Giriş

Bize Muhammed b. Abdülaziz, ona Yemenli Ömer b. es-San’anî, ona Zeyd b. Eslem, ona Atâ b. Yesâr, ona da Ebu Saîd el-Hudrî'nin rivayet ettiğine göre Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Sizden öncekilerin izledikleri yolları karış karış, arşın arşın izleyip uyacaksınız, hatta onlar bir keler deliğine girecek olsalar bile onlara uyacaksınız." Bizler: Ey Allah’ın Rasulü, Yahudiler ve Hristiyanlar mı? dedik. O da "Başka kim olacak" buyurdu.


    Öneri Formu
29407 B007320 Buhari, İ'tisâm, 14


    Öneri Formu
29405 B007319 Buhari, İ'tisâm, 14


    Öneri Formu
29297 B007285 Buhari, İ'tisâm, 2

Yüce Allah'ın "Aralarındaki işlerini istişare ederek yürütürler" (Şûrâ, 38); "Karara bağlanacak işlerde onlarla istişare et" (Alu İmrân, 158) buyrukları ve "Kesin kararını verince de, yalnız Allah’a güvenip dayan" (Alu İmrân, 158) ayetinin de beyan ettiği üzere istişarenin karar verilmeden önce yapılması gerektiği Babı Allah Rasulü (sav) bir karar verdiği zaman, hiç bir beşerin, Allah ve Rasulü'nün önüne geçme imkanı yoktur. Hz. Peygamber'in (sav) Uhud günü savaş için Medine'de kalmak veya dışına çıkmak konusunda ashabı ile yaptığı istişare sonucunda savaşın Medine dışında yapılaması uygun görüldü. Hz. Peygamber (sav) zırhını giyip yola çıkmaya karar verince, “(istersen) Medine'de kal ” dediler ama Hz. Peygamber (sav) bu teklife kulak asmadı ve "Bir Peygamber'e zırhını giydikten sonra Allah'ın hükmü gerçekleşinceye kadar onu çıkarması yaraşmaz" buyurdu. Yine Hz. Peygamber (sav) İfk hadisesinde, Hz. Âişe'ye atılan iftira konusunda Hz. Ali ve Usame ile istişare etti ve ikisinden birini dinledi. Ancak Kur'an'ın hükmü inince, tartışmalara kulak asmayıp iftiracılara sopa vurdu ve Allah'ın emrettiği hükmü uyguladı. Hz. peygamber'den (sav) sonra da yöneticiler, mubah işlerde, en kolay hüküm ile amel etmek üzere ehl-i ilimden güvenilir kimselerle istişare yaptılar. Kitap ve sünnet bir konuda açık hüküm beyan ettiği zaman da, Hz. Peygamber'in sünnetine uyarak asla o hükmün dışına çıkmadılar. Hz. Ebu Bekir zekat vermeyenlerle savaşmayı uygun gördüğünde, Hz. Ömer ona “Peygamber (sav) "ben insanlarla 'lâ ilâhe İllallah' deyinceye kadar savaşmakla emrolundum. 'Lâ ilâhe İllallah' dediklerinde canlarını ve mallarını benden korumuş olurlar, ancak İslam hakkı hariç. Onun da hesabını Allah'a verirler" buyurduğu halde sen o insanlarla nasıl savaşırsın?” dedi. Ebu Bekir “vallahi Allah Rasulü'nün (sav) birleştirdiği şeylerin (namaz ile zekatın) arasını ayıranlarla elbette savaşırım” dedi. Sonra Ömer de ona uydu. Bu konuda Ebu Bekir istişare etmedi. Çünkü onun yanında, Allah Rasulü'nün (sav), namaz ile zekat arasını ayıran, dini ve dinin ahkamını değiştirmek isteyen kimselerle ilgili verdiği hüküm vardı. Hz. Peygamber (sav) "kim dininin değiştirirse onu öldürün" buyurmuştur. Hz. Ömer'in istişare heyeti, ister genç isterse yaşlı olsun Kurrâ kimselerdi. O, Aziz ve Celil Allah'ın kitabına uyma konusunda son derece titizdi. Bize Üveysî, ona İbrahim, ona Salih, ona İbn Şihâb, ona Urve, ona İbn Müseyyeb, Alkame b. Vakkâs ve Übeydullah, onlara da Âişe (r.anha), iftiracıların kendisi hakkında ileri geri konuştukları zaman şöyle demiştir: Vahiy gecikince Rasulullah (sav), eşi ile ayrılığı konusunda fikirlerini sormak ve istişare etmek üzere Ali b. Ebu Tâlib ile Usame b. Zeyd'i yanına çağırdı. Usame, Rasulullah'ın ailesinin, atılan iftiradan beri olduğunu bildiğini ifade etmiş, ancak Ali “ey Allah'ın Rasulü, Allah Sana darlık vermemiş. Âişe'den dışında bir sürü kadın vardır. Âişe'nin hizmetçisi Berîre'ye de sor. O doğrusunu Sana söyler” demişti. Bunun üzerine Rasulullah (sav) Berîre'yi çağırıp "ey Berire, Âişe'nin şüpheli her hangi bir durumunu gör­dün mü?" diye sordu. Berîre de “hayır ey Allah'ın Rasulü, görmedim. Benim, onda görebildiğim en büyük kusur şu oldu. Âişe küçük yaşta bir kız çocuğu olarak hamur yoğururken uyuyakalırdı da evin besi koyunu gelip hamuru yerdi” dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav) o günü minbere çıkıp şöyle buyurdu: "Ey Müslümanlar topluluğu, ailem hakkında bana eziyet eden bir adama karşı, bana kim yardım eder ve benim o kimseyi kınamamı haklı görür? Vallahi ben ailem hakkında hayırdan başka bildiğim bir şey yok" dedi ve Âişe'nin atılan iftiradan beri olduğunu söyledi. Bu hadisi Ebu Usâme, Hişâm'dan rivayet etmiştir.


    Öneri Formu
29635 B007369 Buhari, İ'tisâm, 28

Bize Muhammed b. Ubeyd b. Meymûn, ona İsa b. Yunus, ona el-A'meş, ona İbrahim, ona Alkame, ona da İbn Mesûd (ra) şöyle rivayet etmiştir: Medine'deki bir tarlada Hz. Peygamber'le (sav) birlikte idim. Rasûlullah (sav) bir ağaç dalına yaslanmıştı. O sırada Yahudilerden bir grup oradan geçiyordu, içlerinden biri, 'Ona ruh hakkında sorun' dedi. Bazıları ise, 'Hayır sormayın, çünkü size hoşlanmayacağınız şeyler söyleyebilir' dediler. Sonunda onun yanına gelip, 'Ey Ebu'l-Kâsım! Bize ruhtan bahset' dediler. Hz Peygamber bir müddet durup bekledi. O sırada kendisine vahiy geldiğini anlamıştım. Biraz geri durdum, nihayet vahiy hali kalktı. Sonra şu âyeti okudu: "Sana ruh hakkında soru sorarlar. De ki: Ruhun ne olduğunu ancak Rabbim bilir, size ise pek az bilgi verilmiştir.(el-İsra, 17/85)".


    Öneri Formu
29332 B007297 Buhari, İ'tisâm, 3

Bize İsmail, ona Malik, ona Hişam b. Urve, ona babası (Urve b. Zübeyr), ona da müminlerin annesi Aişe şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah (sav) hastayken "Ebu Bekir'e emrimi iletin, insanlara namaz kıldırsın" buyurdu. Aişe der ki: Ben “Ebu Bekir senin makamında durduğunda ağlamaktan sesini insanlara duyuramaz. Ömer'e emret de, insanlara o kıldırsın” de­dim. Rasulullah (sav) "Ebu Bekir'e emrimi iletin, insanlara namaz kıldırsın" buyurdu. Aişe, Hafsa'ya da aynı şekilde, Hz. Peygamber'e “Ebu Bekir senin makamında durursa, ağlamaktan insanlara sesini duyuramaz, Ömer'e emret de insanlara o na­maz kıldırsın” demesini, söyledi. Hafsa dediğini yaptı. Bunun üzerine Ra­sulullah (sav) "Yeter, şüphesiz sizler Yusuf'un etrafındaki kadınlarsınız. Ebu Bekir'e emrimi iletin, insanlara namaz kıldırsın" buyurdu. Hafsa, Aişe'ye: “Zaten senden bana bir hayır gelmez ki” dedi.


    Öneri Formu
29338 B007303 Buhari, İ'tisâm, 5

Bize Ebu Yemân, ona Şuayb, ona ez-Zührî (T) Bana Muhammed b. Sellâm, ona Attâb b. Beşîr, ona İshak, ona ez-Zührî, ona Ali b. Hüseyin, ona Hüseyin b. Ali, ona Ali b. Ebu Tâlib (ra) şöyle söylemiştir: Rasulullah (sav) (bir gece) kızı Fatıma’nın kapısını çalarak "Namaz kılmıyor musunuz" diye seslendi. Ali dedi ki: ‘Ey Allah’ın Rasulü, canlarımız Allah’ın elindedir, o bizi uyandırmak isterse uyandırır.’ Bunun üzerine Rasulullah (sav) bana hiçbir cevap vermeden ayrılıp gitti. Sonra arkasını dönüp giderken dizine vurarak "Gerçekten insan tartışmaya çok düşkün olan bir varlıktır." (Kehf 18/54) ayetini söylediğini işittim. Ebu Abdullah el-Buhârî şöyle dedi: (Târık sûresinde geçen) ‘târık’ kelimesinin, (ışığı ile karanlıkları delip geldiği için) sana geceleyin gelen anlamına geldiği söylenmiştir. ‘Târık’ın yıldız, ‘Sâkıb’ın ışık saçan şey manasına geldiği de söylenmiştir. 'Sâkıb' kelimesi emir fiili olarak ‘eskıb’ şeklinde kullanıldığında, ateşini parlat manasına gelir denilmiştir.


    Öneri Formu
282101 B007347-2 Buhari, İ'tisâm, 18


Açıklama: Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım: شَرُّ الأُمُورِ مُحْدَثَاتُهَا

    Öneri Formu
29254 B007277 Buhari, İ'tisâm, 2


    Öneri Formu
29292 B007284 Buhari, İ'tisâm, 2


    Öneri Formu
29290 B007283 Buhari, İ'tisâm, 2