حدثنا موسى قال حدثنا حماد بن سلمة عن كثير أبي محمد عن عبد الرحمن بن عجلان قال : مر عمر بن الخطاب رضي الله عنه برجلين يرميان فقال أحدهما للآخر أسبت فقال عمر سوء اللحن أشد من سوء الرمي
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165575, EM000881
Hadis:
حدثنا موسى قال حدثنا حماد بن سلمة عن كثير أبي محمد عن عبد الرحمن بن عجلان قال : مر عمر بن الخطاب رضي الله عنه برجلين يرميان فقال أحدهما للآخر أسبت فقال عمر سوء اللحن أشد من سوء الرمي
Tercemesi:
— (201-s.) Nâfi'in şöyle dediği rivayet edilmiştir:
«İbni Ömer, çocuğunu galat konuşmasından ötürü döverdi.»[483]
Çocuk terbiyesi İçin en iyi öğretim sistemi tatlı sözle ona öğüt vermektir. Böyle bir tutum faydalı netice vermediği zaman, hududu ve ölçüyü taş-mamak şartı ile çocuğu dövmek suretiyle telkin çok kere başarılı olur. Düzgün konuşmak ve maksadı tabii bir hal özere güzel bir şekilde ifade etmek, en önemli işlerin başında gelir. Çocuğa bu terbiyeyi vermek İçin gerektiği takdirde onu dövmenin yerinde bir hareket olduğunu İbni D m e r Hazretlerinin bu uygulamasından anlıyoruz. Bu hareket doğru ve düzgün kounşmanın ne kadar büyük kıymet taşıdığını da bize gösteriyor.[484]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 881, /683
Senetler:
0. Mevkuf (Mevkuf)
1. Ebu Hafs Ömer b. Hattab el-Adevî (Ömer b. Hattab b. Nüfeyl b. Abdüluzza)
2. Abdurrahman b. Aclan el-Burcumi (Abdurrahman b. Aclan)
3. Ebu Yahya Mahled b. Yezid el-Harranî (Mahled b. Yezid)
4. Ebu Seleme Hammad b. Seleme el-Basrî (Hammad b. Seleme b. Dînar)
5. Ebu Seleme Musa b. İsmail et-Tebûzeki (Musa b. İsmail)
Konular:
Hitabet, sözler, uygun olan-olmayan
Konuşma, konuşma adabı
KTB, ADAB
حدثنا أحمد بن صالح قال حدثنا عنبسة بن خالد قال حدثنا يونس عن بن شهاب قال أخبرني يحيى بن عروة بن الزبير أنه سمع عروة بن الزبير يقول قالت عائشة زوج النبي صلى الله عليه وسلم : سأل ناس النبي صلى الله عليه وسلم عن الكهان فقال لهم ليسوا بشيء فقالوا يا رسول الله فإنهم يحدثون بالشيء يكون حقا فقال النبي صلى الله عليه وسلم تلك الكلمة يخطفها الشيطان فيقرقرها بأذني وليه كقرقرة الدجاجة فيخلطون فيها بأكثر من مائة كذبة
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165576, EM000882
Hadis:
حدثنا أحمد بن صالح قال حدثنا عنبسة بن خالد قال حدثنا يونس عن بن شهاب قال أخبرني يحيى بن عروة بن الزبير أنه سمع عروة بن الزبير يقول قالت عائشة زوج النبي صلى الله عليه وسلم : سأل ناس النبي صلى الله عليه وسلم عن الكهان فقال لهم ليسوا بشيء فقالوا يا رسول الله فإنهم يحدثون بالشيء يكون حقا فقال النبي صلى الله عليه وسلم تلك الكلمة يخطفها الشيطان فيقرقرها بأذني وليه كقرقرة الدجاجة فيخلطون فيها بأكثر من مائة كذبة
Tercemesi:
— PeygambeifSalJallahü Aleyhi ve Seltem) 'in zevcesi Hz. Aişe şöyle demiştir:
— Bir takım insanlar, Peygamber (Sallatlahü A İey9U ve Sellem) 'e kâhinlerden sordular da, Peygamber :
Onlar bir şey değildir!» buyurdu. Bunun üzerine onlar dediler ki:
— Ey Allah'ın Resulü! Onlar bir şeyler söylüyorlar ki, gerçek oluyor. Buna karşı Peygamber (Saltallahü Aleyhi ve Setlem) şöyle buyurdu:
— O, bir sözdür ki, Şeytan onu kapar da, velisinin kulaklarına, tavuk Ötmesi gibi onu gıdaklar. Böylece o söze, yüz yalandan daha çoğunu karıştırırlar.»[487]
İslâm'dan önce kâhinler vardı ki, olacak işlerden ve başa gelecek olaylardan, önceden haber verirlerdi. İnsanlar da önemli İşler için bunlara müracaat ederlerdi. Şeytan veya Cinler, edindikleri bazı haberleri, insanlardan kâhin diye adlanan velilerin kulaklarına didikleyerek sö>'erler ve çoğu yalan karışığı olur. Onun için kâhinler yalancıdırlar. Zaten Hz. Pey-gamber'in gelmesiyle kâhinlik san'atı son bulmuştur. Bunların sözlerine inanmamak da iman esaslarındandır. Hz. Peygamber bunlara gitmeyi yasaklamıştır. Onlara gitmek ve onları tasdik etmek helâl olmaz.
Netice olarak hak olmayan bir şey için : «Bu, bir şey değildir.»
Demek mubahtır ve onda bir sakınca yoktur.[488]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 882, /684
Senetler:
()
Konular:
Kahin, Kehanet, kahine gitmek veya inanmak
Şeytan, aldatıcılığı
حدثنا بشر بن محمد قال أخبرنا عبد الله قال أخبرنا سعد بن سعيد الأنصاري عن الزهري عن رجل من بلى قال : أتيت رسول الله صلى الله عليه وسلم مع أبي فناجى أبي دوني قال فقلت لأبي ما قال لك قال إذا أردت أمرا فعليك بالتؤدة حتى يريك الله منه المخرج أو حتى يجعل الله لك مخرجا
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165582, EM000888
Hadis:
حدثنا بشر بن محمد قال أخبرنا عبد الله قال أخبرنا سعد بن سعيد الأنصاري عن الزهري عن رجل من بلى قال : أتيت رسول الله صلى الله عليه وسلم مع أبي فناجى أبي دوني قال فقلت لأبي ما قال لك قال إذا أردت أمرا فعليك بالتؤدة حتى يريك الله منه المخرج أو حتى يجعل الله لك مخرجا
Tercemesi:
— Belî kabilesinden bir adamdan rivayet edildiğine göre, şöyle r:
— Babamla birlikte B.esûlü\lah(SallaUahü Aleyhi ve Setkm) 'e geldim de Peygamber önümde babamla gizlice konuştu. Ben babama dedim İd:
— Sana ne söyledi? Şöyle cevap verdi:
e— Bir iş yapmak istediğin zaman, Ali ah sana o işten kurtuluş gös-terinceye kadar yahut Allah sana bir çıkış kapısı yaraiuıcn ya kadar yavaş ve temkinli davran.[499]
Tüede acele etmemek ve teennî İle hareket etmek, temkinli bulunmak mânâsına gelir. Dünya işlerinde başarıya ulaşmak ve yanlış yola sapmamak için araştırma yapmak icab eder. İşin mahzurlu taraflarını öğrenmek, başarıya ulaşma çarelerini bulmak ve ehil kimselerden sormak suretiyle işi neticeye bağlamak uzun zaman ister. Böyle araştırma yapmak-'sızın hemen işe koyulmak çok defa zarar getirir. Böyle zararlara ye pişmanlık verecek sonuçlara düşmemek için işlerde teennî ile hareket muvaffakiyetin anahtarıdır.
Ebu Davud'un rivayet ettiği şu hadîs-i şerif de bu mânâyı kuvvetlendirmektedir :
«— Âhirete ait işlerden başka her şeyde acele etmemek
Dünyaya müteallik işlerin akibetinin iyi veya kötü olduğu acele bir hükümle belli olamayacağı için bu işlerde temkinli hareket etmek suretiyle doğruyu seçmek mümkün olur. Âhiret işleri ise, belli İbadetler olduğundan bunları kaçırmamak için koşmak ve yarışmak lâzımdır. Nitekim Cenab-ı Hak:
«— Hayır işlerinde yarışın ve Rabbinizin mağfiretine koşun.» buyurmaktadır. (Bakara Sûresi, Âyet: 148; Mâide Sûresi, Âyet: 48 ve Hadîd Süresi, Ayet:21).[500]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 888, /689
Senetler:
()
Konular:
Kader, kader-amel ilişkisi
KTB, KADER
Tevekkül, Allah'a tevekkül etmek
Toplumsal Barış, teenni ile sağduyulu hareket etmek
حدثنا إسماعيل قال حدثني أخي عن سليمان بن بلال عن علقمة بن أبي علقمة عن أمه عن عائشة رضي الله عنها قالت : مر رجل مصاب على نسوة فتضاحكن به يسخرن فأصيب بعضهن
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165581, EM000887
Hadis:
حدثنا إسماعيل قال حدثني أخي عن سليمان بن بلال عن علقمة بن أبي علقمة عن أمه عن عائشة رضي الله عنها قالت : مر رجل مصاب على نسوة فتضاحكن به يسخرن فأصيب بعضهن
Tercemesi:
— (206-ş.) Hz. Âişe'den rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir:
«— Felâkete uğramış bir adam, kadınlardan ibaret bir topluluğa rasgeldi de, onlar bununla istihza ederek gülüştüler. Bu hareketlerinden dolayı o kadınların bir kısmı felâkete uğradı.»[497]
Âyet-i Kerimenin tamamı :
Ey iman edenler! Bîr toplum diğer bir toplumla alay etmesin; ki alay edilenler, kendilerinden daha hayırlı bulunurlar. Bir kısun kadınlar da, diğer kısım kadınlarla eğlenmesin; olur ki, eğlenceye alınanlar, kendilerinden daha hayırlı olurlar. Hem birbirinizi ayıplamayın ve kötü lâkaplarla atışmayın. İmandan sonra basıklıkla adlanmak ne kötü isimdir!.. Kim de tevbe etmezse, işte onlar kendilerine zulmedenlerdir.» (Hücurat Sûresi, Âyet: 11)
Bir mümin kardeşi eğlenceye almak, onunla İstihza etmek, onu kusurlarından dolayı ayıplayıp aşağı görmek, Hak Tealâ hazretlerinin yasakla-mtş bulunduğu hareketlerdir. Çünkü bu davranışlarda mümin kardeşi incitmek ve rahatsız etmek var, diğer taraftan da alay edenin gururlanıp kibirlenmesi vardır. Mümine eziyet haram olduğu gibi, kibirlenmek de haramdır. Her İki kötülüğün neticesi olarak da kardeşlik bağları gevşer ve çözülür. Ferdler arasına düşmanlık ve nefret girer. Böylece bir bina halinde bulunması gereken İslâm toplumu öteye beriye dağılmış tuğla parçalan haline döner ve İslâm'ın ulvî gayesi söner. Bu kadar büyük zararlara götürecek olan istihza ve ayıplama hareketlerinden titizlikle sakınmak selâmet yoludur. Müslümanları eğlenceye almak ve ayıplarını araştırmak yok, onları örnek söz ve hareketlerle tatlı bir şekilde İkaz ve irşad vardır. Büyüklük taslayanı Allah zelil eder ve süründürür, ayıpladığı kimsenin durumuna düşürür. Nitekim T i r m i z î şu hadîs-i şerifi tahriç etmiştir:
— Kim bir (din) kardeşini, (tevbe etmiş olduğu) bir günah sebebiyle ayıplarsa, o günahı işlemedikçe* o kimse Ölmea;. (Tirmlzî: Sıfatu'l-Kıyamet (38), Bab: 54, Hadîs: 2507)
Hakaret nazariyle başkasını ayıplayana, aynı musibetin gelmesi, dünyada ceza olarak yeter. Tirmizî'nin rivayet etmiş olduğu bu hadîs-İ şe-TÎf de Hz. Â İşe'den nakledilen mânâya uygun düşmektedir.[498]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 887, /688
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Ümmü Alkame Mercane el-Medeniyye (Mercane)
3. Alkame b. Ebu Alkame el-Medeni (Alkame b. Bilal)
4. Ebu Muhammed Süleyman b. Bilal el-Kuraşi (Süleyman b. Bilal)
5. Abdülhamid b. Ebu Üveys el-Esbahî (Abdülhamid b. Abdullah b. Abdullah b. Üveys)
6. Ebu Abdullah İsmail b. Ebu Üveys el-Esbahî (İsmail b. Abdullah b. Abdullah b. Üveys b. Malik)
Konular:
Alay, alay etmek, istihza / alay etme
Kültürel Hayat, hadislerden kültürümüze
حدثنا محمد بن سلام قال حدثنا الفزاري قال حدثنا قنان بن عبد الله عن عبد الرحمن بن عوسجة عن البراء بن عازب عن النبي صلى الله عليه وسلم قال : من منح منيحة أو هدى زقاقا أو قال طريقا كان له عدل عتاق نسمة
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165584, EM000890
Hadis:
حدثنا محمد بن سلام قال حدثنا الفزاري قال حدثنا قنان بن عبد الله عن عبد الرحمن بن عوسجة عن البراء بن عازب عن النبي صلى الله عليه وسلم قال : من منح منيحة أو هدى زقاقا أو قال طريقا كان له عدل عتاق نسمة
Tercemesi:
— Berâ ibni Âzib, Peygamber (SalUıllahü Aleyhi ve Seltem)'den rivayet ettiğine göre, Peygamber şöyle buyurdu :
«— Kim, faydalanılsın «tiye ödünç bir mal ihsanda bulunursa, yahut bir sokak —veya Peygamber dedi ki bir yol— gösterip (başkasına) delâlet ederse, onun için bir köle azad etme karşılığı kadar sevab vardır.»[503]
Bir yol şaşırmışa, bir amaya, dil veya semt bilmeyen bir yabancıya .delâlet etmek ve ona yol göstermek sevabı, bir köle azad etme sevabına denk olacak kadar büyüktür. Bu da İslâm'da yardımlaşmanın, sevişmenin, düşküne el atmanın ve merhamet etmenin bir çeşididir. İnsanlık ve merhamet duygularından uzak olanlar, bu gibi delâletlerden kaçınır ve aldırış etmezler. Müslüman daima yardım ve iyilik etmek vazifesi ile yükümlü olduğundan yol gösterme işini de benimseyip bu güzel ahlâkla ahlâklanmak zorundadır. Bu iyi hareket karşılığında da büyük sevab onundur.
Bir kimseye faydalansın diye ariyet olarak verilen bir hayvana veya bîr mala «Menîha ~ 4*U*» denir. Sütünden istifade edilsin diye başkasına ariyet olarak yerilen koyun, deve ve eşya gibi şeyler Menîha adını alır kİ, bu bir bağış ve hediye veya fakire sadaka yerine geçer.[504]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 890, /689
Senetler:
()
Konular:
Hediye, hediyeleşmek muhabbeti artırır
Köle, Cariye, azadı, insan hürriyeti
Yardım, Yardımlaşma, yol konusunda
حدثنا خالد بن مخلد قال حدثنا سليمان بن بلال قال حدثنا يحيى بن سعيد قال سمعت عبد الله بن عامر بن ربيعة يقول قالت عائشة : أرق النبي صلى الله عليه وسلم ذات ليلة فقال ليت رجلا صالحا من أصحابي يجيئني فيحرسني الليلة إذ سمعنا صوت السلاح فقال من هذا قيل سعد فقال سعد يا رسول الله جئت أحرسك فنام النبي صلى الله عليه وسلم حتى سمعنا غطيطه
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165572, EM000878
Hadis:
حدثنا خالد بن مخلد قال حدثنا سليمان بن بلال قال حدثنا يحيى بن سعيد قال سمعت عبد الله بن عامر بن ربيعة يقول قالت عائشة : أرق النبي صلى الله عليه وسلم ذات ليلة فقال ليت رجلا صالحا من أصحابي يجيئني فيحرسني الليلة إذ سمعنا صوت السلاح فقال من هذا قيل سعد فقال سعد يا رسول الله جئت أحرسك فنام النبي صلى الله عليه وسلم حتى سمعنا غطيطه
Tercemesi:
— Hazreti Aişe şöyle demiştir:
— Bir gece, Peygamher(Saİktllahü Altyhi ve Sellem) 'm uykusu kaçtı da:
«— Keski ashabımdan salih bir adam bana geleydi de, beni bu gece gözetleyip koruyaydı,» buyurdu. O esnada silih şakırtısı duyduk. Bunun üzerine Peygamber:
— Kimdir o?» dedi.
— Sa'd, cevabı varildi. (Sa'd dedi ki:) Ey Allah'ın Resulü! Ben seni
— Bundan sonra Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) uyudu; Öyle korumaya geldim ki, uyku teneffüsünü işittik.[479]
Allah Teatâ, Maide sûresinin 67. âyetinde : «Allah seni insanlardan koruyacaktır.»
Diye Peygambere hitap ettiği halde, yine Peygamber'in korunmak için bir kimsenin bulunmasını arzu etmesi iki şekilde yorumlanır:
1— Hadîs-i jerîfin varid olduğu hâdise, bu âyet-i kerîmenin inmesinden önce vaki olmuştur. Nitekim Bedir, Uhud, Hendek, Hayber, Hvneyn savaşlarındo Hz. Peygamber in muhafaza edilip korunduğuna dair haberler vardır. Hatta Peygamber'in muhafızları olarak şu İsimler söylenir: S a' d ibni Muaz, Muhammed ibni M e s I e m e , Zübeyr, Ebû Eyyûb, Zekvân, M i h c e n , Abbas ve Ebû R e y h a n e... Ayet nazil olunca bu görev terkedilmiştir.
2— Ayetin nüzulünden sonra da muhafızlık görevi devam etmiştir. Hz. Peygamber in korunması işini Cenab-ı Hak tekeffül etmişse de, kulluk görevini yerine getirmek ve Allah'a tevekkülü tam yapmak ve insanlara tedbir alma bakımından yof göstermek için korunmayı İhmal etmemişlerdir. Bu arada hak ve mubah olan şeyleri temenni etmenin, keski şu olaydı diye, istek ve arzuda bulunmanın sakıncalı bir hareket olmadığını da öğrenmiş bulunuyoruz. Temenni, gelecek zamanda bir nimete ve bir İşe kavuşmayı arzu edip istemek demektir.[480]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 878, /681
Senetler:
()
Konular:
Müslüman, peygamber sevgisi
Sahabe, Hz. peygamber'e hizmeti
حدثنا آدم قال حدثنا شعبة عن قتادة قال سمعت أنس بن مالك يقول : كان فزع بالمدينة فاستعار النبي صلى الله عليه وسلم فرسا لأبي طلحة يقال له المندوب فركبه فلما رجع قال ما رأينا من شيء وإن وجدناه لبحرا
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165573, EM000879
Hadis:
حدثنا آدم قال حدثنا شعبة عن قتادة قال سمعت أنس بن مالك يقول : كان فزع بالمدينة فاستعار النبي صلى الله عليه وسلم فرسا لأبي طلحة يقال له المندوب فركبه فلما رجع قال ما رأينا من شيء وإن وجدناه لبحرا
Tercemesi:
— Enes ibni Malik'in şöyle dediği işitilmiştir:
Medine'de (bir gece insanları dehşete düşüren) bîr korku oldu da Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) (korkuya sebep olan gürültünün düşman sesi olup olmadığını araştırmak üzere) Ebû Talha'nın atını ariyet olarak aldı. Bu ata Mendûb adı verilmişti. Peygamber buna bindi, (keşfini yaptı). Dönünce şöyle buyurdu:
«— Hiç bir şey görmedik, (korkulacak bir tehlike yok). Gerçek ?u ki. bu atı bir bahir es deniz bulduk.»[481]
Bahir, derya ve deniz demektir. «Bu insan derya gibidir.» İlim ve fazileti fazla otan kimseye dendiği gibi, yorulması olmayan, uzun nefesli ve koşucu hayvana da denir. İnsan ve eşya hakkında bu kelimenin kullanılması mubah olduğuna delil olarak bu hadîs-i şerif getirilmiştir. Aynı zamanda Peygamber (Sallaüahü Aleyhi ve Seltem)"\n, insanların en cesuru bulunduğuna delil olarak da bu hadîs-i şerif birinci cildin 303 sayısında geçmişti. Oraya müracaat edilsin.[482]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 879, /682
Senetler:
()
Konular:
Hayvanlar, hayvanlar hakkında övgü ve yergi
Hz. Peygamber, bindiği hayvanlar
Hz. Peygamber, cesareti
حدثنا الحسن بن عمر قال حدثنا معتمر قال أبي حدثنا أبو عثمان عن عمر فيما أرى شك أبي أنه قال : حسب امرئ من الكذب أن يحدث بكل ما سمع قال وفيما أرى قال قال عمر أما في المعاريض ما يكفي المسلم الكذب
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165578, EM000884
Hadis:
حدثنا الحسن بن عمر قال حدثنا معتمر قال أبي حدثنا أبو عثمان عن عمر فيما أرى شك أبي أنه قال : حسب امرئ من الكذب أن يحدث بكل ما سمع قال وفيما أرى قال قال عمر أما في المعاريض ما يكفي المسلم الكذب
Tercemesi:
— (203-s.) İbni Ömer, babası Ömer'den anlatarak demiştir ki, babam şöyle buyurdu :
Kişinin her duyduğunu anlatması, ona yalan olarak kâfidir.
Râvi demiştir ki, zannediyorsam Ömer'in ya da şöyle buyurduğu nakledilmiştir:
Ta'rîzler, müslümam yalandan kurtarmaya kâfi değil midir?
(Bu iki gıktan birini Hz. Ömer'den rivayet etmekte, ravinin şüphesi bulunmaktadır.)[491]
Rivayet edilen birinci mânâ esas alındığı takdirde şu gerçek ortaya çıkar: İnsan her duyduğunu anlatırsa/ çok şeyleri ezberlemek ve söylemek zorunda kalacağı için duyduklarına bilerek veya bilmeyerek İlâveler yapar. Çünkü her şey olduğu gibi ezberde kalmaz ve olduğu gibi kavranmaz. Bazı meseleler yanlış anlaşılır veya unutulur. Bunun neticesi anlatılan mevzularda yanlış ve ziyade taraflar olacağından insan yalan söylemiş bulunur. İşte böyle yalanlardan kurtulmak için her duyulan ve İşitilen şeyi anlatmamak lâzımdır. Ancak ihtiyaç ve zaruretler gerektirdiği zaman anlatmalıdır.
İkinci mânânın İfade ettiği gerçek şu : Bazan insan, maksadını açık olarak belirtmek istemez, gizli kalmasını ister. Maksadı gizlemek İçin yalan söylemek de helâl olmaz. İşte yalandan kurtulmak için ta'rîz yolunu seçer. Böylece hem doğru konuşmuş olur, hem de maksadını gizlemiş bulunur. Meselâ . Bir adamın yemeğini yemek istemeyen kimse, o adam tarafından yemeğe davet edildiği zaman «niyyetliyim» diyerek kendini muaf tutar. Bu sözü duyanlar oruçlu olduğunu zannederler; halbuki onun kasdı, yemeğini yememeğe niyyetliyim, sözüdür, İşte bu gibi davranışlarla hem yalandan kaçınılmış, hem de gerçek söz söylenmiş olur. Bunun için ta'rîzler yalandan kurtulma çareleri sayılmıştır. Zaten bu bölüm de tarizlerle İlgili hadîs-i şeriflere aittir.
(Bu haber İçin başka bir kaynak bulunamamıştır.).[492]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 884, /686
Senetler:
()
Konular:
Hitabet, Edebiyat, Şiir, Hiciv
Yalan, yalancılık
حدثنا آدم قال حدثنا شعبة عن قتادة عن مطرف بن عبد الله بن الشخير قال : صحبت عمران بن حصين إلى البصرة فما أتى علينا يوم إلا أنشدنا فيه الشعر وقال إن في معاريض الكلام لمندوحة عن الكذب
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165579, EM000885
Hadis:
حدثنا آدم قال حدثنا شعبة عن قتادة عن مطرف بن عبد الله بن الشخير قال : صحبت عمران بن حصين إلى البصرة فما أتى علينا يوم إلا أنشدنا فيه الشعر وقال إن في معاريض الكلام لمندوحة عن الكذب
Tercemesi:
— (204-s.) Mutrif ibni Abdullah ibni'ş-Şihhir'den rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir:
— (Kûfe'den) Basra'ya kadar İmrân ibni Husayn'e arkadaşlık ettin. Üzerimizden bir gün geçmedi ki, onda bize şiir okumasın. Bir de şöyle dedi:
— Ta'rîzli sözlerde yalandan çıkış vardır.[493]
Bu haber, bundan önceki haberin ikinci şıkkını tamamen teyid etmektedir. Oraya müracaat edilsin.
(Bu haber için de başka kaynak bulunamamıştır.).[494]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 885, /687
Senetler:
()
Konular:
Hitabet, Edebiyat, Şiir, Hiciv
Hitabet, Şiir, okumak/ dinlemek/ ezberlemek
Yalan, yalancılık
وعن الحسن بن عمرو الفقيمي عن منذر الثوري عن محمد بن الحنفية قال : ليس بحكيم من لا يعاشر بالمعروف من لا يجد من معاشرته بدا حتى يجعل الله له فرجا أو مخرجا
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165583, EM000889
Hadis:
وعن الحسن بن عمرو الفقيمي عن منذر الثوري عن محمد بن الحنفية قال : ليس بحكيم من لا يعاشر بالمعروف من لا يجد من معاشرته بدا حتى يجعل الله له فرجا أو مخرجا
Tercemesi:
— (207-s.) Muhammed ibni'l-Hanefiyye'den rivayet edildiğine
— (Görülecek işine) yakınlarından bir çare bulamıyan kimse, —Allah ona bir genişlik veya bir çıkış yolu yaratıncaya kadar — o işle iyi bir şekilde ünsiyet etmezse, o kimse tedbir ve akıl sahibi değildir.[501]
Dünyaya müteallik herhangi bîr iş veya ihtiyaç karşısında kalan bir insan, bu ihtiyacını kendi akraba ve elde mevcut imkânlarla başaramayacağı takdirde acele etmeyip beklemeli ve Allah'dan bir kurtuluş kapısı açılmasına kadar sabretmelidir. Böyle hareket etmeyen kimse, ince düşünceli değildir, işlerdeki hikmeti kavrayamamıştır. Burada da teennî İle hareketin hikmet olduğu belirtilmekte ve önceki hadîs-i şerîfİn mânâsına uygun düşmektedir.
(Bu haber için başka bir kaynak bulunamamıştır.).[502]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 889, /689
Senetler:
()
Konular:
Sosyalleşme, temel prensipler