269 Kayıt Bulundu.
Bize İsmail, ona Malik, ona Rabi b. Ebu Abdurrahman, ona el-Münbais'in azatlısı Yezid ona da Zeyd b. Halid (ra) şöyle rivayet etmiştir: Bir adam Rasulullah'a (sav) gelerek buluntu eşyanın hükmünü sordu, bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Bulunan şeyin kılıfını ve tıpasını iyice belle, sonra bir sene boyunca onu insanlara haber ver. Eğer sahibi gelirse ona ver, gelmezse onunla ne yapacağına sen karar ver." Adam yitik koyunun durumunu sorunca Hz. Peygamber şöyle buyurdu: "Koyun ya senin ya kardeşinin ya da kurdundur." Adam yitik devenin durumunu sorunca Hz. Peygamber şöyle buyurdu: "Deve seni ilgilendirmez, onların toynakları ve su tulumu var. Sahiplerine ulaşıncaya kadar suya ulaşabilir ve ağaçları yiyebilir."
Bize İsmail b. Abdullah, ona Süleyman, ona Yahya, ona Münbeis'in azatlısı Yezîd, onada Zeyd b. Halid (ra) şöyle demiştir: Hz. Peygamber'e (sav) buluntunun hükmü soruldu. Zeyd b. Hâlid, Hz. Peygamber'in bu soruya "sen onun çıkınını ve ağız bağını iyice belle. Sonra onu bir sene boyunca ilân et" cevabını verdiğini kesin bir dille ifade etmiştir. Ravi Yezîd der ki: Eğer buluntu sahibi çıkmazsa, bulup alan olan kimse ondan faydalanır ve buluntu onun yanında bir emanet olmuştur. Râvi Yahya der ki: "Onun yanında bir emanet olmuştur" sözü, Rasulullah'ın hadisine mi dahil yoksa Yezîd'in ifadesi mi bilmiyorum. Sonra o soran kişi "buluntu koyun hakkındaki görüşünüz nedir?" diye sordu. Hz. Peygamber (sav) "onu tut, al. Çünkü o ancak ya senin ya Mümin kardeşinin yahut da kurdundur" buyurdu. Râvi Yezîd der ki: buluntu koyun de ilân edilir. Sonra soran kimse tekrar "buluntu deve hakkındaki görüşünüz nedir?" diye sordu. Zeyd b. Hâlid der ki: Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) "Ona serbest bırak, çünkü onun ayakkabısı ve su tulumu beraberindedir. Sahibi onu buluncaya kadar, kendisi su başına gelir ve ağaçlardan yer" buyurdu.
Bize Abdullah b. Yusuf, ona Malik, ona İbn Şihâb, ona Salim b. Abdullah ona İbn Ebu Bekir, ona Abdullah b. Ömer, ona da Hz. Peygamber'in eşi Âişe (r.anhum) şöyle rivayet etmiştir: Hz. Peygamber (sav) "baksana, senin kavmin Kâbe'yi yeniden yaptı ama İbrahim'in temellerinden geri çekti" buyurdu. Ben de "Ey Allah'ın Rasulü, Kâbe'yi tekrar İbrahim'in temelleri üzerine oturtmaz mısın?" dedim. O'da "senin kavmin küfürden yeni çıkmış olmasaydı (yapardım)" buyurdu. Abdullah b. Ömer der ki: Şayet Âişe bu hadisi Rasulullah'tan işitmiş ise, o zaman, Rasulullah'ın Hıcr'i takip eden iki rüknü istilam etmemesi, Kâbe'nin İbrahim'in temelleri üzerine oturmamasından dolayıdır diye düşünüyorum.
Bize İsmail, ona Malik, ona İshak b. Abdullah b. Ebu Talha, ona da Enes b. Mâlik (ra) şöyle demiştir: Ebu Talha Medine'de Ensâr arasında en fazla hurmalığa sahip olan kimseydi. Malları içinde en çok sevdiği, mescidin karşısında bulunan "Beyruhâ" (isimli bahçe) idi. Rasulullah (sav) da Beyruhâ'ya girer ve içindeki güzel sudan içerdi. "Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe asla erişemezsiniz" (Alu İmrân, 92) ayeti indirilince, Ebu Talha kalktı ve "ey Allah'ın Rasulü, Allah "Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe asla erişemezsiniz" buyuruyor. Mallarımın bana en sevimli olanı Beyruhâ'dır. Orası artık Allah için sadakadır. Ben bu sadakanın hayrını ve Allah katında bunun ahiret azığı olmasını umarım. Ey Allah'ın Rasulü, bu bahçemi Allah'ın Sana gösterdiği uygun bir yere sarf et" dedi. Allah Rasulü (sav) de "ne güzel, ne kadar hoş! Beyruhâ sahibine kazanç getiren bir maldır, Beyruhâ kazanç getiren bir maldır. Ben senin dediğini işittim. Ben bu bahçeyi hısımların arasında bölüştürmeni ve onlara vermeni uygun görüyorum" buyurdu. Bunun üzerine Ebu Talha "Ben de böyle yaparım ey Allah'ın Rasulü" dedi ve ardından o bahçeyi akraba ve hısımlarına pay etti. Abdullah b. Yusuf ve Ravh b. Ubâde "ذَلِكَ مَالٌ رَابِحٌ" şeklinde ifade etmişler, Yahya b. Yahya ise "ben Mâlik'in huzurunda "مَالٌ رَايِحٌ" şeklinde okudum" demiştir.
Bize İsmail b. Abdullah, ona Mâlik, ona Ömer b. Ubeydullah'ın azatlısı Ebu Nadr, ona Ubeyd b. Huneyn, ona da Ebu Saîd el-Hudrî (ra) şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah (sav) minber üzerine oturdu ve "Allah kulunu, istediği kadar verdiği dünya nimetleriyle kendi katında olan arasında bir seçim yapma konusunda serbest bıraktı, o da Allah katında olanı tercih etti" buyurdu. Bu söz üzerine Ebu Bekir ağladı ve “Babalarımız, analarımız Sana feda olsun” dedi. Biz Ebu Bekir'in bu sözlerine hayret ettik. İnsanlar da hayret edip “şu şeyhe bakın, Rasulullah, Allah'ın dünya güzelliğinden vermekle kendi yanında olan şeyler arasında muhayyer kıldığı bir kuldan haber veriyor, bu ise 'babalarımız, analarımız Sana feda olsun' diyor” dediler. Meğer seçim hakkı verilen kul Rasulullah (sav), bunu hepimizden daha iyi bilen kişi de Ebu Bekir'miş. Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "insanlar içinde arkadaşlığı ve malıyla bana en çok katkıda bulunan kişi Ebu Bekir'dir. Ümmetimden birini kendime dost edinecek olaydım, muhakkak Ebu Bekir'i edinirdim, lâkin İslam kardeşliği daha üstündür. Ebu Bekir'in mescide açılan küçük kapısı dışında mescide açılan tüm küçük kapılar kapatılsın."
Bize İsmail, ona Malik, ona İbn Şihâb, ona Salim b. Abdullah ona Abdullah b. Muhammed b. Ebu Bekir, ona Abdullah b. Ömer, ona da Hz. Peygamber'in eşi Âişe (r.anha) şöyle rivayet etmiştir: Hz. Peygamber (sav) "baksana, senin kavmin Kâbe'yi yeniden yaptı ama İbrahim'in temellerinden geri çekti" buyurdu. Ben de "Ey Allah'ın Rasulü, Kâbe'yi tekrar İbrahim'in temelleri üzerine oturtmaz mısın?" dedim. Bunun üzerine "senin kavmin küfürden yeni çıkmış olmasaydı (yapardım)" buyurdu. Abdullah b. Ömer der ki: Şayet Âişe bu hadisi Rasulullah'tan işitmiş ise, o zaman, Rasulullah'ın Hicr'i takip eden iki rüknü istilam etmemesi, Kâbe'nin İbrahim'in temelleri üzerine oturmamasından dolayıdır diye düşünüyorum.