356 Kayıt Bulundu.
Bize Amr b. Asım, ona Hammâd –İbn Seleme-, ona da Asım (b. Ebu Necûd), Zirr’in şöyle dediğini rivayet etti: Sabah (erkenden) Safvan b. Assâl el-Muradî’nin yanına gittim. Ona mestler üzerine mesh etme konusunu sormak istiyordum. Bana 'Seni buraya ne getirdi?' diye sordu. Ben de, 'İlim elde etme arzusu' cevabını verdim. Safvân: '(O halde) Sana bir müjde vereyim mi?' dedi. Ben de: 'Elbette' cevabını verince, Rasulullah'a nisbet ederek (merfu olarak) şu hadisi rivayet etti: "Melekler, elde etmek istediği şeyden hoşnut oldukları için ilim talibinin (ayakları) altına kanatlarını sererler."
Açıklama: Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım: وَإِنَّ الْمَلاَئِكَةَ لَتَضَعُ أَجْنِحَتَهَا رِضًا لِطَالِبِ الْعِلْمِ
Bize Muhammed b. Abdül'a'lâ, ona Muhammed b. Sevr, ona Ma'nmer, ona Asım, ona Ebû Vâil, ona da Muâz b. Cebel (ra) şöyle rivâyet etmiştir: "Bir yolculukta Rasûlullah’la (sav) beraberdim. Seyahat esnasında bir gün O’nun yakınında bulundum. Bunu fırsat bilerek; "- Ey Allah’ın elçisi; beni cennete sokacak ve cehennemden uzaklaştıracak bir amel söyle!" dedim. "- Benden büyük bir şey istedin. Ama bu, şüphesiz Allah’ın kolaylaştırdığı kimse için kolaydır: Namazı kılar, zekâtı verir, Ramazan orucunu tutar, Kâbe’yi haccedersin!" dedi. Sonra Hz. Peygamber; "- Şimdi sana hayır kapılarını göstereyim mi? Oruç kalkandır. Su ateşi söndürdüğü gibi, sadaka da hataları söndürür. Bir de gece karanlığında namaz kılmak" buyurdu. Sonra da, "Onlar, yataklarından kalkıp korku ve ümit içinde Rablerine ibâdet ederler…" (Secde, 32/16-19) meâlindeki âyeti okudu. Sonra da; "- Sana işin başını, direğini ve zirvesini söyleyeyim mi?" diye sordu. Ben de; "- Buyur, ey Allah’ın Rasûlü!" dedim. Şöyle devam etti: "- İşin başı İslâm’dır. Direği namazdır, zirvesi de cihâddır." Müteakiben, "- Sana, bütün bunların can damarını haber vereyim mi?" dedi. Ben yine; "- Buyur, ey Allah’ın Rasûlü!" dedim. Hz. Peygamber dilini göstererek; "- Buna sahip ol!" buyurdu. Ben; "- Ey Allah’ın Rasûlü; konuştuklarımızdan dolayı da muâheze edilecek miyiz?" diye sordum. "- Anası ağlayasıca Muâz! İnsanları yüz üstü –veya burunları üzerinde, dedi- cehenneme sürükleyen, dillerinin hasâdından başka bir şey midir?" buyurdu.
Açıklama: Muâz’ın sözünü ettiği sefer, Tebük seferidir. "Oruç kalkandır" ifâdesi, oruç cehenneme karşı koruyucudur veya günah işlemeye mani olucudur anlamındadır. "İşin aslı İslâm’dır" cümlesi, dinin aslı İslâm’dır anlamındadır. Bundan maksat da tevhid inancıdır. Nasıl ki başsız vücut olmazsa, tevhidsiz İslâm da olmaz demektir. "Direği namazdır" ifâdesinde bir benzetme yapılmaktadır. Nasıl ki evleri ayakta tutan direkler ise, İslâm dinini ayakta tutan en temel ibadet de namazdır anlamındadır. Direksiz ev ayakta duramayacağı gibi, namazsız İslâm da yaşayamaz demektir. "Zirvesi cihâddır" cümlesi de; cihâdın zorluğunu ve onun diğer amellere olan üstünlüğünü göstermektedir. Cihâd sayesinde insan dinini hem de kendini yüceltir ve kuvvetlendirir. "İnsanların dilleri yüzünden cehenneme sürüklenmeleri" cümlesi teşbihî bir ifadedir; insanların pek çok günahı dilleriyle işlediklerini göstermektedir. Küfür, hakaret, iftirâ, yalan gibi pek çok büyük günahı dil ile işlenmektedir.
Bize Muhammed b. Cafer, ona Şu'be, ona Asım b. Behdele, ona da Ebu Vail, Abdullah'ın şöyle dediğini rivayet etmiştir: Bizler namazda iken konuşurduk. Bir ara Hz. Peygamber'e (sav) geldim, (namaz kılıyordu), selam verdim, selamımı almadı. İçimi bir üzüntü kapladı. Hz. Peygamber (sav) (namazı bitirince) şöyle buyurdu:"Allah, Peygamberine (verdiği hükümden) dilediğini yeniler. Allah'ın yenilediği emirlerden biri de 'namazda konuşmayın' emri olmuştur."
Açıklama: mütabileri ile sahihtir.
Bize Muhammed b. Abdullah el-Hafız, ona Ebû'l-Abbas Muhammed b. Yakub, ona el-Abbas b. el-Velîd el-Beyrûtî, ona İbn Şuayb, ona Şeybân b. Abdurrahman, ona Asım b. Behdele b. Ebî'n-Nucûd, ona da Zirr b. Hubeyş şöyle anlatmış: Safvân b. Assâl'a gittim ve kendisine dedim ki: "Sen, Rasûlullah'ın (sav) ashabından birisin. Büyük ve küçük abdest yaptıktan sonra mestler üzerine mesh etmek konusu benim kafamı kurcalıyor. Eğer bu konuda Rasûlullah'dan (sav) bir şey duydun ise, bana söyle!" Safvân dedi ki: "Rasûlullah (sav) bize, seferde iken -yahut yolculuk sırasında- sadece küçük veya büyük abdest, yahut da uyku sebebiyle üç gün ve gece boyunca mestlerimizi çıkarmamamızı emrediyordu, ancak cünüplük halini hariç tutmuştu."
Bize Ebû Abdurrahman es-Sülemî ve Ebû Bekir Ahmed b. Muhammed b. el-Hâris el-Fakîh, onlaraAli b. Ömer el-Hafız, ona İbn Sâid, ona Züheyr b. Muhammed ve el-Hasan b. Ebî’r-Rabî’ –buradaki lafız ona aittir-, onlara Abdurrezzak, ona Ma’mer, ona Asım b. Ebî’n-Nucûd, ona da Zirr b. Hubeyş şöyle haber vermiştir: “Safvân b. Assâl el-Murâdî’ye gittim, bana, “- Seni buraya getiren sebep nedir?” diye sordu. “- İlim talebi için geldim” dedim. Bunun üzerine, ben Rasûlullah’ın (sav) şöyle buyurduğunu işittim, dedi: “İlim talebi için evinden çıkan her insana, onun bu niyetine duydukları memnuniyetten dolayı melekler onun için kanatlarını sererler.” Bunun üzerine ben de ona, “- Sana mestler üzerine meshetmenin hükmünü sormak için geldim” dedim. Şöyle söyledi: “- Evet. Ben Rasûlullah’ın (sav) gönderdiği bir orduda bulunuyordum. Mestlerimizi abdestli olarak giydiğimiz takdirde, seferde üç gün, mukim iken de bir gün meshetmemizi bize emretti. Mestleri küçük ve büyük abdest bozmaktan ve uyumaktan dolayı, cünüplükten başka hiçbir şeyden dolayı onları çıkarmamamızı söyledi. Ayrıca Hz. Peygamber’in (sav) şöyle dediğini de işittim: “Geceleri tövbe için açılan bir kapı vardır, onun genişliği yetmiş yıllık yoldur. Bu kapı sabah güneşi doğuncaya kadar kapanmaz.”
Bize Müsedded, ona Yahya, ona Süfyan, ona Âsım b. Behdele, ona Zir, ona da Abdullah b. Amr (ra), Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Kur'an sahibine, oku ve yüksel, dünyada tertil üzere okuduğun gibi burada da tertil üzere oku! Şüphesiz senin makamın okuyacağın son ayetin yanındadır, denilir."