حدثنا سعيد بن أبى مريم قال أخبرنا محمد بن مسلم قال أخبرني عمرو بن دينار عن بن شهاب عن عياض بن خليفة عن على رضي الله عنه أنه سمعه بصفين يقول : إن العقل في القلب والرحمة في الكبد والرأفة في الطحال والنفس في الرئة
Açıklama: Her fazilet için bir esas ve her edep için de bir kaynak vardır. Faziletlerin esası ve edeplerin kaynağı akıldır. Allah, dîni aklın kemaline vacip kılmış, dünyayı da aklın tedbirine bağlamıştır. İnsanın aklı kemal çağına erince, sorumluluk başlar ve dünya işleri de böyle bir aklın idaresinde gelişir. İnsanların birbirinden farklı ve değişik gaye ve düşünceleri olmakla beraber, onları akıl sebebiyle birbirlerine yaklaştırıp birleştirmiştir. Öyle ise akıl, sorumluluğun başı ve faziletlerin en üstünüdür. Akıl, din ve dünya için esastır. Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdular: “Her şeyin bir temeli vardır; insanın işlerinin temeli de akıldır. İnsanın aklı miktarınca Rabbine ibadeti olur. Siz kâfirlerin: ‘Eğer biz işiteydik yahut bileydik, cehennem ehlinden olmazdık’ sözünü duymadınız mı?” Ve yine: “İnsan, kendini hidayete iletecek yahut kötülükten çevirecek akla denk bir şeye sahip olmamıştır.” buyurmuştur.
Hâdiselerin gerçekleri akıl ile bilinir, iyi ile kötünün arası da onun sayesinde ayırt edilir.
Aklı tarif hususunda âlimler birbirinden farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Bir kısmı aklı şöyle tarif etmiştir: “Akıl, lâtif bir cevherdir; onunla görünüşteki gerçekler ayırt edilir.” Bu tarifi esas kabul edenler, aklın mahalli hususunda ayrılığa düşmüşlerdir. Bir grup, akıl dimağdadır; çünkü dimağ his merkezidir, demiştir. Diğer bir grup ise, “aklın yeri kalptir; çünkü kalp hayatın kaynağı ve duygunun maddesidir”, demiştir.
Bu ikinci görüş, metindeki Hz. Ali’nin ifadesine uygun düşmektedir. Daha çok rağbet gören diğer âlimlerin tarifi şudur: “Akıl, zarurî mefhumları kavrayan bir sıfattır.” Bu tarifi ileri sürenler, akıl için bir mahal tayin etmemişlerdir.
Akıl iki kısma ayrılır:
1. Doğuştan gelen akıl, tabiî akıl ki, insanın kendi varlığını bilmesi, iki zıddın aynı anda bir arada olamayışını kavrayışı gibi...
2.Sonradan kazanılan akıl, müktesep akıl ki, bu çeşit akıl beş duyu sayesinde elde edilir: Görmekle, işitmekle, tatmakla, koklamakla ve dokunmakla elde edilir. Her iki kısım aklın birleşmesiyle çeşitli bilgiler kazanılmış olur.
Merhametin karaciğerde, şefkatin talâkta bulunduğu görüşü üzerinde başka bir yoruma rastlanmamıştır. Teneffüs cihazlarının akciğerler olduğu ise, herkesçe bilinen bir gerçektir.[Edebü’l-müfred, trc. A. Fikri YAVUZ, 1062 no’lu dipnot (?)]
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164787, EM000547
Hadis:
حدثنا سعيد بن أبى مريم قال أخبرنا محمد بن مسلم قال أخبرني عمرو بن دينار عن بن شهاب عن عياض بن خليفة عن على رضي الله عنه أنه سمعه بصفين يقول : إن العقل في القلب والرحمة في الكبد والرأفة في الطحال والنفس في الرئة
Tercemesi:
Bize Saîd b. Ebî Meryem nakletti. > Dedi ki: Bana Muhammed b. Müslim ‘Amr b. Dînar’dan > O da: İbn Şihâb’dan > O da: ‘Iyâd b. Halîfe’den > o da: Alî radiyellahu anh’dan haber verdi. ‘Iyâd b. Halîfe, Sıffîn'da Hz. Ali’nin (radiyallahu anh) şöyle dediğini işitmiştir: “Akıl kalptedir; merhamet karaciğerdedir, şefkat talaktadır, nefes de akciğerdedir.”
Açıklama:
Her fazilet için bir esas ve her edep için de bir kaynak vardır. Faziletlerin esası ve edeplerin kaynağı akıldır. Allah, dîni aklın kemaline vacip kılmış, dünyayı da aklın tedbirine bağlamıştır. İnsanın aklı kemal çağına erince, sorumluluk başlar ve dünya işleri de böyle bir aklın idaresinde gelişir. İnsanların birbirinden farklı ve değişik gaye ve düşünceleri olmakla beraber, onları akıl sebebiyle birbirlerine yaklaştırıp birleştirmiştir. Öyle ise akıl, sorumluluğun başı ve faziletlerin en üstünüdür. Akıl, din ve dünya için esastır. Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdular: “Her şeyin bir temeli vardır; insanın işlerinin temeli de akıldır. İnsanın aklı miktarınca Rabbine ibadeti olur. Siz kâfirlerin: ‘Eğer biz işiteydik yahut bileydik, cehennem ehlinden olmazdık’ sözünü duymadınız mı?” Ve yine: “İnsan, kendini hidayete iletecek yahut kötülükten çevirecek akla denk bir şeye sahip olmamıştır.” buyurmuştur.
Hâdiselerin gerçekleri akıl ile bilinir, iyi ile kötünün arası da onun sayesinde ayırt edilir.
Aklı tarif hususunda âlimler birbirinden farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Bir kısmı aklı şöyle tarif etmiştir: “Akıl, lâtif bir cevherdir; onunla görünüşteki gerçekler ayırt edilir.” Bu tarifi esas kabul edenler, aklın mahalli hususunda ayrılığa düşmüşlerdir. Bir grup, akıl dimağdadır; çünkü dimağ his merkezidir, demiştir. Diğer bir grup ise, “aklın yeri kalptir; çünkü kalp hayatın kaynağı ve duygunun maddesidir”, demiştir.
Bu ikinci görüş, metindeki Hz. Ali’nin ifadesine uygun düşmektedir. Daha çok rağbet gören diğer âlimlerin tarifi şudur: “Akıl, zarurî mefhumları kavrayan bir sıfattır.” Bu tarifi ileri sürenler, akıl için bir mahal tayin etmemişlerdir.
Akıl iki kısma ayrılır:
1. Doğuştan gelen akıl, tabiî akıl ki, insanın kendi varlığını bilmesi, iki zıddın aynı anda bir arada olamayışını kavrayışı gibi...
2.Sonradan kazanılan akıl, müktesep akıl ki, bu çeşit akıl beş duyu sayesinde elde edilir: Görmekle, işitmekle, tatmakla, koklamakla ve dokunmakla elde edilir. Her iki kısım aklın birleşmesiyle çeşitli bilgiler kazanılmış olur.
Merhametin karaciğerde, şefkatin talâkta bulunduğu görüşü üzerinde başka bir yoruma rastlanmamıştır. Teneffüs cihazlarının akciğerler olduğu ise, herkesçe bilinen bir gerçektir.[Edebü’l-müfred, trc. A. Fikri YAVUZ, 1062 no’lu dipnot (?)]
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 547, /433
Senetler:
1. Ebu Hasan Ali b. Ebu Talib el-Hâşimî (Ali b. Ebu Talib b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. İyaz b. Halife el-Huzaî (Iyaz b. Halife el-Huzaî)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Amr b. Dinar el-Cümahî (Amr b. Dinar)
5. Muhammed b. Müslim b. Ses (Muhammed b. Müslim b. Şûnîz)
6. Said b. Ebu Meryem el-Cümehî (Said b. Hakem b. Muhammed b. Salim b. Meryem)
Konular:
İnsan, yaratılış özellikleri
KTB, YARATILIŞ
حدثنا على بن حجر قال حدثنا إسماعيل قال حدثني أبو رواحة يزيد بن أيهم عن الهيثم بن مالك الطائي قال سمعت النعمان بن بشير يقول على المنبر قال : إن للشيطان مصالى وفخوخا وان مصالى الشيطان وفخوخه البطر بأنعم الله والفخر بعطاء الله والكبرياء على عباد الله واتباع الهوى في غير ذات الله
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164794, EM000553
Hadis:
حدثنا على بن حجر قال حدثنا إسماعيل قال حدثني أبو رواحة يزيد بن أيهم عن الهيثم بن مالك الطائي قال سمعت النعمان بن بشير يقول على المنبر قال : إن للشيطان مصالى وفخوخا وان مصالى الشيطان وفخوخه البطر بأنعم الله والفخر بعطاء الله والكبرياء على عباد الله واتباع الهوى في غير ذات الله
Tercemesi:
— (134-s.) Numan Ibni Beşîr'in minberde şöyle dediği işitilmiştir:
«— Gerçekten Şeytanın tuzakları ve ağlan vardır. Şeytanın tuzakları ile ağlan: Allah'ın nimetleriyle azgınlık etmek, Allah'ın verdiği şeyle Öğiînüp büyüklük iddia etmek, Allah'ın kullarına ululuk ve üstünlük taslamak ve Allah'ın nzası dışında nefis arzusuna uymak işleridir.»[1073]
Dünyanın süs ve nimetlerine aldanarak kibirlenenler Şeytanın tuzağına düşmüş olurlar. Şeytan insanları nefis arzularİyle, öğünme ve büyüklenme hareketleriyle tuzağına düşürür. Daha doğrusu bu gibi işler, Şeytanın arzusuna uygun olduklarından Şeytanın tuzağı sayılırlar. Kim bu fiilleri işlemek suretiyle bu ağların içine düşerse, Şeytan'a teslim olmuş olur. Şey-tan'ın emrine girenler de hak yolu sapıtmış olacaklarından kötü akibete düşerler.[1074]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 553, /441
Senetler:
1. Numan b. Beşir el-Ensârî (Numan b. Beşir b. Sa'd b. Sa'lebe)
2. Heysem b. Malik et-Tâî (Heysem b. Malik)
3. Yezid b. Eyhem eş-Şamî Ebu Revaha (Yezid b. Eyhem)
4. Ebu Utbe İsmail b. Ayyâş el-Ansî (İsmail b. Ayyâş b. Süleym)
5. Ebu Hasan Ali b. Hucr es-Sa'dî (Ali b. Hucr b. İyas b. Mukatil)
Konular:
Kibir, Kibir ve gurur
Şeytan, aldatıcılığı
Şeytan, sembolizmi, bağlanması
حدثنا يحيى بن بشر قال حدثنا قبيصة قال حدثنا سفيان عن رباح عن أبي عبيد الله عن مجاهد قال : لقيني رجل من أصحاب النبي صلى الله عليه وسلم فأخذ بمنكبى من ورائى قال أما إني أحبك قال أحبك الذي أحببتنى له فقال لولا أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال إذا أحب الرجل الرجل فليخبره أنه أحبه ما أخبرتك قال ثم أخذ يعرض على الخطبة قال أما إن عندنا جارية أما إنها عوراء
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164783, EM000543
Hadis:
حدثنا يحيى بن بشر قال حدثنا قبيصة قال حدثنا سفيان عن رباح عن أبي عبيد الله عن مجاهد قال : لقيني رجل من أصحاب النبي صلى الله عليه وسلم فأخذ بمنكبى من ورائى قال أما إني أحبك قال أحبك الذي أحببتنى له فقال لولا أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال إذا أحب الرجل الرجل فليخبره أنه أحبه ما أخبرتك قال ثم أخذ يعرض على الخطبة قال أما إن عندنا جارية أما إنها عوراء
Tercemesi:
— «Mücahid'den, şöyle anlattığı rivayet edilmiştir:
— Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in ashabından bir adam bana yetişip, arkamdan omuzumu tuttu. Dedi ki:
— Haberin olsun, seni seviyorum. Ben:
— Beni kim için (kimin rızası için) sevdinse, seni de o sevsin, dedim. Sonra dedi ki:
— Eğer Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem):
«— insan, insanı sevdiği zaman, onu sevdiğini ona haber versin.» diye buyurmayaydı, ben sana bildirmezdim. Mücahid dedi ki:
— Sonra adam beni karşısına alıp anlattı: Yanımızda bir cariye var; öyleki ahlâkı düşüktür, dedi.»[1054]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 543, /431
Senetler:
()
Konular:
Sahabe, birbirlerine sıcak, samimi davranmaları
Sosyalleşme, temel prensipler
حدثنا موسى قال حدثنا مبارك قال حدثنا ثابت عن أنس قال قال النبي صلى الله عليه وسلم : ما تحابا الرجلان إلا كان أفضلهما أشدهما حبا لصاحبه
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164784, EM000544
Hadis:
حدثنا موسى قال حدثنا مبارك قال حدثنا ثابت عن أنس قال قال النبي صلى الله عليه وسلم : ما تحابا الرجلان إلا كان أفضلهما أشدهما حبا لصاحبه
Tercemesi:
— Enes'den rivayet edildiğine göre, demiştir ki, Peygamber şöyle buyurdu :
«— (Allah için) Sevişen iki adamın en faziletlisi, muhakkak ki arkadaşına sevgisi daha çok olandır.»[1055]
Bu hadîs-i şerîf de, müminleri birbirlerini sevmeye teşvik etmekte ve sevgisi :fçzla olanın daha faziletli olduğunu bildirmektedir.[1056]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 544, /432
Senetler:
()
Konular:
Hayırlı, İnsanın hayırlısı
Sosyalleşme, temel prensipler
حدثنا عبد الله بن صالح قال حدثني معاوية أن أبا الزاهرية حدثه عن جبير بن نفير عن معاذ بن جبل أنه قال : إذا أحببت أخا فلا تماره ولا تشاره ولا تسأل عنه فعسى أن توافى له عدوا فيخبرك بما ليس فيه فيفرق بينك وبينه
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164785, EM000545
Hadis:
حدثنا عبد الله بن صالح قال حدثني معاوية أن أبا الزاهرية حدثه عن جبير بن نفير عن معاذ بن جبل أنه قال : إذا أحببت أخا فلا تماره ولا تشاره ولا تسأل عنه فعسى أن توافى له عدوا فيخبرك بما ليس فيه فيفرق بينك وبينه
Tercemesi:
— (131-s.) Muaz îbni Cebel'den, şöyle dediği rivayet olunmuştur: «— Bir kardeşi sevdiğin zaman, onunla münakaşa etme; ona fena harekette bulunma ve ondan (başkasına, nasıl adamdır diye) sorma; olur ki, onun bir düşmanı ile karşılaşırsan da, onda olmayan bir şeyi sana bildirir, böylece seninle onun arasını açmış olur.»[1057]
İnsan îlk olarak bîr müminle karşılaşır da onda hoşa gitmeyecek bir hal görmezse ve haliyle onu severse, onunla mücadele durumuna düşmemeli, nasıl bîr insan olduğunu başkasına .sormamalıdir. Şayet rasgele sorarsa, bîr düşmanına sormuş olabilir. Bu takdirde düşmanı hakkında, yalan yanlış bilgi verebilir. Hakkında kötü haber alınınca da aralar; açılmış olur ve bu sevgi ortadan kalkar. Müminlerin birbirini sevmesi esas olduğuna göre, bu esası zedelîyecek veya bozacak şeylerden de kaçınmak gerekir.
Bir rivayette de, ilk karşılaşıp sevdiği kimse ile insan alış-veriş ve komşuluk etmemelidir; zira ileride dargın düşmelerine sebep olabilir. Onun için bu gibilerle ihtiyatlı hareket etmelidir.[1058]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 545, /432
Senetler:
()
Konular:
Sosyalleşme, temel prensipler
حدثنا المقرئ قال حدثنا عبد الرحمن عن عبد الله بن يزيد عن عبد الله بن عمرو عن النبي صلى الله عليه وسلم قال : من أحب أخا لله في الله قال أنى أحبك لله فدخلا جميعا الجنة كان الذي أحب في الله أرفع درجة لحبه على الذي أحبه له
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164786, EM000546
Hadis:
حدثنا المقرئ قال حدثنا عبد الرحمن عن عبد الله بن يزيد عن عبد الله بن عمرو عن النبي صلى الله عليه وسلم قال : من أحب أخا لله في الله قال أنى أحبك لله فدخلا جميعا الجنة كان الذي أحب في الله أرفع درجة لحبه على الذي أحبه له
Tercemesi:
— Abdullah îbni Amr'dan, Peygamber (Sallallahü AleyhiveSellem) in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
«— Allah için bir kardeşi seven, Allah yolunda olur. Kardeşi de ona: — Ben, Allah için seni seviyorum derse, ikisi de Cennet'e girerler; Allah yolunda seven kimsenin sevgisinden ötürü derecesi, kendisini Allah için sevenden daha yüksek olur.»[1059]
Müminleri sevmek dinin bîr emri olduğuna inanarak bir Müslüman kardeşini seven ve ona sevgisini bildiren Allah yolunda yürümüş olur. Bu hayırlı yolu açmış olduğundan, kendisini de sevecek olan kardeşi Allah rızasını gözetiyorsa, her ikisi Cennet'e girerler. Ancak bu hayırlı çığırı açan, derece bakımından öteki kardeşinden daha yüksek olur.[1060]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 546, /433
Senetler:
()
Konular:
Cennet, Sevkeden İşler, Sözler, Davranışlar
Kulluk, sevgi ve buğzun Allah için olması
Sevgi, Allah için sevmek
Sosyalleşme, temel prensipler
حدثنا علي قال حدثنا سفيان عن أبى الزناد عن الأعرج عن أبى هريرة عن النبي صلى الله عليه وسلم قال : احتجت الجنة والنار وقال سفيان أيضا اختصمت الجنة والنار قالت النار يلجنى الجبارون ويلجنى المتكبرون وقالت الجنة يلجنى الضعفاء ويلجنى الفقراء قال الله تبارك وتعالى للجنة أنت رحمتى أرحم بك من أشاء ثم قال للنار أنت عذابى أعذب بك من أشاء ولكل واحدة منكما ملؤها
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164795, EM000554
Hadis:
حدثنا علي قال حدثنا سفيان عن أبى الزناد عن الأعرج عن أبى هريرة عن النبي صلى الله عليه وسلم قال : احتجت الجنة والنار وقال سفيان أيضا اختصمت الجنة والنار قالت النار يلجنى الجبارون ويلجنى المتكبرون وقالت الجنة يلجنى الضعفاء ويلجنى الفقراء قال الله تبارك وتعالى للجنة أنت رحمتى أرحم بك من أشاء ثم قال للنار أنت عذابى أعذب بك من أشاء ولكل واحدة منكما ملؤها
Tercemesi:
— Ebû Hüreyre'den, Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
«— Cennet ile Cehennem tartıştılar, (Süfyan da, geçen ifade gibi, Cennet ile Cehennem muhasemede bulundular, dedi.) : Cehennem dedi ki:
— Bana azılı kimselerle büyüklenenler girer. Cennet de dedi ki:
— Bana zayıflarla fakirler girer.
Yüce ve ulu olan Allah Cennet'e şöyle buyurdu:
— Sen benim rahmetimsin, seninle dilediğime merhamet ederim. Sonra Cehennem'e de şöyle buyurdu:
Sen benim azabımsın, seninle dilediğim kimseye azab ederim. İkinizden her biri için dolusu (kadar insan) vardır.»[1075]
Cennet ehlinin zayıf ve mütevazı kimselerden ibaret bulunacağına, Cehennemi de zorba ve mütekebbîr olanların dolduracağına işaret eden bu hadîs-İ şerifle Peygamber Efendimiz, kibirden kaçınmayı ve tevazu yolunu tutmayı bize emrediyorlar.[1076]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 554, /442
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Davud A'rec Abdurrahman b. Hürmüz (Abdurrahman b. Hürmüz)
3. Ebu Zinad Abdullah b. Zekvan el-Kuraşi (Abdullah b. Zekvan)
4. Ebu Muhammed Süfyan b. Uyeyne el-Hilâlî (Süfyân b. Uyeyne b. Meymûn)
5. Ebu Hasan Ali b. el-Medînî (Ali b. Abdullah b. Cafer b. Necîh)
Konular:
Allah İnancı, azabı çetindir
Allah İnancı, kullarına merhametlidir
Cennet, Cennetle cehennemin münakaşası
حدثنا إسحاق قال حدثنا محمد بن الفضل قال حدثنا الوليد بن جميع عن أبى سلمة بن عبد الرحمن قال : لم يكن أصحاب رسول الله صلى الله عليه وسلم متحزقين ولا متماوتين وكانوا يتناشدون الشعر في مجالسهم ويذكرون أمر جاهليتهم فإذا أريد أحد منهم على شيء من أمر الله دارت حماليق عينيه كأنه مجنون
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164796, EM000555
Hadis:
حدثنا إسحاق قال حدثنا محمد بن الفضل قال حدثنا الوليد بن جميع عن أبى سلمة بن عبد الرحمن قال : لم يكن أصحاب رسول الله صلى الله عليه وسلم متحزقين ولا متماوتين وكانوا يتناشدون الشعر في مجالسهم ويذكرون أمر جاهليتهم فإذا أريد أحد منهم على شيء من أمر الله دارت حماليق عينيه كأنه مجنون
Tercemesi:
— (135-s.) Ebu Seleme, Abdurrahman'dan rivayet ettiğine eire, şöyle demiştir :
«— Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in ashabı, çekingen değillerdi, uyuşuk değillerdi. Onlar toplantılarında birbirlerine (neş'e ile) şiir okurlardı ve İslâmdan önceki işlerini anarlardı. Fakat Allah'ın emrinden herhangi bir işte onlardan birine dokunulduğu zaman, sanki deli imiş gibi, göz kapaklarının içi (hiddetinden dışarı) dönerdi.»[1077]
imam Ahmed ve Tirmİzî'nin Ca bir i bin i Sem öre'den tahrîç ettikleri bir hadîs-i şerifte :
«— Peygamber (Sailallahu Aleyhi ve Sellemy'ın ashabı Peygamberin yanında şiir okurlar ve cahiliyyet sözlerini anlatırlardı; Hz. Peygamber de onları yasaklamazdı, bazan da onlarla tebessüm ederdi.» buyuruirnaktadır.
Hz. örn e r(RadİyaÜahıı anh), başı eğik bir adam gördü. Ona:
«— Başım kaldır, islâm hasta değildir.» dedi.
Hz. Âişe (Radiyallahiianha), uyuşukluğundan nerde ise ölecek bir adam gördü :
«— Buna ne oluyor?» diye sordu. «Bu Kurra'dan (kıraat üstodlanrîdan) biridir.» cevabı verildi. Bunun üzerine Hz. Âişe şöyle buyurdu :
«— Hz. Ömer kıraat üstadlannın başı idi, yürüdüğü zaman hszh giderdi, konuştuğu zaman duyururdu, döğdüğü zaman da acirtfdı.»
Anlaşılıyor ki, ashaba kiram bir araya geldikleri zaman tevazu .göstererek cahiliyet devrindeki işlerini anarlar ve şiirler okurlardı, öyle ki, dışardan onları gören, takva sahibi olmadıklarını sanırdı. Halbuki Allah'ın emri bahis konusu olunca, dinlerine zarar verecek bir hal olunca büsbütün değişirler ve ciddileşirlerdi, üzerlerine düşen vazifeyi hemen yerine getirirlerdi.[1078]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 555, /442
Senetler:
()
Konular:
Cahiliye
Hitabet, Şiir, okumak/ dinlemek/ ezberlemek
Sahabe, Fazileti
Sahabe, Kur'an'a ve sünnete bağlılık
حدثنا محمد بن المثنى قال حدثنا عبد الوهاب قال حدثنا هشام عن محمد عن أبى هريرة : أن رجلا أتى النبي صلى الله عليه وسلم وكان جميلا فقال حبب إلى الجمال وأعطيت ما ترى حتى ما أحب أن يفوقنى أحد إما قال بشراك نعل وإما قال بشسع أحمر آلكبر ذاك قال لا ولكن الكبر من بطر الحق وغمط الناس
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164797, EM000556
Hadis:
حدثنا محمد بن المثنى قال حدثنا عبد الوهاب قال حدثنا هشام عن محمد عن أبى هريرة : أن رجلا أتى النبي صلى الله عليه وسلم وكان جميلا فقال حبب إلى الجمال وأعطيت ما ترى حتى ما أحب أن يفوقنى أحد إما قال بشراك نعل وإما قال بشسع أحمر آلكبر ذاك قال لا ولكن الكبر من بطر الحق وغمط الناس
Tercemesi:
— Ebû Hüreyre'den rivayet edilmiştir:
— Yakışıklı olan bir adam, Peygamber {Sailallahu Aleyhi ve Sellem) 'ie gelip, dedi ki:
— Güzellik bana sevdirildi, gördüğün gibi de (güzellik) bana verildi. öyle ki, benden kimsenin üstün olmasını istemiyorum. (Ya, bir ayakkabı kayışında dedi, ya da kırmızı tasmada dedi.) Bu kibir midir?
Hz. Peygamber (Sailallahu Aleyhi ve Sellem).
Hayır! Kibirli, hakkı çiğneyendir; insanları küçük görendir.» buyurdu.[1079]
Güzellik hem ahlâkta, hem de kılıkta olur. Ahlâk güzelliği her zaman sevilen ve istenen şeydir. İnsanın kemalini ifade eder. Kılık ve şekit güzelliği de, sahibini azamete götürmedikçe iyi şeydir. Başkasına karşı büyüklük taslamamak ve Allah'ın nimetlerini inkâr edip çiğnememek şartı ile güzel ve iyi elbise giymek ve iyi bir kılığa bürünmek mubahtır. Temizlik İse esastır. Allah Tealâ'nın verdiği nimetle ferahlanmak olur ki, bunda bir beis yoktur. Bîr hadîs-İ şerifte :
«— Allah nimetinin eserini, kulu üzerinde görmeyi sever.» buyurulmuştur. israfa kaçmaksızın herkes hal ve vaktine göre iyi ve temiz elbise giymelidir. Hele imkânları olanların pejmürde ve perişan kılıklara bürünmeleri asla doğru değildir.[1080]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 556, /444
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Bekir Muhammed b. Sirin el-Ensarî (Muhammed b. Sirin)
3. Ebu Abdullah Hişam b. Hassan el-Ezdi (Hişam b. Hassan)
4. Ebu Muhammed Abdülvehhab b. Abdülmecid es-Sakafî (Abdulvehhab b. Abdulmecid b. Salt)
5. Muhammed b. Müsenna el-Anezî (Muhammed b. Müsenna b. Ubeyd b. Kays b. Dinar)
Konular:
Hz. Peygamber, beşer olarak
Hz. Peygamber, vasıfları, şemaili, hasaisi
Kibir, Kibir ve gurur
حدثنا محمد بن سلام قال أخبرنا عبد الله بن المبارك عن محمد بن عجلان عن عمرو بن شعيب عن أبيه عن جده عن النبي صلى الله عليه وسلم قال : يحشر المتكبرون يوم القيامة أمثال الذر في صورة الرجال يغشاهم الذل من كل مكان يساقون إلى سجن من جهنم يسمى بولس تعلوهم نار الأنيار ويسقون من عصارة أهل النار طينة الخبال
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164798, EM000557
Hadis:
حدثنا محمد بن سلام قال أخبرنا عبد الله بن المبارك عن محمد بن عجلان عن عمرو بن شعيب عن أبيه عن جده عن النبي صلى الله عليه وسلم قال : يحشر المتكبرون يوم القيامة أمثال الذر في صورة الرجال يغشاهم الذل من كل مكان يساقون إلى سجن من جهنم يسمى بولس تعلوهم نار الأنيار ويسقون من عصارة أهل النار طينة الخبال
Tercemesi:
Şuayb'ın babası, Peygamber (Saîîaliahü Aleyhi ve Sellem) 'den rivayet ettiğine göre, Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
«— Kibir taslayanlar, kıyamet günü insanlar biçiminde küçük karıncalar gibi neşrolunacaklardır. Onları her taraftan zillet (bayağılık ve küçüklük) kaplayacaktır; Cehennem'de Boles adındaki bir cezaevine götürüleceklerdir. Onları ateşlerin alevleri saracak ve onlara, şaşkınlık halinde Cehennem ehlinin irinlerinden içirilecektir.»[1081]
Bu bölümdeki hadîs-i şeriflerin açıklamalarına bakılsın. Burada, büyüklük taslayanlann ve insanları küçük görerek zorbalık edenlerin çekecekleri azab şekli beyan Duyurulmaktadır.[1082]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 557, /445
Senetler:
1. Ebu Muhammed Abdullah b. Amr es-Sehmî (Abdullah b. Amr b. Âs b. Vail b. Haşim)
2. Şuayb b. Muhammed es-Sehmi (Şuayb b. Muhammed b. Abdullah b. Amr b. As)
3. Ebu İbrahim Amr b. Şuayb el-Kuraşi (Amr b. Şuayb b. Muhammed b. Abdullah b. Amr b. As)
4. Ebu Abdullah Muhammed b. Aclân el-Kuraşî (Muhammed b. Aclân)
5. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Mübarek el-Hanzalî (Abdullah b. Mübarek b. Vadıh)
6. Muhammed b. Selam el-Bikendî (Muhammed b. Selam b. Ferec)
Konular:
Cehennem, Sevkeden İşler, Sözler, Davranışlar
Kibir, Kibir ve gurur
Kıyamet, ahvali