Bize Abdülaziz b. Abdullah, ona İbrahim b. Sa'd, ona İbn Şihâb, ona Atâ b. Yezid el-Leysî, ona da Ebu Hüreyre şöyle söylemiştir: (Bir gün) insanlar, 'Ey Allah'ın Rasulü! Kıyamet gününde Rabbimizi görecek miyiz?' dedi. Rasulullah (sav) şöyle buyurdu:
"On dördünde ayı görmekte bir zorlukla karşılaşıyor musunuz?" Ashab, 'hayır, ey Allah'ın Rasulü' dediler. Rasulullah (sav) "Peki, ya önünde bulut yokken güneşi görmekte bir sıkıntı çeker misiniz." buyurdu. Ashab, 'Hayır, Ey Allah'ın Rasulü' deyince, o da şöyle buyurdu: "İşte sizler onu böyle göreceksiniz. Kıyamet gününde Allah insanları toplayacak ve '(Dünyada iken) her kim neye ibadet ediyorsa onun arkasından gitsin' buyuracak. Güneşe ibadet eden güneşin arkasından gidecek, aya ibadet eden ayın arkasından gidecek, tâğûtlara (bâtıl ve uydurma ilâhlara) ibadet eden kimse de tâğûtların arkasından gidecek. Geriye aralarında şefaatçileri –ya da münafıkları, ki şüphe eden ravi İbrahim'dir- olduğu halde bu ümmet kalacak. Allah onlara gelerek, 'Ben sizin Rabbinizim' diyecek. Onlar,'Rabbimiz yanımıza gelinceye kadar biz burada duracağız, Rabbimiz yanımıza gelirse biz onu tanırız' diyecekler. Allah da onlara onu tanıyacakları suretinde gelecek, 'ben sizin Rabbinizim' diyecek. Onlar 'Sen Rabbimizsin diyecekler' ve onun izinden gidecekler. Sırat cehennemin iki yakası arasında kurulacak. Ben ve ümmetim onu ilk aşanlar olacağız. O gün yalnızca rasuller konuşacak, o gün yapacakları dua 'Allah'ım esenlik ver, esenlik ver, duası olacak. Cehennemde sa'dân dikeni gibi kancalar vardır. Sizler hiç sa'dânı gördünüz mü?" Ashab, 'Evet, ey Allah'ın Rasulü' dediler. Allah Rasulü şöyle devam etti: "İşte o kancalar sa'dân dikeni gibidir. Şöyle ki bunların ne kadar büyük olduklarını Allah'tan başkası bilemez. İnsanları amellerine göre yakalayacaklardır. Kimileri ameli sebebiyle kalacak helak edileceklerden yahut da ameli sebebiyle bağlanmış olacaklardan olacak, kimileri lime lime edilecek yahut cezalandırılacaktır –ya da buna yakın bir ifade kullandı.- Sonra (Allah) tecelli edecek. Allah kullar arasında hüküm vermeyi bitirip de rahmeti ile cehennemliklerden dilediği kimseleri çıkarmak isteyeceğinde, meleklere, Allah'tan başka hiçbir ilah olmadığına şahitlik edenler arasından, rahmet ihsan etmeyi dilediği kimseler arasından, Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmayanları cehennemden çıkarmalarını emredecektir. Melekler onları cehennemde secde izlerinden tanıyacaklardır. Çünkü ateş, secdenin bıraktığı izler hariç Âdemoğlunun uzuvlarını yakar. Allah da cehennem ateşine secde izlerini yakmayı yasaklamıştır. Bunlar cehennemden kavurulmuş olarak çıkacaklar, üzerlerine hayat suyu dökülecek ve o suyun altında selin sürükledikleri arasındaki tohumun yetiştiği gibi yetişecekler. Daha sonra Allah kullar arasındaki hükmünü bitirecek, geriye yüzü cehenneme dönük bir adam kalacak. Bu kişi ise cehennemlikler arasından cennete en son girecek kişi olacaktır. Bu kişi, 'Rabbim, yüzümü ateşten başka bir tarafa çevir, çünkü cehennemin kokusu beni perişan etti, alevi beni yaktı' diyecektir. Sonra Allah'a kendisine dua etmeyi dilediği gibi dua edecek, sonra da Allah: 'Bu istediğini sana verdikten sonra benden başka bir şey istemeyecek misin?' buyuracak. O kişi, 'İzzetine yemin olsun ki hayır, bundan başka senden bir şey istemeyeceğim' diyecek. Rabbine dilediği ahitleri, sözleri verecek. Allah da yüzünü cehennem ateşinden başka tarafa çevirecek. Yüzünü cennete çevirip cenneti görecek. Allah'ın susmasını dilediği kadar bir süre susacak sonra da, 'Rabbim, beni cennetin kapısına yaklaştır' diyecek. Allah, 'sen sana bu verilenden başka ebediyen benden bir şey dilemeyeceğine dair ahitler ve sözler vermemiş miydin? Yazık sana ey Âdemoğlu, sen ne kadar da sözünde durmayan birisin' buyuracak. O kişi, 'Rabbim' diyecek ve Allah'a dua edecek. Sonunda yüce Allah: 'Peki, sana bu isteklerin verilecek olursa, acaba başka bir şey istemeyecek misin?' buyuracak. O kişi, 'hayır, izzetine yemin ederim, senden bundan başka bir şey istemeyeceğim' diyecek. (Allah) dilediği kadar (Allah'a) ahitler ve sözler verecek. Bunun üzerine onu cennetin kapısına yaklaştıracak, cennetin kapısında dikileceği vakit cennetin genişliği ona görünecek, içindeki mutlulukları, sevinçleri görecek. Allah'ın dilediği kadar susacak sonra da: 'Rabbim beni cennete koy' diyecek. Yüce Allah: 'Sen sana verilenden başka bir şey istemeyeceğine dair ahitlerini, sözlerini vermemiş miydin?' buyuracak. 'Yazıklar olsun sana ey Âdemoğlu, ne kadar da antlarını bozan birisisin' buyuracak. Kul Allah (cc) gülünceye kadar ona dua edecek ve Rabbim bari yarattıklarının en bedbahtı ben olmayayım, diye yalvaracak. Allah, onun bu haline gülecek ve ona, 'haydi cennete gir', buyuracak. Cennete girdikten sonra, Allah ona, 'Haydi iste', buyuracak. O da Rabbine dileklerde bulunacak, temennilerini yapacak hatta Allah ona hatırlatarak şunları şunları da dile, buyuracak. Nihayet artık istekleri bitip tükeneceği zaman, Allah, 'İşte sana bu temenni ettiklerinle birlikte, bir o kadar daha verilecektir ve bunlar senindir' buyuracak."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
29799, B007437
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ الْعَزِيزِ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيمُ بْنُ سَعْدٍ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ عَطَاءِ بْنِ يَزِيدَ اللَّيْثِىِّ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ أَنَّ النَّاسَ قَالُوا يَا رَسُولَ اللَّهِ هَلْ نَرَى رَبَّنَا يَوْمَ الْقِيَامَةِ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم " هَلْ تُضَارُّونَ فِى الْقَمَرِ لَيْلَةَ الْبَدْرِ " . قَالُوا لاَ يَا رَسُولَ اللَّهِ . قَالَ: " فَهَلْ تُضَارُّونَ فِى الشَّمْسِ لَيْسَ دُونَهَا سَحَابٌ " . قَالُوا لاَ يَا رَسُولَ اللَّهِ . قَالَ: " فَإِنَّكُمْ تَرَوْنَهُ كَذَلِكَ ، يَجْمَعُ اللَّهُ النَّاسَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فَيَقُولُ مَنْ كَانَ يَعْبُدُ شَيْئًا فَلْيَتَّبِعْهُ . فَيَتْبَعُ مَنْ كَانَ يَعْبُدُ الشَّمْسَ الشَّمْسَ ، وَيَتْبَعُ مَنْ كَانَ يَعْبُدُ الْقَمَرَ الْقَمَرَ ، وَيَتْبَعُ مَنْ كَانَ يَعْبُدُ الطَّوَاغِيتَ الطَّوَاغِيتَ ، وَتَبْقَى هَذِهِ الأُمَّةُ فِيهَا شَافِعُوهَا - أَوْ مُنَافِقُوهَا شَكَّ إِبْرَاهِيمُ - فَيَأْتِيهِمُ اللَّهُ فَيَقُولُ أَنَا رَبُّكُمْ . فَيَقُولُونَ هَذَا مَكَانُنَا حَتَّى يَأْتِيَنَا رَبُّنَا فَإِذَا جَاءَنَا رَبُّنَا عَرَفْنَاهُ فَيَأْتِيهِمُ اللَّهُ فِى صُورَتِهِ الَّتِى يَعْرِفُونَ فَيَقُولُ أَنَا رَبُّكُمْ . فَيَقُولُونَ أَنْتَ رَبُّنَا . فَيَتْبَعُونَهُ وَيُضْرَبُ الصِّرَاطُ بَيْنَ ظَهْرَىْ جَهَنَّمَ ، فَأَكُونُ أَنَا وَأُمَّتِى أَوَّلَ مَنْ يُجِيزُهَا ، وَلاَ يَتَكَلَّمُ يَوْمَئِذٍ إِلاَّ الرُّسُلُ ، وَدَعْوَى الرُّسُلِ يَوْمَئِذٍ اللَّهُمَّ سَلِّمْ سَلِّمْ . وَفِى جَهَنَّمَ كَلاَلِيبُ مِثْلُ شَوْكِ السَّعْدَانِ ، هَلْ رَأَيْتُمُ السَّعْدَانَ " . قَالُوا نَعَمْ يَا رَسُولَ اللَّهِ . قَالَ: " فَإِنَّهَا مِثْلُ شَوْكِ السَّعْدَانِ ، غَيْرَ أَنَّهُ لاَ يَعْلَمُ مَا قَدْرُ عِظَمِهَا إِلاَّ اللَّهُ ، تَخْطَفُ النَّاسَ بِأَعْمَالِهِمْ ، فَمِنْهُمُ الْمُوبَقُ بَقِىَ بِعَمَلِهِ ، أَوِ الْمُوثَقُ بِعَمَلِهِ ، وَمِنْهُمُ الْمُخَرْدَلُ أَوِ الْمُجَازَى أَوْ نَحْوُهُ ، ثُمَّ يَتَجَلَّى حَتَّى إِذَا فَرَغَ اللَّهُ مِنَ الْقَضَاءِ بَيْنَ الْعِبَادِ وَأَرَادَ أَنْ يُخْرِجَ بِرَحْمَتِهِ مَنْ أَرَادَ مِنْ أَهْلِ النَّارِ أَمَرَ الْمَلاَئِكَةَ أَنْ يُخْرِجُوا مِنَ النَّارِ مَنْ كَانَ لاَ يُشْرِكُ بِاللَّهِ شَيْئًا ، مِمَّنْ أَرَادَ اللَّهُ أَنْ يَرْحَمَهُ مِمَّنْ يَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ ، فَيَعْرِفُونَهُمْ فِى النَّارِ بِأَثَرِ السُّجُودِ ، تَأْكُلُ النَّارُ ابْنَ آدَمَ إِلاَّ أَثَرَ السُّجُودِ ، حَرَّمَ اللَّهُ عَلَى النَّارِ أَنْ تَأْكُلَ أَثَرَ السُّجُودِ ، فَيَخْرُجُونَ مِنَ النَّارِ قَدِ امْتُحِشُوا ، فَيُصَبُّ عَلَيْهِمْ مَاءُ الْحَيَاةِ فَيَنْبُتُونَ تَحْتَهُ كَمَا تَنْبُتُ الْحِبَّةُ فِى حَمِيلِ السَّيْلِ ، ثُمَّ يَفْرُغُ اللَّهُ مِنَ الْقَضَاءِ بَيْنَ الْعِبَادِ ، وَيَبْقَى رَجُلٌ مُقْبِلٌ بِوَجْهِهِ عَلَى النَّارِ هُوَ آخِرُ أَهْلِ النَّارِ دُخُولاً الْجَنَّةَ فَيَقُولُ أَىْ رَبِّ اصْرِفْ وَجْهِى عَنِ النَّارِ ، فَإِنَّهُ قَدْ قَشَبَنِى رِيحُهَا وَأَحْرَقَنِى ذَكَاؤُهَا . فَيَدْعُو اللَّهَ بِمَا شَاءَ أَنْ يَدْعُوَهُ ثُمَّ يَقُولُ اللَّهُ هَلْ عَسَيْتَ إِنْ أُعْطِيتَ ذَلِكَ أَنْ تَسْأَلَنِى غَيْرَهُ . فَيَقُولُ لاَ وَعِزَّتِكَ لاَ أَسْأَلُكَ غَيْرَهُ ، وَيُعْطِى رَبَّهُ مِنْ عُهُودٍ وَمَوَاثِيقَ مَا شَاءَ ، فَيَصْرِفُ اللَّهُ وَجْهَهُ عَنِ النَّارِ ، فَإِذَا أَقْبَلَ عَلَى الْجَنَّةِ وَرَآهَا سَكَتَ مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ يَسْكُتَ ثُمَّ يَقُولُ أَىْ رَبِّ قَدِّمْنِى إِلَى بَابِ الْجَنَّةِ . فَيَقُولُ اللَّهُ لَهُ أَلَسْتَ قَدْ أَعْطَيْتَ عُهُودَكَ وَمَوَاثِيقَكَ أَنْ لاَ تَسْأَلَنِى غَيْرَ الَّذِى أُعْطِيتَ أَبَدًا ، وَيْلَكَ يَا ابْنَ آدَمَ مَا أَغْدَرَكَ . فَيَقُولُ أَىْ رَبِّ . وَيَدْعُو اللَّهَ حَتَّى يَقُولَ هَلْ عَسَيْتَ إِنْ أُعْطِيتَ ذَلِكَ أَنْ تَسْأَلَ غَيْرَهُ . فَيَقُولُ لاَ وَعِزَّتِكَ لاَ أَسْأَلُكَ غَيْرَهُ ، وَيُعْطِى مَا شَاءَ مِنْ عُهُودٍ وَمَوَاثِيقَ ، فَيُقَدِّمُهُ إِلَى بَابِ الْجَنَّةِ ، فَإِذَا قَامَ إِلَى بَابِ الْجَنَّةِ انْفَهَقَتْ لَهُ الْجَنَّةُ فَرَأَى مَا فِيهَا مِنَ الْحَبْرَةِ وَالسُّرُورِ ، فَيَسْكُتُ مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ يَسْكُتَ ثُمَّ يَقُولُ أَىْ رَبِّ أَدْخِلْنِى الْجَنَّةَ . فَيَقُولُ اللَّهُ أَلَسْتَ قَدْ أَعْطَيْتَ عُهُودَكَ وَمَوَاثِيقَكَ أَنْ لاَ تَسْأَلَ غَيْرَ مَا أُعْطِيتَ - فَيَقُولُ - وَيْلَكَ يَا ابْنَ آدَمَ مَا أَغْدَرَكَ . فَيَقُولُ أَىْ رَبِّ لاَ أَكُونَنَّ أَشْقَى خَلْقِكَ فَلاَ يَزَالُ يَدْعُو حَتَّى يَضْحَكَ اللَّهُ مِنْهُ فَإِذَا ضَحِكَ مِنْهُ قَالَ لَهُ ادْخُلِ الْجَنَّةَ . فَإِذَا دَخَلَهَا قَالَ اللَّهُ لَهُ تَمَنَّهْ . فَسَأَلَ رَبَّهُ وَتَمَنَّى حَتَّى إِنَّ اللَّهَ لَيُذَكِّرُهُ يَقُولُ كَذَا وَكَذَا ، حَتَّى انْقَطَعَتْ بِهِ الأَمَانِىُّ قَالَ اللَّهُ ذَلِكَ لَكَ وَمِثْلُهُ مَعَهُ " .
Tercemesi:
Bize Abdülaziz b. Abdullah, ona İbrahim b. Sa'd, ona İbn Şihâb, ona Atâ b. Yezid el-Leysî, ona da Ebu Hüreyre şöyle söylemiştir: (Bir gün) insanlar, 'Ey Allah'ın Rasulü! Kıyamet gününde Rabbimizi görecek miyiz?' dedi. Rasulullah (sav) şöyle buyurdu:
"On dördünde ayı görmekte bir zorlukla karşılaşıyor musunuz?" Ashab, 'hayır, ey Allah'ın Rasulü' dediler. Rasulullah (sav) "Peki, ya önünde bulut yokken güneşi görmekte bir sıkıntı çeker misiniz." buyurdu. Ashab, 'Hayır, Ey Allah'ın Rasulü' deyince, o da şöyle buyurdu: "İşte sizler onu böyle göreceksiniz. Kıyamet gününde Allah insanları toplayacak ve '(Dünyada iken) her kim neye ibadet ediyorsa onun arkasından gitsin' buyuracak. Güneşe ibadet eden güneşin arkasından gidecek, aya ibadet eden ayın arkasından gidecek, tâğûtlara (bâtıl ve uydurma ilâhlara) ibadet eden kimse de tâğûtların arkasından gidecek. Geriye aralarında şefaatçileri –ya da münafıkları, ki şüphe eden ravi İbrahim'dir- olduğu halde bu ümmet kalacak. Allah onlara gelerek, 'Ben sizin Rabbinizim' diyecek. Onlar,'Rabbimiz yanımıza gelinceye kadar biz burada duracağız, Rabbimiz yanımıza gelirse biz onu tanırız' diyecekler. Allah da onlara onu tanıyacakları suretinde gelecek, 'ben sizin Rabbinizim' diyecek. Onlar 'Sen Rabbimizsin diyecekler' ve onun izinden gidecekler. Sırat cehennemin iki yakası arasında kurulacak. Ben ve ümmetim onu ilk aşanlar olacağız. O gün yalnızca rasuller konuşacak, o gün yapacakları dua 'Allah'ım esenlik ver, esenlik ver, duası olacak. Cehennemde sa'dân dikeni gibi kancalar vardır. Sizler hiç sa'dânı gördünüz mü?" Ashab, 'Evet, ey Allah'ın Rasulü' dediler. Allah Rasulü şöyle devam etti: "İşte o kancalar sa'dân dikeni gibidir. Şöyle ki bunların ne kadar büyük olduklarını Allah'tan başkası bilemez. İnsanları amellerine göre yakalayacaklardır. Kimileri ameli sebebiyle kalacak helak edileceklerden yahut da ameli sebebiyle bağlanmış olacaklardan olacak, kimileri lime lime edilecek yahut cezalandırılacaktır –ya da buna yakın bir ifade kullandı.- Sonra (Allah) tecelli edecek. Allah kullar arasında hüküm vermeyi bitirip de rahmeti ile cehennemliklerden dilediği kimseleri çıkarmak isteyeceğinde, meleklere, Allah'tan başka hiçbir ilah olmadığına şahitlik edenler arasından, rahmet ihsan etmeyi dilediği kimseler arasından, Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmayanları cehennemden çıkarmalarını emredecektir. Melekler onları cehennemde secde izlerinden tanıyacaklardır. Çünkü ateş, secdenin bıraktığı izler hariç Âdemoğlunun uzuvlarını yakar. Allah da cehennem ateşine secde izlerini yakmayı yasaklamıştır. Bunlar cehennemden kavurulmuş olarak çıkacaklar, üzerlerine hayat suyu dökülecek ve o suyun altında selin sürükledikleri arasındaki tohumun yetiştiği gibi yetişecekler. Daha sonra Allah kullar arasındaki hükmünü bitirecek, geriye yüzü cehenneme dönük bir adam kalacak. Bu kişi ise cehennemlikler arasından cennete en son girecek kişi olacaktır. Bu kişi, 'Rabbim, yüzümü ateşten başka bir tarafa çevir, çünkü cehennemin kokusu beni perişan etti, alevi beni yaktı' diyecektir. Sonra Allah'a kendisine dua etmeyi dilediği gibi dua edecek, sonra da Allah: 'Bu istediğini sana verdikten sonra benden başka bir şey istemeyecek misin?' buyuracak. O kişi, 'İzzetine yemin olsun ki hayır, bundan başka senden bir şey istemeyeceğim' diyecek. Rabbine dilediği ahitleri, sözleri verecek. Allah da yüzünü cehennem ateşinden başka tarafa çevirecek. Yüzünü cennete çevirip cenneti görecek. Allah'ın susmasını dilediği kadar bir süre susacak sonra da, 'Rabbim, beni cennetin kapısına yaklaştır' diyecek. Allah, 'sen sana bu verilenden başka ebediyen benden bir şey dilemeyeceğine dair ahitler ve sözler vermemiş miydin? Yazık sana ey Âdemoğlu, sen ne kadar da sözünde durmayan birisin' buyuracak. O kişi, 'Rabbim' diyecek ve Allah'a dua edecek. Sonunda yüce Allah: 'Peki, sana bu isteklerin verilecek olursa, acaba başka bir şey istemeyecek misin?' buyuracak. O kişi, 'hayır, izzetine yemin ederim, senden bundan başka bir şey istemeyeceğim' diyecek. (Allah) dilediği kadar (Allah'a) ahitler ve sözler verecek. Bunun üzerine onu cennetin kapısına yaklaştıracak, cennetin kapısında dikileceği vakit cennetin genişliği ona görünecek, içindeki mutlulukları, sevinçleri görecek. Allah'ın dilediği kadar susacak sonra da: 'Rabbim beni cennete koy' diyecek. Yüce Allah: 'Sen sana verilenden başka bir şey istemeyeceğine dair ahitlerini, sözlerini vermemiş miydin?' buyuracak. 'Yazıklar olsun sana ey Âdemoğlu, ne kadar da antlarını bozan birisisin' buyuracak. Kul Allah (cc) gülünceye kadar ona dua edecek ve Rabbim bari yarattıklarının en bedbahtı ben olmayayım, diye yalvaracak. Allah, onun bu haline gülecek ve ona, 'haydi cennete gir', buyuracak. Cennete girdikten sonra, Allah ona, 'Haydi iste', buyuracak. O da Rabbine dileklerde bulunacak, temennilerini yapacak hatta Allah ona hatırlatarak şunları şunları da dile, buyuracak. Nihayet artık istekleri bitip tükeneceği zaman, Allah, 'İşte sana bu temenni ettiklerinle birlikte, bir o kadar daha verilecektir ve bunlar senindir' buyuracak."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Tevhid 24, 2/754
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Muhammed Ata b. Yezid el-Cünde'î (Ata b. Yezid el-Leysî)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu İshak İbrahim b. Sa'd ez-Zührî (İbrahim b. Sa'd b. İbrahim b. Abdurrahman b. Avf)
5. Abdulaziz b. Abdullah el-Üveysi (Abdulaziz b. Abdullah b. Yahya b. Amr b. Üveys)
Konular:
Allah İnancı, Allah'ın görülmesi, rü'yetullah, cemalullah
CEHENNEM TASVİRLERİ
Secde
Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Ğunder, ona Şu'be, ona Mansur, ona A'meş, ona Sa'd b. Ubeyde, ona Ebu Abdurrahman es-Sülemî, ona Hz. Ali'nin anlattığına göre Hz Peygamber (sav) bir cenaze (merasiminde) iken eline bir çubuk aldı onunla yere çizgi çizmeye başladı ve şöyle buyurdu:
"İstisnasız hepinizin cehennem ya da cennetteki mekanı (takdir edilmiş) yazılmıştır." Bunun üzerine sahabiler: Ya Rasulallah! Öyle ise buna dayanıp, güvenemez miyiz? yani (bizim amel etmemize ne gerek var) dediler. Hz. Peygamber (sav) "Sizler amel edip çalışın. Çünkü herkes (niçin yaratıldıysa), o kendisine kolaylaştırılmıştır." buyurdu ve 'Artık kim cömert davranır, günah işlemekten sakınırsa' Leyl suresi, 92/ 5 ayetini okudu.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
282097, B007552-2
Hadis:
حَدَّثَنِى مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ حَدَّثَنَا غُنْدَرٌ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ مَنْصُورٍ وَالأَعْمَشِ سَمِعَا سَعْدَ بْنَ عُبَيْدَةَ عَنْ أَبِى عَبْدِ الرَّحْمَنِ عَنْ عَلِىٍّ - رضى الله عنه - عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم أَنَّهُ كَانَ فِى جِنَازَةٍ فَأَخَذَ عُودًا فَجَعَلَ يَنْكُتُ فِى الأَرْضِ فَقَالَ: " مَا مِنْكُمْ مِنْ أَحَدٍ إِلاَّ كُتِبَ مَقْعَدُهُ مِنَ النَّارِ أَوْ مِنَ الْجَنَّةِ " قَالُوا أَلاَ نَتَّكِلُ . قَالَ: " اعْمَلُوا فَكُلٌّ مُيَسَّرٌ" فَأَمَّا مَنْ أَعْطَى وَاتَّقَى الآيَةَ .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Ğunder, ona Şu'be, ona Mansur, ona A'meş, ona Sa'd b. Ubeyde, ona Ebu Abdurrahman es-Sülemî, ona Hz. Ali'nin anlattığına göre Hz Peygamber (sav) bir cenaze (merasiminde) iken eline bir çubuk aldı onunla yere çizgi çizmeye başladı ve şöyle buyurdu:
"İstisnasız hepinizin cehennem ya da cennetteki mekanı (takdir edilmiş) yazılmıştır." Bunun üzerine sahabiler: Ya Rasulallah! Öyle ise buna dayanıp, güvenemez miyiz? yani (bizim amel etmemize ne gerek var) dediler. Hz. Peygamber (sav) "Sizler amel edip çalışın. Çünkü herkes (niçin yaratıldıysa), o kendisine kolaylaştırılmıştır." buyurdu ve 'Artık kim cömert davranır, günah işlemekten sakınırsa' Leyl suresi, 92/ 5 ayetini okudu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Tevhid 54, 2/781
Senetler:
1. Ebu Hasan Ali b. Ebu Talib el-Hâşimî (Ali b. Ebu Talib b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Habib es-Sülemî (Abdullah b. Habib b. Rabî'a)
3. Sa'd b. Ubeyde es-Sülemi (Sa'd b. Ubeyde)
4. Ebu Attab Mansur b. Mu'temir es-Sülemî (Mansur b. Mu'temir b. Abdullah)
5. Şube b. Haccâc el-Atekî (Şu'be b. Haccac b. Verd)
6. Gunder Muhammed b. Cafer el-Hüzelî (Muhammed b. Cafer el-Hüzeli)
7. Muhammed b. Beşşâr el-Abdî (Muhammed b. Beşşâr b. Osman)
Konular:
İman, Esasları, Kaza ve Kader
İman, Esasları: Kader, Allah'ın dilemesi/meşîet
Kader, amel, ilm-i ezelîye rağmen amel
Kader, kader-amel ilişkisi
KTB, KADER
Kur'an, tefsiri, bazı ayetlerin
Sahabe, kader ve kaza anlayışları
Öneri Formu
Hadis Id, No:
29638, B007372
Hadis:
وَحَدَّثَنِى عَبْدُ اللَّهِ بْنُ أَبِى الأَسْوَدِ حَدَّثَنَا الْفَضْلُ بْنُ الْعَلاَءِ حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ أُمَيَّةَ عَنْ يَحْيَى بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مُحَمَّدِ بْنِ صَيْفِىٍّ أَنَّهُ سَمِعَ أَبَا مَعْبَدٍ مَوْلَى ابْنِ عَبَّاسٍ يَقُولُ سَمِعْتُ ابْنَ عَبَّاسٍ يَقُولُ لَمَّا بَعَثَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم مُعَاذًا نَحْوَ الْيَمَنِ قَالَ لَهُ « إِنَّكَ تَقْدَمُ عَلَى قَوْمٍ مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ فَلْيَكُنْ أَوَّلَ مَا تَدْعُوهُمْ إِلَى أَنْ يُوَحِّدُوا اللَّهَ تَعَالَى فَإِذَا عَرَفُوا ذَلِكَ فَأَخْبِرْهُمْ أَنَّ اللَّهَ فَرَضَ عَلَيْهِمْ خَمْسَ صَلَوَاتٍ فِى يَوْمِهِمْ وَلَيْلَتِهِمْ ، فَإِذَا صَلُّوا فَأَخْبِرْهُمْ أَنَّ اللَّهَ افْتَرَضَ عَلَيْهِمْ زَكَاةً فِى أَمْوَالِهِمْ تُؤْخَذُ مِنْ غَنِيِّهِمْ فَتُرَدُّ عَلَى فَقِيرِهِمْ ، فَإِذَا أَقَرُّوا بِذَلِكَ فَخُذْ مِنْهُمْ وَتَوَقَّ كَرَائِمَ أَمْوَالِ النَّاسِ » .
Tercemesi:
Bize Abdullah b. Ebu Esved (el-Basrî), ona Fadl b. Alâ (el-Kûfî), ona İsmail b. Ümeyye (el-Emevî), ona Yahya b. Abdullah b. Muhammed b. Sayfî, ona Mabed mevlâ (Abdullah) b. Abbas, ona da (Abdullah) b. Abbas (r. anhümâ) rivayet etmiş ve şöyle demiştir:
"Hz. Peygamber (sav) Muaz'ı (b. Cebel) Yemen tarafına göndereceği vakit ona şöyle buyurdu: 'Şüphesiz sen, ehl-i kitaptan olan bir kavme gidiyorsun. Bu nedenle onları davet edeceğin ilk şey, Allah teâlâyı bir kabul etmeleri olsun. Bunu benimsedikleri vakit Allah'ın onlara gündüz ve gecelerinde beş vakit namazı farz kıldığını kendilerine haber ver. Namaz kılmaya başladıkları vakit de zenginlerinden alınıp fakirlerine verilmek üzere mallarında Allah'ın onlara zekatı farz kıldığını kendilerine bildir. Bunu kabul ettikleri vakit de zekatlarını al. Ancak insanların değerli mallarını zekat olarak almaktan sakın."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Tevhid 1, 2/742
Senetler:
1. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Ebu Mabed Nafiz Mevla ibn Abbas (Nafiz)
3. Yahya b. Abdullah el-Kuraşi (Yahya b. Abdullah b. Muhammed b. Yahya)
4. İsmail b. Ümeyye el-Emevî (İsmail b. Ümeyye b. Amr b. Said b. Âs)
5. Fadl b. Alâ el-Kufi (Fadl b. Alâ)
6. Abdullah b. Ebu Esved el-Basri (Abdullah b. Muhammed b. Humeyd b. Esved)
Konular:
İbadet, Zekat
حَدَّثَنِى أَحْمَدُ بْنُ إِشْكَابٍ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ فُضَيْلٍ عَنْ عُمَارَةَ بْنِ الْقَعْقَاعِ عَنْ أَبِى زُرْعَةَ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ - رضى الله عنه - قَالَ قَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « كَلِمَتَانِ حَبِيبَتَانِ إِلَى الرَّحْمَنِ ، خَفِيفَتَانِ عَلَى اللِّسَانِ ، ثَقِيلَتَانِ فِى الْمِيزَانِ سُبْحَانَ اللَّهِ وَبِحَمْدِهِ ، سُبْحَانَ اللَّهِ الْعَظِيمِ » .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
31122, B007563
Hadis:
حَدَّثَنِى أَحْمَدُ بْنُ إِشْكَابٍ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ فُضَيْلٍ عَنْ عُمَارَةَ بْنِ الْقَعْقَاعِ عَنْ أَبِى زُرْعَةَ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ - رضى الله عنه - قَالَ قَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « كَلِمَتَانِ حَبِيبَتَانِ إِلَى الرَّحْمَنِ ، خَفِيفَتَانِ عَلَى اللِّسَانِ ، ثَقِيلَتَانِ فِى الْمِيزَانِ سُبْحَانَ اللَّهِ وَبِحَمْدِهِ ، سُبْحَانَ اللَّهِ الْعَظِيمِ » .
Tercemesi:
Bana Ahmed b. İşkâb, ona Muhammed b. Fudayl, ona Umare b. el-Ka'ka', ona Ebu Zur'a, ona da Ebu Hureyre (ra) Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu nakletmiştir. 'Subhânallâhi ve bi-hamdihî subhânallâhi'l-azîm', (Allah'ı hamd ile tesbih ederim, Yüce olan Allah'ın tesbih ederim) Rahman'ın sevdiği, dilde hafif, mizanda ağır iki kelimedir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Tevhid 58, 2/784
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Zür'a b. Amr el-Beceli (Herim b. Amr b. Cerir b. Abdullah)
3. Umare b. Ka'ka' ed-Dabbî (Umare b. Ka'ka' b. Şübrüme)
4. Ebu Abdurrahman Muhammed b. Fudayl ed-Dabbî (Muhammed b. Fudayl b. Ğazvan b. Cerîr)
5. Ahmed b. İşkab el-Hadrami (Ahmed b. Mücemmi')
Konular:
Dua, Allah’la iletişim aracı
Bize Ebu Nuaym, ona A’meş, ona Ebu Salih, ona da Ebu Hureyre, Nebi'nin (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"Aziz ve celil olan Allah şöyle buyurmuştur: Oruç benim rızam için tutulur ve onun karşılığını da (hakkıyla) ancak ben veririm. Oruç tutan kişi şehvetini, yemesini ve içmesini benim için bırakır. Oruç bir kalkandır. Oruç tutan için iki sevinç vakti vardır: Birisi orucunu açtığı zamanki, diğeri de Rabbine kavuştuğu zamanki sevincidir. Oruçlu kimsenin ağız kokusu, gerçekten Allah katında misk kokusundan daha hoştur."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
30470, B007492
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو نُعَيْمٍ حَدَّثَنَا الأَعْمَشُ عَنْ أَبِى صَالِحٍ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ:
"يَقُولُ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ الصَّوْمُ لِى وَأَنَا أَجْزِى بِهِ، يَدَعُ شَهْوَتَهُ وَأَكْلَهُ وَشُرْبَهُ مِنْ أَجْلِى. وَالصَّوْمُ جُنَّةٌ. وَلِلصَّائِمِ فَرْحَتَانِ؛ فَرْحَةٌ حِينَ يُفْطِرُ وَفَرْحَةٌ حِينَ يَلْقَى رَبَّهُ. وَلَخَلُوفُ فَمِ الصَّائِمِ أَطْيَبُ عِنْدَ اللَّهِ مِنْ رِيحِ الْمِسْكِ."
Tercemesi:
Bize Ebu Nuaym, ona A’meş, ona Ebu Salih, ona da Ebu Hureyre, Nebi'nin (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"Aziz ve celil olan Allah şöyle buyurmuştur: Oruç benim rızam için tutulur ve onun karşılığını da (hakkıyla) ancak ben veririm. Oruç tutan kişi şehvetini, yemesini ve içmesini benim için bırakır. Oruç bir kalkandır. Oruç tutan için iki sevinç vakti vardır: Birisi orucunu açtığı zamanki, diğeri de Rabbine kavuştuğu zamanki sevincidir. Oruçlu kimsenin ağız kokusu, gerçekten Allah katında misk kokusundan daha hoştur."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Tevhid 35, 2/767
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebû Salih es-Semmân (Ebû Sâlih Zekvân b. Abdillâh et-Teymî)
3. Ebu Muhammed Süleyman b. Mihran el-A'meş (Süleyman b. Mihran)
4. Ebu Nuaym Fadl b. Dükeyn el-Mülâi (Fadl b. Amr b. Hammâd b. Züheyr b. Dirhem)
Konular:
Hadis, Kudsi Hadis
İbadet, Kulluk, ibadeti sırf Allah için yapmak
KTB, ORUÇ
Oruç, ahiretteki karşılığı
Oruç, oruçlunun ağız kokusu
Bize Yahya b. Bükeyr, ona Leys, ona Ukayl, ona, İbn Şihâb, ona Humeyd b. Abdurrahman, ona Ebu Hüreyre'nin naklettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:
"Adem (as) ile Musa (as) aralarında tartıştılar. Musa, Adem'e “sen neslini cennetten çıkaran Adem’sin” dedi. Hz. Adem de ona “sen, Allah’ın risaletle ve kelamıyla seçkin kıldığı Musa’sın. Sonra da kalkmış sen ve ben yaratılmadan önce takdir edilmiş bir şeyden dolayı beni kınıyorsun” dedi. Netice itibariyle Adem, Musa'ya galip geldi."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
30517, B007515
Hadis:
حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ بُكَيْرٍ حَدَّثَنَا اللَّيْثُ حَدَّثَنَا عُقَيْلٌ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ حَدَّثَنَا حُمَيْدُ بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ أَنَّ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم قَالَ: " احْتَجَّ آدَمُ وَمُوسَى ، فَقَالَ مُوسَى أَنْتَ آدَمُ الَّذِى أَخْرَجْتَ ذُرِّيَّتَكَ مِنَ الْجَنَّةِ . قَالَ آدَمُ أَنْتَ مُوسَى الَّذِى اصْطَفَاكَ اللَّهُ بِرِسَالاَتِهِ وَكَلاَمِهِ ، ثُمَّ تَلُومُنِى عَلَى أَمْرٍ قَدْ قُدِّرَ عَلَىَّ قَبْلَ أَنْ أُخْلَقَ . فَحَجَّ آدَمُ مُوسَى"
Tercemesi:
Bize Yahya b. Bükeyr, ona Leys, ona Ukayl, ona, İbn Şihâb, ona Humeyd b. Abdurrahman, ona Ebu Hüreyre'nin naklettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:
"Adem (as) ile Musa (as) aralarında tartıştılar. Musa, Adem'e “sen neslini cennetten çıkaran Adem’sin” dedi. Hz. Adem de ona “sen, Allah’ın risaletle ve kelamıyla seçkin kıldığı Musa’sın. Sonra da kalkmış sen ve ben yaratılmadan önce takdir edilmiş bir şeyden dolayı beni kınıyorsun” dedi. Netice itibariyle Adem, Musa'ya galip geldi."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Tevhid 37, 2/771
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Abdurrahman Humeyd b. Abdurrahman ez-Zühri (Humeyd b. Abdurrahman b. Avf b. Abduavf b. Abd)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu Halid Ukayl b. Halid el-Eylî (Ukayl b. Halid b. Ukayl)
5. Ebu Haris Leys b. Sa'd el-Fehmî (Leys b. Sa'd b. Abdurrahman)
6. Yahya b. Bükeyr el-Kuraşî (Yahya b. Abdullah b. Bükeyr)
Konular:
İman, Esasları, Kaza ve Kader
Kader, amel, ilm-i ezelîye rağmen amel
Kader, kader-amel ilişkisi
KTB, KADER
Peygamberler, Hz. Adem, Hz. Musa ile tartışması
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يُوسُفَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنْ إِسْمَاعِيلَ عَنِ الشَّعْبِىِّ عَنْ مَسْرُوقٍ عَنْ عَائِشَةَ - رضى الله عنها - قَالَتْ مَنْ حَدَّثَكَ أَنَّ مُحَمَّدًا صلى الله عليه وسلم كَتَمَ شَيْئًا وَقَالَ مُحَمَّدٌ حَدَّثَنَا أَبُو عَامِرٍ الْعَقَدِىُّ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ إِسْمَاعِيلَ بْنِ أَبِى خَالِدٍ عَنِ الشَّعْبِىِّ عَنْ مَسْرُوقٍ عَنْ عَائِشَةَ قَالَتْ مَنْ حَدَّثَكَ أَنَّ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم كَتَمَ شَيْئًا مِنَ الْوَحْىِ ، فَلاَ تُصَدِّقْهُ ، إِنَّ اللَّهَ تَعَالَى يَقُولُ ( يَا أَيُّهَا الرَّسُولُ بَلِّغْ مَا أُنْزِلَ إِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ وَإِنْ لَمْ تَفْعَلْ فَمَا بَلَّغْتَ رِسَالَتَهُ )
Bize Muhammed b. Yusuf, ona Sufyân, ona İsmail, eş-Şa'bî, ona da Mesrûk, Aişe'nin (r.anha) “her kim Hz. Muhammed'in (sav) bir şeyi gizlediğini rivayet ederse....” dediğini; (T)
Yine bize Muhammed, ona Ebu Amir el-Akadî, Şu'be, ona İsmail, eş-Şa'bî, ona da Mesrûk, Aişe'nin (r.anha) şöyle dediğini rivayet etmiştir:
"Her kim sana, Hz. Peygamber'in (sav) vahiyden herhangi bir şeyi gizlediğini rivayet ederse, sen onu tasdik etme. Çünkü Yüce Allah 'Ey peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et! Eğer bunu yapmazsan O’nun mesajını iletmemiş olursun' (Mâide, 67/5) buyuruyor."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
30676, B007531
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يُوسُفَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنْ إِسْمَاعِيلَ عَنِ الشَّعْبِىِّ عَنْ مَسْرُوقٍ عَنْ عَائِشَةَ - رضى الله عنها - قَالَتْ مَنْ حَدَّثَكَ أَنَّ مُحَمَّدًا صلى الله عليه وسلم كَتَمَ شَيْئًا وَقَالَ مُحَمَّدٌ حَدَّثَنَا أَبُو عَامِرٍ الْعَقَدِىُّ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ إِسْمَاعِيلَ بْنِ أَبِى خَالِدٍ عَنِ الشَّعْبِىِّ عَنْ مَسْرُوقٍ عَنْ عَائِشَةَ قَالَتْ مَنْ حَدَّثَكَ أَنَّ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم كَتَمَ شَيْئًا مِنَ الْوَحْىِ ، فَلاَ تُصَدِّقْهُ ، إِنَّ اللَّهَ تَعَالَى يَقُولُ ( يَا أَيُّهَا الرَّسُولُ بَلِّغْ مَا أُنْزِلَ إِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ وَإِنْ لَمْ تَفْعَلْ فَمَا بَلَّغْتَ رِسَالَتَهُ )
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Yusuf, ona Sufyân, ona İsmail, eş-Şa'bî, ona da Mesrûk, Aişe'nin (r.anha) “her kim Hz. Muhammed'in (sav) bir şeyi gizlediğini rivayet ederse....” dediğini; (T)
Yine bize Muhammed, ona Ebu Amir el-Akadî, Şu'be, ona İsmail, eş-Şa'bî, ona da Mesrûk, Aişe'nin (r.anha) şöyle dediğini rivayet etmiştir:
"Her kim sana, Hz. Peygamber'in (sav) vahiyden herhangi bir şeyi gizlediğini rivayet ederse, sen onu tasdik etme. Çünkü Yüce Allah 'Ey peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et! Eğer bunu yapmazsan O’nun mesajını iletmemiş olursun' (Mâide, 67/5) buyuruyor."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Tevhid 46, 2/777
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Ebu Aişe Mesruk b. Ecda' (Mesruk b. Ecda' b. Malik b. Ümeyye b. Abdullah)
3. Ebu Amr Amir eş-Şa'bî (Amir b. Şerahil b. Abdin)
4. ُEbu Abdullah İsmail b. Ebu Halid el-Becelî (İsmail b. Hürmüz)
5. Süfyan es-Sevrî (Süfyan b. Said b. Mesruk b. Habib b. Rafi')
6. Ebu Abdullah Muhammed b. Yusuf el-Firyabî (Muhammed b. Yusuf b. Vakıd b. Osman)
Konular:
Hz. Peygamber, vahyi gizlemeyip tebliğ etmesi
Peygamberler, Görevi, İşlevi, Misyonu
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يُوسُفَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنْ إِسْمَاعِيلَ عَنِ الشَّعْبِىِّ عَنْ مَسْرُوقٍ عَنْ عَائِشَةَ - رضى الله عنها - قَالَتْ مَنْ حَدَّثَكَ أَنَّ مُحَمَّدًا صلى الله عليه وسلم كَتَمَ شَيْئًا وَقَالَ مُحَمَّدٌ حَدَّثَنَا أَبُو عَامِرٍ الْعَقَدِىُّ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ إِسْمَاعِيلَ بْنِ أَبِى خَالِدٍ عَنِ الشَّعْبِىِّ عَنْ مَسْرُوقٍ عَنْ عَائِشَةَ قَالَتْ مَنْ حَدَّثَكَ أَنَّ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم كَتَمَ شَيْئًا مِنَ الْوَحْىِ ، فَلاَ تُصَدِّقْهُ ، إِنَّ اللَّهَ تَعَالَى يَقُولُ ( يَا أَيُّهَا الرَّسُولُ بَلِّغْ مَا أُنْزِلَ إِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ وَإِنْ لَمْ تَفْعَلْ فَمَا بَلَّغْتَ رِسَالَتَهُ )
Bize Muhammed b. Yusuf, ona Sufyân, ona İsmail, eş-Şa'bî, ona da Mesrûk, Aişe'nin (r.anha) “her kim Hz. Muhammed'in (sav) bir şeyi gizlediğini rivayet ederse....” dediğini; (T)
Yine bize Muhammed, ona Ebu Amir el-Akadî, Şu'be, ona İsmail, eş-Şa'bî, ona da Mesrûk, Aişe'nin (r.anha) şöyle dediğini rivayet etmiştir:
"Her kim sana, Hz. Peygamber'in (sav) vahiyden herhangi bir şeyi gizlediğini rivayet ederse, sen onu tasdik etme. Çünkü Yüce Allah 'Ey peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et! Eğer bunu yapmazsan O’nun mesajını iletmemiş olursun' (Mâide, 67/5) buyuruyor."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
282071, B007531-2
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يُوسُفَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنْ إِسْمَاعِيلَ عَنِ الشَّعْبِىِّ عَنْ مَسْرُوقٍ عَنْ عَائِشَةَ - رضى الله عنها - قَالَتْ مَنْ حَدَّثَكَ أَنَّ مُحَمَّدًا صلى الله عليه وسلم كَتَمَ شَيْئًا وَقَالَ مُحَمَّدٌ حَدَّثَنَا أَبُو عَامِرٍ الْعَقَدِىُّ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ إِسْمَاعِيلَ بْنِ أَبِى خَالِدٍ عَنِ الشَّعْبِىِّ عَنْ مَسْرُوقٍ عَنْ عَائِشَةَ قَالَتْ مَنْ حَدَّثَكَ أَنَّ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم كَتَمَ شَيْئًا مِنَ الْوَحْىِ ، فَلاَ تُصَدِّقْهُ ، إِنَّ اللَّهَ تَعَالَى يَقُولُ ( يَا أَيُّهَا الرَّسُولُ بَلِّغْ مَا أُنْزِلَ إِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ وَإِنْ لَمْ تَفْعَلْ فَمَا بَلَّغْتَ رِسَالَتَهُ )
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Yusuf, ona Sufyân, ona İsmail, eş-Şa'bî, ona da Mesrûk, Aişe'nin (r.anha) “her kim Hz. Muhammed'in (sav) bir şeyi gizlediğini rivayet ederse....” dediğini; (T)
Yine bize Muhammed, ona Ebu Amir el-Akadî, Şu'be, ona İsmail, eş-Şa'bî, ona da Mesrûk, Aişe'nin (r.anha) şöyle dediğini rivayet etmiştir:
"Her kim sana, Hz. Peygamber'in (sav) vahiyden herhangi bir şeyi gizlediğini rivayet ederse, sen onu tasdik etme. Çünkü Yüce Allah 'Ey peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et! Eğer bunu yapmazsan O’nun mesajını iletmemiş olursun' (Mâide, 67/5) buyuruyor."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Tevhid 46, 2/777
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Ebu Aişe Mesruk b. Ecda' (Mesruk b. Ecda' b. Malik b. Ümeyye b. Abdullah)
3. Ebu Amr Amir eş-Şa'bî (Amir b. Şerahil b. Abdin)
4. ُEbu Abdullah İsmail b. Ebu Halid el-Becelî (İsmail b. Hürmüz)
5. Şube b. Haccâc el-Atekî (Şu'be b. Haccac b. Verd)
6. Ebu Âmir Abdülmelik b. Amr el-Kaysî (Abdülmelik b. Amr)
Konular:
Hz. Peygamber, vahyi gizlemeyip tebliğ etmesi
Peygamberler, Görevi, İşlevi, Misyonu
حَدَّثَنَا أَبُو الْيَمَانِ أَخْبَرَنَا شُعَيْبٌ عَنِ الزُّهْرِىِّ . وَحَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ حَدَّثَنِى أَخِى عَبْدُ الْحَمِيدِ عَنْ سُلَيْمَانَ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ أَبِى عَتِيقٍ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ عَلِىِّ بْنِ حُسَيْنٍ أَنَّ حُسَيْنَ بْنَ عَلِىٍّ - عَلَيْهِمَا السَّلاَمُ - أَخْبَرَهُ أَنَّ عَلِىَّ بْنَ أَبِى طَالِبٍ أَخْبَرَهُ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم طَرَقَهُ وَفَاطِمَةَ بِنْتَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم لَيْلَةً فَقَالَ لَهُمْ " أَلاَ تُصَلُّونَ" . قَالَ عَلِىٌّ فَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنَّمَا أَنْفُسُنَا بِيَدِ اللَّهِ ، فَإِذَا شَاءَ أَنْ يَبْعَثَنَا بَعَثَنَا ، فَانْصَرَفَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم حِينَ قُلْتُ ذَلِكَ ، وَلَمْ يَرْجِعْ إِلَىَّ شَيْئًا ، ثُمَّ سَمِعْتُهُ وَهْوَ مُدْبِرٌ يَضْرِبُ فَخِذَهُ وَيَقُولُ:" وَكَانَ الإِنْسَانُ أَكْثَرَ شَىْءٍ جَدَلاً " .
Bize Ebü'l-Yemân, ona Şuayb, ona ez-Zührî (T) Bize İsmail, ona kardeşi Abdülhamid, ona Süleyman b. Muhammed b. Ebu Atik, ona İbn Şihâb, ona Ali b. Hüseyin, ona Hüseyin b. Ali, ona da Ali b. Ebu Talib şöyle söylemiştir: Rasulullah (sav) bir gece kızı Fatıma'nın kapısını çalarak onlara "Namaz kılmıyor musunuz" diye sormuş. Bunun üzerine Ali (ra) 'Ey Allah'ın Rasulü, canlarımız Allah'ın elindedir, o bizi uyandırmak isterse uyandırırdı' dedim. Ben bu sözleri söyleyince Rasulullah (sav) bana hiçbir cevap vermeden ayrılıp gitti. Sonra arkasını dönüp giderken dizine vurarak "Esasen insan tartışmaya çok düşkün olan bir varlıktır." (Kehf 18/54) ayetini okuyordu.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
282102, B007465-2
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو الْيَمَانِ أَخْبَرَنَا شُعَيْبٌ عَنِ الزُّهْرِىِّ . وَحَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ حَدَّثَنِى أَخِى عَبْدُ الْحَمِيدِ عَنْ سُلَيْمَانَ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ أَبِى عَتِيقٍ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ عَلِىِّ بْنِ حُسَيْنٍ أَنَّ حُسَيْنَ بْنَ عَلِىٍّ - عَلَيْهِمَا السَّلاَمُ - أَخْبَرَهُ أَنَّ عَلِىَّ بْنَ أَبِى طَالِبٍ أَخْبَرَهُ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم طَرَقَهُ وَفَاطِمَةَ بِنْتَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم لَيْلَةً فَقَالَ لَهُمْ " أَلاَ تُصَلُّونَ" . قَالَ عَلِىٌّ فَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنَّمَا أَنْفُسُنَا بِيَدِ اللَّهِ ، فَإِذَا شَاءَ أَنْ يَبْعَثَنَا بَعَثَنَا ، فَانْصَرَفَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم حِينَ قُلْتُ ذَلِكَ ، وَلَمْ يَرْجِعْ إِلَىَّ شَيْئًا ، ثُمَّ سَمِعْتُهُ وَهْوَ مُدْبِرٌ يَضْرِبُ فَخِذَهُ وَيَقُولُ:" وَكَانَ الإِنْسَانُ أَكْثَرَ شَىْءٍ جَدَلاً " .
Tercemesi:
Bize Ebü'l-Yemân, ona Şuayb, ona ez-Zührî (T) Bize İsmail, ona kardeşi Abdülhamid, ona Süleyman b. Muhammed b. Ebu Atik, ona İbn Şihâb, ona Ali b. Hüseyin, ona Hüseyin b. Ali, ona da Ali b. Ebu Talib şöyle söylemiştir: Rasulullah (sav) bir gece kızı Fatıma'nın kapısını çalarak onlara "Namaz kılmıyor musunuz" diye sormuş. Bunun üzerine Ali (ra) 'Ey Allah'ın Rasulü, canlarımız Allah'ın elindedir, o bizi uyandırmak isterse uyandırırdı' dedim. Ben bu sözleri söyleyince Rasulullah (sav) bana hiçbir cevap vermeden ayrılıp gitti. Sonra arkasını dönüp giderken dizine vurarak "Esasen insan tartışmaya çok düşkün olan bir varlıktır." (Kehf 18/54) ayetini okuyordu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Tevhid 31, 2/762
Senetler:
1. Ebu Hasan Ali b. Ebu Talib el-Hâşimî (Ali b. Ebu Talib b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Ebu Abdullah Hüseyin b. Ali es-Sibt (Hüseyin b. Ali b. Ebu Talib b. Abdulmuttalib b. Haşim b. Abdumenaf)
3. Ali b. Hüseyin Zeynelabidin (Ali b. Hüseyin b. Ali b. Ebu Talib)
4. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
5. Muhammed b. Abdullah et-Teymi (Muhammed b. Abdullah b. Muhammed b. Abdurrahman)
6. Ebu Muhammed Süleyman b. Bilal el-Kuraşi (Süleyman b. Bilal)
7. Abdülhamid b. Ebu Üveys el-Esbahî (Abdülhamid b. Abdullah b. Abdullah b. Üveys)
8. Ebu Abdullah İsmail b. Ebu Üveys el-Esbahî (İsmail b. Abdullah b. Abdullah b. Üveys b. Malik)
Konular:
İman, Esasları: Kader, Allah'ın dilemesi/meşîet
Kader, kader-amel ilişkisi
KTB, KADER
KTB, NAMAZ,
KTB, YARATILIŞ
Namaz, Teheccüt namazı
Sahabe, kader ve kaza anlayışları
Yaratılış, İnsan fıtratı
Öneri Formu
Hadis Id, No:
29686, B007397
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مَسْلَمَةَ حَدَّثَنَا فُضَيْلٌ عَنْ مَنْصُورٍ عَنْ إِبْرَاهِيمَ عَنْ هَمَّامٍ عَنْ عَدِىِّ بْنِ حَاتِمٍ قَالَ سَأَلْتُ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم قُلْتُ أُرْسِلُ كِلاَبِى الْمُعَلَّمَةَ . قَالَ « إِذَا أَرْسَلْتَ كِلاَبَكَ الْمُعَلَّمَةَ وَذَكَرْتَ اسْمَ اللَّهِ فَأَمْسَكْنَ فَكُلْ ، وَإِذَا رَمَيْتَ بِالْمِعْرَاضِ فَخَزَقَ فَكُلْ » .
Tercemesi:
Bize Abdullah b. Mesleme, ona Fudayl (b. İyaz), ona Mansur (b. Mu'temir), ona İbrahim (b. Yezid en-Nehâi), ona Hemmam (b. Haris), ona da Adiy b. Hatim şöyle demiştir: Rasulullah'a (sav): "Eğitilmiş köpeklerimi avın üzerine salıveriyorum (bunda bir sıkıntı var mıdır?), dedim. Hz. Peygamber (sav): "Sen av için eğitilmiş olan köpeklerini Allah'ın ismini zikredip de av üzerine saldığında onlar avı senin için tutmuşlar ise, sen o av etini ye. Sen mirâd denilen (demirli) okunu ava attığında avı yaralamışsa, onu da ye" buyurdu
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Tevhid 13, 2/747
Senetler:
1. Ebû Tarîf Adî b. Hatim et-Taî (Adî b. Hatim b. Abdullah b. Sa'd b. Haşrec)
2. Hemmam b. Haris en-Nehai (Hemmam b. Haris b. Kays b. Amr b. Harise)
3. Ebu İmran İbrahim en-Nehaî (İbrahim b. Yezid b. Kays b. Esved b. Amr)
4. Ebu Attab Mansur b. Mu'temir es-Sülemî (Mansur b. Mu'temir b. Abdullah)
5. Ebu Ali Fudayl b. Iyaz et-Temimi (Fudayl b. Iyaz b. Mesud b. Bişr)
6. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Mesleme el-Harisî (Abdullah b. Mesleme b. Ka'neb)
Konular:
Köpek, köpek beslemek
Kurban, boğazlamak