حدثنا علي قال حدثنا سفيان قال حدثنا محمد بن عبد الرحمن مولى آل طلحة قال سمعت كريبا أبا رشدين عن بن عباس عن جويرية بنت الحارث بن أبي ضرار : أن النبي صلى الله عليه وسلم خرج من عندها وكان اسمها برة فحول النبي صلى الله عليه وسلم اسمها فسماها جويرية فخرج وكره أن يدخل واسمها برة ثم رجع إليها بعد ما تعالى النهار وهي في مجلسها فقال ما زلت في مجلسك لقد قلت بعدك أربع كلمات ثلاث مرات لو وزنت بكلماتك وزنتهن سبحان الله وبحمده عدد خلقه ورضا نفسه وزنة عرشه ومداد أو مدد كلماته
قال محمد حدثنا علي قال حدثنا به سفيان غير مرة قال حدثنا محمد عن كريب عن بن عباس : ان النبي صلى الله عليه وسلم خرج من عند جويرية ولم يقل عند جويرية الا مرة
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164920, EM000647
Hadis:
حدثنا علي قال حدثنا سفيان قال حدثنا محمد بن عبد الرحمن مولى آل طلحة قال سمعت كريبا أبا رشدين عن بن عباس عن جويرية بنت الحارث بن أبي ضرار : أن النبي صلى الله عليه وسلم خرج من عندها وكان اسمها برة فحول النبي صلى الله عليه وسلم اسمها فسماها جويرية فخرج وكره أن يدخل واسمها برة ثم رجع إليها بعد ما تعالى النهار وهي في مجلسها فقال ما زلت في مجلسك لقد قلت بعدك أربع كلمات ثلاث مرات لو وزنت بكلماتك وزنتهن سبحان الله وبحمده عدد خلقه ورضا نفسه وزنة عرشه ومداد أو مدد كلماته
قال محمد حدثنا علي قال حدثنا به سفيان غير مرة قال حدثنا محمد عن كريب عن بن عباس : ان النبي صلى الله عليه وسلم خرج من عند جويرية ولم يقل عند جويرية الا مرة
Tercemesi:
— İbnî Abbas, Peygamber (SaUslUshü Aleyhi ve SeUem)'\n zevcesi Cüveyriye binti'l-Haris ibni Ebî Dırar'dan rivayet ettiğine göre, Peygamber (Sallalkıhü Aleyhi ve Sellem). (sabah namazını kıldıktan sonra erkenden Cüveyriye'nin) evinden çıktı. — Cüveyriye'nin adı Berre idi, Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) onun ismini değiştirerek ona Cüveyriye adını vermişti. Berre'nin evinden çıkmıştır, denmesinden hoşlanmadığı için, (Hazreti Peygamber bu isim değişikliğini) yapmıştı—. Sonra, gün yükselince (kuşluk vakti olunca), Cüveyriye'nin yanma döndü. Cü-veyriye ise, aynı yerinde oturuyordu. Peygamber ona:
«— Yerinden ayrılmadın mı? dedi. Ben senden sonra üç defa dört söz söyledim ki, (bu zamana kadar söylediğin) senin sözlerinle onlar tarhlaydı, seninkilerine ağır basardı. Bunlar şu sözlerdir:
— Allah'a ha m d eder olduğum halde onu noksanlıklardan yaratıklarının sayısınca tenzih ve tashih ederim, zatının rızası miktarınca teşbih ederim. Arş'ınm ağırlığınca teşbih ederim, (tükenmez) kelimelerinin sayısınca yahut miktarınca tesbîh ederim...».[13]
Bu hodis-i şerifi, ravilerden Süfyan, ibni Abbas'a isnad ederek «Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Cüveyriye 'nin evinden çıktı» şeklinde birkaç defo rivayet etmiş, fakat Cüveyriye 'den bir defa nakletmiştir.[14]
Bu bölüm Peygamber e salât getirmekle ilgili hadîslere oit olduğu halde bu 647 ve bir sonraki hadîslerin bu konu ile İlgisi görülememektedir. Ancak büyük fazilet ve sevablan olduğu anlaşılan Allah'ı tesbîhe dair şu dört kelâmı Öğrenmiş bulunuyoruz :
1— Allah'a hamd ederek yaratıklarının adedince onu teşbih ederim,
2— Allah'ın zatını razı kılacak kadar onu tesbîh ederim,
3— Allah'ı, arş'ının ağırlığınca tesbîh ederim,
4— Allah'ı, tükenmez kelimeleri miktannca tesbîh ederim ve onu bütün noksanlıklardan tenzih ederim.[15]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 647, /507
Senetler:
1. Ümmül Müminin Cüveyriye bt. Haris (Cüveyriye bt. Haris b. Ebu Dırar b. Habib b. Âiz)
2. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
3. Ebu Rişdîn Küreyb b. Ebu Müslim el-Kuraşî (Küreyb b. Ebu Müslim)
4. Muhammed b. Abdurrahman el-Kuraşi (Muhammed b. Abdurrahman b. Ubeyd)
5. Ebu Muhammed Süfyan b. Uyeyne el-Hilâlî (Süfyân b. Uyeyne b. Meymûn)
6. Ebu Hasan Ali b. el-Medînî (Ali b. Abdullah b. Cafer b. Necîh)
Konular:
Kültürel hayat, İsim verme kültürü
Zikir, lafızları, şekli
حدثنا أبو نعيم قال حدثنا يونس بن أبي إسحاق عن بريد بن أبي مريم سمعت أنس بن مالك عن النبي صلى الله عليه وسلم قال : من صلى علي واحدة صلى الله عليه وسلم عشرا وحط عنه عشر خطيئات
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164916, EM000643
Hadis:
حدثنا أبو نعيم قال حدثنا يونس بن أبي إسحاق عن بريد بن أبي مريم سمعت أنس بن مالك عن النبي صلى الله عليه وسلم قال : من صلى علي واحدة صلى الله عليه وسلم عشرا وحط عنه عشر خطيئات
Tercemesi:
— Enes ibni Malik'den işitildiğine göre, Peygamber Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
«— Benim üzerime kim bir "Salât" getirirse, Allah ona on rahmet eder ve ondan on günah düşürür.»
Bu hodîs-i şerif de, bundan önceki üç hadîs gibi, Kütüb-i Sitte'de mevcut değildir. Bunu da İmam Ahmed ve Ebu Nuaym tah-riç etmişlerdir. (Fadlu'llah = C II, s. 100, dip not.).[6]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 643, /505
Senetler:
()
Konular:
Salavat, Dua, Hz. Peygamber'e
حدثنا إبراهيم بن موسى قال حدثنا إسماعيل بن جعفر قال أخبرني العلاء عن أبيه عن أبي هريرة أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال : من صلى علي واحدة صلى الله عليه عشرا
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164918, EM000645
Hadis:
حدثنا إبراهيم بن موسى قال حدثنا إسماعيل بن جعفر قال أخبرني العلاء عن أبيه عن أبي هريرة أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال : من صلى علي واحدة صلى الله عليه عشرا
Tercemesi:
— Ebû Hüreyre'den rivayet edildiğine göre, Resûlüllah (Satlallahü Aleyhi ve Stllem) şöyle buyurmuştur:
«— Kim bana bir defa salât getirirse, Allah ona on rahmet eder.»[9]
Bu hadîs-i şerif, 642 ve 643 sayılı hadîslerin ifade ettikleri mânanın bir kısmını ihtiva etmekte ve Salâtın faziletini bildirip bizi ona teşvik eylemektedir.[10]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 645, /506
Senetler:
()
Konular:
Salavat, Dua, Hz. Peygamber'e
حدثنا الحسن بن الربيع قال حدثنا بن إدريس عن ليث عن محارب بن دثار عن جابر قال كان رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول : اللهم أصلح لي سمعي وبصري واجعلهما الوارثين مني وانصرني على من ظلمني وأرني منه ثأري
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164923, EM000649
Hadis:
حدثنا الحسن بن الربيع قال حدثنا بن إدريس عن ليث عن محارب بن دثار عن جابر قال كان رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول : اللهم أصلح لي سمعي وبصري واجعلهما الوارثين مني وانصرني على من ظلمني وأرني منه ثأري
Tercemesi:
— Cabir'den rivayet edildiğine göre demiştir ki, Resûlüllah (Sattattahti Aleyhi ve Stttemj şöyle buyururdu:
— Allah'ım! Benim işitme ve görme duygularımı düzelt ve onları bana varis kıl, (ölünceye kadar sahih ve sağlam olsunlar). Bana zulmedene karşı, bana nusret ver ve ondan intikamımı bana göster.»[18]
Görmeyen ve işitmeyen kimse, dünya nimetlerinin en iyilerinden mahrum bulunan ve bunlardan faydalanamayandır. Görme ve İşitme duygularının sağlam ve sahih olmatarİyle dünya hayatı ve yaşayışı hoş olur. Onun için Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Setlem) Efendimiz, bunların sahih ve sağlam olmasını Cenab-ı Hak'dan istemişlerdir.
Allah'ın hak dini olan İslâm dininin hakim olabilmesi ve yaşayabilmesi için, onu tebliğe memur Peygamber'in, düşmanlarına üstün gelmesi ve zafer kazanması şarttır. Bu gayenin tahakkuku için Peygamber Efendimiz, zalimlere karşı Allah'dan nusret ve intikam talebinde bulunmuşlardır. Bu dua, nefsin arzusunu tatmin değil, asıl gayenin gerçekleşmesini istemedir.
(Bu hadîs Kütüb-i S itte'de yoktur,- bunu Taberanî, Mu'cemu's-Sağİr'inde tahrİç etmiştir. Fadlu'llah : C. I, s. 105, dip not.)[19]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 649, /509
Senetler:
()
Konular:
Hz. Peygamber, duaları
حدثنا موسى قال حدثنا حماد عن محمد بن عمرو عن أبي سلمة عن أبي هريرة قال كان النبي صلى الله عليه وسلم يقول : اللهم متعني بسمعي وبصري واجعلهما الوارث مني وانصرني على عدوي وأرني منه ثأري
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164924, EM000650
Hadis:
حدثنا موسى قال حدثنا حماد عن محمد بن عمرو عن أبي سلمة عن أبي هريرة قال كان النبي صلى الله عليه وسلم يقول : اللهم متعني بسمعي وبصري واجعلهما الوارث مني وانصرني على عدوي وأرني منه ثأري
Tercemesi:
— Ebû Hüreyre'den rivayet edildiğine göre demiştir ki, Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyururdu:
«— Allah'ım! işitme ve görme duygularımla beni faydalandır ve onları bana varis kıl. Düşmanıma karşı bana nusret ver ve ondan intikamımı bana göster.»[20]
Bundan önceki hadîs-İ şerife ve açıklamasına bakılsın. Zulme uğrayan kimse, tecavüz etmeyecek şekilde hakfâna sahip olabilir. Düşmanla karşılaşmalarda savaşı kazanmak gaye olduğuna göre, bu başarıya ulaşabilmek için düşmanın yapmış olduğu İşkence ve eziyetler şeklini aynen onlara uygulamak bir haktır. Fazla ileri gidip taşkınlık yapmak caiz değildir.[21]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 650, /509
Senetler:
()
Konular:
Hz. Peygamber, duaları
حدثنا يحيى بن سليمان قال حدثني بن وهب قال أخبرني عمرو بن الحارث عن دراج أن أبا الهيثم حدثه عن أبي سعيد الخدري عن النبي صلى الله عليه وسلم قال : أيما رجل مسلم لم يكن عنده صدقة فليقل في دعائه اللهم صل على محمد عبدك ورسولك وصل على المؤمنين والمؤمنات والمسلمين والمسلمات فإنها له زكاة
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164913, EM000640
Hadis:
حدثنا يحيى بن سليمان قال حدثني بن وهب قال أخبرني عمرو بن الحارث عن دراج أن أبا الهيثم حدثه عن أبي سعيد الخدري عن النبي صلى الله عليه وسلم قال : أيما رجل مسلم لم يكن عنده صدقة فليقل في دعائه اللهم صل على محمد عبدك ورسولك وصل على المؤمنين والمؤمنات والمسلمين والمسلمات فإنها له زكاة
Tercemesi:
— Ebû Saîd El-Hudrî, Peygamber (SaMlahü Aleyhi ve Sellem)'den rivayet ettiğine göre, Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
«Hangi müslüman kişinin, yanında (verecek) bir sadaka yoksa, duasında şöyle desin:
— Allah'ım! Kulun ve Resulün Muhammed'e rahmet et. Mümin erkeklere, mümin kadınlara ve müslüman erkeklere, müslüman kadınlara da rahmet et. Zira bu dua, dua eden için bir zekâttır, (sadakadır).»[1]
Hak Sübhanehu ve Teolâ Hazretleri önce, Peygambeı (Salîallahü Aleyhi ve Sellem) evinde iken ona müminlerin nasıl hürmet edeceklerini şu âyet-i kerîme ile göstermiş, yaşayışta ve cemiyette uygulanacak olan gerekli ahlâkı öğreterek Peygambere hürmetin vücubunu da beyan buyurmuştur:
«— Ey iman edenler! Yemek vaktini gözetmeksizin, size izin verilip de, davetli olduğunuz vakitten başka zamanlarda, Peygamberin evlerine girmeyin; fakat çağrıldığınız zaman girin. Yemeği yediğinizde de hemen (yanından) dağıhn. Söz söylemek ve sohbet etmek içiw de izinsiz girmeyin; çünkü bu, Peygambere eziyet vejriyor.,.» (Ahzab Sûresi, âyet: 53)
Daha'sonra Peygamberin şan ve şerefinin melekler yanında ve İnsanlar arasında nasıl yüceltildiğini ve müminlere düşen görevin ne olduğunu yine Ahzab sûresinin şu 56. âyet-î kerîmesi ile bildirerek bizi mükellef tutuyor:
«— Gerçekten Allah ve melekleri, Peygambere salât ederler, (onun şan ve şerefini yüceltirler). Ey iman edenler! Siz de ona salât edin: (Al-lahümme Salli ala Muhammed) deyin; ve selâm söyleyin (ona : Esselâmu Aleyk, deyin ve gönülden emirlerine boyun eğip teslim olunuz).»
Evvelâ Salâtın mânasını öğrenelim : Salât; Dua, mağfiret, rahmet, bereket, tesbîh, övme ve nihayet fıkıh anlamında da bildiğimiz İbadet şekillerinden biri olan namaz demektir.
Buna göre, Allah'ın Peygambere Salât etmesi, onun şan ve şerefini melekler yanında yüceltmesi ve onu övmesi anlamına gelir.
Meleklerle insanların salât getirmesi ise, Peygamber için Allah'dan mağfiret dilemeleri ve ona dua edip kulların, onun emirlerine boyun eğmeleri mânasını taşır. O halde Allah Tealâ bize, Peygamber'e tam bir hürmet göstermeyi, onun şan ve şerefini yüceltip ona dua etmesi, emirlerine boyun eğip de gereğini yapmayı bize emrediyor. Burada Peygamber'e Salât ve Selâm getirmekle emrolunduğumuza göre, mükellefiyetimiz nedir?
Söylenmesi vacİb olan Salât, «Allahümme Sallı Aİâ Muhammedİn» miktarı söylemektir. Bundan fazlasını söylemek sünnettir. İşte insanlar arasında ve cemiyet İçinde, daha doğrusu Peygamberin evinde kendisine gösterilecek edeb dışında müminlere âüşeh, en az bu miktardan İbaret sözleri söyleyerek Peygamber'e hürmet göstermek, onun şeref ve şanını açıklamak ve Allah'dan rahmet dilemektir.
Allah Tealâ'nın müminlere «Salât»ı emretmesi, farzı veya vacibi ifade ettiğinde âlimlerin birbirinden ayrı görüşleri vardır:
İmam Şafiî ve buna bağlı bir kısım âlimlere göre, her namazda teşehhüde oturup Salât getirmek farzdır. Salât getirmeksizin kılınan namazın iadesi farzdır. Bunun İçin son oturuşta muhakkak Salâvat okumak icab eder.
Hanefî âlimlerinin bir kısmına göre, ömürde bir defa Salât getirmek vaciptir. Bundan fazlasını getirmek sünnettir ve fazileti vardır. Namazlarda da son oturuşta Salâvatın okunması farz değil, sünnettir. Ayrıca Hz. Peygamber her anıldıkça ona salât getirmenin vacib olduğunu ilerî sürenler olduğu gibi, sünnet olduğunu da iddia edenler vardır. Bununla beraber bir meclisle birkaç defa anılınca, bir defa Salât getirmekle vücub eda edilmiş olur. İhtiyat olarak kabul edilen, Peygamber her anıldıkça ona Salât getirmenin vacîb bulunduğu görüşüdür.
Salât, Peygambere tahsis edilmiş bir kelâm olduğundan Peygamberlerden başkası hakkında kullanılamaz. «Allahümme Salli Alâ falânin» şeklinde söylenemez. Ancak Peygamberin beraberinde olarak başkaları için de söylenebilir
«Allahümme Salli Alâ Muhammed'in ve Alihİ ve Sahbihi.» gibi...
Burada Peygamberin aile topluluğu ve ashab-ı kiram, Hz. Peygamberin yanında anılarak üzerine Salât getirilmiş oluyor ki, bu şekilde söylemek caizdir.
Kamus sahibi Fîyruzabadî, «Es-Silâtü ve'l-Büşer Fi's-Salâti Alâ Hayri'l-Beşer» adlı eserinin 114. sayfasında diyor ki, Peygamber üzerine getirilmesi gerek «Salât ü Selâm»'ı remiz ve İşaretle göstererek yazmak uygun değildir. Bunu ancak cahillerle tembeller yapar. Meselâ : (S.A.S.) şeklinde yazmak doğru değildir. Gereken yerde, (Saîîallahü Aleyhi ve Sellem) diye yazmalıdır. Biz de baştan itibaren bu şeklî tercih etmiş bulunuyoruz.
Yine Fiyrû za b a d î aynı kitapta. Peygamber (SoİIallahü Aleyhi ve Sellem) üzerine «Salât» getirmenin faziletine dair yüz yirmi üç adet hadîs-i şerîf göstermekte ve böylece Salât getirmenin önemini belirterek buna dair hükmü kuvvetlendirmektedir. Burada İmam Buharî, birkaç hadîs-i şerîf getirmek suretiyle maksadı beyan etmiş ve bununla yetinmiştir. Bunları arka arkaya aşağıda göreceğiz.
Şu yerlerde ve zamanlarda Peygamber üzerine Salât ve Selâm getirmek müstahab olup, diğer vakitlerde getirilen salâvatlardan fazileti daha çoktur:
1— Hadîs-i şerîf okunduğu zaman, Hz. Peygamber anıldığı veya ismi işitildiği zaman.
2— Namazların son oturuşunda ve vitirde Kunut dualarında.
3— Mescide ve eve girildiği zaman.
4— Müezzin ezan okurken ona icabet edildikten sonra.
5— Duaya başlarken, duanın ortasında ve sonunda, Allahdan bir dilekte bulunacak olan kimse önce Salât ve Selâm getirmeli, sonra da duasını onunla bitirmelidir.
I b n i Ata şöyle demiştir : Dua için erkân var, kanatlar, sebepler ve vakitler var. Eğer duo erkâna uygun düşerse kuvvetlenir, kanatlarına uygun düşerse göğe uçar, yakıtlarına uygun düşerse kurtulur vo sebeplerine uygun düşerse muvaffak olur. Duanın rükünleri (erkânı) şunlar : Kalbin huzurlu olması, insanın hassas bulunması, vakarını koruması ve Allah'tan korkar olması. Kalbi Allah'a bağlayarak diğer sebeplerden ilgiyi kesmesi.
Duanın kanatları : Sadakattir, dosdoğru olmaktır. Duonm vakitleri de seher vakitleridir. Duanın vasıtaları ise, Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) özerine Salât getirmektir.
6— Hacda Safa ile Merve arasında.
7— Zikir ve virde oturulduğu zaman.
8— Haceri Esved'in karşısında durulduğu zaman.
9— Kur'an okuma zamanında.
10— Bİr meclisten kalkıldığı zaman.
11— Kulaklar çınladığı zaman.
12— Söylenecek söz unutulduğu zaman.
13— Sabahleyin ve akşamleyin.
14— Abdest arasında.
15— Aksırıldığı zaman.
16— Namaz için ikamet getirildiği zaman.
17— Çarşıya ve sefere çıkıldığı zaman, seferden dönüldüğü zaman.
18— Mümin kardeşle karşılaşıp musafaha yapıldığı zaman.
19— Gece uykudan kalkınca.
20— Mübarek gün ve gecelerde ve bilhassa cuma gecesi ve cuma gününde çok çok salât getirmenin fazileti büyüktür.
Salâtın Keyfiyeti: Ashab-ı Kiram, Peygamber (SaUaİlahü Aleyhi ve Sellem) Efendimize sormuşlar : Ya Resûlallah! Biz sana nasıl Salât getirelim? Bu sorunun cevabı olarak rivayet edilen ve lâfızları birbirinden az çok farklı bulunan epeyce hadîsler vardır. Biz burada Hz. Ali (Radiyallahu cnh) 'dan nakledilen ve namazların son oturuşlarında okuna-gelmekte olan salâvatları yazmakla Hz. Peygamber üzerine Salât getirmenin keyfiyetini bildirmiş oluyoruz. Bundan başka Ashab-ı Kiramdan ve daha sonraki sayılı âlimlerden bize kadar gelen çeşitli ve sayılamayacak kadar fazla Salâvat şekilleri vardır. Bunların da okunmasında sevab ve fazilet vardır. Bunlar müstakil kitablardan bulunup okunabilir. Hz. A I i 'nin Peygamber Efendimizden rivayet ettiği Salât şu :
«— Allahümme SalU Alâ Muhammedin ve Alâ Ali Muhammet!. Ke-ma Salleyte Alâ tbrahîme ve ala Ali Ibrahîmc. Inneke Hamîdün Mecîd.
Allahümme tarik ala Muhammedin ve alâ Ali Muhammed. Kemft ba-rekte alâ Îbrahîme ve alâ Ali İbrahim. Inneke Hamîdün Mecid. e= Allah'ım! ibrahim'in ve ATinin (ailesinin) şan ve şerefini yücelttiğin gibi, Muham-med'in ve Al'inin şan ve şerefini yücelt. Muhakkak ki sen, hamd edilmi-ye lâyıksın, yücesin.
Allah'ım! ibrahim'e ve onun Al'ine bereket verdiğin gibi, Muham-med'e ve onun Al'ine bereket ver. Muhakkak İd sen, hamd edilmiye lâyıksın, yücesin.»
Hak Tealâ ihlâsla salâvat getirip de Peygamber (SaliaUahü Aleytâvt Scltem)"\r\ sefa a tın a erenler topluluğuna bizleri de İlhak buyursun.[2]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 640, /503
Senetler:
()
Konular:
Salavat, Dua, Hz. Peygamber'e
حدثنا محمد بن العلاء قال حدثنا إسحاق بن سليمان عن سعيد بن عبد الرحمن مولى سعيد بن العاص قال حدثنا حنظلة بن علي عن أبي هريرة عن النبي صلى الله عليه وسلم قال : من قال اللهم صل على محمد وعلى آل محمد كما صليت على إبراهيم وآل إبراهيم وبارك على محمد وعلى آل محمد كما باركت على إبراهيم وآل إبراهيم وترحم على محمد وعلى آل محمد كما ترحمت على إبراهيم وآل إبراهيم شهدت له يوم القيامة بالشهادة وشفعت له
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164914, EM000641
Hadis:
حدثنا محمد بن العلاء قال حدثنا إسحاق بن سليمان عن سعيد بن عبد الرحمن مولى سعيد بن العاص قال حدثنا حنظلة بن علي عن أبي هريرة عن النبي صلى الله عليه وسلم قال : من قال اللهم صل على محمد وعلى آل محمد كما صليت على إبراهيم وآل إبراهيم وبارك على محمد وعلى آل محمد كما باركت على إبراهيم وآل إبراهيم وترحم على محمد وعلى آل محمد كما ترحمت على إبراهيم وآل إبراهيم شهدت له يوم القيامة بالشهادة وشفعت له
Tercemesi:
— Ebû Hüreyre, Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'fen rivayet ettiğine göre, Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: «— Kim derse ki;
— Allah'ım! ibrahim'in ve onun ATinin şan ve şerefini yücelttiğin gibi, Muhnmmed'in ve onun Al'inin de şan ve şerefini yücelt, ibrahim'e ve onun Al'ine verdiğin bereket gibi, Muhammed'e ve onun Al'ine de bereket ver. ibrahim'e ve onun Al'ine ettiğin merhamet gibi, Muhammed'e ve onun Al'ine de merhamet et.
— Ben kıyamet günü onun şehitliğine şahit olurum ve ona şefaatçi kılınırım.»[3]
Bu duadaki teşbih, kıymette değil, salâhn aslındadır. Hz. I b r a h İ m 'e Allah tarafından ikram edilen «Salât» gibi, âhir zaman Peygamberi özerine de olsun dendiği zaman, bundan Hz. İbrahim (Ateyhissclâm) 'tn daha şerefli ve faziletli olması gerekmez. Nitekim Cenab-ı Hak Kur'an-ı Kerîm'de Peygamber Efendimize hitaben :
«Biz Nuh'a vahyettiğimiz gibi, sana da vahyettik.» Buyurmaktadır. Burada da vahyin esasında bir benzetiş vardır; yoksa Hazret! Nuh (Aleyhisselâm) 'in fazilet ve şerefinde değil... Fazilete gelince, Hz. MuhammedYA leyhissâlatü vesselam) bütün peygamberlerin ve yaratıkların en fa-ziletlİsİ ve en şereflisidir.
Bir de Hz. İbrahim (Aleyhissalâtü diğer peygamberler içerisinde zikri en çok geçen ve müstesna bir mevkii olan, aynı zamanda âhir zaman Peygamberinin ceddi bulunan bîr peygamberdir. Bu bakımlardan diğer peygamberler içinden seçilerek buna teşbih yapılmış oluyor.
(Bu hadîs Kütüb-i Sitte'de mevcut değildir. Bunu Ibnİ Cerîr Et-Taberî, Tehzîb'inde tahriç etmiştir. Fadlu'llah : C II, s. 99, dip not.)[4]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 641, /504
Senetler:
()
Konular:
Salavat, Dua, Hz. Peygamber'e
Şefaat, Hz. Peygamber'in
حدثنا أبو نعيم قال حدثنا سلمة بن وردان قال سمعت أنسا ومالك بن أوس بن الحدثان : أن النبي صلى الله عليه وسلم خرج يتبرز فلم يجد أحدا يتبعه فخرج عمر فاتبعه بفخارة أو مطهرة فوجده ساجدا في مسرب فتنحى فجلس وراءه حتى رفع النبي صلى الله عليه وسلم رأسه فقال أحسنت يا عمر حين وجدتني ساجدا فتنحيت عني ان جبريل جاءني فقال من صلى عليك واحدة صلى الله عليه وسلم عشرا ورفع له عشر درجات
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164915, EM000642
Hadis:
حدثنا أبو نعيم قال حدثنا سلمة بن وردان قال سمعت أنسا ومالك بن أوس بن الحدثان : أن النبي صلى الله عليه وسلم خرج يتبرز فلم يجد أحدا يتبعه فخرج عمر فاتبعه بفخارة أو مطهرة فوجده ساجدا في مسرب فتنحى فجلس وراءه حتى رفع النبي صلى الله عليه وسلم رأسه فقال أحسنت يا عمر حين وجدتني ساجدا فتنحيت عني ان جبريل جاءني فقال من صلى عليك واحدة صلى الله عليه وسلم عشرا ورفع له عشر درجات
Tercemesi:
— Enes'den ve Malik ibni Evs ibni'l-Hedesan'dan isitildiğine göre, Peygamber (Saltallahü Aleyhi ve Sellem) haceti için çıkıp (sahraya doğru) açıldı. Kendisini izliyecek kimseyi bulamadı. Sonra Hazreti Ömer bir desti veya ibrik ile onu takip etti de, onu bir su havuzu yanında secdeye kapanmış buldu. Bunun üzerine Hazreti Ömer geri çekilip arka tarafında oturdu. Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Selleml secdeden başım kaldırınca şöyle buyurdu:
«— Ey Ömer, güzel hareket ettin; beni secdede bulduğunda benden uzaklaştın. Gerçekten bana Cibril gelip şöyle dedi: Sana kim bir defa salât getirirse, Allah ona on rahmet eder ve onun için on derece yükseltir.»
Bu hadîs-i şerifte de Hz. Peygambere «Salât» getirmenin fazileti ile «Salat» getirmenin kazanacağı sevab belirtilmekte ve Salât'a teşvik edilmektedir.
(Bu hadîsi İmam Ahmed tahriç etmiştir. Fadlu'Ilah : C. II, s. 99, dip not.).[5]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 642, /505
Senetler:
()
Konular:
Hz. Peygamber, Cebraille ilişkisi
Sahabe, Hz. peygamber'e hizmeti
Salavat, Dua, Hz. Peygamber'e
حدثنا بن سلام قال حدثنا أبو معاوية عن الأعمش عن أبي صالح عن أبي هريرة قال قال رسول الله صلى الله عليه وسلم : استعيذوا بالله من جهنم استعيذوا بالله من عذاب القبر استعيذوا بالله من فتنة المسيح الدجال استعيذوا بالله من فتنة المحيا والممات
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164922, EM000648
Hadis:
حدثنا بن سلام قال حدثنا أبو معاوية عن الأعمش عن أبي صالح عن أبي هريرة قال قال رسول الله صلى الله عليه وسلم : استعيذوا بالله من جهنم استعيذوا بالله من عذاب القبر استعيذوا بالله من فتنة المسيح الدجال استعيذوا بالله من فتنة المحيا والممات
Tercemesi:
— Ebû Hüreyre'den rivayet edildiğine göre demiştir ki, Resûlül-lah şöyle buyurdu :
«— Cehennem'den Allah'a sığınınız, kabir azabından Allah'a sığınınız, uğursuz Deccal'm fitnesinden Allah'a sığınınız, hayatın ve ölümün fitnesinden Allah'a sığınınız.»[16]
İnsanlar İçin dehşet İfade eden ve büyük geçitler olarak gösterilen şu beş şeyden Allah'a stğınıldığı takdirde, Allah'ın rahmetine kavuşularak hem dünya hayatı, hem kabir hali, hem de âhiretteki ahval garanti altına alınmış olur, çünkü :
1— Cehennem azabı, en ağır ve en korkunç işkencelerden bîri o!up, insanın kabir hayatından sonra karşılaşılması muhtemel bir safhayı teşkil eder. Bu dehşetli azabdan Allah'a sığınarak kurtulmak, büyük geçitlerden birini selâmet üzere geçmiş olmaktır.
2— Kabir azabı, ölümden sonra karşılaşılması muhtemel olduğundan kabir azabı da dünya ile âhiret hayatı arasında bir safha teşkil eder. Bundan azab ve sıkıntı çekmeden kurtulmak için Allah'a sığınarak selâmete çıkmak yine bir geçitten kurtulmak olur.
3— Âhir zamanda yeryüzünü küfür ve fitnesi ile fesada verecek olan Oeccal'in devresinde yaşamak da özel bir safha teşkil eder. Onun küfür ve
fitnesinden kurtulmak için Allah'a sığınarak emin durumda olmak, büyük bir felâketten kurtulmak olur.
4— İnsan hayatta bulunduğu müddet çeşitli musibetlerle ve günahlarla karşılaşır. Yaşadığı zaman içerisinde bunlardan korunmak için Allah'a sığınarak ondan medet ummak ve böylece dünya hayatını felâket s iz geçirmek en büyük geçitlerden birini selâmet üzre geçmek olur. Bunun da kıymeti büyüktür.
5— Ölümden itibaren gelen devir, geniş mânasiyle sonsuz bir zamanı kapladığından, bu devrin fitne ve imtihanlarının dehşetinden Allah'a sığınarak emin duruma geçmek de âhiret hayatının selâmetine ermek olur ki, asıl kurtuluş budur. Böylece şu beş geçitten Allah'a sığınarak selâmete ermek, insanın bütün hayat ve memat safhalarını garantilemek olur. İşte bunların şerrinden Allah'a sığınmak İçin dua etmemizi Peygamber Efendimiz bize emrediyor, tâ ki, kurtulmuş olalım.
Burada bir soru hatıra gelebilir : Acaba Deccal yeryüzüne gelmiş midir, gelmemişse ne zaman geleceği belli midir, Deccal bir kimse veya çok kimseler midir? Bu sorulara kesinlikle cevap vermeğe imkân olmadığı gibi, bunun üzerinde durmak da bir önem taşımaz. Her devirde ve her zamanda fenalığa teşvik eden, zulüm ve küfür saçan şahsiyetler bulunmuştur ve bulunabilir de... İnsanlara düşen vazife, bunların fenalığına alet olmamak, hakdan ve adaletten aynlmayıp hak din yolunda bulunmaktır. Bu istikameti sağlamak için de Allah'dan yardım istemektir. Bunu şahsında ve çevresinde elinden geldiği kadar sağlamış olan kimse, görevini yapmış demektir. Dec-cal'in ne zaman geleceğini veya gelip gelmediğini bilmek mesele değildir. Yalnız yalancılık ve küfür yayıcıltğı İle dünyayı ifsad edecek bir Deccal'in gelmesi hak olduğuna inanmak kâfidir.[17]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 648, /508
Senetler:
()
Konular:
Dua, her konuda
حدثنا علي بن عبد الله قال حدثنا مروان بن معاوية قال حدثنا سعد بن طارق بن أشيم الأشجعي قال حدثني أبي قال : كنا نغدو إلى النبي صلى الله عليه وسلم فيجيء الرجل وتجيء المرأة فيقول يا رسول الله كيف أقول إذا صليت فيقول قل اللهم اغفر لي وارحمني واهدني وارزقني فقد جمعن لك دنياك وآخرتك
حدثنا علي قال حدثنا سليمان بن حيان قال حدثنا أبو مالك قال : سمعت أبي ولم يذكر إذا صليت وتابعه عبد الواحد ويزيد بن هارون
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164925, EM000651
Hadis:
حدثنا علي بن عبد الله قال حدثنا مروان بن معاوية قال حدثنا سعد بن طارق بن أشيم الأشجعي قال حدثني أبي قال : كنا نغدو إلى النبي صلى الله عليه وسلم فيجيء الرجل وتجيء المرأة فيقول يا رسول الله كيف أقول إذا صليت فيقول قل اللهم اغفر لي وارحمني واهدني وارزقني فقد جمعن لك دنياك وآخرتك
حدثنا علي قال حدثنا سليمان بن حيان قال حدثنا أبو مالك قال : سمعت أبي ولم يذكر إذا صليت وتابعه عبد الواحد ويزيد بن هارون
Tercemesi:
— Sa'd'dan rivayet edildiğine göre, demiştir ki, babam Tank El-Eşce'î bana anlatıp şöyle dedi: Sabahleyin Peygamber (Sallallahu Aleyhi veSelkm/e giderdik de, (oraya) erkekler ve kadınlar gelirdi. Biri soruyordu :
— Ey Allah'ın Resulü, namaz kıldığım zaman nasıl söyliyeyim?
Peygamber de (ona) şöyle buyuruyordu:
«— Söyle: Allah'ım! Benî bağışla, tona merhamet et, beni bak yola ilet ve bana rızık vetr. Gerçekten bu sözler senin dünya ve âhiretini toplarlar, (dünya ve âhirette saadete kavuşursun).»[22]
Bu hadîs-i şerif başka bîr yolla anlatılmış olup, orada «Namaz kıldığım zaman» sözü zikredilmemişîîr. (Ravİlerden Abdulvahid ve Ye-zîd ibni Harun bu ifadeye uymuşlardır.)
Ravi Abdulvahid ile Yezîd İbni Harun'un Sa'd1-dan rivayetlerinde, Peygamber (Salîalîahü Aleyhi ve Sellem)'\n huzurlarında İslâm'ı kabul edenlere ilk öğrettikleri dua olarak bu hadîs-i şerif varid olmuştur, şeklinde gösterilmekte hatta namazı öğrettikten sonra bu duayı okumasını, muhtediye tavsiye ederlerdi, kaydı da vardır.[23]
Bu hadîsin vürud sebebi hangisi olursa olsun, hadîsin bu bölümle ilgisi bulunmamaktadır. Çünkü zulüm ve intikam mânalarını taşımamaktadır. Sırf bir dua olma bakımından ilgi kurulabilir.
Soru ve ona verilen cevaptan anlaşıldığına göre, bu duanın, namaz edâ edildikten sonra okunması tavsiye edilmektedir. Namaz sözü ise, hem farz, hem de nafile için kullanılır. Mutlak olarak anıltşı kemal mânasına hcmledil-diğinden farzın kasdedilmiş olduğu neticesi doğar. Bununla beraber, hangi namaz olursa, akabinde bu duayı okumakta bir mahzur yoktur ve sevabı çoktur.[24]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 651, /510
Senetler:
()
Konular:
Dua, Namazda ve ardından yapılan