3646 Kayıt Bulundu.
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, Amr en-Nakıd ve İbn Ebu Ömer –lafız Ebu Bekir'e aittir- onlara Süfyan b. Uyeyne, ona ez-Zührî, ona Urve, Ebu Humeyd es-Sâ'idî'nin şöyle anlattığını rivayet etti: Rasulullah (sav) Esd (kabilesin)'den İbnü'l-Lutbiyye isminde bir adamı memur olarak görevlendirdi. -Amr'la İbn Ebu Ömer zekât toplama memuru olarak görevlendirdi dediler.- İbnü'l-Lutbiyye (görevini yapıp geri) geldiği zaman; bu sizin bu da benim; bana hediye edildi, dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav), minbere çıkarak Allah'a hamdu sena etti. Ve şunları söyledi:
"Benim gönderdiğim bir memura ne oluyor ki, bu sizin, bu da bana hediye edildi diyor! Babasının yahut anasının evinde otursa da kendisine hediye verilecek mi yoksa verilmeyecek mi bir görse! Muhammed'in canı (kudret) elinde olan Allah'a yemin ederim ki, sizden biriniz ondan bir şey ele geçirirse kıyamet gününde onu boynunda taşıyarak getirecektir. (O boynunda taşıyarak getirdiği şey) İnleyip bağırması olan bir deve, yahut öğürmesi olan bir inek veya meleyen bir koyun!" Rasulullah (sav) daha sonra ellerini kaldırdı. Hatta koltuk altlarının beyazlığını gördük. Sonra iki defa şöyle dedi:
"Allah'ım! Tebliğ ettim mi?"
Açıklama: Nevevî bu rivayetleri "Memurlara hediye vermenin haramlığı" başlığı altında vermektedir. Memurun hediye alması, ganimet malından aşırmak/ kamu malını zimmete geçirmek şeklinde kabul edilmektedir. (Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ, 10/233 [20474]) Diğer varyantlar: M004739; M004740; B002597; B006636; B006979; B007174; B007197; DM001711; DM002535; D002946.
Bize İshak b. İbrahim ve Abd b. Humeyd, o ikisine Abdürrezzak, ona Mamer, ona ez-Zührî, ona Urve, Ebu Humeyd es-Sâ'idî'nin şöyle anlattığını rivayet etti: Hz. Peygamber -Ezd (kabilesin)'den- İbnü'l-Lütbiyye'yi zekât memuru olarak görevlendirdi. İbnü'l-Lütbiyye, topladığı zekâtı getirerek, Nebî'ye (sav) verdi ve 'bu sizin malınız, bu ise bana verilen hediyedir' dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber ona şöyle dedi:
"Babasının ve annesinin evinde otursa da kendisine hediye verilecek mi yoksa verilmeyecek mi bir görse!" Sonra Rasulullah (sav) bir konuşma yapmak üzere ayağa kalktı. Ravi bundan sonrasını Süfyan hadisi gibi aktardı. Süfyan hadisi şöyleydi:
Rasulullah (sav) Esd (kabilesin)'den İbnü'l-Lutbiyye isminde bir adamı memur olarak görevlendirdi. -Amr ve İbn Ebu Ömer 'zekât toplama memuru olarak görevlendirdi' dediler.- İbnü'l-Lutbiyye (görevini yapıp geri) geldiği zaman 'bu sizin, bu da benim; bana hediye edildi' dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav), minbere çıkarak Allah’a hamd u sena etti. Ve şunları söyledi:
"Benim gönderdiğim bir memura ne oluyor ki, bu sizin, bu da bana hediye edildi diyor! Babasının yahut anasının evinde otursa da kendisine hediye verilecek mi yoksa verilmeyecek mi bir görse! Muhammed'in canı (kudret) elinde olan Allah'a yemin ederim ki, sizden biriniz o zekâttan bir şey ele geçirirse kıyamet gününde onu boynunda taşıyarak getirecektir. İnleyip bağırması olan bir deve, yahut öğürmesi olan bir inek veya meleyen bir koyun!" Rasulullah (sav) daha sonra ellerini kaldırdı. Hatta koltuk altlarının beyazlığını gördük. Sonra iki defa şöyle dedi:
"Allah'ım! Tebliğ ettim mi?"
Açıklama: Nevevî bu rivayetleri "Memurlara hediye vermenin haramlığı" başlığı altında vermektedir. Memurun hediye alması, ganimet malından aşırmak/ kamu malını zimmete geçirmek şeklinde kabul edilmektedir. (Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ, 10/233 [20474]) Diğer varyantlar: M004738; M004740; B002597; B006636; B006979; B007174; B007197; DM001711; DM002535; D002946.
Bize İshak b. Mansur, ona Habban b. Hilal, ona Ebân, ona Yahya, ona Zeyd, ona Ebu Sellam, ona da Ebu Malik el-Eşarî, Rasulullah'tan (sav) şöyle rivayet etmiştir:
"Temizlik imanın yarısıdır. Elhamdülillah mizanı doldurur. Sübhanallah ve elhamdülillah (demek) göklerle yer arasını doldurur. Namaz bir nurdur, sadaka bir delildir, sabır bir aydınlıktır. Kur'an da ya senin lehine yahut aleyhine bir delildir. Bütün insanlar yaşadıkları sürece, kimi nefsini kontrol edip onu özgürleştirir, kimisi de (kendi haline bırakıp) helakine sebep olur."
Bize Said b. Mansur, Kuteybe b. Said ve Ebu Kamil el-Cahderî, -Lafız Said'e aittir- onlara Ebu Avane, ona Simak b. Harb, ona Mus'ab b. Sa'd şöyle rivayet etmiştir: Abdullah b. Ömer, hasta olan İbn Amir'i ziyarete gitmişti. İbn Amir ona; ey İbn Ömer! Bana dua etmeyecek misin? diye sordu. İbn Ömer ise şöyle dedi: Ben Rasulullah'ı (sav) şöyle buyururken duydum:
"Taharetsiz (abdestsiz) kılınan namaz ve ganimetten (kamu malından) aşırılarak verilen sadaka kabul edilmez." Sen Basra'da valilik yapmış bir kimsesin.
Açıklama: Nevevî, İbn Ömer'in kendisinden dua isteyen İbn Âmir'e "Sen Basra'da valilik yapmış bir kimsesin" demesini, Basra'da valilik yaptığı sırada haksız yere insanların malını almış olabileceğine dair bir telmih ve tövbe etmeye davet için söylenmiş bir söz olarak açıklar. (Nevevî, el-Minhâc şerhu Sahîhi Müslim b.el-Haccâc, Matbaatu'l-Mısrıyye, Kahire 1929, c. III, s. 103-104)
Bize Ubeyd b. İsmail, ona Ebu Üsame, ona Hişâm, ona babası (Urve b. Zübeyr), ona da Aişe şöyle söylemiştir:
Bizler Hz. Peygamber (sav) ile birlikte Zilhicce ayının sonun doğru Medine'den yola çıktık.
Hz. Peygamber (sav): "Kim umre niyetiyle ihrama girmek isterse ihrama girip telbiye getirsin. Ben kurbanlık getirmemiş olsaydım umre niyetiyle ihrama girip telbiye getirirdim." buyurdu.
Bunun üzerine ashabından bazıları umre niyetiyle ihrama girip telbiye getirdi, bazıları da hac niyetiyle ihrama girip telbiye getirdi. Ben de umre niyetiyle ihrama girip telbiye getirenlerdim. Ben, Arefe günü hayız oldum. Ben durumumu Hz. Peygamber'e (sav) arz edip söyledim. Hz. Peygamber (sav): "Umreni bırak, başının saç örgülerini çöz, taran ve hac niyetiyle ihrama girip telbiye getir!" buyurdu. Ben de öyle yaptım. Nihayet (hac bitince) Muhassab'da kaldığımız gecede Hz. Peygamber (sav), Kardeşim Abdurrahman'ı, benimle birlikte Tenîm'e yolladı. Ben orada daha önce başladığım umrenin yerine, yeni bir umre niyetiyle ihrama girip telbiye getirdim. Hişâm dedi ki: Bundan dolayı kefaret olarak kurban, oruç ve sadaka gerekmedi.
Bize Ubeyd b. İsmail, ona Ebu Üsâme, ona Hişam, ona babası (Urve b. Zübeyr), ona da Âişe şöyle rivayet etti:
Bizler Zülhicce ayının hilalinin görülmesine doğru (Medine’den) çıktık. Rasulullah (sav): "Kim bir umre niyetiyle ihrama girmek istiyorsa o niyetle ihrama girsin. Çünkü şüphesiz ben kurbanlık getirmemiş olsaydım umre niyetiyle ihrama girecektim" buyurdu. Aralarından kimisi umre niyetiyle ihrama girdi, kimisi hac niyetiyle ihrama girdi. Ben umre niyetiyle ihrama girenlerden idim. Arefe günü geldiğinde ay hali oldum. Nebi’ye (sav) durumumdan şikâyet edince, o: "Umreni bırak, saçlarını çöz, başını tara ve hac niyetiyle ihrama gir" buyurdu. Ben de onun dediğini yaptım, nihâyet Muhassab gecesi gelince benimle beraber Ebu Bekir’in oğlu kardeşim Abdurrahman’ı gönderdi. (Onunla) Ten’im’e gittim, (yapmayı niyetlendiğim) ilk umremin yerine (yeni) bir umre yapmak niyetiyle ihrama girdim.
Hişâm (b. Urve) dedi ki: Bundan dolayı ne bir kurban kesmesi gerekti, ne oruç tutması, ne de sadaka vermesi.