Seleme b. Şebîb, ona Hasen b. A'yen, ona Züheyr, ona Ebu İshak, ona da Berâ b. Âzib şöyle rivayet etmiştir:
Babam evindeyken Ebu Bekir es-Sıddık, gelerek ondan bir semer satın aldı. Ebu Bekir, Azib'e, “oğlunu benimle gönder, semeri yanımda evime kadar taşısın” dedi. Babam bana “semeri götür” dedi. Ben de semeri Ebu Bekir'in evine kadar götürdüm. Babam parasını alarak Ebu Bekir'le birlikte dışarı çıktı ve Ebu Bekir'e “ey Ebu Bekir, Allah Resulü (sav) ile beraber gittiğiniz hicret gecesinde neler yaşadığınızı bana anlat” dedi. Ebu Bekir şöyle dedi: Evet, bütün gece yürüdük. Nihayet gün ortası oldu. Yol ıssızlaştı. Artık kimse geçmez oldu. Karşımızda gölgesi henüz kaybolmamış uzun bir kaya yükseldi, gölgesinde konakladık. Kayanın dibine girip Hz. Peygamber'in (sav) gölgede uyuyabileceği bir yeri elimle düzelttim. Sonra buraya bir post serdim ve “ey Allah'ın Rasulü, buyur uyu, ben çevreni kolaçan ederim” dedim. Efendimiz uykuya daldı. Çevresini gözlüyordum ki, bir de ne göreyim koyunlarını otlatan bir çoban bizim yaptığımız gibi gölgeye sığınmak için koyunlarıyla kayaya doğru geliyor. Karşısına çıkıp, “delikanlı, sen kimin çobanısın?” diye sordum. “şehir halkından birinin çobanıyım” dedi. “koyunlarında süt var mı?” diye sordum. “var” dedi. “benim için süt sağar mısın?” diye sordum. “sağarım” dedi ve bir koyun yakaladı. Çobana “koyunun memesini iyi temizle de kıl, toprak, toz olmasın” dedim. -Ravi der ki: Berâ, hadisi naklederken, tıpkı Ebu Bekir'in anlatımında olduğu gibi ellerini silkeledi.- Çoban, benim için tahtadan bir kaba bir miktar süt sağdı. Yanımda bir de matara vardı. Bu matarayı, Peygamber Efendimiz (sav) su içsin, abdest alsın diye taşıyordum. Peygamber Efendimizin yanına geldim. Uyandırmaya kıyamadım. Uyanmasını bekledim. Dibi soğusun diye sütün üzerine biraz su ilave ettim. (Efendimiz uyanınca) “Ey Allah'ın Resulü, bu sütten iç” dedim. Ben razı olana kadar içti. Sonra bana "yolculuk vakti gelmedi mi?" diye sordu. “Evet, geldi” dedim. Güneş biraz geçtikten sonra öğleyin yola koyulduk. Biz kaskatı bir toprak üzerindeyken Sürâka b. Malik bize yetişti. “ey Allah'ın Rasulü, bize yetişti” dedim. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) "Üzülme, Allah bizimledir" dedi. Allah Rasulü (sav), Sürâka'ya beddua ediyordu. Bu esnada Sürâka'nın atı, taş gibi toprağa, gövdesine kadar saplandı. Zannederim Sürâka “bana beddua ettiniz, anladım ki Allah sizi takip edip yakalamamı istemiyor. Benim için dua edin” dedi. Allah'ın Rasulü (sav) de dua etti, Sürâka kurtuldu. Hemen geri döndü ve rastladığı herkesi “benim burada size ihtiyacım yok” diyerek geri çevirdi. -Râvî der ki:- Böylece bize verdiği sözde durmuş oldu.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
168, M007521
Hadis:
حَدَّثَنِى سَلَمَةُ بْنُ شَبِيبٍ حَدَّثَنَا الْحَسَنُ بْنُ أَعْيَنَ حَدَّثَنَا زُهَيْرٌ حَدَّثَنَا أَبُو إِسْحَاقَ قَالَ سَمِعْتُ الْبَرَاءَ بْنَ عَازِبٍ يَقُولُ جَاءَ أَبُو بَكْرٍ الصِّدِّيقُ إِلَى أَبِى فِى مَنْزِلِهِ فَاشْتَرَى مِنْهُ رَحْلاً فَقَالَ لِعَازِبٍ ابْعَثْ مَعِىَ ابْنَكَ يَحْمِلْهُ مَعِى إِلَى مَنْزِلِى فَقَالَ لِى أَبِى احْمِلْهُ . فَحَمَلْتُهُ وَخَرَجَ أَبِى مَعَهُ يَنْتَقِدُ ثَمَنَهُ فَقَالَ لَهُ أَبِى يَا أَبَا بَكْرٍ حَدِّثْنِى كَيْفَ صَنَعْتُمَا لَيْلَةَ سَرَيْتَ مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ نَعَمْ أَسْرَيْنَا لَيْلَتَنَا كُلَّهَا حَتَّى قَامَ قَائِمُ الظَّهِيرَةِ وَخَلاَ الطَّرِيقُ فَلاَ يَمُرُّ فِيهِ أَحَدٌ حَتَّى رُفِعَتْ لَنَا صَخْرَةٌ طَوِيلَةٌ لَهَا ظِلٌّ لَمْ تَأْتِ عَلَيْهِ الشَّمْسُ بَعْدُ فَنَزَلْنَا عِنْدَهَا فَأَتَيْتُ الصَّخْرَةَ فَسَوَّيْتُ بِيَدِى مَكَانًا يَنَامُ فِيهِ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم فِى ظِلِّهَا ثُمَّ بَسَطْتُ عَلَيْهِ فَرْوَةً ثُمَّ قُلْتُ نَمْ يَا رَسُولَ اللَّهِ وَأَنَا أَنْفُضُ لَكَ مَا حَوْلَكَ فَنَامَ وَخَرَجْتُ أَنْفُضُ مَا حَوْلَهُ فَإِذَا أَنَا بِرَاعِى غَنَمٍ مُقْبِلٍ بِغَنَمِهِ إِلَى الصَّخْرَةِ يُرِيدُ مِنْهَا الَّذِى أَرَدْنَا فَلَقِيتُهُ فَقُلْتُ لِمَنْ أَنْتَ يَا غُلاَمُ فَقَالَ لِرَجُلٍ مِنْ أَهْلِ الْمَدِينَةِ قُلْتُ أَفِى غَنَمِكَ لَبَنٌ قَالَ نَعَمْ . قُلْتُ أَفَتَحْلُبُ لِى قَالَ نَعَمْ . فَأَخَذَ شَاةً فَقُلْتُ لَهُ انْفُضِ الضَّرْعَ مِنَ الشَّعَرِ وَالتُّرَابِ وَالْقَذَى - قَالَ فَرَأَيْتُ الْبَرَاءَ يَضْرِبُ بِيَدِهِ عَلَى الأُخْرَى يَنْفُضُ - فَحَلَبَ لِى فِى قَعْبٍ مَعَهُ كُثْبَةً مِنْ لَبَنٍ قَالَ وَمَعِى إِدَاوَةٌ أَرْتَوِى فِيهَا لِلنَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم لِيَشْرَبَ مِنْهَا وَيَتَوَضَّأَ - قَالَ - فَأَتَيْتُ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم وَكَرِهْتُ أَنْ أُوقِظَهُ مِنْ نَوْمِهِ فَوَافَقْتُهُ اسْتَيْقَظَ فَصَبَبْتُ عَلَى اللَّبَنِ مِنَ الْمَاءِ حَتَّى بَرَدَ أَسْفَلُهُ فَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ اشْرَبْ مِنْ هَذَا اللَّبَنِ - قَالَ - فَشَرِبَ حَتَّى رَضِيتُ ثُمَّ قَالَ « أَلَمْ يَأْنِ لِلرَّحِيلِ » . قُلْتُ بَلَى . قَالَ فَارْتَحَلْنَا بَعْدَ مَا زَالَتِ الشَّمْسُ وَاتَّبَعَنَا سُرَاقَةُ بْنُ مَالِكٍ - قَالَ - وَنَحْنُ فِى جَلَدٍ مِنَ الأَرْضِ فَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ أُتِينَا فَقَالَ « لاَ تَحْزَنْ إِنَّ اللَّهَ مَعَنَا » . فَدَعَا عَلَيْهِ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَارْتَطَمَتْ فَرَسُهُ إِلَى بَطْنِهَا أُرَى فَقَالَ إِنِّى قَدْ عَلِمْتُ أَنَّكُمَا قَدْ دَعَوْتُمَا عَلَىَّ فَادْعُوَا لِى فَاللَّهُ لَكُمَا أَنْ أَرُدَّ عَنْكُمَا الطَّلَبَ . فَدَعَا اللَّهَ فَنَجَى فَرَجَعَ لاَ يَلْقَى أَحَدًا إِلاَّ قَالَ قَدْ كَفَيْتُكُمْ مَا هَا هُنَا فَلاَ يَلْقَى أَحَدًا إِلاَّ رَدَّهُ - قَالَ - وَوَفَى لَنَا .
Tercemesi:
Seleme b. Şebîb, ona Hasen b. A'yen, ona Züheyr, ona Ebu İshak, ona da Berâ b. Âzib şöyle rivayet etmiştir:
Babam evindeyken Ebu Bekir es-Sıddık, gelerek ondan bir semer satın aldı. Ebu Bekir, Azib'e, “oğlunu benimle gönder, semeri yanımda evime kadar taşısın” dedi. Babam bana “semeri götür” dedi. Ben de semeri Ebu Bekir'in evine kadar götürdüm. Babam parasını alarak Ebu Bekir'le birlikte dışarı çıktı ve Ebu Bekir'e “ey Ebu Bekir, Allah Resulü (sav) ile beraber gittiğiniz hicret gecesinde neler yaşadığınızı bana anlat” dedi. Ebu Bekir şöyle dedi: Evet, bütün gece yürüdük. Nihayet gün ortası oldu. Yol ıssızlaştı. Artık kimse geçmez oldu. Karşımızda gölgesi henüz kaybolmamış uzun bir kaya yükseldi, gölgesinde konakladık. Kayanın dibine girip Hz. Peygamber'in (sav) gölgede uyuyabileceği bir yeri elimle düzelttim. Sonra buraya bir post serdim ve “ey Allah'ın Rasulü, buyur uyu, ben çevreni kolaçan ederim” dedim. Efendimiz uykuya daldı. Çevresini gözlüyordum ki, bir de ne göreyim koyunlarını otlatan bir çoban bizim yaptığımız gibi gölgeye sığınmak için koyunlarıyla kayaya doğru geliyor. Karşısına çıkıp, “delikanlı, sen kimin çobanısın?” diye sordum. “şehir halkından birinin çobanıyım” dedi. “koyunlarında süt var mı?” diye sordum. “var” dedi. “benim için süt sağar mısın?” diye sordum. “sağarım” dedi ve bir koyun yakaladı. Çobana “koyunun memesini iyi temizle de kıl, toprak, toz olmasın” dedim. -Ravi der ki: Berâ, hadisi naklederken, tıpkı Ebu Bekir'in anlatımında olduğu gibi ellerini silkeledi.- Çoban, benim için tahtadan bir kaba bir miktar süt sağdı. Yanımda bir de matara vardı. Bu matarayı, Peygamber Efendimiz (sav) su içsin, abdest alsın diye taşıyordum. Peygamber Efendimizin yanına geldim. Uyandırmaya kıyamadım. Uyanmasını bekledim. Dibi soğusun diye sütün üzerine biraz su ilave ettim. (Efendimiz uyanınca) “Ey Allah'ın Resulü, bu sütten iç” dedim. Ben razı olana kadar içti. Sonra bana "yolculuk vakti gelmedi mi?" diye sordu. “Evet, geldi” dedim. Güneş biraz geçtikten sonra öğleyin yola koyulduk. Biz kaskatı bir toprak üzerindeyken Sürâka b. Malik bize yetişti. “ey Allah'ın Rasulü, bize yetişti” dedim. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) "Üzülme, Allah bizimledir" dedi. Allah Rasulü (sav), Sürâka'ya beddua ediyordu. Bu esnada Sürâka'nın atı, taş gibi toprağa, gövdesine kadar saplandı. Zannederim Sürâka “bana beddua ettiniz, anladım ki Allah sizi takip edip yakalamamı istemiyor. Benim için dua edin” dedi. Allah'ın Rasulü (sav) de dua etti, Sürâka kurtuldu. Hemen geri döndü ve rastladığı herkesi “benim burada size ihtiyacım yok” diyerek geri çevirdi. -Râvî der ki:- Böylece bize verdiği sözde durmuş oldu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Zühd (ve'r-rikâk) 7521, /1228
Senetler:
()
Konular:
HİCRET OLGUSU
HZ.PEYGAMBER DÖNEMİNDEKİ ARAÇ-GEREÇLER
Siyer, Hicret
Siyer, Hicret Medine'ye
Öneri Formu
Hadis Id, No:
837, M000278
Hadis:
حَدَّثَنَا يَعْقُوبُ بْنُ إبْرَاهِیمَ الدَّوْرَقِىُّ حَدَّثَنَا هُشَيْمٌ أَخْبَرَنَا حُصَيْنٌ حَدَّثَنَا أَبُو ظِبْيَانَ قَالَ سَمِعْتُ أُسَامَةَ بْنَ زَيْدِ بْنِ حَارِثَةَ يُحَدِّثُ قَالَ بَعَثَنَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم إِلَى الْحُرَقَةِ مِنْ جُهَيْنَةَ فَصَبَّحْنَا الْقَوْمَ فَهَزَمْنَاهُمْ وَلَحِقْتُ أَنَا وَرَجُلٌ مِنَ الأَنْصَارِ رَجُلاً مِنْهُمْ فَلَمَّا غَشَيْنَاهُ قَالَ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ. فَكَفَّ عَنْهُ الأَنْصَارِىُّ وَطَعَنْتُهُ بِرُمْحِى حَتَّى قَتَلْتُهُ. قَالَ فَلَمَّا قَدِمْنَا بَلَغَ ذَلِكَ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ لِى
"يَا أُسَامَةُ أَقَتَلْتَهُ بَعْدَ مَا قَالَ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ." قَالَ قُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنَّمَا كَانَ مُتَعَوِّذًا. قَالَ فَقَالَ
"أَقَتَلْتَهُ بَعْدَ مَا قَالَ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ." قَالَ فَمَازَالَ يُكَرِّرُهَا عَلَىَّ حَتَّى تَمَنَّيْتُ أَنِّى لَمْ أَكُنْ أَسْلَمْتُ قَبْلَ ذَلِكَ الْيَوْمِ.
Tercemesi:
Bize Yakub b. İbrahim ed-Devrakî, ona Hüşeym, ona Husayn, ona Ebu Zabyan, ona Üsame b. Zeyd b. Harise şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah (sav) bizi Cüheyne kabilesinin Huraka boyu üzerine savaşa gönderdi. Biz sabahleyin üzerilerine baskın yapıp onları bozguna uğrattık. Ensardan biriyle birlikte onlardan bir adamı yakaladım. Adamın etrafını sarınca; Allah'tan başka ilah yoktur dedi. Ensardan olan durdu. Ben ise mızrağımla adama vurup onu öldürdüm. Medine'ye gelince bu haber Hz. Peygamber'e (sav) ulaştı. Bana; "Üsame! Kelime-i tevhidi söyledikten sonra mı onu öldürdün?" diye sordu. Ey Allah'ın Rasulü! Bu sayede kurtulmak istiyordu dedim. Tekrar; "kelime-i tevhidi söyledikten sonra mı onu öldürdün?" diye sordu. Bu soruyu o kadar çok tekrarladı ki keşke bu olay yaşandıktan sonra müslüman olsaydım dedim.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, İmân 278, /63
Senetler:
1. Üsame b. Zeyd el-Kelbî (Üsame b. Zeyd b. Harise)
2. Ebu Zabyan Husayn b. Cündüb el-Mezhicî (Husayn b. Cündüb b. Amr b. Haris)
3. Ebu Hüzeyl Husayn b. Abdurrahman es-Sülemî (Husayn b. Abdurrahman)
4. Ebu Muaviye Hüşeym b. Beşir es-Sülemî (Hüşeym b. Beşir b. el-Kasım b. Dinar)
5. Ebu Yusuf Yakub b. İbrahim el-Abdî (Yakub b. İbrahim b. Kesir b. Zeyd b. Eflah)
Konular:
HZ.PEYGAMBER DÖNEMİNDEKİ ARAÇ-GEREÇLER
KTB, TEVHİD
Müslüman, birbirini öldürenlerin cehennemlik olması
Savaş, müslüman ile savaşmak veya ona küfretmek
Tevhid, kelime-i tevhid getirenin öldürülmeyeceği
Öneri Formu
Hadis Id, No:
2191, M000727
Hadis:
حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ بْنُ سَعِيدٍ حَدَّثَنَا لَيْثٌ ح
وَحَدَّثَنَا ابْنُ رُمْحٍ أَخْبَرَنَا اللَّيْثُ ح
وَحَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ بْنُ سَعِيدٍ وَأَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ وَعَمْرٌو النَّاقِدُ وَزُهَيْرُ بْنُ حَرْبٍ قَالُوا حَدَّثَنَا سُفْيَانُ كِلاَهُمَا عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ عُرْوَةَ عَنْ عَائِشَةَ قَالَتْ
"كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَغْتَسِلُ فِى الْقَدَحِ وَهُوَ الْفَرَقُ وَكُنْتُ أَغْتَسِلُ أَنَا وَهُوَ فِى الإِنَاءِ الْوَاحِدِ."
[وَفِى حَدِيثِ سُفْيَانَ مِنْ إِنَاءٍ وَاحِدٍ. قَالَ قُتَيْبَةُ قَالَ سُفْيَانُ وَالْفَرَقُ ثَلاَثَةُ آصُعٍ.]
Tercemesi:
Bize Kuteybe b. Said, ona Leys; (T)
Bize İbn Rumh, ona Leys; (T)
Bize Kuteybe b. Said, Ebu Bekir b. Şeybe, Amr Nakıd ve Züheyr b. Harb, onlara Süfyan, ona ez-Zührî, ona Urve, ona Aişe'den naklen şöyle rivayet etmişler:
"Rasulullah (sav) kadeh denilen bir kapta yıkanırdı ki o da farak demektir. Bir kaptan hem ben hem o yıkanırdık."
[Süfyan'ın hadisinde bir kaptan denilmiştir. Kuteybe şöyle demiştir: Süfyan; farak üç sâ'dır, dedi.]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Hayz 727, /144
Senetler:
()
Konular:
HZ.PEYGAMBER DÖNEMİNDEKİ ARAÇ-GEREÇLER
Temizlik, Gusül
Öneri Formu
Hadis Id, No:
2600, M000815
Hadis:
وَحَدَّثَنِى إِسْحَاقُ بْنُ مَنْصُورٍ وَأَبُو بَكْرِ بْنُ إِسْحَاقَ عَنْ عَمْرِو بْنِ الرَّبِيعِ أَخْبَرَنَا يَحْيَى بْنُ أَيُّوبَ عَنْ جَعْفَرِ بْنِ رَبِيعَةَ عَنْ أَبِى الْخَيْرِ حَدَّثَهُ قَالَ حَدَّثَنِى ابْنُ وَعْلَةَ السَّبَئِىُّ قَالَ سَأَلْتُ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عَبَّاسٍ قُلْتُ إِنَّا نَكُونُ بِالْمَغْرِبِ فَيَأْتِينَا الْمَجُوسُ بِالأَسْقِيَةِ فِيهَا الْمَاءُ وَالْوَدَكُ فَقَالَ اشْرَبْ. فَقُلْتُ أَرَأْىٌ تَرَاهُ فَقَالَ ابْنُ عَبَّاسٍ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَقُولُ
"دِبَاغُهُ طَهُورُهُ."
Tercemesi:
Bize İshak b. Mansur ve Ebu Bekir b. İshak, ona Amr b. Rabî', ona Yahya b. Eyyüb, ona Cafer b. Rabîa, ona Ebu Hayr, ona da İbn Va'le Sebei rivayet etti dedi ki: Ben Abdullah b. Abbas'a sordum. Biz Mağrib'de bulunuyoruz. (Bazen) bize Mecusîler içlerinde su ve hayvan yağları bulunan tulumlar getiriyorlar dedim. İbn Abbas sadece iç diye cevap verdi bunun üzerine ben; bu senin düşündüğün bir reyin midir? dedim. İbn Abbas, ben Rasulullah'ı (sav); "deriyi tabaklayan şey, onu temizleyicisidir" buyururken işittim dedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Hayz 815, /157
Senetler:
()
Konular:
Deri, Tabaklama, derinin tabaklanması
HZ.PEYGAMBER DÖNEMİNDEKİ ARAÇ-GEREÇLER
Kültürel hayat, Gayr-i müslimlerin kullandıkları eşyalar