حدثنا موسى بن إسماعيل قال حدثنا إبراهيم بن سعد قال أخبرنا بن شهاب عن عبيد الله بن عبد الله بن عتبة أن بن عباس قال : كان رسول الله صلى الله عليه وسلم أجود الناس بالخير وكان أجود ما يكون في رمضان حين يلقاه جبريل صلى الله عليه وسلم وكان جبريل يلقاه في كل ليلة من رمضان يعرض عليه رسول الله صلى الله عليه وسلم القرآن فإذا لقيه جبريل كان رسول الله صلى الله عليه وسلم أجود بالخير من الريح المرسلة
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164105, EM000292
Hadis:
حدثنا موسى بن إسماعيل قال حدثنا إبراهيم بن سعد قال أخبرنا بن شهاب عن عبيد الله بن عبد الله بن عتبة أن بن عباس قال : كان رسول الله صلى الله عليه وسلم أجود الناس بالخير وكان أجود ما يكون في رمضان حين يلقاه جبريل صلى الله عليه وسلم وكان جبريل يلقاه في كل ليلة من رمضان يعرض عليه رسول الله صلى الله عليه وسلم القرآن فإذا لقيه جبريل كان رسول الله صلى الله عليه وسلم أجود بالخير من الريح المرسلة
Tercemesi:
— îbni Abbas (Radiyallahu anh) şöyle dedi:
«— Resûlüliah (üallallahü Aleyhi ve Sellem), hayır işlemekte insanların en cömerti idi. En cömertli bulunduğu hali de Ramazanda, Cebrail (Aleyhissetâm) 'le karşılaştığı vakıtta idi. Cibril, Ramazan'da her gece onunla karşılaşırdı. Resûlüliah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ona Kur'ân'ı arz ederdi. Peygamber'e Cebrail mülâki olduğu zaman, Resûlüliah (Sallaltahü Aleyhi ve Sellem) hayır işlemekte, devamlı rahmet döken rüzgâr gibiydi.»[580]
Güzel ahlâkın her çeşit vasıflarını kemal üzere kendisinde toplayan Hz. Peygamber in, I b n i Abbas hazretleri bu hadîslerinde onun yalnız cömertlik hasletini anlatmaktadır, öyle ki :
a) Peygamber Efendimiz, insanların en cömerdi idi.
b) Her zaman için sahip bulundukları bu üstün cömertlik hasletleri, diğer aylara nispetle Ramazan ayında daha çok olurdu. Ramazan ayının berekti ve bu aydaki feyzin ve manevî inşirahın tesiriyle farklı bir durum arzederlerdi.
c) Her Ramazan gecesinde, Cebrâîl (Aleyhisselâm) ile karşılaşırlar ve Kur'ân-ı Kerim i ona arz ederlerdi. Bu arz ediş, Kur'ân-ı Kerîm in hem lâfızlarını, hem manasını tesbİt için olurdu. Bİr nevi hatadan salim olmak için ders görme kabİlİndendi. Allah Tealâ Kuran ı böyle tesbit buyurdu ve kıyamete kadar da tahriften, değişiklikten onu koruyacağını va'd buyurdu. Bugün dünyanın her tarafına aynı şekilde yayılması, bunun açık delilidir.
d) Cebrâîl İle karşılaşmak ve İlâhî kelâmı mukabele etmek, manevî zevkin ve Allah'ın rahmetine yakınlığın zirvesini teşkil ettiğinden, bu karşılaşmalarda Hz. Peygamber, devamlı rahmet döken bereketli rüzgâr gibi, cömertliğin en bol ve geniş halini yaşarlardı. I b n i Abbas hazretleri, Peygamber Efendimizin cömertliğini, bu mülakatları zamanında devamlı esen rahmet rüzgârlarına benzetmesiyle onun kenem ve ihsanının bolluğunu ve genişliğini hatta rüzgârın bereketinden daha ileri olduğunu anlatmış oluyor. Devamlı hareket halinde olan rüzgârın muhtelif ve geniş sahalara bereket nakletmesi, her tarafı kısa zamanda faydalandırması, rüzgârsız bulutların yağmurundan çok daha bereketlidir. Onun için Hazretİ Peygamberin mülakat esnasındaki cömertliği, bu geniş ve bol rahmete vesile olan devamlı rüzgâra benzetilmiştir.[581]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 292, /259
Senetler:
()
Konular:
Ahlak, güzel ahlak
Hz. Peygamber, Cebraille ilişkisi
Hz. Peygamber, şemaili
Hz. Peygamber, vasıfları, şemaili, hasaisi
Kur'an, Hz.Peygamberin Cebrail ile mukabelesi
Ramazan, Ramazan ayının fazileti
Seçki, Güzel ahlak
حدثنا إبراهيم بن المنذر قال حدثنا معن عن معاوية عن عبد الرحمن بن جبير عن أبيه عن نواس بن سمعان الأنصاري أنه : سأل رسول الله صلى الله عليه وسلم عن البر والاثم قال البر حسن الخلق والإثم ما حك في نفسك وكرهت أن يطلع عليه الناس
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164108, EM000295
Hadis:
حدثنا إبراهيم بن المنذر قال حدثنا معن عن معاوية عن عبد الرحمن بن جبير عن أبيه عن نواس بن سمعان الأنصاري أنه : سأل رسول الله صلى الله عليه وسلم عن البر والاثم قال البر حسن الخلق والإثم ما حك في نفسك وكرهت أن يطلع عليه الناس
Tercemesi:
Nevvas İbni Sem'ân El-Ensarî (Radiyaîîahu anh) 'den rivayet edildiğine göre, kendisi Resûlüllah (SaUallahü Aleyhi ve Sellem) 'e iyilikten ve günahtan sordu. Hazreti Peygamber şöyle buyurdu :
«— İyilik, güzel ahlâktır. Günah da, nefsini gıcıklayan ve insanların farkına varmasından hoşlanmadığın şeydir.»[585]
İyilik kelimesi, ahlâkın her çeşit güzelliklerini içine alan bir mana ifade eder. Arabca «Birr» kelimesinin karşılığı olarak terceme edilmiştir. Sıla, ihsan ve ikram, mürüvvet, itaat, hoş sohbet ve güzel geçim gibi hasletler hep «birr = iyilik» manası içine girerler. Bunların bütünü, güzel ahlâkın vücudunu teşkil ederler. Onun için Hz. Peygamber «Birr = iyilik» güzel ahlâktır, buyurmuştur.
Günah ise, iki şekilde Peygamber tarafından nitelenmiştir: a) Bunlardan biri, nefsi tahrik eden, gıcıklayan ve bir şeyi işleyip işlememekte tereddüt uyandıran şüpheli şeylerdir. Nefis daima geçici zevk ve şehevî arzular peşinde olduğundan onun tahrikleri ile işlenecek işler akl-ı selimin tecviz etmediği işler olacağından günah kısmına girerler. Nefsin bu tahriklerinden kurtulmak için, daima aklı hakem tutup onun kararını gerçekleştirmek icab eder; şüpheli şeylerden, kötü zan doğuracak tutumlardan da kaçınmak gerekir.
b} İnsanların farkına varmasından hoşlanılmayan işler de ikinci niteliği taşıyan günahlardır. Allah Tealânın yasaklan, açık olup herkes tarafından bilindiğinden ve bu gibi kötü işleri yapanlar da insanlar tarafından ayıplanacağından, bunlar sakıncalı İşlerdir. O halde, bir ölçü ve tarif olarak, insanların farkına varmasından korkulan İşler günahtır, ifadesi her çeşit yasağı içine alırsa da, insanın kendi nefsi ile başbaşa hareketlerini kapsamadığından, bu çeşit günahlar da birinci kısımdaki tarifin içine girerler. Böylece her iki tarif ile, her çeşit günah kısa bir ifade ile beyan buyurulmuş oluyor.[586]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 295, /261
Senetler:
()
Konular:
Ahlak, güzel ahlak
Kötülük
KTB, GÜNAH
KTB, İYİLİK, BİRR,
Seçki, Güzel ahlak
حدثنا إسماعيل بن أبي أويس قال حدثني سليمان بن بلال عن عبد الله بن سليمان بن أبى سلمة الأسلمى أنه سمع معاذ بن عبد الله بن خبيب الجهني يحدث عن أبيه عن عمه : أن رسول الله صلى الله عليه وسلم خرج عليهم وعليه أثر غسل وهو طيب النفس فظننا أنه ألم بأهله فقلنا يا رسول الله نراك طيب النفس قال أجل والحمد لله ثم ذكر الغنى فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم إنه لا بأس بالغنى لمن اتقى والصحة لمن اتقى خير من الغنى وطيب النفس من النعم
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164305, EM000301
Hadis:
حدثنا إسماعيل بن أبي أويس قال حدثني سليمان بن بلال عن عبد الله بن سليمان بن أبى سلمة الأسلمى أنه سمع معاذ بن عبد الله بن خبيب الجهني يحدث عن أبيه عن عمه : أن رسول الله صلى الله عليه وسلم خرج عليهم وعليه أثر غسل وهو طيب النفس فظننا أنه ألم بأهله فقلنا يا رسول الله نراك طيب النفس قال أجل والحمد لله ثم ذكر الغنى فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم إنه لا بأس بالغنى لمن اتقى والصحة لمن اتقى خير من الغنى وطيب النفس من النعم
Tercemesi:
— Abdullah ibni Hubeyb amcasından (Ubeyde'den), anlatıyor:
— Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Se'lem), üzerinde yıkanma eseri (ıslaklık) olduğu halde (mevcut insanların) yanlarına geldi. Kendileri hoş ve neş'eli durumda idiler. Biz zannettik ki, ailesini ziyaret etti. Dedik ki:
— Ey Allah'ın Resulü! Halinizi hoş durumda görüyoruz. Peygamber:
«— Evet, Allah'a hamd olsun,» dedi. Sonra zenginlikten konuşuldu. Bunun üzerine Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu :
«— Allah'dan korkan (takva sahibi) kimse için zenginlikte beis yoktur. Fakat Allah'dan korkan (takva sahibi) için sıhhat, zenginlikten daha hayırlıdır. Nefsin hoşluğu da nimetlerden sayılır.»[596]
«Tayyibu'n-Nefs», his organlarının ve nefsin zevk ve sürür içinde olmasıdır ki, insanda, cehalet ve düşük hareketlerden arınarak ilim ve güzel ahlâk vasıflarına bürünerek tecelli eder. Manevî olgunluğun görüntüsü olur. Ashab-ı kiramın, Hz. Peygamberdeki bu hali sezişlerini, Peygamberimiz doğrulamışlar ve bundan dolayı Allah'a hamd etmişlerdir.
Allah'ın ihsan buyurduğu nimetlere karşı hamd etmek ve şükürde bulunmak bir ibadettir ve nimetin çoğalmasına vesiledir. Zira Cenab-ı Hak :
— And olsun, eğer şükrederseniz, elbette size nimetimi artırırım.» {ibrahim Sûresi, Âyet: 7) buyuruyor. Allah Tealâ İhlâsla edilen hamd ve şükre razı olup, onun mükâfatını verir.
Servet çokluğu ve mal bolluğu, takva sahiplerinde olursa zararı yoktur. Çünkü takva sahibi^ Allah'ın emirlerine göre imkânlarını kullanan ve yasaklarından sakınan kimsedir. Böyle bir kimse, Allah'ın dinine" ve müslü-manlara en fazla yardım edebilen olur. Peygamber Efendimizin bu hadîs-i şeriflerinden anlıyoruz ki, takva sahibi olmayan kötü ruhlu ve azgın kimseler elinde servet ve mal çokluğu zararlıdır. Çünkü bu gibi insanlar ellerindeki kuvveti fenalığa ve ahlâksızlık yollarına harcamak sureliyle insan* lığa zarar verirler, cemiyeti bozarlar ve türlü türlü fesada yol açarlar. Bu gibileri kontrol altında bulundurmak idare adamlarının görevi olrçıalıdır.
Dİğer taraftan zenginliğin saadet vesilesi olmadığını da Peygamber Efendimiz son cümleleriyle ifade buyurmuşlardır:
«— Takva sahibi kimseler için vücut sağlığı, zenginlikten daha hayırlıdır.» diye beyan etmişlerdir.
Daha önce de belirtildiği gibi vücucl sağlığı olmadan İnsan, ne kendi ihtiyacını görebilir, ne de ibadet edebilir, yemek ve içmek zevkini duyabilir. Daima hastalığı sebebiyle acziyet içinde kalır. Onu, sahip olduğu servet ve altınlar kurtaramaz, huzura kavuşamaz. Bu itibarla sıhhatini ve sağlam vücud yapısını Allah yolunda kullanan ve çalışan takva sahibi bir kimsenin durumu, bu sağlığa sahip bulunmayan zengınlerinkinden çok daha iyidir ve hayırlıdır.
Kederden ve elemden beri bulunarak Allah'ın emirlerini yerine getirmiş olmaktan mütevellid insandaki tatlı ve hoş manzara da Allah'ın nimet-lerindendir. Çünkü bu, manevî bir huzur ve sürürdür.[597]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 301, /266
Senetler:
0. Mübhem Ravi (Mübhem)
1. Abdullah b. Hubeyb el-Cühenî (Abdullah b. Hubeyb)
2. Muaz b. Abdullah el-Cühenî (Muaz b. Abdullah b. Hubeyb)
3. Abdullah b. Süleyman el-Eslemî (Abdullah b. Süleyman b. Ebu Seleme)
4. Ebu Muhammed Süleyman b. Bilal el-Kuraşi (Süleyman b. Bilal)
5. Ebu Abdullah İsmail b. Ebu Üveys el-Esbahî (İsmail b. Abdullah b. Abdullah b. Üveys b. Malik)
Konular:
Dünya, Hz. Peygamber gözünde
Dünya, Mülk, Hz. Peygamberin mala-mülke karşı tavrı
Dünya, Zenginlik
Hz. Peygamber, duaları
Müslüman, kanaatkâr/haris/tamahkâr olmak
Sağlık, sağlık nimettir
Takva, ulaşmanın yolları
حدثنا عبد الله بن يزيد قال حدثنا موسى بن على قال سمعت أبى يقول سمعت عمرو بن العاص قال : بعث إلى النبي صلى الله عليه وسلم فأمرنى أن آخذ على ثيابي وسلاحى ثم آتيه ففعلت فأتيته وهو يتوضأ فصعد إلى البصر ثم طأطأ ثم قال يا عمرو إني أريد أن أبعثك على جيش فيغنمك الله وأزعب لك زعبة من المال صالحة قلت إني لم اسلم رغبة في المال إنما أسلمت رغبة في الإسلام فأكون مع رسول الله صلى الله عليه وسلم فقال يا عمرو نعم المال الصالح للمرء الصالح
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164112, EM000299
Hadis:
حدثنا عبد الله بن يزيد قال حدثنا موسى بن على قال سمعت أبى يقول سمعت عمرو بن العاص قال : بعث إلى النبي صلى الله عليه وسلم فأمرنى أن آخذ على ثيابي وسلاحى ثم آتيه ففعلت فأتيته وهو يتوضأ فصعد إلى البصر ثم طأطأ ثم قال يا عمرو إني أريد أن أبعثك على جيش فيغنمك الله وأزعب لك زعبة من المال صالحة قلت إني لم اسلم رغبة في المال إنما أسلمت رغبة في الإسلام فأكون مع رسول الله صلى الله عليه وسلم فقال يا عمرو نعم المال الصالح للمرء الصالح
Tercemesi:
— Amr ibni'1-As şöyle dedi:
— Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bana (haber) gönderip elbisemi ve silâhımı kuşanmamı, sonra ona gitmemi bana emretti. Ben de emrini yaptım da ona vardım ki, abdest alıyordu. Gözünü bana kaldırdı, sonra aşağı indirdi, sonra şöyle buyurdu:
«— Ya Amr! Ben seni savaş için askere göndermek istiyorum. Böylece Allah sana ganimet ihsan eder. Ben de sana topluca hayırlı mal veririm,» Ben dedim ki:
— Ben mala rağbet ederek müslüman olmadım. Ben ancak Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ile beraber olayım diye İslama rağbet ederek müslüman oldum. Hazreti Peygamber :
«— Ey Amr! Salih = iyi kimse için, hayırlı mal ne güzeldir,» buyurdu.[592]
Meşru ve mubah yollardan kazanılan mal, salih ve hayırlı mal olur. Cİhad farz ve çok güç bir ibadet olduğundan sevabı büyük olmakla beraber, savaşta elde edilen ganimet mallan da helâl kazançların en temizidir. O halde bu yoldan kazanılan mallar salih ve hayırlı mallardır. Bu hayırlı mal, iyi kimseler eline geçerse değeri bir kat daha artmış olur. Çünkü iyi kimseler, malı değerlendirerek Allah yolunda harcarlar. Islâmın yararına olarak kullanırlar ve onu haram yerlere israf etmezler. İşte Amr I b n i ' I - A s ashab-ı kiramın büyüklerinden ve salihterinden biri olduğu için, bunun eline geçecek ganimet malı gibi en hayırlı bîr malın kazanacağı manevî değeri Peygamber Efendimiz övmüşler ve :
«— Salih kimsede, hayırlı mal ne güzeldir!» buyurmuşlardır.[593]
Açıklama:
Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım:
نِعْمَ الْمَالُ الصَّالِحِ لِلْمَرْءِ الصَّالِحِ
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 299, /264
Senetler:
()
Konular:
Cihad, dünyalık elde etmek için
Dünya, Hz. Peygamber gözünde
Dünya, Mülk, Hz. Peygamberin mala-mülke karşı tavrı
Fe'y ve Ganimet
HZ. PEYGAMBER'İN EŞYALARI
Savaş, Allah için; mal için, gösteriş için
Savaş, ordu komutanlığı, komutanlar
حدثنا أبو نعيم قال حدثنا داود بن يزيد قال سمعت أبى يقول سمعت أبا هريرة يقول قال النبي صلى الله عليه وسلم : تدرون ما أكثر ما يدخل النار قالوا الله ورسوله أعلم قال الأجوفان الفرج والفم وما أكثر ما يدخل الجنة تقوى الله وحسن الخلق
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164102, EM000289
Hadis:
حدثنا أبو نعيم قال حدثنا داود بن يزيد قال سمعت أبى يقول سمعت أبا هريرة يقول قال النبي صلى الله عليه وسلم : تدرون ما أكثر ما يدخل النار قالوا الله ورسوله أعلم قال الأجوفان الفرج والفم وما أكثر ما يدخل الجنة تقوى الله وحسن الخلق
Tercemesi:
— Ebû Hüreyre (Radtyallahu anft/nin çöyle dediği işitilmiştir:
— Peygamber (Salla! fohü Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: «— Cehenneme sokan şeyin en çoğu nedir?» Ashab ;
— Allah ve O'nun Resulü bilir, dediler. Peygamber (SallaÜahü Aleyhi ve Sellem) :
«— tki boşluktur: Bunlardan biri ağızdır, diğeri de ferc'dir. Cennet'e sokan şeyin de en çoğu nedir? Bu da Allah'dan korkmaktır, takva sahili olmaktır ve güzel ahlâktır. (En çok cennete vesile olan bu iki haslettir).»
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 289, /256
Senetler:
()
Konular:
Nefis, nefsin arzularına uymak
Takva, eline ve diline sahip olmak
حدثنا أبو النعمان قال حدثنا أبو عوانة عن زياد بن علاقة عن أسامة بن شريك قال : كنت عند النبي صلى الله عليه وسلم وجاءت الأعراب ناس كثير من ها هنا وههنا فسكت الناس لا يتكلمون غيرهم فقالوا يا رسول الله أعلينا حرج في كذا وكذا في أشياء من أمور الناس لا بأس بها فقال يا عباد الله وضع الله الحرج إلا أمرءا افترض أمرءا ظلما فذاك الذي حرج وهلك قالوا يا رسول الله أنتداوى قال نعم يا عباد الله تداووا فإن الله عز وجل لم يضع داء إلا وضع له شفاء غير داء واحد قالوا وما هو يا رسول الله قال الهرم قالوا يا رسول الله ما خير ما أعطى الإنسان قال خلق حسن
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164104, EM000291
Hadis:
حدثنا أبو النعمان قال حدثنا أبو عوانة عن زياد بن علاقة عن أسامة بن شريك قال : كنت عند النبي صلى الله عليه وسلم وجاءت الأعراب ناس كثير من ها هنا وههنا فسكت الناس لا يتكلمون غيرهم فقالوا يا رسول الله أعلينا حرج في كذا وكذا في أشياء من أمور الناس لا بأس بها فقال يا عباد الله وضع الله الحرج إلا أمرءا افترض أمرءا ظلما فذاك الذي حرج وهلك قالوا يا رسول الله أنتداوى قال نعم يا عباد الله تداووا فإن الله عز وجل لم يضع داء إلا وضع له شفاء غير داء واحد قالوا وما هو يا رسول الله قال الهرم قالوا يا رسول الله ما خير ما أعطى الإنسان قال خلق حسن
Tercemesi:
— Üsame îbni Şerîk (Radiyalîahu anh) 'den rivayet edildiğine göre, şöyle anlatmıştır:
(Hac esnasında) Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in yanında idim. Öteden beriden kalabalık insanlar, Bedeviler geldi. (Daha önce mevcut) insanlar sustu, (bu gelenlerden) başkası konuşmuyordu. Onlar şöyle dediler:
— Ey Allah'ın Resulü! Kendilerinde bir beis olmayan insanların işlerinden ibaret şu ve şu işlerde bize güçlük var mı, (bunlar bizi günaha götürür mü)?
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
«— Ey Allah'ın kullan! Allah güçlüğü kaldırdı; ancak bir insana gıybet suretiyle tecavüz eden kimse müstesnadır, (bunun hareketinde günah vardır). İşte bu kimse, mahrum olup helak olandır.» Sordular:
— Ey Allah'ın Resulü! Tedavi olalım mı? Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem):
«— Evet, ey Allah'ın kulları! Tedavi olun. Çünkü Allah yarattığı her hastalık için bir ilâç halketmiştîr; ancak bir hastalık müstesnadır, (onun devası yoktur),» dedi. Sordular:
— Nedir o? Ey Allah'ın Resulü! Peygamber (SallaUahü Aleyhi ve Sellem) :
«t— İhtiyarlıktır,» dedi. Sordular :
— Ey Allah'ın Resulü! İnsana ihsan edilen şeylerin hayırlısı hangisidir?
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
«— Güzel ahlâktır,» dedi.[578]
Bir hac mevsiminde, Hz. Peygamber in huzuruna loplu bîr halc'e ge!en sahra müslümantarından ibaret şahısların sorularından şu hükümler çıkmaktadır :
1— İnsanlar, aralarında şundan ve bundan, günlük işlerinden ve çalışmalarından bahsederek aralarındaki konuşmalarda ve sohbetlerinde günah yoktur. Ancak bir müslüman kardeşinin arkasında, hoşlanmayacağı bîr takım sözler söylemek, onu çekiştirmek haramdır ve bu bir hakka tecavüz ve zulümdür. Bunun günahı büyük olması itibariyle insanı helake götürür. Ancak bir kimsenin fesadından ve zararından insanlar: korumak için, kötü hareketi söylenebilir.
2— Hastalıklardan dolayı doktora müracaat etmek, ilâç kullanmak gerektiğini Peygamberimiz beyan buyurmaktadır. Her hastalığa, Allah bir şifa ve ilâç yarattığına göre, onu arayıp bulmak ve kullanmak mubah olan çalışmalardır. Yalnız şunu bilmek lâzımdır ki, ilâç ve vasıtalar bizatihi, kendiliklerinden şifa veremez. Tesiri yaratacak, şifayı verecek Allah dır. Bunlar birer vasıtadır. Esbaba tevessül eimek de tevekküle mani1 değildir. Tedavi daima Allah'ın helâl kıldığı gıda ve maddelerle yapılmalıdır. Haram şeylerle tedavi caiz değildir. Zira Peygamber Efendimiz : Haramı kullanmak ancak şu durumda caiz olur:
«— Allah sizin şifanızı haram şeylerde yaratmadı,» buyurmuştur.
a— Ölüm tehlikesi ile karşı karşıya gelen aç veya susamış bir Kimse, şaraptan veya domuz etinden başka yiyecek ve içecek bulamazsa, hayatını kurtaracak kadar bunlardan yiyip içebilir. Bu kimseye hayatını kurtarmak için, haram şeyleri yemek ve içmek mubahtır. Ancak hududu geçmemek şarttır.
b— Bir hastalığın tedavisi temiz ve helâl maddelerden karşılanamıyor da, mütehassıs inanç sahibi doktor bu hastalığın ancak haram veya temiz olmayan bir madde ile tedavi edilebileceğini iddia ediyorsa, bu takdirde o ilâç kullanılabilir. Bazı fakîhlere göre ise, haram ve pis şeylerle asla tedavi caiz değildir.
3— Tedavisi mümkün olmayan hastalık İhtiyarlıktır. Bundan da anlaşılıyor ki, zamanımızda henüz devası bulunmamış olan kanser hastalığının da bir ilâcı vardır. Onu arayıp bulmak İçin, zamana ve çalışmaya ihtiyaç vardır. Keşfedilmiş veya keşfedilmemiş hastalıklar hakkında deva araştırmaya, hadîs-i şerîf bizi sevk ediyor ve tababetin inkişafına yol açıyor. İhtiyarlıktan başka her hastalık için ilâç arama, imal etme kapıları açıktır. Bu çalışmaları iktisadî baskı İçin değil, insanlığın sıhhatine fayda temin etmek için yapmalıdır.
4— İnsana verilen şeylerin hayırlısı güzel ahlâktır. Zira daha önceki hadîs-i şeriflerde buyurulduğu g'bi, güze! ahlâk, sahibini Cennete götürür. Ona ebedî kurtuluşu sağladığı için, ondan daha hayırlı ne olabilir? Allah güzel ahlâkla ahlâklanmayı bütün beşeriyete müyesser kılsın.[579]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 291, /257
Senetler:
()
Konular:
Ahlak, güzel ahlak
Sahabe, sünneti sorarak öğrenmeleri
Seçki, Güzel ahlak
Tedavi, hastalıkları tedavi etmek
Zulüm / Zalim, zulmetmek
حدثنا محمد بن سلام قال أخبرنا أبو معاوية عن الأعمش عن شقيق عن أبى مسعود الأنصاري قال قال رسول الله صلى الله عليه وسلم : حوسب رجل ممن كان قبلكم فلم يوجد له من الخير إلا أنه كان رجلا يخالط الناس وكان موسرا فكان يأمر غلمانه أن يتجاوزوا عن المعسر قال الله عز وجل فنحن أحق بذلك منه فتجاوزوا عنه
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164106, EM000293
Hadis:
حدثنا محمد بن سلام قال أخبرنا أبو معاوية عن الأعمش عن شقيق عن أبى مسعود الأنصاري قال قال رسول الله صلى الله عليه وسلم : حوسب رجل ممن كان قبلكم فلم يوجد له من الخير إلا أنه كان رجلا يخالط الناس وكان موسرا فكان يأمر غلمانه أن يتجاوزوا عن المعسر قال الله عز وجل فنحن أحق بذلك منه فتجاوزوا عنه
Tercemesi:
— Kbu Mes'ûd El-Ensarî (Radîyallahu anh) 'den rivayet edildiğine göre, demiştir ki:
— Resûlüllah (SaUaUahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
«— Sizden önce bir adam hesafca çekildi de, onun hayırlı bir şeyi bulunamadı. Ancak o adam, insanlara karışırdı (alış-veriş ederdi) ve zengin bir kimse idi. Çalıştırdığı hizmetçilerine, fakirlerden vazgeçmelerini, (alacaklarını bağışlamalarını) emrederdi. (Onun hakkında) Azîz ve Celîl olan Allah (meleklerine) şöyle buyurdu:
— Şam yüce biz, o zengin kuldan, bağış etmeye daha lâyıkız; ondan vaz geçin, (onu cezalandırmayın).»[582]
Bu hadîs-i şeriften cömerdliğin ne kadar büyük bir haslet olduğunu, Allah'ın geniş rahmetine naşı! bîr vesile teşkil ettiğini öğrenmiş bulunuyoruz.
Tartıya konabilecek hiç bir hayırlı amelî bulunmayan bir varlıklı adamın, sırf dar geçimlilere tazyik etmeyerek onlardaki haklardan vaz geçmesi sebebiyle, Allah tarafından kurtuluşa erdirilmiştir. Allah Tealâ'nın ihsan ve ikramı, bütün yaratıklara hesapsız rızık göndermesi ve bunca nimetlere kulların nankörlük etmesi karşılığında yine İhsanını esirgememesi, onun kerem ve ihsanının sonsuzluğuna delildir. İşte kullar da kendi çaplarında bu ihsan ve cömertlik vasfı ile sıfatlanarak hareket ederse, Allah'ın bağışlamasına ve rahmetine nail olur.[583]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 293, /260
Senetler:
()
Konular:
Hz. Peygamber, anlattığı kıssalar
Seçki, Güzel ahlak
Sosyalleşme, temel prensipler
Teşvik edilenler, Bağışlayıcı olmak
Teşvik edilenler, insanları affetmek
حدثنا محمد بن سلام عن بن إدريس قال سمعت أبى يحدث عن جدي عن أبى هريرة : سئل رسول الله صلى الله عليه وسلم ما أكثر ما يدخل الجنة قال تقوى الله وحسن الخلق قال وما أكثر ما يدخل النار قال الأجوفان الفم والفرج
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164107, EM000294
Hadis:
حدثنا محمد بن سلام عن بن إدريس قال سمعت أبى يحدث عن جدي عن أبى هريرة : سئل رسول الله صلى الله عليه وسلم ما أكثر ما يدخل الجنة قال تقوى الله وحسن الخلق قال وما أكثر ما يدخل النار قال الأجوفان الفم والفرج
Tercemesi:
— Ebû Hüreyre (Radiyaîlahu anh)'den rivayet edildiğine göre, Resûlüllah (SallallaJıü Aleyhi ve Setlem)'den soruldu ki, Cennet'e koyan şeyin en çoğu hangisidir? Peygamber (Sailallahü Aleyhi ve Sellem):
«— Allah korkusu (takva) ve güzel ahlâkvır,» buyurdu.
Yine soruldu :
— Cehennem'e koyan şeyin çoğu nedir? Peygamber:
«— İki boşluktur: Ağız ve fere.» buyurdu.[584]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 294, /260
Senetler:
()
Konular:
Ahlak, güzel ahlak
Cehennem, Sevkeden İşler, Sözler, Davranışlar
Cennet, Sevkeden İşler, Sözler, Davranışlar
Cennet, uzaklaştıran bazı davranışlar
Seçki, Güzel ahlak
Takva, eline ve diline sahip olmak
Takva, ulaşmanın yolları
Zina, nikahsız, gayr-i meşru ilişki,
حدثنا هشام بن عبد الملك قال سمعت بن عيينة قال سمعت بن المنكدر سمعت جابرا ما : سئل النبي صلى الله عليه وسلم عن شيء قط فقال لا
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164111, EM000298
Hadis:
حدثنا هشام بن عبد الملك قال سمعت بن عيينة قال سمعت بن المنكدر سمعت جابرا ما : سئل النبي صلى الله عليه وسلم عن شيء قط فقال لا
Tercemesi:
—Cabir (İbni Abdullah) dan işitildiğine göre, şöyle dedi:
«— Peygamber (Süllallahü Aleyhi ve Sellem)'den bir şey istenilmiş de, yok dediği asla olmamıştır.»[591]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 298, /264
Senetler:
()
Konular:
Hz. Peygamber, beşer olarak
Hz. Peygamber, insanî ilişkileri
Hz. Peygamber, şemaili
Hz. Peygamber, vasıfları, şemaili, hasaisi
حدثنا بشر بن مرحوم قال حدثنا مروان بن معاوية عن عبد الرحمن بن أبى شميلة الأنصاري القبانى عن سلمة بن عبيد الله بن محصن الأنصاري عن أبيه عن النبي صلى الله عليه وسلم قال : من أصبح آمنا في سربه معافى في جسده عنده طعام يومه فكأنما حيزت له الدنيا
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164113, EM000300
Hadis:
حدثنا بشر بن مرحوم قال حدثنا مروان بن معاوية عن عبد الرحمن بن أبى شميلة الأنصاري القبانى عن سلمة بن عبيد الله بن محصن الأنصاري عن أبيه عن النبي صلى الله عليه وسلم قال : من أصبح آمنا في سربه معافى في جسده عنده طعام يومه فكأنما حيزت له الدنيا
Tercemesi:
— Seleme, babası Ubeydullah îbni Mıhsan El-Ensarî'den, o da Peygamber (Sallaüahü Aleyhi ve Sellem) 'den rivayet ettiğine göre, Peygamber şöyle buyurdu:
«— Malı (ve nefsi) hakkında emniyet içinde olan, günlük yiyeceği yanında olduğu halde vücudu sıhhatli bulunan, dünyayı (bütün menfaatlerini) kazanmış gibidir.»[594]
«Sİrb» hayvan sürüsüne ve hususîyle deve topluluğuna denir. En kıymetli mallardan sayılmaları itibariyle, her çeşit diğer mallar da bu «Sirb» manası şünnutti-ne girerler. Hatta lügat âlimlerinden bir kısmı^Sirb'e nefis ve zat manasını vermektedir. Bu manalora göre, mal ve can emniyeti için-dfe bulunmak-murcki ectflmiş olur. O halde dünya saadetini ve onun menfaatini kazanmak için şu hususlara sahip olmak lâzımdır:
1— Mal ve can emniyeti: Bu emniyet içinde olmak, malının yağma edilmesinden korkmamak, hırsızın tecavüzünden emin bulunmak ve eşkiya ve zorbaların tasofllut endişesini duymamak maddî ve-raanevî huzurun te-melİdİr. Mal ve £an güvenliği her şeyin başında gelir. Bir cemiyette bu güvenlik kurylamozsa, anarşi hüküm sürer, hak ve adalet mefhumları yok olur. Zorbalar ¥e zalimler zayıflan ezer. Hür insan hakları çiğnenerek bir nevi esaret hayatı baş gösterir. Onun için mal ve can emniyeti çok büyük önem +aşır ve dünya nizamının kurulması ve huzurla sükûnun temini için bu emniyeti sağlamak şarttır.
2— Vücud sağlığı: İnsanın iki mühim vazifesi vardır ki, bunlardan biri hem kendî nafakasını, hem de bakmaya mecbur olduğu kimselerin nafakasını temin etmek. Diğeri de Allah'a ibadet etmek ve onun emirlerine uygun olarak cemiyet içinde, ailede ve ferdî hayatta hareket etmek. Bütün bu vazifeler ve işler vücud sağlığına bağlıdır. Sıhhat olmadan hiç bir iş yapılamaz ve başarı sağlanamaz. Bu bakımdan sıhhatin önemi de temel varlıklardandır.
3— Günlük yiyeceğin hazır bulunması : Her günü günlerden bir gün kabul ederek, yaşanılan günde insanın kâfi miktar yiyeceğe ve geçime sahip-bulunması, yaşantı halinde ihtiyacının olmaması demektir. Yarın için çalışma ve kazanma imkânı var, Allah sağlık verdikten sonra yaşanılan günde olduğu gibi, gelecek günlerde de kazanılabilir diye tevekkül en rahat yaşayışın husulüne sebeptir.
İşte bu üç maddede belirtilen hususlara malik bulunan ferd ve cemiyetler, dünyanın menfaatlerine kavuşmuş olurlar.[595]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 300, /265
Senetler:
1. Ubeydullah b. Mihsan el-Ensarî (Abdullah b. Mihsan)
2. Seleme b. Ubeydullah b. Mihsan el-Ensarî (Seleme b. Abdullah b. Mihsan)
3. Abdurrahman b. Ebu Şümeyle el-Ensari (Abdurrahman b. Ebu Şümeyle)
4. Ebu Abdullah Mervan b. Muaviye el-Fezârî (Mervan b. Muaviye b. Haris b. Esma b. Harice)
5. Bişr b. Ubeys el-Basrî (Bişr b. Ubeys b. Merhum)
Konular:
İnsan, dünyaya bakışı ve arzuları
Müslüman, kanaatkâr/haris/tamahkâr olmak
Sağlık, sağlık nimettir
Sağlık, sağlık ve boş zamanı değerlendirmek