حَدَّثَنِى يَحْيَى عَنْ مَالِكٍ عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ عَنْ سُلَيْمَانَ بْنِ يَسَارٍ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم احْتَجَمَ وَهُوَ مُحْرِمٌ فَوْقَ رَأْسِهِ وَهُوَ يَوْمَئِذٍ بِلَحْيَىْ جَمَلٍ مَكَانٌ بِطَرِيقِ مَكَّةَ .
Bana Yahya, ona Malik (b. Enes), ona Yahya b. Said, ona Süleyman b. Yesar şöyle demiştir:
"Hz. Peygamber'in Mekke yolu üzerindeki Lahye Cemel denilen dağın tepesinde ihramlı iken hacamat yaptırdı."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
35995, MU000779
Hadis:
حَدَّثَنِى يَحْيَى عَنْ مَالِكٍ عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ عَنْ سُلَيْمَانَ بْنِ يَسَارٍ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم احْتَجَمَ وَهُوَ مُحْرِمٌ فَوْقَ رَأْسِهِ وَهُوَ يَوْمَئِذٍ بِلَحْيَىْ جَمَلٍ مَكَانٌ بِطَرِيقِ مَكَّةَ .
Tercemesi:
Bana Yahya, ona Malik (b. Enes), ona Yahya b. Said, ona Süleyman b. Yesar şöyle demiştir:
"Hz. Peygamber'in Mekke yolu üzerindeki Lahye Cemel denilen dağın tepesinde ihramlı iken hacamat yaptırdı."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Hac 779, 1/125
Senetler:
1. Ebu Türâb Süleyman b. Yesar el-Hilâlî (Süleyman b. Yesar el-Hilâlî)
2. Ebu Said Yahyâ b. Saîd el-Ensârî (Yahyâ b. Saîd b. Kays b. Amr)
Konular:
Hac, İhramlıya Yasak Olan Şeyler
Hacamat, ihramlının
Bana Mâlik’ten şöyle rivayet edilmiştir:
Mâlik, Abdurrahman b. Kâsım’a 'Kâsım, Akabe cemresine nereden taş atardı?' diye sordu, o da 'Nereden kolayına gelirse' dedi. Yahya der ki: Mâlik’e, 'Küçük çocuk ve hasta adına taş atılır mı?' diye soruldu, o da 'Evet, hasta kişi kendisi adına taş atılacağı zamanı tayin etmeye çalışır ve konakladığı yerde olduğu halde tekbir getirir ve bir kurban keser. Eğer hasta, teşrik günleri içerisinde sağlığına kavuşacak olursa, kendisi adına atılmış taşları atar ve vacip olarak bir de kurban keser' dedi. Mâlik der ki: Abdestsiz olarak cemrelere taş atan yahut Safa ile Merve arasında sa’y yapan kimsenin bunları tekrar iade edeceği kanaatinde değilim, ancak bu işi kasten yapmamalıdır.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
36467, MU000922
Hadis:
وَحَدَّثَنِى عَنْ مَالِكٍ أَنَّهُ سَأَلَ عَبْدَ الرَّحْمَنِ بْنَ الْقَاسِمِ مِنْ أَيْنَ كَانَ الْقَاسِمُ يَرْمِى جَمْرَةَ الْعَقَبَةِ فَقَالَ مِنْ حَيْثُ تَيَسَّرَ . قَالَ يَحْيَى سُئِلَ مَالِكٌ هَلْ يُرْمَى عَنِ الصَّبِىِّ وَالْمَرِيضِ فَقَالَ نَعَمْ وَيَتَحَرَّى الْمَرِيضُ حِينَ يُرْمَى عَنْهُ فَيُكَبِّرُ وَهُوَ فِى مَنْزِلِهِ وَيُهَرِيقُ دَمًا فَإِنْ صَحَّ الْمَرِيضُ فِى أَيَّامِ التَّشْرِيقِ رَمَى الَّذِى رُمِىَ عَنْهُ وَأَهْدَى وُجُوبًا . قَالَ مَالِكٌ لاَ أَرَى عَلَى الَّذِى يَرْمِى الْجِمَارَ أَوْ يَسْعَى بَيْنَ الصَّفَا وَالْمَرْوَةِ وَهُوَ غَيْرُ مُتَوَضِّئٍ إِعَادَةً وَلَكِنْ لاَ يَتَعَمَّدُ ذَلِكَ .
Tercemesi:
Bana Mâlik’ten şöyle rivayet edilmiştir:
Mâlik, Abdurrahman b. Kâsım’a 'Kâsım, Akabe cemresine nereden taş atardı?' diye sordu, o da 'Nereden kolayına gelirse' dedi. Yahya der ki: Mâlik’e, 'Küçük çocuk ve hasta adına taş atılır mı?' diye soruldu, o da 'Evet, hasta kişi kendisi adına taş atılacağı zamanı tayin etmeye çalışır ve konakladığı yerde olduğu halde tekbir getirir ve bir kurban keser. Eğer hasta, teşrik günleri içerisinde sağlığına kavuşacak olursa, kendisi adına atılmış taşları atar ve vacip olarak bir de kurban keser' dedi. Mâlik der ki: Abdestsiz olarak cemrelere taş atan yahut Safa ile Merve arasında sa’y yapan kimsenin bunları tekrar iade edeceği kanaatinde değilim, ancak bu işi kasten yapmamalıdır.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Hac 922, 1/148
Senetler:
()
Konular:
Hac, Şeytan taşlama
Bana Yahya, ona Mâlik, ona Eyyûb b. Ebu Temîme es-Sahtiyânî, ona Saîd b. Cübeyr, ona da Abdullah b. Abbas şöyle demiştir:
Hacda yapması gereken bir hac ibadetini unutan yahut terk eden bir kimse bir kan akıtsın (kurban kessin). Eyyûb der ki: Ben (Saîd’in) “terk ederse” mi yoksa “unutursa” mı dediğini bilemiyorum. Mâlik der ki: Bu kurbanlıklardan hedy olan ancak Mekke’de kesilir. Ama hac amellerinden birisinin (ihlal cezası) ise, o ibadeti yapmamış olan kimse dilediği yerde onu keser.
Fidye ile ilgili meseleler:
Mâlik; İhramlı olduğu halde giymemesi gereken herhangi bir elbiseyi giymek, yahut saçını kısaltmak veya yerine getirmekle yükümlü olacağı fidyenin önemsiz oluşundan dolayı zaruret gerekmediği halde koku sürünmek isteyen kimse hakkında şunları söylemiştir: Hiç kimsenin bunu yapması uygun değildir. Buna ancak zaruret dolayısıyla ruhsat verilmiştir ve yapana da fidye gerekir. Mâlik’e “fidye yükümlülüğü olan bir kimse, oruç, sadaka ya da kurban kesmek hususunda muhayyer midir? Kesmesi gereken kurban nedir? Yedireceği miktar ne kadardır? Ve bu hangi müd (ölçek) ile ölçülür? Oruç tutması gerekiyorsa kaç gün tutar? Bunların herhangi birisi ertelenebilir mi yoksa derhal mı onu yapması gerekir?” diye sorulmuş, Mâlik de şöyle demiştir: Allah’ın Kitabındaki kefaret şu yahut bu diye tespit edilmiş ise, kefaret yükümlüsü kişi bu hususta tercihte serbesttir, bunların hangisini yapmak isterse yapabilir. Kurban fidyesi bir koyundur. (Hacda) oruç fidyesi üç gündür. Yemek yedirme fidyesi ise, ilk müd olan, Nebi’nin (sav) müddü ile her bir yoksula iki müd vermek üzere altı yoksula yemek yedirir.
Mâlik der ki: Bir kısım ilim ehlinin şöyle dediğini işittim: İhramlı bir kişi, bir şeye atış yapıp, istemediği bir ava isabet ettirip, onu öldürürse, ona o av hayvanının fidyesini ödemesi icap eder. Aynı şekilde, ihramlı olmayan bir kişi, Harem bölgesinde bir şeye atış yapıp, istemediği bir av hayvanına isabet ettirip, onu öldürürse, ona fidyesini ödemek düşer. Çünkü bu hususta kasıt ve hata aynı seviyededir. Birlikte av hayvanına atışları isabet eden ihramlı ya da (ihramsız olup) Harem bölgesinde bulunan bir topluluk hakkında Mâlik şöyle demiştir: Benim görüşüme göre, aralarından her bir kimseye, o avın cezası ayrı ayrı düşer. Eğer haklarında kurban keseceklerine dair hüküm verilecek olursa, onların her birisine bir kurban kesmek icap eder. Eğer oruç tutmalarına dair hüküm verilirse, onların her birisinin (ayrı ayrı) oruç tutması gerekir. Bunun bir örneği ise hata yoluyla bir kişiyi öldüren bir topluluktur. Böyle birisinin kefareti, o topluluğunun her birisine köle azat etmek yahut da onların her birisine kesintisiz iki ay oruç tutmak düşer.
Mâlik der ki: Bir kimse bir av hayvanına atış yapar yahut da Cemreye taş atıp başını tıraş ettikten sonra fakat henüz İfada tavafını yapmadan önce, o hayvanı avlarsa, onun cezasını yerine getirmesi gerekir. Çünkü şanı yüce Allah: "İhramdan çıktığınız zaman avlanın (avlanabilirsiniz)" [Mâide, 5/2] buyurmuştur. İfâda tavafını henüz yapmamış olan kimse için ise koku sürme ve eşiyle ilişkiye girme yasağına uyma yükümlülüğü devam eder.
Mâlik der ki: İhramlı bir kimseye Harem bölgesi içerisinde kestiği ağaçtan ötürü herhangi bir şey düşmez. Herhangi bir kimsenin, böyle bir kişi hakkında herhangi bir şeye hükmettiği bilgisi bize ulaşmamış olmakla birlikte, yaptığı bu iş oldukça kötü bir iştir. Mâlik hac günlerinde üç gün oruç tutması gerektiğini bilmeyen ya da unutan yahut da bu süre içerisinde hastalanan kimse hakkında, bu günleri kendi ülkesine geri dönmedikçe tutamaz, demiştir. Eğer bulabilirse bir kurban kessin, aksi takdirde ailesi arasında önce üç gün oruç tutsun, daha sonra da diğer yedi günü tutsun.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
36491, MU000946
Hadis:
حَدَّثَنِى يَحْيَى عَنْ مَالِكٍ عَنْ أَيُّوبَ بْنِ أَبِى تَمِيمَةَ السَّخْتِيَانِىِّ عَنْ سَعِيدِ بْنِ جُبَيْرٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَبَّاسٍ قَالَ مَنْ نَسِىَ مِنْ نُسُكِهِ شَيْئًا أَوْ تَرَكَهُ فَلْيُهْرِقْ دَمًا . قَالَ أَيُّوبُ لاَ أَدْرِى قَالَ تَرَكَ أَوْ نَسِىَ . قَالَ مَالِكٌ مَا كَانَ مِنْ ذَلِكَ هَدْيًا فَلاَ يَكُونُ إِلاَّ بِمَكَّةَ وَمَا كَانَ مِنْ ذَلِكَ نُسُكًا فَهُوَ يَكُونُ حَيْثُ أَحَبَّ صَاحِبُ النُّسُكِ .
باب جَامِعِ الْفِدْيَةِ . قَالَ مَالِكٌ فِيمَنْ أَرَادَ أَنْ يَلْبَسَ شَيْئًا مِنَ الثِّيَابِ الَّتِى لاَ يَنْبَغِى لَهُ أَنْ يَلْبَسَهَا وَهُوَ مُحْرِمٌ أَوْ يُقَصِّرَ شَعَرَهُ أَوْ يَمَسَّ طِيبًا مِنْ غَيْرِ ضَرُورَةٍ لِيَسَارَةِ مُؤْنَةِ الْفِدْيَةِ عَلَيْهِ قَالَ لاَ يَنْبَغِى لأَحَدٍ أَنْ يَفْعَلَ ذَلِكَ وَإِنَّمَا أُرْخِصَ فِيهِ لِلضَّرُورَةِ وَعَلَى مَنْ فَعَلَ ذَلِكَ الْفِدْيَةُ . وَسُئِلَ مَالِكٌ عَنِ الْفِدْيَةِ مِنَ الصِّيَامِ أَوِ الصَّدَقَةِ أَوِ النُّسُكِ أَصَاحِبُهُ بِالْخِيَارِ فِى ذَلِكَ وَمَا النُّسُكُ وَكَمِ الطَّعَامُ وَبِأَىِّ مُدٍّ هُوَ وَكَمِ الصِّيَامُ وَهَلْ يُؤَخِّرُ شَيْئًا مِنْ ذَلِكَ أَمْ يَفْعَلُهُ فِى فَوْرِهِ ذَلِكَ قَالَ مَالِكٌ كُلُّ شَىْءٍ فِى كِتَابِ اللَّهِ فِى الْكَفَّارَاتِ كَذَا أَوْ كَذَا فَصَاحِبُهُ مُخَيَّرٌ فِى ذَلِكَ أَىَّ شَىْءٍ أَحَبَّ أَنْ يَفْعَلَ ذَلِكَ فَعَلَ . قَالَ وَأَمَّا النُّسُكُ فَشَاةٌ وَأَمَّا الصِّيَامُ فَثَلاَثَةُ أَيَّامٍ وَأَمَّا الطَّعَامُ فَيُطْعِمُ سِتَّةَ مَسَاكِينَ لِكُلِّ مِسْكِينٍ مُدَّانِ بِالْمُدِّ الأَوَّلِ مُدِّ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم . قَالَ مَالِكٌ وَسَمِعْتُ بَعْضَ أَهْلِ الْعِلْمِ يَقُولُ إِذَا رَمَى الْمُحْرِمُ شَيْئًا فَأَصَابَ شَيْئًا مِنَ الصَّيْدِ لَمْ يُرِدْهُ فَقَتَلَهُ إِنَّ عَلَيْهِ أَنْ يَفْدِيَهُ وَكَذَلِكَ الْحَلاَلُ يَرْمِى فِى الْحَرَمِ شَيْئًا فَيُصِيبُ صَيْدًا لَمْ يُرِدْهُ فَيَقْتُلُهُ إِنَّ عَلَيْهِ أَنْ يَفْدِيَهُ لأَنَّ الْعَمْدَ وَالْخَطَأَ فِى ذَلِكَ بِمَنْزِلَةٍ سَوَاءٌ . قَالَ مَالِكٌ فِى الْقَوْمِ يُصِيبُونَ الصَّيْدَ جَمِيعًا وَهُمْ مُحْرِمُونَ أَوْ فِى الْحَرَمِ قَالَ أَرَى أَنَّ عَلَى كُلِّ إِنْسَانٍ مِنْهُمْ جَزَاءَهُ إِنْ حُكِمَ عَلَيْهِمْ بِالْهَدْىِ فَعَلَى كُلِّ إِنْسَانٍ مِنْهُمْ هَدْىٌ وَإِنْ حُكِمَ عَلَيْهِمْ بِالصِّيَامِ كَانَ عَلَى كُلِّ إِنْسَانٍ مِنْهُمُ الصِّيَامُ وَمِثْلُ ذَلِكَ الْقَوْمُ يَقْتُلُونَ الرَّجُلَ خَطَأً فَتَكُونُ كَفَّارَةُ ذَلِكَ عِتْقَ رَقَبَةٍ عَلَى كُلِّ إِنْسَانٍ مِنْهُمْ أَوْ صِيَامَ شَهْرَيْنِ مُتَتَابِعَيْنِ عَلَى كُلِّ إِنْسَانٍ مِنْهُمْ . قَالَ مَالِكٌ مَنْ رَمَى صَيْدًا أَوْ صَادَهُ بَعْدَ رَمْيِهِ الْجَمْرَةَ وَحِلاَقِ رَأْسِهِ غَيْرَ أَنَّهُ لَمْ يُفِضْ إِنَّ عَلَيْهِ جَزَاءَ ذَلِكَ الصَّيْدِ لأَنَّ اللَّهَ تَبَارَكَ وَتَعَالَى قَالَ وَإِذَا حَلَلْتُمْ فَاصْطَادُوا وَمَنْ لَمْ يُفِضْ فَقَدْ بَقِىَ عَلَيْهِ مَسُّ الطِّيبِ وَالنِّسَاءِ . قَالَ مَالِكٌ لَيْسَ عَلَى الْمُحْرِمِ فِيمَا قَطَعَ مِنَ الشَّجَرِ فِى الْحَرَمِ شَىْءٌ وَلَمْ يَبْلُغْنَا أَنَّ أَحَدًا حَكَمَ عَلَيْهِ فِيهِ بِشَىْءٍ وَبِئْسَ مَا صَنَعَ . قَالَ مَالِكٌ فِى الَّذِى يَجْهَلُ أَوْ يَنْسَى صِيَامَ ثَلاَثَةِ أَيَّامٍ فِى الْحَجِّ أَوْ يَمْرَضُ فِيهَا فَلاَ يَصُومُهَا حَتَّى يَقْدَمَ بَلَدَهُ قَالَ لِيُهْدِ إِنْ وَجَدَ هَدْيًا وَإِلاَّ فَلْيَصُمْ ثَلاَثَةَ أَيَّامٍ فِى أَهْلِهِ وَسَبْعَةً بَعْدَ ذَلِكَ .
Tercemesi:
Bana Yahya, ona Mâlik, ona Eyyûb b. Ebu Temîme es-Sahtiyânî, ona Saîd b. Cübeyr, ona da Abdullah b. Abbas şöyle demiştir:
Hacda yapması gereken bir hac ibadetini unutan yahut terk eden bir kimse bir kan akıtsın (kurban kessin). Eyyûb der ki: Ben (Saîd’in) “terk ederse” mi yoksa “unutursa” mı dediğini bilemiyorum. Mâlik der ki: Bu kurbanlıklardan hedy olan ancak Mekke’de kesilir. Ama hac amellerinden birisinin (ihlal cezası) ise, o ibadeti yapmamış olan kimse dilediği yerde onu keser.
Fidye ile ilgili meseleler:
Mâlik; İhramlı olduğu halde giymemesi gereken herhangi bir elbiseyi giymek, yahut saçını kısaltmak veya yerine getirmekle yükümlü olacağı fidyenin önemsiz oluşundan dolayı zaruret gerekmediği halde koku sürünmek isteyen kimse hakkında şunları söylemiştir: Hiç kimsenin bunu yapması uygun değildir. Buna ancak zaruret dolayısıyla ruhsat verilmiştir ve yapana da fidye gerekir. Mâlik’e “fidye yükümlülüğü olan bir kimse, oruç, sadaka ya da kurban kesmek hususunda muhayyer midir? Kesmesi gereken kurban nedir? Yedireceği miktar ne kadardır? Ve bu hangi müd (ölçek) ile ölçülür? Oruç tutması gerekiyorsa kaç gün tutar? Bunların herhangi birisi ertelenebilir mi yoksa derhal mı onu yapması gerekir?” diye sorulmuş, Mâlik de şöyle demiştir: Allah’ın Kitabındaki kefaret şu yahut bu diye tespit edilmiş ise, kefaret yükümlüsü kişi bu hususta tercihte serbesttir, bunların hangisini yapmak isterse yapabilir. Kurban fidyesi bir koyundur. (Hacda) oruç fidyesi üç gündür. Yemek yedirme fidyesi ise, ilk müd olan, Nebi’nin (sav) müddü ile her bir yoksula iki müd vermek üzere altı yoksula yemek yedirir.
Mâlik der ki: Bir kısım ilim ehlinin şöyle dediğini işittim: İhramlı bir kişi, bir şeye atış yapıp, istemediği bir ava isabet ettirip, onu öldürürse, ona o av hayvanının fidyesini ödemesi icap eder. Aynı şekilde, ihramlı olmayan bir kişi, Harem bölgesinde bir şeye atış yapıp, istemediği bir av hayvanına isabet ettirip, onu öldürürse, ona fidyesini ödemek düşer. Çünkü bu hususta kasıt ve hata aynı seviyededir. Birlikte av hayvanına atışları isabet eden ihramlı ya da (ihramsız olup) Harem bölgesinde bulunan bir topluluk hakkında Mâlik şöyle demiştir: Benim görüşüme göre, aralarından her bir kimseye, o avın cezası ayrı ayrı düşer. Eğer haklarında kurban keseceklerine dair hüküm verilecek olursa, onların her birisine bir kurban kesmek icap eder. Eğer oruç tutmalarına dair hüküm verilirse, onların her birisinin (ayrı ayrı) oruç tutması gerekir. Bunun bir örneği ise hata yoluyla bir kişiyi öldüren bir topluluktur. Böyle birisinin kefareti, o topluluğunun her birisine köle azat etmek yahut da onların her birisine kesintisiz iki ay oruç tutmak düşer.
Mâlik der ki: Bir kimse bir av hayvanına atış yapar yahut da Cemreye taş atıp başını tıraş ettikten sonra fakat henüz İfada tavafını yapmadan önce, o hayvanı avlarsa, onun cezasını yerine getirmesi gerekir. Çünkü şanı yüce Allah: "İhramdan çıktığınız zaman avlanın (avlanabilirsiniz)" [Mâide, 5/2] buyurmuştur. İfâda tavafını henüz yapmamış olan kimse için ise koku sürme ve eşiyle ilişkiye girme yasağına uyma yükümlülüğü devam eder.
Mâlik der ki: İhramlı bir kimseye Harem bölgesi içerisinde kestiği ağaçtan ötürü herhangi bir şey düşmez. Herhangi bir kimsenin, böyle bir kişi hakkında herhangi bir şeye hükmettiği bilgisi bize ulaşmamış olmakla birlikte, yaptığı bu iş oldukça kötü bir iştir. Mâlik hac günlerinde üç gün oruç tutması gerektiğini bilmeyen ya da unutan yahut da bu süre içerisinde hastalanan kimse hakkında, bu günleri kendi ülkesine geri dönmedikçe tutamaz, demiştir. Eğer bulabilirse bir kurban kessin, aksi takdirde ailesi arasında önce üç gün oruç tutsun, daha sonra da diğer yedi günü tutsun.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Hac 946, 1/153
Senetler:
1. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Ebu Abdullah Said b. Cübeyr el-Esedî (Said b. Cübeyr)
3. Eyyüb es-Sahtiyânî (Eyyüb b. Keysân)
Konular:
Hac, İhram, yasaklarını ihlâlin sonuçları
Bana Mâlik, ona Ebu Bekir b. Nâfi, ona da babası şöyle rivayet etmiştir:
Safiyye bt. Ebu Ubeyd’in kardeşinin kızı, Müzdelife’de lohusa olmuştu. Bunun üzerine hem o, hem de Safiyye geri kaldılar ve Kurban Bayramı günü (Yevmü’n-Nahr) güneş battıktan sonra Mina’ya gelebildiler. Abdullah b. Ömer, onlara geldikleri zaman cemreyi (büyük şeytanı) atmaları emrini verdi ve bu gecikmeden dolayı onlara bir ceza (fidye) gerekmediğini söyledi.
Yahya der ki: Mâlik’e, Mina günlerinden birisinde, cemrelerden birisini akşam oluncaya kadar unutan kimsenin durumu soruldu, o da şöyle cevap verdi: Tıpkı bir namazı vaktinde kılmayı unutan bir kimsenin onu gece ya da gündüz hatırladığı zaman kıldığı gibi, o da gece ya da gündüz olsun, hangi vakit hatırlarsa taşlarını atsın. Eğer bunu Mekke’ye döndükten sonra ve Mekke’de iken yahut Mekke’den çıktıktan sonra hatırlayacak olursa ona bir hediyelik kurban gerekir.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
36471, MU000926
Hadis:
وَحَدَّثَنِى عَنْ مَالِكٍ عَنْ أَبِى بَكْرِ بْنِ نَافِعٍ عَنْ أَبِيهِ أَنَّ ابْنَةَ أَخٍ لِصَفِيَّةَ بِنْتِ أَبِى عُبَيْدٍ نُفِسَتْ بِالْمُزْدَلِفَةِ فَتَخَلَّفَتْ هِىَ وَصَفِيَّةُ حَتَّى أَتَتَا مِنًى بَعْدَ أَنْ غَرَبَتِ الشَّمْسُ مِنْ يَوْمِ النَّحْرِ فَأَمَرَهُمَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ عُمَرَ أَنْ تَرْمِيَا الْجَمْرَةَ حِينَ أَتَتَا وَلَمْ يَرَ عَلَيْهِمَا شَيْئًا . قَالَ يَحْيَى سُئِلَ مَالِكٌ عَمَّنْ نَسِىَ جَمْرَةً مِنَ الْجِمَارِ فِى بَعْضِ أَيَّامِ مِنًى حَتَّى يُمْسِىَ قَالَ لِيَرْمِ أَىَّ سَاعَةٍ ذَكَرَ مِنْ لَيْلٍ أَوْ نَهَارٍ كَمَا يُصَلِّى الصَّلاَةَ إِذَا نَسِيَهَا ثُمَّ ذَكَرَهَا لَيْلاً أَوْ نَهَارًا فَإِنْ كَانَ ذَلِكَ بَعْدَ مَا صَدَرَ وَهُوَ بِمَكَّةَ أَوْ بَعْدَ مَا يَخْرُجُ مِنْهَا فَعَلَيْهِ الْهَدْىُ .
Tercemesi:
Bana Mâlik, ona Ebu Bekir b. Nâfi, ona da babası şöyle rivayet etmiştir:
Safiyye bt. Ebu Ubeyd’in kardeşinin kızı, Müzdelife’de lohusa olmuştu. Bunun üzerine hem o, hem de Safiyye geri kaldılar ve Kurban Bayramı günü (Yevmü’n-Nahr) güneş battıktan sonra Mina’ya gelebildiler. Abdullah b. Ömer, onlara geldikleri zaman cemreyi (büyük şeytanı) atmaları emrini verdi ve bu gecikmeden dolayı onlara bir ceza (fidye) gerekmediğini söyledi.
Yahya der ki: Mâlik’e, Mina günlerinden birisinde, cemrelerden birisini akşam oluncaya kadar unutan kimsenin durumu soruldu, o da şöyle cevap verdi: Tıpkı bir namazı vaktinde kılmayı unutan bir kimsenin onu gece ya da gündüz hatırladığı zaman kıldığı gibi, o da gece ya da gündüz olsun, hangi vakit hatırlarsa taşlarını atsın. Eğer bunu Mekke’ye döndükten sonra ve Mekke’de iken yahut Mekke’den çıktıktan sonra hatırlayacak olursa ona bir hediyelik kurban gerekir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Hac 926, 1/149
Senetler:
()
Konular:
Hac, Şeytan taşlama
حَدَّثَنِى عَنْ مَالِكٍ عَنْ حُمَيْدِ بْنِ قَيْسٍ عَنْ مُجَاهِدٍ أَبِى الْحَجَّاجِ عَنِ ابْنِ أَبِى لَيْلَى عَنْ كَعْبِ بْنِ عُجْرَةَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ لَهُ لَعَلَّكَ آذَاكَ هَوَامُّكَ. فَقُلْتُ نَعَمْ يَا رَسُولَ اللَّهِ . فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم احْلِقْ رَأْسَكَ وَصُمْ ثَلاَثَةَ أَيَّامٍ أَوْ أَطْعِمْ سِتَّةَ مَسَاكِينَ أَوِ انْسُكْ بِشَاةٍ.
Bana Mâlik, ona Humeyd b. Kays, ona Mücahid Ebu Haccâc, ona İbn Ebu Leylâ şöyle rivayet etmiştir:
"Rasulullah (sav), Ka‘b b. Ucre’ye 'Herhalde (başındaki) bu bitlerin seni rahatsız etmiş olmalı' buyurdu. (Ka'b der ki:) Ben de 'Evet, ey Allah’ın Rasulü' dedim. Bunun üzerine Rasulullah (sav) 'Başını tıraş et, sonra ya üç gün oruç tut, yahut altı yoksula yemek yedir, ya da bir koyun kurban kes' buyurdu."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
36489, MU000944
Hadis:
حَدَّثَنِى عَنْ مَالِكٍ عَنْ حُمَيْدِ بْنِ قَيْسٍ عَنْ مُجَاهِدٍ أَبِى الْحَجَّاجِ عَنِ ابْنِ أَبِى لَيْلَى عَنْ كَعْبِ بْنِ عُجْرَةَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ لَهُ لَعَلَّكَ آذَاكَ هَوَامُّكَ. فَقُلْتُ نَعَمْ يَا رَسُولَ اللَّهِ . فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم احْلِقْ رَأْسَكَ وَصُمْ ثَلاَثَةَ أَيَّامٍ أَوْ أَطْعِمْ سِتَّةَ مَسَاكِينَ أَوِ انْسُكْ بِشَاةٍ.
Tercemesi:
Bana Mâlik, ona Humeyd b. Kays, ona Mücahid Ebu Haccâc, ona İbn Ebu Leylâ şöyle rivayet etmiştir:
"Rasulullah (sav), Ka‘b b. Ucre’ye 'Herhalde (başındaki) bu bitlerin seni rahatsız etmiş olmalı' buyurdu. (Ka'b der ki:) Ben de 'Evet, ey Allah’ın Rasulü' dedim. Bunun üzerine Rasulullah (sav) 'Başını tıraş et, sonra ya üç gün oruç tut, yahut altı yoksula yemek yedir, ya da bir koyun kurban kes' buyurdu."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Hac 944, 1/152
Senetler:
()
Konular:
Hac, İhram, yasaklarını ihlâlin sonuçları
KTB, HAC, UMRE
Umre, esnasında uyulacak kurallar
Öneri Formu
Hadis Id, No:
36487, MU000942
Hadis:
وَحَدَّثَنِى عَنْ مَالِكٍ عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ أَنَّ رَجُلاً جَاءَ إِلَى عُمَرَ بْنِ الْخَطَّابِ فَسَأَلَهُ عَنْ جَرَادَاتٍ قَتَلَهَا وَهُوَ مُحْرِمٌ فَقَالَ عُمَرُ لِكَعْبٍ تَعَالَ حَتَّى نَحْكُمَ . فَقَالَ كَعْبٌ دِرْهَمٌ . فَقَالَ عُمَرُ لِكَعْبٍ إِنَّكَ لَتَجِدُ الدَّرَاهِمَ لَتَمْرَةٌ خَيْرٌ مِنْ جَرَادَةٍ .
Tercemesi:
O (Yahya) bana, ona Mâlik, ona Yahya b. Saîd’in rivayet ettiğine göre, bir adam Ömer b. el-Hattâb’ a gelerek ona ihramlı olduğu halde öldürdüğü birkaç çekirgeye dair soru sordu. Ömer, Ka‘b’a: Gel de, hüküm verelim, dedi. Ka‘b: Bir dirhem (versin), dedi. Ömer Ka‘b’a: Senin galiba dirhemlerin çoktur. Hâlbuki bir tek hurma tanesi bile bir çekirgeden çok daha değerlidir, dedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Hac 942, 1/152
Senetler:
()
Konular:
Hac, ihramlı iken avlanma,
حَدَّثَنِى يَحْيَى عَنْ مَالِكٍ عَنْ عَبْدِ الْكَرِيمِ بْنِ مَالِكٍ الْجَزَرِىِّ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ أَبِى لَيْلَى عَنْ كَعْبِ بْنِ عُجْرَةَ أَنَّهُ كَانَ مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مُحْرِمًا فَآذَاهُ الْقَمْلُ فِى رَأْسِهِ فَأَمَرَهُ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَنْ يَحْلِقَ رَأْسَهُ وَقَالَ صُمْ ثَلاَثَةَ أَيَّامٍ أَوْ أَطْعِمْ سِتَّةَ مَسَاكِينَ مُدَّيْنِ مُدَّيْنِ لِكُلِّ إِنْسَانٍ أَوِ انْسُكْ بِشَاةٍ أَىَّ ذَلِكَ فَعَلْتَ أَجْزَأَ عَنْكَ.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
36488, MU000943
Hadis:
حَدَّثَنِى يَحْيَى عَنْ مَالِكٍ عَنْ عَبْدِ الْكَرِيمِ بْنِ مَالِكٍ الْجَزَرِىِّ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ أَبِى لَيْلَى عَنْ كَعْبِ بْنِ عُجْرَةَ أَنَّهُ كَانَ مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مُحْرِمًا فَآذَاهُ الْقَمْلُ فِى رَأْسِهِ فَأَمَرَهُ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَنْ يَحْلِقَ رَأْسَهُ وَقَالَ صُمْ ثَلاَثَةَ أَيَّامٍ أَوْ أَطْعِمْ سِتَّةَ مَسَاكِينَ مُدَّيْنِ مُدَّيْنِ لِكُلِّ إِنْسَانٍ أَوِ انْسُكْ بِشَاةٍ أَىَّ ذَلِكَ فَعَلْتَ أَجْزَأَ عَنْكَ.
Tercemesi:
Bize Yahya, ona Mâlik, ona Abdülkerim b. Mâlik el-Cezerî, ona Abdurrahman b. Ebu Leylâ, ona Ka‘b b. Ucre’nin rivayet ettiğine göre kendisi Rasulullah (sav) ile birlikte ihramlı olarak bulunuyordu. Başındaki bitler kendisini rahatsız edince, Rasulullah (sav) ona saçlarını tıraş etmesini emretti ve: “Ya üç gün oruç tut yahut her birisine ikişer müdd vermek suretiyle, altı yoksula yemek yedir ya da bir kurban kes. Bunların hangisini yaparsan senin için yeterli olur” buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Hac 943, 1/152
Senetler:
()
Konular:
Hac, İhram, yasaklarını ihlâlin sonuçları
Öneri Formu
Hadis Id, No:
36493, MU000948
Hadis:
وَحَدَّثَنِى عَنْ مَالِكٍ عَنْ نَافِعٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم كَانَ إِذَا قَفَلَ مِنْ غَزْوٍ أَوْ حَجٍّ أَوْ عُمْرَةٍ يُكَبِّرُ عَلَى كُلِّ شَرَفٍ مِنَ الأَرْضِ ثَلاَثَ تَكْبِيرَاتٍ ثُمَّ يَقُولُ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ وَحْدَهُ لاَ شَرِيكَ لَهُ لَهُ الْمُلْكُ وَلَهُ الْحَمْدُ وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَىْءٍ قَدِيرٌ آيِبُونَ تَائِبُونَ عَابِدُونَ سَاجِدُونَ لِرَبِّنَا حَامِدُونَ صَدَقَ اللَّهُ وَعْدَهُ وَنَصَرَ عَبْدَهُ وَهَزَمَ الأَحْزَابَ وَحْدَهُ.
Tercemesi:
O (Yahya) bana, ona Mâlik, ona Nâfi, ona da Abdullah b. Ömer’in rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) bir gazveden, hacdan yahut bir umreden döndüğü zaman yerde tümsek her bir yere çıktıkça üç defa “Allahu Ekber” der ve sonra da: “Lâ ilâhe illallah vahdehû lâ şerike leh, lehu’l-mülkü ve lehu’l-hamd ve huve alâ külli şey’in kadîr, âyibûne, tâibûne, âbidûne, sâcidûne, li rabbinâ hâmidûne sadakallahu va‘deh ve nasara abdeh ve hezeme’l-ahzâbe vahdeh: Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur, bir ve tektir, O’nun ortağı yoktur, mülk yalnız O’nundur, hamd O’na mahsustur, O her şeye gücü yetendir, dönenler, tövbe edenler, Rabbimize secde edenler, hamd edenler (olarak) geldik. Allah va’d ettiğini gerçekleştirdi, kuluna yardım etti ve ahzâbı (düşman grupları) tek başına bozguna uğrattı” diye dua ederdi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Hac 948, 1/154
Senetler:
()
Konular:
Hac, dualar
حَدَّثَنِى عَنْ مَالِكٍ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ الْقَاسِمِ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عَائِشَةَ أَنَّهَا قَالَتْ قَدِمْتُ مَكَّةَ وَأَنَا حَائِضٌ فَلَمْ أَطُفْ بِالْبَيْتِ وَلاَ بَيْنَ الصَّفَا وَالْمَرْوَةِ فَشَكَوْتُ ذَلِكَ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ افْعَلِى مَا يَفْعَلُ الْحَاجُّ غَيْرَ أَنْ لاَ تَطُوفِى بِالْبَيْتِ وَلاَ بَيْنَ الصَّفَا وَالْمَرْوَةِ حَتَّى تَطْهُرِى . قال مالك فى المرأة التي تُهِلّ بالعمرة ثم تدخل مكة موافيةً للحج و هي حائض لا تستطيع الطواف بالبيت إنها إذا خشيت الفوات أهلت بالحج و أهدت و كانت مثل من قرن الحج و العمرة و أجزأ عنها طوافٌ واحدٌ والمرأة الحائض إذا كانت قد طافت بالبيت و صلت فإنها تسعى بين الصفا و المروة و تقف بعرفة والمزدلفة و ترمي الجمار غير أنها لا تُفيض حتى تطهر من حيضتها.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
36476, MU000931
Hadis:
حَدَّثَنِى عَنْ مَالِكٍ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ الْقَاسِمِ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عَائِشَةَ أَنَّهَا قَالَتْ قَدِمْتُ مَكَّةَ وَأَنَا حَائِضٌ فَلَمْ أَطُفْ بِالْبَيْتِ وَلاَ بَيْنَ الصَّفَا وَالْمَرْوَةِ فَشَكَوْتُ ذَلِكَ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ افْعَلِى مَا يَفْعَلُ الْحَاجُّ غَيْرَ أَنْ لاَ تَطُوفِى بِالْبَيْتِ وَلاَ بَيْنَ الصَّفَا وَالْمَرْوَةِ حَتَّى تَطْهُرِى . قال مالك فى المرأة التي تُهِلّ بالعمرة ثم تدخل مكة موافيةً للحج و هي حائض لا تستطيع الطواف بالبيت إنها إذا خشيت الفوات أهلت بالحج و أهدت و كانت مثل من قرن الحج و العمرة و أجزأ عنها طوافٌ واحدٌ والمرأة الحائض إذا كانت قد طافت بالبيت و صلت فإنها تسعى بين الصفا و المروة و تقف بعرفة والمزدلفة و ترمي الجمار غير أنها لا تُفيض حتى تطهر من حيضتها.
Tercemesi:
Hz. Aişe'den: Mekke'ye geldiğimde hayızh idim. Onun için ne tavaf ne de sa'y ettim. Durumdan Hz. Peygamber'e şikâyette bulundum. Bana: "Temizleninceye kadar tavaf ve sa'yh dışında hacı adaylarının yaptıkları her şeyi yap." buyurdu.
İmam Malik şöyle demiştir: Umre için ihrama girip sonra da Mekke'de hac zamanını bekleyen hayızh bir kadın Beyt'i tavaf edemez. Şayet haccı kaçıracağından korkarsa hac için ihrama girer, fakat bir kurban keser. Böyle yapan, hacı kıran yapan kimse gibi olur, onun için tek bir tavaf yapar.
Hayızlı kadın şayet tavaf yapmış, namazını kılmışsa sa'yini yapar, Arafat ve Müzdelife'de vakfesini yapar, cemreleri de taşlar, ancak hayızdan temizleninceye kadar ziyaret tavafını yapamaz.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Hac 931, 1/150
Senetler:
()
Konular:
Hac, hayızlı/lohusa kadının
Öneri Formu
Hadis Id, No:
36114, MU000898
Hadis:
وَحَدَّثَنِى عَنْ مَالِكٍ أَنَّهُ بَلَغَهُ أَنَّ سَالِمَ بْنَ عَبْدِ اللَّهِ كَانَ إِذَا أَرَادَ أَنْ يُحْرِمَ دَعَا بِالْجَلَمَيْنِ فَقَصَّ شَارِبَهُ وَأَخَذَ مِنْ لِحْيَتِهِ قَبْلَ أَنْ يَرْكَبَ وَقَبْلَ أَنْ يُهِلَّ مُحْرِمًا .
Tercemesi:
O (Yahya) bana, ona Mâlik’in rivayet ettiğine göre kendisine Sâlim b. Abdullah’a dair şu rivayet ulaşmıştır: Sâlim ihrama girmek istediği zaman, bir makas ister, bineğine binmeden ve ihramlı olarak telbiye getirmeden önce bıyıklarını keser, sakalını kısaltırdı.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Hac 898, 1/145
Senetler:
()
Konular:
Hac, ihrama girmek
Hac, traş olma