حدثنا أبو نعيم قال حدثنا سفيان عن الأجلح عن يزيد بن الأصم عن بن عباس قال رجل للنبي صلى الله عليه وسلم : ما شاء الله وشئت قال جعلت لله ندا ما شاء الله وحده
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165062, EM000783
Hadis:
حدثنا أبو نعيم قال حدثنا سفيان عن الأجلح عن يزيد بن الأصم عن بن عباس قال رجل للنبي صلى الله عليه وسلم : ما شاء الله وشئت قال جعلت لله ندا ما شاء الله وحده
Tercemesi:
— Ibni Abbas'dan rivayet edildiğine göre, bir adam Peygamber (Sallalîahü Aleyhi ve Sellemfe :
— Allah dilerse, sen de dilersen (olur), dedi.
Peygamber şöyle buyurdu:
«— Allah'a eş koştum; Allah yalnız başına diler.»[287]
Burada do Allah'ın dilemesine hiç bir kimseyi ortak koşmamak için onun dilemesiyle beraber başkasının dilemesini ortak koşmamayı Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Selltm) bize tavsiye buyurmaktadır. Zira Allah'ın dilediği her şey, başkasının dilemesi olmaksızın meydana gelir. Bir şeyin olması için sadece «Ol» emri kâfidir. Başkasının dilemesine ihtiyaçtan beridir. Bunun için Allah'ın dilemesine başkasının dilemesini iştirak ettirmek şirk olur. Bu manaya ve inanca düşmemek İçin söylenen söze dikkat etmelidir. Kul esbaba mübaşereti itibariyle böyle lâfız kullanılabİlİrse de, yine terk edilmesi evlâdır.[288]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 783, /623
Senetler:
()
Konular:
Hitabet, sözler, uygun olan-olmayan
حدثنا عبد الله بن صالح قال حدثني عبد العزيز بن أبي سلمة عن عبد الله بن دينار قال : خرجت مع عبد الله بن عمر إلى السوق فمر على جارية صغيرة تغني فقال إن الشيطان لو ترك أحدا لترك هذه
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165063, EM000784
Hadis:
حدثنا عبد الله بن صالح قال حدثني عبد العزيز بن أبي سلمة عن عبد الله بن دينار قال : خرجت مع عبد الله بن عمر إلى السوق فمر على جارية صغيرة تغني فقال إن الشيطان لو ترك أحدا لترك هذه
Tercemesi:
— (J34-s.) Abdullah Ibni Dinar'dan rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir: Abdullah ibni Ömer ile çarşıya çıktım. Bir de türkü söyleyen bir küçük cariyeye rasgeldi. Bunun üzerine şöyle dedi:
«— Gerçekten Şeytan bir kimseyi terk edecek olsa, bu kızcağızı terk «derdi.»[289]
Şarkı ve eğlenceler, mana ve maksad bakımından birbirinden farklı hükümlere girerler:
1— Fesada ve harama yol açan ve bunlara sebep olan her türlü eğlence ve şarkı haramdır. Şehevî ve müstehcen mana taşıyan, İslâm inancına uymayan türkülerle islâm ahlâk ve adabına aykırı düşen eğlenceler hep bu kabildendir.
2— Bir diiin edebî İnceliklerini belirtmek veya ahlâkî ölçüleri güzel bir şekilde dile getirerek, bunlara teşvik mahiyetinde şarkılar ve türküler söylemek mubah olur.
3— Sevinmek ve neşelenmek mubah olduğu bayram ve düğün günlerinde de, fenalığa vesile teşkil etmeyen türküleri ve def seslerini dinlemek yine caizdir. K â ş a n î sevinç günleri arasında, bir odamın gurbetten gelişini, bir çocuğun doğumunu, Kur'an ezberlemeyi, akîka kurbanı kesmeyi zikretmektedir.
Şarkı söylemekte olan bir kızcağız hakkında Abdullah ibni Ömer'in : «Şeytan bir kimseyi terk edecek olsaydı, bu kızcağızı terk ederdi» sözü, şarkıcının iyi bir yolda olmadığını ifade eder. Şeytan, insanları iyiliklerden alıkoymak için onlara musallat olur. Terk lâzım gelirse, bunu bırakması icab eder; çünkü Şeytanın dileği yerine gelmiştir. Kızcağızın söylemekte olduğu türkülerin mana ve maksadı, bir de hareket tarzı, ibni Ömer'i böyle bir söz söylemeye sevketmlştir.[290]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 784, /624
Senetler:
()
Konular:
Eğlence, Şarkı, şarkıcılık, çalgı aletleri
Şeytan, sembolizmi, bağlanması
حدثنا محمد بن سلام قال أخبرنا يحيى بن محمد أبو عمرو البصري قال سمعت عمرا مولى المطلب قال سمعت أنس بن مالك يقول قال رسول الله صلى الله عليه وسلم : لست من دد ولا الدد مني بشيء يعني ليس الباطل مني بشيء
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165064, EM000785
Hadis:
حدثنا محمد بن سلام قال أخبرنا يحيى بن محمد أبو عمرو البصري قال سمعت عمرا مولى المطلب قال سمعت أنس بن مالك يقول قال رسول الله صلى الله عليه وسلم : لست من دد ولا الدد مني بشيء يعني ليس الباطل مني بشيء
Tercemesi:
— Enes ibni Malik'den, Resûlüllah (SaUallahü A teyhi ve Settem) 'in şöyle buyurduğu işitilmiştir:
«— Ben eğlenceden beriyim, eğlence de benden bir şey değildir.»
Yani; bâtıl, benden bir şey itibar edilemez.[291]
Hadîs-i şerif bundan önceki haberi manaca teyid etmektedir. Eğlence hakkında bilgi için 784 sayılı haber açıklamasına bakılsın. Bu hadîs için başka bir kaynak bulunamamıştır.[292]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 785, /626
Senetler:
()
Konular:
Eğlence, Şarkı, şarkıcılık, çalgı aletleri
Eğlence, şölen
حدثنا حفص بن عمر قال أخبرنا خالد بن عبد الله قال أخبرنا عطاء بن السائب عن سعيد بن جبير عن بن عباس : ومن الناس من يشتري لهو الحديث قال الغناء وأشباهه
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165065, EM000786
Hadis:
حدثنا حفص بن عمر قال أخبرنا خالد بن عبد الله قال أخبرنا عطاء بن السائب عن سعيد بن جبير عن بن عباس : ومن الناس من يشتري لهو الحديث قال الغناء وأشباهه
Tercemesi:
ibni Abbas'dan rivayet edildiğine göre:
«— insanların kimi de, bâtıl ve boş lâfa müşteri çıkar (buna kıymet verir).» âyet-i kerîmesini, türkü ve buna benzer şeylerle tefsir etmiştir. (Lokman Sûresi, ây«t: 6).[293]
Ayet-i kerimenin tamamı meâlen şöyle :
«insanların kimi de, vardır ki, (insanları) Allah yolandan bilmiyerek saptırmak ve o yolu eğlence yerine tutmak için bâtıl ve boş lâfa müşteri çıkar (buna kıymet verir), işte bu gibilere şiddetli bir azab vardır.»
Bir mana ifade etmeyen, insanları boşuna meşgul eden, bilâkis kötülüğe ve ahlâksızlığa sebep olan söz ve hareketler, eğlence ve türküler, daha önce işaret edildiği gibi, âyet-i kerîmenin ruhuna uygun olarak haramdır. I b n i A b b a s hazretleri de bu âyet-i kerimeyi tefsir ederken, bu hareketleri kasdetmiştir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 786, /627
Senetler:
()
Konular:
Eğlence, Şarkı, şarkıcılık, çalgı aletleri
حدثنا عصام قال حدثنا حريز عن سلمان بن سمير الإلهاني عن فضالة بن عبيد وكان بجمع من المجامع : فبلغه أن أقواما يلعبون بالكوبة فقام غضبانا ينهى عنها أشد النهي ثم قال ألا ان اللاعب بها ليأكل قمرها كآكل لحم الخنزير ومتوضىء بالدم يعني بالكوبة النرد
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165067, EM000788
Hadis:
حدثنا عصام قال حدثنا حريز عن سلمان بن سمير الإلهاني عن فضالة بن عبيد وكان بجمع من المجامع : فبلغه أن أقواما يلعبون بالكوبة فقام غضبانا ينهى عنها أشد النهي ثم قال ألا ان اللاعب بها ليأكل قمرها كآكل لحم الخنزير ومتوضىء بالدم يعني بالكوبة النرد
Tercemesi:
Fudale ibni Ubeyd'den rivayet edildiğine göre, kendisi topluluklardan bir toplulukta idi. Ona, bir takım kimselerin tavla oynadıkları haberi ulaştı. Bunun üzerine Öfke ile kalkıp bu oyunu şiddetle yerdi ve yasakladı. Sonra şöyle dedi:
«Bu tavlanın kumarını (hasılatını) yemek için onu oynayan kimse, domuz etini yenvş ve kan ile abdest almış gibidir.»
Metinde geçen «Kûbe» kelimesinden murad tavla oyunudur.[297]
Tavla oyunu bir eğlencedir. Kumar şekline sokulmaksızın oynanması, doğuracağı fenalıklara veya zararsız durumlara göre hüküm taşır. Bİr menfaat karşılığında kumar için bir âlet olarak kullanılırsa haram olur. Domuz etini yemek, kan İle abdest almak haram olduğu gibi...
Bu rivayet 1267 sayıda aynen gelecektir.[298]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 788, /627
Senetler:
()
Konular:
Eğlence, Oyun, tavla, satranç vs.
حدثنا محمد بن سلام قال أخبرنا خالد بن عبد الله عن الجريري عن أبي الطفيل قال : قلت لأبي الطفيل رأيت النبي صلى الله عليه وسلم قال نعم ولا أعلم على ظهر الأرض رجلا حيا رأى النبي صلى الله عليه وسلم غيري قال وكان أبيض مليح الوجه وعن يزيد بن هارون عن الجريري قال كنت أنا وأبو الطفيل عامر بن واثلة الكناني نطوف بالبيت قال أبو الطفيل ما بقي أحد رأى النبي صلى الله عليه وسلم غيري قلت ورأيته قال نعم قلت كيف كان قال كان أبيض مليحا مقصدا
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165069, EM000790
Hadis:
حدثنا محمد بن سلام قال أخبرنا خالد بن عبد الله عن الجريري عن أبي الطفيل قال : قلت لأبي الطفيل رأيت النبي صلى الله عليه وسلم قال نعم ولا أعلم على ظهر الأرض رجلا حيا رأى النبي صلى الله عليه وسلم غيري قال وكان أبيض مليح الوجه وعن يزيد بن هارون عن الجريري قال كنت أنا وأبو الطفيل عامر بن واثلة الكناني نطوف بالبيت قال أبو الطفيل ما بقي أحد رأى النبي صلى الله عليه وسلم غيري قلت ورأيته قال نعم قلت كيف كان قال كان أبيض مليحا مقصدا
Tercemesi:
— Cüreyrî demiştir ki, Ebu't-Tufeyl'e sordum; Peygamber (Sallaltahü Aleyhi veSellemfi gördün mü? O:
— Evet, dedi. Yeryüzünde benden başka onu görenlerden hayatta kimseyi bilmiyorum. Yine Ebu't-Tufeyl dedi ki:
— Peygamber beyazdı, tatlı yüzlü idi.
Diğer bir rivayette de Cüreyrî'nin şöyle dediği nakledilmiştir: Ben ve Ebu't-Tufeyl (Amir ibni Vasile El-Kinanî) birlikte Beytullah'ı tavaf diyorduk. Ebû't-Tufeyl dedi ki:
— Benden başka Peygamber (Salîaiiahü Aleyhi ve Settem)'i gören kak madı. Ben: Sen de onu gördün mü? dedim. O:
— Evet, dedi. Ben:
— O nasıldı? diye sordum. Dedi ki:
— Beyazdı, tatlı yüzlü idi, her bakımdan ölçülü idi.[301]
Bu hadîslerle Hz. Peygamberin güzel hali ve güzel halini ifade eden görünüşü açıklanarak iyi ahlâka değer vermeye teşvik vardır. Peygamberi sevmek, onun ahlâkı ile ahlâktanmak ibadetin esasıdır. Güzel ve iyi ahlâk daima geçerlidir, Allah katında makbuldür ve sahibini selâmete erdirir.[302]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 790, /628
Senetler:
()
Konular:
Hz. Peygamber, şemaili
Hz. Peygamber, vasıfları, şemaili, hasaisi
حدثنا عبد الله بن أبي الأسود قال حدثنا عبد الواحد بن زياد قال حدثنا الحارث بن حصيرة قال حدثنا زيد بن وهب قال سمعت بن مسعود يقول : إنكم في زمان كثير فقهاؤه قليل خطباؤه قليل سؤاله كثير معطوه العمل فيه قائد للهوى وسيأتي من بعدكم زمان قليل فقهاؤه كثير خطباؤه كثير سؤاله قليل معطوه الهوى فيه قائد للعمل اعلموا أن حسن الهدي في آخر الزمان خير من بعض العمل
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165068, EM000789
Hadis:
حدثنا عبد الله بن أبي الأسود قال حدثنا عبد الواحد بن زياد قال حدثنا الحارث بن حصيرة قال حدثنا زيد بن وهب قال سمعت بن مسعود يقول : إنكم في زمان كثير فقهاؤه قليل خطباؤه قليل سؤاله كثير معطوه العمل فيه قائد للهوى وسيأتي من بعدكم زمان قليل فقهاؤه كثير خطباؤه كثير سؤاله قليل معطوه الهوى فيه قائد للعمل اعلموا أن حسن الهدي في آخر الزمان خير من بعض العمل
Tercemesi:
îbni Mçs'ud'un şöyle dediği işitilmiştir:
«Siz bir zamandasınız ki, din âlimleri çok, hutbe okuyanları az (kısa hutbe okur, uzun namaz kılarlar), dilencileri az, (Allah yolunda) mal verenleri çoktur; bu zamanda işler nefis arzularını idare eder (onlara hakim olur). Fakat sizden sonra bir zaman gelecek ki, din bilginleri az, hutbe okuyanları çok (kısa namaz kılarlar, hutbeyi çok uzatırlar, fazla söz söylerler), dilencileri çok, vericileri azdır; bu zamanda nefis arzusu işleri kumanda eder. Biliniz ki, ahir zamanda, iyi hal (ye ahlâk) bir kısım ibadetten daha hayırlıdır.»[299]
Ashab-ı Kiramın büyüklerinden olan Abdullah İbni Mes'ud hazretleri, hem Peygamber devri olan asr-ı saadeti, hem de bundan sonra gelen ve İkinci derecede ümmetin hayırlısı olan Tabiîn devrini yaşamış, her iki devri mukayese ederek gelecek zamandaki ümmetlerin ahvaline dair bir netice çıkarmıştır. Daha doğrusu Peygamber (Salîallahü Aleyhi ve Mfem/in, istikbalde meydana gelecek ahvale dair vermiş oldukları gerçek haberlere dayanarak ve bunlardan ilham alarak söz söylemiştir. Zira bu mealde hadîs-i şerifler varid olmuştur.
En sağlam ve en sahih İmanı taşıyan ashab-ı kiram, şöhret ve gösterişten uzak, ruha ve manaya, öze ve İçe; bağlı bir güçle sırf Allah ve Resulünün rızasını kazanmak niyyetiyle hareket ettiklerinden gerçek manada âlimleri çoktu. İlmi, menfaat için değil, Allah'ın bir emri olduğu için öğreniyorlar ve onunla amel ediyorlardı. Fazla söz söyleyip insanlara gösteriş ve onları meşgul etme yerine, İlâhî emirleri bizzat kendilerinde uygulamakla meşguldüler. Bu bakımdan uzun söz ve hutbelere meyletmiyorlardı; daha çok kendi namaz ve ibadetlerini uzatıyor, çoğaltıyorlardı.
Dilenmenin vebalini bilerek Allah korkusundan ve iffetlerinden ötürü dilenenleri azdı; buna karşı fakirlere ve lüzumlu yerlere para ve mal harcayanları Çoktu. Çünkü Allah yolunda para harcamamın ne derece büyük mükâfat taşıdığını gönülden inanarak biliyorlardı.
Bİr de şuur ve iradeleri hakimiyeti altında iş yaptıklarından nefis arzuları mahkûm durumda idi. Din emirlerine aykırı olan istekler sönüyor, akıl ve mantık ferman okuyordu; İşte bu ruhladır ki, islâm nuru kısa zamanda büyük ve uzak ülkelere yayılmış ve o beldeler jçİn feyiz kaynağı olmuştur. Fakat bu sağlam inanç ve uygulamanın zamanla gevşeyip bozulması üzerine İşler tamamen aksine seyretmeye başlamış ve...I b_n | M e s ' u d Hazretlerinin buyurmuş olduğu neticeler doğmuştur; Gerçek âlimler azalmış, söz söyleyen hatipler çoğalmış, dilenciler artmış, verenler azalmış, nefis arzuları işleri idareye koyulmuştur. Bunlardan kurtuluş, ancak ilk devirdeki anlayış ve uygulamaya dönmekle mümkün olur.
fşte gerçeklerin taklitleştiği, özlerin kısırlaştığı devirlerde güzel hal ve ahlâk sahibi olmak, amellerin bir kısmından daha hayırlı olacağının buyurulmuş olması, amellerde riya olabileceğinden ötürüdür. Güzel ahlâk İse, yaşanan şeydir; onda riya olmaz.[300]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 789, /628
Senetler:
()
Konular:
Kıyamet, alametleri, Gelecek Tasavvuru
Kıyamet, alametleri, işlerin kötüye gitmesi
حدثنا فروة قال حدثنا عبيدة بن حميد عن قابوس عن أبيه عن بن عباس عن النبي صلى الله عليه وسلم قال : الهدي الصالح والسمت الصالح والاقتصاد جزء من خمسة وعشرين جزءا من النبوة
حدثنا أحمد بن يونس قال حدثنا زهير قال حدثنا قابوس أن أباه حدثه عن بن عباس عن النبي صلى الله عليه وسلم قال : إن الهدي الصالح والسمت الصالح والاقتصاد جزء من سبعين جزءا من النبوة
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165070, EM000791
Hadis:
حدثنا فروة قال حدثنا عبيدة بن حميد عن قابوس عن أبيه عن بن عباس عن النبي صلى الله عليه وسلم قال : الهدي الصالح والسمت الصالح والاقتصاد جزء من خمسة وعشرين جزءا من النبوة
حدثنا أحمد بن يونس قال حدثنا زهير قال حدثنا قابوس أن أباه حدثه عن بن عباس عن النبي صلى الله عليه وسلم قال : إن الهدي الصالح والسمت الصالح والاقتصاد جزء من سبعين جزءا من النبوة
Tercemesi:
Ibnı Abbas'dan, Peygamber(Sailaiiahü Aleyhi ve Seltem)*in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
«Dürüst gidişat, güzel görünüş ve 'bütün işlerde ölçülü hareket, nübüvvetin yirmibeş cüz'ünden bir cüzdür.»[303]
Hedy-i salİh : Dürüst ve dosdoğru gidişat ki, insanın güzel ahlâk ve iyi huylan demektir.
Semt-i salih : Görünüşte tatlı ve hoş bir tutumda olmaktır ki : insanın dış yapısı İle ilgili hallerdir. Her ikisi, yanı iç ve dış güzelliği insanın ahlâk yönünden olgunluğunu tamamlarlar.
Iktisad : Bir şeyi tam kararında ve ölçüsünde muhafaza edip, onu gerekli yerine koymaktır, işte sayılan bu vasıflar, tam bir olgunlukla peygamberlerde bulunan halterdir. Bu vasıfların dışında daha pek çok kemal vasıfları vardır. İnsanlardan her kim böyle güzel vasıflara sahip bulunursa, Allah ona takva elbisesini giydirmiş demektir, insanların hürmet ve ikramını kazanmıştır. Bir de bu hasletler, Peygamberlere mahsus olan güzel vasıflardır, bunlara uymak ve bunları kazanmak gerekir. Bu güzel huylara insanları teşvîk vardır. Bu mealdeki bir hadîs-i şerîf 468 sayıda geçmiştir. Oraya bakılsın.
Başka bir rivayet yolu ile I b n i A b b a s 'dan nakledildiğine göre, yine Peygamber (Satlallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
«Dürüst gidişat, güzel bir görünüş ve bütün işlerde ölçülü hareket, nübüvvetin yetmiş cüz'ünden bir cüzdür.»[304]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 791, /629
Senetler:
()
Konular:
Dostluk, Düşmanlık, dostluk ve düşmanlıkta itidal
Sadık Rüya, nübüvvetten bir cüzdür
حدثنا محمد بن الصباح قال حدثنا الوليد بن أبي ثور عن سماك عن عكرمة قال : سألت عائشة رضي الله عنها هل سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم يتمثل شعرا قط فقالت أحيانا إذا دخل بيته يقول ويأتيك بالأخبار من تزود
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165072, EM000792
Hadis:
حدثنا محمد بن الصباح قال حدثنا الوليد بن أبي ثور عن سماك عن عكرمة قال : سألت عائشة رضي الله عنها هل سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم يتمثل شعرا قط فقالت أحيانا إذا دخل بيته يقول ويأتيك بالأخبار من تزود
Tercemesi:
— îkrime'den rivayet edildiğine göre, demiştir ki, Hazreti ya sordum:
— Hiç Resûlvllah (Sallaltahü Aleyhi ve Sellemfm şiir okuduğunu işittin mi? Hz. Aişe şöyle buyurdu:
— Bazı zamanlarda evine girdiğinde: «Zamanla gelir suna, beklemediğin haberler.» derdi. (Ibni Revaha'mn beytini okurdu).[305]
Şiir, murad edilen manayı daha güzel ifade edip, güzelleştirdİği takdirde iyidir. Fakat hak ölçülerden taşarak ömür boyu insanı meşgul eden şiir, hiç bir zaman dinde makbul değildir. İşte bir gerçeği ifade eden ve Peygamber (SalUtilahü Aleyhi ve Sellem)"m hoşuna giden Ibni Ravaha'-nın şu beytini, bizzat Hz. Peygamber'in zaman zaman okuduğunu Hz. A i ş e (Radiyallahü anha) nakletmİştir ;
Açıklar sana, bilmediğini, yakında günler; Zamcnla gelir sana, beklemediğin haberler.
Yine Abdullah ibni Revana, Peygamber (SallaHahÜ Aleyhi veSellemfin Ömre haccını kaza etmesi sırasında, Mekke'ye girdiklerinde düşmana karşı şiir okuduğu zaman, Hz. Ömer ona :
— Ey ibni Reva ha, hem Peygamber'in yanında, hem d* Horem-i Şerifte şiir okunur mu? dedi. Bunun üzerine Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Selkm) şöyle buyurdu :
«— Bırak okusun, ya Ömer! Onun söyledikleri, ok atışından daha tesirlidir.»
Bu hâdiseyi, Tirmizî ve Nese'î nakletmektedirler.[306]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 792, /630
Senetler:
()
Konular:
Hitabet, Şiir, okumak/ dinlemek/ ezberlemek
Hz. Peygamber, Şiir okuması, yazması
حدثنا أبو نعيم قال حدثنا سفيان عن ليث عن طاوس عن بن عباس قال : انها كلمة نبي ويأتيك بالأخبار من لم تزود
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165073, EM000793
Hadis:
حدثنا أبو نعيم قال حدثنا سفيان عن ليث عن طاوس عن بن عباس قال : انها كلمة نبي ويأتيك بالأخبار من لم تزود
Tercemesi:
— İbni Abbas'dan rivayet edildiğine göre, demiştir ki, şu söz bir Peygamber sözüdür; «Zamanla gelir sana, beklemediğin haberler.»[307]
I b n i A b b a s Hazretleri, beytin bîr mısraını teşkil eden bu sözü Abdullah ibni R~e v a h 'â fya-değh\ Hz. Peygamber e veya daha önceki peygamberlerden bir peygambere ait göstermektedir. Kime nispet edilirse edilsin, mana güzel oldukça bir mahzur teşkil etmez. Zaten şiire dair hadîsler, 869-871 sayılarda gelecektir. , Bundan önceki hadîs-İ şerife de bakılsın.[308]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 793, /630
Senetler:
()
Konular:
Hitabet, Şiir, okumak/ dinlemek/ ezberlemek
Hz. Peygamber, Şiir okuması, yazması