 'bu şart ile o malları bize ver' dediniz, ben de malları size teslim ettim. Şimdi Allah hakkı için sizlere soruyorum: Ben malları bu şartla Ali ile Abbas'a teslim ettim mi?" dedi. Topluluk "evet teslim ettin" dediler. Sonra Ömer, Ali ve Abbas'a dönerek "Allah adına yeminle size soruyorum. Ben o malları bu şartla sizlere teslim ettim mi?" dedi. Onlar da "evet" cevabını verdiler. Ömer "Hal böyleyken benden başka bir hüküm mü istiyorsunuz? izni ve emriyle Gök ve yeri ayakta tutan Allah'a yemin ederim ki, ben bundan başka bir hüküm vermem. Bu şartlar içinde bu malları kullanmakta acze düşerseniz, onları bana geri verin, ben o mallar konusunda sizin yerinize tasarruf ederim" dedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Farzu'l-Humus 1, 1/814
Senetler:
1. Ebu Hasan Ali b. Ebu Talib el-Hâşimî (Ali b. Ebu Talib b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Ebu Said Malik b. Evs en-Nasrî (Malik b. Evs b. Hadesân b. Nasr b. Muaviye)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu Abdullah Malik b. Enes el-Esbahî (Malik b. Enes b. Malik b. Ebu Amir)
5. İshak b. Ebu Ferve el-Fervi (İshak b. Muhammed b. İsmail b. Abdullah)
Konular:
Ehl-i Beyt, Hz. Ali
Hz. Peygamber, mirası
حَدَّثَنَا عَبْدُ الْعَزِيزِ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيمُ بْنُ سَعْدٍ عَنْ صَالِحٍ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ قَالَ أَخْبَرَنِى عُرْوَةُ بْنُ الزُّبَيْرِ أَنَّ عَائِشَةَ أُمَّ الْمُؤْمِنِينَ - رضى الله عنها - أَخْبَرَتْهُ أَنَّ فَاطِمَةَ - عَلَيْهَا السَّلاَمُ - ابْنَةَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم سَأَلَتْ أَبَا بَكْرٍ الصِّدِّيقَ بَعْدَ وَفَاةِ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَنْ يَقْسِمَ لَهَا مِيرَاثَهَا ، مَا تَرَكَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مِمَّا أَفَاءَ اللَّهُ عَلَيْهِ .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
29769, B003092
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ الْعَزِيزِ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيمُ بْنُ سَعْدٍ عَنْ صَالِحٍ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ قَالَ أَخْبَرَنِى عُرْوَةُ بْنُ الزُّبَيْرِ أَنَّ عَائِشَةَ أُمَّ الْمُؤْمِنِينَ - رضى الله عنها - أَخْبَرَتْهُ أَنَّ فَاطِمَةَ - عَلَيْهَا السَّلاَمُ - ابْنَةَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم سَأَلَتْ أَبَا بَكْرٍ الصِّدِّيقَ بَعْدَ وَفَاةِ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَنْ يَقْسِمَ لَهَا مِيرَاثَهَا ، مَا تَرَكَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مِمَّا أَفَاءَ اللَّهُ عَلَيْهِ .
Tercemesi:
Bize Abdülaziz b. Abdullah, ona İbrahim b. Sa'd, ona Salih, ona İbn Şihâb, ona Urve b. Zübeyr ona da Müminlerin annesi Âişe (r.anha) şöyle demiştir:
Rasulullah'ın (sav) kızı Fâtıma (r.anha) Rasulullah'ın vefatından sonra Ebu Bekir es-Sıddîk’a gelerek, Allah’ın Rasulullah’a ganimet olarak verdiği (fey) mallardan kendisine miras payı vermesini istedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Farzu'l-Humus 1, 1/814
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Urve b. Zübeyr el-Esedî (Urve b. Zübeyr b. Avvam b. Huveylid b. Esed)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu Muhammed Salih b. Keysan ed-Devsi (Salih b. Keysan)
5. Ebu İshak İbrahim b. Sa'd ez-Zührî (İbrahim b. Sa'd b. İbrahim b. Abdurrahman b. Avf)
6. Abdulaziz b. Abdullah el-Üveysi (Abdulaziz b. Abdullah b. Yahya b. Amr b. Üveys)
Konular:
Hz. Peygamber, mirası
حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ يُوسُفَ أَخْبَرَنَا مَالِكٌ عَنْ أَبِى الزِّنَادِ عَنِ الأَعْرَجِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ - رضى الله عنه - أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ « لاَ يَقْتَسِمُ وَرَثَتِى دِينَارًا ، مَا تَرَكْتُ بَعْدَ نَفَقَةِ نِسَائِى وَمَئُونَةِ عَامِلِى فَهْوَ صَدَقَةٌ » .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
29786, B003096
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ يُوسُفَ أَخْبَرَنَا مَالِكٌ عَنْ أَبِى الزِّنَادِ عَنِ الأَعْرَجِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ - رضى الله عنه - أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ « لاَ يَقْتَسِمُ وَرَثَتِى دِينَارًا ، مَا تَرَكْتُ بَعْدَ نَفَقَةِ نِسَائِى وَمَئُونَةِ عَامِلِى فَهْوَ صَدَقَةٌ » .
Tercemesi:
Bize Abdullah b. Yusuf, ona Mâlik, ona Ebu Zinâd, ona A'rec, ona da Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu:
"Mirasçılarım (bıraktığım) dinarı bölüşmezler. Mirasımın kadınlarımın nafakasından ve işçimin ücretinden geri kalanı sadakadır."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Farzu'l-Humus 3, 1/815
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Davud A'rec Abdurrahman b. Hürmüz (Abdurrahman b. Hürmüz)
3. Ebu Zinad Abdullah b. Zekvan el-Kuraşi (Abdullah b. Zekvan)
4. Ebu Abdullah Malik b. Enes el-Esbahî (Malik b. Enes b. Malik b. Ebu Amir)
5. Ebu Muhammed Abdullah b. Yusuf el-Kila'î (Abdullah b. Yusuf)
Konular:
Hz. Peygamber, mirası
Öneri Formu
Hadis Id, No:
29789, B003097
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ حَدَّثَنَا أَبُو أُسَامَةَ حَدَّثَنَا هِشَامٌ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عَائِشَةَ قَالَتْ تُوُفِّىَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَمَا فِى بَيْتِى مِنْ شَىْءٍ يَأْكُلُهُ ذُو كَبِدٍ ، إِلاَّ شَطْرُ شَعِيرٍ فِى رَفٍّ لِى ، فَأَكَلْتُ مِنْهُ حَتَّى طَالَ عَلَىَّ ، فَكِلْتُهُ فَفَنِىَ .
Tercemesi:
Bize Abdullah b. Yusuf, ona Ebu Üsâme, ona Hişâm, ona babası (Urve b. Zübeyr), ona da Âişe şöyle demiştir:
"Rasulullah (sav) vefat etmişti. O zaman evimde hiç bir canlının yiyeceği bir şey de yoktu. Sadece benim bir rafımda içinde yarım vesk ölçeği miktarınca arpa vardı. Ben de ondan yedim, zaman ilerledikçe onu ölçtüm, sonra da tükendi."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Farzu'l-Humus 3, 1/815
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Urve b. Zübeyr el-Esedî (Urve b. Zübeyr b. Avvam b. Huveylid b. Esed)
3. Ebu Münzir Hişam b. Urve el-Esedî (Hişam b. Urve b. Zübeyr b. Avvam)
4. Ebu Üsame Hammâd b. Üsame el-Kuraşî (Hammâd b. Üsame b. Zeyd)
5. Ebu Bekir İbn Ebu Şeybe el-Absî (Abdullah b. Muhammed b. İbrahim b. Osman)
Konular:
Dünya, Mülk, Hz. Peygamberin mala-mülke karşı tavrı
Hz. Peygamber, zühdü
فَقَالَ لَهَا أَبُو بَكْرٍ إِنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ "لاَ نُورَثُ مَا تَرَكْنَا صَدَقَةٌ" فَغَضِبَتْ فَاطِمَةُ بِنْتُ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَهَجَرَتْ أَبَا بَكْرٍ ، فَلَمْ تَزَلْ مُهَاجِرَتَهُ حَتَّى تُوُفِّيَتْ وَعَاشَتْ بَعْدَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم سِتَّةَ أَشْهُرٍ . قَالَتْ وَكَانَتْ فَاطِمَةُ تَسْأَلُ أَبَا بَكْرٍ نَصِيبَهَا مِمَّا تَرَكَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مِنْ خَيْبَرَ وَفَدَكٍ وَصَدَقَتِهِ بِالْمَدِينَةِ ، فَأَبَى أَبُو بَكْرٍ عَلَيْهَا ذَلِكَ ، وَقَالَ لَسْتُ تَارِكًا شَيْئًا كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَعْمَلُ بِهِ إِلاَّ عَمِلْتُ بِهِ ، فَإِنِّى أَخْشَى إِنْ تَرَكْتُ شَيْئًا مِنْ أَمْرِهِ أَنْ أَزِيغَ . فَأَمَّا صَدَقَتُهُ بِالْمَدِينَةِ فَدَفَعَهَا عُمَرُ إِلَى عَلِىٍّ وَعَبَّاسٍ ، فَأَمَّا خَيْبَرُ وَفَدَكٌ فَأَمْسَكَهَا عُمَرُ وَقَالَ هُمَا صَدَقَةُ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم كَانَتَا لِحُقُوقِهِ الَّتِى تَعْرُوهُ وَنَوَائِبِهِ ، وَأَمْرُهُمَا إِلَى مَنْ وَلِىَ الأَمْرَ. قَالَ فَهُمَا عَلَى ذَلِكَ إِلَى الْيَوْمِ .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
29771, B003093
Hadis:
فَقَالَ لَهَا أَبُو بَكْرٍ إِنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ "لاَ نُورَثُ مَا تَرَكْنَا صَدَقَةٌ" فَغَضِبَتْ فَاطِمَةُ بِنْتُ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَهَجَرَتْ أَبَا بَكْرٍ ، فَلَمْ تَزَلْ مُهَاجِرَتَهُ حَتَّى تُوُفِّيَتْ وَعَاشَتْ بَعْدَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم سِتَّةَ أَشْهُرٍ . قَالَتْ وَكَانَتْ فَاطِمَةُ تَسْأَلُ أَبَا بَكْرٍ نَصِيبَهَا مِمَّا تَرَكَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مِنْ خَيْبَرَ وَفَدَكٍ وَصَدَقَتِهِ بِالْمَدِينَةِ ، فَأَبَى أَبُو بَكْرٍ عَلَيْهَا ذَلِكَ ، وَقَالَ لَسْتُ تَارِكًا شَيْئًا كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَعْمَلُ بِهِ إِلاَّ عَمِلْتُ بِهِ ، فَإِنِّى أَخْشَى إِنْ تَرَكْتُ شَيْئًا مِنْ أَمْرِهِ أَنْ أَزِيغَ . فَأَمَّا صَدَقَتُهُ بِالْمَدِينَةِ فَدَفَعَهَا عُمَرُ إِلَى عَلِىٍّ وَعَبَّاسٍ ، فَأَمَّا خَيْبَرُ وَفَدَكٌ فَأَمْسَكَهَا عُمَرُ وَقَالَ هُمَا صَدَقَةُ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم كَانَتَا لِحُقُوقِهِ الَّتِى تَعْرُوهُ وَنَوَائِبِهِ ، وَأَمْرُهُمَا إِلَى مَنْ وَلِىَ الأَمْرَ. قَالَ فَهُمَا عَلَى ذَلِكَ إِلَى الْيَوْمِ .
Tercemesi:
[Bize Abdülaziz b. Abdullah, ona İbrahim b. Sa'd, ona Salih, ona İbn Şihâb, ona Urve b. Zübeyr ona da Müminlerin annesi Âişe (r.anha) şöyle demiştir:]
Hz. Ebubekir ona (yani Fâtıma’ya) şöyle dedi:
Rasulullah (sav), "Biz miras bırakmayız; geriye bıraktığımız şey sadakadır." Buyurdu.
Bunun üzerine Rasulullah’ın kızı Hz. Fâtıma öfkelendi ve Ebubekir’e karşı darıldı. Onunla konuşmayı kesti ve vefat edinceye kadar da bu dargınlığı devam etti. Fâtıma, Rasulullah’ın vefatından sonra altı ay kadar yaşadı.
Âişe şöyle devam etti: Fâtıma, Rasulullah’ın Hayber’den, Fedek’ten ve Medine’deki sadakasından geriye bıraktığı mirastan kendisine düşen payı Ebubekir’den talep etti. Ancak Ebubekir bunu kendisine vermeyi reddetti ve şöyle dedi: 'Rasulullah’ın yaptığı herhangi bir şeyi terk edecek değilim. Şüphesiz onun yaptığı gibi davranacağım. Çünkü, onun emrinden herhangi bir şeyi terk edersem sapmaktan endişe ederim.'
Rasulullah’ın Medine’deki sadakasına gelince, Hz. Ömer onu Ali ve Abbâs’a teslim etti. Hayber ve Fedek konusunda ise, Ömer bunları elinde tuttu ve şöyle dedi:
'Bunlar Rasulullah’ın sadakasıdır. Onlar, kendisinin geçici ihtiyaçları ve karşılaştığı olağanüstü durumlar için ayrılmıştı. Bu iki arazinin tasarrufu, yönetime (yani halifeye) aittir.'
Ravi ez-Zührî şöyle dedi: Bu uygulama bugüne kadar bu şekilde sürmektedir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Farzu'l-Humus 1, 1/814
Senetler:
1. Ebu Bekir es-Sıddîk (Abdullah b. Osman b. Amir b. Amr b. Ka'b)
2. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
3. Urve b. Zübeyr el-Esedî (Urve b. Zübeyr b. Avvam b. Huveylid b. Esed)
4. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
5. Ebu Muhammed Salih b. Keysan ed-Devsi (Salih b. Keysan)
6. Ebu İshak İbrahim b. Sa'd ez-Zührî (İbrahim b. Sa'd b. İbrahim b. Abdurrahman b. Avf)
7. Abdulaziz b. Abdullah el-Üveysi (Abdulaziz b. Abdullah b. Yahya b. Amr b. Üveys)
Konular:
Ehl-i Beyt, Hz. Fatıma evliliği, miras talebi vs
Hz. Peygamber, mirası
حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ حَدَّثَنَا يَحْيَى عَنْ سُفْيَانَ قَالَ حَدَّثَنِى أَبُو إِسْحَاقَ قَالَ سَمِعْتُ عَمْرَو بْنَ الْحَارِثِ قَالَ مَا تَرَكَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم إِلاَّ سِلاَحَهُ وَبَغْلَتَهُ الْبَيْضَاءَ ، وَأَرْضًا تَرَكَهَا صَدَقَةً .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
29792, B003098
Hadis:
حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ حَدَّثَنَا يَحْيَى عَنْ سُفْيَانَ قَالَ حَدَّثَنِى أَبُو إِسْحَاقَ قَالَ سَمِعْتُ عَمْرَو بْنَ الْحَارِثِ قَالَ مَا تَرَكَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم إِلاَّ سِلاَحَهُ وَبَغْلَتَهُ الْبَيْضَاءَ ، وَأَرْضًا تَرَكَهَا صَدَقَةً .
Tercemesi:
Bize Müsedded, ona Süfyân, ona Ebu İshâk, ona da Amr b. Hâris şöyle demiştir:
"Hz. Peygamber (sav) geriye savaş silâhı, beyaz katırı ve bir miktar arazisinden başka bir şey bırakmadı. Bunları da sadaka olarak bıraktı."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Farzu'l-Humus 3, 1/815
Senetler:
1. ibn Ebu Dirar Amr b. Haris el-Huzaî (Amr b. Haris b. Ebu Dirar)
2. Ebu İshak es-Sebiî (Amr b. Abdullah b. Ubeyd)
3. Süfyan es-Sevrî (Süfyan b. Said b. Mesruk b. Habib b. Rafi')
4. Ebu Said Yahya b. Said el-Kattan (Yahya b. Said b. Ferruh)
5. Müsedded b. Müserhed el-Esedî (Müsedded b. Müserhed b. Müserbel b. Şerik)
Konular:
HZ. PEYGAMBER'İN EŞYALARI
Hz. Peygamber, mirası
حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيمُ بْنُ الْمُنْذِرِ حَدَّثَنَا أَنَسُ بْنُ عِيَاضٍ عَنْ هِشَامٍ عَنْ أَبِيهِ أَنَّ عَائِشَةَ - رضى الله عنها - قَالَتْ كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يُصَلِّى الْعَصْرَ وَالشَّمْسُ لَمْ تَخْرُجْ مِنْ حُجْرَتِهَا .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
29823, B003103
Hadis:
حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيمُ بْنُ الْمُنْذِرِ حَدَّثَنَا أَنَسُ بْنُ عِيَاضٍ عَنْ هِشَامٍ عَنْ أَبِيهِ أَنَّ عَائِشَةَ - رضى الله عنها - قَالَتْ كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يُصَلِّى الْعَصْرَ وَالشَّمْسُ لَمْ تَخْرُجْ مِنْ حُجْرَتِهَا .
Tercemesi:
Bize İbrahim b. Münzir, ona Enes b. İyâz, ona Hişâm, ona babası (Urve b. Zübeyr), ona da Âişe (ra) şöyle demiştir:
"Rasulullah (sav) ikindi namazını güneş henüz benim odamdan çıkmadan kılardı."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Farzu'l-Humus 4, 1/816
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Urve b. Zübeyr el-Esedî (Urve b. Zübeyr b. Avvam b. Huveylid b. Esed)
3. Ebu Münzir Hişam b. Urve el-Esedî (Hişam b. Urve b. Zübeyr b. Avvam)
4. Ebu Damra Enes b. İyaz el-Leysî (Enes b. İyaz b. Damra)
5. İbrahim b. Münzir el-Hizamî (İbrahim b. Münzir b. Abdullah)
Konular:
Namaz, ikindi namazı
Namaz, namaz vakitleri
SAĞLIK, ÖNEMİ VE KORUNMASI