حدثنا سعيد بن أبى مريم قال أخبرنا محمد بن مسلم قال أخبرني عمرو بن دينار عن بن شهاب عن عياض بن خليفة عن على رضي الله عنه أنه سمعه بصفين يقول : إن العقل في القلب والرحمة في الكبد والرأفة في الطحال والنفس في الرئة
Açıklama: Her fazilet için bir esas ve her edep için de bir kaynak vardır. Faziletlerin esası ve edeplerin kaynağı akıldır. Allah, dîni aklın kemaline vacip kılmış, dünyayı da aklın tedbirine bağlamıştır. İnsanın aklı kemal çağına erince, sorumluluk başlar ve dünya işleri de böyle bir aklın idaresinde gelişir. İnsanların birbirinden farklı ve değişik gaye ve düşünceleri olmakla beraber, onları akıl sebebiyle birbirlerine yaklaştırıp birleştirmiştir. Öyle ise akıl, sorumluluğun başı ve faziletlerin en üstünüdür. Akıl, din ve dünya için esastır. Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdular: “Her şeyin bir temeli vardır; insanın işlerinin temeli de akıldır. İnsanın aklı miktarınca Rabbine ibadeti olur. Siz kâfirlerin: ‘Eğer biz işiteydik yahut bileydik, cehennem ehlinden olmazdık’ sözünü duymadınız mı?” Ve yine: “İnsan, kendini hidayete iletecek yahut kötülükten çevirecek akla denk bir şeye sahip olmamıştır.” buyurmuştur.
Hâdiselerin gerçekleri akıl ile bilinir, iyi ile kötünün arası da onun sayesinde ayırt edilir.
Aklı tarif hususunda âlimler birbirinden farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Bir kısmı aklı şöyle tarif etmiştir: “Akıl, lâtif bir cevherdir; onunla görünüşteki gerçekler ayırt edilir.” Bu tarifi esas kabul edenler, aklın mahalli hususunda ayrılığa düşmüşlerdir. Bir grup, akıl dimağdadır; çünkü dimağ his merkezidir, demiştir. Diğer bir grup ise, “aklın yeri kalptir; çünkü kalp hayatın kaynağı ve duygunun maddesidir”, demiştir.
Bu ikinci görüş, metindeki Hz. Ali’nin ifadesine uygun düşmektedir. Daha çok rağbet gören diğer âlimlerin tarifi şudur: “Akıl, zarurî mefhumları kavrayan bir sıfattır.” Bu tarifi ileri sürenler, akıl için bir mahal tayin etmemişlerdir.
Akıl iki kısma ayrılır:
1. Doğuştan gelen akıl, tabiî akıl ki, insanın kendi varlığını bilmesi, iki zıddın aynı anda bir arada olamayışını kavrayışı gibi...
2.Sonradan kazanılan akıl, müktesep akıl ki, bu çeşit akıl beş duyu sayesinde elde edilir: Görmekle, işitmekle, tatmakla, koklamakla ve dokunmakla elde edilir. Her iki kısım aklın birleşmesiyle çeşitli bilgiler kazanılmış olur.
Merhametin karaciğerde, şefkatin talâkta bulunduğu görüşü üzerinde başka bir yoruma rastlanmamıştır. Teneffüs cihazlarının akciğerler olduğu ise, herkesçe bilinen bir gerçektir.[Edebü’l-müfred, trc. A. Fikri YAVUZ, 1062 no’lu dipnot (?)]
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164787, EM000547
Hadis:
حدثنا سعيد بن أبى مريم قال أخبرنا محمد بن مسلم قال أخبرني عمرو بن دينار عن بن شهاب عن عياض بن خليفة عن على رضي الله عنه أنه سمعه بصفين يقول : إن العقل في القلب والرحمة في الكبد والرأفة في الطحال والنفس في الرئة
Tercemesi:
Bize Saîd b. Ebî Meryem nakletti. > Dedi ki: Bana Muhammed b. Müslim ‘Amr b. Dînar’dan > O da: İbn Şihâb’dan > O da: ‘Iyâd b. Halîfe’den > o da: Alî radiyellahu anh’dan haber verdi. ‘Iyâd b. Halîfe, Sıffîn'da Hz. Ali’nin (radiyallahu anh) şöyle dediğini işitmiştir: “Akıl kalptedir; merhamet karaciğerdedir, şefkat talaktadır, nefes de akciğerdedir.”
Açıklama:
Her fazilet için bir esas ve her edep için de bir kaynak vardır. Faziletlerin esası ve edeplerin kaynağı akıldır. Allah, dîni aklın kemaline vacip kılmış, dünyayı da aklın tedbirine bağlamıştır. İnsanın aklı kemal çağına erince, sorumluluk başlar ve dünya işleri de böyle bir aklın idaresinde gelişir. İnsanların birbirinden farklı ve değişik gaye ve düşünceleri olmakla beraber, onları akıl sebebiyle birbirlerine yaklaştırıp birleştirmiştir. Öyle ise akıl, sorumluluğun başı ve faziletlerin en üstünüdür. Akıl, din ve dünya için esastır. Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdular: “Her şeyin bir temeli vardır; insanın işlerinin temeli de akıldır. İnsanın aklı miktarınca Rabbine ibadeti olur. Siz kâfirlerin: ‘Eğer biz işiteydik yahut bileydik, cehennem ehlinden olmazdık’ sözünü duymadınız mı?” Ve yine: “İnsan, kendini hidayete iletecek yahut kötülükten çevirecek akla denk bir şeye sahip olmamıştır.” buyurmuştur.
Hâdiselerin gerçekleri akıl ile bilinir, iyi ile kötünün arası da onun sayesinde ayırt edilir.
Aklı tarif hususunda âlimler birbirinden farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Bir kısmı aklı şöyle tarif etmiştir: “Akıl, lâtif bir cevherdir; onunla görünüşteki gerçekler ayırt edilir.” Bu tarifi esas kabul edenler, aklın mahalli hususunda ayrılığa düşmüşlerdir. Bir grup, akıl dimağdadır; çünkü dimağ his merkezidir, demiştir. Diğer bir grup ise, “aklın yeri kalptir; çünkü kalp hayatın kaynağı ve duygunun maddesidir”, demiştir.
Bu ikinci görüş, metindeki Hz. Ali’nin ifadesine uygun düşmektedir. Daha çok rağbet gören diğer âlimlerin tarifi şudur: “Akıl, zarurî mefhumları kavrayan bir sıfattır.” Bu tarifi ileri sürenler, akıl için bir mahal tayin etmemişlerdir.
Akıl iki kısma ayrılır:
1. Doğuştan gelen akıl, tabiî akıl ki, insanın kendi varlığını bilmesi, iki zıddın aynı anda bir arada olamayışını kavrayışı gibi...
2.Sonradan kazanılan akıl, müktesep akıl ki, bu çeşit akıl beş duyu sayesinde elde edilir: Görmekle, işitmekle, tatmakla, koklamakla ve dokunmakla elde edilir. Her iki kısım aklın birleşmesiyle çeşitli bilgiler kazanılmış olur.
Merhametin karaciğerde, şefkatin talâkta bulunduğu görüşü üzerinde başka bir yoruma rastlanmamıştır. Teneffüs cihazlarının akciğerler olduğu ise, herkesçe bilinen bir gerçektir.[Edebü’l-müfred, trc. A. Fikri YAVUZ, 1062 no’lu dipnot (?)]
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 547, /433
Senetler:
1. Ebu Hasan Ali b. Ebu Talib el-Hâşimî (Ali b. Ebu Talib b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. İyaz b. Halife el-Huzaî (Iyaz b. Halife el-Huzaî)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Amr b. Dinar el-Cümahî (Amr b. Dinar)
5. Muhammed b. Müslim b. Ses (Muhammed b. Müslim b. Şûnîz)
6. Said b. Ebu Meryem el-Cümehî (Said b. Hakem b. Muhammed b. Salim b. Meryem)
Konular:
İnsan, yaratılış özellikleri
KTB, YARATILIŞ
حدثنا على بن حجر قال حدثنا إسماعيل قال حدثني أبو رواحة يزيد بن أيهم عن الهيثم بن مالك الطائي قال سمعت النعمان بن بشير يقول على المنبر قال : إن للشيطان مصالى وفخوخا وان مصالى الشيطان وفخوخه البطر بأنعم الله والفخر بعطاء الله والكبرياء على عباد الله واتباع الهوى في غير ذات الله
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164794, EM000553
Hadis:
حدثنا على بن حجر قال حدثنا إسماعيل قال حدثني أبو رواحة يزيد بن أيهم عن الهيثم بن مالك الطائي قال سمعت النعمان بن بشير يقول على المنبر قال : إن للشيطان مصالى وفخوخا وان مصالى الشيطان وفخوخه البطر بأنعم الله والفخر بعطاء الله والكبرياء على عباد الله واتباع الهوى في غير ذات الله
Tercemesi:
— (134-s.) Numan Ibni Beşîr'in minberde şöyle dediği işitilmiştir:
«— Gerçekten Şeytanın tuzakları ve ağlan vardır. Şeytanın tuzakları ile ağlan: Allah'ın nimetleriyle azgınlık etmek, Allah'ın verdiği şeyle Öğiînüp büyüklük iddia etmek, Allah'ın kullarına ululuk ve üstünlük taslamak ve Allah'ın nzası dışında nefis arzusuna uymak işleridir.»[1073]
Dünyanın süs ve nimetlerine aldanarak kibirlenenler Şeytanın tuzağına düşmüş olurlar. Şeytan insanları nefis arzularİyle, öğünme ve büyüklenme hareketleriyle tuzağına düşürür. Daha doğrusu bu gibi işler, Şeytanın arzusuna uygun olduklarından Şeytanın tuzağı sayılırlar. Kim bu fiilleri işlemek suretiyle bu ağların içine düşerse, Şeytan'a teslim olmuş olur. Şey-tan'ın emrine girenler de hak yolu sapıtmış olacaklarından kötü akibete düşerler.[1074]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 553, /441
Senetler:
1. Numan b. Beşir el-Ensârî (Numan b. Beşir b. Sa'd b. Sa'lebe)
2. Heysem b. Malik et-Tâî (Heysem b. Malik)
3. Yezid b. Eyhem eş-Şamî Ebu Revaha (Yezid b. Eyhem)
4. Ebu Utbe İsmail b. Ayyâş el-Ansî (İsmail b. Ayyâş b. Süleym)
5. Ebu Hasan Ali b. Hucr es-Sa'dî (Ali b. Hucr b. İyas b. Mukatil)
Konular:
Kibir, Kibir ve gurur
Şeytan, aldatıcılığı
Şeytan, sembolizmi, bağlanması
حدثنا إبراهيم بن موسى قال أخبرني بن أبى زائدة قال أخبرنا أبى عن خالد بن سلمة عن البهي عن عروة عن عائشة رضي الله عنها : أن النبي صلى الله عليه وسلم قال لها دونك فانتصرى
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164799, EM000558
Hadis:
حدثنا إبراهيم بن موسى قال أخبرني بن أبى زائدة قال أخبرنا أبى عن خالد بن سلمة عن البهي عن عروة عن عائشة رضي الله عنها : أن النبي صلى الله عليه وسلم قال لها دونك فانتصرى
Tercemesi:
Hz. Âişe (Radiyallahüankai'dan, Peygamber (SallaiiahUAleyhi ve Sellem) kendisine şöyle demiştir:
«— İşte önünde, intikam al.»[1083]
Burada hadîs-i şerifin hangi hâdise üzerine var i d olduğuna dair bir açıklama bulunmadığından, hadîsin tamamından bir kısım olduğu ihtimali düşünülebilir. Bir haksızlığa ve zulme uğrayan, taşkınlık etmeyerek uğradığı hareketle karşısındakine mukabele edebilir; bu onun hakkıdır. Ancak intikam almayıp da haksızlık edeni bağışlamak daha iyi bîr harekettir ve bunda eziyete katlanma sevabı vardır.[1084]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 558, /446
Senetler:
()
Konular:
Aile, eşler, arasında ilişkiler
Aile, eşler, arasında kıskançlık
Arabuluculuk, eşlerin arasını bulma, evlilikte sulh
Evlilik, çok eşlilik
Evlilik, kıskanç kadınlarla
حدثنا أبو عاصم عن يزيد بن أبى عبيد عن سلمة بن الأكوع قال قال النبي صلى الله عليه وسلم : ضحاياكم لا يصبح أحدكم بعد ثالثة وفي بيته منه شيء فلما كان العام المقبل قالوا يا رسول الله نفعل كما فعلنا العام الماضي قال كلوا وادخروا فإن ذلك العام كانوا في جهد فأردت أن تعينوا
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164804, EM000563
Hadis:
حدثنا أبو عاصم عن يزيد بن أبى عبيد عن سلمة بن الأكوع قال قال النبي صلى الله عليه وسلم : ضحاياكم لا يصبح أحدكم بعد ثالثة وفي بيته منه شيء فلما كان العام المقبل قالوا يا رسول الله نفعل كما فعلنا العام الماضي قال كلوا وادخروا فإن ذلك العام كانوا في جهد فأردت أن تعينوا
Tercemesi:
— Seleme îbni Ekva'dan; Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
— Kurbanlarınıza dikkat edin; hiç biriniz üç günden sonra kurban etinden hiç bir şey evinde bırakmış bulunmasın, (fakirlere dağıtılsın).»
Ertesi yıl olunca, ashab dediler ki:
— Ey Allah'ın Resulü! Geçen yıl yaptığımız gibi yapalım mı? (Üç günden sonra kurban etlerimizin hepsini fakirlere dağıtalım mı?)
Hz. Peygamber (Sallatlahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
— Şimdi yiyiniz ve erzak edininiz. Çünkü o yıl, insanlar sıkıntıda idi. Ben onlara yardım etmenizi istemiştim.»[1093]
Müslümanların ihtiyaç içinde bulunup geçim sıkıntısı çektikleri bir yılda, Peygamberimiz kurban kesen zenginlere üç günden sonra, evlerinde kurban eti bulundurmamalarını, artah etlerin hepsini fakirlere dağıtmalarını emretmişti. Ertesi yıl, sıkıntı devri olmadığından kurban kesenlerin böyle bir tutumla hareket etmelerine lüzum kalmadığını, isterlerse üç günden sonra da yiyebileceklerini, hatta gelecek aylar için bİrîktirebileceklerini ve istedikleri miktar fakirlere vermelerini bildirmişlerdi. Buradan da anlıyoruz kİ, İhtiyaç zamanında Müslümanların yardımlaşma görevleri değişmektedir. İhtiyaç şiddetlendikçe, zenginlere düşen yardim vazifesi de o. nispette büyümektedir. Bu anlayış ve tutumla hareket edildiği takdirde cemiyetin içtimaî meseleleri ve bütün ihtiyaçları giderilmiş olur. Allah Tealâ bütün Müslümanlara bu inancı ve ahlâkî hareketi İhsan buyursun...[1094]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 563, /451
Senetler:
()
Konular:
Hadis, hadiste yer alan illetler
Kurban, etlerini üç günden fazla saklamak
Kurban, etlerinin saklanması
حدثنا علي قال حدثنا سفيان عن أبى الزناد عن الأعرج عن أبى هريرة عن النبي صلى الله عليه وسلم قال : احتجت الجنة والنار وقال سفيان أيضا اختصمت الجنة والنار قالت النار يلجنى الجبارون ويلجنى المتكبرون وقالت الجنة يلجنى الضعفاء ويلجنى الفقراء قال الله تبارك وتعالى للجنة أنت رحمتى أرحم بك من أشاء ثم قال للنار أنت عذابى أعذب بك من أشاء ولكل واحدة منكما ملؤها
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164795, EM000554
Hadis:
حدثنا علي قال حدثنا سفيان عن أبى الزناد عن الأعرج عن أبى هريرة عن النبي صلى الله عليه وسلم قال : احتجت الجنة والنار وقال سفيان أيضا اختصمت الجنة والنار قالت النار يلجنى الجبارون ويلجنى المتكبرون وقالت الجنة يلجنى الضعفاء ويلجنى الفقراء قال الله تبارك وتعالى للجنة أنت رحمتى أرحم بك من أشاء ثم قال للنار أنت عذابى أعذب بك من أشاء ولكل واحدة منكما ملؤها
Tercemesi:
— Ebû Hüreyre'den, Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
«— Cennet ile Cehennem tartıştılar, (Süfyan da, geçen ifade gibi, Cennet ile Cehennem muhasemede bulundular, dedi.) : Cehennem dedi ki:
— Bana azılı kimselerle büyüklenenler girer. Cennet de dedi ki:
— Bana zayıflarla fakirler girer.
Yüce ve ulu olan Allah Cennet'e şöyle buyurdu:
— Sen benim rahmetimsin, seninle dilediğime merhamet ederim. Sonra Cehennem'e de şöyle buyurdu:
Sen benim azabımsın, seninle dilediğim kimseye azab ederim. İkinizden her biri için dolusu (kadar insan) vardır.»[1075]
Cennet ehlinin zayıf ve mütevazı kimselerden ibaret bulunacağına, Cehennemi de zorba ve mütekebbîr olanların dolduracağına işaret eden bu hadîs-İ şerifle Peygamber Efendimiz, kibirden kaçınmayı ve tevazu yolunu tutmayı bize emrediyorlar.[1076]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 554, /442
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Davud A'rec Abdurrahman b. Hürmüz (Abdurrahman b. Hürmüz)
3. Ebu Zinad Abdullah b. Zekvan el-Kuraşi (Abdullah b. Zekvan)
4. Ebu Muhammed Süfyan b. Uyeyne el-Hilâlî (Süfyân b. Uyeyne b. Meymûn)
5. Ebu Hasan Ali b. el-Medînî (Ali b. Abdullah b. Cafer b. Necîh)
Konular:
Allah İnancı, azabı çetindir
Allah İnancı, kullarına merhametlidir
Cennet, Cennetle cehennemin münakaşası
حدثنا إسحاق قال حدثنا محمد بن الفضل قال حدثنا الوليد بن جميع عن أبى سلمة بن عبد الرحمن قال : لم يكن أصحاب رسول الله صلى الله عليه وسلم متحزقين ولا متماوتين وكانوا يتناشدون الشعر في مجالسهم ويذكرون أمر جاهليتهم فإذا أريد أحد منهم على شيء من أمر الله دارت حماليق عينيه كأنه مجنون
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164796, EM000555
Hadis:
حدثنا إسحاق قال حدثنا محمد بن الفضل قال حدثنا الوليد بن جميع عن أبى سلمة بن عبد الرحمن قال : لم يكن أصحاب رسول الله صلى الله عليه وسلم متحزقين ولا متماوتين وكانوا يتناشدون الشعر في مجالسهم ويذكرون أمر جاهليتهم فإذا أريد أحد منهم على شيء من أمر الله دارت حماليق عينيه كأنه مجنون
Tercemesi:
— (135-s.) Ebu Seleme, Abdurrahman'dan rivayet ettiğine eire, şöyle demiştir :
«— Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in ashabı, çekingen değillerdi, uyuşuk değillerdi. Onlar toplantılarında birbirlerine (neş'e ile) şiir okurlardı ve İslâmdan önceki işlerini anarlardı. Fakat Allah'ın emrinden herhangi bir işte onlardan birine dokunulduğu zaman, sanki deli imiş gibi, göz kapaklarının içi (hiddetinden dışarı) dönerdi.»[1077]
imam Ahmed ve Tirmİzî'nin Ca bir i bin i Sem öre'den tahrîç ettikleri bir hadîs-i şerifte :
«— Peygamber (Sailallahu Aleyhi ve Sellemy'ın ashabı Peygamberin yanında şiir okurlar ve cahiliyyet sözlerini anlatırlardı; Hz. Peygamber de onları yasaklamazdı, bazan da onlarla tebessüm ederdi.» buyuruirnaktadır.
Hz. örn e r(RadİyaÜahıı anh), başı eğik bir adam gördü. Ona:
«— Başım kaldır, islâm hasta değildir.» dedi.
Hz. Âişe (Radiyallahiianha), uyuşukluğundan nerde ise ölecek bir adam gördü :
«— Buna ne oluyor?» diye sordu. «Bu Kurra'dan (kıraat üstodlanrîdan) biridir.» cevabı verildi. Bunun üzerine Hz. Âişe şöyle buyurdu :
«— Hz. Ömer kıraat üstadlannın başı idi, yürüdüğü zaman hszh giderdi, konuştuğu zaman duyururdu, döğdüğü zaman da acirtfdı.»
Anlaşılıyor ki, ashaba kiram bir araya geldikleri zaman tevazu .göstererek cahiliyet devrindeki işlerini anarlar ve şiirler okurlardı, öyle ki, dışardan onları gören, takva sahibi olmadıklarını sanırdı. Halbuki Allah'ın emri bahis konusu olunca, dinlerine zarar verecek bir hal olunca büsbütün değişirler ve ciddileşirlerdi, üzerlerine düşen vazifeyi hemen yerine getirirlerdi.[1078]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 555, /442
Senetler:
()
Konular:
Cahiliye
Hitabet, Şiir, okumak/ dinlemek/ ezberlemek
Sahabe, Fazileti
Sahabe, Kur'an'a ve sünnete bağlılık
حدثنا محمد بن المثنى قال حدثنا عبد الوهاب قال حدثنا هشام عن محمد عن أبى هريرة : أن رجلا أتى النبي صلى الله عليه وسلم وكان جميلا فقال حبب إلى الجمال وأعطيت ما ترى حتى ما أحب أن يفوقنى أحد إما قال بشراك نعل وإما قال بشسع أحمر آلكبر ذاك قال لا ولكن الكبر من بطر الحق وغمط الناس
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164797, EM000556
Hadis:
حدثنا محمد بن المثنى قال حدثنا عبد الوهاب قال حدثنا هشام عن محمد عن أبى هريرة : أن رجلا أتى النبي صلى الله عليه وسلم وكان جميلا فقال حبب إلى الجمال وأعطيت ما ترى حتى ما أحب أن يفوقنى أحد إما قال بشراك نعل وإما قال بشسع أحمر آلكبر ذاك قال لا ولكن الكبر من بطر الحق وغمط الناس
Tercemesi:
— Ebû Hüreyre'den rivayet edilmiştir:
— Yakışıklı olan bir adam, Peygamber {Sailallahu Aleyhi ve Sellem) 'ie gelip, dedi ki:
— Güzellik bana sevdirildi, gördüğün gibi de (güzellik) bana verildi. öyle ki, benden kimsenin üstün olmasını istemiyorum. (Ya, bir ayakkabı kayışında dedi, ya da kırmızı tasmada dedi.) Bu kibir midir?
Hz. Peygamber (Sailallahu Aleyhi ve Sellem).
Hayır! Kibirli, hakkı çiğneyendir; insanları küçük görendir.» buyurdu.[1079]
Güzellik hem ahlâkta, hem de kılıkta olur. Ahlâk güzelliği her zaman sevilen ve istenen şeydir. İnsanın kemalini ifade eder. Kılık ve şekit güzelliği de, sahibini azamete götürmedikçe iyi şeydir. Başkasına karşı büyüklük taslamamak ve Allah'ın nimetlerini inkâr edip çiğnememek şartı ile güzel ve iyi elbise giymek ve iyi bir kılığa bürünmek mubahtır. Temizlik İse esastır. Allah Tealâ'nın verdiği nimetle ferahlanmak olur ki, bunda bir beis yoktur. Bîr hadîs-İ şerifte :
«— Allah nimetinin eserini, kulu üzerinde görmeyi sever.» buyurulmuştur. israfa kaçmaksızın herkes hal ve vaktine göre iyi ve temiz elbise giymelidir. Hele imkânları olanların pejmürde ve perişan kılıklara bürünmeleri asla doğru değildir.[1080]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 556, /444
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Bekir Muhammed b. Sirin el-Ensarî (Muhammed b. Sirin)
3. Ebu Abdullah Hişam b. Hassan el-Ezdi (Hişam b. Hassan)
4. Ebu Muhammed Abdülvehhab b. Abdülmecid es-Sakafî (Abdulvehhab b. Abdulmecid b. Salt)
5. Muhammed b. Müsenna el-Anezî (Muhammed b. Müsenna b. Ubeyd b. Kays b. Dinar)
Konular:
Hz. Peygamber, beşer olarak
Hz. Peygamber, vasıfları, şemaili, hasaisi
Kibir, Kibir ve gurur
حدثنا محمد بن سلام قال أخبرنا عبد الله بن المبارك عن محمد بن عجلان عن عمرو بن شعيب عن أبيه عن جده عن النبي صلى الله عليه وسلم قال : يحشر المتكبرون يوم القيامة أمثال الذر في صورة الرجال يغشاهم الذل من كل مكان يساقون إلى سجن من جهنم يسمى بولس تعلوهم نار الأنيار ويسقون من عصارة أهل النار طينة الخبال
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164798, EM000557
Hadis:
حدثنا محمد بن سلام قال أخبرنا عبد الله بن المبارك عن محمد بن عجلان عن عمرو بن شعيب عن أبيه عن جده عن النبي صلى الله عليه وسلم قال : يحشر المتكبرون يوم القيامة أمثال الذر في صورة الرجال يغشاهم الذل من كل مكان يساقون إلى سجن من جهنم يسمى بولس تعلوهم نار الأنيار ويسقون من عصارة أهل النار طينة الخبال
Tercemesi:
Şuayb'ın babası, Peygamber (Saîîaliahü Aleyhi ve Sellem) 'den rivayet ettiğine göre, Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
«— Kibir taslayanlar, kıyamet günü insanlar biçiminde küçük karıncalar gibi neşrolunacaklardır. Onları her taraftan zillet (bayağılık ve küçüklük) kaplayacaktır; Cehennem'de Boles adındaki bir cezaevine götürüleceklerdir. Onları ateşlerin alevleri saracak ve onlara, şaşkınlık halinde Cehennem ehlinin irinlerinden içirilecektir.»[1081]
Bu bölümdeki hadîs-i şeriflerin açıklamalarına bakılsın. Burada, büyüklük taslayanlann ve insanları küçük görerek zorbalık edenlerin çekecekleri azab şekli beyan Duyurulmaktadır.[1082]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 557, /445
Senetler:
1. Ebu Muhammed Abdullah b. Amr es-Sehmî (Abdullah b. Amr b. Âs b. Vail b. Haşim)
2. Şuayb b. Muhammed es-Sehmi (Şuayb b. Muhammed b. Abdullah b. Amr b. As)
3. Ebu İbrahim Amr b. Şuayb el-Kuraşi (Amr b. Şuayb b. Muhammed b. Abdullah b. Amr b. As)
4. Ebu Abdullah Muhammed b. Aclân el-Kuraşî (Muhammed b. Aclân)
5. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Mübarek el-Hanzalî (Abdullah b. Mübarek b. Vadıh)
6. Muhammed b. Selam el-Bikendî (Muhammed b. Selam b. Ferec)
Konular:
Cehennem, Sevkeden İşler, Sözler, Davranışlar
Kibir, Kibir ve gurur
Kıyamet, ahvali
حدثنا أبو اليمان قال حدثنا شعيب بن أبى حمزة قال حدثنا أبو الزناد عن الأعرج عن أبى هريرة : أن الأنصار قالت للنبي صلى الله عليه وسلم اقسم بيننا وبين إخواننا النخيل قال لا فقالوا تكفونا المؤونة ونشرككم في الثمرة قالوا سمعنا وأطعنا
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164802, EM000561
Hadis:
حدثنا أبو اليمان قال حدثنا شعيب بن أبى حمزة قال حدثنا أبو الزناد عن الأعرج عن أبى هريرة : أن الأنصار قالت للنبي صلى الله عليه وسلم اقسم بيننا وبين إخواننا النخيل قال لا فقالوا تكفونا المؤونة ونشرككم في الثمرة قالوا سمعنا وأطعنا
Tercemesi:
— Ebû Hüreyre'den rivayet edildiğine; göre, Ensar, (Medîneli ashab), Peygamber (SalîallahU Aleyhi ve Sellem)'e şöyle dediler:
— Bizimle (Muhacir) kardeşlerimiz arasında hurma bahçesini böl. Hz. Peygamber (Sallaîlahü Aleyhi ve Sellem):
«— Hayır!» buyurdu. Ensar, (Muhacirlere) dediler ki:
— O halde bizi işçilikten kurtarın, (siz çalışın da) meyvalarda sizi ortak edelim. Onlar da :
— Peki, kabul ettik, dediler.[1089]
Mekke müşriklerinin Müslümanlara ettikleri eziyetler son haddine ulaştıktan sonra hicret izni çıktığı zaman, Müslümanlardan dileyenler bütün eşya ve arazilerini bırakarak Mekke'den çıkmışlardı! Medine'ye malsız ve mülksüz misafir olan ve «Muhacirin» adını alan ashab-ı kiramı Medîne li ashab (Ensar) üstün bîr sevgi ve bağlılıkla karşıladılar. Öyle ki, arazî ve mallarına onları ortak etmek istemişlerdi. Hz. Peygamber Efendimiz ilerideki fetihlerle elde edilecek ganimet ve genişlik halini önceden bildiğinden böyle bir ortaklığa rıza göstermemişlerdi. Ancak bağ ve bahçelerin bakım ve İşçiliği Muhacirlere ait olmak üzere elde edilecek mahsulün yarı yarıya paylaşılması, Ensar tarafından teklif edilmiş ve bu teklif memnuniyetle Muhacirler tarafından kabul edilmişti. Böylece İslâm'da muhtaçlara yardım işi tahakkuk ederek ortaklık meşruiyet! doğdu.[1090]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 561, /449
Senetler:
()
Konular:
Ensar, ensarın fazileti
Kardeşlik, muhacir ve ensar arasında
Kazanç, Emeği ile geçinmek
Sahabe, birbirlerine sıcak, samimi davranmaları
Ticaret, Ortaklık
Yardımseverlik, yol sorana rehberlik etmek
حدثنا الحكم بن نافع قال أخبرنا شعيب بن أبى حمزة عن الزهري قال أخبرني محمد بن عبد الرحمن بن الحارث بن هشام أن عائشة قالت : أرسل أزواج النبي صلى الله عليه وسلم فاطمة إلى النبي صلى الله عليه وسلم فاستأذنت والنبي صلى الله عليه وسلم مع عائشة رضي الله عنها في مرطها فأذن لها فدخلت فقالت إن أزواجك أرسلننى يسألنك العدل في بنت أبى قحافة قال أي بنية أتحبين ما أحب قالت بلى قال فأحبى هذه فقامت فخرجت فحدثتهم فقلن ما أغنيت عنا شيئا فارجعى إليه قالت والله لا أكلمه فيها أبدا فارسلن زينب زوج النبي صلى الله عليه وسلم فاستأذنت فأذن لها فقالت له ذلك ووقعت في زينب تسبنى فطفقت أنظر هل يأذن لي النبي صلى الله عليه وسلم فلم أزل حتى عرفت أن النبي صلى الله عليه وسلم لا يكره أن أنتصر فوقعت بزينب فلم أنشب أن أثخنتها غلبة فتبسم رسول الله صلى الله عليه وسلم ثم قال أما إنها ابنة أبى بكر
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164800, EM000559
Hadis:
حدثنا الحكم بن نافع قال أخبرنا شعيب بن أبى حمزة عن الزهري قال أخبرني محمد بن عبد الرحمن بن الحارث بن هشام أن عائشة قالت : أرسل أزواج النبي صلى الله عليه وسلم فاطمة إلى النبي صلى الله عليه وسلم فاستأذنت والنبي صلى الله عليه وسلم مع عائشة رضي الله عنها في مرطها فأذن لها فدخلت فقالت إن أزواجك أرسلننى يسألنك العدل في بنت أبى قحافة قال أي بنية أتحبين ما أحب قالت بلى قال فأحبى هذه فقامت فخرجت فحدثتهم فقلن ما أغنيت عنا شيئا فارجعى إليه قالت والله لا أكلمه فيها أبدا فارسلن زينب زوج النبي صلى الله عليه وسلم فاستأذنت فأذن لها فقالت له ذلك ووقعت في زينب تسبنى فطفقت أنظر هل يأذن لي النبي صلى الله عليه وسلم فلم أزل حتى عرفت أن النبي صلى الله عليه وسلم لا يكره أن أنتصر فوقعت بزينب فلم أنشب أن أثخنتها غلبة فتبسم رسول الله صلى الله عليه وسلم ثم قال أما إنها ابنة أبى بكر
Tercemesi:
— Hz, Âişe şöyle demiştir:
— Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in (bir kısım) hanımları, (kızı) Fatıme'yi Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellemye gönderdiler. Fa-tıme (içeri girmek için babasından) izin istedi. Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Setlem) , Hz. Âişe (Radiyallah'ü anha) 'nin yanında abası üzerinde (yaslanmış) idi. Peygamber Fatıme'ye izin verdi; o da içeri girip şöyle dedi: Senin hanımların, Ebu Kuhafe'nin kızı (torunu ve Ebû Bekir'in kızı) hakkında adalet edesin diye beni gönderdiler. Hz. Peygamber şöyle buyurdu:
«— Yavrucuğum, (kızım)! Benim sevdiğimi sen sevmez misin?»
Fatıme:
— Evet, severim, dedi. Hz. Peygamber: «— O halele Ibunu (Âişe'yi) sev!» dedi.
Bunun üzerine Hz. Fatıme kalkıp gitti de, diğer hanımlara (durumu ve olanı) anlattı. Hanımlar, Fatıme'ye dediler ki:
— Sen bizim hesabımıza bir iş göremedin. Bunun için Hz. Peygam-ber'e tekrar git.Hz. Fatıme:
— Vallahi bu iş hakkında asla bir daha gitmem, dedi. Sonra (Peygamberin diğer hanımı) Zeyneb'i gönderdiler. O da (içeri girmek için) izin istedi. Hz. Peygamber ona izin verdi. O da aynı şeyi Peygamber'e söyledi. Zeyneb bana saldırıp kötü söylemeye durdu. Ben de, Peygamber bana (ona cevap vermek için) izin verir mi, diye bakmadurdum. Bekledim, nihayet anladım ki, Peygamber (SallaUahü Aleyhi ve Senem) intikam almamı kerîh görmeyecek. Ben de Zeyneb'e söylenmeye durdum. Öyle kî; ona fırsat vermeyip üstünlükle onu bastırdım. Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellern) âe gülümsedi. Sonra dedi ki:
«— Dikkat edilsin, bu Ebû Bekir'in Hızıdır.»[1085]
İlk bakışta, Hz. Peygamberin hanımları arasında adaletsizlik gibi bir durum mevcut olduğu şaibesi göze çarpıyorsa da hal böyle değildir. Her .yönden adaleti kemal mertebesine varan bir Peygamberin zevceleri arasında bir adaletsizlik İhtimali düşünülemez. Zevceler arasında adalet maddî yönden aranır ve bunu temin etmekle adalet yerine getirilmiş olur. Zevcelerin geçim ve geceleme işlerinde eşitliğin kurulmasiyle bu adalet meydana gelmiş olur. Bu, maddede olan eşitliktir. Kalb sevgisi İse, manevî bir haldir. Bunda eşitlik olamayacağından, sevgide adalet bahis konusu değildir. İşte Hz. Peygamberin bir kısım hanımlarının istedikleri adalet, bu sevgi yönünden olgn farkı sezmelerinden doğan bir harekettir. Bu durumu Buhar! hazretleri Sahihinde şöyle anlatır:
«Hz. Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Settem) 'in hanımları İki gruba ayrılmışlardı. Bir grupta Hz. Aişe, Hz. Hafsa ve Hz. Şevde validelerimiz vardı. Diğer grupta da Hz. Ummü Seleme ile diğer hanımları vardı. Müslümanlar, Peygamber (Salfallahü Aleyhi ve Sellem)'\n Hz. Âişe'ye olan sevgisini biliyorlardı; Yanlarında Peygamber'e hediye edecek bîr şeyleri olduğu zaman onu ellerinde bekletirler ve Hz. Aişe'nin nöbetine raslatarak Peygamber'e hediye ederlerdi. Bu halden ötürü diğer hanımlar kendi aralarında hâdiseyi söz ederek Peygamber'e kadar ulaştırmaya karar verdiler. Sonunda Hz. Zey-neb'le Hz. Aişe arasında karşılıklı tartışma oldu ve Hz. Âİşe maruz kaldığı ithamlara cevap vererek üstünlük temin etti ve böylece intikam aldı. Haksızlığa uğrayanın, hakkını koruması için böyle intikam alması caiz oldu. Bu arada, Hz. Ebû Bekir'in kızı ile başa çkılamayacağını da Peygamberimiz anlatmış oldular; çünkü onda babamdan gelme bir hilim ve dirayet vardı.»[1086]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 559, /446
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Muhammed b. Abdurrahman el-Mahzumi (Muhammed b. Abdurrahman b. Haris b. Hişam)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Şuayb b. Ebu Hamza el-Ümevi (Şuayb b. Dinar)
5. Ebu Yeman Hakem b. Nafi' el-Behrânî (Hakem b. Nafi')
Konular:
Aile, eşler, arasında ilişkiler
Aile, eşler, arasında kıskançlık
Ehl-i Beyt, Hz. Fatıma evliliği, miras talebi vs
Gülmek, Hz. Peygamber'in gülmesi
Hz. Peygamber, hanımları, Hz. Aişe'ye sevgisi
Hz. Peygamber, hanımları, Zeyneb bnt. Cahş
Hz. Peygamber, hanımlarıyla ilişkileri
İzin, başkasının evine girerken izin istemek,
Sahabe, Hz. Peygamberin, sahabenin vs. sahabelerle ilgili değerlendirmeleri