3659 Kayıt Bulundu.
Bize Ebü'l-Yemân, ona Şuayb, ona ez-Zührî, ona Urve b. Zübeyr, ona Hakîm b. Hizâm'ın naklettiğine göre o, Hz. Peygamber'e (sav) şöyle söylemiştir: 'Ey Allah'ın Rasulü! Bana bazı işlerin hükmünü söyler misin? Ben cahiliye devrinde akrabalarımla ilgilenme, köle azat etme ve sadaka verme türünden bir takım iyi işler yapardım. Bu iyiliklerin benim için bir sevabı var mıdır?' Hakîm dedi ki: Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Sen geçmişteki yapmış olduğun iyilikler vesilesiyle Müslüman oldun." Buhari dedi ki: 'أَتَحَنَّثُ' (etehannesü) kelimesi Ebu Yeman'dan 'أَتَحَنَّتُ' (etehannetü) olarak da nakledilmiştir. Mamer, Salih ve İbn Müsâfir bu kelimeyi 'أَتَحَنَّثُ' (etehannesü) şeklinde söylemişlerdir. İbn İshak 'التَّحَنُّثُ' (İbadet etmek, Allah'a yakınlaşmak) kelimesinin 'التَّبَرُّرُ' (Kendini temize çıkartmak) anlamında olduğunu ifade etmiştir. Bu üç kişiye Hişâm da babasından (Urve) nakletmiş olduğu rivayetle mütabaat etmiştir.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Mamer b. Raşid arasında inkıta vardır.
Bize Ebü'l-Yemân, ona Şuayb, ona ez-Zührî, ona Urve b. Zübeyr, ona Hakîm b. Hizâm'ın naklettiğine göre o, Hz. Peygamber'e (sav) şöyle söylemiştir: 'Ey Allah'ın Rasulü! Bana bazı işlerin hükmünü söyler misin? Ben cahiliye devrinde akrabalarımla ilgilenme, köle azat etme ve sadaka verme türünden bir takım iyi işler yapardım. Bu iyiliklerin benim için bir sevabı var mıdır?' Hakîm dedi ki: Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Sen geçmişteki yapmış olduğun iyilikler vesilesiyle Müslüman oldun." Buhari dedi ki: 'أَتَحَنَّثُ' (etehannesü) kelimesi Ebu Yeman'dan 'أَتَحَنَّتُ' (etehannetü) olarak da nakledilmiştir. Mamer, Salih ve İbn Müsâfir bu kelimeyi 'أَتَحَنَّثُ' (etehannesü) şeklinde söylemişlerdir. İbn İshak 'التَّحَنُّثُ' (İbadet etmek, Allah'a yakınlaşmak) kelimesinin 'التَّبَرُّرُ' (Kendini temize çıkartmak) anlamında olduğunu ifade etmiştir. Bu üç kişiye Hişâm da babasından (Urve) nakletmiş olduğu rivayetle mütabaat etmiştir.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Salih b. Keysan arasında inkıta vardır.
Bize Osman b. Ebu Şeybe ve İshak b. İbrahim, onlara Cerîr, ona Mansur, ona Salim b. Ebu Ca'd, ona da Enes b. Mâlik şöyle rivayet etti:
(Bir defa) ben ve Rasulullah (sav) mescitten çıkıyorduk. Bize mescidin eşiğinde bir adam rastladı. Ey Allah’ın Rasulü (sav)! Kıyamet ne zaman kopacak? diye sordu. Rasulullah (sav) : "Sen onun için ne hazırladın?" dedi. Adam sanki tevazu göstererek Ey Allah’ın Rasulü! Ben onun için çok namaz, oruç ve sadaka hazırlamadım. Ancak ben Allah'ı ve Rasulü'nü severim, dedi. (Rasulullah) "O halde sen sevdiklerinle berabersin!" buyurdular.
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, Yahya b. Yahya, İbn Nümeyr ve Ebu Küreyb, onlara Ebu Muaviye, ona A'meş, ona Zeyd b. Vehb, ona da Ebu Zer (ra) şöyle rivayet etmiştir:
"Hz. Peygamber (sav) ile birlikte yatsı vakti Medine'nin Harre mevkinde yürüyor, Uhud dağına bakıyorduk. Bir ara Rasulullah (sav) bana 'Ey Ebu Zer!' diye seslendi. Ben hemen 'Buyur ey Allah'ın Rasulu, emret!' dedim. Hz. Peygamber (sav) 'Şu Uhud dağı altın olarak elime geçse, borç için sakladığım hariç, ondan bende bir dinar kalmış olduğu hâlde üçüncü geceyi geçirmek istemem. Onu Allah'ın kullarına, -önüne, sağına ve soluna birer avuç saçma işareti yaparak- şöyle, şöyle ve şöyle dağıtmak isterim' buyurdu. Sonra biraz daha yürüdük. Yine' Ey Ebu Zer!' diye seslendi. Ben de hemen 'Buyur ey Allah'ın Rasulü, emret!' dedim. Bana 'Hiç şüphe yok ki malı çok olanlar kıyamet günü sevabı en az olanlardır. -İlk defa yaptığı gibi yine eliyle dağıtma işareti yaparak- yalnız şöyle, şöyle ve şöyle dağıtanlar hariç' buyurdu. Sonra bir az daha yürüdük. Yine 'Ey Ebu Zer!' diye seslendi. Ben de hemen 'Buyur ey Allah'ın Rasulü, emret!' dedim. Bana 'Ben gelinceye kadar olduğun yerde dur' buyurdu ve oradan ayrılarak görüş alanımdan kayboldu. O sırada bir gürültü ve bir ses işittim. Kendi kendime 'Herhalde Rasulullah'a (sav) cinler musallat oldu' diyerek arkasından gitmeyi düşündüm. Fakat 'Ben gelinceye kadar buradan ayrılma' dediğini hatırlayarak kendisini bekledim. Geldiğinde işittiğim şeyleri ona sordum. Bana 'O, Cibril'di, bana geldi ve ümmetinden her kim Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmadan ölürse cennete girecektir' dedi. Bunun üzerine ben 'Zina etse de hırsızlık yapsa da mı?' diye sordum. 'Evet, zina etse de hırsızlık yapsa da' buyurdu."
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, Yahya b. Yahya, İbn Nümeyr ve Ebu Küreyb, onlara Ebu Muaviye, ona A'meş, ona Zeyd b. Vehb, ona da Ebu Zer (ra) şöyle rivayet etmiştir:
"Hz. Peygamber (sav) ile birlikte yatsı vakti Medine'nin Harre mevkinde yürüyor, Uhud dağına bakıyorduk. Bir ara Rasulullah (sav) bana 'Ey Ebu Zer!' diye seslendi. Ben hemen 'Buyur ey Allah'ın Rasulu, emret!' dedim. Hz. Peygamber (sav) 'Şu Uhud dağı altın olarak elime geçse, borç için sakladığım hariç, ondan bende bir dinar kalmış olduğu hâlde üçüncü geceyi geçirmek istemem. Onu Allah'ın kullarına, -önüne, sağına ve soluna birer avuç saçma işareti yaparak- şöyle, şöyle ve şöyle dağıtmak isterim' buyurdu. Sonra biraz daha yürüdük. Yine' Ey Ebu Zer!' diye seslendi. Ben de hemen 'Buyur ey Allah'ın Rasulü, emret!' dedim. Bana 'Hiç şüphe yok ki malı çok olanlar kıyamet günü sevabı en az olanlardır. -İlk defa yaptığı gibi yine eliyle dağıtma işareti yaparak- yalnız şöyle, şöyle ve şöyle dağıtanlar hariç' buyurdu. Sonra bir az daha yürüdük. Yine 'Ey Ebu Zer!' diye seslendi. Ben de hemen 'Buyur ey Allah'ın Rasulü, emret!' dedim. Bana 'Ben gelinceye kadar olduğun yerde dur' buyurdu ve oradan ayrılarak görüş alanımdan kayboldu. O sırada bir gürültü ve bir ses işittim. Kendi kendime 'Herhalde Rasulullah'a (sav) cinler musallat oldu' diyerek arkasından gitmeyi düşündüm. Fakat 'Ben gelinceye kadar buradan ayrılma' dediğini hatırlayarak kendisini bekledim. Geldiğinde işittiğim şeyleri ona sordum. Bana 'O, Cibril'di, bana geldi ve ümmetinden her kim Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmadan ölürse cennete girecektir' dedi. Bunun üzerine ben 'Zina etse de hırsızlık yapsa da mı?' diye sordum. 'Evet, zina etse de hırsızlık yapsa da' buyurdu."