Öneri Formu
Hadis Id, No:
232542, İHS003248
Hadis:
3248 - أَخْبَرَنَا الْفَضْلُ بْنُ الْحُبَابِ، حَدَّثَنَا مُوسَى بْنُ إِسْمَاعِيلَ، حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ جَعْفَرٍ، عَنِ الْعَلَاءِ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، قَالَ: «مَا نَقَصَتْ صَدَقَةٌ مِنْ مَالٍ، وَلَا زَادَ اللَّهُ عَبْدًا بِعَفْوٍ إِلَّا عِزًّا، وَلَا تَوَاضَعَ أَحَدٌ لِلَّهِ إِلَّا رَفَعَهُ اللَّهُ»
Tercemesi:
Bize el-Fadl İbnü'l-Hübâb haber verdi: Bize Mûsâ İbn İsmâîl anlattı: İsmâîl İbn Ca'fer bize el-Alâ'dan, o da babasından, o da Ebû Hureyre'den, Peygamber (sas)'in şöyle buyurduğunu anlattı:
Hiçbir sadaka, bir maldan bir şey eksiltmez; Allâh, affeden bir kulun ancak şerefini artırır; Allâh için tevazu gösteren kimseyi de, Allâh ancak yüceltir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Hibban, Sahih-i İbn Hibban, Zekât 3248, 8/40
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
Konular:
Tevazu, müslüman mütevazidir
Öneri Formu
Hadis Id, No:
231013, İHS001723
Hadis:
1723 - أَخْبَرَنَا عِمْرَانُ بْنُ مُوسَى بْنِ مُجَاشِعٍ السَّخْتِيَانِيُّ، حَدَّثَنَا هُدْبَةُ بْنُ خَالِدٍ، حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ سَلَمَةَ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُثْمَانَ بْنِ خُثَيْمٍ، عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ سَابِطٍ، عَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ، أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ: «يَا كَعْبُ بْنَ عُجْرَةَ، أُعِيذُكَ بِاللَّهِ مِنْ إِمَارَةِ السُّفَهَاءِ، إِنَّهَا سَتَكُونُ أُمَرَاءُ، مَنْ دَخَلَ عَلَيْهِمْ فَأَعَانَهُمْ عَلَى ظُلْمِهِمْ وَصَدَّقَهُمْ بِكَذِبِهِمْ فَلَيْسَ مِنِّي، وَلَسْتُ مِنْهُ، وَلَنْ يَرِدَ عَلَيَّ الْحَوْضَ، وَمَنْ لَمْ يَدْخُلْ عَلَيْهِمْ، وَلَمْ يُعِنْهُمْ عَلَى ظُلْمِهِمْ، وَلَمْ يُصَدِّقْهُمْ بِكَذِبِهِمْ، فَهُوَ مِنِّي، وَأَنَا مِنْهُ، وَسَيَرِدُ عَلَيَّ الْحَوْضَ، يَا كَعْبُ بْنَ عُجْرَةَ، الصَّلَاةُ قُرْبَانٌ، وَالصَّوْمُ جُنَّةٌ، وَالصَّدَقَةُ تُطْفِئُ الْخَطِيَّةَ كَمَا يُطْفِئُ الْمَاءُ النَّارَ، وَالنَّاسُ غَادِيَانِ، فَمُبْتَاعٌ نَفْسَهُ، فَمُعْتِقٌ رَقَبَتَهُ، وَمُوبِقُهَا، يَا كَعْبُ بْنَ عُجْرَةَ، إِنَّهُ لَا يَدْخُلُ الْجَنَّةَ لَحْمٌ نَبَتَ مِنْ سُحْتٍ».
قَالَ أَبُو حَاتِمٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ: قَوْلُهُ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: «لَيْسَ مِنِّي وَلَسْتُ مِنْهُ» يُرِيدُ: لَيْسَ مِثْلِي وَلَسْتُ مِثْلَهُ فِي ذَلِكَ الْفِعْلِ وَالْعَمَلِ، وَهَذِهِ لَفْظَةٌ مُسْتَعْمَلَةٌ لِأَهْلِ الْحِجَازِ وَقَوْلُهُ: «لَا يَدْخُلُ الْجَنَّةَ لَحْمٌ نَبَتَ مِنْ سُحْتٍ» يُرِيدُ بِهِ جَنَّةً دُونَ جَنَّةٍ، لِأَنَّهَا جِنَانٌ كَثِيرَةٌ، وَهَذَا كَقَوْلِهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: « لَا يَدْخُلُ الْجَنَّةَ وَلَدُ الزِّنَى، وَلَا يَدْخُلُ الْعَاقُّ الْجَنَّةَ، وَلَا مَنَّانٌ» يُرِيدُ جَنَّةً دُونَ جَنَّةٍ، وَهَذَا بَابٌ طَوِيلٌ سَنَذْكُرُهُ فِيمَا بَعْدُ مِنْ هَذَا الْكِتَابِ إِنْ قَضَى اللَّهُ ذَلِكَ وَشَاءَ
Tercemesi:
Bize İmrân İbn Mûsâ İbn Mücâşi' es-Sehtiyânî haber verdi: Bize Hudbe İbn Hâlid anlattı: Hammâd İbn Seleme bize Abdullâh İbn Osmân İbn Huseym'den, o da Abdurrahmân İbn Sâbit'ten, o da Câbir İbn Abdullâh'tan, Allâh'ın Elçisi (sas)'in şöyle buyurduğunu anlattı:
Ey Ucre'nin oğlu Kâ'b, beyinsizleri işbaşına getirmekten Allâh'a sığınmalısın! Gün gelecek öyle idareciler olacak ki, onların yanına varıp, zulümlerine destek olan, yalanlarını doğrulayan kimse benden değildir; ben de ondan değilim ve Havuz'un başında benimle buluşmayacaktır. Her kim onların yanına gitmez, zulümlerine destek olmaz, yalanlarını doğrulamazsa işte o kişi bendendir, ben de ondanım ve Havuz'un başında benimle buluşacak olan da odur. Ey Ucre'nin oğlu Kâ'b, namaz kurbandır, oruç kalkandır, sadaka ise günahları yok eder; tıpkı suyun ateşi söndürdüğü gibi. İnsanlar iki grup halinde güne başlarlar: Bir grup kendini satın alarak özgürleştirir; diğeri ise, kendini satarak köleleştirir. Ey Ucre'nin oğlu Kâ'b, haramdan beslenmiş bir beden Cennet'e giremez!
Ebû Hâtim (İbn Hibbân) (ra): Peygamber (sas)'in, o benden değildir ben de ondan değilim sözü, 'bu işte o benim gibi değildir ben de onun gibi değilim' anlamındadır. Bu, Hicaz halkı arasında kullanıla gelen bir ifade tarzıdır. Haramdan beslenmiş bir beden Cennet'e giremez, sözüyle de cennetlerden birini kastediyor; çünkü birçok cennet vardır. Peygamber (sas)'in şu sözleri de böyledir: Zinâdan doğma çocuk, anne ve babasının haklarını çiğneyen evlat ve yaptığı her iyiliği başa kakan kimse Cennet'e giremez. Burada da, cennetlerden birini kastediyor. Bu uzun bir konudur; eğer Allâh diler ve takdir ederse, bu kitapta yeri geldiğinde işleyeceğiz.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Hibban, Sahih-i İbn Hibban, Salât 1723, 5/9
Senetler:
1. Cabir b. Abdullah el-Ensârî (Cabir b. Abdullah b. Amr b. Haram b. Salebe)
Konular:
Öneri Formu
Hadis Id, No:
231306, İHS002015
Hadis:
2015 - أَخْبَرَنَا ابْنُ سَلْمٍ، حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ إِبْرَاهِيمَ، قَالَ: حَدَّثَنَا الْوَلِيدُ، قَالَ: حَدَّثَنَا الْأَوْزَاعِيُّ، حَدَّثَنَا حَسَّانُ بْنُ عَطِيَّةَ، حَدَّثَنِي مُحَمَّدُ بْنُ أَبِي عَائِشَةَ، قَالَ: حَدَّثَنِي أَبُو هُرَيْرَةَ، قَالَ: قَالَ أَبُو ذَرٍّ: يَا رَسُولَ اللَّهِ، ذَهَبَ أَصْحَابُ الدُّثُورِ بِالْأَجْرِ، يُصَلُّونَ كَمَا نُصَلِّي، وَيَصُومُونَ كَمَا نَصُومُ، وَلَهُمْ فُضُولُ أَمْوَالٍ يَتَصَدَّقُونَ بِهَا، فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: «يَا أَبَا ذَرٍّ، أَلَا أُعَلِّمُكَ كَلِمَاتٍ تُدْرِكُ بِهِنَّ مَنْ سَبَقَكَ، وَلَا يَلْحَقُكَ مَنْ خَلْفَكَ، إِلَّا مَنْ أَخَذَ بِمِثْلِ عَمَلِكَ؟ » قَالَ: بَلَى رَسُولَ اللَّهِ، قَالَ: «تُكَبِّرُ اللَّهَ دُبُرَ كُلِّ صَلَاةٍ ثَلَاثًا وَثَلَاثِينَ، وَتُحَمِّدُهُ ثَلَاثًا وَثَلَاثِينَ، وَتُسَبِّحُهُ ثَلَاثًا وَثَلَاثِينَ، وَتَخْتِمُهَا بِلَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ وَحْدَهُ لَا شَرِيكَ لَهُ، لَهُ الْمُلْكُ، وَلَهُ الْحَمْدُ، وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ»
Tercemesi:
Bize İbn Selm haber verdi: Bize Abdurrahmân İbn İbrâhîm anlattı: Bize el-Velîd anlattı: Bize el-Evzâî anlattı: Bize Hassân İbn Atıyye anlattı: Bana Muhammed İbn Ebû Âişe anlattı: Bana Ebû Hureyre anlattı:
Ebû Zer: Ey Allâh'ın Elçisi, servet sahipleri sevapları alıp götürdüler; bizim kıldığımız gibi onlar da namaz kılıyorlar; bizim tuttuğumuz gibi onlar da oruç tutuyorlar; bizden fazla olarak, kendisiyle sadaka verdikleri malları var, dedi. Bunun üzerine Allah'ın Elçisi (s.a.v.) şöyle buyurdu: Ey Ebû Zer, ne dersin, sana öyle kelimeler öğreteyim ki onlarla seni geçenlere yetişirsin, sana öğreteceğim bu amelin aynısını yapanların dışında kimse sana yetişemez. Olur, ey Allah'ın Elçisi, dedi. Buyurdu ki: Her namazdan sonra otuz üç kere Allâhü ekber, otuz üç kere Elhamdü lillâh, otuz üç kere de Sübhânallâh, dersin; sonunda da: 'Lâ ilâhe illallâhü vahdehü lâ şerîke leh, lehül mülkü velehül hamdü vehüve alâ külli şey'in kadîr' (: Hiçbir ilâh yoktur, ancak bir tek Allâh vardır; Onun hiçbir ortağı yoktur; herşey onundur, övgü yalnız Ona yaraşır ve Onun herşeye gücü yeter), dersin.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Hibban, Sahih-i İbn Hibban, Salât 2015, 5/358
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
Konular:
Öneri Formu
Hadis Id, No:
231832, İHS002540
Hadis:
2540 - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْحَسَنِ بْنِ الْخَلِيلِ، حَدَّثَنَا أَبُو كُرَيْبٍ، حَدَّثَنَا زَيْدُ بْنُ الْحُبَابِ، حَدَّثَنَا حُسَيْنُ بْنُ وَاقِدٍ، حَدَّثَنِي عَبْدُ اللَّهِ بْنُ بُرَيْدَةَ، عَنْ أَبِيهِ، قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: «فِي الْإِنْسَانِ ثَلَاثُ مِائَةٍ وَسِتُّونَ مَفْصِلًا، عَلَى كُلِّ مَفْصِلٍ صَدَقَةٌ»، قَالُوا: يَا رَسُولَ اللَّهِ، فَمَنْ يُطِيقُ ذَلِكَ؟ قَالَ: «تُنَحِّي الْأَذَى، وَإِلَّا فَرَكْعَتَيِ الضُّحَى»
Tercemesi:
Bize Muhammed İbnü'l-Hasen İbnü'l-Halîl haber verdi: Bize Ebû Küreyb anlattı: Bize Zeyd İbnü'l-Hübâb anlattı: Bize Hüseyn İbn Vâkıd anlattı: Abdullâh İbn Büreyde bana babasından anlattı:
Allâh'ın Elçisi (sas) şöyle buyurdu: İnsanda 360 eklem vardır; her eklem için verilmesi gereken bir sadaka vardır. Ey Allâh'ın Elçisi, dediler, kim buna güç yetirebilir? Şöyle cevap verdi: Gelip geçenlere zarar verecek bir şeyi yoldan kaldırman ya da iki rekât kuşluk namazı kılman yeterli olur.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Hibban, Sahih-i İbn Hibban, Salât 2540, 6/281
Senetler:
1. Ebu Abdullah Büreyde b. Husayb el-Eslemî (Amir b. Husayb b. Abdullah b. Haris b. A'rec)
Konular:
Öneri Formu
Hadis Id, No:
232603, İHS003309
Hadis:
3309 - أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ الْفَضْلِ الْكَلَاعِيُّ، بِحِمْصَ، وَالْحُسَيْنُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ يَزِيدَ الْقَطَّانُ بِالرَّقَّةِ، قَالَا: حَدَّثَنَا عُقْبَةُ بْنُ مُكْرَمٍ، حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ عِيسَى، حَدَّثَنَا يُونُسُ بْنُ عُبَيْدٍ، عَنِ الْحَسَنِ، عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ، قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: «الصَّدَقَةُ تُطْفِئُ غَضَبَ الرَّبِّ، وَتَدْفَعُ مِيتَةَ السُّوءِ»
Tercemesi:
Bize Muhammed İbn Ubeydullâh İbnü'l-Fadl el-Kelâî, Humus'ta ve el-Huseyn İbn Abdullâh İbn Yezîd el-Kattân, Rakka'da haber verdi: Bize Ukbe İbn Mükerrem anlattı: Bize Abdullâh İbn Îsâ anlattı: Yûnus İbn Ubeyd bize el-Hasen'den, o da Enes İbn Mâlik'ten, Allâh'ın Elçisi (sas)'in şöyle buyurduğunu anlattı: Sadaka, Rabbin gazabını söndürür ve acı ölümü uzaklaştırır.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Hibban, Sahih-i İbn Hibban, Zekât 3309, 8/103
Senetler:
1. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
Konular:
Öneri Formu
Hadis Id, No:
232604, İHS003310
Hadis:
3310 - أَخْبَرَنَا الْحَسَنُ بْنُ سُفْيَانَ، حَدَّثَنَا حِبَّانُ بْنُ مُوسَى، أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ الْمُبَارَكِ، أَخْبَرَنَا حَرْمَلَةُ بْنُ عِمْرَانَ، أَنَّهُ سَمِعَ يَزِيدَ بْنَ أَبِي حَبِيبٍ، أَنَّ أَبَا الْخَيْرِ حَدَّثَهُ، أَنَّهُ سَمِعَ عُقْبَةَ بْنَ عَامِرٍ، يَقُولُ: سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، يَقُولُ: «كُلُّ امْرِئٍ فِي ظِلِّ صَدَقَتِهِ حَتَّى يُقْضَى بَيْنَ النَّاسِ»، أَوْ قَالَ: «حَتَّى يُحْكَمَ بَيْنَ النَّاسِ» قَالَ يَزِيدُ: فَكَانَ أَبُو الْخَيْرِ لَا يُخْطِئُهُ يَوْمٌ لَا يَتَصَدَّقُ فِيهِ بِشَيْءٍ وَلَوْ كَعْكَةً وَلَوْ بَصَلَةً
Tercemesi:
Bize el-Hasen İbn Süfyân haber verdi: Bize Hibbân İbn Mûsâ anlattı: Bize Abdullâh İbnü'l-Mübârek haber verdi: Bize Harmele İbn İmrân haber verdi, kendisi Yezîd İbn Ebû Habîb'i işitmiş, Ebu'l-Hayr ona anlatmış, o da Ukbe İbn Âmir'i şöyle derken duymuş:
Allâh'ın Elçisi (sas)'i şöyle derken işittim: İnsanlar arasında karar verilinceye kadar, herkes kendi sadakasının gölgesi altında olacaktır; ya da şöyle dedi: İnsanlar arasında hüküm verilinceye kadar. Yezîd dedi ki: Gün geçmiyordu ki Ebu'l-Hayr, bir sadaka vermesin: Bir kek dilimi veya bir soğan olsa bile.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Hibban, Sahih-i İbn Hibban, Zekât 3310, 8/104
Senetler:
1. Ebu Amr Ukbe b. Âmir el-Cühenî (Ukbe b. Âmir b. Abs b. Amr b. Adî)
Konular:
Öneri Formu
Hadis Id, No:
232606, İHS003312
Hadis:
3312 - أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مُحَمَّدٍ الْأَزْدِيُّ، حَدَّثَنَا إِسْحَاقُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ، أَخْبَرَنَا جَرِيرٌ، عَنْ عُمَارَةَ بْنِ الْقَعْقَاعِ، عَنْ أَبِي زُرْعَةَ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، قَالَ: أَتَى رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ رَجُلٌ، فَقَالَ: يَا رَسُولَ اللَّهِ أَيُّ الصَّدَقَةِ أَعْظَمُ؟ قَالَ: «أَنْ تَصَدَّقَ وَأَنْتَ صَحِيحٌ شَحِيحٌ تَخْشَى الْفَقْرَ وَتَأْمَلُ الْغِنَى، وَلَا تُمْهِلْ حَتَّى إِذَا بَلَغَتِ الْحُلْقُومَ، قُلْتَ: لِفُلَانٍ كَذَا وَلِفُلَانٍ كَذَا، أَلَا وَقَدْ كَانَ لِفُلَانٍ»
Tercemesi:
Bize Abdullâh İbn Muhammed el-Ezdî haber verdi: Bize İshâk İbn İbrâhîm anlattı: Cerîr bize Umâre İbnü'l-Ka'kâ'dan, o da Ebû Zur'a'dan, o da Ebû Hureyre'den haber verdi:
Allâh'ın Elçisi (sas)'e bir adam gelerek şöyle dedi: Ey Allâh'ın Elçisi, hangi sadaka daha üstündür? Buyurdu ki: Sağlıklı ve mala düşkünken; fakirlik korkusu ve zenginlik beklentisi içindeyken verdiğin sadakadır. İhmal etmeyesin; sonra can boğaza gelir de sen şöyle dersin: Falancaya bu kadar verin, filancaya şu kadar verin. Zaten onlara kalmadı mı?
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Hibban, Sahih-i İbn Hibban, Zekât 3312, 8/105
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
Konular:
Öneri Formu
Hadis Id, No:
232607, İHS003313
Hadis:
3313 - أَخْبَرَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ دَاوُدَ بْنِ وَرْدَانَ، بِمِصْرَ، حَدَّثَنَا عِيسَى بْنُ حَمَّادٍ، حَدَّثَنَا اللَّيْثُ بْنُ سَعْدٍ، عَنِ ابْنِ عَجْلَانَ، عَنْ أَبِي الزِّنَادِ، عَنِ الْأَعْرَجِ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، قَالَ: «مَثَلُ الْمُنْفِقِ وَالْبَخِيلِ كَمَثَلِ رَجُلَيْنِ عَلَيْهِمَا جَنَّتَانِ مِنْ لَدُنْ تَرَاقِيهِمَا إِلَى ثَدْيَيْهِمَا، فَأَمَّا الْمُنْفِقُ، فَإِذَا أَرَادَ أَنْ يُنْفِقَ مَادَتْ عَلَيْهِ، وَاتَّسَعَتْ حَتَّى تَبْلُغَ قَدَمَيْهِ وَتَعْفُوَ أَثَرَهُ، وَأَمَّا الْبَخِيلُ فَإِذَا أَرَادَ أَنْ يُنْفِقَ أَخَذَتْ كُلُّ حَلْقَةٍ مَوْضِعَهَا وَلَزِمَتْ، فَهُوَ يُرِيدُ أَنْ يُوَسِّعَهَا وَلَا تَتَّسِعُ، فَهُوَ يُرِيدُ أَنْ يُوَسِّعَهَا وَلَا تَتَّسِعُ»
Tercemesi:
Bize İsmâîl İbn Dâvûd İbn Verdân, Mısır'da haber verdi: Bize Îsâ İbn Hammâd anlattı: El-Leys İbn Sa'd bize, İbn Aclân'dan, o da Ebu'z-Zinâd'dan, o da el-A'rec'den, o da Ebû Hureyre'den, Allâh'ın Elçisi (sas)'in şöyle buyurduğunu anlattı: Sadaka veren bir kimseyle, cimri bir kimse, üzerlerinde köprücük kemiklerinden memelerine kadar zırh bulunan iki kimseye benzerler. Sadaka veren, sadaka vermek istediğinde, zırh üzerinde uzar ve genişler; öyle ki, ayaklarına varır hatta yerden ayak izlerini süpürür. Cimri ise, sadaka vermek istediğinde, zırhtaki her halka birbirini çeker ve zırh daralır. O kişi zırhı genişletmek ister, ama zırh genişlemez. O kişi zırhı genişletmek ister, ama zırh genişlemez.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Hibban, Sahih-i İbn Hibban, Zekât 3313, 8/106
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
Konular:
Öneri Formu
Hadis Id, No:
232139, İHS002845
Hadis:
2845 - أَخْبَرَنَا عُمَرُ بْنُ سَعِيدِ بْنِ سِنَانٍ الطَّائِيُّ، بِمَنْبِجَ، قَالَ: أَخْبَرَنَا أَحْمَدُ بْنُ أَبِي بَكْرٍ، عَنْ مَالِكٍ، عَنْ هِشَامِ بْنِ عُرْوَةَ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ عَائِشَةَ، أَنَّهَا قَالَتْ: خَسَفَتِ الشَّمْسُ عَلَى عَهْدِ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، فَصَلَّى رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بِالنَّاسِ، فَقَامَ وَأَطَالَ الْقِيَامَ، ثُمَّ رَكَعَ، فَأَطَالَ الرُّكُوعَ، ثُمَّ قَامَ فَأَطَالَ الْقِيَامَ وَهُوَ دُونَ الْقِيَامِ الْأَوْلِ، ثُمَّ رَكَعَ فَأَطَالَ الرُّكُوعَ وَهُوَ دُونَ الرُّكُوعِ الْأَوْلِ، ثُمَّ رَفَعَ فَسَجَدَ، ثُمَّ فَعَلَ فِي الرَّكْعَةِ الْأُخْرَى مِثْلَ مَا فَعَلَ فِي الْأُولَى، ثُمَّ انْصَرَفَ وَقَدِ انْجَلَتِ الشَّمْسُ، فَخَطَبَ النَّاسَ، فَحَمِدَ اللَّهَ وَأَثْنَى عَلَيْهِ، ثُمَّ قَالَ: «إِنَّ الشَّمْسَ وَالْقَمَرِ آيَتَانِ مِنْ آيَاتِ اللَّهِ لَا يَخْسِفَانِ لِمَوْتِ أَحَدٍ وَلَا لِحَيَاتِهِ، فَإِذَا رَأَيْتُمْ ذَلِكَ فَادْعُوا اللَّهَ وَكَبِّرُوا وَتَصَدَّقُوا» وَقَالَ: «يَا أُمَّةَ مُحَمَّدٍ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، وَاللَّهِ مَا مِنْ أَحَدٍ أَغْيَرُ مِنَ اللَّهِ أَنْ يَزْنِي عَبْدُهُ أَوْ تَزْنِي أُمَّتُهُ، يَا أُمَّةَ مُحَمَّدٍ وَاللَّهِ لَوْ تَعْلَمُونَ مَا أَعْلَمُ لَضَحِكْتُمْ قَلِيلًا، وَلَبَكَيْتُمْ كَثِيرًا»
Tercemesi:
Bize Ömer b. Said b. Sinan et-Tâî Menbic'de, ona Ahmed b. Ebî Bekr, ona Malik, ona Hişâm b. Urve, ona babası Urve, ona da Aişe Hz. Peygamber (s.a.v.)'den nakletmiştir: Hz. Peygamber zamanında güneş tutulması olmuştu. Hz. Peygamber hemen insanlara namaz kıldırdı. Namaza durdu ve kıyamı çok uzun tuttu. Sonra rükuya gitti, rükuyu da çok uzun tuttu. Sonra doğruldu ve kavmeyi de çok uzun tuttu, ancak rekatın kıyamı kadar da uzatmadı.Sonra rükuya gitti ve rükuyu yine uzun tuttu, ancak ilk rükudaki kadar da uzatmadı.Sonra doğruldu ve secde yaptı. Sonra diğer rekatta da ilk rekatta yaptıklarını aynı şekilde yaptı. Sonra namazdan ayrıldı, Güneş açılmıştı. Namazın akabinde insanlara (hitap etti) bir hutbe irad etti. Allah'a hamd ve senâ ettikten sonra şöyle dedi: "Güneş ve ay Allah'ın varlığının delillerinden iki delildir. (iki ayettir.) Bir kimsenin ölmesi veya yaşaması sebebiyle tutulmazlar. Onların tutulduklarını gördüğünüzde hemen namaza durun, tekbir getirin ve sadaka verin." ve dedi ki: "Ey Muhammed (sav) ümmeti! Vallahi köle veya cariyesinin zina etmesi hususunda hiçbir kimse Allah'tan daha kıskanç olamaz. Ey Muhammed ümmeti! Şayet bildiklerimi bilseydiniz, az güler çok ağlardınız."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Hibban, Sahih-i İbn Hibban, Salât 2845, 7/88
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Urve b. Zübeyr el-Esedî (Urve b. Zübeyr b. Avvam b. Huveylid b. Esed)
3. Ebu Münzir Hişam b. Urve el-Esedî (Hişam b. Urve b. Zübeyr b. Avvam)
4. Ebu Abdullah Malik b. Enes el-Esbahî (Malik b. Enes b. Malik b. Ebu Amir)
5. Ahmed b. Ebu Bekir el-Kuraşî (Ahmed b. Kasım b. Haris b. Zürare)
6. Ömer b. Sinan el-Menbici (Ömer b. Said b. Ahmed b. Sa'd)
Konular:
Adab, gülme adabı
Doğa Tasavvuru, Güneş ve Ay Tutulması
Doğa Tasavvuru, Tabiat hadiseleri karşısında gösterilen tavır
Namaz, Küsuf Namazı Rekatları, Kılınışı
Öneri Formu
Hadis Id, No:
232140, İHS002846
Hadis:
2846 - أَخْبَرَنَا الْحَسَنُ بْنُ سُفْيَانَ، قَالَ: حَدَّثَنَا حَبَّانُ بْنُ مُوسَى، قَالَ: حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ، قَالَ: أَخْبَرَنَا هِشَامُ بْنُ عُرْوَةَ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ عَائِشَةَ، قَالَتْ: انْكَسَفَتِ الشَّمْسُ عَلَى عَهْدِ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، فَقَامَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِلَى الصَّلَاةِ، فَأَطَالَ الْقِيَامَ جِدًّا، ثُمَّ رَكَعَ فَأَطَالَ الرُّكُوعَ جِدًّا، ثُمَّ رَفَعَ رَأْسَهُ فَأَطَالَ الْقِيَامَ وَهُوَ دُونَ الْقِيَامِ الْأَوْلِ، ثُمَّ رَكَعَ فَأَطَالَ الرُّكُوعَ وَهُوَ دُونَ الرُّكُوعِ الْأَوْلِ، ثُمَّ رَفَعَ رَأْسَهُ، ثُمَّ انْحَدَرَ بِالسُّجُودِ، فَسَجَدَ، ثُمَّ قَامَ فِي الرَّكْعَةِ الثَّانِيَةِ، فَأَطَالَ الْقِيَامَ وَهُوَ دُونَ الْقِيَامِ الْأَوْلِ، ثُمَّ رَكَعَ فَأَطَالَ الرُّكُوعَ وَهُوَ دُونَ الرُّكُوعِ الْأَوْلِ، ثُمَّ رَفَعَ رَأْسَهُ فَأَطَالَ الْقِيَامَ وَهُوَ دُونَ الْقِيَامِ الْأَوْلِ، ثُمَّ رَكَعَ فَأَطَالَ الرُّكُوعَ وَهُوَ دُونَ الرُّكُوعِ الْأَوْلِ، ثُمَّ رَفَعَ رَأْسَهُ فَانْحَدَرَ بِالسُّجُودِ فَسَجَدَ، ثُمَّ قَالَ: «أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ آيَتَانِ مِنْ آيَاتِ اللَّهِ لَا يَنْخَسِفَانِ لِمَوْتِ أَحَدٍ وَلَا لِحَيَاتِهِ، فَإِذَا رَأَيْتُمْ ذَلِكَ فَصَلُّوا وَتَصَدَّقُوا وَكَبِّرُوا» «يَا أُمَّةَ مُحَمَّدٍ إِنْ أَحَدٌ أَغْيَرَ مِنَ اللَّهِ أَنْ يَزْنِيَ عَبْدُهُ أَوْ تَزْنِيَ أُمَّتُهُ، يَا أُمَّةَ مُحَمَّدٍ لَوْ تَعْلَمُونَ مَا أَعْلَمُ لَضَحِكْتُمْ قَلِيلًا وَلَبَكَيْتُمْ كَثِيرًا»
Tercemesi:
Bize Hasan b. Süfyan, ona Hibbân b. Musa, ona Abdullah, ona Hişâm b. Urve, ona babası Urve, ona da Aişe Hz. Peygamber (s.a.v.)'den nakletmiştir: Hz. Peygamber zamanında güneş tutulması olmuştu. Hz. Peygamber hemen namaza durdu. Namazda kıyamı çok uzun tuttu. Sonra rükuya gitti, rükuyu da çok uzun tuttu. Sonra doğruldu ve kavmeyi de çok uzun tuttu, ancak rekatın kıyamı kadar da uzatmadı.Sonra tekrar rükuya gitti ve rükuyu yine uzun tuttu, ancak ilk rükudaki kadar da uzatmadı.Sonra ayağa doğruldu. Sonra secdeye vardı ve secde yaptı. Sonra ikinci rekata kalktı. Kıyamı birinci rekatın kıyamı kadar olmasa da yine uzun tuttu. Sonra rükuya eğildi ve bunu da ilk rekatın rükusu kadar olmasa da yine uzun tuttu. Sonra doğruldu ve kavmeyi önceki kıyam kadar olmasa da uzun tuttu. Sonra tekrar doğruldu ve peşinden secdeye vardı. Secdeyi yaptıktan sonra insanlara şöyle dedi: "Ey insanlar! Güneş ve ay Allah'ın varlığının delillerinden iki delildir. (iki ayettir.) Bir kimsenin ölmesi veya yaşaması sebebiyle tutulmazlar. Onların tutulduklarını gördüğünüzde hemen namaza durun, sadaka verin ve tekbir getirin.""Ey Muhammed ümmeti! Köle veya cariyesinin zina etmesi hususunda hiçbir kimse Allah'tan daha kıskanç olamaz. Ey Muhammed ümmeti! Şayet bildiklerimi bilseydiniz, az güler çok ağlardınız."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Hibban, Sahih-i İbn Hibban, Salât 2846, 7/90
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Urve b. Zübeyr el-Esedî (Urve b. Zübeyr b. Avvam b. Huveylid b. Esed)
3. Ebu Münzir Hişam b. Urve el-Esedî (Hişam b. Urve b. Zübeyr b. Avvam)
4. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Mübarek el-Hanzalî (Abdullah b. Mübarek b. Vadıh)
5. Hibbân b. Musa el-Mervezî (Hibbân b. Musa b. Sevvâr)
6. Ebu Abbas Hasan b. Süfyan eş-Şeybanî (Hasan b. Süfyan b. Amir b. Abdulaziz)
Konular:
Adab, gülme adabı
Doğa Tasavvuru, Güneş ve Ay Tutulması
Doğa Tasavvuru, Tabiat hadiseleri karşısında gösterilen tavır
Namaz, Küsuf Namazı
Namaz, Küsuf Namazı Rekatları, Kılınışı