Giriş

Bize Muhammed b. Müsennâ, ona Muâz b. Hişâm, ona babası (Muâz b. Muâz), ona da Katade şöyle demiştir: Süleyman b. Hişâm bana Umrâ hakkında sordu. Ben de “Muhammed b. Şirin'in Şurayh’ten aktardığına göre Hz. Peygamber (sav) Umrâ'nın caiz olduğuna hükmetmiştir” dedim. Katâde der ki: Bana Nadr b. Enes, ona Beşir b. Nehîk, ona da Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) "Umrâ caizdir" buyurmuştur. Katâde der ki: Hasan Umrâ'nın caiz olduğunu söylerdi. Katâde der ki: Zührî şöyle dedi: Umrâ yapan kimse, kendisi için hibe yapılana ve onun çocuklarına hibe ederse geçerli olur. Eğer kendisinden sonra çocuklarına geçecek diye şart koşmazsa, o zaman umrâ şart koşana geri döner. Katâde der ki: Atâ b. Ebu Rebâh'a (Umra'dan) soruldu o da şöyle dedi: Bana Cabir b. Abdullah'ın rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) "Umrâ caizdir" buyurmuştur. Katâde der ki: Zührî “Halifeler umrâ ile hüküm vermezdi” demiştir. Atâ ise “Abdülmelik b. Mervân umra ile hüküm vermiştir” demektedir.


Açıklama: UMRA: “bağışlayanın ya da lehine bağışta bulunulan kişinin hayatta olması kaydıyla yapılan bağış” manasına gelir. Araplar, “Şu evimi ömrüm/ömrün boyunca sana verdim; evim yaşadığım/yaşadığın sürece senin olsun” gibi sözlerle veya kısaca, “Şu evimi sana umrâ kıldım” diyerek şartlı bağışta bulunurlardı. Bu tür hibede bağışlayan hibeyi kendisinin veya bağışta bulunanın hayatta bulunacağı süre ile sınırlandırmayı amaçlamakta ve mevhûb lehin ölmesi durumunda o malın kendisine veya vârislerine dönmesini istemektedir. (H. Mehmet Günay, "Rukba" DİA: Diyanet İslam Ansiklopedisi İstanbul, 2008, 35:218-219.)

    Öneri Formu
29660 N003786 Nesai, Umrâ, 4

Bize İshak b. İbrahim, ona Ravh b. Ubâde, ona Avf, ona Hasan ve Muhammed ve Hilâs, onlara Ebu Hüreyre Rasulullah'ın (sav) şöyle söylediğini nakletmiştir: "Musa (as) çok haya sahibi bir kişi idi." Yüce Allah'ın şu buyruğu bunu göstermektedir. "Ey iman edenler! Musa'yı incitenler gibi olmayın. Allah onun, hakkında söylediklerinden uzak, tertemiz biri olduğunu ortaya koymuştu. Gerçekten o, Allah katında itibarlı idi." (Ahzâb 33/69)


    Öneri Formu
32782 B004799 Buhari, Tefsir, (Ahzab) 11

Bana Abdullah b. Muhammed, ona Ezher es-Semmân, ona İbn Avn, ona Muhammed, ona Kays b. Ubâd şöyle demiştir: Ben Medine Mescidinde oturuyorken içeriye, saygınlığı yüzüne yansıyan bir adam girdi. Orada bulunanlar “İşte bu, cennet ehli bir adamdır” dediler. O kişi çok uzatmadan iki rekat namaz kıldı, sonra dışarıya çıktı. Ben de arkasından gidip kendisine “mescide girdiğiniz zaman, oradaki insanlar hakkınız­da bu, cennet ehlinden bir kimsedir dediler” dedim. O zât “Vallahi hiçbir kimsenin, bilmediği şey hakkında konuşması doğru olmaz. Bu sözün neden söylendiğini ben sana anlatayım. Ben Peygamber zamanında bir rüya gördüm ve bunu Peygamber'e (sav) anlattım” dedi şöyle devam etti: “Rüyamda kendimi bir bahçe içinde gördüm.” -Adam bahçenin genişliğini, yeşilliğinden bahsetti- “Bahçenin or­tasında bir ucu yerde, bir ucu gökte, yukarısında da tutunacak bir kulp, bir çember vardı. Bana 'Haydi bu direğe çık' denildi. Ben 'gücüm yetmez' dedim. Bunun üzerine yanıma bir hizmetçi geldi ve arkamdan elbisemden tu­tup yukarı kaldırdı. Bu şekilde direğin tepesinde ka­dar yükselip kulpu yakaladım. Bana 'halkayı iyi tut, bırakma' diye tembih edildi. Bu sırada halka elimde uyandım, ardından gidip Peygamber'e (sav) rüyamı anlattım. Hz. Peygamber (sav) "Gördüğün bu bahçe İslam Dinidir. O direk de İslâm Dininin direğidir. O kulp da kopması mümkün olmayan çok sağlam bir (iman) ipidir. Sen ölünceye kadar İslâm Dini üzere yaşayacaksın" buyurdu. (Râvî der ki:) İçeriye gelen bu adam Abdullah b. Selam'dır. Halîfe b. Hayyât der ki: Bize Muâz, ona İbn Avn, ona Muhammed, ona Kays b. Ubâde, ona da İbn Selâm bu hadisi rivayet etti ve "مِنْصَفٌ" kelimesi yerine "وَصِيفٌ" kelimesini kullandı.


    Öneri Formu
34940 B003813 Buhari, Menakıbu'l-Ensar, 19

Bana İshak . İbrahim, ona Ravh b. Ubâde, ona Avf, ona Hasan, Muhammed ve Hilâs, onlara da Ebu Hureyre'nin (ra) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Mû­sâ çok hayâlı, sıkı örtünen bir kimse idi. Kendisi hayâlı olmak istedi­ği için derisinden hiçbir şey görülmezdi. Bu hâlinden dolayı İsrailoğullarından bir kısım kimseler, sözleriyle ona eziyet edip 'Mûsâ cildindeki bir kusurdan dolayı bu kadar sıkı örtünmektedir. Onda ya baras denilen deri hastalığı, yahut (erkeklik organında) yumurtalarının şişmesi, ya da başka bir hastalık var' dediler. Allah da onların Mûsâ için söyledikleri kusurların olmadığını ortaya çıkarmak istedi. Mûsâ bir gün yalnız başına yıkanmak için soyundu, elbiselerini bir taş üzerine koydu, sonra yıkandı. Yı­kanması bitince elbiselerini almaya yöneldi. Bu sıra­da taş, elbiselerle yuvarlanıp gitti. Mûsâ da asasını alıp 'ey taş, elbisem, ey taş, elbisem' diyerek taşın peşinden koşmaya başladı ve İsrâîloğullarından bir topluluğun yanına kadar vardı. Onlar da Mûsâ'yı çıplak olarak ve Allah'ın yarattığı en güzel surette gördüler. Böylece Allah Musa'yı onların ithamlarından korumuş oldu. Taş orada durdu, Mûsâ elbisesini alıp giydi, ardından asasıyla taşı dövmeye başladı." Ebu Hureyre der ki: Vallahi o taşta Musa'nın vurma izinden üç yahut dört ya da beş darp izi kalmıştır. İşte bu olay, Yüce Allah'ın şu buyruğunda ifade edilmiştir: "Ey iman edenler, siz de Musa'yı incitenler gibi olmayın. Nihayet Allah onu dedikleri şeyden temize çıkardı. O, Allah nazarında itibarlı bir kimse idi." (Ahzâb, 69).


    Öneri Formu
280646 B003404-2 Buhari, Ehadisü'l-Enbiya, 28


Açıklama: Manastır: Müfessirler, Kur’an’daki savâmi‘ (tekili savmaa) kelimesinin (el-Hac 22/40) “üst kısmı sivri yüksek binalar” anlamında hıristiyan rahiplerinin manastırlarını veya Sâbiî mistiklerinin zâviyelerini tanımladığını belirtmişlerdir (İbn Kesîr, X, 76; Elmalılı, V, 3409) bk. https://islamansiklopedisi.org.tr/manastir

    Öneri Formu
18418 B002482 Buhari, Mezalim, 35


    Öneri Formu
31988 B004662 Buhari, Tefsir, (Tevbe) 8


    Öneri Formu
32994 B004849 Buhari, Tefsir, (Kâf) 1