حدثنا موسى بن إسماعيل قال حدثنا عبد الله بن حسان العنبري قال حدثنا حبان بن عاصم وكان حرملة أبا أمه فحدثتني صفية ابنه عليبة ودحيبة ابنه عليبة وكان جدهما حرملة أبا أبيهما أنه أخبرهم عن حرملة بن عبد الله : أنه خرج حتى أتى النبي صلى الله عليه وسلم فكان عنده حتى عرفه النبي صلى الله عليه وسلم فلما ارتحل قلت في نفسي والله لآتين النبي صلى الله عليه وسلم حتى أزداد من العلم فجئت أمشي حتى قمت بين يديه فقلت ما تأمرنى أعمل قال يا حرملة ائت المعروف واجتنب المنكر ثم رجعت حتى جئت الراحلة ثم أقبلت حتى قمت مقامى قريبا منه فقلت يا رسول الله ما تأمرنى أعمل قال يا حرملة ائت المعروف واجتنب المنكر وانظر ما يعجب أذنك أن يقول لك القوم إذا قمت من عندهم فأته وانظر الذي تكرهه أن يقول لك القوم إذا قمت من عندهم فاجتنبه فلما رجعت تفكرت فإذا هما لم يدعا شيئا
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164034, EM000222
Hadis:
حدثنا موسى بن إسماعيل قال حدثنا عبد الله بن حسان العنبري قال حدثنا حبان بن عاصم وكان حرملة أبا أمه فحدثتني صفية ابنه عليبة ودحيبة ابنه عليبة وكان جدهما حرملة أبا أبيهما أنه أخبرهم عن حرملة بن عبد الله : أنه خرج حتى أتى النبي صلى الله عليه وسلم فكان عنده حتى عرفه النبي صلى الله عليه وسلم فلما ارتحل قلت في نفسي والله لآتين النبي صلى الله عليه وسلم حتى أزداد من العلم فجئت أمشي حتى قمت بين يديه فقلت ما تأمرنى أعمل قال يا حرملة ائت المعروف واجتنب المنكر ثم رجعت حتى جئت الراحلة ثم أقبلت حتى قمت مقامى قريبا منه فقلت يا رسول الله ما تأمرنى أعمل قال يا حرملة ائت المعروف واجتنب المنكر وانظر ما يعجب أذنك أن يقول لك القوم إذا قمت من عندهم فأته وانظر الذي تكرهه أن يقول لك القوم إذا قمت من عندهم فاجتنبه فلما رجعت تفكرت فإذا هما لم يدعا شيئا
Tercemesi:
Harmele İbni Abdullah'dan (Radiyallahu anh) haber verildiğine göre, Harmele çıkıp Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in yanma vardı. Harmele, Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in (daha önce) yanında bulunmuş olduğundan, onu Peygamber tamdı. (Sonra Harmele şöyle anlatmıştı) :
Peygamber dönüp gidince, kendi kendime dedim:
«Allah'a yemin ederim ki, ilim artırayım diye muhakkak Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'e gideceğim.»
Yürüyerek gittim, öyle ki önünde durdum da şöyle dedim:
«Ne iş yapmamı bana emredersin?»
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
«Ey Harmele! İyilik yap ve kötülükten sakın.» dedi.
Sonra geri döndüm, kafileye gittim. Sonra döndüm, tâ Peygamber'e yakın yerimde durdum. Dedim ki:
«Ey Allah'ın Resulü! Ne iş yapmamı bana emredersin?»
Peygamber (Saîlaîîahü Aleyhi ve Sellem) :
«Ey Har mele! İyilik yap ve kötülükten sakın. Bir de bak ki, insanların yanından kalktığın zaman, insanlar senin hakkında kulağına hoş gidecek hangi şeyi sÖyliyecekler. İşte onu yap ve insanların yanından kalktığın zaman, insanlar senin hakkında hoşuna gitmiyecck hangi şeyi söyliyeceklerine bak da, onu yapmaktan sakın.» dedi.
Vakta ki ben (Peygamberin yanından ayrılıp) geri döndüm. Bir de anladım ki, bu iki söz, hiç bir şeyi açıkta bırakmamışlardır (her hikmeti toplamışlardır).[443]
Dinimizdeki hükümler, emirler ve yasaklar olmak üzere iki kısma ayrılırlar. Mükellefler tarafından yapılması İstenen işler, emirler kısmına girer1 ki, farz, vacib ve müstahab diye derecelere ayrılırlar.
Mükellefler tarafından yapılması İstenmİyen işler, yasaklar kısmına girerler. Bunlar da, haram, tahrimen mekruh ve tenzihen mekruh kısımlarına ayrılırlar. Genel anlamda birinci kısım hükümlere «Ma'ruf», ikinci kısım hükümlere de «Münker» denir. İşte marufu benimseyip işlemek, münkeri bilip ondan sakınmak, dinin hükümlerini tamamen yerine getirmek olacağından, Peygamber Efendimizin, bu iki sözü her hikmeti kendinde toplamış oluyor. Bundan daha kısa ve manâsı geniş söz olamaz. H a r m e I e düşünüp bu hikmeti takdir buyurmuştur.
Yine insanlar, bir kimseyi, İyi hareketinden dolayı öveceklerinden ve bu övgü de kulağa hoş geleceğinden, övgüye sebep olacak şeyi yapmak, marufu işlemek demektir. Kulağa hoş gelmiyecek sözlere sebep olacak İş ve hareketler de münker şeylerdir. Bunların yapılmaması icab eder. İslâm inanç ve ahlâkını yaşıyan insanlar biner murakıp ve hakem şeklinde kabul edilirlerse, bunların görüşü nazar-ı itibâra alınarak İnsanlar söz ve hareketlerine ceki-düzen verirler, iyi diyecekleri şeyleri yaparlar, fena diyecekleri şeyleri yapmazlar.
H a r m e I e kimdir? :
Temîm kabilesinden olan H a r m e I e 'nin babası Abdullah ve dedesi İ y a s 'dır. Basra'lılardan sayılır. Oğlu U I e y b e ve bu oğlundan olma iki kız torunu Safİyye İle Duhaybe kendisinden hadîs rivayet etmişlerdir. Uzun okuyuş yaparak çok namaz kıldığı, hatta devamlı namaz kıldığı bir yeri olup, orada ayaklarının çukur açtığı ve çukura battıkları rivayet edilir. Ashab-ı kiram arasında uzun namaz kılmakla şöhret bulmuştu. Allah ondan razı olsun.[444]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 222, /207
Senetler:
()
Konular:
Amel, faziletlileri
Emr-i bi'l-maruf, Nehy-i ani'l-münker, iyiliği emretmek, kötülükten alıkoymak
Hz. Peygamber, sahabe ile ilişkisi
Örf, hareket ölçüsü olarak kullanımı
Uyumlu olmak, insanlarla iyi geçinmek,
حدثنا آدم بن أبى إياس قال حدثنا شعبة قال حدثني سعيد بن أبى بردة بن أبى موسى عن أبيه عن جده قال قال النبي صلى الله عليه وسلم : على كل مسلم صدقة قالوا فإن لم يجد قال فيعتمل بيديه فينفع نفسه ويتصدق قالوا فإن لم يستطع أو لم يفعل قال فيعين ذا الحاجة الملهوف قالوا فإن لم يفعل قال فيأمر بالخير أو يأمر بالمعروف قالوا فان لم يفعل قال فيمسك عن الشر فإنه له صدقة
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164037, EM000225
Hadis:
حدثنا آدم بن أبى إياس قال حدثنا شعبة قال حدثني سعيد بن أبى بردة بن أبى موسى عن أبيه عن جده قال قال النبي صلى الله عليه وسلم : على كل مسلم صدقة قالوا فإن لم يجد قال فيعتمل بيديه فينفع نفسه ويتصدق قالوا فإن لم يستطع أو لم يفعل قال فيعين ذا الحاجة الملهوف قالوا فإن لم يفعل قال فيأمر بالخير أو يأمر بالمعروف قالوا فان لم يفعل قال فيمسك عن الشر فإنه له صدقة
Tercemesi:
Ebû Musa'dan (Radiyallahu anh) rivayet edildiğine göre, dedi ki: Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: «Her müslümanın sadaka vermesi gerekir.» (Ashab) dediler ki: «Verecek bir şey bulamazsa?»
«Elleri ile (san'atta veya işte) çalışır. Böylece kendisi faydalanır ve (kazandığından) sadaka verir.» dedi. (Ashab) dediler ki: «Gücü yetmez veya çalışamazsa?» Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
«Yardım istiyen ihtiyaç sahibine (sözle veya işle) yardım eder.» dedi. (Ashab) dediler ki: «Bunu da yapamazsa?» Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) : «İyilik emreder, yahut hayırlı şey emreder.» dedi. (Ashab) dediler ki: «Bunu da yapamazsa?» Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ;
«Kötülük işlemekten kendini alıkor. Çünkü bu, onun için bir sadakadır.» dedi.[449]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 225, /209
Senetler:
()
Konular:
Emr-i bi'l-maruf, Nehy-i ani'l-münker, iyiliği emretmek, kötülükten alıkoymak
Kötülük
KTB, SADAKA
Sadaka, çeşitleri
Teşvik edilenler, Ma'rufu emr/münkerden nehy
حدثنا أبو النعمان قال حدثني مهدى بن ميمون عن واصل مولى أبى عيينة عن يحيى بن عقيل عن يحيى بن يعمر عن أبى الأسود الدؤلي عن أبى ذر قال قيل : يا رسول الله ذهب أهل الدثور بالأجور يصلون كما نصلى ويصومون كما نصوم ويتصدقون بفضول أموالهم قال أليس قد جعل الله لكم ما تصدقون إن بكل تسبيحة وتحميدة صدقة وبضع أحدكم صدقة قيل في شهوته صدقة قال لو وضع في الحرام أليس كان عليه وزر فكذلك إن وضعها في الحلال كان له أجر
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164039, EM000227
Hadis:
حدثنا أبو النعمان قال حدثني مهدى بن ميمون عن واصل مولى أبى عيينة عن يحيى بن عقيل عن يحيى بن يعمر عن أبى الأسود الدؤلي عن أبى ذر قال قيل : يا رسول الله ذهب أهل الدثور بالأجور يصلون كما نصلى ويصومون كما نصوم ويتصدقون بفضول أموالهم قال أليس قد جعل الله لكم ما تصدقون إن بكل تسبيحة وتحميدة صدقة وبضع أحدكم صدقة قيل في شهوته صدقة قال لو وضع في الحرام أليس كان عليه وزر فكذلك إن وضعها في الحلال كان له أجر
Tercemesi:
— Ebû Zer'den (Radiyalîahu anh) rivayet edildiğine göre, demiştir ki, (Peygambere) soruldu:
«Ey Allah'ın Resulü! Servet sahipleri sevâbları alıp götürdüler. Bizim namaz kılmamız gibi, namaz kılıyorlar, oruç tuttuğumuz gibi oruç tutuyorlar. Bir de mallarının fazlasını sadaka olarak veriyorlar, (biz bunu yapamıyoruz ve onlar gibi sevâb kazanamıyoruz).»
Peygamber (Sallauahü Aleyhi ve Seiîem) :
«Allah sizin için sadaka vereceğiniz şey yapmamış mıdır? Her teşbih ve her hamd ediş karşılığında bir sadaka vardır. Sizin her birinizin zevcesi ile yetinip haramdan korunması da bir sadakadır.» dedi.
Soruldu:
«İnsanın şehvetinde sadaka var mı?»
Peygamber (Sallalîahü A leyhi ve Sellem):
«İnsan harama harcamış olsa, üzerine günâh yok mudur? İşte bunun gibi, şehvetini helâlda harcarsa, onun için bir sevâb olur.» dedi.[452]
Ashab-ı kiramın malca fakır olanları, zengin olan ashabın hayır ve hasenatını göz önünde bulundurarak, zenginlerin bütün sevâbları alıp götürdüklerini, kendilerine bir şey kalmadığını düşündükten sonra, bizim ha-lİmİz ne olacak? tarzında Hz. Peygamber'den sormuşlardır. Çünkü zengin, fakir gibi namaz kılıyor, oruç tutuyor ve diğer ibadetlerini yerine getiriyor.
Üstelik fakirin yapamadığı hayır ve hasenatı da yapıyor. Bu bakımdan amelde üstün bir duruma geçmiş oluyor. Burada bir sual ortaya çıkmaktadır. Acaba zengin olan Müslüman mı daha faziletlidir, yoksa fakir olan mı?
Bu hususta çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Bunlar şöyle özetlenebilir: Allah katında fazilet ve üstünlük ancak takva İledir. Zira Cenab-ı Hak, Kurân-ı Kerim'in Hücurat Sûresi 13. âyetinde:
«Allah katında sizin en iyiniz, takvası en ziyade olanınızdır.»
Buyuruyor. İster fakir olsun, ister zengin bulunsun, Allah in emirlerini en İyi bir şekilde yerine getiren ve yasaklarından en çok sakınan, kısacası iç ve dışı ile Peygamberin yoluna tam bir ıhlâsla koyulan Allah Katında en iyi kimsedir. laKvada beraberlik husule geldiği takdirde, zenginin hayır ve hasenatı bakımından daha üstün bir mevkii olur.
Ancak mal çokluğu, umumiyet itibariyle İnsanları çok meşgul edip kİ-bİr ve sefahata sevk ettiğinden dolayı, çok kere zenginler fakirlerden daha müşKÜİ durumda kaldıkları görülen hallerdendir. Büyük servetin hesabı ve sorumluluğu büyüktür. Dinimiz istifçiliği yasaklamaktadır. Hayır yollarına harcanamıyacak bir yığıntıya cevaz vermez. Para ve mal, nereden ve nasıl kazanılmış ve hangi yollara harcanmış veya hangi hakla istif edilmiş sorularına, mal sahibi muhatab tutulur. Bunların hesabını vermek ve kurtulmak zor bir İş olduğundan zenginlerin durumu, fakirlere nispetle daha tehlikeli olur. Fakat istisnaî durumlar olabilir. Herkes takva ölçüsünü kendine hedef edinmelidir. Yoksa mutlak surette ne zenginlik, ne de fakirlik tercih sebebi olamaz. Yalnız zenginlik halinde takva, fakirlik halindeki takvadan daha az bulunur. Çünkü mal çokluğu insanı çok meşgul eder, dinî vazifeleri unutmaya sebep olur, nefsanî arzulan kamçılar. İşte buna binaendir ki, Peygamber Efendimiz, durumlarının ne olacağını soran fakirlere, sizin teşbihiniz var, hamd edişiniz var, helâl zevcelerinizden faydalanmanız var, diye buyurmuştur. Bu sayılan işlerde zenginlerin de iştirak payı varsa da, meşguliyet ve vazifeleri icabı teşbih, tahmîd ve ailevî münasebetlerinin daha az olacağı aşikârdır. Bu nafile ibadetferi daha fazla yapmıya vakit bulan fakirler, kazanacakları ecirle zeng:nlerin sevâb mertebesine yükselmiş olurlar.
Haram olan bir işi yapmak naşı! bir günâh İse, Allah'dan korkarak o haramı işlememek de sevabdır. Hele helâl ve mubah olan bir işi haramdan korunmak için yapmak ve böyle bir niyyet taşımak muhakkak ki, bir se-vâbdır. Böyle İşler, yapan için sadaka yerine geçer. Sadakanın da sevabı olur. Ailevî helâl münasebetler bu kabil işlerdir, üstelik israf olmamak şartı ile ruhî ve bedenî faydaları çoktur. Maddî ve manevî inşirah ve İnkişafa yol açar, huzur ve sükûn temin eder.[453]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 227, /210
Senetler:
()
Konular:
Evlilik, cinsel münasebet
KTB, SADAKA
Sadaka, çeşitleri
Tesbih
Zikir, mahlukatın Allah'ı zikretmesi
حدثنا بشر بن محمد قال أخبرنا عبد الله قال أخبرنا عبد الجبار بن عباس الهمداني عن عدى بن ثابت عن عبد الله بن يزيد الخطمي قال قال رسول الله صلى الله عليه وسلم : كل معروف صدقة
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164043, EM000231
Hadis:
حدثنا بشر بن محمد قال أخبرنا عبد الله قال أخبرنا عبد الجبار بن عباس الهمداني عن عدى بن ثابت عن عبد الله بن يزيد الخطمي قال قال رسول الله صلى الله عليه وسلم : كل معروف صدقة
Tercemesi:
Abdullah îbni Yezîd El-Hıtmî'den (Radiyailahu anh) rivayet edildiğine göre, şöyle dedi:
Resûlüllah (Salktllahü A leyhi ve Sellem):
«Her iyilik bir sadakadır.» buyurdu.[460]
«Ma'ruf» kelimesinin manâsı geniştir. Allah'a ibadet ve onun rahmetine yakınlık için söylenen sözlerle yapılan işler, İnsanlara söz ve işlerle yapılan İhsan ve yardımlar hep ma'ruftur.
«Ma'ruf» sözünün zıddı, münker'dİr. Dinin emirlerine uygun olmıyan ve yasaklanmış bulunan söz ve işlerin hepsine münker denir.
Maruf kısmına giren söz ve hareketler, dinin hoş gördüğü şeyler olduğundan, bunların yapılması sadaka yerine geçer, insana sevâb kazandırır. Aksine münker şeyleri işlemek, günâha vesile olur.
A b d u IJah İbni Yezid El-Hıtmî kimdir? :
Ensar'dan olan A b d u I I a h 'in künyesi E b u Musa 'dır. On yedi yaşlarında İken Hudeybiye vak'asmda bulundu. Küfe emirliği görevini yaptı ve Hz. Ali ile Sıffîn ve Cemel olaylarına iştirak etti. Farz namazlar dışında en ziyade namaz kılandı. Kûfe'de edinmiş olduğu bir evde ikâmet etti ve Ibni Zübeyr zamanında orada vefat etti. Allah ondan razı olsun.[461]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 231, /216
Senetler:
()
Konular:
KTB, İYİLİK, BİRR,
KTB, SADAKA
Sadaka, çeşitleri
Uyumlu olmak, insanlarla iyi geçinmek,
حدثنا محمد بن كثير قال أخبرنا سفيان عن أبى مالك الأشجعي عن ربعى عن حذيفة قال قال نبيكم صلى الله عليه وسلم : كل معروف صدقة
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164045, EM000233
Hadis:
حدثنا محمد بن كثير قال أخبرنا سفيان عن أبى مالك الأشجعي عن ربعى عن حذيفة قال قال نبيكم صلى الله عليه وسلم : كل معروف صدقة
Tercemesi:
Huzeyfe'den (Radiyallahu anh) rivayet edildiğine göre dedi ki: Peygamberiniz (Sallaliahü Aleyhi ve Seîlem) şöyle buyurdu: «Her ma'rııf = iyilik, bir sadakadır.»[464]
H u z e y f e hadîs-i şerifi anlatırken, sizin Peygamber iniz, diye söze başlamıştır. Bunun sebebi, Peygamber in sözüne önem ve İhtimam vermek ve ma'rufu işlemekte kusur etmemek içindir.
H u z e y f e kimdir? :
Ebu Abdullah künyesi ile tanınan Huzeyfe ibni'l-Y e m a n Ashab-ı kiramın büyükferindendir. Babası ile beraber Medine'ye gelerek İslâm'ı kabul etmişlerdi. Ensar veya Muhacirin arasına girmek hususunda Hz. Peygamber tarafından muhayyer bırakılmışlar ve kendileri Ensar arasına girmeyi tercih etmişlerdi.
Huzeyfe, babası H usey I, kardeşi S a f v a n , Uhud savaşında bulunmuşlar ye babası, Müslümanlar tarafından yanlışlıkla şehîd edildi.
Hendek savaşında soğuk ve karanlık bir gecede, Peygamber Efendimiz H u z e y f e V' düşmanın durumu hakkında bilgi edinmek üzere, düşmana karşı göndermiş ve Huzeyfe de düşmanın fırtına ve soğuktan perişan bir halde göç etmekte oldukları haberini getirmişti. Peygamber Efendimiz, münafıkları yalnız Huzeyfe'ye tanıtmış ve onu kendisine sırdaş edinmişti.
Hz. Ömer hilâfeti zamanında memuriyetlerde kullandığı zevat arasında münafık bulunup bulunmadığını Huzeyfe 'den sormuş ve münafık bulunduğunu söylemesine rağmen kimliklerini açıklamaktan sakınmıştı. Hz. Ömer, ashabdan vefat eden birinin cenazesinde Huzeyfe yi görmeyince, cenazede bulunmazdı.
Huzeyfe, İran fetihlerinde bulunmuş ve Nihavend'de kumandan Nüman ibni Mukrin'in şehid edilmesi üzerine sancağı ele geçirerek Hemedan, Rey ve Dînever beldelerini fethetmişti. Daha sonra Nusaybin valiliğine tayin edildi. Çok emin bir kimse olduğundan, Hz. Ömer:
«— Huzeyfe ne isterse ona veriniz.»
Emrİnİ verdiği halde, Huzeyfe kendi yiyeceği atının yemi ile yetinerek Medine ye dönüşünde Hz. Ömer halinde bir değişiklik görmemesi üzerine, memnun kalmış ve boynuna sarılmış ve şöyle demişti :
«— Sen, benim kardeşimsın, ben de senin kardeşinim.»
Huzeyfe, Hz. Ömer'in şehid edilmesinden 40 gün sonra hicretin 37. yılında vefat etti. Allah ondan razı olsun.[465]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 233, /216
Senetler:
()
Konular:
KTB, İYİLİK, BİRR,
KTB, SADAKA
Sadaka, çeşitleri
حدثنا إسحاق بن مخلد عن حماد بن أسامة عن مسعر قال حدثنا عمر بن قيس عن عمرو بن أبى قرة الكندي قال : عرض أبى على سلمان أخته فأبى وتزوج مولاة له يقال لها بقيرة فبلغ أبا قرة أنه كان بين حذيفة وسلمان شيء فأتاه يطلبه فأخبر أنه في مبقلة له فتوجه إليه فلقيه معه زبيل فيه بقل قد أدخل عصاه في عروة الزبيل وهو على عاتقه فقال يا أبا عبد الله ما كان بينك وبين حذيفة قال يقول سلمان وكان الإنسان عجولا فانطلقا حتى أتيا دار سلمان فدخل سلمان الدار فقال السلام عليكم ثم أذن لأبى قرة فدخل فإذا نمط موضوع على باب وعند رأسه لبنات وإذا قرطاط فقال اجلس على فراش مولاتك التي تمهد لنفسها ثم أنشا يحدثه فقال إن حذيفة كان يحدث بأشياء كان يقولها رسول الله صلى الله عليه وسلم في غضبه لأقوام فأوتى فأسأل عنها فأقول حذيفة أعلم بما يقول وأكره أن تكون ضغائن بين أقوام فأتى حذيفة فقيل له إن سلمان لا يصدقك ولا يكذبك بما تقول فجاءني حذيفة فقال يا سلمان بن أم سلمان فقلت يا حذيفة بن أم حذيفة لتنتهين أو لأكتبن فيك إلى عمر فلما خوفته بعمر تركنى وقد قال رسول الله صلى الله عليه وسلم من ولد آدم أنا فأيما عبد من أمتى لعنته لعنة أو سببته سبة في غير كنهه فأجعلها عليه صلاة
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164046, EM000234
Hadis:
حدثنا إسحاق بن مخلد عن حماد بن أسامة عن مسعر قال حدثنا عمر بن قيس عن عمرو بن أبى قرة الكندي قال : عرض أبى على سلمان أخته فأبى وتزوج مولاة له يقال لها بقيرة فبلغ أبا قرة أنه كان بين حذيفة وسلمان شيء فأتاه يطلبه فأخبر أنه في مبقلة له فتوجه إليه فلقيه معه زبيل فيه بقل قد أدخل عصاه في عروة الزبيل وهو على عاتقه فقال يا أبا عبد الله ما كان بينك وبين حذيفة قال يقول سلمان وكان الإنسان عجولا فانطلقا حتى أتيا دار سلمان فدخل سلمان الدار فقال السلام عليكم ثم أذن لأبى قرة فدخل فإذا نمط موضوع على باب وعند رأسه لبنات وإذا قرطاط فقال اجلس على فراش مولاتك التي تمهد لنفسها ثم أنشا يحدثه فقال إن حذيفة كان يحدث بأشياء كان يقولها رسول الله صلى الله عليه وسلم في غضبه لأقوام فأوتى فأسأل عنها فأقول حذيفة أعلم بما يقول وأكره أن تكون ضغائن بين أقوام فأتى حذيفة فقيل له إن سلمان لا يصدقك ولا يكذبك بما تقول فجاءني حذيفة فقال يا سلمان بن أم سلمان فقلت يا حذيفة بن أم حذيفة لتنتهين أو لأكتبن فيك إلى عمر فلما خوفته بعمر تركنى وقد قال رسول الله صلى الله عليه وسلم من ولد آدم أنا فأيما عبد من أمتى لعنته لعنة أو سببته سبة في غير كنهه فأجعلها عليه صلاة
Tercemesi:
Amr İbni Ebî Kurre El-Kindî (Radtyallahuanh)'den rivayet edildiğine göre, şöyle dedi:
Babam (Ebû Kurre), kız kardeşini Selman'a arz etti, (onunla evlenmesini teklif etti). Selman kabul etmeyip kendi azadlı cariyesi ile evlendi. O kadına Bukayre denirdi. Ebû Kurre'ye haber ulaştı ki, Huzeyfe ve Selman arasında (söz kırgınlığı) bir şey var. Ebû Kurre, Selman'a varıp onu aramaya başladı. Selman'm, kendisine ait bir sebze bahçesinde olduğu haberi Ebû Kurre'ye verildi. Ona gitmeye yöneldi de, (yolda) Selman'-la karşılaştı. Selman'ın beraberinde, içinde sebze bulunan bir zenbil vardı. Değneğini zenbilin kulpuna sokmuş olduğu halde onu omuzunda taşıyordu. Ebû Kurre:
«Ey Ebu Abdullah (Selman)! Seninle Huzeyfe arasında ne oldu?» dedi.
Ebû Kurre dedi ki, Selman şöyle diyordu :
«İnsan acele huylu yaratılmıştır.» (îsra Sûresi, Âyet: 11)
Bunun üzerine yürüdüler, Seknan'ın evine kadar gittiler. Selman «ve girdi de şöyle dedi:
«Esselâmu aleyküm.»
Sonra Ebû Kurre'ye müsaade etti de içeri giçdi. Orada kapı üzerine konmuş saçaklı ince bir yolluk vardı. Baş yanında da kerpiçler vardı. Bir de eğer palanı bulunuyordu. Selman:
«Hanımefendinin kendisi için serdiği döşek üzerine otur.» dedi.
Sonra Ebû Kurre'ye anlatmıya başlayıp, şöyle dedi:
«Huzeyîe, Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Seİîem) 'in gazabı halinde bazı kimselere söyledikleri sözleri (insanlara) anlatıyordu. (Halbuki bunları anlatmakta onlara bir fayda yoktu, bilâkis fitneye sebep olabilirdi). Bu haber bana getirildi ve benden soruldu. Ben diyordum ki, Huzeyfe, söylediğini daha iyi bilir; ve ben, insanlar arasından kin doğmasından hoşlanmıyordum. Nihayet Huzeyfe'ye gidilip dendi ki, Selman, senin söylediğin sözlerde seni tasdik etmiyor ve seni yalanlamıyor. Bunun üzerine Huzeyfe bana gelip, şöyle dedi:
— Ey (Ümmü Selman oğlu) Selman! Ben de dedim ki:
— (Ümmü Huzeyfe oğlu) Huzeyfe! Ya bu tutumundan vazgeçersin, yahut senin hakkında (halife) Ömer'e yazacağım. Ben onu, Ömer ile korkutunca, beni terk etti.
Gerçekten Resûlüllah (Sallalkhü Aleyhi ve Seilem) şöyle buyurmuştur: «Ben, Âdem oğlundan gelmeyim, (sizden gazap halinde çıkan bazı sözler gibisi, benden de çıkar). Ümmetimden hangi bir kula müstahak olmadığı halde bir lanet okursam, yahut ona fena bir söz söylersem, bu söz onun hakkında bir rahmet olur.»[466]
Bu hadîs-İ şeriften alınması gereken iki ders vardır:
1— Ashab-ı kiramın âlimlerinden ve höyüklerinden olan S e I m a n - i Farisî, kendi bahçesinde çalışmış ve yetiştirdiği sebzeleri sırtında taşıyarak evine pÖtürmöştür. Çalışmak ve kibir etmiyerek eve yök taşımak bîr vazifedir. Müslümanlar, S e I m a n 'in hareketini örnek alarak çalışmalarını düzenlemelidirler.
2— Sel man'in rivayet ettiği hadîs-i serîften anlaşıldığı üzere, dîn hükümlerinden sayılmiyan ve insanların ihtiyaçları ile İlgili bulunmıyan hadîs-i şerifleri halka anlatmakta bîr fayda yoktur ve bu gibileri, fitneye sebep olmamak için, başkalarına nakledİlmemelidir.[467]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 234, /217
Senetler:
1. Ebu Abdullah Huzeyfe b. Yeman el-Absî (Huzeyfe b. Huseyl b. Cabir)
2. Amr b. Ebu Kurra el-Kindî (Amr b. Seleme b. Muaviye b. Vehb b. Kays b. Vehb)
3. İbn Ebi Müslim, Ebu's- Sabbâh, Amr b. Ebi Müslim el- Muasır (Amr b. Kays)
4. Ebu Seleme Misar b. Kidam el-Âmirî (Misar b. Kidam b. Zuheyr b. Ubeyde b. Haris)
5. Ebu Üsame Hammâd b. Üsame el-Kuraşî (Hammâd b. Üsame b. Zeyd)
6. İshak b. Râhûye el-Mervezî (İshak b. İbrahim b. Mahled)
Konular:
Hz. Peygamber, kızması
Kültürel Hayat, yazışmalar, sahabelerin vs.
Lanet, edilene rahmet oluşu
Lanet, Hz. Peygamber'in laneti
حدثنا الحسن بن عمر قال حدثنا معتمر قال ذكرت لأبى حديث أبى عثمان عن سلمان أنه قال : ان أهل المعروف في الدنيا هم أهل المعروف في الآخرة فقال إني سمعته من أبى عثمان يحدثه عن سلمان فعرفت أن ذاك كذاك فما حدثت به أحدا قط حدثنا موسى قال حدثنا عبد الواحد عن عاصم عن أبى عثمان قال رسول الله صلى الله عليه وسلم مثله
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164035, EM000223
Hadis:
حدثنا الحسن بن عمر قال حدثنا معتمر قال ذكرت لأبى حديث أبى عثمان عن سلمان أنه قال : ان أهل المعروف في الدنيا هم أهل المعروف في الآخرة فقال إني سمعته من أبى عثمان يحدثه عن سلمان فعرفت أن ذاك كذاك فما حدثت به أحدا قط حدثنا موسى قال حدثنا عبد الواحد عن عاصم عن أبى عثمان قال رسول الله صلى الله عليه وسلم مثله
Tercemesi:
— (55-s) Selman'dan (Rcutiyallahuanh) rivayet edildiğine göre, şöyle dedi:
«Dünyada iyilik işliyenler, âhirette iyiliklerinin mükâfatına kavuşanlardır onlar... (Mu'temir) demiştir ki:
"Ben bu sözü Ebû Osman'dan işittim, onu Selman'dan naklediyordu." Ben de anladım ki, bu iş böyledir. Artık bunu, hiç kimseye anlatmadım.[445]
221 sayılı hadîs-i şerîfe bakınız.[446]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 223, /208
Senetler:
()
Konular:
Sosyalleşme, temel prensipler
Uyumlu olmak, insanlarla iyi geçinmek,
حدثنا موسى قال حدثنا وهيب عن سهيل عن أبيه عن أبى هريرة عن النبي صلى الله عليه وسلم قال : مر رجل بشوك في الطريق فقال لأميطن هذا الشوك لا يضر رجلا مسلما فغفر له
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164041, EM000229
Hadis:
حدثنا موسى قال حدثنا وهيب عن سهيل عن أبيه عن أبى هريرة عن النبي صلى الله عليه وسلم قال : مر رجل بشوك في الطريق فقال لأميطن هذا الشوك لا يضر رجلا مسلما فغفر له
Tercemesi:
Ebû Hüreyre (Radiyallahu anlı), Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)*den rivayet ettiğine göre, Peygamber şöyle buyurdu :
«Bir adam, yolda bir dikene tesadüf etti. Bunun üzerine (kendi kendine) dedi ki, muhakkak bu dikeni gidereceğim, müslüman bir kimseye zarar vermesin. Bundan dolayı adamın günâhları bağışlandı.»[456]
Bu hadîs-İ şerîfin manâsı, daha öncekini teyid etmektedir. Yolda bulunan zararlı şeyleri gidermek, bağışlanmıya sebep olduğundan, cennete gîr-miye hak kazanmak demektir. Ancak sahih bir îmana sahip olduktan sonra, büyük günâhlardan ve kul borçlarından beri bulunmak kaydı ile bu mükâfata kavuşulabilir. Yoksa her kötülüğü yaptıktan sonra, sırf yollardan zararlı şeyleri kaldırmak kurtuluş vesilesi olamaz.[457]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 229, /215
Senetler:
()
Konular:
Şiddet, Eziyet, eziyet etmekten kaçınmak, eziyeti ortadan kaldırmak
Yardım, Yardımlaşma, yol konusunda
حدثنا موسى قال حدثنا مهدى عن واصل عن يحيى بن عقيل عن يحيى بن يعمر عن أبى الأسود الدؤلي عن أبى ذر قال قال رسول الله صلى الله عليه وسلم : عرضت على أعمال أمتى حسنها وسيئها فوجدت في محاسن أعمالها أن الأذى يماط عن الطريق ووجدت في مساوىء أعمالها النخاعة في المسجد لا تدفن
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164042, EM000230
Hadis:
حدثنا موسى قال حدثنا مهدى عن واصل عن يحيى بن عقيل عن يحيى بن يعمر عن أبى الأسود الدؤلي عن أبى ذر قال قال رسول الله صلى الله عليه وسلم : عرضت على أعمال أمتى حسنها وسيئها فوجدت في محاسن أعمالها أن الأذى يماط عن الطريق ووجدت في مساوىء أعمالها النخاعة في المسجد لا تدفن
Tercemesi:
Ebû Zer'den (Radiyallahu anhj rivayet edildiğine göre, şöyle dedi:
Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Selletn) buyurdu ki:
«Ümmetimin amelleri —iyisi ve kötüsü— bana arz edildi. Onların amellerinin iyileri arasında, yollardan zararlı şeylerin giderilmesini buldum. Amellerinin kötüleri arasında da, yere gÖmülmiyen mescidlerdeki balgamı gördüm.»[458]
Daha önceki hadîs-i şeriflerde yol üzerinde bulunan ve insanlarla vasıtaların geçişine zarar veren şeylerin giderilmesinin sevâb olduğu, sadaka yerine geçtiği, cennete girmeye vesile olduğu beyân ve İzah edilmişti.
Burada mescidler adabı ile İlgili bir harekete ve onun kötülüğüne işaret edilmektedir. Mescidler, ibadetlere tahsis edilmiş yerler olduğu için daima temiz tutulmaları İcab eder. islâm'ın ilk devirlerinde bütün mescidler, hasır ve kilim döşenmeksizin, yalnız etrafları çevrilmek suretiyle bina edilmişlerdi. Namaz kılınan yer, toprak ve kumdan ibaretti. Camiye namaz kılmak için gelenler arasında uzak yerlerden iştirak etmiş ve henüz İslâm'ın emrettiği temizlik kaidelerine kendini alıştıramamış kimseler bulunduğundan, bunların toprak ve kum üzerine tükürüp balgam atmaları vuku bulmuştur. Böyle bir hal meydana gelince, tükörülenİn toprak İçine gömülerek yok edilmesi, onun temizlenmesi demektir. Bu şekilde temizliği yapmamak günâhtır ve kötü bir davranıştır. Hem başkasının nefretini kazanmamak, hem de mescidin temizliğini korumak bakımından gözetilmesi gerekli bir husustur. Buna riayet etmiyenler günâh işlemiş olurlar. Zamanınızda mescidler hah, kilim veya hasırlarla serili bulunduğundan, camilere tükürmek diye bir şey düşünülemez. Bununla beraber cami içini kirletecek veya pis koku neşredecek şeylerden camileri korumak veya içerde temizliğe aykırı şeyler varsa onları gidermek her Müslüman için bir vazifedir. Camilere temiz elbiselerle ve hoş kokularla girmeli, sarmısak ve soğan gibj tiksindirici koku veren maddeleri yiyip girmemelidir.[459]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 230, /215
Senetler:
()
Konular:
Adab, Mescit, mescitte uyulması gereken edeb
İbadethane, mescitlere tükürmek
Kıyamet, ahvali
KTB, ADAB
Şiddet, Eziyet, eziyet etmekten kaçınmak, eziyeti ortadan kaldırmak
Yardım, Yardımlaşma, yol konusunda
حدثنا سعيد بن سليمان قال حدثنا مبارك عن ثابت عن أنس قال : كان النبي صلى الله عليه وسلم إذا أتى بالشيء يقول اذهبوا به إلى فلانة فإنها كانت صديقة خديجة اذهبوا به إلى بيت فلانة فإنها كانت تحب خديجة
Öneri Formu
Hadis Id, No:
164044, EM000232
Hadis:
حدثنا سعيد بن سليمان قال حدثنا مبارك عن ثابت عن أنس قال : كان النبي صلى الله عليه وسلم إذا أتى بالشيء يقول اذهبوا به إلى فلانة فإنها كانت صديقة خديجة اذهبوا به إلى بيت فلانة فإنها كانت تحب خديجة
Tercemesi:
Enes'den (Radiyallahu anh) rivayet edildiğine göre, şöyle dedi: Peygamber (Sallaliahü Aleyhi ve Sellem)'e bir şey (hediye) getirildiği zaman şöyle derdi :
«Bunu falan hanıma götürün; çünkü o, (zevcem) Hatice'nin arkadaşı idi. Bunu (da) falan hanımın evine götürün; çünkü o, Hatice'yi seviyordu.»[462]
Peygamber Efendimiz, kendilerine getirilen bir hediyeyi vefat etmiş zevcesi Hatice'nin dostu veya arkadaşı hanımlara göndermesi, bir maruftur, iyi bir söz ve harekettir. Bu bakımdan hadîs-i şerîf maruf bölümünde zikredilmiştir.[463]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 232, /216
Senetler:
1. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
2. Ebu Muhammed Sabit b. Eslem el-Bünanî (Sabit b. Eslem)
3. Mübarek b. Fedâle el-Kuraşî (Mübarek b. Feâale b. Abdurrahman b. Kenane)
4. Ebu Osman Said b. Süleyman ed-Dabbî (Said b. Süleyman b. Kinane)
Konular:
Hz. Peygamber, cömertliği
Hz. Peygamber, hanımları, Hz. Hatice