Giriş

Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Hammâd b. Mes'ade, ona İbn Avn, ona Muhammed, ona Enes bu olayı Yezid hadisinde olduğu gibi nakletti.


    Öneri Formu
5559 M005614 Müslim, Âdâb, 23

Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe, Abdullah b. Berrâd el-Eş'arî ve Ebu Küreyb, onlara Ebu Üsâme, ona Yezid, ona Ebu Bürde, ona Ebu Musa şöyle demiştir: "Bir oğlum dünyaya geldi. Onu Hz. Peygamber'e (sav) getirdim. Oğluma İbrahim adını verdi ve bir kuru hurmayı çiğneyerek çocuğun damağını bununla ovdu."


    Öneri Formu
5562 M005615 Müslim, Âdâb, 24

Bize Ebu Numan, ona Ebu Avâne, ona Esved, ona da Nübeyh el-Anezî, Câbir b. Abdullah'ın şöyle anlattığını nakletti: Rasulullah (sav) müşriklerle savaşmak üzere yola çıktı. O zaman babam Ebu Abdullah (bana) şöyle dedi: "Ey Câbir! Senin, Medineliler'in gözcüleri arasında olman lazım. Ta ki işimizin neye varacağını bilesin! Zira, vallahi, ben ardımda kızlarımı bırakmasaydım senin gözlerimin önünde öldürülmeni arzu ederdim!" (Câbir) dedi ki: Derken ben gözcülerin arasındayken halam babamı ve dayımı mezarlığımızda defnetmek için getiriverdi. Peşinden "Hz. Peygamber (sav) size, ölüleri geri götürüp, öldürüldükleri yerde mezarlarına gömmenizi emrediyor!" diye bağıran bir adam ulaştı. Bunun üzerine onları geri götürüp öldürüldükleri yerlerde mezarlarına defnettik. Daha sonraları bir ara Muâviye b. Ebu Süfyân'ın halifeliği dönemindeyken bir adam çıkageldi ve "Ey Câbir b. Abdullah! Muâviye'nin görevlileri (su kanalı yapmak için) babanın mezarını açtılar. (Mezar açma işi) başladı ve bazı (cesetler) ortaya çıktı” dedi. Hemen onun (yani babamın kabrinin) yanına gittim. Onu, -ölüde görülebilecek bazı değişiklikler hariç- değişmemiş bir halde, gömdüğüm gibi buldum. (Câbir) dedi ki: Sonra onu (tekrar) toprağa gömdüm. Babam (öldüğünde geriye) bir miktar hurma borcu bırakmıştı. Borçlu olduğu kimselerden biri, alacağını alma hususunda beni sıkıştırıyordu. Ben de Rasulullah'a (sav) gelip şöyle dedim: "Ey Allah'ın Rasulü! Babam filanca gün [Bedir'de] vurulup, (şehit düştü.) Geriye bir miktar hurma borcu bıraktı. Borçlu olduğu kimselerden biri (borcunu) isteyip beni sıkıştırıyor. Bu sebeple bana bu şahıs nezdinde yardım etmeni arzu ediyorum. Belki şu önümüzdeki hurma hasadına kadar (alacaklı olduğu) hurmasının bir kısmında bana mühlet verir!" Hz. Peygamber (sav) "Peki! İnşallah gün ortasına yakın sana gelirim" dedi. Sonra beraberinde yakın arkadaşları olduğu halde geldi ve gölgede oturdular. Rasulullah (sav), selam verip giriş izni istedi. Ardından (izin verilince) yanıma (evime) girdi. (Câbir) dedi ki: Ben hanımıma önceden "Rasulullah (sav) bugün gün ortasında bana gelecek, sakın seni (ortalıkta) görmesin! (Evimde) hiçbir şey hususunda Rasulullah'ı (sav) incitme, ona söz söyleme!" demiştim. Bir yaygı yaydım, bir yastık koydum! O da başını koydu, uyudu. Ben, köleme dedim ki "Şu dişi oğlağı kes! O evde beslenmiş semiz bir hayvandır. Ama çabuk ol, acele et! Rasulullah (sav) uyanmadan önce onu bitir. Ben de seninle beraberim (sana yardım edeceğim.)” Oğlağı (hazırlamakla) meşgul olmaya devam ettik. Nihayet Hz. Peygamber (sav), uyurken (işi) bitirdik. Sonra "Hz. Peygamber (sav) uyandığı zaman (abdest) suyunu ister. (Abdest almasını) bitirince kalkıp (gitmesinden) endişe ediyorum. Dolayısıyla abdestini bitirmeden, (pişmiş) oğlak önüne konulmuş olsun!" dedim. Rasulullah (sav) uyanınca "Câbir! Bana (abdest) suyu getir" diye emretti. "Peki" dedim. Müteakiben, abdestini bitirir bitirmez (pişmiş) oğlağı önüne koydum. (Câbir) dedi ki: Rasulullah (sav) o zaman bana bakıp "Eti sevdiğimizi sanki biliyor gibisin!" (dedi ve) "Ebu Bekir'i çağır!" diye buyurdu. Sonra (dışarıdaki diğer) yakın arkadaşlarını çağır(t)tı. (Câbir) dedi ki: Daha sonra yemek getirilip (ortaya) konuldu. (Câbir) şöyle devam etti: Bunun üzerine Rasulullah (sav), elini koyup "Bismillah! Yiyiniz!" buyurdu. Doyuncaya kadar yediler. (Geriye) çokça et arttı. (Câbir) dedi ki: "Vallahi Seleme oğullarının (yani kendi kabilesinin) insanları ona (yani Hz. Peygamber'e (sav) iştiyakla) bakmaktadırlar. O (sav), onlara gözlerinden daha sevgilidir. (Ama) incitme korkusuyla Ona (sav) yaklaşmıyorlar!" Sonra (Hz. Peygamber (sav)) kalktı. Ashabı da kalktı ve Onun önünde dışarı çıktılar. (Hz. Peygamber) şöyle buyururdu: "Sırtımı (arkamı) meleklere bırakın." (Câbir) dedi ki: Kapının (sav) eşiğine varıncaya kadar peşlerinden gittim. (Bu esnada) hanımım (bulunduğu yerden) başını çıkardı, -halbuki o gizlenmeyi seven birisi idi.- Ve "Ya Rasulullah! Bana ve kocama dua buyurun!" dedi. Bunun üzerine (Hz. Peygamber (sav); "Allah seni ve kocanı hayırlarla kuşatsın” diye dua etti. Sonra, (alacağını) isteme hususunda beni sıkıştıran alacaklı için "Bana falanı çağırın" buyurdu. (O çağrıldı ve geldi. Hz. Peygamber (sav)) de "Câbir'e babasından kalan borcunun bir kısmını şu önümüzdeki hasada kadar ertele!" buyurdu. (Alacaklı adam) "Yapamam!" dedi. (Câbir) şöyle devam etti: (Alacaklı adam) "O yetimlerin malıdır" diyerek mazeret ileri sürdü. Bunun üzerine Rasulullah (sav) "Câbir nerede?” diye sordu. "Ben buradayım, ya Rasulullah !” dedim. "(Acve hurmasından) ona ölç, (ver). Zira Allah (cc), ona hakkını tam verecektir" buyurdu. Sonra başını göğe kaldırdı. Güneşin batıya yöneldiğini gördü, şöyle buyurdu: “Ey Ebu Bekir, namaz!" (Câbir) dedi ki: Bundan sonra mescide geri döndüler. Ben de alacaklıma "Kaplarını getir" dedim ve acve hurmasından ona ölçüp (verdim). Allah (cc) da ona hakkını tam verdi. (Üstelik) bize hurmadan şu kadar da arttı. Ardından ben bir kıvılcım gibi koşarak, mescidinde iken Rasulullah’a (sav) geldim ve Rasul-i Ekrem'i (sav) namazını kılmış halde buldum. Kendisine dedim ki "Ya Rasulullah! Ben alacaklıma hurmasını ölçüp (verdim). Allah (cc) da ona hakkını tam verdi. (Üstelik) bize şu kadar da hurma arttı.” Bunun üzerine Rasulullah (sav) "Ömer b. Hattâb nerede?” diye sordu. (Câbir) dedi ki: Ömer hemen koşarak geldi. (Hz. Peygamber (sav)) "Câbir'e alacaklısını ve hurmasını sor bakalım!” buyurdu. O şöyle cevap verdi: "Ona soracak değilim. Sen, Allah'ın (cc) ona hakkını tam vereceğini haber verdiğin zaman kesin olarak bilmiştim ki Allah (cc) ona hakkını tam verecektir." (Hz. Peygamber (sav) aynı sözü) ona tekrar söyledi. O (Hz. Ömer) da bu cevabı Ona (sav) tekrar söyledi. Üç defa böyle yaptılar. Her defasında (Hz. Ömer) "Ona soracak değilim" diyordu. (Bu gibi durumlarda) Hz. Peygamber'e (sav) üçüncü defadan sonra karşılık verilmez, (yani emri yerine getirilir)di. Bu sebeple (Hz. Ömer, Câbir'e) "Hurma alacaklınla hurma işini ne yaptın?" diye sordu. (Câbir) şöyle devam etti: "Allah (cc) ona hakkını tam verdi. (Üstelik) bize şu kadar da hurma arttı" dedim. Daha sonra hanımımın yanına döndüm ve "Evimde Rasulullah'a (sav) söz söylemekten seni menetmemiş miydim?" dedim. O da "Allah Teâlâ'nın (cc), Peygamberi'ni (sav) evime getireceğini, sonra da kendim ve kocam için Ondan (sav) dua talep etmeden çıkacağını mı zannediyordun?" diye cevap verdi.


    Öneri Formu
35679 DM000046 Darimi, Mukaddime, 7

Bize Ubeydullah b. Muâz el-Anberî, Hâmid b. Ömer el-Bekrâvî ve Muhammed b. Abdüla'lâ el-Kaysî, -lafız İbn Muâz'a ait olmakla birlikte- hepsi Mu'temir'den rivayet ettiler. Ona Mu'temir b. Süleyman, ona babası [Süleyman b. Tarhân], ona Ebu Osman, ona Abdurrahman b. Ebu Bekir şöyle rivayet etmiştir: Ashâb-ı suffe fakir insanlardı. Rasulullah (sav) bir keresinde şöyle demişti: "Kimin yanında iki kişilik yemek varsa üç kişiyi; kimin yanında dört kişilik yemek varsa beşinci ve altıncıyı götürsün." Yahut buyurduğu gibidir. [Babam] Ebu Bekir de üç kişi getirmişti. Hz. Peygamber (sav) on kişi götürmüş, Ebu Bekir ise üç kişi götürmüştü. Ben, babam ve annem üç kişiydik. -'Eşim de' deyip demediğini bilmiyorum. Bizim evimizle Ebu Bekir'in evi arasında hizmet gören bir kişi de vardı.- Ebu Bekir, Hz. Peygamber'in (sav) yanında akşam yemeği yemişti ve yatsı namazını kılana kadar orada kalmıştı. Hz. Peygamber (sav) uykuya daldıktan bir süre sonra [Ebu Bekir] [evine] gelmişti. Hanımı ona [Ebu Bekir'e] 'Misafirlerinin yanına gelmekten yahut misafirinin yanına gelmek­ten seni alıkoyan ne idi?' diye sordu. Ebu Bekir [hanımına] 'Sen onlara akşam yemeği vermedin mi?' diye sordu. Hanımı, 'Sen gelinceye kadar yemek istemediler. [Evdekiler] Onlara yemek arzettiler; ancak onlar yememekte ısrar ettiler.' Abdurrahman, 'Ben gidip saklandım.' (Babam) Ebu Bekir: 'Cahil!' diye seslendi, beddua ve sitem etti. "Yeyin, afiyet olmasın! Vallahi ben bu yemekten asla yemem!" dedi. Bu yemekten bir lokma aldığımızda altından yenisi geliyor, yemek artıyordu. Sonunda doyana kadar yedik ama yemek daha fazla oldu. Ebu Bekir, yemeğe baktı. Yemek ilk geldiği kadar hatta daha fazlaydı. Karısına "Firâsoğullarının kızı! Bu ne böyle?" diye sordu. "Gözümün nuruna yemin olsun! İlk getirdiğim yemekten üç kat daha fazla" dedi. Bunun üzerine Ebu Bekir yemekten yedi ve "Ettiğim yemin şeytandanmış" dedi. Yemekten bir lokma aldı ve onu Rasulullah'a (sav) götürdü. Yemek, Rasulullah'ın [sav] evinde kaldı. Bizimle bir topluluk arasında bir akit vardı. Akit zamanı gelmişti. On iki kişiden her biriyle birlikte başka adamlar da vardı. Sayısını Allah bilir. Onların hepsi, gelip bu yemekten yediler. Yahut dediği gibidir.


    Öneri Formu
278923 M005365-3 Müslim, Eşribe, 176

Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe, ona Yezid b. Harun, ona İbn Avn, ona İbn Sîrîn, ona Enes b. Mâlik şöyle demiştir: Ebu Talha'nın hasta bir oğlu vardı. Ebu Talha dışarı çıkmıştı. O esnada çocuk öldü. Ebu Talha döndüğünde (hanımı Ümmü Süleym'e) 'Oğlum ne yapıyor?' diye sordu. Ümmü Süleym 'O daha sakin' diyerek cevap verdi. Ebu Talha'ya akşam yemeğini verdi ve o da yemeğini yedi. Sonra eşiyle birlikte oldu. Bundan sonra Ümmü Süleym 'Çocuğu defnedin!' dedi. Sabah olunca Ebu Talha Resulullah'a (sav) gelerek (olup biteni) haber verdi. Rasulullah (sav) "Bu gece birlikte oldunuz mu?" diye sordu. Ebu Talha 'Evet' cevabını verdi. Rasulullah (sav) "Allahım! Bunlara mübarek eyle!" diyerek dua etti. Nihayetinde Ümmü Süleym, bir erkek çocuğu dünyaya getirdi. Ebu Talha bana 'Çocuğu al da Rasulullah'a (sav) götür' dedi. Enes, çocuğu Rasulullah'a (sav) götürdü. Ümmü Süleym de onunla bir kaç kuru hurma gönderdi. Hz. Peygamber (sav) çocuğu aldı ve "Yanında bir şey var mı?" diye sordu. 'Evet, bir kaç hurma var' dediler. "Rasulullah (sav) bu hurmaları alarak çiğnedi. Sonra onları çocuğun ağzına koydu. Damağını hurma ile ovaladı ve çocuğa Abdullah ismini verdi."


    Öneri Formu
5558 M005613 Müslim, Âdâb, 23

Bize Ubeydullah b. Muâz el-Anberî, Hâmid b. Ömer el-Bekrâvî ve Muhammed b. Abdüla'lâ el-Kaysî, -lafız İbn Muâz'a ait olmakla birlikte- hepsi Mu'temir b. Süleyman'dan rivayet ettiler. Ona Mu'temir b. Süleyman, ona babası [Süleyman b. Tarhân], ona Ebu Osman, ona Abdurrahman b. Ebu Bekir şöyle rivayet etmiştir: Ashâb-ı suffa fakir insanlardı. Rasullah (sav) bir keresinde şöyle demişti: "Kimin yanında iki kişilik yemek varsa, üç kişiyi; kimin yanında dört kişilik yemek varsa, beşinci ve altıncıyı götürsün." Yahut buyurduğu gibidir. (Babam Ebu Bekir) de üç kişi getirmişti. Hz. Peygamber (sav) on kişi götürmüş, (babam) Ebu Bekir ise üç kişi götürmüştü. Ben, babam ve annem üç kişiydik. "Eşim de" deyip demediğini bilmiyorum. Bizim evimizle Ebu Bekir'in evi arasında hizmet gören bir kişi de vardı. Ebu Bekir, Hz. Peygamber'in (sav) yanında akşam yemeği yemişti ve yatsı namazını kılana kadar orada kalmıştı. Hz. Peygamber (sav) uykuya daldıktan bir süre sonra [Ebu Bekir, eve] gelmişti. Anneme "Misafirlerine -veya misafirine- neden yemek vermedin? Seni ne alıkoydu?" diye sordu. Annem "Sen gelmeden yemek istemediler." diye cevap verdi. Misafirlere yemek vermişler; ancak onlar yememekte ısrar etmişlerdi. Ben [Abdurrahman b. Ebu Bekir] gidip saklandım. (Babam) Ebu Bekir: "Cahil!" diye seslendi, beddua ve sitem etti. "Yeyin, afiyet olmasın! Vallahi bu yemeği ağzıma sürmem" dedi. Bu yemekten bir lokma aldığımızda altından yeni geliyor, yemek artıyordu. Sonunda doyana kadar yedik ama yemek daha fazla oldu. Ebu Bekir, yemeğe baktı. Yemek ilk geldiği kadar hatta daha fazlaydı. Karısına "Firâsoğullarının kızı! Bu ne böyle?" diye sordu. "Gözümün nuruna yemin olsun! İlk getirdiğimden üç kat daha fazla" dedi. Bunun üzerine Ebu Bekir, yemekten yedi ve "Ettiğim yemin şeytandanmış" dedi. Yemekten bir lokma aldı ve onu [yemeği] Rasulullah'a (sav) götürdü. Yemek Rasulullah'ın (sav) evinde kaldı. Bizimle bir topluluk arasında akit vardı. Akit zamanı gelmişti. On iki kişiden her biriyle birlikte başka adamlar da vardı. Sayısını Allah bilir. Onlar da gelip bu yemekten yediler. Yahut dediği gibidir.


    Öneri Formu
5470 M005365 Müslim, Eşribe, 176

Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe ve Abdullah b. Berrâd El-Eş'arî ve Ebu Küreyb, onlara Ebu Üsâme, ona Büreyd, ona Ebu Bürde, ona Ebu Musa şöyle demiştir: "Bir oğlum dünyaya geldi. Onu Hz. Peygamber'e (sav) getirdim. O, oğluma İbrahim adını verdi ve bir hurmayı çiğneyerek çocuğun damağını bununla ovdu."


    Öneri Formu
278864 M005615-2 Müslim, Adab, 24

Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe ve Abdullah b. Berrâd El-Eş'arî ve Ebu Küreyb, onlara Ebu Üsâme, ona Büreyd, ona Ebu Bürde, ona Ebu Musa şöyle demiştir: "Bir oğlum dünyaya geldi de onu Hz. Peygamber'e (sav) getirdim. O, oğluma İbrahim adını verdi ve bir hurmayı çiğneyerek çocuğun damağını bununla ovdu."


    Öneri Formu
278865 M005615-3 Müslim, Adab, 24

Bize Abdüla'lâ b. Hammâd, ona Hammâd b. Seleme, ona Sabit el-Bünânî, ona Enes b. Mâlik şöyle demiştir: Abdullah b. Ebu Talha'yı dünyaya geldiği zaman, Hz. Peygamber'e (sav) götürdüm. Hz. Peygamber (sav) aba adı verilen bir elbise içerinde devesini katranlıyordu. Bana, "Yanında kuru hurma var mı?" diye sordu. 'Evet' dedim. Kendisine bir miktar hurma verdim. Onları ağzına atarak çiğnedi. Sonra çocuğun ağzını açtı ve hurmayı ağzının ortasına yerleştirdi. Çocuk, (hoşlandığından) dilini dolandırmaya başladı. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav), "Ensarın en sevdiği şey, hurmadır." buyurdu ve çocuğun adını Abdullah koydu.


    Öneri Formu
5556 M005612 Müslim, Âdâb, 22

Bize Ebu Salih Hakem b. Musa, ona Şuayb -yâni İbn İshak-, ona Hişam b. Urve, ona Urve b. Zübeyr ile Fatıma bt. Münzir b. Zübeyr şöyle demişlerdir: Esma bt. Ebu Bekir, Abdullah b. Zübeyr'e hamile iken hicret etti. Kuba'ya geldiğinde Ku­ba'da Abdullah'ı doğurdu. Doğumdan sonra ona tahnik (yiyeceği ezip bebeğin damağına sürmek) için Rasulullah'ın (sav) yanına geldi. Rasulullah (sav) çocuğu ondan alarak kucağına aldı. Sonra kuru hurma getirmelerini istedi. Hz. Aişe, 'Biz hurmayı buluncaya kadar bir müddet aradık.' demiştir. Rasulullah (sav) hurmayı çiğnedi. Sonra çocuğun ağzına koydu. Bebeğin midesine ilk giren şey Rasulullah'ın (sav) tükrüğü oldu. Sonra Esma, şunu anlatmıştır: Rasulullah (sav) çocuğa elini sürüp, dua etti ve ona Abdullah ismini verdi. Daha sonra yedi veya sekiz yaşında iken Rasulullah'a (sav) bey'at etmeye geldi. Bunu ondan Zübeyr talep etmişti. Rasulullah (sav) onun kendine doğru geldiğini görünce gülümsedi, çocuk da ona bey'at etti.


    Öneri Formu
5565 M005616 Müslim, Âdâb, 25