Öneri Formu
Hadis Id, No:
1318, M000463
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ حَدَّثَنَا عَفَّانُ بْنُ مُسْلِمٍ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ سَلَمَةَ حَدَّثَنَا ثَابِتٌ عَنْ أَنَسٍ عَنِ ابْنِ مَسْعُودٍ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ
"آخِرُ مَنْ يَدْخُلُ الْجَنَّةَ رَجُلٌ فَهُوَ يَمْشِى مَرَّةً وَيَكْبُو مَرَّةً وَتَسْفَعُهُ النَّارُ مَرَّةً فَإِذَا مَا جَاوَزَهَا الْتَفَتَ إِلَيْهَا فَقَالَ تَبَارَكَ الَّذِى نَجَّانِى مِنْكِ لَقَدْ أَعْطَانِىَ اللَّهُ شَيْئًا مَا أَعْطَاهُ أَحَدًا مِنَ الأَوَّلِينَ وَالآخِرِينَ. فَتُرْفَعُ لَهُ شَجَرَةٌ فَيَقُولُ أَىْ رَبِّ أَدْنِنِى مِنْ هَذِهِ الشَّجَرَةِ فَلأَسْتَظِلَّ بِظِلِّهَا وَأَشْرَبَ مِنْ مَائِهَا. فَيَقُولُ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ يَا ابْنَ آدَمَ لَعَلِّى إِنْ أَعْطَيْتُكَهَا سَأَلْتَنِى غَيْرَهَا. فَيَقُولُ لاَ يَا رَبِّ. وَيُعَاهِدُهُ أَنْ لاَ يَسْأَلَهُ غَيْرَهَا وَرَبُّهُ يَعْذِرُهُ لأَنَّهُ يَرَى مَا لاَ صَبْرَ لَهُ عَلَيْهِ فَيُدْنِيهِ مِنْهَا فَيَسْتَظِلُّ بِظِلِّهَا وَيَشْرَبُ مِنْ مَائِهَا ثُمَّ تُرْفَعُ لَهُ شَجَرَةٌ هِىَ أَحْسَنُ مِنَ الأُولَى فَيَقُولُ أَىْ رَبِّ أَدْنِنِى مِنْ هَذِهِ لأَشْرَبَ مِنْ مَائِهَا وَأَسْتَظِلَّ بِظِلِّهَا لاَ أَسْأَلُكَ غَيْرَهَا. فَيَقُولُ يَا ابْنَ آدَمَ أَلَمْ تُعَاهِدْنِى أَنْ لاَ تَسْأَلَنِى غَيْرَهَا فَيَقُولُ لَعَلِّى إِنْ أَدْنَيْتُكَ مِنْهَا تَسْأَلُنِى غَيْرَهَا. فَيُعَاهِدُهُ أَنْ لاَ يَسْأَلَهُ غَيْرَهَا وَرَبُّهُ يَعْذِرُهُ لأَنَّهُ يَرَى مَا لاَ صَبْرَ لَهُ عَلَيْهِ فَيُدْنِيهِ مِنْهَا فَيَسْتَظِلُّ بِظِلِّهَا وَيَشْرَبُ مِنْ مَائِهَا. ثُمَّ تُرْفَعُ لَهُ شَجَرَةٌ عِنْدَ بَابِ الْجَنَّةِ هِىَ أَحْسَنُ مِنَ الأُولَيَيْنِ. فَيَقُولُ أَىْ رَبِّ أَدْنِنِى مِنْ هَذِهِ لأَسْتَظِلَّ بِظِلِّهَا وَأَشْرَبَ مِنْ مَائِهَا لاَ أَسْأَلُكَ غَيْرَهَا. فَيَقُولُ يَا ابْنَ آدَمَ أَلَمْ تُعَاهِدْنِى أَنْ لاَ تَسْأَلَنِى غَيْرَهَا قَالَ بَلَى يَا رَبِّ هَذِهِ لاَ أَسْأَلُكَ غَيْرَهَا. وَرَبُّهُ يَعْذِرُهُ لأَنَّهُ يَرَى مَا لاَ صَبْرَ لَهُ عَلَيْهَا فَيُدْنِيهِ مِنْهَا فَإِذَا أَدْنَاهُ مِنْهَا فَيَسْمَعُ أَصْوَاتَ أَهْلِ الْجَنَّةِ فَيَقُولُ أَىْ رَبِّ أَدْخِلْنِيهَا. فَيَقُولُ يَا ابْنَ آدَمَ مَا يَصْرِينِى مِنْكَ أَيُرْضِيكَ أَنْ أُعْطِيَكَ الدُّنْيَا وَمِثْلَهَا مَعَهَا قَالَ يَا رَبِّ أَتَسْتَهْزِئُ مِنِّى وَأَنْتَ رَبُّ الْعَالَمِينَ." فَضَحِكَ ابْنُ مَسْعُودٍ فَقَالَ أَلاَ تَسْأَلُونِّى مِمَّ أَضْحَكُ فَقَالُوا مِمَّ تَضْحَكُ قَالَ هَكَذَا ضَحِكَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم. فَقَالُوا مِمَّ تَضْحَكُ يَا رَسُولَ اللَّهِ قَالَ
"مِنْ ضِحْكِ رَبِّ الْعَالَمِينَ حِينَ قَالَ أَتَسْتَهْزِئُ مِنِّى وَأَنْتَ رَبُّ الْعَالَمِينَ." فَيَقُولُ "إِنِّى لاَ أَسْتَهْزِئُ مِنْكَ وَلَكِنِّى عَلَى مَا أَشَاءُ قَادِرٌ."
Tercemesi:
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, ona Affan b. Müslim, ona Hammad b. Seleme, ona Sabit, ona Enes, ona İbn Mesud (ra) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur:
"Cennete en son girecek kişi şöyle bir adamdır: Bu adam gah yürüyecek gah tökezleyecek. Bazen yüzünü ateş alacak. Ateşi geçtiği zaman ona yönelip şöyle diyecektir: Beni senden kurtaran Allah ne mübarektir. Allah bana gelmiş geçmişlerden kimseye vermediği bir şeyi bana nasip etti. Ardından ona bir ağaç yaklaştırılacak ve o Rabbim beni bu ağaca yaklaştır da gölgesinde biraz gölgeleneyim, suyundan içeyim diyecektir. Allah ona; ey Adem oğlu! Belki onu sana verirdim. Ama sen onun başkasını da istersin diyecektir. Bunun üzerine o kul; hayır, Rabbim diyecek ve başka bir şey istemeyeceğine dair söz verecektir. Bunun üzerine Rabbi, sabredemeyeceği bir şeyi gördüğü için onu mazur görecektir. Daha bu ağacı ona yaklaştıracak, o kişi de ağacın gölgesinde gölgelenecek, suyundan içecektir. Sonra ona daha güzel bir ağaç gösterilecektir. Adam dayanamayıp; Rabbim beni şu ağaca yaklaştır da onun suyundan içeyim, gölgesinde gölgeleyeneyim, başka şey istemem diyecektir. Allah ona ey ademoğlu! Sen başka bir şey istemeyeceğine dair söz vermemiş miydin? diye soracak eğer bunu da yaklaştırırsam başka birini istersin diyecektir. Adam tekrar başkasını istemeyeceğine dair söz verecek, Rabbi de onu sabredemeyeceği bir şey gördüğü için mazur görecektir. Allah ona ağacı yaklaştıracak, adam da onun suyundan içecektir. Sonra adama cennetin kapısındaki ağaç gösterilecektir. Bu ağaç önceki iki ağaçtan da daha güzeldir. Adam; ey Rabbim! Beni şuraya bir yaklaştır, gölgesinde durayım, suyundan içeyim başka şey istemem diyecektir. Allah; ey Ademoğlu! Başka bir şey istemeyeceğine dair söz vermedin mi? deyince o; vrdim Rabbim. Bundan başkasını istemem diyecektir. Sabredemeyeceği bir şeyi gördüğü için Rabbi onu mazur görerek bu ağacın yanına yaklaştıracaktır. Bu sırada adam cennettekilerin sesleri duyacak ve ey Rabbim! Beni cennete alsan diyecektir. Bunun üzerine Allah; ey Ademoğlu! Seni ne ikna eder. Yeryüzünü ve bir benzerini birlikte versem bu sana yeter mi? deyince adam; ey Rabbim! Sen alemlerin rabbisin. Benimle alay mı ediyorsun diyecektir."
Buraya gelince İbn Mesud güldü ve neden güldüğümü sormayacak mısınız? dedi. Neden gülüyorsun? diye sordular. Rasulullah da (sav) tam burada gülmüştü dedi. Neden gülüyorsunuz ey Allah'ın Rasulü! diye sormuşlar o da; "bu adam bu sözü söyleyince Alemlerin Rabbinin gülmesi sebebiyle gülüyorum" demişti. Allah bu kişiye; "alay etmiyorum. Ben istediğim her şeyi yapmaya kadirim" buyuracaktır.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, İmân 463, /100
Senetler:
1. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Mesud (Abdullah b. Mesud b. Gafil b. Habib b. Şemh)
2. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
3. Ebu Haris Leys b. Sa'd el-Fehmî (Leys b. Sa'd b. Abdurrahman)
4. Ebu Seleme Hammad b. Seleme el-Basrî (Hammad b. Seleme b. Dînar)
5. Ebu Osman Affân b. Müslim el-Bahilî (Affân b. Müslim b. Abdullah)
6. Ebu Bekir İbn Ebu Şeybe el-Absî (Abdullah b. Muhammed b. İbrahim b. Osman)
Konular:
Allah İnancı, kullarına merhametlidir
Cehennem,
Cennet,
İman, Esasları, Allah'a ve Rasulüne iman
KTB, İMAN
Bize Abdullah b. Yusuf, ona Malik, ona Sumey, ona Ebu Salih, ona da Ebu Hureyre'nin (ra) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur:
"Bir adam yolda yürürken iyice susadı. Hemen bir kuyuya inip su içti sonra da kuyudan çıktı. Çıktığında, susuzluktan dilini çıkarıp soluyan ve yaş toprağı yalayan bir köpek gördü. Adam kendi kendine 'benim susuz kalmam gibi bu köpekte susuz kalmış' dedi, sonra da kuyuya inip ayakkabısına su doldurdu ve ayakkabısını ağzında taşıyarak kuyudan çıktı. Onunla da köpeği suladı. Bundan dolayı Allah o kulunu mükafatlandırdı ve ona mağfiret etti." Orada bulunanlar “ya Rasulallah (sav), hayvanları sulamada, bize sevap var mıdır?” diye sordular. Rasulullah da (sav): "Evet, soluk alan her canlıyı sulamada size sevap vardır" buyurdu.
Hammad b. Seleme ve Rabî b. Müslim, bu hadisi Muhammed b. Ziyad'dan rivayet ederek, raviye mutabaat etmişlerdir.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Hammâd b. Seleme arasında inkıta vardır.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
280108, B002363-2
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ يُوسُفَ أَخْبَرَنَا مَالِكٌ عَنْ سُمَىٍّ عَنْ أَبِى صَالِحٍ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ - رضى الله عنه - أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ « بَيْنَا رَجُلٌ يَمْشِى فَاشْتَدَّ عَلَيْهِ الْعَطَشُ ، فَنَزَلَ بِئْرًا فَشَرِبَ مِنْهَا ، ثُمَّ خَرَجَ فَإِذَا هُوَ بِكَلْبٍ يَلْهَثُ ، يَأْكُلُ الثَّرَى مِنَ الْعَطَشِ ، فَقَالَ لَقَدْ بَلَغَ هَذَا مِثْلُ الَّذِى بَلَغَ بِى فَمَلأَ خُفَّهُ ثُمَّ أَمْسَكَهُ بِفِيهِ ، ثُمَّ رَقِىَ ، فَسَقَى الْكَلْبَ فَشَكَرَ اللَّهُ لَهُ ، فَغَفَرَ لَهُ » . قَالُوا يَا رَسُولَ اللَّهِ ، وَإِنَّ لَنَا فِى الْبَهَائِمِ أَجْرًا قَالَ « فِى كُلِّ كَبِدٍ رَطْبَةٍ أَجْرٌ » . تَابَعَهُ حَمَّادُ بْنُ سَلَمَةَ وَالرَّبِيعُ بْنُ مُسْلِمٍ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ زِيَادٍ .
Tercemesi:
Bize Abdullah b. Yusuf, ona Malik, ona Sumey, ona Ebu Salih, ona da Ebu Hureyre'nin (ra) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur:
"Bir adam yolda yürürken iyice susadı. Hemen bir kuyuya inip su içti sonra da kuyudan çıktı. Çıktığında, susuzluktan dilini çıkarıp soluyan ve yaş toprağı yalayan bir köpek gördü. Adam kendi kendine 'benim susuz kalmam gibi bu köpekte susuz kalmış' dedi, sonra da kuyuya inip ayakkabısına su doldurdu ve ayakkabısını ağzında taşıyarak kuyudan çıktı. Onunla da köpeği suladı. Bundan dolayı Allah o kulunu mükafatlandırdı ve ona mağfiret etti." Orada bulunanlar “ya Rasulallah (sav), hayvanları sulamada, bize sevap var mıdır?” diye sordular. Rasulullah da (sav): "Evet, soluk alan her canlıyı sulamada size sevap vardır" buyurdu.
Hammad b. Seleme ve Rabî b. Müslim, bu hadisi Muhammed b. Ziyad'dan rivayet ederek, raviye mutabaat etmişlerdir.
Açıklama:
Rivayet muallaktır; Buhari ile Hammâd b. Seleme arasında inkıta vardır.
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Müsâkât 9, 1/660
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Muhammed b. Ziyad el-Kuraşi (Muhammed b. Ziyad)
3. Ebu Seleme Hammad b. Seleme el-Basrî (Hammad b. Seleme b. Dînar)
Konular:
Haklar, Hayvan Hakları
Merhamet, hayvanlara
Bize Ebu Ahmed, ona Ebu Ğassân Muhammed b. Yahya el-Kinânî, ona Malik, ona Nâfi, ona İbn Ömer (r.anhuma) şöyle demiştir:
Hayber ahalisi Abdullah b. Ömer'in organlarına hasar verdiklerinde Hz. Ömer kalkıp bir hutbe okudu ve “Rasulullah (sav), Hayber Yahudilerini, malları mülkleri üzerinde ortaklık anlaşması yaparak "sizleri bu araziler üzerinde, Allah'ın sizleri burada bıraktığı müddetçe bırakıyoruz" buyurmuştu. Ancak Abdullah b. Ömer, Hayber'deki malının yanına gitmiş ve kendisine gece vakti düşmanlık edilerek eli ve ayağı incinmiştir. Bizim o Hayber arazisinde Yahudilerden başka düşmanımız yoktur. Onlar bizim düşmanlarımızdır. Şimdi biz bu suçla onları itham ediyoruz. Ben de onları Hayber'den sürüp çıkarma düşüncesindeyim” dedi. Ömer bu konuda ortak karar alınca, Yahudi başkanlarından Ebu Hukayk oğullarından biri geldi ve “ey Mü'minlerin Emîri! Muhammed bizleri burada bırakmış, mallar üzerine bizimle ortaklık anlaşması yapmış ve bizleri vatanımızda bırakmayı şart kılmış iken, sen bizleri çıkarıyor musun?” dedi. Ömer de “Rasulullah'ın sana "Hayber'den çıkarıldığın zaman uzun bacaklı, yürüyüşe sabırlı dişi deven seni geceden geceye akıtıp götürürken, senin hâlin nice olur" buyurduğunu unuttuğumu mu sandın” dedi. Yahudi Ömer'e “bu söz Ebu Kâsım'ın küçük bir şakasıydı” dedi. Ömer de “yalan söyledin ey Allah'ın düşmanı” dedi ve mahsulden olan haklarının kıymetini mal, deve, deve semerleri, ipler ve daha başka şeylerden metalar olarak kendilerine vererek onları Hayber'den sürüp çıkardı.
Bu hadisi Hammâd b. Seleme, Ubeydullah'tan, sanıyorum o da Nâfi'den, o da İbn Ömer'den, o da Ömer'den, o da Peygamber'den (sav) rivayet etmiş ve Hammâd hadisi kısaltmıştır.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhar ile Hammad b. Seleme arasında inkıta vardır.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
280334, B002730-2
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو أَحْمَدَ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يَحْيَى أَبُو غَسَّانَ الْكِنَانِىُّ أَخْبَرَنَا مَالِكٌ عَنْ نَافِعٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ - رضى الله عنهما - قَالَ لَمَّا فَدَعَ أَهْلُ خَيْبَرَ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عُمَرَ ، قَامَ عُمَرُ خَطِيبًا فَقَالَ إِنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم كَانَ عَامَلَ يَهُودَ خَيْبَرَ عَلَى أَمْوَالِهِمْ ، وَقَالَ « نُقِرُّكُمْ مَا أَقَرَّكُمُ اللَّهُ » . وَإِنَّ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عُمَرَ خَرَجَ إِلَى مَالِهِ هُنَاكَ فَعُدِىَ عَلَيْهِ مِنَ اللَّيْلِ ، فَفُدِعَتْ يَدَاهُ وَرِجْلاَهُ ، وَلَيْسَ لَنَا هُنَاكَ عَدُوٌّ غَيْرُهُمْ ، هُمْ عَدُوُّنَا وَتُهَمَتُنَا ، وَقَدْ رَأَيْتُ إِجْلاَءَهُمْ ، فَلَمَّا أَجْمَعَ عُمَرُ عَلَى ذَلِكَ أَتَاهُ أَحَدُ بَنِى أَبِى الْحُقَيْقِ ، فَقَالَ يَا أَمِيرَ الْمُؤْمِنِينَ ، أَتُخْرِجُنَا وَقَدْ أَقَرَّنَا مُحَمَّدٌ صلى الله عليه وسلم وَعَامَلَنَا عَلَى الأَمْوَالِ ، وَشَرَطَ ذَلِكَ لَنَا فَقَالَ عُمَرُ أَظَنَنْتَ أَنِّى نَسِيتُ قَوْلَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « كَيْفَ بِكَ إِذَا أُخْرِجْتَ مِنْ خَيْبَرَ تَعْدُو بِكَ قَلُوصُكَ ، لَيْلَةً بَعْدَ لَيْلَةٍ » . فَقَالَ كَانَتْ هَذِهِ هُزَيْلَةً مِنْ أَبِى الْقَاسِمِ . قَالَ كَذَبْتَ يَا عَدُوَّ اللَّهِ . فَأَجْلاَهُمْ عُمَرُ وَأَعْطَاهُمْ قِيمَةَ مَا كَانَ لَهُمْ مِنَ الثَّمَرِ مَالاً وَإِبِلاً وَعُرُوضًا ، مِنْ أَقْتَابٍ وَحِبَالٍ وَغَيْرِ ذَلِكَ . رَوَاهُ حَمَّادُ بْنُ سَلَمَةَ عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ أَحْسِبُهُ عَنْ نَافِعٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ عَنْ عُمَرَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم ، اخْتَصَرَهُ .
Tercemesi:
Bize Ebu Ahmed, ona Ebu Ğassân Muhammed b. Yahya el-Kinânî, ona Malik, ona Nâfi, ona İbn Ömer (r.anhuma) şöyle demiştir:
Hayber ahalisi Abdullah b. Ömer'in organlarına hasar verdiklerinde Hz. Ömer kalkıp bir hutbe okudu ve “Rasulullah (sav), Hayber Yahudilerini, malları mülkleri üzerinde ortaklık anlaşması yaparak "sizleri bu araziler üzerinde, Allah'ın sizleri burada bıraktığı müddetçe bırakıyoruz" buyurmuştu. Ancak Abdullah b. Ömer, Hayber'deki malının yanına gitmiş ve kendisine gece vakti düşmanlık edilerek eli ve ayağı incinmiştir. Bizim o Hayber arazisinde Yahudilerden başka düşmanımız yoktur. Onlar bizim düşmanlarımızdır. Şimdi biz bu suçla onları itham ediyoruz. Ben de onları Hayber'den sürüp çıkarma düşüncesindeyim” dedi. Ömer bu konuda ortak karar alınca, Yahudi başkanlarından Ebu Hukayk oğullarından biri geldi ve “ey Mü'minlerin Emîri! Muhammed bizleri burada bırakmış, mallar üzerine bizimle ortaklık anlaşması yapmış ve bizleri vatanımızda bırakmayı şart kılmış iken, sen bizleri çıkarıyor musun?” dedi. Ömer de “Rasulullah'ın sana "Hayber'den çıkarıldığın zaman uzun bacaklı, yürüyüşe sabırlı dişi deven seni geceden geceye akıtıp götürürken, senin hâlin nice olur" buyurduğunu unuttuğumu mu sandın” dedi. Yahudi Ömer'e “bu söz Ebu Kâsım'ın küçük bir şakasıydı” dedi. Ömer de “yalan söyledin ey Allah'ın düşmanı” dedi ve mahsulden olan haklarının kıymetini mal, deve, deve semerleri, ipler ve daha başka şeylerden metalar olarak kendilerine vererek onları Hayber'den sürüp çıkardı.
Bu hadisi Hammâd b. Seleme, Ubeydullah'tan, sanıyorum o da Nâfi'den, o da İbn Ömer'den, o da Ömer'den, o da Peygamber'den (sav) rivayet etmiş ve Hammâd hadisi kısaltmıştır.
Açıklama:
Rivayet muallaktır; Buhar ile Hammad b. Seleme arasında inkıta vardır.
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Şurût 14, 1/736
Senetler:
1. Ebu Hafs Ömer b. Hattab el-Adevî (Ömer b. Hattab b. Nüfeyl b. Abdüluzza)
2. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
3. Nafi' Mevlâ İbn Ömer (Ebu Abdullah Nafi')
4. Ubeydullah b. Ömer el-Adevî (Ubeydullah b. Ömer b. Hafs b. Asım b. Ömer b. Hattab)
5. Ebu Seleme Hammad b. Seleme el-Basrî (Hammad b. Seleme b. Dînar)
Konular:
Siyer, Hayber arazisi, ilgili uygulama, Hz. Peygamber ve Ömer'in
Öneri Formu
Hadis Id, No:
1162, M000449
Hadis:
حَدَّثَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ عُمَرَ بْنِ مَيْسَرَةَ قَالَ حَدَّثَنِى عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ مَهْدِىٍّ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ سَلَمَةَ عَنْ ثَابِتٍ الْبُنَانِىِّ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ أَبِى لَيْلَى عَنْ صُهَيْبٍ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ
"إِذَا دَخَلَ أَهْلُ الْجَنَّةِ الْجَنَّةَ - قَالَ - يَقُولُ اللَّهُ تَبَارَكَ وَتَعَالَى تُرِيدُونَ شَيْئًا أَزِيدُكُمْ فَيَقُولُونَ أَلَمْ تُبَيِّضْ وُجُوهَنَا أَلَمْ تُدْخِلْنَا الْجَنَّةَ وَتُنَجِّنَا مِنَ النَّارِ - قَالَ - فَيَكْشِفُ الْحِجَابَ فَمَا أُعْطُوا شَيْئًا أَحَبَّ إِلَيْهِمْ مِنَ النَّظَرِ إِلَى رَبِّهِمْ عَزَّ وَجَلَّ."
Tercemesi:
Bize Ubeydullah b. Ömer b. Meysere, ona Abdurrahman b. Mehdî, ona Hammad b. Seleme, ona Sabit el-Bünanî, ona Abdurrahman b. Ebu Leyla, ona Suheyb (ra), ona da Hz. Peygamber (sav) şöyle rivayet etmiştir:
"Cennet ehli cennete girdikleri zaman Yüce Allah; size bundan fazla bir şey vereyim mi? diye sorar. Onlar; bizim yüzlerimizi ağartmadın mı? Bizi cennete sokmadın mı? Bizi cehennemden kurtarmadın mı? derler. Yüce Allah bunun üzerine örtüyü kaldırır. Cennettekilere Rablerine bakmaktan daha çok hoşlarına gidecek bir nimet verilmeyecektir."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, İmân 449, /95
Senetler:
1. Ebu Yahya Suheyb er-Rumî (Suheyb b. Sinan b. Hâlid b. Amr)
2. Ebu İsa Abdurrahman b. Ebu Leyla el-Ensarî (Abdurrahman b. Yesar b. Bilal b. Büleyl b. Uhayha)
3. Ebu Muhammed Sabit b. Eslem el-Bünanî (Sabit b. Eslem)
4. Ebu Seleme Hammad b. Seleme el-Basrî (Hammad b. Seleme b. Dînar)
5. Ebu Said Abdurrahman b. Mehdî el-Anberî (Abdurrahman b. Mehdi b. Hassân b. Abdurrahman)
6. Ebu Said Ubeydullah b. Ömer el-Cüşemî (Ubeydullah b. Ömer b. Meysera)
Konular:
Allah İnancı, Allah'ın görülmesi, rü'yetullah, cemalullah
Cennet,