80 Kayıt Bulundu.
Bize Ebu Bekr b. Ebu Şeybe, ona el-Hasan b. Musa, ona Hammad b. Seleme, ona Ali b. Zeyd, ona Ebu’s-Salt, ona da Ebu Hureyre’nin rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "İsra gecesi, karınları ev gibi olan bir topluluğun yanından geçtim. Karınlarının içinde dışarıdan görülen yılanlar vardı. “Bunlar kim ey Cebrail” dedim. “Faiz yiyenlerdir” dedi."
Bize Harun b. Said el-Eylî, ona İbn Vehb, ona Süleyman b. Bilâl, ona da Şerik b. Abdullah b. Ebu Nemir, ona da Enes b. Malik, Hz. Peygamber'in (sav) Kâbe mescidinden alınıp götürüldüğü geceyi (isra hadisesini) anlattı ve “O gece Hz. Peygamber (sav) Mescid-i Haram'da uyurken üç kişi gelmişti...” demiştir. Sonra da Şerik hadisi Sabit el-Bünânî'nin hadisi gibi anlatmış, ancak bazı konuları önce, bazılarını sonra zikredip bazı ilave ve eksiltmelerde bulunmuştur.
Açıklama: hadisin metni için M000413 bakınız.
Bize Muhammed b. Müsenna, ona İbn Ebu Adiyy, ona Said, ona Katade, ona Enes b. Malik, ona da -muhtemelen- kendi kavminden bir adam olan Malik b. Sa'saa'nın rivayetine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Ben Kâbe'de uyku ile uyanıklık arasında iken (karşımda duran) üç kişiden birinin, ortada olanının bir şeyler dediğini işittim. Sonra yanıma geldiler. Beni aldılar. İçinde zemzem suyu olan bir tas getirdiler. Göğsümü şuraya kadar yardılar." [Râvi Katade der ki: Yanımdakine bunun anlamını sordum. 'Karnının altına kadar' diye cevap verdi.] Hz. Peygamber (sav) şöyle devam etti: "Kalbimi yerinden çıkarıp zemzem suyu ile yıkadılar. Sonra tekrar yerine koydular. İçi iman ve hikmetle dolmuştu. Derken Burak adında beyaz bir binek hayvanı getirildi. Eşekten irice, katırdan küçük bir hayvandı. Adımı attığı zaman gözünün gördüğü en son noktaya ulaşıyordu. Bu hayvanın üstüne bindim. Oradan ayrıldık ve dünyanın semasına ulaştık. Cebrail orada kapının açılmasını istedi. Ona 'kimdir O?' diye sordular. 'Cebrail' diye cevap verdi. 'Yanındaki kimdir?' diye sordular. 'Muhammed' diye cevap verdi. 'O gönderildi mi?' diye sordular. 'Evet, gönderildi' diye cevap verdi. Sonra kapıda bekleyen bize kapıyı açtı ve 'hoş geldiniz, safa getirdiniz' dedi. Bundan sonra Adem'in (as) yanına gittik." Sonra hadisteki olayı anlattı ve İkinci semada İsa (as) ile Yahya'yı (as), üçüncü semada Yusuf'u (as), dördüncü semada İdris'i (as) ile, beşinci semada Harun'u (as) ile gördüğünü söyledi, ardından şöyle devam etti: "Sonra oradan ayrılıp altıncı semaya geldik. Orada Musa'nın (as) yanına geldim. Ona selam verdim. 'Her işi güzel olan kardeşim, güzel Peygamber hoş geldin' dedi. Onun yanından ayrılınca ağladı. Neden ağladığı sorulunca 'Rabbim! Onu benden sonra gönderdin. Ama onun ümmetinden cennete gireceklerin sayısı benim ümmetimden gireceklerden daha fazla' dedi. Sonra oradan ayrıldık ve yedinci semaya geldik. Orada İbrahim'in (as) yanına gittim." Hadisi nakleden ravi şöyle der ki: Hz. Peygamber orada dört nehir gördüğünü anlattı. Bu nehirlerin kaynağında ikisi açık ikisi gizli dört nehir çıkıyordu. Hz. Peygamber (sav) şöyle devam etti: "Ben 'Ey Cebrail! Bu nehirler nedir?' diye sordum. 'Gizli olan iki nehir cennetteki iki nehirdir. Açık olanlar ise Nil ve Fırat'tır' diye cevap verdi. Sonra Beytu'l-Ma'mûr bana gösterildi. 'Ey Cebrail! Bu nedir?' diye sordum. 'Bu Beytü'l-Ma'mûr'dur. Her gün ona yetmiş bin melek girer. Oradan çıktıklarında bir daha geri gelmezler' dedi. Daha sonra bana birisinde şarap diğerinde süt olan iki tas getirdiler. Ben sütü seçtim. Bana 'doğruyu seçtin. Allah sana doğruyu seçtirdi. Ümmetin de fıtrat üzere olacaklar' denildi. Sonra bana elli vakit namaz farz kılındı." Daha sonra olayı hadisin sonuna kadar nakletmiştir.
Bana Muhammed b. Müsenna ve İbn Beşşar, ona İbn Müsenna, ona Muhammed b. Cafer, ona Şube, ona Katade, ona Ebu Âliye, ona da Hz. Peygamber'in (sav) amcasının oğlu İbn Abbas şöyle demiştir: "Rasulullah (sav) isrâ hadisesini anlatırken “Musa, buğday benizli ve uzun boyludur. Şenûe kabilesinin adamlarına benzer. İsa kıvırcık saçlı, orta boyludur” buyurmuş, ardından Cehennem'in bekçisi Hâzin'i ve Deccâl'i anlatmıştır."
Bize Abd b. Humeyd, ona Yunus b. Muhammed, ona Şeyban b. Abdurrahman, ondan Katade, ona Ebu Âliye, ona da Hz. Peygamber'in amcasının oğlu İbn Abbas (ra) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "İsra gecesi, Musa b. İmran'a (as) uğradım. Uzun boylu, buğday renkli, kıvırcık saçlı, Şenûe kabilesinin adamlarına benzeyen bir zattı. İsa b. Meryem'i (as) de gördüm. Orta yapılı, kırmızı beyaz benizli, düz saçlı biriydi." Rasulullah'a (miraçta) pek çok mucize arasında Cehennem'in bekçisi Mâlik ve Deccâl de gösterilmiştir. Katade "Sen onunla karşılaşma konusunda şüphe etme" (Secde, 32/23) ayetini “Hz. Peygamber, Musa ile karşılaşmıştır” diye tefsir etmiştir.
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, ona Üsame, ona Malik b. Miğvel; (T) Bize İbn Nümeyr ve Züheyr b. Harb, onlara Abdullah b. Nümeyr, ona babası (Nümeyr b. Abdullah), ona Malik b. Miğvel, ona Zübeyr b. Adî, ona Talha, ona Mürra, ona da Abdullah (b. Mesud) şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav) İsra gecesi Sitretü’l-Münteha’ya kadar götürüldü. Sitretü’l-Münteha altıncı semada olup, onun altından yukarıya yükseltilenler en son oraya gelir. Yukarısından indirilenlerde de oraya varır ve oradan alınır. (Yüce Allah) “O vakit Sidre’yi bürüyen bürüyordu” (Necm, 16) buyurmaktadır. (Ravi) der ki: Bunlar (Sidreyi bürüyenler) altın kelebeklerdir. Burada, Hz. Peygamber'e üç şey verildi: Beş vakit namaz, Bakara suresinin son ayetleri ve ümmetinden olup Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmamış kimselerin büyük günahlarının bağışlanacağı müjdesi."
Bize Abdullah b. Ebû Ziyâd, ona Seyyâr, ona Abdülvâhid b. Ziyâd, ona Abdurrahman b. İshak, ona Kâsım b. Abdurrahman, ona babası, ona da İbn Mesûd'un (ra) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Miraca çıktığım gece Hz. İbrahim ile karşılaştım; Bana 'Ey Muhammed! Ümmetine benden selam söyle ve onlara cennetin toprağının güzel, suyunun tatlı olduğunu, orada ovaların bulunduğunu ve dikili ağaçlarının "Sübhanalah, Elhamdülillah, La ilahe illallah ve Allahü Ekber" olduğunu bildir' dedi." Tirmizî şöyle demiştir: Bu konuda Ebû Eyyûb'dan rivayet bulunmaktadır. İbn Mesud'dan gelen bu rivayet, hasen-garîb bir hadistir.
Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Yezîd b. Harun, ona Avvâm b. Havşeb, ona Cebele b. Suhaym, ona Mü’sir b. Afâze, ona da Abdullah b. Mes'ûd (ra.) şöyle anlattı: "Miraç gecesinde, Rasulullah (sav) Hz. İbrahim, Hz. Musa ve Hz. İsa ile karşılaştı. Aralarında kıyameti müzakere ettiler. Önce Hz. İbrahim’den başladılar ve ona kıyameti sordular. Fakat onda kıyamet hakkında bir bilgi yoktu. Sonra Hz. Musa’ya sordular, onda da bilgi yoktu. Söz Meryem oğlu İsa gelince “Kıyametin kopmasına yakın dönem hakkında bana bilgi verildi. Ancak kıyametin kopmasını Allah'tan başka hiç kimse bilemez” dedi ve ardından Deccalın ortaya çıkacağını söyleyip şöyle dedi: Sonra ben inip onu öldüreceğim ve ondan sonra insanlar kendi memleketlerine dönecekler. Bu defa onların karşısına Ye'cüc ve Me'cüc çıkıp her tepeden hızla hücum edecek, giderken rastladıkları her suyu içip tüketecek ve uğrayacakları her şeyi bozup alt-üst edecekler. Bunun üzerine insanlar feryat ederek Allah'a sığınacaklar. Ben de Ye'cüc ve Me'cüc'ü öldürmesi için Allah'a dua edeceğim. Onların leşlerinin kokusundan dolayı yeryüzü çok pis kokacak. İnsanlar bu kokudan yine Allah’a sığınacaklar. Ben yine Allah'a dua edeceğim, Allah da gökten bir su gönderecek ve o su onları taşıyıp denize atacaktır. Daha sonra dağlar ufaltılıp dağıtılacak, yeryüzü de tıpkı bir derinin soyulup genişletildiği gibi yayılıp genişletilecek. İşte bunlar olduktan sonra, kıyamet kopacaktır. Kıyametle ilgili bendeki bilgi budur. Kıyametin kopma zamanı hakkındaki bilgi, tıpkı hâmile kadının ne zaman doğum yapacağını bilemedikleri ev halkının bilgisi gibidir." Avvâm der ki: Bu bilginin tasdiki Allah’ın kitabında yer almaktadır: "Nihayet, Ye'cüc ile Me'cüc'ün sedleri açıldığı ve onlar her tepeden akın ettiği zaman…" (Enbiyâ, 96).
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, ona Üsame, ona Malik b. Miğvel; (T) Bize İbn Nümeyr ve Züheyr b. Harb, onlara Abdullah b. Nümeyr, ona babası (Nümeyr b. Abdullah), ona Malik b. Miğvel, ona Zübeyr b. Adî, ona Talha, ona Mürra, ona da Abdullah (b. Mesud) şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav) İsra gecesi Sitretü’l-Münteha’ya kadar götürüldü. Sitretü’l-Münteha altıncı semada olup, onun altından yukarıya yükseltilenler en son oraya gelir. Yukarısından indirilenlerde de oraya varır ve oradan alınır. (Yüce Allah) “O vakit Sidre’yi bürüyen bürüyordu” (Necm, 16) buyurmaktadır. (Ravi) der ki: Bunlar (Sidreyi bürüyenler) altın kelebeklerdir. Burada, Hz. Peygamber'e üç şey verildi: Beş vakit namaz, Bakara suresinin son ayetleri ve ümmetinden olup Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmamış kimselerin büyük günahlarının bağışlanacağı müjdesi."
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, ona Üsame, ona Malik b. Miğvel; (T) Bize İbn Nümeyr ve Züheyr b. Harb, onlara Abdullah b. Nümeyr, ona babası (Nümeyr b. Abdullah), ona Malik b. Miğvel, ona Zübeyr b. Adî, ona Talha, ona Mürra, ona da Abdullah (b. Mesud) şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav) İsra gecesi Sitretü’l-Münteha’ya kadar götürüldü. Sitretü’l-Münteha altıncı semada olup, onun altından yukarıya yükseltilenler en son oraya gelir. Yukarısından indirilenlerde de oraya varır ve oradan alınır. (Yüce Allah) “O vakit Sidre’yi bürüyen bürüyordu” (Necm, 16) buyurmaktadır. (Ravi) der ki: Bunlar (Sidreyi bürüyenler) altın kelebeklerdir. Burada, Hz. Peygamber'e üç şey verildi: Beş vakit namaz, Bakara suresinin son ayetleri ve ümmetinden olup Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmamış kimselerin büyük günahlarının bağışlanacağı müjdesi."