Bize Muhammed b. Ebû Ömer el-Mekkî, ona Abdülazîz ed-Derâverdî, ona Yezîd b. el-Hâd, ona Muhammed b. İbrahim, ona İsa b. Talha, ona Ebû Hureyre'nin (ra) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur:
"Kul ne kastettiğini düşünmeden bir söz söyler de o söz sebebiyle Cehennemde Doğu ile Batı arasındaki mesafeden daha uzak bir yere atılır."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
130, M007482
Hadis:
وَحَدَّثَنَاهُ مُحَمَّدُ بْنُ أَبِى عُمَرَ الْمَكِّىُّ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْعَزِيزِ الدَّرَاوَرْدِىُّ عَنْ يَزِيدَ بْنِ الْهَادِ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ إِبْرَاهِيمَ عَنْ عِيسَى بْنِ طَلْحَةَ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ « إِنَّ الْعَبْدَ لَيَتَكَلَّمُ بِالْكَلِمَةِ مَا يَتَبَيَّنُ مَا فِيهَا يَهْوِى بِهَا فِى النَّارِ أَبْعَدَ مَا بَيْنَ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ » .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Ebû Ömer el-Mekkî, ona Abdülazîz ed-Derâverdî, ona Yezîd b. el-Hâd, ona Muhammed b. İbrahim, ona İsa b. Talha, ona Ebû Hureyre'nin (ra) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur:
"Kul ne kastettiğini düşünmeden bir söz söyler de o söz sebebiyle Cehennemde Doğu ile Batı arasındaki mesafeden daha uzak bir yere atılır."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Zühd (ve'r-rikâk) 7482, /1219
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Muhammed İsa b. Talha el-Kuraşî (İsa b. Talha b. Ubeydullah b. Osman b. Amr)
3. Ebu Abdullah Muhammed b. İbrahim et-Teymî el-Kuraşî (Muhammed b. İbrahim b. Hâris b. Hâlid)
4. Ebu Abdullah Yezid b. Hâd el-Leysî (Yezid b. Abdullah b. Üsame b. Hâd)
5. Ebu Muhammed Abdülaziz b. Muhammed ed-Derâverdî (Abdülaziz b. Muhammed b. Ubeyd b. Ebu Ubeyd)
6. Muhammed b. Ebu Ömer el-Adenî (Muhammed b. Yahya b. Ebu Ömer)
Konular:
Adab, sohbet adabı
Cennet, Sevkeden İşler, Sözler, Davranışlar
Söz, Allah'ın rızasını veya gazabını celbeden
Söz, sözün sorumluluğu
Bana Züheyr b. Harb, ona Cerir, (T)
Bize Ebu Küreyb, ona Ebu Muaviye, (T)
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe –hadis Ebu Bekir’in lafızlarıyla aktarılmıştır- ona Ebu Muaviye ve Veki’, onlara A’meş, ona Ebu Salih, ona da Ebu Hüreyre, Hz. Peygamber’in şöyle buyurduğunu rivayet etti:
"Sizden daha aşağı olanlara bakın! Sizden daha yukarıda olanlara bakmayın! Böylesi Allah'ın nimetini hor görmemeniz için daha uygundur."
[Hadisin Ebu Muaviyeden gelen tarikinde "Allah'ın nimeti" ifadesi yerine "Allah’ın size olan nimeti" ifadesi yer almaktadır.]
Öneri Formu
Hadis Id, No:
272035, M007430-4
Hadis:
وَحَدَّثَنِى زُهَيْرُ بْنُ حَرْبٍ حَدَّثَنَا جَرِيرٌ ح وَحَدَّثَنَا أَبُو كُرَيْبٍ حَدَّثَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ ح وَحَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ - وَاللَّفْظُ لَهُ - حَدَّثَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ وَوَكِيعٌ عَنِ الأَعْمَشِ عَنْ أَبِى صَالِحٍ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم:
"انْظُرُوا إِلَى مَنْ أَسْفَلَ مِنْكُمْ وَلاَ تَنْظُرُوا إِلَى مَنْ هُوَ فَوْقَكُمْ فَهُوَ أَجْدَرُ أَنْ لاَ تَزْدَرُوا نِعْمَةَ اللَّهِ "
[ قَالَ أَبُو مُعَاوِيَةَ « عَلَيْكُمْ » .]
Tercemesi:
Bana Züheyr b. Harb, ona Cerir, (T)
Bize Ebu Küreyb, ona Ebu Muaviye, (T)
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe –hadis Ebu Bekir’in lafızlarıyla aktarılmıştır- ona Ebu Muaviye ve Veki’, onlara A’meş, ona Ebu Salih, ona da Ebu Hüreyre, Hz. Peygamber’in şöyle buyurduğunu rivayet etti:
"Sizden daha aşağı olanlara bakın! Sizden daha yukarıda olanlara bakmayın! Böylesi Allah'ın nimetini hor görmemeniz için daha uygundur."
[Hadisin Ebu Muaviyeden gelen tarikinde "Allah'ın nimeti" ifadesi yerine "Allah’ın size olan nimeti" ifadesi yer almaktadır.]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Zühd (ve'r-rikâk) 7430, /1211
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebû Salih es-Semmân (Ebû Sâlih Zekvân b. Abdillâh et-Teymî)
3. Ebu Muhammed Süleyman b. Mihran el-A'meş (Süleyman b. Mihran)
4. Ebu Abdullah Cerir b. Abdulhamid ed-Dabbî (Cerir b. Abdülhamid b. Cerir b. Kurt b. Hilal b. Ekyes)
5. Ebu Hayseme Züheyr b. Harb el-Haraşî (Züheyr b. Harb b. Eştâl)
Konular:
Hasta, ziyareti
KTB, ADAB
KTB, HASTA, HASTALIK
Kulluk, dünya konusunda kendinden aşağısına bakmak,
Müslüman, kanaatkâr/haris/tamahkâr olmak
حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ يَحْيَى حَدَّثَنَا عَبْدُ الْعَزِيزِ بْنُ أَبِى حَازِمٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ يَزِيدَ بْنِ رُومَانَ عَنْ عُرْوَةَ عَنْ عَائِشَةَ أَنَّهَا كَانَتْ تَقُولُ وَاللَّهِ يَا ابْنَ أُخْتِى إِنْ كُنَّا لَنَنْظُرُ إِلَى الْهِلاَلِ ثُمَّ الْهِلاَلِ ثُمَّ الْهِلاَلِ ثَلاَثَةَ أَهِلَّةٍ فِى شَهْرَيْنِ وَمَا أُوقِدَ فِى أَبْيَاتِ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم نَارٌ - قَالَ - قُلْتُ يَا خَالَةُ فَمَا كَانَ يُعَيِّشُكُمْ قَالَتِ الأَسْوَدَانِ التَّمْرُ وَالْمَاءُ إِلاَّ أَنَّهُ قَدْ كَانَ لِرَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم جِيرَانٌ مِنَ الأَنْصَارِ وَكَانَتْ لَهُمْ مَنَائِحُ فَكَانُوا يُرْسِلُونَ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مِنْ أَلْبَانِهَا فَيَسْقِينَاهُ .
Bize Yahya b. Yahya, ona Abdülaziz b. Ebî Hâzim, ona babası, ona Yezîd b. Rûmân, ona Urve, ona da Hz. Âişe (ra) şöyle demiştir:
"Vallahi ey ablamın oğlu! Biz hilâli, sonra bir hilâli daha, sonra bir hilâli daha görürdük, yani iki ayda üç hilâl görürdük de, Rasûlullah'ın (sav) evlerinde ocak yanmazdı."
"- Teyzeciğim! Peki nasıl yaşıyordunuz?" dedim. Şöyle cevap verdi:
"- İki siyahla, hurma ve su ile ayakta duruyorduk. Ama Hz. Peygamber'in (sav) Ensârdan komşuları vardı. Onların sağmal hayvanları vardı. Rasûlullah'a (sav) süt gönderirlerdi. O da bize içirirdi."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
12713, M007452
Hadis:
حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ يَحْيَى حَدَّثَنَا عَبْدُ الْعَزِيزِ بْنُ أَبِى حَازِمٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ يَزِيدَ بْنِ رُومَانَ عَنْ عُرْوَةَ عَنْ عَائِشَةَ أَنَّهَا كَانَتْ تَقُولُ وَاللَّهِ يَا ابْنَ أُخْتِى إِنْ كُنَّا لَنَنْظُرُ إِلَى الْهِلاَلِ ثُمَّ الْهِلاَلِ ثُمَّ الْهِلاَلِ ثَلاَثَةَ أَهِلَّةٍ فِى شَهْرَيْنِ وَمَا أُوقِدَ فِى أَبْيَاتِ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم نَارٌ - قَالَ - قُلْتُ يَا خَالَةُ فَمَا كَانَ يُعَيِّشُكُمْ قَالَتِ الأَسْوَدَانِ التَّمْرُ وَالْمَاءُ إِلاَّ أَنَّهُ قَدْ كَانَ لِرَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم جِيرَانٌ مِنَ الأَنْصَارِ وَكَانَتْ لَهُمْ مَنَائِحُ فَكَانُوا يُرْسِلُونَ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مِنْ أَلْبَانِهَا فَيَسْقِينَاهُ .
Tercemesi:
Bize Yahya b. Yahya, ona Abdülaziz b. Ebî Hâzim, ona babası, ona Yezîd b. Rûmân, ona Urve, ona da Hz. Âişe (ra) şöyle demiştir:
"Vallahi ey ablamın oğlu! Biz hilâli, sonra bir hilâli daha, sonra bir hilâli daha görürdük, yani iki ayda üç hilâl görürdük de, Rasûlullah'ın (sav) evlerinde ocak yanmazdı."
"- Teyzeciğim! Peki nasıl yaşıyordunuz?" dedim. Şöyle cevap verdi:
"- İki siyahla, hurma ve su ile ayakta duruyorduk. Ama Hz. Peygamber'in (sav) Ensârdan komşuları vardı. Onların sağmal hayvanları vardı. Rasûlullah'a (sav) süt gönderirlerdi. O da bize içirirdi."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Zühd (ve'r-rikâk) 7452, /1215
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Urve b. Zübeyr el-Esedî (Urve b. Zübeyr b. Avvam b. Huveylid b. Esed)
3. Yezid b. Rûmân el-Esedi (Yezid b. Rûman)
4. Ebû Hazim Seleme b. Dînar (Seleme b. Dînar)
5. Ebu Temmam Abdülaziz b. Ebu Hâzım el-Mahzûmî (Abdülaziz b. Seleme b. Dinar)
6. Ebu Zekeriyya Yahya b. Yahya en-Neysâbûrî (Yahya b. Yahya b. Bekir b. Abdurrahman)
Konular:
Hz. Peygamber, vasıfları, şemaili, hasaisi
Komşuluk, komşuluk ilişkileri
Öneri Formu
Hadis Id, No:
7535, M007431
Hadis:
حَدَّثَنَا شَيْبَانُ بْنُ فَرُّوخَ حَدَّثَنَا هَمَّامٌ حَدَّثَنَا إِسْحَاقُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِى طَلْحَةَ حَدَّثَنِى عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ أَبِى عَمْرَةَ أَنَّ أَبَا هُرَيْرَةَ حَدَّثَهُ أَنَّهُ سَمِعَ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم يَقُولُ « إِنَّ ثَلاَثَةً فِى بَنِى إِسْرَائِيلَ أَبْرَصَ وَأَقْرَعَ وَأَعْمَى فَأَرَادَ اللَّهُ أَنْ يَبْتَلِيَهُمْ فَبَعَثَ إِلَيْهِمْ مَلَكًا فَأَتَى الأَبْرَصَ فَقَالَ أَىُّ شَىْءٍ أَحَبُّ إِلَيْكَ قَالَ لَوْنٌ حَسَنٌ وَجِلْدٌ حَسَنٌ وَيَذْهَبُ عَنِّى الَّذِى قَدْ قَذِرَنِى النَّاسُ . قَالَ فَمَسَحَهُ فَذَهَبَ عَنْهُ قَذَرُهُ وَأُعْطِىَ لَوْنًا حَسَنًا وَجِلْدًا حَسَنًا قَالَ فَأَىُّ الْمَالِ أَحَبُّ إِلَيْكَ قَالَ الإِبِلُ - أَوْ قَالَ الْبَقَرُ شَكَّ إِسْحَاقُ - إِلاَّ أَنَّ الأَبْرَصَ أَوِ الأَقْرَعَ قَالَ أَحَدُهُمَا الإِبِلُ وَقَالَ الآخَرُ الْبَقَرُ - قَالَ فَأُعْطِىَ نَاقَةً عُشَرَاءَ فَقَالَ بَارَكَ اللَّهُ لَكَ فِيهَا - قَالَ - فَأَتَى الأَقْرَعَ فَقَالَ أَىُّ شَىْءٍ أَحَبُّ إِلَيْكَ قَالَ شَعَرٌ حَسَنٌ وَيَذْهَبُ عَنِّى هَذَا الَّذِى قَذِرَنِى النَّاسُ . قَالَ فَمَسَحَهُ فَذَهَبَ عَنْهُ وَأُعْطِىَ شَعَرًا حَسَنًا - قَالَ - فَأَىُّ الْمَالِ أَحَبُّ إِلَيْكَ قَالَ الْبَقَرُ . فَأُعْطِىَ بَقَرَةً حَامِلاً فَقَالَ بَارَكَ اللَّهُ لَكَ فِيهَا - قَالَ - فَأَتَى الأَعْمَى فَقَالَ أَىُّ شَىْءٍ أَحَبُّ إِلَيْكَ قَالَ أَنْ يَرُدَّ اللَّهُ إِلَىَّ بَصَرِى فَأُبْصِرَ بِهِ النَّاسَ - قَالَ - فَمَسَحَهُ فَرَدَّ اللَّهُ إِلَيْهِ بَصَرَهُ . قَالَ فَأَىُّ الْمَالِ أَحَبُّ إِلَيْكَ قَالَ الْغَنَمُ . فَأُعْطِىَ شَاةً وَالِدًا فَأُنْتِجَ هَذَانِ وَوَلَّدَ هَذَا - قَالَ - فَكَانَ لِهَذَا وَادٍ مِنَ الإِبِلِ وَلِهَذَا وَادٍ مِنَ الْبَقَرِ وَلِهَذَا وَادٍ مِنَ الْغَنَمِ . قَالَ ثُمَّ إِنَّهُ أَتَى الأَبْرَصَ فِى صُورَتِهِ وَهَيْئَتِهِ فَقَالَ رَجُلٌ مِسْكِينٌ قَدِ انْقَطَعَتْ بِىَ الْحِبَالُ فِى سَفَرِى فَلاَ بَلاَغَ لِىَ الْيَوْمَ إِلاَّ بِاللَّهِ ثُمَّ بِكَ أَسْأَلُكَ بِالَّذِى أَعْطَاكَ اللَّوْنَ الْحَسَنَ وَالْجِلْدَ الْحَسَنَ وَالْمَالَ بَعِيرًا أَتَبَلَّغُ عَلَيْهِ فِى سَفَرِى . فَقَالَ الْحُقُوقُ كَثِيرَةٌ . فَقَالَ لَهُ كَأَنِّى أَعْرِفُكَ أَلَمْ تَكُنْ أَبْرَصَ يَقْذَرُكَ النَّاسُ فَقِيرًا فَأَعْطَاكَ اللَّهُ فَقَالَ إِنَّمَا وَرِثْتُ هَذَا الْمَالَ كَابِرًا عَنْ كَابِرٍ . فَقَالَ إِنْ كُنْتَ كَاذِبًا فَصَيَّرَكَ اللَّهُ إِلَى مَا كُنْتَ . قَالَ وَأَتَى الأَقْرَعَ فِى صُورَتِهِ فَقَالَ لَهُ مِثْلَ مَا قَالَ لِهَذَا وَرَدَّ عَلَيْهِ مِثْلَ مَا رَدَّ عَلَى هَذَا فَقَالَ إِنْ كُنْتَ كَاذِبًا فَصَيَّرَكَ اللَّهُ إِلَى مَا كُنْتَ . قَالَ وَأَتَى الأَعْمَى فِى صُورَتِهِ وَهَيْئَتِهِ فَقَالَ رَجُلٌ مِسْكِينٌ وَابْنُ سَبِيلٍ انْقَطَعَتْ بِىَ الْحِبَالُ فِى سَفَرِى فَلاَ بَلاَغَ لِىَ الْيَوْمَ إِلاَّ بِاللَّهِ ثُمَّ بِكَ أَسْأَلُكَ بِالَّذِى رَدَّ عَلَيْكَ بَصَرَكَ شَاةً أَتَبَلَّغُ بِهَا فِى سَفَرِى فَقَالَ قَدْ كُنْتُ أَعْمَى فَرَدَّ اللَّهُ إِلَىَّ بَصَرِى فَخُذْ مَا شِئْتَ وَدَعْ مَا شِئْتَ فَوَاللَّهِ لاَ أَجْهَدُكَ الْيَوْمَ شَيْئًا أَخَذْتَهُ لِلَّهِ فَقَالَ أَمْسِكْ مَالَكَ فَإِنَّمَا ابْتُلِيتُمْ فَقَدْ رُضِىَ عَنْكَ وَسُخِطَ عَلَى صَاحِبَيْكَ» .
Tercemesi:
Bize Şeyban b. Ferruh rivayet etti (ve şöyle dedi): Bize Hemmâm rivayet etti (ve şöyle dedi): Bize İshak b. Abdullah b. Ebu Talha rivayet etti (ve şöyle dedi): Bana Abdurrahman b. Ebu Amra, Ebu Hureyre’den (ra) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: İsrailoğularında üç kişi vardı: Bunlardan biri alaca hastası, biri kel, diğeri de kördü. Bir melek alaca hastası olan adamın yanına gelip “En çok istediğin şey nedir?” diye sordu. Adam “Güzel bir renk, güzel bir ten ve insanların iğrendiği şu halimin gitmesidir” diye cevap verdi. Adamı meşhetti, ondan çirkin görüntüsü gitti ve ona güzel bir renk, güzel bir ten verildi. Sonra melek “En sevdiğin mal hangisidir?” diye sordu. Adam “Deve –veya inek” dedi. Bu konuda ravi Ebu İshak şüphelendi. Alaca hastasının mı yoksa kelin mi deve veya inek dediklerini tam olarak hatırlayamadı-. Sonra alaca hastasına doğurmaya yakın bir deve verildi ve “Allah sana bu devede bereket versin” diye dua etti.
Ardından kel geldi. Melek ona “Senin çok istediğin şey nedir?” diye sordu. Adam “Güzel bir saç, insanların beni çirkin gördüğü bu halin benden gitmesi” diye cevap verdi. Melek onu da sıvazladı ve bu hal ondan gitti. Kendisine güzel bir saç verildi. Sonra adama “En çok istediğin mal hangisidir?” diye sordu. Adam “inek” diye cevap verdi. Melek ona “Hamile bir inek getirdi ve “Allah bu inekte sana bereket versin” diye dua etti.
Ardından kör geldi. Melek ona da “Senin en çok istediğin şey nedir?” diye sordu. Adam “Gözlerimin geri gelmesini, insanları yenide görmeyi istiyorum” diye cevap verdi. Melek adamı sıvazladı ve Allah ona görme yetisini geri verdi. Melek ona “En çok istediğin mal hangisidir?” diye sordu. Adam “koyundur” deyince adama doğurmuş bir koyun verdi. Hepsine verilen hayvanlar ürediler. Alaca hastasının bir vadi dolusu devesi, diğerinin bir vadi dolusu ineği, üçüncüsünün de bir vadi dolusu koyunu oldu.
Sonra melek alaca hastası olan adama eski suret ve kılığında gelip “Ben fakir bir adamım, yolda kaldım. Bu gün önce Allah’tan sonra senden başka beni evime ulaştıracak kimse yok. Sana bu güzel rengi, güzel teni ve bu kadar malı veren hatırı için bir tane deve istiyorum.” dedi. Ama önceden alaca olan adam “Haklar çoktur” diye cevap verdi ve (deveyi vermeye yanaşmadı). Melek ona “Sanki seni tanıyorum. Önceden alacalı değil miydin? İnsanlar senden hoşlanmazdı, fakirdin. Allah sana bu kadar nimeti verdi!” deyince adam inkar edip “Hayır, ben bu malı atalarımdan miras aldım” dedi. Melek de “Eğer yalan söylüyorsan Allah seni eski haline çevirsin” diye cevap verdi.
Melek kel adama da aynı şekilde gidip benzer şeyleri söyledi. O da alacalıyla benzer bir cevap verdi. Melek “Eğer yalan söylüyorsan, Allah seni eski haline çevirsin” diye ona da dua etti. Sonra önceden kör olan adamın yanına geldi: “Ben zavallı bir adamım, yolda kaldım. Evime dönecek bir şeyim kalmadı. Evime ancak önce Allah sonra senin yardımınla ulaşabilirim. Gözlerini sana yeniden bahşedenin hatırı için bana bir koyun ver de onunla evime döneyim” dedi. Adam “Evet, ben önceden kördüm. Gözlerimi bana Allah yeniden bahşetti. İstediğin kadar al. Allah için aldığın bir şey dolayısıyla senden hiçbir şey talep etmem” diye cevap verdi. Bunun üzerine melek “Malın senin olsun. Siz Allah tarafından sınandınız. Allah senden razı oldu ama iki arkadaşına öfke duydu” dedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Zühd (ve'r-rikâk) 7431, /1212
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. İbn Ebu Amra Abdurrahman b. Ebu Amra el-Ensari (Abdurrahman b. Amr b. Muhsin b. Amr b. Ubeyd b. Amr b. Mebzül)
3. Ebu Yahya İshak b. Abdullah el-Ensârî (İshak b. Abdullah b. Zeyd b. Sehl)
4. Ebu Abdullah Hemmâm b. Yahya el-Avzî (Hemmâm b. Yahya b. Dinar)
5. Şeyban b. Ebu Şeybe el-Habati (Şeyban b. Ferruh)
Konular:
Bereket, malın bereketinin kaybolması
Kibir, Kibir ve gurur
Mal, mal - mülk hırsı
Sadaka, fazileti
[حَدَّثَنَا هَارُونُ بْنُ مَعْرُوفٍ وَمُحَمَّدُ بْنُ عَبَّادٍ - وَتَقَارَبَا فِى لَفْظِ الْحَدِيثِ - وَالسِّيَاقُ لِهَارُونَ قَالاَ حَدَّثَنَا حَاتِمُ بْنُ إِسْمَاعِيلَ عَنْ يَعْقُوبَ بْنِ مُجَاهِدٍ أَبِى حَزْرَةَ عَنْ عُبَادَةَ بْنِ الْوَلِيدِ بْنِ عُبَادَةَ بْنِ الصَّامِتِ] سِرْنَا مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم حَتَّى نَزَلْنَا وَادِيًا أَفْيَحَ فَذَهَبَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَقْضِى حَاجَتَهُ فَاتَّبَعْتُهُ بِإِدَاوَةٍ مِنْ مَاءٍ فَنَظَرَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَلَمْ يَرَ شَيْئًا يَسْتَتِرُ بِهِ فَإِذَا شَجَرَتَانِ بِشَاطِئِ الْوَادِى فَانْطَلَقَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم إِلَى إِحْدَاهُمَا فَأَخَذَ بِغُصْنٍ مِنْ أَغْصَانِهَا فَقَالَ « انْقَادِى عَلَىَّ بِإِذْنِ اللَّهِ » . فَانْقَادَتْ مَعَهُ كَالْبَعِيرِ الْمَخْشُوشِ الَّذِى يُصَانِعُ قَائِدَهُ حَتَّى أَتَى الشَّجَرَةَ الأُخْرَى فَأَخَذَ بِغُصْنٍ مِنْ أَغْصَانِهَا فَقَالَ « انْقَادِى عَلَىَّ بِإِذْنِ اللَّهِ » . فَانْقَادَتْ مَعَهُ كَذَلِكَ حَتَّى إِذَا كَانَ بِالْمَنْصَفِ مِمَّا بَيْنَهُمَا لأَمَ بَيْنَهُمَا - يَعْنِى جَمَعَهُمَا - فَقَالَ « الْتَئِمَا عَلَىَّ بِإِذْنِ اللَّهِ » . فَالْتَأَمَتَا قَالَ جَابِرٌ فَخَرَجْتُ أُحْضِرُ مَخَافَةَ أَنْ يُحِسَّ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بِقُرْبِى فَيَبْتَعِدَ - وَقَالَ مُحَمَّدُ بْنُ عَبَّادٍ فَيَتَبَعَّدَ - فَجَلَسْتُ أُحَدِّثُ نَفْسِى فَحَانَتْ مِنِّى لَفْتَةٌ فَإِذَا أَنَا بِرَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مُقْبِلاً وَإِذَا الشَّجَرَتَانِ قَدِ افْتَرَقَتَا فَقَامَتْ كُلُّ وَاحِدَةٍ مِنْهُمَا عَلَى سَاقٍ فَرَأَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَقَفَ وَقْفَةً فَقَالَ بِرَأْسِهِ هَكَذَا - وَأَشَارَ أَبُو إِسْمَاعِيلَ بِرَأْسِهِ يَمِينًا وَشِمَالاً - ثُمَّ أَقْبَلَ فَلَمَّا انْتَهَى إِلَىَّ قَالَ « يَا جَابِرُ هَلْ رَأَيْتَ مَقَامِى » . قُلْتُ نَعَمْ يَا رَسُولَ اللَّهِ . قَالَ « فَانْطَلِقْ إِلَى الشَّجَرَتَيْنِ فَاقْطَعْ مِنْ كُلِّ وَاحِدَةٍ مِنْهُمَا غُصْنًا فَأَقْبِلْ بِهِمَا حَتَّى إِذَا قُمْتَ مَقَامِى فَأَرْسِلْ غُصْنًا عَنْ يَمِينِكَ وَغُصْنًا عَنْ يَسَارِكَ » . قَالَ جَابِرٌ فَقُمْتُ فَأَخَذْتُ حَجَرًا فَكَسَرْتُهُ وَحَسَرْتُهُ فَانْذَلَقَ لِى فَأَتَيْتُ الشَّجَرَتَيْنِ فَقَطَعْتُ مِنْ كُلِّ وَاحِدَةٍ مِنْهُمَا غُصْنًا ثُمَّ أَقْبَلْتُ أَجُرُّهُمَا حَتَّى قُمْتُ مَقَامَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَرْسَلْتُ غُصْنًا عَنْ يَمِينِى وَغُصْنًا عَنْ يَسَارِى ثُمَّ لَحِقْتُهُ فَقُلْتُ قَدْ فَعَلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ فَعَمَّ ذَاكَ قَالَ « إِنِّى مَرَرْتُ بِقَبْرَيْنِ يُعَذَّبَانِ فَأَحْبَبْتُ بِشَفَاعَتِى أَنْ يُرَفَّهَ عَنْهُمَا مَا دَامَ الْغُصْنَانِ رَطْبَيْنِ »
Öneri Formu
Hadis Id, No:
165, M007518
Hadis:
[حَدَّثَنَا هَارُونُ بْنُ مَعْرُوفٍ وَمُحَمَّدُ بْنُ عَبَّادٍ - وَتَقَارَبَا فِى لَفْظِ الْحَدِيثِ - وَالسِّيَاقُ لِهَارُونَ قَالاَ حَدَّثَنَا حَاتِمُ بْنُ إِسْمَاعِيلَ عَنْ يَعْقُوبَ بْنِ مُجَاهِدٍ أَبِى حَزْرَةَ عَنْ عُبَادَةَ بْنِ الْوَلِيدِ بْنِ عُبَادَةَ بْنِ الصَّامِتِ] سِرْنَا مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم حَتَّى نَزَلْنَا وَادِيًا أَفْيَحَ فَذَهَبَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَقْضِى حَاجَتَهُ فَاتَّبَعْتُهُ بِإِدَاوَةٍ مِنْ مَاءٍ فَنَظَرَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَلَمْ يَرَ شَيْئًا يَسْتَتِرُ بِهِ فَإِذَا شَجَرَتَانِ بِشَاطِئِ الْوَادِى فَانْطَلَقَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم إِلَى إِحْدَاهُمَا فَأَخَذَ بِغُصْنٍ مِنْ أَغْصَانِهَا فَقَالَ « انْقَادِى عَلَىَّ بِإِذْنِ اللَّهِ » . فَانْقَادَتْ مَعَهُ كَالْبَعِيرِ الْمَخْشُوشِ الَّذِى يُصَانِعُ قَائِدَهُ حَتَّى أَتَى الشَّجَرَةَ الأُخْرَى فَأَخَذَ بِغُصْنٍ مِنْ أَغْصَانِهَا فَقَالَ « انْقَادِى عَلَىَّ بِإِذْنِ اللَّهِ » . فَانْقَادَتْ مَعَهُ كَذَلِكَ حَتَّى إِذَا كَانَ بِالْمَنْصَفِ مِمَّا بَيْنَهُمَا لأَمَ بَيْنَهُمَا - يَعْنِى جَمَعَهُمَا - فَقَالَ « الْتَئِمَا عَلَىَّ بِإِذْنِ اللَّهِ » . فَالْتَأَمَتَا قَالَ جَابِرٌ فَخَرَجْتُ أُحْضِرُ مَخَافَةَ أَنْ يُحِسَّ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بِقُرْبِى فَيَبْتَعِدَ - وَقَالَ مُحَمَّدُ بْنُ عَبَّادٍ فَيَتَبَعَّدَ - فَجَلَسْتُ أُحَدِّثُ نَفْسِى فَحَانَتْ مِنِّى لَفْتَةٌ فَإِذَا أَنَا بِرَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مُقْبِلاً وَإِذَا الشَّجَرَتَانِ قَدِ افْتَرَقَتَا فَقَامَتْ كُلُّ وَاحِدَةٍ مِنْهُمَا عَلَى سَاقٍ فَرَأَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَقَفَ وَقْفَةً فَقَالَ بِرَأْسِهِ هَكَذَا - وَأَشَارَ أَبُو إِسْمَاعِيلَ بِرَأْسِهِ يَمِينًا وَشِمَالاً - ثُمَّ أَقْبَلَ فَلَمَّا انْتَهَى إِلَىَّ قَالَ « يَا جَابِرُ هَلْ رَأَيْتَ مَقَامِى » . قُلْتُ نَعَمْ يَا رَسُولَ اللَّهِ . قَالَ « فَانْطَلِقْ إِلَى الشَّجَرَتَيْنِ فَاقْطَعْ مِنْ كُلِّ وَاحِدَةٍ مِنْهُمَا غُصْنًا فَأَقْبِلْ بِهِمَا حَتَّى إِذَا قُمْتَ مَقَامِى فَأَرْسِلْ غُصْنًا عَنْ يَمِينِكَ وَغُصْنًا عَنْ يَسَارِكَ » . قَالَ جَابِرٌ فَقُمْتُ فَأَخَذْتُ حَجَرًا فَكَسَرْتُهُ وَحَسَرْتُهُ فَانْذَلَقَ لِى فَأَتَيْتُ الشَّجَرَتَيْنِ فَقَطَعْتُ مِنْ كُلِّ وَاحِدَةٍ مِنْهُمَا غُصْنًا ثُمَّ أَقْبَلْتُ أَجُرُّهُمَا حَتَّى قُمْتُ مَقَامَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَرْسَلْتُ غُصْنًا عَنْ يَمِينِى وَغُصْنًا عَنْ يَسَارِى ثُمَّ لَحِقْتُهُ فَقُلْتُ قَدْ فَعَلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ فَعَمَّ ذَاكَ قَالَ « إِنِّى مَرَرْتُ بِقَبْرَيْنِ يُعَذَّبَانِ فَأَحْبَبْتُ بِشَفَاعَتِى أَنْ يُرَفَّهَ عَنْهُمَا مَا دَامَ الْغُصْنَانِ رَطْبَيْنِ »
Tercemesi:
Resûlüllah (Sallalkıhü Aleyhi ve Sellem)'le beraber yürüdük. Nihâyet geniş bir vadiye indik. Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) kazayı hacetine gitti. Ben de "bir su kabı ile kendisini tâkip ettim. Derken Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bakındı, fakat Örtünecek bir şey göremedi. Birden vadinin kenarında iki ağaç gözüne ilişti. Resûlüllalı (Sallaîhu Aleyhi ve Sellem) hemen bunlardan birine giderek dallarından bir dal tuttu. Ve:
«Allah'ın izniyle bana râm ol!» buyurdu. Dal ona, sahibine huysuzluk eden burnu gemli deve gibi râm oldu. Öteki ağaca da gitti. Ve dallarından birinden tutarak: «Allah'ın izniyle bana ram ol!» dedi. O da öteki gibi râm oldu. İkisinin ortasına varınca aralarını kapadı (yâni; bir yere topladı) ve: «Allah'ın izniyle benim üzerime kapanın!» dedi. Hemen kapandılar. Câbir demiş ki: Ben Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) yakınında olduğumu hissederse uzaklaşır korkusuyla (oradan) çıkarak koştum. (Muhammed b. Abbâd «Feyebteıde» yerine «Feyetebe'ade» dedi.) Ve oturdum. İçimden konuşuyordum. Tesadüfen yanıbaşıma baktım. Bir de ne göreyim, Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) geliyor. O İki ağaç da birbirinden ayrılmış ve her biri gövdesinin üzerine doğrulmuştu. Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)in bir an durduğunu gördüm. Kafasıyla şöyle yaptı. (Ebû İsmail başıyle sağa ve sola işaret etmiştir.) Sonra bana doğru yürüdü, yanıma gelince : «Yâ Câbir! Benim durduğum yeri görddün mü?» diye sordu. — Evet, yâ Resûlallah! dedim. «öyle ise şu iki ağaca git de, her birinden birer dal kes ve getir. Benim yerimde durduğun vakit, bir dalı sağma, bir dalı da soluna salıver!» dedi. Câbir demiş ki: Ben kalkarak bir taş aldım. Ve onu kırdım, keskinledim, "benim İçin keskin oldu. Ve iki ağaca giderek her birinden birer dal kestim. Sonra onları sürükleyerek geldim ve Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) soluma bıraktım. — Yaptın «Ben azdb 1 u dallar yaş di ular.in durduğu yerde durdum. Bir dalı sağıma, bir dah da Sonra kendisine yetişerek:
â Resûlallah! Bu neden lâzım geldi? dedim. Azap gören iki kabrin yanından geçtim de, şefaatim sayesinde rdukça onlardan azabın hafifletilmesini diledim.» buyurdular.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Zühd (ve'r-rikâk) 7518, /1226
Senetler:
1. Ebu Yeser Ka'b b. Amr es-Sülemî (Ka'b b. Amr b. Abbad b. Amr)
1. Cabir b. Abdullah el-Ensârî (Cabir b. Abdullah b. Amr b. Haram b. Salebe)
2. Ubade b. Velid el-Ensari (Ubade b. Velid b. Ubade b. Samit)
3. Ebu Hazre Yakub b. Mücahid el-Mahzumi (Yakub b. Mücahid)
4. Ebu İsmail Hatim b. İsmail el-Harisî (Hatim b. İsmail b. Muhammed)
5. Ebu Ali Harun b. Maruf el-Mervezî (Harun b. Maruf)
5. Muhammed b. Abbad el-Mekkî (Muhammed b. Abbad b. Zibrikan)
Konular:
Ağaçlandırma, ağaç dikmek veya kesmek
Bilgi, uğrunda çabalamak
Şefaat, Hz. Peygamber'in
Öneri Formu
Hadis Id, No:
153, M007506
Hadis:
وَحَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى وَمُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ - وَاللَّفْظُ لاِبْنِ الْمُثَنَّى - قَالاَ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ جَعْفَرٍ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ مَنْصُورٍ عَنْ إِبْرَاهِيمَ عَنْ هَمَّامِ بْنِ الْحَارِثِ أَنَّ رَجُلاً جَعَلَ يَمْدَحُ عُثْمَانَ فَعَمِدَ الْمِقْدَادُ فَجَثَا عَلَى رُكْبَتَيْهِ - وَكَانَ رَجُلاً ضَخْمًا - فَجَعَلَ يَحْثُو فِى وَجْهِهِ الْحَصْبَاءَ فَقَالَ لَهُ عُثْمَانُ مَا شَأْنُكَ فَقَالَ إِنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ « إِذَا رَأَيْتُمُ الْمَدَّاحِينَ فَاحْثُوا فِى وُجُوهِهِمُ التُّرَابَ » .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Müsennâ ile Muhammed b. Beşşar da rivayet ettiler. Lâfız İbnû Müsennâ'nındır. (Dediler ki) : Bize Muhammed b. Ca'fer rivayet etti. (Dedi ki): Bize Şu'be, Mansur'dan, o da İbrahim'den, o da Hemmam b. Hâris'den naklen rivayet etti ki: Bir adam Osman'ı medhetmeye başlamış. Bunun üzerine Mikdâd davranarak iki dizinin üzerine oturmuş, kendisi iri yarı bir zatmış. Ve adamın yüzüne çakıl taşı serpmeye başlamış. Osman ona: — Sana ne oluyor? demiş. Mikdâd da şunu söylemiş: — Şüphesiz ki, Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem); «Meddahları gördüğünüz vakit, yüzlerine toprak serpin!» buyurdular.
Açıklama:
Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım:
إِذَا رَأَيْتُمُ الْمَدَّاحِينَ فَاحْثُوا فِى وُجُوهِهِمُ التُّرَابَ
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Zühd (ve'r-rikâk) 7506, /1223
Senetler:
1. Ebu Mabed Mikdad b. Esved el-Kindî (Mikdad b. Amr b. Sa'lebe b. Malik b. Rabî'a)
2. Hemmam b. Haris en-Nehai (Hemmam b. Haris b. Kays b. Amr b. Harise)
3. Ebu İmran İbrahim en-Nehaî (İbrahim b. Yezid b. Kays b. Esved b. Amr)
4. Ebu Attab Mansur b. Mu'temir es-Sülemî (Mansur b. Mu'temir b. Abdullah)
5. Şube b. Haccâc el-Atekî (Şu'be b. Haccac b. Verd)
6. Gunder Muhammed b. Cafer el-Hüzelî (Muhammed b. Cafer el-Hüzeli)
7. Muhammed b. Müsenna el-Anezî (Muhammed b. Müsenna b. Ubeyd b. Kays b. Dinar)
Konular:
Dalkavukluk
İNSANLAR ARASI SEVGİ VE SAYGI
Övgü, insanlar arasında övgü
Öneri Formu
Hadis Id, No:
152, M007505
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ وَمُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى جَمِيعًا عَنِ ابْنِ مَهْدِىٍّ - وَاللَّفْظُ لاِبْنِ الْمُثَنَّى قَالاَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ عَنْ سُفْيَانَ عَنْ حَبِيبٍ عَنْ مُجَاهِدٍ عَنْ أَبِى مَعْمَرٍ قَالَ قَامَ رَجُلٌ يُثْنِى عَلَى أَمِيرٍ مِنَ الأُمَرَاءِ فَجَعَلَ الْمِقْدَادُ يَحْثِى عَلَيْهِ التُّرَابَ وَقَالَ أَمَرَنَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَنْ نَحْثِىَ فِى وُجُوهِ الْمَدَّاحِينَ التُّرَابَ .
Tercemesi:
Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Muhammed b. Müsennâ hep birden îbnû Mehdî'den rivayet ettiler. Lâfız İbnû Müsennâ'nındır. (Dediler ki) : Bize Abdurrahman, Süfyan'dan, o da Hahib'den, o da Mücahid'den, o da Ebû Ma'mer'den naklen rivayet etti. (Şöyle demiş): — Bir adam kumandanlardan birini medhü sena etmeye kalktı. Bunun üzerine Mikdâd onun üzerine toprak serpmeye başladı ve: — Bize Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) meddahların yüzlerine toprak serpmemizi emir buyurdu, dedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Zühd (ve'r-rikâk) 7505, /1223
Senetler:
1. Ebu Mabed Mikdad b. Esved el-Kindî (Mikdad b. Amr b. Sa'lebe b. Malik b. Rabî'a)
2. Ebu Mamer Abdullah b. Sahbera el-Ezdî (Abdullah b. Sahbera)
3. Ebu Haccac Mücahid b. Cebr el-Kuraşî (Mücahid b. Cebr)
4. Habib b. Ebu Sabit el-Esedî (Habib b. Kays b. Dinar)
5. Süfyan es-Sevrî (Süfyan b. Said b. Mesruk b. Habib b. Rafi')
6. Ebu Said Abdurrahman b. Mehdî el-Anberî (Abdurrahman b. Mehdi b. Hassân b. Abdurrahman)
7. Ebu Bekir İbn Ebu Şeybe el-Absî (Abdullah b. Muhammed b. İbrahim b. Osman)
Konular:
Dalkavukluk
İNSANLAR ARASI SEVGİ VE SAYGI
Övgü, insanlar arasında övgü
Öneri Formu
Hadis Id, No:
167, M007520
Hadis:
[حَدَّثَنَا هَارُونُ بْنُ مَعْرُوفٍ وَمُحَمَّدُ بْنُ عَبَّادٍ - وَتَقَارَبَا فِى لَفْظِ الْحَدِيثِ - وَالسِّيَاقُ لِهَارُونَ قَالاَ حَدَّثَنَا حَاتِمُ بْنُ إِسْمَاعِيلَ عَنْ يَعْقُوبَ بْنِ مُجَاهِدٍ أَبِى حَزْرَةَ عَنْ عُبَادَةَ بْنِ الْوَلِيدِ بْنِ عُبَادَةَ بْنِ الصَّامِتِ] وَشَكَا النَّاسُ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم الْجُوعَ فَقَالَ « عَسَى اللَّهُ أَنْ يُطْعِمَكُمْ » . فَأَتَيْنَا سِيفَ الْبَحْرِ فَزَخَرَ الْبَحْرُ زَخْرَةً فَأَلْقَى دَابَّةً فَأَوْرَيْنَا عَلَى شِقِّهَا النَّارَ فَاطَّبَخْنَا وَاشْتَوَيْنَا وَأَكَلْنَا حَتَّى شَبِعْنَا . قَالَ جَابِرٌ فَدَخَلْتُ أَنَا وَفُلاَنٌ وَفُلاَنٌ حَتَّى عَدَّ خَمْسَةً فِى حِجَاجِ عَيْنِهَا مَا يَرَانَا أَحَدٌ حَتَّى خَرَجْنَا فَأَخَذْنَا ضِلَعًا مِنْ أَضْلاَعِهِ فَقَوَّسْنَاهُ ثُمَّ دَعَوْنَا بِأَعْظَمِ رَجُلٍ فِى الرَّكْبِ وَأَعْظَمِ جَمَلٍ فِى الرَّكْبِ وَأَعْظَمِ كِفْلٍ فِى الرَّكْبِ فَدَخَلَ تَحْتَهُ مَا يُطَأْطِئُ رَأْسَهُ .
Tercemesi:
Halk, Resûliillah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'e açlıktan şikâyet ettiler de : Umulur kî, Allah sizî doyura!» "buyurdu. Derken deniz sahiline vardık. Deniz bir dalgalandı ve bir hayvan attı. Biz bu hayvanın yarısı üzerine ateş yaktık, yemek pişirdik. Kızartma yaptık ve doyuncaya kadar edik. Câbir demiş ki: Ben filân ve filân (beş kişi saymış) bu hayvanın göz kemiğinin içine girdik. Bizi kimse göremiyordu. Nihayet çıktık. Ve onun kaburgalarından bir kaburga kemiği alarak eğrilttik. Sonra kafiledeki en büyük adamı, en büyük deveyi ve en büyük örtüyü getirttik. Onun altına girdi de, başını bile eğmedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Zühd (ve'r-rikâk) 7520, /1227
Senetler:
()
Konular:
Sahabe, İlk Müslüman Nesiller
Öneri Formu
Hadis Id, No:
279139, M007505-2
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ وَمُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى جَمِيعًا عَنِ ابْنِ مَهْدِىٍّ - وَاللَّفْظُ لاِبْنِ الْمُثَنَّى قَالاَ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ عَنْ سُفْيَانَ عَنْ حَبِيبٍ عَنْ مُجَاهِدٍ عَنْ أَبِى مَعْمَرٍ قَالَ قَامَ رَجُلٌ يُثْنِى عَلَى أَمِيرٍ مِنَ الأُمَرَاءِ فَجَعَلَ الْمِقْدَادُ يَحْثِى عَلَيْهِ التُّرَابَ وَقَالَ أَمَرَنَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَنْ نَحْثِىَ فِى وُجُوهِ الْمَدَّاحِينَ التُّرَابَ .
Tercemesi:
Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Muhammed b. Müsennâ hep birden îbnû Mehdî'den rivayet ettiler. Lâfız İbnû Müsennâ'nındır. (Dediler ki) : Bize Abdurrahman, Süfyan'dan, o da Hahib'den, o da Mücahid'den, o da Ebû Ma'mer'den naklen rivayet etti. (Şöyle demiş): — Bir adam kumandanlardan birini medhü sena etmeye kalktı. Bunun üzerine Mikdâd onun üzerine toprak serpmeye başladı ve: — Bize Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) meddahların yüzlerine toprak serpmemizi emir buyurdu, dedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Zühd (ve'r-rikâk) 7505, /1223
Senetler:
1. Ebu Mabed Mikdad b. Esved el-Kindî (Mikdad b. Amr b. Sa'lebe b. Malik b. Rabî'a)
2. Ebu Mamer Abdullah b. Sahbera el-Ezdî (Abdullah b. Sahbera)
3. Ebu Haccac Mücahid b. Cebr el-Kuraşî (Mücahid b. Cebr)
4. Habib b. Ebu Sabit el-Esedî (Habib b. Kays b. Dinar)
5. Süfyan es-Sevrî (Süfyan b. Said b. Mesruk b. Habib b. Rafi')
6. Ebu Said Abdurrahman b. Mehdî el-Anberî (Abdurrahman b. Mehdi b. Hassân b. Abdurrahman)
7. Muhammed b. Müsenna el-Anezî (Muhammed b. Müsenna b. Ubeyd b. Kays b. Dinar)
Konular:
Dalkavukluk
İNSANLAR ARASI SEVGİ VE SAYGI
Övgü, insanlar arasında övgü
Öneri Formu
Hadis Id, No:
279140, M007506-2
Hadis:
وَحَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى وَمُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ - وَاللَّفْظُ لاِبْنِ الْمُثَنَّى - قَالاَ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ جَعْفَرٍ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ مَنْصُورٍ عَنْ إِبْرَاهِيمَ عَنْ هَمَّامِ بْنِ الْحَارِثِ أَنَّ رَجُلاً جَعَلَ يَمْدَحُ عُثْمَانَ فَعَمِدَ الْمِقْدَادُ فَجَثَا عَلَى رُكْبَتَيْهِ - وَكَانَ رَجُلاً ضَخْمًا - فَجَعَلَ يَحْثُو فِى وَجْهِهِ الْحَصْبَاءَ فَقَالَ لَهُ عُثْمَانُ مَا شَأْنُكَ فَقَالَ إِنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ « إِذَا رَأَيْتُمُ الْمَدَّاحِينَ فَاحْثُوا فِى وُجُوهِهِمُ التُّرَابَ » .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Müsennâ ile Muhammed b. Beşşar da rivayet ettiler. Lâfız İbnû Müsennâ'nındır. (Dediler ki) : Bize Muhammed b. Ca'fer rivayet etti. (Dedi ki): Bize Şu'be, Mansur'dan, o da İbrahim'den, o da Hemmam b. Hâris'den naklen rivayet etti ki: Bir adam Osman'ı medhetmeye başlamış. Bunun üzerine Mikdâd davranarak iki dizinin üzerine oturmuş, kendisi iri yarı bir zatmış. Ve adamın yüzüne çakıl taşı serpmeye başlamış. Osman ona: — Sana ne oluyor? demiş. Mikdâd da şunu söylemiş: — Şüphesiz ki, Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem); «Meddahları gördüğünüz vakit, yüzlerine toprak serpin!» buyurdular.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Zühd (ve'r-rikâk) 7506, /1223
Senetler:
1. Ebu Mabed Mikdad b. Esved el-Kindî (Mikdad b. Amr b. Sa'lebe b. Malik b. Rabî'a)
2. Hemmam b. Haris en-Nehai (Hemmam b. Haris b. Kays b. Amr b. Harise)
3. Ebu İmran İbrahim en-Nehaî (İbrahim b. Yezid b. Kays b. Esved b. Amr)
4. Ebu Attab Mansur b. Mu'temir es-Sülemî (Mansur b. Mu'temir b. Abdullah)
5. Şube b. Haccâc el-Atekî (Şu'be b. Haccac b. Verd)
6. Gunder Muhammed b. Cafer el-Hüzelî (Muhammed b. Cafer el-Hüzeli)
7. Muhammed b. Beşşâr el-Abdî (Muhammed b. Beşşâr b. Osman)
Konular:
Dalkavukluk
İNSANLAR ARASI SEVGİ VE SAYGI
Övgü, insanlar arasında övgü