حدثنا معاذ بن فضالة قال حدثنا هشام الدستوائي عن يحيى بن أبى كثير عن أبى سلمة قال : أتيت أبا سعيد الخدري وكان لي صديقا فقلت ألا تخرج بنا إلى النخل فخرج وعليه خميصة له
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164048, EM000236
Hadis:
حدثنا معاذ بن فضالة قال حدثنا هشام الدستوائي عن يحيى بن أبى كثير عن أبى سلمة قال : أتيت أبا سعيد الخدري وكان لي صديقا فقلت ألا تخرج بنا إلى النخل فخرج وعليه خميصة له
Tercemesi:
(57-s) Ebû Seleme'den (Radiyallahu anh) rivayet edildiğine göre, şöyle dedi;
«Arkadaşım olan Ebû Saîd El-Hudrî'ye gittim de, dedim ki»:
«Bizimle hurma bahçesine çıkar mısın?»
O da çıktı, üzerinde yünlü ve renkli elbise vardı.[470]
Bu rivayetten de anlaşılıyor ki, ashab-ı kiram, hurmalık gibi bağlar yetiştirmişler ve geçimlerini ziraat, ticaret ve san'at gibi işlerle temin etmişlerdir. Kimseye yük olmamak için bizzat çalışarak geçimi sağlamak her Müslüman için farz olan bir vazifedir. Yüce dinimizi bize intikal ettiren ashabın yolu, bizim izliyec«ğimİz esas ,yol olmalıdir.[471]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 236, /219
Senetler:
()
Konular:
KTB, LİBAS, GİYİM-KUŞAM
حدثنا بن أبى شيبة قال حدثنا يحيى بن عيسى عن الأعمش عن حبيب عن سعيد بن جبير عن بن عباس قال قال عمر رضي الله عنه : اخرجوا بنا إلى أرض قومنا فخرجنا فكنت أنا وأبى بن كعب في مؤخر الناس فهاجت سحابة فقال أبى اللهم اصرف عنا أذاها فلحقناهم وقد ابتلت رحالهم فقالوا ما أصابكم الذي أصابنا قلت إنه دعا الله عز وجل أن يصرف عنا أذاها فقال عمر ألا دعوتم لنا معكم
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164047, EM000235
Hadis:
حدثنا بن أبى شيبة قال حدثنا يحيى بن عيسى عن الأعمش عن حبيب عن سعيد بن جبير عن بن عباس قال قال عمر رضي الله عنه : اخرجوا بنا إلى أرض قومنا فخرجنا فكنت أنا وأبى بن كعب في مؤخر الناس فهاجت سحابة فقال أبى اللهم اصرف عنا أذاها فلحقناهم وقد ابتلت رحالهم فقالوا ما أصابكم الذي أصابنا قلت إنه دعا الله عز وجل أن يصرف عنا أذاها فقال عمر ألا دعوتم لنا معكم
Tercemesi:
(56-s) îbni Abbas'dan rivayet edildiğine göre, Ömer (Radiyallahuarihym şöyle dediğini tbni Abbas anlatmıştır:
«Bizi, kavmimizin arazisine çıkarın.»
Biz de çıktık. Ben ve Ubeyy îbni Kâ'b (yola çıkan) insanların en gerisinde idik. Rüzgârla bir bulut çıktı. Bunun üzerine Ubeyy:
«Allah'ım! Bizden bunun zararını gider.> dedi.
Sonra (önümüzde gitmekte olan) insanlara yetiştik. Onların yükleri (ve eşyaları) ıslanmıştı. Onlar, bize:
«Bize isabet eden (yağmur) size isabet etmedi,» dediler. Ben dedim ki:
«Bulutun zararını bizden gidersin diye TJbey, Allah (Azze ve Celîe) ye dua etti.»
Bunun üzerine Ömer (Radiyallahu anh) :
«Sizinle beraber bize de duâ etseydiniz ya...» buyurdu.[468]
Bahçeye, tarla ve araziye çıkmak bölümünde bu hadîs-i şerif getirildiğinden anlaşılıyor ki, ashab-ı kiram çalışmak için ziraat ve çiftlik yerlerine çıkarlardı. İhtiyaçlarını karşılamak için çalışırlardı ve evlerine ihtiyaçlarını taşırlardı.
Burada Ubeyy i b n } K â b 'in duasının Allah tarafından kabul' edilerek yağmurdan korunmuş oldukları da anlaşılıyor. Bir de duâ yapılırken, bütün Müslümanlar için edilmesi gerektiğine, Hz. Dmer Efendimiz işaret buyurmuşlardır.[469]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 235, /218
Senetler:
()
Konular:
Dua, afiyet İstemek
Dua, müsibet/sıkıntı karşısında
Dua, şiddetli rüzgar karşısında
حدثنا أصبغ قال أخبرني بن وهب قال أخبرني خالد بن حميد عن خالد بن يزيد عن سليمان بن راشد عن عبد الله بن رافع عن أبى هريرة قال : المؤمن مرآة أخيه إذا رأى فيها عيبا أصلحه
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164050, EM000238
Hadis:
حدثنا أصبغ قال أخبرني بن وهب قال أخبرني خالد بن حميد عن خالد بن يزيد عن سليمان بن راشد عن عبد الله بن رافع عن أبى هريرة قال : المؤمن مرآة أخيه إذا رأى فيها عيبا أصلحه
Tercemesi:
(58-s) Ebû Hüreyre'den (Radiyallahu anh) nakledildiğine göre, şöyle dedi:
«Mümin, kardeşinin aynasıdır. Onda bir ayıp gördüğü zaman onu düzeltir.»[474]
Âynanın vazifesi, kendisine bakanın durumunu olduğu gibi göstermek, mevcut kusur ve ayıplarını hatırlatmaktır. Bir Müslüman da kardeşine ayna vazifesi görmelidir. Üzerinde gördüğü kusur ve ayıpları hatırlatarak onun durumunu düzeltmiye çalışmalıdır. Diğer taraftan herkes bir ayna yerinde olan kardeşinin karşısına çıkacağından, önceden kendini kontrol etmeli ve ayıplardan annmıya çalışmalıdır. Bu tutumla hata, kusur ve ayıplardan kurtulma mümkün olur.[475]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 238, /220
Senetler:
()
Konular:
Emr-i bi'l-maruf, Nehy-i ani'l-münker, iyiliği emretmek, kötülükten alıkoymak
Müslüman, ayıbını araştırmamak
Müslüman, mü'minin aynası olması
Müslüman, mü'minin kişiliği
Müslüman, vasıfları
Teşvik edilenler, Ma'rufu emr/münkerden nehy
حدثنا إبراهيم بن حمزة قال حدثنا بن أبى حازم عن كثير بن زيد عن الوليد بن رباح عن أبى هريرة عن النبي صلى الله عليه وسلم قال : المؤمن مرآة أخيه والمؤمن أخو المؤمن يكف عليه ضيعته ويحوطه من ورائه
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164051, EM000239
Hadis:
حدثنا إبراهيم بن حمزة قال حدثنا بن أبى حازم عن كثير بن زيد عن الوليد بن رباح عن أبى هريرة عن النبي صلى الله عليه وسلم قال : المؤمن مرآة أخيه والمؤمن أخو المؤمن يكف عليه ضيعته ويحوطه من ورائه
Tercemesi:
Ebû Hüreyre (Radiyallahu anh), Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'den rivayet ettiğine göre, Hazreti Peygamber şöyle buyurdu:
«Mümin, kardeşinin aynasıdır; ve mümin, müminin kardeşidir, onun ziya'ım ve helakini önler, arkasında da onu çevreleyip korur ve ihtiyaçlarını görür.»[476]
Burada İslâm kardeşliğinin önemi belirtilmekte ve Müslümanların birbirlerine karşı vazifeleri gösterilmektedir. Müslüman kendi malını ve menfaatlerini koruduğu gibi, mümin kardeşİninkiferini de aynen'koruyup gözetmelidir. Bu anlayışla çalışıldığı takdirde, Müslümanlar tek vücud halinde parçalanmaz bir kuvvet olurlar ve hiç bir kuvvete de yenilmezler.[477]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 239, /220
Senetler:
()
Konular:
Ahlak, güzel ahlak
Ahlak, toplumsal ahlak
Emr-i bi'l-maruf, Nehy-i ani'l-münker, iyiliği emretmek, kötülükten alıkoymak
Müslüman, mü'minin aynası olması
Müslüman, mü'minin kişiliği
Müslüman, vasıfları
Teşvik edilenler, Ma'rufu emr/münkerden nehy
حدثنا عاصم بن على قال حدثنا بن أبى ذئب عن عبد الله بن السائب عن أبيه عن جده قال سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم يعنى يقول : لا يأخذ أحدكم متاع صاحبه لاعبا ولا جادا فإذا أخذ أحدكم عصا صاحبه فليردها إليه
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164053, EM000241
Hadis:
حدثنا عاصم بن على قال حدثنا بن أبى ذئب عن عبد الله بن السائب عن أبيه عن جده قال سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم يعنى يقول : لا يأخذ أحدكم متاع صاحبه لاعبا ولا جادا فإذا أخذ أحدكم عصا صاحبه فليردها إليه
Tercemesi:
Abdullah ibni Sâib'in dedesi Yezid Ibni Saîd'den(Radiyatlahu anh) rivayet edildiğine göre, şöyle dedi:
ResûlüUah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in şöyle buyurduğunu işittim: «Sizden hiç biriniz, arkadaşının şyasını ne şakacıktan, ne de ciddî olarak almasın. Sizden biriniz, arkadaşının değneğini aldığı zaman, onu kendisine geri versin.»[480]
Bu hadîs-i şerîf Hendek savaşı sırasında şu hâdise üzerine varid olmuştur: Zeyd ibni Sabit, Medine etrafında düşman saldırısını önlemek için hendek kazılırken yorulmuş ve bir kenarda uyumuştu. Bu halde iken, Umare ibni Hazm gelip silâhını aldı. Böylece kendisine oyun yapmak istedi. Hz. Peygamber hâdiseye muttali olunca, Müslümanın korkutul-mamasını ve ne şakacıktan, ne de ciddî olarak eşyanın alınmamasını emrettiler.
Şakacıktan birinin eşyasını alarak onu kederlendirmek ve sonra eşyasını geri vermek suretiyle onu sevindirmek bir nevi eğlencedir. Müslüman kardeşi kederlendirmemek için böyle eğlenceleri Hz. Peygamber yasaklamıştır. Eşya sahibinin haberi olmaksızın eşyasını almak, ciddî bir harekettir. Bu harekette arkadaşına üzüntü vermek vardır. Sonra alınan malı geri vermekte şakacılık hareketi vardır ki, bu da boşuna bir sevinç verir. Onun için her iki hareket yasaklanmış oluyor.
Ciddiyetle almanın bir manâsı da, doğrudan doğruya hırsızlık maksadıyla eşyanın alınmasıdır. Hırsızlık da zaten haramdır.[481]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 241, /222
Senetler:
()
Konular:
Haklar, Mülkiyet Hakkı
Mülkiyet, izinsiz birinin malını kullanmak, ürününden, malından yemek
حدثنا محمد بن كثير قال أخبرنا سفيان عن الأعمش عن أبى عمرو الشيباني عن أبى مسعود الأنصاري قال جاء رجل إلى النبي صلى الله عليه وسلم فقال : إني أبدع بي فاحملنى قال لا أجد ولكن ائت فلانا فلعله أن يحملك فأتاه فحمله فأتى النبي صلى الله عليه وسلم فأخبره فقال من دل على خير فله مثل أجر فاعله
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164054, EM000242
Hadis:
حدثنا محمد بن كثير قال أخبرنا سفيان عن الأعمش عن أبى عمرو الشيباني عن أبى مسعود الأنصاري قال جاء رجل إلى النبي صلى الله عليه وسلم فقال : إني أبدع بي فاحملنى قال لا أجد ولكن ائت فلانا فلعله أن يحملك فأتاه فحمله فأتى النبي صلى الله عليه وسلم فأخبره فقال من دل على خير فله مثل أجر فاعله
Tercemesi:
Ebû Mes'ud El-Ensarî (Radiyailahu anh) 'den, şöyle demiştir: Bir adam Peygamber (Sallalİahü Aleyhi ve Seltem) 'e gelip, dedi ki: «Bana bir hal oldu (yürüyemiyorum), beni bir hayvana yükle» (gideyim).
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Seîlem)
«(Seni üzerine yükliyecek) Benim vasıtam yok; fakat falancaya git, olur ki o, seni bir vasıtaya yükler.» dedi.
Bunun üzerine adam, ona gitti ve kendisim vasıtaya bindirdi, (gideceği yere gönderdi). Sonra bu adam Peygamber (Sallaltahü Aleyhi ve Sellem)'e gelip hâdiseyi ona anlattı. Bunun üzerine Hazreti Peygamber:
«Bir hayırlı işe delâlet eden kimse için, o hayırlı işi işliyenin sevabı gibi mükâfat vardır.» buyurdu.[482]
Hadîs-i şeriften anlaşılıyor ki, bîr insan herhangi hayırlı bir işi bizzat karşılıyamaz da, o işi başarabilecek başkasını gösterirse ve böyle bir delâleti ile o hayırlı iş çözümlenmiş olursa, bizzat hayırlı İşi gören gibi, mükâfat alır, sevâb kazanır. Maksad hayırlı isin başarılması ve muhtaç durumda olanın işinin görülmesidir. Bu gibi hayırlı işlere vasıta ve aracı olanların, bilfiil iş görenler gibi ecirleri vardır. Fakat bir kimsenin irruânı varken, işi görmeyip de başkasına havale etmesi, doğru olmaz. Bunun sevabı muhakkak ki azdır.[483]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 242, /222
Senetler:
()
Konular:
Sünnet, Çığır açmak, sonrakilerin günahı/sevabı onun üzerinedir
حدثنا عبد الله بن عبد الوهاب قال حدثنا خالد بن الحارث قال حدثنا شعبة عن هشام بن زيد عن أنس : أن يهودية أتت النبي صلى الله عليه وسلم بشاة مسمومة فأكل منها فجيء بها فقيل ألا نقتلها قال لا قال فما زلت أعرفها في لهوات رسول الله صلى الله عليه وسلم
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164055, EM000243
Hadis:
حدثنا عبد الله بن عبد الوهاب قال حدثنا خالد بن الحارث قال حدثنا شعبة عن هشام بن زيد عن أنس : أن يهودية أتت النبي صلى الله عليه وسلم بشاة مسمومة فأكل منها فجيء بها فقيل ألا نقتلها قال لا قال فما زلت أعرفها في لهوات رسول الله صلى الله عليه وسلم
Tercemesi:
Enes (Radiyallahu anh) 'den rivayet edildiğine göre:
Bir Yahudi kadın, Peygamber (SallatlahüAleyhiveSellem)'e zehirlenmiş (ve pişirilmiş) bir koyun getirdi. Peygamber ondan yedi. Sonra kadın yakalanıp getirilince:
«Bunu öldürelim mi?» diye Peygambere soruldu.
Peygamber (Sallallahii Aleyhi ve Sellem):
«Hayır!» dedi.
Enes demiştir ki:
«O zehirli etin tesirini halâ Resûlüllah (Sallallahü Aleyh! ve Selem) in küçük dilinde görür dururum.»[484]
Hakim, Müsledrek'inde Ebu Sa'îd El-Hudrî 'den bu hâdiseyi şöyle anlatmaktadır:
Hayber'de bir Yahudi kadını. Peygamber (Salltülahü Aleyhi ve Sellem)* pişirilmiş bir koyun kediye etti. Bundan yemek için ashab ellerini uzatınca. Peygamber onlara :
«Ellerinizi çekin, zira bu koyunun azalarından biri bana haber veriyor ki, koyun zehirlenmiştir.»
Bunun üzerine kadın çağırtılıp kendisine soruldu :
«— Bu yemeğini zehirledin mi?»
Kadın:
«— Evet, dedi. İstedim ki, eğer yalancı Peygambersen, insanları kurtarayım. Eğer sadık Peygambersen, Allah sana zehirli olduğunu bildirecektir.»
Sonra Hazreti Peygamber :
«Besmele çekerek yiyiniz.» dedi.
Biz de yedik. Hiç birimize zarar vermedi.
Bir rivayete göre de, Bişr ibni'l-Berrâ, Hazreti Peygamberle zehirli etten yiyerek onun tesiri ile öldü. Bunun vefatına sebep olan Yahudi kadın da kısas cezası ile öldürüldü.
Bir rivayete göre de, Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), zaman zaman bu zehİrin tesirini kendilerinde hissederlerdi. Bunun tesiri İle de, ayrıca sehadet mertebesine nail olmuşlardır.
Hadîs-i şeriften şu hükümler çıkmaktadır:
1— Müslüman olmıyan bir kimseden (Ehl-i kitabdan} hediye kabul etmek caizdir. Ehl-i kitabın kendi dinleri uyarınca kesmiş oldukları hayvanların etini yemekte beis yoktur.
2— Bir kusur veya günâh işliyenin kusurunu bağışlamak bir fazilettir. Ancak başkasının ölümüne sebebiyet veren bir cinayet olursa, maktulün veresesinin talebi ile kısas yapmak icab eder.[485]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 243, /223
Senetler:
()
Konular:
Dostluk, farklı toplulukların Hz. Peygamber'le dostlukları
Hastalık, Hz. Peygamber, hastalığı
Hz. Peygamber, affediciliği
Suikast, Hz. Peygamber, zehirli yemek verilmesi
حدثنا عبد الله بن صالح قال حدثني عبد العزيز بن أبى سلمة عن هلال بن أبى هلال عن عطاء بن يسار عن عبد الله بن عمرو قال : إن هذه الآية التي في القرآن يا أيها النبي إنا أرسلناك شاهدا ومبشرا ونذيرا في التوراة نحوه
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164059, EM000247
Hadis:
حدثنا عبد الله بن صالح قال حدثني عبد العزيز بن أبى سلمة عن هلال بن أبى هلال عن عطاء بن يسار عن عبد الله بن عمرو قال : إن هذه الآية التي في القرآن يا أيها النبي إنا أرسلناك شاهدا ومبشرا ونذيرا في التوراة نحوه
Tercemesi:
Abdullah İbni Amr'dan (Radiyailahu anh) rivayet edildiğine göre, şöyle dedi:
Kur'ân'da olan şu:
«Ey Pey ganiler! Seni ümmetine bir imam, bfl* müjdeci ve bir korkutucu gönderdik (Ahzab: 45).» âyetin benzeri Tevrat'da vardır.[492]
Bundan önceki 246 No.'lu hadîs-i şerife bakınız.[493]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 247, /228
Senetler:
()
Konular:
Hz. Peygamber, Tevrat ve İncildeki vasıfları
Kur'an, Ayet Yorumu
حدثنا إسحاق بن العلاء قال حدثنا عمرو بن الحارث قال حدثني عبد الله بن سالم الأشعري عن محمد هو بن الوليد الزبيدي عن بن جابر وهو يحيى بن جابر عن عبد الرحمن بن جبير بن نفير حدثه أن أباه حدثه أنه سمع معاوية يقول سمعت من النبي صلى الله عليه وسلم كلاما نفعنى الله به سمعته يقول أو قال سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول : إنك إذا اتبعت الريبة في الناس أفسدتهم فإني لا أتبع الريبة فيهم فأفسدهم
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164060, EM000248
Hadis:
حدثنا إسحاق بن العلاء قال حدثنا عمرو بن الحارث قال حدثني عبد الله بن سالم الأشعري عن محمد هو بن الوليد الزبيدي عن بن جابر وهو يحيى بن جابر عن عبد الرحمن بن جبير بن نفير حدثه أن أباه حدثه أنه سمع معاوية يقول سمعت من النبي صلى الله عليه وسلم كلاما نفعنى الله به سمعته يقول أو قال سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول : إنك إذا اتبعت الريبة في الناس أفسدتهم فإني لا أتبع الريبة فيهم فأفسدهم
Tercemesi:
Muaviye (Radiyailahu anh) 'nin şöyle dediği işitilmiştir: Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'den bir söz işittim ki, Allah onunla bana fayda ihsan etmiştir. (Ravi diyor ki) Muaviye'yi dinledim,
şöyle diyordu :
Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'i dinledim :
«İnsanlardaki ayıpları araştırırsan, onları ifsad edersin.» buyuruyordu:
Ben, insanların ayıplarım araştırmıyorum ki, onları bozmuş olmayayım.[494]
Allah Tealâ kullarıma örtünmeyi emretmiş, ayıp yerlerini açmayı yasaklamıştır. İnsanlardan meydana gelen kötü iş ve hareketler de bir nevi ayıp olan ve açılması yasaklanan azalar gibidir. Bu gibi kusurları araştırmamak, derinleştırmemek ve görmemek bîr vazifedir. Kötülük ve kusurların teşhir edilmesi, herkese İlân edilmesi insanların ahlâkı üzerinde kötü izler bırakır, alışkanlık meydana getirir, utanma hislerini körletİr. Bu hallere sebebiyet vermek, insanları bozmak ve hallerini İfsad etmek olur. Böyle vahim bir neticeye varmamak İçin kusur ve ayıplar örtüimeli, araştırma yapılmamalıdır. Mümkünse kusur ve ayıpların giderilmesine, güze! ve tatlı bir nasihat yolu ile çalışmalıdır. Ayıp ve kusurları görmemezlİkten gelmek, affetmek ve bağışlamak olduğundan, hadîs-i şerîf bu bölümde zikredilmiştir.
Bu hadîs-i şeriften alınacak hükümler:[495]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 248, /228
Senetler:
()
Konular:
Kardeşlik, mümin kardeşler birbirlerinin kusurunu örterler
Müslüman, ayıbını araştırmamak
حدثنا محمد بن عبيد الله قال حدثنا حاتم عن معاوية بن أبى مزرد عن أبيه قال سمعت أبا هريرة يقول : سمع أذناى هاتان وبصر عيناي هاتان رسول الله صلى الله عليه وسلم أخذ بيديه جميعا بكفى الحسن أو الحسين صلوات الله عليهما وقدميه على قدم رسول الله صلى الله عليه وسلم ورسول الله صلى الله عليه وسلم يقول ارقه قال فرقى الغلام حتى وضع قدميه على صدر رسول الله صلى الله عليه وسلم ثم قال رسول الله صلى الله عليه وسلم افتح فاك ثم قبله ثم قال اللهم أحبه فإني أحبه
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164061, EM000249
Hadis:
حدثنا محمد بن عبيد الله قال حدثنا حاتم عن معاوية بن أبى مزرد عن أبيه قال سمعت أبا هريرة يقول : سمع أذناى هاتان وبصر عيناي هاتان رسول الله صلى الله عليه وسلم أخذ بيديه جميعا بكفى الحسن أو الحسين صلوات الله عليهما وقدميه على قدم رسول الله صلى الله عليه وسلم ورسول الله صلى الله عليه وسلم يقول ارقه قال فرقى الغلام حتى وضع قدميه على صدر رسول الله صلى الله عليه وسلم ثم قال رسول الله صلى الله عليه وسلم افتح فاك ثم قبله ثم قال اللهم أحبه فإني أحبه
Tercemesi:
Ebû Hüreyre (Radiyallahu anh) 'nin şöyle dediği işitilmiştir : Şu iki kulağım duydu ve şu iki gözüm gördü, Resûlüllah (SallaUahü Aleyhi ve Settem) , her iki eliyle Hasan'm yahut Hüseyin'in iki avucundan tuttu. — Allah'ın rahmetleri üzerlerine olsun — Onun ayağı Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in (mübarek) ayağı üzerindeydi. Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle diyordu:
«Çık!»
Çocuk ayaklarını Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in göğsüne koyuncaya kadar çıktı. Sonra Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
«Ağzını aç!» dedi.
Sonra çocuğu Öptü ve ondan sonra dedi ki:
«Allah'ım, bunu sev, çünkü ben bunu seviyorum.»[496]
1— Çocuklarla lâtife etmek ve onlara sevgi ve merhamet göstermek, Peygamber imiz tarafından bizzat uygulanan ve bize örnek olan güzel ahlâklardandır.
2— Daha önceki hadîs-i şeriflerde geçtiği gibi, çocukları öpmek, iyi bir harekettir, çünkü bunda şefkat ve merhamet işareti vardır.
3— Çocuklara, iyi ve hayırlı olmaları için duâ etmek, büyükler İçin takıp edilecek bir yol olmalıdır.[497]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 249, /229
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu İsa Abdurrahman b. Ebu Leyla el-Ensarî (Abdurrahman b. Yesar b. Bilal b. Büleyl b. Uhayha)
3. Muaviye b. Ebu Müzerrid el-Medeni (Muaviye b. Abdurrahman b. Yesar)
4. Ebu İsmail Hatim b. İsmail el-Harisî (Hatim b. İsmail b. Muhammed)
5. Ebu Sabit Muhammed b. Ubeydullah el-Kuraşî (Muhammed b. Ubeydullah b. Muhammed b. Zeyd)
Konular:
Ehl-i beyt, Hz. Hasan
Ehl-i beyt, Hz. Hüseyin
Hz. Peygamber, çocuk sevgisi
Hz. Peygamber, dua/beddua ettiği kişi/kabileler
Hz. Peygamber, torunlarına sevgisi ve düşkünlüğü
Saygı ve muhabbet, el öpmek, çocukları öpmek vs.
Tedavi, Rukye, tedavi şekilleri