حدثنا الصلت قال حدثنا أبو عوانة عن سماك عن عكرمة عن عائشة رضي الله عنها أنه : سمعه منها أنها رأت النبي صلى الله عليه وسلم يدعو رافعا يديه يقول اللهم إنما أنا بشر فلا تعاقبنى أيما رجل من المؤمنين آذيته أو شتمته فلا تعاقبنى فيه
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164886, EM000613
Hadis:
حدثنا الصلت قال حدثنا أبو عوانة عن سماك عن عكرمة عن عائشة رضي الله عنها أنه : سمعه منها أنها رأت النبي صلى الله عليه وسلم يدعو رافعا يديه يقول اللهم إنما أنا بشر فلا تعاقبنى أيما رجل من المؤمنين آذيته أو شتمته فلا تعاقبنى فيه
Tercemesi:
— Cabir İbni Abdullah'dan rivayet edildiğine göre, şöyle" demiştir :
— Tufeyl îbni Amr, Peygamber (Sallalîahü Aleyhi ve Sellem) 'e dedi ki: (Düşman saldırısından seni koruyacak) bir kalen ve bir kuvvetin
olsa; Devs kabilesinin (cahiliyetteki) kalesi gibi? Cabir dedi ki:
— Allah, Ensar'a hicreti hazırladığı için, Peygamber bu teklifi kabul etmedi. (Çünkü Mekke'deki müslümanların Medine'ye hicretlerine müsaade çıkmıştı. Hz. Peygamberin Mekke'den Medine'ye hicretinden sonra) Tufeyl de hicret etti ve beraberinde kavminden bir adam vardı. Adam hasta oldu ve çok darlandı, (yahut ravi buna benzer bir kelime kullandı). Adam ok torbasına doğru emekledi de ucu keskin bir ok aldı ve bununla bilek damarlarını kesti; sonra öldü. Tufeyl onu rüyasında gördü ve (ona) sordu:
— (ölümünden sonra) sana ne yapıldı? Adam dedi ki:
— Peygambere (Sallalîahü Aleyhi ve Seliem) hicretimden dolayı bağışlandım. Tufeyl sordu:
— îki elinin hali ne, (neden bunlar sarılmış bulunuyor)? Adam dedi ki:
— Bana, ellerinle bozduğun şeyi düzeltmeyiz, dendi, (onun için böyle sakat duruyorlar).
Ravi demiştir ki:
— Tufeyl bu rüyayı Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'e anlattı. Bunun üzerine Peygamber ellerini kaldırdı ve şöyle dedi:
«— Allah'ım, ellerini de bağışla!..»[1190]
Bu hadîs-i şerif eh!-İ sünnet inancı için büyük bir delildir: İntihar eden kimse, yahut büyük günah işleyen kimse tevbe etmeksizin bu cinayeti üzere Ölürse kâfir değildir ve onun için muhakkak cehennemliktir hükmü verilemez. Böyle kimseler Allah'ın dileğine tâbi olurlar. Allah dilerse onları cezalan miktarınca Cehennem e kor, dilerse bağışlar. Küfre varmadıkça mümin olanlar ebedî olarak da Cehennem de kalmazlar.
Peygamber Efendimizin bu intihar eden saha biye duaları bize bu gerçeği ispat etmektedir. Zira kebire sebebi Cehennemlik olsaydı, bunun bağışlanması için Peygamber Efendimiz dua etmezlerdi.[1191]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 613, /484
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. İkrime Mevla İbn Abbas (İkrime)
3. Simak b. Harb ez-Zühlî (Simak b. Harb b. Evs b. Halid)
4. Ebu Avane Vazzah b. Abdullah el-Yeşkurî (Vazzah b. Abdullah)
5. Salt b. Muhammed el-Harikî (Salt b. Muhammed b. Abdurrahman b. Ebu Muğira)
Konular:
Dua, dua ederken ellerin kaldırılması
Hz. Peygamber, duaları
حدثنا محمد بن سلام قال أخبرنا عبدة قال أخبرنا محمد بن عمرو قال حدثنا أبو سلمة عن أبى هريرة قال قال رسول الله صلى الله عليه وسلم : ان الكريم بن الكريم بن الكريم بن الكريم يوسف بن يعقوب بن إسحاق بن إبراهيم خليل الرحمن تبارك وتعالى قال قال رسول الله صلى الله عليه وسلم لو لبثت في السجن ما لبث يوسف ثم جاءني الداعى لأجبت إذ جاءه الرسول فقال ارجع إلى ربك فاسأله ما بال النسوة اللاتى قطعن أيديهن ورحمة الله على لوط إن كان ليأوى إلى ركن شديد إذ قال لقومه لو إن لي بكم قوة أو آوى إلى ركن شديد ما إن بعث الله بعده من نبي إلا في ثروة من قومه قال محمد الثروة الكثرة والمنعة
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164878, EM000605
Hadis:
حدثنا محمد بن سلام قال أخبرنا عبدة قال أخبرنا محمد بن عمرو قال حدثنا أبو سلمة عن أبى هريرة قال قال رسول الله صلى الله عليه وسلم : ان الكريم بن الكريم بن الكريم بن الكريم يوسف بن يعقوب بن إسحاق بن إبراهيم خليل الرحمن تبارك وتعالى قال قال رسول الله صلى الله عليه وسلم لو لبثت في السجن ما لبث يوسف ثم جاءني الداعى لأجبت إذ جاءه الرسول فقال ارجع إلى ربك فاسأله ما بال النسوة اللاتى قطعن أيديهن ورحمة الله على لوط إن كان ليأوى إلى ركن شديد إذ قال لقومه لو إن لي بكم قوة أو آوى إلى ركن شديد ما إن بعث الله بعده من نبي إلا في ثروة من قومه قال محمد الثروة الكثرة والمنعة
Tercemesi:
— Ebû Hüreyre demiştir ki. Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
— Şanı yüce ve yüksek olan Rahman'ın Halil'i İbrahim'in oğlu İs-hak, onun oğlu Yakub, Yakub'un oğlu Yûsuf, kerîm oğlu kerîm oğlu kerîm oğlu Kerîm'dir, (yüksek haslet sahibidir).
Havi demiştir ki:
— Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
«— Eğer Yûsuf'un kaldığı kadar, ben hapishanede kalaydım, sonra bana (artık çık diye) davetçi gelse icabet ederdim, (çıkardım). Halbuki ona (Hükümdar tarafından onu çıkarıp bana getirin diye) elçi geldiği zaman (elçiye) şöyle demişti:
— Efendine dön de, o ellerini kesen hanımların hali neydi? diye kendisinden sor. (Böylece suçsuzluğunu itiraf ettirinceye kadar hapishanede kalmış olup, hemen dışarı çıkmamıştı).» (Yûsuf Sûresi, âyet: 50)
«— Allah'ın rahmeti de Lût (Peygamber) üzerine olsun; o kuvvetli bir esasa (Allah'a) dayanmışken, iman etmiyen kavmine:
— Keşke size karşı bir kuvvetim olsa yahut sağlam bir topluluğa dayan sam, (böylece sizin eziyetinizden ve fenalığınızdan korunsam) demişti. (Hud Sûresi, âyet: 80) «AJİah Teâlâ Lût'dan sonra gönderdiği her peygamberi muhakkak kavminden bir kuvvet ve topluluk içinde gönderdi.»
Ravilerden Muhanamed demiştir ki:
«— Servet» çokluk ve koruyucu kuvvet manasınadır.[1173]
Bu hadîs-i şerifte Hz. Y û s u f 'un kerem ve sabır sahibi olduğuna, Hz. Lût Peygamberin İse, tahammül za'fına işaret edilmekte ve ona dua edilerek Allah dan rahmet istenmektedir.
Hz. Yûsuf ve Hz. Lût hakkında geniş bilgi için Yûsuf sûresi ile Hûd sûresini incelemek kâfidir. Hz. Yûsuf uğradığı iftira sebebiyle yedi yıl hapishanede kalmış ve nihayet Hükümdarın gördüğü bir rüyayı tâbir etmesi mükâfatı olarak hapishaneden çıkarılmasını hükümdar istemiş ve bu emri tebliğ için Hz. Yûsuf'a bir elçi göndermişti. Hz. Yûsuf elçinin tebliğini kabul etmemiş ve masum bulunduğunun tahakkukunu istemişti. Bunun için elçiye :
«— Efendine dön de, o ellerini kesen hanımların hali neydi? diye kendisinden sor.»
Demişti. Nihayet hanımlar Hz. Yûsuf'un suçsuz olduğunu itiraf ettikten sonra Hz. Yûsuf hapishaneden çıkmış oldu. İşte Peygamber Efendimiz Hz. Yûsuf'un sabır ve tahammülünü göstererek:
«— Ben onun yerinde hapishanede kalmış olsaydım, beni çıkarimya gelen davet çinin davetini kabul edip çıkardım, daha fazla beklemezdim.»
Buyurmuşlardır. Bir vasıfta olan üstünlüğünü belirtmekle Hz. Yûsuf 'un ahir zaman peygamberinden daha üstün olması lâzım gelmez ve böyle bir düşünce ileri sürülemez.
Hz. Lût Peygambere genç delikanlılar kıyafetinde gelen Allah'ın meleklerine, kavminin kötü ahlâklı insanları tecavüz etmeye yeltendikleri zaman, onların şerrinden kurtulmak İçin :
«— Keşke size karşı bir kuvvetim olsa, yahut sağlam bir topluluğa dayansam.» demişti.
Halbuki kendisinin güveneceği en kuvvetli varlık Allah bulunuyordu ve nitekim onun melekleri vasıtasiyle bu ahlâkı bozuk kavmi helak etmişti. Burada da Hz. L û t 'un za'fı belirtilmektedir.[1174]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 605, /479
Senetler:
()
Konular:
Hz. Peygamber, ayetleri tefsiri
Kur'an, Ayet Yorumu
Peygamberler, Hz. Lut
Peygamberler, Hz. Yusuf
حدثنا عمر بن حفص قال حدثنا أبي قال حدثنا الأعمش قال حدثني مالك بن الحارث عن عبد الرحمن بن يزيد قال : كان الربيع ياتى علقمة يوم الجمعة فإذا لم أكن ثمة ارسلوا إلى فجاء مرة ولست ثمة فلقينى علقمة وقال لي ألم تر ما جاء به الربيع قال ألم تر أكثر ما يدعو الناس وما أقل إجابتهم وذلك أن الله عز وجل لا يقبل إلا الناخلة من الدعاء قلت أو ليس قال ذلك عبد الله قال وما قال قال قال عبد الله لا يسمع الله من مسمع ولا من مراء ولا لاعب إلا داع دعا يثبت من قلبه قال فذكر علقمة قال نعم
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164879, EM000606
Hadis:
حدثنا عمر بن حفص قال حدثنا أبي قال حدثنا الأعمش قال حدثني مالك بن الحارث عن عبد الرحمن بن يزيد قال : كان الربيع ياتى علقمة يوم الجمعة فإذا لم أكن ثمة ارسلوا إلى فجاء مرة ولست ثمة فلقينى علقمة وقال لي ألم تر ما جاء به الربيع قال ألم تر أكثر ما يدعو الناس وما أقل إجابتهم وذلك أن الله عز وجل لا يقبل إلا الناخلة من الدعاء قلت أو ليس قال ذلك عبد الله قال وما قال قال قال عبد الله لا يسمع الله من مسمع ولا من مراء ولا لاعب إلا داع دعا يثبت من قلبه قال فذكر علقمة قال نعم
Tercemesi:
— (151-s.) Abdurrahman İbni Yezîd'den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:
— Rebî' cuma günleri Alkame'ye gelirdi. Ben orada bulunmadığım zaman bana haber gönderirlerdi (ve beni isterlerdi). Bir defa Rebî' geldi, ben orada yoktum. Alkame benimle karşılaştı ve bana dedi ki:
— Rebî'in getirdiği haberi biliyor musun? O şöyle dedi:
— İnsanların ne kadar çok duâ ettiklerini ve (buna karşılık) dualarının ne kadar az kabul edildiğini görmez misin! Bunun sebebi şu; çünkü Azız ve Celîl olan Allah, ancak duanın halis ve özlü olanını kabul eder. Ben dedim ki:
— Abdullah (İbni Mes'ud) bunu söylemedi mi? Alkame dedi ki:
— Abdullah ne demişti? Abdurrahman dedi ki:
— Abdullah şöyle demişti:
— Allah Teâlâ (şöhret ve menfaat için duasını insanlara) duyuran bir duâ ediciden, gösteriş yapandan ve maskaracıdan duâ kabul etmez; ancak kalbinden ihlâsla duâ edenin duasını kabul eder. Abdurrahman dedi ki:
— Alkame hatırladı da, evet, dedi.[1175]
Sahih iman ve salih amelden uzak olarak şöhret kazanmak ve menfaat elde etmek için, iyi hocadır veya güzel duacıdır desinler için gösteriş yaparak edilen duaların hiç biri makbul değildir. Allah katında bunların yeri olmaz. Kalb samimiyeti ile Allah'a İltica etmek lâzımdır. Bu hususta bilgi için 604 sayılı hadîsin açıklamasına bakılsın.[1176]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 606, /480
Senetler:
()
Konular:
Dua, kabul olma şartları
حدثنا محمد بن عبيد الله قال حدثنا عبد العزيز بن أبى حازم عن العلاء عن أبيه عن أبى هريرة أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال : إذا دعا أحدكم فلا يقول إن شئت وليعزم المسألة وليعظم الرغبة فإن الله لا يعظم عليه شيء أعطاه
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164880, EM000607
Hadis:
حدثنا محمد بن عبيد الله قال حدثنا عبد العزيز بن أبى حازم عن العلاء عن أبيه عن أبى هريرة أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال : إذا دعا أحدكم فلا يقول إن شئت وليعزم المسألة وليعظم الرغبة فإن الله لا يعظم عليه شيء أعطاه
Tercemesi:
— Ebû Hüreyre'den rivayet edildiğine göre, Resûlüllah (Sallallahü A ieyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur :
— Sizden biriniz duâ ettiği zaman, dilersen (ya Rab, bana şunu ver), demesin; isteğini kesin yapsın ve büyük rağbet göstersin. Çünkü verdiği şey, Allah'a büyük gelmez.»[1177]
Bir nevi istiğna göstererek insanın :
«— Allah'ım! dilersen beni bağışla, dilersen bana merhamet et, dilersen bana rızık ver,» şeklinde dua etmemesini, bir şeyi kesinlik ve istekle İstemesini Peygamberimiz tavsiye buyuruyorlar. Çünkü istenen biı şeyi vermek Allah'a güç gelmez ve büyük bir mesele olmaz. Kul, aczİyetİ ve ihlâsı ile Allah'a tam yönelmelidir.[1178]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 607, /481
Senetler:
()
Konular:
Dua, dua etme adabı
Dua, istersen ver diye dua edilmemeli
Dua, kabul olma şartları
KTB, DUA
حدثنا محمد بن سلام قال أخبرنا إسماعيل بن علية عن عبد العزيز بن صهيب عن أنس قال قال رسول الله صلى الله عليه وسلم : إذا دعا أحدكم فليعزم في الدعاء ولا يقل اللهم ان شئت فأعطنى فان الله لا مستكره له
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164881, EM000608
Hadis:
حدثنا محمد بن سلام قال أخبرنا إسماعيل بن علية عن عبد العزيز بن صهيب عن أنس قال قال رسول الله صلى الله عليه وسلم : إذا دعا أحدكم فليعزم في الدعاء ولا يقل اللهم ان شئت فأعطنى فان الله لا مستكره له
Tercemesi:
— Enes'den rivayet edildiğine göre, Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi veSellem) şöyle buyurmuştur:
«— Sizden biriniz duâ ettiği zaman duayı kesin yapsın ve Allah'ım dilersen bana yer, demesin; çünkü Allah'ı zorlayıcı ve engelleyici yoktur.»[1179]
Ravi değişikliği ile beraber bundan önceki hadîs-i şerifin manasını aynen teyid etmektedir.[1180]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 608, /482
Senetler:
()
Konular:
Dua, dua etme adabı
Dua, istersen ver diye dua edilmemeli
Dua, kabul olma şartları
KTB, DUA
حدثنا إبراهيم بن المنذر قال حدثنا محمد بن فليح قال أخبرني أبى عن أبى نعيم وهو وهب قال : رأيت بن عمر وبن الزبير يدعوان يديران بالراحتين على الوجه
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164882, EM000609
Hadis:
حدثنا إبراهيم بن المنذر قال حدثنا محمد بن فليح قال أخبرني أبى عن أبى نعيم وهو وهب قال : رأيت بن عمر وبن الزبير يدعوان يديران بالراحتين على الوجه
Tercemesi:
Ebû Nuaym Vehb'den rivayet edildiğine göre, §öyle demiştir:
«— İbni Ömer ve îbni Zübeyr'i gördüm, avuçlarını yüze döndürerek duâ ediyorlardı.»[1181]
Ebû D a v u d, Tirmizî, Ibni Mace, Ibni Hibban ve Hâkim, hadîsi Peygambere kadar yükseltip şöyle rivayet etmişlerdir:
«— Allah'dan dilediğiniz vaki? avuçlarınızın içi ile isteyin, arkalarıyle ondan istemeyin. Duayı bitirince de avuçlarınızla yüzünüzü siliniz.»
Gerek müştereken rivayet edilen bu hadîsten ve gerekse metindeki haberden dua ediş şeklini öğrenmiş bulunuyoruz. Taassuba kapılarak bîr takım şekiller üzerinde ısrar etmek cehaletten başka bir şey değildir.[1182]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 609, /482
Senetler:
0. Mevkuf (Mevkuf)
1. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
1. Ebu Bekir Abdullah b. Zübeyr el-Esedî (Abdullah b. Zübeyr b. Avvam)
Konular:
Dua, dua ederken ellerin kaldırılması
Dua, duada şekil
حدثنا مسدد قال حدثنا أبو عوانة عن سماك بن حرب عن عكرمة عن عائشة رضي الله عنها زعم أنه سمعه منها أنها : رأت النبي صلى الله عليه وسلم يدعو رافعا يديه يقول إنما أنا بشر فلا تعاقبنى أيما رجل من المؤمنين آذيته أو شتمته فلا تعاقبنى فيه
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164883, EM000610
Hadis:
حدثنا مسدد قال حدثنا أبو عوانة عن سماك بن حرب عن عكرمة عن عائشة رضي الله عنها زعم أنه سمعه منها أنها : رأت النبي صلى الله عليه وسلم يدعو رافعا يديه يقول إنما أنا بشر فلا تعاقبنى أيما رجل من المؤمنين آذيته أو شتمته فلا تعاقبنى فيه
Tercemesi:
— îkrirne, Hz. Aişe (Radiyalîahü anha) 'dan işittiğini sandığına göre, Hz. Aişe, Peygamber (SaUaüahü Aleyh: ve Seliem) 'in kollarını kaldırarak duâ edip, şöyle dediğini gördü:
«Ben, ancak bir insanım, bana azab etme. Mü'minlerden hangi adama eziyet verdimse, yahut ona kötü söyledîmse, onun hakkında da bana azab etme.»[1183]
Nübüvvetten sonra peygamberler günah işlemezler, masumdurlar. Ancak kendilerinden beşeriyet icabı zelle tâbir edilen küçük hatalar sadır olabilir. İşte bu gibi hatalar şayet sadır olmuşsa,, onların bağışlanmasını, Cg-nab-ı Hak'dan diliyor peygamberimiz. Bize de dua şeklini öğretiyorlar. Peygamberlik vazifesi verilmeden önce, peygamberlerin günah İşlemeleri hakkında değişik görüşler vardır. Âlimlerin çoğu bunun caiz olduğunu kaydetmişlerdir Nübüvvetten önce peygamberlerin günah işlemelerini caiz görmek, her peygamberin muhakkak daha önce günah İşlediği manasını taşımaz. Bazı peygamberler hakkında vâki olmuştur ve olması da nübüvvetin gelmesine engel değildir,, şeklînde izah edilir. Bir de Peygamberliğin şanına yakışmayacak şeyler, küçük dahi olsalar, onlara nispet edilmezler.
Peygamber Efendimiz bu dualarında da ellerini yukarı kaldırarak Allah'a yalvarmışlardır.[1184]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 610, /483
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. İkrime Mevla İbn Abbas (İkrime)
3. Simak b. Harb ez-Zühlî (Simak b. Harb b. Evs b. Halid)
4. Ebu Avane Vazzah b. Abdullah el-Yeşkurî (Vazzah b. Abdullah)
5. Müsedded b. Müserhed el-Esedî (Müsedded b. Müserhed b. Müserbel b. Şerik)
Konular:
Dua, dua ederken ellerin kaldırılması
Hz. Peygamber, duaları
حدثنا علي قال حدثنا سفيان قال حدثنا أبو الزناد عن الأعرج عن أبى هريرة قال قدم الطفيل بن عمرو الدوسي على رسول الله صلى الله عليه وسلم فقال : يا رسول الله إن دوسا قد عصت وأبت فادع الله عليها فاستقبل رسول الله صلى الله عليه وسلم القبلة ورفع يديه فظن الناس أنه يدعو عليهم فقال اللهم اهد دوسا وائت بهم
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164884, EM000611
Hadis:
حدثنا علي قال حدثنا سفيان قال حدثنا أبو الزناد عن الأعرج عن أبى هريرة قال قدم الطفيل بن عمرو الدوسي على رسول الله صلى الله عليه وسلم فقال : يا رسول الله إن دوسا قد عصت وأبت فادع الله عليها فاستقبل رسول الله صلى الله عليه وسلم القبلة ورفع يديه فظن الناس أنه يدعو عليهم فقال اللهم اهد دوسا وائت بهم
Tercemesi:
— Ebû Hüreyre'den rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir:
— Devs kabilesinden Tufeyl îbni Arar, Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'Q gelip dedi ki:
— Ey Allah'ın Resulü! Devs kabilesi isyan etmiştir ve îslâmdan yüz çevirmiştir. Onların aleyhine duâ et. Kesûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Seîîem) de kıbleye döndü ve ellerini kaldırdı. însanlar zannetti ki, Peygamber onlara beddua edecek. Peygamber şöyle dedi:
«— Allah'ım! Devs kabilesine hidayet ver ve onları (hak din olan îsîâma) getir.»[1185]
Peygamber Efendimiz hak yoldan ayrılanları hiç bir zaman lanetlememiş, onların hidayete ermelerine daima dua etmiştir. Gaye beşeriyeti saadet ve selâmete çıkarmaktır, yoksa helaklerini istemek değildir. Bu dualarında da ellerini kaldırdıkları sabit olmuştur.
Tufeyl Ibni Amr kimdir? :
ZG'n-Nûr lâkabı ile meşhur olup, Devs kabilesindendir. İslâm'ı kabul edişini şöyle anlatır:
«— Ben kavmimin ulularından şair bir adamdım. Mekke'ye gittim. Orada Kureyş kabilesinden bir takım erkeklerle görüştüm. Bana dediler ki:
— Sen kavmin içinde itaat olunan şair bîr efendisin. Biz senin bu adamla (Peygamberle! karşılaşmandan korkuyoruz. Sana bazı sözler söyliyebİlir. Onun sözleri sihir gibi tesir eder-, onun için kendisinden sakın kir ne seninle ne de kavminle karşılaşmasın. Bİzim içimize ve kavmimiz arasına soktuğu ayrılığı sokmasın. Çünkü o, baba r!e evlâd arasını, kan İle koca arasını, oğulla baba arasını ayırır.
— Vallahi, bana o kadar söylediler ki, artık peygamberin sözünü işitmemek için kulaklarımı tıkamaya ve ondan sonra Mescid'e girmeye karar verdim. Her iki kulağımı pamukla tıkayıp sabahleyin Mescid'e gittim. Baktım ki, Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Mescid'de ayakta duruyor. Ben ona yakın durdum. Ben ne kadar işitmemek istiyordu m sa da o, bazı sözlerini bana duyuruyordu. Kendi kendime dedim ki, bu bir mucizedir. Ben sağlam görüşlü bir adamım. İşlerin iyisini ve kötüsünü ayrıt edebilirim. Vallahi onun sözlerini dinleyeceğim. Eğer doğru bulursam onu kabul edeceğim, değilse kendisinden uzaklaşacağım. Bunun üzerine kulaklarımdan pamukları çıkarıp yere attım; sonra onu dinledim. Onun konuştuğu kelâmdan daha güzel bir kelâm asla işîtmemiştİm. Kendi kendime diyordum ki, Allah'ım! Bugün işittiğim sözden daha iyi ve daha güzel bir söz işitmiş değilim. Sonra Peygamber ayrılıncaya kadar bekledim. Ayrılınca ben onu takip ettim ve onunla beraber evine girdim. Kendisine dedim ki :
— Senin kavminden bir takım kimseler bana gelip senin için şunu ve şunu söylediler. Böylece dediklerini Peygambere anlattım; ve dedim ki:
— Bununla beraber senin sözlerini bana Allah duyurdu ve kalbime bunlarrn gerçek olduğu fikri düştü, bana dinini arz et, emir ve yasaklarını bildir. Bunun üzerine Hz. Peygamber bana İslâm'ı arz etti, ben de kabul ettim. Sonra şöyle dedim :
— Ey Allah'ın Resûlül Ben kavmi içinde hürmet gören ve itaat olunan bir kimseyim. Ben, Devs kabilemi İslâm'a davet edeceğim, olur kİ Allah onlara hidayet verir. Benim için Allah'a dua et ki, onlar üzerine bana yardımcı olacak bir alâmet bana versin. Böylece davetimde basan sağlayayım. Hz. Peygamber şöyle buyurdu :
«— Allah'ım! Buna bir âyet (nişan) ver ki, niyet ettiği hayırlı işte
ona yardımcı olsun.»
— Bundan sonra memleketime dönmek üzere ayrıldım. Evime yaklaştığım zaman kamçımın ucunda ışık veren bir nur peyda oldu. Evde yaşlı anne ve babamla bir hanımım vardı. Hayvanımın üzerinde onlara doğru yürüyordum, kamçımın ucunda da sanki bir kandil yanıyordu. Eve varınca babam yanıma geldi. Ben dedim ki :
— Artık uzak ol, ben senden değilim ve sen de benden değilsin. Babam:
— Yavrum, bu neden icab ediyor? dedi. Dedim ki:
— Ben Müslüman oldum ve Hz. Muhammed'in dinine tâbi oldum. Babam şöyle cevap verdi:
— Benim dinim senin dinindir. Böylece babam İslâm'ı kabul etti ve Müslümanlığı güzel oldu. Sonra zevcem bana geldi, ona da aynı şeyi söyledim :
— Artık birbirimize helâl değiliz, dedim. O da :
— Senin dinin benim de dinİmdir, dedi ve yıkanıp temizlenerek İslâm'ı kabul etti.
Sonra Devs kabilesini İslâm'a çağırdım. Bunlar yüz çevirip isyan ettiler. Bundan dolayı tekrar Mekke'ye döndüm ve Hz. Peygamberin huzuruna vardım. Dedim kî:
— Ey Allah'ın Resulü! Devs kabilesinde faiz ve zina taşkınlıkları aldı yürüdü, İslâm'a yüz çeviriyorlar; bunlara beddua et. Bunun üzerine Hz. Peygamber şöyle buyurdu :
«— Allah'ım! Devs kabilesine hidayet et ve onları İslâm'a getir.» Sonra ben kabileme döndüm, Peygamber de Medine'ye hicret etti. Ben kavmim içinde kalıp onları İslâm'a davet ettim ve onların çoğu Müslüman oldu. Bu meşguliyetimden dolayı Bedir, Uhud ve Hendek savaşlarında Peygamberle bulunamadım. Sonra 80 veya 90 kişilik Devs kabilesinden bîr heyetle birlikte Medine'ye hareket ederek Peygamberin huzuruna vard'k. Ben Mekke'nin fethine kadar orada kaldım. Peygamberin emri ile Zi'l-Keffeyn putunu yaktım. Sonra Peygamberin yanından vefatlarına kadar ayrılmadım.»[1186]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 611, /483
Senetler:
()
Konular:
Dua, dua ederken kıbleye yönelmek
Dua, hidayet istemek
Hz. Peygamber, affediciliği
Hz. Peygamber, dua/beddua ettiği kişi/kabileler
Hz. Peygamber, duaları
Hz. Peygamber, insanî ilişkileri
حدثنا أبو معمر قال حدثنا عبد الوارث قال حدثنا عبد العزيز بن صهيب عن أنس بن مالك قال : كان رسول الله صلى الله عليه وسلم يتعوذ يقول اللهم إني أعوذ بك من الكسل وأعوذ بك من الجبن وأعوذ بك من الهرم وأعوذ بك من البخل
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164888, EM000615
Hadis:
حدثنا أبو معمر قال حدثنا عبد الوارث قال حدثنا عبد العزيز بن صهيب عن أنس بن مالك قال : كان رسول الله صلى الله عليه وسلم يتعوذ يقول اللهم إني أعوذ بك من الكسل وأعوذ بك من الجبن وأعوذ بك من الهرم وأعوذ بك من البخل
Tercemesi:
— Enes İbni Mâlik'den rivayet edildiğine göre, demiştir ki: — Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Allah'a sığınarak şöyle buyururdu :
— Allah'ım! Tenbellikten sana sığınırım, korkaklıktan sana sığınırım, ihtiyarlık zafiyetinden sana sığınırım, cimrilikten sana sığınırım.»[1192]
Bu hadîs-i şerîf, dua ederken elleri kaldırmak bölümünde getirildiği halde, burada Peygamberimiz ellerini kaldırdıklarına dair bir ifade bulunmamaktadır. Fi'len el kaldırıldığından bunu ifadeye lüzum görülmediği anlaşılmaktadır.
Peygamber Efendimiz bu dualarında 4 şeyin şerrinden Allah'a sığınıyorlar ve bunlardan son derece kaçınıyorlar:
1— Tenbellik: Tenbellik her kötülüğün başıdır. Tenbel insan Allah'a karşı olan ibadet mükellefiyetini yerine getiremediği gibi, cemiyeti ve ailesi için de faydalı olamaz. Önce kendine, sonra en yakın ailesinden cemiyetine kadar zararlı olur ve ağır bir yük teşkil eder. Tenbellik hem maddî, hem de manevî büyük kayıplara sebebiyet verdiği için bundan silkinip meşru yollarda çalışmak her mükellefe farzdır. Ancak çalışmayı manevî şuur altında değerlendirmek, dine ve cemiyete hizmet etmek gayesini taşımalıdır. Yoksa sırf maddecilik ve madde hakimiyeti zihniyeti ile yapılacak çalışmalar insanın manevî kurtuluşunu sağlayamaz. Böyle maddeciliğin hesabı ve vebaü çok ağır olur.
2— Korkaklık: Düşmana karşı savaşmak ve yüce dini korumak için insanın cesur olması şarttır. Korkak olanlar hiç bir hakkı müdafaa edemezler, insanlara emanet edilen hak dinin korunması ancak cesaret ve. çalışma ile mümkündür. Korkaklık ise yıkıntının baş sebebidir. Böyle bir hastalıktan müminlerin Allah'a sığınmaları gerekir.
3— Cimrilik : İnsan kazandığı mal üzerine terettüp eden ze!<ât ve sadaka verme vazifelerini cömertliği ile yerine getirebilir. Sırf dine hizmet olsun diye hayır yollarına harcayacağı mallar da ancak cömertlikle verilebilir. Cimri olanın dine ve cemiyete maddî bir hizmeti olamaz, üstelik kıskanç da olursa, bazı manevî hizmetleri de yerine getiremez. Cimrinin topladığı mal, dünyada ne kendine yarar, ne de bir hayır işine geçer, üstelik âhirette cefasını çeker, varisleri de onunla dünya safası sürer. Onun için böyle korkunç bir hastalıktan kurtulmak için dua edip Allah'a sığınmalıdır.
4— İhtiyarlık : İnsan eli ve kolu tutmayacak kadar ihtiyarlarsa, bunun tedavisi yoktur. Böyle İhtiyar düşenler, kendi ihtiyaçlarını göremezler ve devamlı olarak başkalarının hizmetine muhtaç olurlar. Hem kendileri ızdı-rap çekerler, hem de başkalarına yük olurlar, üstelik vazifelerini de yapamazlar, işte böyle acıklı hale düşmemek için Allah'a sığınmak ve sürünmeden imanla göçmeği dilemek gerekir.[1193]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 615, /486
Senetler:
1. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
2. Abdülaziz b. Suheyb el-Bünanî (Abdülaziz b. Suheyb)
3. Abdülvaris b. Abdussamed el-Anberî (Abdülvaris b. Abdussamed b. Abdülvaris b. Said b. Zekvan)
4. Ebu Ma'mer Abdullah b. Ömer et-Temimî (Abdullah b. Amr b. Meysera)
Konular:
Cimrilik, zemmedilişi
Hz. Peygamber, duaları
Hz. Peygamber, istiazesi
İnsan, ihtiyarlık, yaşlanması
Korkak, Korkaklık,
Tembellik, tembellikten, miskinlikten kaçınmak
حدثنا مسدد قال حدثنا يزيد بن زريع قال حدثنا حسين قال حدثنا عبد الله بن بريدة عن بشير بن كعب عن شداد بن أوس عن النبي صلى الله عليه وسلم قال سيد : الاستغفار اللهم أنت ربي لا إله إلا أنت خلقتنى وأنا عبدك وأنا على عهدك ووعدك ما استطعت ابوء لك بنعمتك وأبوء لك بذنبى فاغفر لي فإنه لا يغفر الذنوب إلا أنت أعوذ بك من شر ما صنعت إذا قال حين يمسي فمات دخل الجنة أو كان من أهل الجنة وإذا قال حين يصبح فمات من يومه مثله
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164890, EM000617
Hadis:
حدثنا مسدد قال حدثنا يزيد بن زريع قال حدثنا حسين قال حدثنا عبد الله بن بريدة عن بشير بن كعب عن شداد بن أوس عن النبي صلى الله عليه وسلم قال سيد : الاستغفار اللهم أنت ربي لا إله إلا أنت خلقتنى وأنا عبدك وأنا على عهدك ووعدك ما استطعت ابوء لك بنعمتك وأبوء لك بذنبى فاغفر لي فإنه لا يغفر الذنوب إلا أنت أعوذ بك من شر ما صنعت إذا قال حين يمسي فمات دخل الجنة أو كان من أهل الجنة وإذا قال حين يصبح فمات من يومه مثله
Tercemesi:
— Şeddad İbni Evs, Peygamber (Saiîallahü Aleyhi ve Sellem) 'der. rivayet ettiğine göre, Hz. Peygamber şöyle buyurdu:
«— İstiğfar'ın en faziletlisi:
— Allah'ım! Sen Rabbimsin, senden başka İlâh yoktur. Beni yarattın; ve ben senin kulunum. Gücümün yettiği kadar Rububiyetine iman ve sana ibadette, ihlâs andım ve sözüm üzereyim. Bana olan nimetini sana itiraf ediyorum, günahımı da sana itiraf ediyorum, beni bağışla; çünkü günahları ancak sen bağışlarsın. İşlediğim şeyin kötülüğünden sana sığınırım, — sözleridir. İnsan akşamleyin bunu (tam inançla) okuyup da ölürse, Cennete girer; — yahut Cennet ehlinden olur —. Sabahleyin aynı şekilde söyler de o gün ölürse, Cennet'e girer, — yahut Cennet ehlinden olur —.»[1196]
İstiğfarın başı ve önde geleni diye tâbir edilen bu sözleri söylemekte diğer mağfiret dilemelerden daha çok fazilet vardır ve böyle istiğfarda bulunana daha fazla faydalıdır. Bu sözleri yalnız telâffuz edip manalarına nüfuz etmekle istiğfar tamamlanmış olmaz ve geçerli olmaz.
İstiğfarın makbul olması için, geçen günahlardan tam bir pişmanlık duymak, günahtan tamamen sıyrılmak ve gelecekte bu günaha bir daha dönmemeye azmetmiş olmak şarttır.
Tevbe ile istiğfarın arasında şu farklar vardır:
1— Tevbe yalnız insanın nefsi için olur; istiğfar ise, hem kendi nefsi için, hem de başkası için olur.
Tevbe, geçmişte olan günahtan nadim olup, gelecekte ondan sakınmaya azmetmektir. İstiğfar ise, çıkan günahlardan bağışlama dilemektir, gelecek zaman için azim şart değildir.
__Şeddad İbni E vs kimdir?:
Medine I i ashabdan olup, künyesi Ebû Ya'lâ'dır. İlmi ve yumuşak huyluluğu ile şöhret bulmuştu. Şam vilâyetine geçip Filistin yakınlarında İkâmet ettiğinden Şam'lılar kendisinden hadîs rivayet etmişlerdir. Ayrıca kendisinden iki oğlu Ya'lâ ve Muhammed ile Mahmud ibni Rebi', Mahmud ibni Lebîd, Abdurrahman ibni Ga-nem, Beşir ibni Kâ'b ve daha başkaları rivayet etmişlerdir.
Hicretin 58. yılında ikâmet etmekte olduğu Filistin'e yakın arazide 75 yaşında olduğu halde vefat etmiştir. Allah ondan razı olsun.[1197]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 617, /489
Senetler:
()
Konular:
Cennet, Sevkeden İşler, Sözler, Davranışlar
Dua, tevbe istiğfar duası