حدثنا آدم قال حدثنا شعبة عن الأعمش عن يحيى بن وثاب عن بن عمر عن النبي صلى الله عليه وسلم قال المؤمن : الذي يخالط الناس ويصبر على أذاهم خير من الذي لا يخالط الناس ولا يصبر على اذاهم
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164394, EM000388
Hadis:
حدثنا آدم قال حدثنا شعبة عن الأعمش عن يحيى بن وثاب عن بن عمر عن النبي صلى الله عليه وسلم قال المؤمن : الذي يخالط الناس ويصبر على أذاهم خير من الذي لا يخالط الناس ولا يصبر على اذاهم
Tercemesi:
— İbni Ömer, Peygamber (Saîlallahü Aleyhi ve Sellem)''den şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir :
«— İnsanlar arasına karışıp da onların eziyetlerine sabreden mümin, insanlara karışmayan ve eziyetlerine sabretmeyen kimseden daha hayırlıdır.[762]
İnsanlara karışmak ve onların ihtiyaçlarını karşılamaya koşmak, düşkünlere ve acizlere yardım edip, hayır İşlerinde bulunmak, toplumun birlik ve beraberliğini sağlamak bakımından çok önemli bir görevdir. Diğer bir hadîs-i şerifte buyurulduğu gibi, insanların hayırlısı insanlara faydası dokunandır. İnsanlara faydalı olmak da, ancak onların arasına girmek ve sıkıntılarına, eziyetlerine katlanmak sureti ile olur. Cemiyetin kalkınması ve yükselmesi de ancak böyle bir hareketle olur. Her Müslüman bu gaye ile hareket edip çalıştığı takdirde, bunların teşkil ettiği bir toplum asla yıkıla-maz. Milletçe kalkınma olur ve millet bölünmez bir bütün olur. Bunun aksi düşünülecek olursa, gerileme ve yıkım o derece çabuk ve kuvvetli olur.
Ahlâkın yok olduğu bir cemiyet içinde bulunup da kendini koruyamayacak ve cemiyeti düzeltmeye gücü yetmeyecek olanların da cemiyetin ah-lâkjrözucu hareketlerine katılmamaları selâmet yolu olur. Zira başkalarının fenalığına katılmak, aynı uygunsuz hareketleri İrtikâp etmek sayılacağından, sakınmış olmak kurtuluş çaresidır. Bu da İmkân dahilinde sağlanabilir. Her mükellef geçimini temin etmek zorundadır. Helâl ve meşru yollardan gelirini kazanırken muhakkak ki, insanlarla münasebeti olacak ve eziyetleri ile karşı karşıya gelecektir. Bu durumda en selâmetti yolu seçerek ve eziyetlere katlanarak çalışacak ve elinden geldiği kadar kötü hareketlere katılmayacaktır, kendini yasaklardan uzak tutacaktır.[763]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 388, /318
Senetler:
1. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
2. Yahya b. Vessâb el-Esedi (Yahya b. Vessâb)
3. Ebu Muhammed Süleyman b. Mihran el-A'meş (Süleyman b. Mihran)
4. Şube b. Haccâc el-Atekî (Şu'be b. Haccac b. Verd)
5. Ebu Hasan Adem b. Ebu İyas (Adem b. Abdurrahman b. Muhammed b. Şuayb)
Konular:
Müslüman, ahlakı
Müslüman, mü'minin kişiliği
Müslüman, vasıfları
Sabır, sabretmek
حدثنا مسدد قال حدثنا يحيى بن سعيد عن سفيان قال حدثني الأعمش عن سعيد بن جبير عن أبى عبد الرحمن السلمي عن أبى موسى عن النبي صلى الله عليه وسلم قال : ليس أحد أو ليس شيء أصبر على أذى يسمعه من الله عز وجل إنهم ليدعون له ولدا وانه ليعافيهم ويرزقهم
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164395, EM000389
Hadis:
حدثنا مسدد قال حدثنا يحيى بن سعيد عن سفيان قال حدثني الأعمش عن سعيد بن جبير عن أبى عبد الرحمن السلمي عن أبى موسى عن النبي صلى الله عليه وسلم قال : ليس أحد أو ليس شيء أصبر على أذى يسمعه من الله عز وجل إنهم ليدعون له ولدا وانه ليعافيهم ويرزقهم
Tercemesi:
— Ebu Musa El-Eş'arî, Peygamber (Salîallahü Aleyhi ve Sellem) 'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
«— İşittiği eziyete, (uygunsuz söze) Allah (Azze ve Celle) 'den daha Çok sabreden bir kimse, yahut bir şey yoktur. Müşrikler ona çocuk nispet ederler, halbuki o, onlara afiyet verir ve onları yedirir.»[764]
Güçlüklere ve sıkıntılara göğüs gerip de tepki göstermemem ve nefsi durdurmak sabırdır. Allah Tealâ hazretlerinin sabretmesi ise, razı olmadığı söz ve hareketlerden dolayı kullarının cezasını aceleye getirmemesi ve kullara mühlet tanımasıdır. Kulların bütün İşlerine vakıf olduğu halde, İşlenen büyük ve küçük günahlardan dolayı onların azabını hemen vermeyip geciktirir. Yİne küfür ve şîrk'te bulunanlara sıhhat ve afiyet, rızk ve bolluk dünyada verir. Asıl cezalarını âhirete bırakır. Bunun için Allah'dan daha sabırlı hiç bîr varlık olamaz.
İnsanlar da mümkün olduğu kadar güçlüklere ve eziyet verici sözlere tahammül göstererek sabretmelidİrler. Nefsin kabarmasını ve şahlanışını engellemelidirler. Bu yapılmadığı takdirde büyük zararlar doğabilir. Her işi akıl ve şuurla, sükûnet ve sabırla karşılamak en uygun bir yoldur.[765]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 389, /319
Senetler:
1. Ebu Musa Abdullah b. Kays el-Eş'arî (Abdullah b. Kays b. Süleym)
2. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Habib es-Sülemî (Abdullah b. Habib b. Rabî'a)
3. Ebu Abdullah Said b. Cübeyr el-Esedî (Said b. Cübeyr)
4. Ebu Muhammed Süleyman b. Mihran el-A'meş (Süleyman b. Mihran)
5. Süfyan es-Sevrî (Süfyan b. Said b. Mesruk b. Habib b. Rafi')
6. Ebu Said Yahya b. Said el-Kattan (Yahya b. Said b. Ferruh)
7. Müsedded b. Müserhed el-Esedî (Müsedded b. Müserhed b. Müserbel b. Şerik)
Konular:
Allah İnancı, Allah sabırlıdır
Allah İnancı, Allah'ın kulu ile ilişkisi
Sabır, sabretmek
حدثنا طلق بن غنام قال حدثنا المسعودي عن الحسن بن سعد عن عبد الرحمن بن عبد الله عن عبد الله : أن النبي صلى الله عليه وسلم نزل منزلا فأخذ رجل بيض حمرة فجاءت ترف على راس رسول الله صلى الله عليه وسلم فقال أيكم فجع هذه بيضتها فقال رجل يا رسول الله أنا أخذت بيضتها فقال النبي صلى الله عليه وسلم اردده رحمة لها
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164388, EM000382
Hadis:
حدثنا طلق بن غنام قال حدثنا المسعودي عن الحسن بن سعد عن عبد الرحمن بن عبد الله عن عبد الله : أن النبي صلى الله عليه وسلم نزل منزلا فأخذ رجل بيض حمرة فجاءت ترف على راس رسول الله صلى الله عليه وسلم فقال أيكم فجع هذه بيضتها فقال رجل يا رسول الله أنا أخذت بيضتها فقال النبي صلى الله عليه وسلم اردده رحمة لها
Tercemesi:
Bize Talk b. Ğannâm nakletti. Dedi ki: Bize el-Mes'ûdî, el-Hasen b. Sa'd'dan, o da Abdurrahman b. Abdullah'tan, onun da Abdullah'tan naklettiğine göre, Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir yerde konukladı. Bir adam, bir serçenin yumurtasını aldı. Bunun üzerine kuş Resulüllah'ın (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) başı üzerinde kanat çırpmaya başladı. Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), "Bu kuşa yumurtası sebebiyle hanginiz rahatsızlık verdi?" diye sordu. Bir adam, 'Onun yumurtasını ben aldım ey Allah'ın Resulü' dedi. Bunun üzerine Nebî (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), "Kuşa merhametli davranmak için yumurtayı geri bırak." buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 382, /313
Senetler:
()
Konular:
Eziyet, İşkence, hayvana işkence etmek
Hayvanlar, hayvanlara şefkat, merhamet gösterme
Merhamet, hayvanlara
Şiddet, Eziyet, eziyet etmekten kaçınmak, eziyeti ortadan kaldırmak
حدثنا عارم قال حدثنا حماد بن زيد عن هشام بن عروة قال : كان بن الزبير بمكة وأصحاب النبي صلى الله عليه وسلم يحملون الطير في الأقفاص
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164389, EM000383
Hadis:
حدثنا عارم قال حدثنا حماد بن زيد عن هشام بن عروة قال : كان بن الزبير بمكة وأصحاب النبي صلى الله عليه وسلم يحملون الطير في الأقفاص
Tercemesi:
— (94-s.) Hişam İbni Urve Abdullah ibni Zübeyr'den rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir :
«— İbni Zübeyr Mekke'de idi ve Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in ashabı kafeslerde kuş taşırlardı.»[751]
Bu rivayetten anlaşılıyor ki, kuşların suyunu ve yemini vermek suretiyle onları kafeslerde beslemek, onlara merhamet etmeye aykırı değildir. Hayvanların ihtiyaçlarını karşılamak şartı ile onları kafeslerde beslemekte bir beis yoktur.[752]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 383, /313
Senetler:
()
Konular:
Eziyet, İşkence, hayvana işkence etmek
Hayvanlar, hayvanlara şefkat, merhamet gösterme
Hayvanlar, kuş beslemek, öldürmek
Şiddet, Eziyet, eziyet etmekten kaçınmak, eziyeti ortadan kaldırmak
حدثنا قتيبة قال حدثنا جرير عن الأعمش عن مجاهد عن أبى معمر عن عبد الله قال : لا يصلح الكذب في جد ولا هزل ولا أن يعد أحدكم ولده شيئا ثم لا ينجز له
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164393, EM000387
Hadis:
حدثنا قتيبة قال حدثنا جرير عن الأعمش عن مجاهد عن أبى معمر عن عبد الله قال : لا يصلح الكذب في جد ولا هزل ولا أن يعد أحدكم ولده شيئا ثم لا ينجز له
Tercemesi:
Abdullah'dan:
«— Ne ciddî yerde, ne de şaka olarak yalan uygun düşmez. Sizden biriniz çocuğuna bir şey va'd edip de sonra onu yerine getirmemeziik etmesin.»[760]
İster ciddî hareketlerde olsun, ister şaka olsun yalan söylemenin uygun olmadığı bu haberde ifade edilmekte ve va'd edilen bir şeyin yerine getirilmesi istenmektedir. Va'd ettiği şeyi yerine getirmeyen yalancı sayılır. Çünkü bu kimse dediğinin hilafını yapıştır. Sözü vakıaya uymadığından yalancıdır. Bu gibi hallerden kaçsnmak lâzımdır. Müminin vasıflarından biri de, va'd ettiği şeyi yerine getirmektir.
Bir de kötülüğe sebep olmayan ve mübalâğa ifade etmek üzere âdet halinde söylenen yalan sözler vardır kİ, bunlar günah sayılmaz. Meselâ, yüz defa değil de, birçok defa bir kimseden bir şey istenmiş olduğu halde ona: «— Senden falan şeyi yüz defa istedim, vermedin.» denmesi mübalâğa için bir sözdür. Gerçekte yüz defa söylenmemiştir, müteaddit defa söylenmiştir. Bu gibi sözler mübalâğa için olduklarından yalan kısmına girmezler. Fakat bir defa dahi istenmeksizin böyle bir söz söylenmiş olursa yalan olur. Çünkü bunun gerçek tarafı yoktur. Daha önceki açıklamalarda belirtildiği gibi, istisnaî durumlar dışında asla yalan söylememelidİr.
Ebu Davud bu haberi Abdullah İbni Âmir yolu ile Hz. Peygamber'e kadar yükseltiyor ve Abdullah ibni Amir in şöyle anlattığını kaydediyor:
«— Annem beni bir gün çağırdı. Resûlüîîah (Saîlallahü Aleyhi ve Sellem) de evimizde oturuyordu. Annem bana;
«— Gel, sana bir şey vereyim.» dedi.
Resûlüllah (Saîlallahü Aleyhi ve Sellem) anneme dedi ki:
«— Ona ne vermek istedin?» Annem :
«— Ona bir hurma vereceğim.» dedi.
Bunun üzerine ResGlüllah (Saîlallahü Aleyhi ve Sellem) anneme şöyle buyurdu :
«— Dikkat et! Eğer sen tu çocuğuna bir şey vermeyecek olsaydın, senin üzerine bir yalan (günahı) yazılmış olurdu.»[761]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 387, /317
Senetler:
()
Konular:
Aile, aile içinde çocuklarla ilişkiler
Çocuk, hak ve sorumlulukları
Dürüstlük, doğruluk
Yalan, yalancılık
حدثنا عبد الله بن صالح قال حدثني الليث قال حدثني يونس عن بن شهاب قال أخبرني حميد بن عبد الرحمن أن أمه أم كلثوم ابنة عقبة بن أبى معيط أخبرته أنها سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول : ليس الكذاب الذي يصلح بين الناس فيقول خيرا أو ينمى خيرا قالت ولم اسمعه يرخص في شيء مما يقول الناس من الكذب إلا في ثلاث الإصلاح بين الناس وحديث الرجل امرأته وحديث المرأة زوجها
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164391, EM000385
Hadis:
حدثنا عبد الله بن صالح قال حدثني الليث قال حدثني يونس عن بن شهاب قال أخبرني حميد بن عبد الرحمن أن أمه أم كلثوم ابنة عقبة بن أبى معيط أخبرته أنها سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول : ليس الكذاب الذي يصلح بين الناس فيقول خيرا أو ينمى خيرا قالت ولم اسمعه يرخص في شيء مما يقول الناس من الكذب إلا في ثلاث الإصلاح بين الناس وحديث الرجل امرأته وحديث المرأة زوجها
Tercemesi:
— Ibni Şihab'dan, Humeyd ibni Abdurrahman bana haber vermiştir ki, Akabe ibni Ebu Muayt'ın kızı olan annesi Ümmü Gülsüm, Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) 'in şöyle buyurduğunu kendisine nakletmiştir:
«— Hayırlı söz söyleyip de insanlar arasını düzelten, yahut hayır ileten, yalancı değildir.»[755]
Clmmü Gülsüm demiştir ki :
«— Uç şeyden başka, insanların söyledikleri yalanlardan hiç bir şeye müsaade ettiğini Peygamber'den duymadım. Bu üç şey de şunlardır:
1— İnsanların arasını düzeltmek (için yalan söylemek),
2— (Geçimsizliğe yol açmamak için yalan yere) adamın karısına söz söylemesi,
3— (Aynı sebeple) kadının, kocasına söz söylemesi.[756]
Bîr hâdiseyi vuku bulduğu şekilde haber vermeğe doğru haber denir. Aksine hâdiseyi, vukuuno aykırı olarak haber vermeğe de yalan haber denir. Mutlak surette yalan islâm'da haramdır. Ancak bazı istisnaî hallerde yalan söylemek mubahtır, yani günah değüdİr. İnsanlar arasını düzeltmek ve dargınları barıştırmak için söz uydurmak ve olmayan bir sözü anlatmak yalan ise de, bu gibi yalanın günahı yoktur. Bunun için hadîs-i şerîfte :
«— Hayırlı söz söyleyip de insanlar arasını düzelten yalancı değildir.»
Buyurulmuştur. Yani söylenmemiş ve vuku bulmamış herhangi bir iyi sözü ıslâh maksadı ile söylemek, esasta yalan ise de, günahı bulunmadığından yalan sayılmaz, yalanın gerektirdiği cezayı taşımaz.
Kasden veya bilmeyerek, vuku bufan bir şeyi olduğundan baş!;a kalıba sokmak ve hilafım haber vermenin her ikisi yalan ise de,._bilçneyerek ve yanılarak yalan söylemenin güngjıı yoktur.
«— SÖz bir maksada bağlıdır ve bir,gayeye götürür. Herhangi bir yararlı maksat ki, ona doğru ve yalan sözlerin her ikisi ile ulaş!ab!liyor, bunda yalan haramdır. Çünkü yalana ihtiyaç yoktur, doğru sözle maksada ulaşılabiliyor.»
Yararlı bir maksada yalanla ulaşmak mümkün olur da, doğru sözle ulaşmak mümkün olmazsa burada yalan söylemek mubah olur. Maksadın önemine ve gereklilik derecesine göre yalanın yeri olur.
Meselâ : Bir zalimin zulmünden kurtulmak için gizlenen bir müslümanı ele vermemek maksadıyie yalan söyleyerek onu gizlemek, icab eder. Yine bir kimse yanında emanet olarak bulunan malı, gasp etmek isteyen bir zalimden onu kurtarmak için yaian söyleyerek onu gizlemek icab eder. Bir de söylenecek doğru sözden dolayı büyük bîr zarar ve fesad doğacaksa, orada yalan söylenir. İslâm'ın ve devletin menfaatini korumak ve düşmanın zararını önlemek İçin yalan söylemek aynı şekilde gereklidir.
Karı-koca arasında bağlılığı ve muhabbeti artırıp devam ettirmek mak-sadıyle iyiliğe matuf yalan söz söylemek, hadîs-i şerifte beyan olunduğu şekilde mubahtır, ihtiyaç duyulmadıkça da bu gibi mubahlardan sakınmak takvaya uygun hareket olur.[757]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 385, /314
Senetler:
()
Konular:
Yalan, caiz olduğu yerler
Yalan, yalancılık
- حدثنا مسدد قال حدثنا عبد الله بن داود عن الأعمش عن أبى وائل عن عبد الله عن النبي صلى الله عليه وسلم قال : عليكم بالصدق فإن الصدق يهدى إلى البر وإن البر يهدى إلى الجنة وإن الرجل يصدق حتى يكتب عند الله صديقا وإياكم والكذب فان الكذب يهدى إلى الفجور والفجور يهدى إلى النار وإن الرجل ليكذب حتى يكتب عند الله كذابا
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164392, EM000386
Hadis:
- حدثنا مسدد قال حدثنا عبد الله بن داود عن الأعمش عن أبى وائل عن عبد الله عن النبي صلى الله عليه وسلم قال : عليكم بالصدق فإن الصدق يهدى إلى البر وإن البر يهدى إلى الجنة وإن الرجل يصدق حتى يكتب عند الله صديقا وإياكم والكذب فان الكذب يهدى إلى الفجور والفجور يهدى إلى النار وإن الرجل ليكذب حتى يكتب عند الله كذابا
Tercemesi:
— Abdullah (İbni Mes'ud) Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) den rivayet ettiğine göre, Peygamber şöyle buyurdu:
«— Doğruluktan ayrılmayınız; çünkü doğruluk iyiliğe götürür. İyilik de Cennet'e iletir. Gerçekten insan doğrulukla hareket eder de Allah katında en doğru kimse yazılır.
Yalandan sakınınız; çünkü yalan fenalığa götürür. Fenalık ise Ce-hennem'e iletir. Gerçekten insan yalan söyler de Allah katında çok yalancı yazılır.»[758]
Sıdk = Doğruluk attı şeyde aranır ve bunlarda bulunduğu takdirde sıdkın kemal mertebesi husule gelmiş olur. Bu üstün dereceye sahib olan kimseye de «Sıddîk» denir. Sıdkın altı kısmı şöyledir:
1— Sözde doğruluk: Söylenen sözün gerçeğe uyması, vak'aya aykırı düşmemesi.
2— Niyyette doğruluk : Bunun manâsı İhlâstır ki, hayırlı bir işe kalb ile niyyet edip, gafil olmaksızın Allah'a yönelmekle olur.
3— Azimde Nİyyet: Hayırlı olduğuna inanılan bir şeyi yapmaya koyulmak ve bunda güçlenmek.
4— Vefa göstermekte doğruluk : İşlemeye koyulduğu ve azmettiği hayırlı bir işi başarmakta sebat gösterip, onu tamamiyle yerine getirmek.
5— Amellerde doğruluk : Gizli ve aşikâr yapılan bütün amelleri eşit tutup, amellere riya karıştırmaksızın hareket etmek.
6— Ma kam att a doğruluk: Korku halinde ve emniyet halinde fark gözetmeksizin doğruluğa devam edip, ondan ayrılmamak, işte bu altı vasıfia vasıflanan «Sıddîk» olur. Bunlardan bir kısmı İle vasıflanan da «Sadık» İsmini alır. Doğruluktaki özellik insanı İyi amellere = Bİrre götürür. Esasen birrin manâsı, Allah katında makbul olan ve kendine günah karışmayan ameller ve İbadetlerdir. Böyle makbul ve İyi ameller de insanı Cennete götürür. Bu iyi ve güzel vasıfların zıddı olan yalan ise, insanı kötü amellere ve günah işlere götürür. Günahlar da büyüdükçe, İnsanı, bunlar Ce-hennem'e iletir. Yalanın her çeşİtini işleyip de, büyük günahlara düşen kimseye «Kezzab = Büyük yalana» denir. Bu mertebeye düşenler, yalancıların cezasını çekerler.[759]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 386, /316
Senetler:
()
Konular:
Cehennem, Sevkeden İşler, Sözler, Davranışlar
Cennet, Sevkeden İşler, Sözler, Davranışlar
Cennet, uzaklaştıran bazı davranışlar
Dürüstlük, doğruluk
Dürüstlük, özde ve sözde samimi olmak
Yalan, yalancılık
حدثنا عمر بن حفص قال حدثنا أبى قال حدثنا الأعمش قال سمعت شقيقا يقول قال عبد الله : قسم النبي صلى الله عليه وسلم قسمة كبعض ما كان يقسم فقال رجل من الأنصار والله انها لقسمة ما أريد بها وجه الله عز وجل قلت أنا لأقولن للنبي صلى الله عليه وسلم فأتيته وهو في أصحابه فساررته فشق ذلك عليه صلى الله عليه وسلم وتغير وجهه وغضب حتى وددت أنى لم أكن أخبرته ثم قال قد أوذي موسى بأكثر من ذلك فصبر
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164396, EM000390
Hadis:
حدثنا عمر بن حفص قال حدثنا أبى قال حدثنا الأعمش قال سمعت شقيقا يقول قال عبد الله : قسم النبي صلى الله عليه وسلم قسمة كبعض ما كان يقسم فقال رجل من الأنصار والله انها لقسمة ما أريد بها وجه الله عز وجل قلت أنا لأقولن للنبي صلى الله عليه وسلم فأتيته وهو في أصحابه فساررته فشق ذلك عليه صلى الله عليه وسلم وتغير وجهه وغضب حتى وددت أنى لم أكن أخبرته ثم قال قد أوذي موسى بأكثر من ذلك فصبر
Tercemesi:
— Abdullah (İbni Mes'ud) şöyle demiştir:
— Peygamber (Salîallahü Aleyhi ve Sellem), daha önce ettiği ganimet taksimi gibi, bir taksim yaptı. Bunun üzerine Ensar'dan bir adam dedi ki, Allah'a yemin ederim! Bu bir taksimdir ki, Aziz ve Celü olan Allah'ın rızası bununla murad edilmemiştir. Ben, (o adama) :
— Muhakkak Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'e söyleyeceğim (senin dil uzatmam), dedim. Böylece Peygamber'e gittim, o ashabı ile bulunuyordu. Ona gizlice söyledim. Bu verdiğim haber ona çok ağır geldi ve yüzü değişti, hiddetlendi. Hatta ona haber vermemiş olaydım diye arzu ettim. Sonra Peygamber şöyle buyurdu:
«— Gerçekten Musa, bundan daha büyük musibete eziyet edildi de sabrefC»[766]
Hadîs-i şerîfte üç mühim nokta mevcuttur:
Birincisi; ashab-ı kiram içinde nifak sahibi kimselerin bulunduğu;
İkincisi; bir kimsenin kötü hareketini haber vermenin cevazı;
Üçüncüsü de Peygamberin eziyete katlanıp sabretmesi d ir.
1— Peygamberin söz ve hareketlerine, insanlar arasındaki muamelâtına rıza göstermemek nifak alâmetidir ve imansızlıktır. Böyle bir harekete tevessül eden İslâm kardeşliği ve birliği arasında büyük bir fesada yol açmış olur. Böyle bir suç 6a bağışlanmaz. Bu gibi davranışlar en zararlı ve tehlikeli hallerdir. Her devirde böyle hareketlere rastlandığı gibi, Peygamber Efendimizin devrinde de bunlara tesadüf edilmişiir. En büyük eziyetler de bunlardan dolayı çekilmiştir.
2— Abdullah İbni Mes'ud, Peygamber'e kötü zan beslemenin ne kadar büyük bir fesad taşıdığını idrak ettiğinden adamın bu sözünü saklamayıp hemen Peygamber'e haber vermiştir. Çünkü bir şeyi haber verip vermemekte neticenin fayda ve zararlarını Abdullah ibni Mes'ud çok iyi bildiğinden sağlam yolu tutmuş ve böyle yapmıştır. Cemiyete sirayet etmeyen şahsî kabahat ve günahlar böyle ifşa edilmez. Bunların gizli tutulması gerekir. Hz. Peygamber'in, İbni Mes'ud'un hareketini nahoş karştlomayışı da, böyle ihbarların cevazına delil teşkil etmektedir. Hiddetlenmeleri İbni Mes'ud'a değii, kötü zan besleyene oîmuşiur.
3— Belâ ve meşakkatlerin en büyüğü peygamberlere, Allah'ın velilerine derece sırasına göre geldiğine dair hadîs-i şerif varid olduğu cihetle, burada Hz. Peygamber'e isnad edilen üzücü söze karşı sabretmişler ve H:. Musa'nın bundan daha çok eziyete duçar olup, ona sabrettiğini ifade buyurm uslardır.
Halbuki Hz. E n e s 'den rivayet edilen diğer bir hadîs-i şerîfte:
«— Ben Allah yolunda hiç kimsenin eziyet edilmediği şeyle eziyet edildim.»
Buyurulmuştur. Her iki hadîs-i şerîf arasmda bir tearuz görülüyorsa da, şu şekilde muvafakat belirtilmektedir: Nitelik bakımından, yani eziyetin keyfiyet yönü itibariyle şiddeti Hz. Peygamberimize olmuş, sayı ve tehrar bakımından da fazla eziyet Hz. Musa'ya karşı olmuştur. Bu manâ İtibariyle hadîs-i şerifler arasındaki zahiri çatışma kaikmış oluyor. Eziyetlere katlanıp sabretmenin hem manevî mükâfatı var, hem de muvaffakiyete vesile oluşu var.[767]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 390, /319
Senetler:
()
Konular:
Ganimet, Hz. Peygamber'in taksimi
Hz. Peygamber, kızması
Hz. Peygamber, sabrı
Hz. Peygamber, sahabe ile ilişkisi
Hz. Peygamber, sahabeyle iletişimi
Peygamberler, Hz. Musa ve Ailesi
Sahabe, Hz. Peygamber'e itiraz, verdiği bir karara
حدثنا صدقة قال حدثنا أبو معاوية عن الأعمش عن عمرو بن مرة عن سالم بن أبى الجعد عن أم الدرداء عن أبى الدرداء عن النبي صلى الله عليه وسلم قال : ألا أنبئكم بدرجة أفضل من الصلاة والصيام والصدقة قالوا بلى قال صلاح ذات البين وفساد ذات البين هي الحالقة
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164397, EM000391
Hadis:
حدثنا صدقة قال حدثنا أبو معاوية عن الأعمش عن عمرو بن مرة عن سالم بن أبى الجعد عن أم الدرداء عن أبى الدرداء عن النبي صلى الله عليه وسلم قال : ألا أنبئكم بدرجة أفضل من الصلاة والصيام والصدقة قالوا بلى قال صلاح ذات البين وفساد ذات البين هي الحالقة
Tercemesi:
— Ebu'd-Derdâ, Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'den rivayet ettiğine göre, Hazreti Peygamber şöyle buyurmuştur:
«— Size namazdan, oruçtan ve sadakadan daha faziletli bir dereceyi haber vereyim mi?»
Ashab:
— Evet, dediler. Peygamber buyurdu ki:
«— Dargınların arasını düzeltmektir. İnsanların arasını bozmak ise, o kökü kazıtandır.»[768]
Müslümanlar arasında sevgi ve muhabbet duygularını geliştirmek ve onları birbirine yaklaştırmak, aralarında ünsiyet teşkil etmek, dargın olanların dargınlıklarını gidererek aralarını bulmak ve birbirlerine bağlamak, hadîs-i şerifte buyurulduğu gibi, namaz, oruç ve sadaka ibadetlerinden daha faziletlidir. Bazı âlimler, nafile ibadetlerden daha faziletlidir yolunda açıklama yapmışlarsa da, mutlak manâya hamledilmesi de mümkün görülmüştür. Çünkü birçok dargınlıklar ve kinler, insanları kan dökmeye ve iç savaşlara götürmüştür. Bu fesad ve bozuk ahvale enge! olacak düzeltmeler ve barıştırmalar şüphesiz ki, çok büyük fazilet taşırlar Bir işin vukuu halinde meydana gelecek felâketlerin zararı ne kadar büyük ise, bu gibi felâketleri önlemenin de sevabı ve fazileti o nispette büyük olur. Bu bakımdan cemiyetin ve İslâm'ın kıyam ve idamesi için birlik ve sevgi, ferdler arasında şarttır. Bunu temine çalışmanın ve bu uğurda gayret sarfetmenin faziletini her Müslüman İdrak etmelidir. Bu da ancak İslâm'ı öğrenmek ve Peygamberimizin ahlâkını tanımakla mümkün olur. Sırf kendini düşünüp bir kenarda namaz, oruç ve sadaka İle uğraşanın kazanacağı sevaptan çok, insanlar arasında sevgi ve muhabbet bağlarını kuran ve dargınları barıştıran sevap alır. Bunu yaparken de diğer farz ibadetlerini terk etmiş olmaması şarttır.[769]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 391, /321
Senetler:
()
Konular:
Fitne, insanların arasını bozmak her şeyi kökünden kazır
Toplumsal Barış, kavgalı ve küskünleri barıştırmak, barışmak
Toplumsal barış, problemi insanları bir noktada buluşturarak çözmek
حدثنا موسى قال حدثنا عباد بن العوام قال أخبرنا سفيان بن الحسين عن الحكم عن مجاهد عن بن عباس : اتقوا الله وأصلحوا ذات بينكم قال هذا تحريج من الله على المؤمنين أن يتقوا الله وأن يصلحوا ذات بينهم
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164398, EM000392
Hadis:
حدثنا موسى قال حدثنا عباد بن العوام قال أخبرنا سفيان بن الحسين عن الحكم عن مجاهد عن بن عباس : اتقوا الله وأصلحوا ذات بينكم قال هذا تحريج من الله على المؤمنين أن يتقوا الله وأن يصلحوا ذات بينهم
Tercemesi:
392— (96-s.) İbni Abbas'dan rivayet edildiğine göre :
«— Allah'dan korkun ve aralarınızdaki dargınlıkları düzeltin.» (En-fal Sûresinin birinci âyetinin) tefsirinde şöyle demiştir:
«— Bu âyet-i kerîme, müminler Allah'dan korksun (emirlerine bağlanıp yasaklarından sakınsın) ve aralarındaki dargınlıkları düzeltsin diye Allah'dan müminlere karşı bir tazyiktir, müminler için başka kurtuluş çaresi olmadığını bir beyandır.»[770]
Kitabın başlarında 58 sayılı hadîs-i şerif münasebeti ile takva konusu açıklanmış olduğundan, burada tekrar edilmesine lüzum görülmemiştir. Bilgi için oraya müracaat edilsin. Dargınların ve insanların arasını düzeltmekle ilgili açıklama da bundan önce verilmiştir.[771]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 392, /322
Senetler:
()
Konular:
Takva, ulaşmanın yolları
Toplumsal Barış, kavgalı ve küskünleri barıştırmak, barışmak
Toplumsal barış, problemi insanları bir noktada buluşturarak çözmek