Bize Muhammed b. Abdülaziz, ona Yemenli Ömer b. es-San’anî, ona Zeyd b. Eslem, ona Atâ b. Yesâr, ona da Ebu Saîd el-Hudrî'nin rivayet ettiğine göre Peygamber (sav) şöyle buyurdu:
"Sizden öncekilerin izledikleri yolları karış karış, arşın arşın izleyip uyacaksınız, hatta onlar bir keler deliğine girecek olsalar bile onlara uyacaksınız."
Bizler: Ey Allah’ın Rasulü, Yahudiler ve Hristiyanlar mı? dedik. O da "Başka kim olacak" buyurdu.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
29407, B007320
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ الْعَزِيزِ حَدَّثَنَا أَبُو عُمَرَ الصَّنْعَانِىُّ - مِنَ الْيَمَنِ - عَنْ زَيْدِ بْنِ أَسْلَمَ عَنْ عَطَاءِ بْنِ يَسَارٍ عَنْ أَبِى سَعِيدٍ الْخُدْرِىِّ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ:
" لَتَتْبَعُنَّ سَنَنَ مَنْ كَانَ قَبْلَكُمْ شِبْرًا شِبْرًا وَذِرَاعًا بِذِرَاعٍ ، حَتَّى لَوْ دَخَلُوا جُحْرَ ضَبٍّ تَبِعْتُمُوهُمْ " . قُلْنَا يَا رَسُولَ اللَّهِ الْيَهُودُ وَالنَّصَارَى قَالَ " فَمَنْ " .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Abdülaziz, ona Yemenli Ömer b. es-San’anî, ona Zeyd b. Eslem, ona Atâ b. Yesâr, ona da Ebu Saîd el-Hudrî'nin rivayet ettiğine göre Peygamber (sav) şöyle buyurdu:
"Sizden öncekilerin izledikleri yolları karış karış, arşın arşın izleyip uyacaksınız, hatta onlar bir keler deliğine girecek olsalar bile onlara uyacaksınız."
Bizler: Ey Allah’ın Rasulü, Yahudiler ve Hristiyanlar mı? dedik. O da "Başka kim olacak" buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, İ'tisâm bi'l-Kitâb ve's-Sünneti 14, 2/732
Senetler:
1. Ebu Said el-Hudrî (Sa'd b. Malik b. Sinan b. Sa'lebe b. Ebcer)
2. Ebu Muhammed Ata b. Yesar el-Hilalî (Ata b. Yesar)
3. Ebu Üsame Zeyd b. Eslem el-Kuraşî (Zeyd b. Eslem)
4. Ebu Amr Hafs b. Meysere el-Ukaylî (Hafs b. Meysere)
5. Muhammed b. Abdülaziz er-Remeli (Muhammed b. Abdülaziz b. Muhammed)
Konular:
Bilgi, Hz. Peygamber'in verdiği gaybi haberler
Kültür, kültürel açıdan başkalaşma, sünnetten ayrılma
حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ يُونُسَ حَدَّثَنَا ابْنُ أَبِى ذِئْبٍ عَنِ الْمَقْبُرِىِّ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ رضى الله عنه عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ « لاَ تَقُومُ السَّاعَةُ حَتَّى تَأْخُذَ أُمَّتِى بِأَخْذِ الْقُرُونِ قَبْلَهَا ، شِبْرًا بِشِبْرٍ وَذِرَاعًا بِذِرَاعٍ » . فَقِيلَ يَا رَسُولَ اللَّهِ كَفَارِسَ وَالرُّومِ . فَقَالَ « وَمَنِ النَّاسُ إِلاَّ أُولَئِكَ » .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
29405, B007319
Hadis:
حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ يُونُسَ حَدَّثَنَا ابْنُ أَبِى ذِئْبٍ عَنِ الْمَقْبُرِىِّ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ رضى الله عنه عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ « لاَ تَقُومُ السَّاعَةُ حَتَّى تَأْخُذَ أُمَّتِى بِأَخْذِ الْقُرُونِ قَبْلَهَا ، شِبْرًا بِشِبْرٍ وَذِرَاعًا بِذِرَاعٍ » . فَقِيلَ يَا رَسُولَ اللَّهِ كَفَارِسَ وَالرُّومِ . فَقَالَ « وَمَنِ النَّاسُ إِلاَّ أُولَئِكَ » .
Tercemesi:
Bize Ahmed b. Yunus, ona İbn Ebu Zi’b, ona el-Makburî, ona da Ebu Hureyre’nin (ra) rivayet ettiğine göre Nebi (sav) şöyle buyurdu: “Benim ümmetim kendisinden önceki ümmetlerin yolunu karış karış, arşın arşın takip edinceye kadar kıyamet kopmayacaktır.” Ey Allah’ın Rasulü, Fars ve Rumlar gibi milletleri mi, diye soruldu. O: “İnsanlar derken onlardan başkası mı hatıra gelir” buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, İ'tisâm bi'l-Kitâb ve's-Sünneti 14, 2/732
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Sa'd Said b. Ebu Said el-Makburî (Said b. Keysan)
3. İbn Ebu Zi'b Muhammed b. Abdurrahman el-Amiri (Muhammed b. Abdurrahman b. Muğîre el-Kureşî el-Âmirî)
4. Ebu Abdullah Ahmed b. Yunus et-Temimî (Ahmed b. Abdullah b. Yunus b. Abdullah b. Kays)
Konular:
Bilgi, Hz. Peygamber'in verdiği gaybi haberler
Öneri Formu
Hadis Id, No:
29297, B007285
Hadis:
حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ بْنُ سَعِيدٍ حَدَّثَنَا لَيْثٌ عَنْ عُقَيْلٍ عَنِ الزُّهْرِىِّ أَخْبَرَنِى عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُتْبَةَ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ قَالَ لَمَّا تُوُفِّىَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَاسْتُخْلِفَ أَبُو بَكْرٍ بَعْدَهُ ، وَكَفَرَ مَنْ كَفَرَ مِنَ الْعَرَبِ قَالَ عُمَرُ لأَبِى بَكْرٍ كَيْفَ تُقَاتِلُ النَّاسَ ، وَقَدْ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « أُمِرْتُ أَنْ أُقَاتِلَ النَّاسَ حَتَّى يَقُولُوا لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ . فَمَنْ قَالَ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ . عَصَمَ مِنِّى مَالَهُ وَنَفْسَهُ ، إِلاَّ بِحَقِّهِ ، وَحِسَابُهُ عَلَى اللَّهِ » . فَقَالَ وَاللَّهِ لأُقَاتِلَنَّ مَنْ فَرَّقَ بَيْنَ الصَّلاَةِ وَالزَّكَاةِ ، فَإِنَّ الزَّكَاةَ حَقُّ الْمَالِ ، وَاللَّهِ لَوْ مَنَعُونِى عِقَالاً كَانُوا يُؤَدُّونَهُ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم لَقَاتَلْتُهُمْ عَلَى مَنْعِهِ . فَقَالَ عُمَرُ فَوَاللَّهِ مَا هُوَ إِلاَّ أَنْ رَأَيْتُ اللَّهَ قَدْ شَرَحَ صَدْرَ أَبِى بَكْرٍ لِلْقِتَالِ فَعَرَفْتُ أَنَّهُ الْحَقُّ . قَالَ ابْنُ بُكَيْرٍ وَعَبْدُ اللَّهِ عَنِ اللَّيْثِ عَنَاقًا . وَهْوَ أَصَحُّ .
Tercemesi:
Bize Kuteybe b. Said, ona Leys, ona Akîl, ona ez-Zührî, ona Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe, ona da Ebu Hureyre şöyle rivayet etmiştir:
Hz. Peygamber (sav) vefat ettiğinde ve kendisinden sonra Ebu Bekir hilafete geldğinde Araplar'dan dinden dönenler oldu! Ömer, Ebu Bekir'e, "Rasulullah'ın (sav), 'Allah'tan başka ilah yoktur demelerine kadar insanlarla savaşmakla emrolundum. Allah'tan başka ilah yoktur diyen malını ve canını benden korumuş olur. Allah'ın hakkı ise hariç. Onun hesabı Allah’a kalmıştır' buyurmuşken nasıl olur da insanlarla savaşırsın?" dedi. Ebu Bekir de "Namaz ile zekâtı birbirinden ayıranlara karşı vallahi savaşacağım. Çünkü zekât malın hakkıdır. Vallahi! Rasulullah'a (sav) verdikleri bir deve yularını bana vermeseler bunun verilmemesinden dolayı onlara karşı savaşırım" dedi. (Bunun üzerine) Ömer, "Vallahi! Allah'ın, Ebu Bekir'in gönlüne savaş için ilham verdiğini görünce onun hak üzere olduğunu anladım" dedi.
İbn Bükeyr ve Abdullah, Leys'ten kanalıyla rivayette bulunurken "عِقَالاً" yerine "عَنَاقًا" demişlerdir ki bu, daha doğrudur.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, İ'tisâm bi'l-Kitâb ve's-Sünneti 2, 2/725
Senetler:
()
Konular:
İrtidat, Hz. Ebu Bekir'in uygulaması
KTB, TEVHİD
Tevhid, kelime-i tevhid getirenin öldürülmeyeceği
Zekat, vermemenin cezası
Yüce Allah'ın "Aralarındaki işlerini istişare ederek yürütürler" (Şûrâ, 38); "Karara bağlanacak işlerde onlarla istişare et" (Alu İmrân, 158) buyrukları ve "Kesin kararını verince de, yalnız Allah’a güvenip dayan" (Alu İmrân, 158) ayetinin de beyan ettiği üzere istişarenin karar verilmeden önce yapılması gerektiği Babı
Allah Rasulü (sav) bir karar verdiği zaman, hiç bir beşerin, Allah ve Rasulü'nün önüne geçme imkanı yoktur. Hz. Peygamber'in (sav) Uhud günü savaş için Medine'de kalmak veya dışına çıkmak konusunda ashabı ile yaptığı istişare sonucunda savaşın Medine dışında yapılaması uygun görüldü. Hz. Peygamber (sav) zırhını giyip yola çıkmaya karar verince, “(istersen) Medine'de kal ” dediler ama Hz. Peygamber (sav) bu teklife kulak asmadı ve "Bir Peygamber'e zırhını giydikten sonra Allah'ın hükmü gerçekleşinceye kadar onu çıkarması yaraşmaz" buyurdu. Yine Hz. Peygamber (sav) İfk hadisesinde, Hz. Âişe'ye atılan iftira konusunda Hz. Ali ve Usame ile istişare etti ve ikisinden birini dinledi. Ancak Kur'an'ın hükmü inince, tartışmalara kulak asmayıp iftiracılara sopa vurdu ve Allah'ın emrettiği hükmü uyguladı.
Hz. peygamber'den (sav) sonra da yöneticiler, mubah işlerde, en kolay hüküm ile amel etmek üzere ehl-i ilimden güvenilir kimselerle istişare yaptılar. Kitap ve sünnet bir konuda açık hüküm beyan ettiği zaman da, Hz. Peygamber'in sünnetine uyarak asla o hükmün dışına çıkmadılar. Hz. Ebu Bekir zekat vermeyenlerle savaşmayı uygun gördüğünde, Hz. Ömer ona “Peygamber (sav) "ben insanlarla 'lâ ilâhe İllallah' deyinceye kadar savaşmakla emrolundum. 'Lâ ilâhe İllallah' dediklerinde canlarını ve mallarını benden korumuş olurlar, ancak İslam hakkı hariç. Onun da hesabını Allah'a verirler" buyurduğu halde sen o insanlarla nasıl savaşırsın?” dedi. Ebu Bekir “vallahi Allah Rasulü'nün (sav) birleştirdiği şeylerin (namaz ile zekatın) arasını ayıranlarla elbette savaşırım” dedi. Sonra Ömer de ona uydu. Bu konuda Ebu Bekir istişare etmedi. Çünkü onun yanında, Allah Rasulü'nün (sav), namaz ile zekat arasını ayıran, dini ve dinin ahkamını değiştirmek isteyen kimselerle ilgili verdiği hüküm vardı. Hz. Peygamber (sav) "kim dininin değiştirirse onu öldürün" buyurmuştur. Hz. Ömer'in istişare heyeti, ister genç isterse yaşlı olsun Kurrâ kimselerdi. O, Aziz ve Celil Allah'ın kitabına uyma konusunda son derece titizdi.
Bize Üveysî, ona İbrahim, ona Salih, ona İbn Şihâb, ona Urve, ona İbn Müseyyeb, Alkame b. Vakkâs ve Übeydullah, onlara da Âişe (r.anha), iftiracıların kendisi hakkında ileri geri konuştukları zaman şöyle demiştir:
Vahiy gecikince Rasulullah (sav), eşi ile ayrılığı konusunda fikirlerini sormak ve istişare etmek üzere Ali b. Ebu Tâlib ile Usame b. Zeyd'i yanına çağırdı. Usame, Rasulullah'ın ailesinin, atılan iftiradan beri olduğunu bildiğini ifade etmiş, ancak Ali “ey Allah'ın Rasulü, Allah Sana darlık vermemiş. Âişe'den dışında bir sürü kadın vardır. Âişe'nin hizmetçisi Berîre'ye de sor. O doğrusunu Sana söyler” demişti.
Bunun üzerine Rasulullah (sav) Berîre'yi çağırıp "ey Berire, Âişe'nin şüpheli her hangi bir durumunu gördün mü?" diye sordu. Berîre de “hayır ey Allah'ın Rasulü, görmedim. Benim, onda görebildiğim en büyük kusur şu oldu. Âişe küçük yaşta bir kız çocuğu olarak hamur yoğururken uyuyakalırdı da evin besi koyunu gelip hamuru yerdi” dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav) o günü minbere çıkıp şöyle buyurdu: "Ey Müslümanlar topluluğu, ailem hakkında bana eziyet eden bir adama karşı, bana kim yardım eder ve benim o kimseyi kınamamı haklı görür? Vallahi ben ailem hakkında hayırdan başka bildiğim bir şey yok" dedi ve Âişe'nin atılan iftiradan beri olduğunu söyledi.
Bu hadisi Ebu Usâme, Hişâm'dan rivayet etmiştir.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
29635, B007369
Hadis:
بَاب قَوْلِ اللَّهِ تَعَالَى
{ وَأَمْرُهُمْ شُورَى بَيْنَهُمْ }
{ وَشَاوِرْهُمْ فِي الْأَمْرِ }
وَأَنَّ الْمُشَاوَرَةَ قَبْلَ الْعَزْمِ وَالتَّبَيُّنِ لِقَوْلِهِ
{ فَإِذَا عَزَمْتَ فَتَوَكَّلْ عَلَى اللَّهِ }
فَإِذَا عَزَمَ الرَّسُولُ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَمْ يَكُنْ لِبَشَرٍ التَّقَدُّمُ عَلَى اللَّهِ وَرَسُولِهِ وَشَاوَرَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَصْحَابَهُ يَوْمَ أُحُدٍ فِي الْمُقَامِ وَالْخُرُوجِ فَرَأَوْا لَهُ الْخُرُوجَ فَلَمَّا لَبِسَ لَأْمَتَهُ وَعَزَمَ قَالُوا أَقِمْ فَلَمْ يَمِلْ إِلَيْهِمْ بَعْدَ الْعَزْمِ وَقَالَ لَا يَنْبَغِي لِنَبِيٍّ يَلْبَسُ لَأْمَتَهُ فَيَضَعُهَا حَتَّى يَحْكُمَ اللَّهُ وَشَاوَرَ عَلِيًّا وَأُسَامَةَ فِيمَا رَمَى بِهِ أَهْلُ الْإِفْكِ عَائِشَةَ فَسَمِعَ مِنْهُمَا حَتَّى نَزَلَ الْقُرْآنُ فَجَلَدَ الرَّامِينَ وَلَمْ يَلْتَفِتْ إِلَى تَنَازُعِهِمْ وَلَكِنْ حَكَمَ بِمَا أَمَرَهُ اللَّهُ وَكَانَتْ الْأَئِمَّةُ بَعْدَ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَسْتَشِيرُونَ الْأُمَنَاءَ مِنْ أَهْلِ الْعِلْمِ فِي الْأُمُورِ الْمُبَاحَةِ لِيَأْخُذُوا بِأَسْهَلِهَا فَإِذَا وَضَحَ الْكِتَابُ أَوْ السُّنَّةُ لَمْ يَتَعَدَّوْهُ إِلَى غَيْرِهِ اقْتِدَاءً بِالنَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَرَأَى أَبُو بَكْرٍ قِتَالَ مَنْ مَنَعَ الزَّكَاةَ فَقَالَ عُمَرُ كَيْفَ تُقَاتِلُ النَّاسَ وَقَدْ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أُمِرْتُ أَنْ أُقَاتِلَ النَّاسَ حَتَّى يَقُولُوا لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ فَإِذَا قَالُوا لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ عَصَمُوا مِنِّي دِمَاءَهُمْ وَأَمْوَالَهُمْ إِلَّا بِحَقِّهَا وَحِسَابُهُمْ عَلَى اللَّهِ فَقَالَ أَبُو بَكْرٍ وَاللَّهِ لَأُقَاتِلَنَّ مَنْ فَرَّقَ بَيْنَ مَا جَمَعَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ثُمَّ تَابَعَهُ بَعْدُ عُمَرُ فَلَمْ يَلْتَفِتْ أَبُو بَكْرٍ إِلَى مَشُورَةٍ إِذْ كَانَ عِنْدَهُ حُكْمُ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فِي الَّذِينَ فَرَّقُوا بَيْنَ الصَّلَاةِ وَالزَّكَاةِ وَأَرَادُوا تَبْدِيلَ الدِّينِ وَأَحْكَامِهِ وَقَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مَنْ بَدَّلَ دِينَهُ فَاقْتُلُوهُ وَكَانَ الْقُرَّاءُ أَصْحَابَ مَشُورَةِ عُمَرَ كُهُولًا كَانُوا أَوْ شُبَّانًا وَكَانَ وَقَّافًا عِنْدَ كِتَابِ اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ
حَدَّثَنَا الأُوَيْسِىُّ حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيمُ عَنْ صَالِحٍ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ حَدَّثَنِى عُرْوَةُ وَابْنُ الْمُسَيَّبِ وَعَلْقَمَةُ بْنُ وَقَّاصٍ وَعُبَيْدُ اللَّهِ عَنْ عَائِشَةَ - رضى الله عنها - حِينَ قَالَ لَهَا أَهْلُ الإِفْكِ قَالَتْ وَدَعَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم عَلِىَّ بْنَ أَبِى طَالِبٍ وَأُسَامَةَ بْنَ زَيْدٍ حِينَ اسْتَلْبَثَ الْوَحْىُ يَسْأَلُهُمَا ، وَهْوَ يَسْتَشِيرُهُمَا فِى فِرَاقِ أَهْلِهِ ، فَأَمَّا أُسَامَةُ فَأَشَارَ بِالَّذِى يَعْلَمُ مِنْ بَرَاءَةِ أَهْلِهِ ، وَأَمَّا عَلِىٌّ فَقَالَ لَمْ يُضَيِّقِ اللَّهُ عَلَيْكَ ، وَالنِّسَاءُ سِوَاهَا كَثِيرٌ ، وَسَلِ الْجَارِيَةَ تَصْدُقْكَ . فَقَالَ « هَلْ رَأَيْتِ مِنْ شَىْءٍ يَرِيبُكِ » . قَالَتْ مَا رَأَيْتُ أَمْرًا أَكْثَرَ مِنْ أَنَّهَا جَارِيَةٌ حَدِيثَةُ السِّنِّ تَنَامُ عَنْ عَجِينِ أَهْلِهَا فَتَأْتِى الدَّاجِنُ فَتَأْكُلُهُ . فَقَامَ عَلَى الْمِنْبَرِ فَقَالَ « يَا مَعْشَرَ الْمُسْلِمِينَ مَنْ يَعْذِرُنِى مِنْ رَجُلٍ بَلَغَنِى أَذَاهُ فِى أَهْلِى ، وَاللَّهِ مَا عَلِمْتُ عَلَى أَهْلِى إِلاَّ خَيْرًا » . فَذَكَرَ بَرَاءَةَ عَائِشَةَ . وَقَالَ أَبُو أُسَامَةَ عَنْ هِشَامٍ .
Tercemesi:
Yüce Allah'ın "Aralarındaki işlerini istişare ederek yürütürler" (Şûrâ, 38); "Karara bağlanacak işlerde onlarla istişare et" (Alu İmrân, 158) buyrukları ve "Kesin kararını verince de, yalnız Allah’a güvenip dayan" (Alu İmrân, 158) ayetinin de beyan ettiği üzere istişarenin karar verilmeden önce yapılması gerektiği Babı
Allah Rasulü (sav) bir karar verdiği zaman, hiç bir beşerin, Allah ve Rasulü'nün önüne geçme imkanı yoktur. Hz. Peygamber'in (sav) Uhud günü savaş için Medine'de kalmak veya dışına çıkmak konusunda ashabı ile yaptığı istişare sonucunda savaşın Medine dışında yapılaması uygun görüldü. Hz. Peygamber (sav) zırhını giyip yola çıkmaya karar verince, “(istersen) Medine'de kal ” dediler ama Hz. Peygamber (sav) bu teklife kulak asmadı ve "Bir Peygamber'e zırhını giydikten sonra Allah'ın hükmü gerçekleşinceye kadar onu çıkarması yaraşmaz" buyurdu. Yine Hz. Peygamber (sav) İfk hadisesinde, Hz. Âişe'ye atılan iftira konusunda Hz. Ali ve Usame ile istişare etti ve ikisinden birini dinledi. Ancak Kur'an'ın hükmü inince, tartışmalara kulak asmayıp iftiracılara sopa vurdu ve Allah'ın emrettiği hükmü uyguladı.
Hz. peygamber'den (sav) sonra da yöneticiler, mubah işlerde, en kolay hüküm ile amel etmek üzere ehl-i ilimden güvenilir kimselerle istişare yaptılar. Kitap ve sünnet bir konuda açık hüküm beyan ettiği zaman da, Hz. Peygamber'in sünnetine uyarak asla o hükmün dışına çıkmadılar. Hz. Ebu Bekir zekat vermeyenlerle savaşmayı uygun gördüğünde, Hz. Ömer ona “Peygamber (sav) "ben insanlarla 'lâ ilâhe İllallah' deyinceye kadar savaşmakla emrolundum. 'Lâ ilâhe İllallah' dediklerinde canlarını ve mallarını benden korumuş olurlar, ancak İslam hakkı hariç. Onun da hesabını Allah'a verirler" buyurduğu halde sen o insanlarla nasıl savaşırsın?” dedi. Ebu Bekir “vallahi Allah Rasulü'nün (sav) birleştirdiği şeylerin (namaz ile zekatın) arasını ayıranlarla elbette savaşırım” dedi. Sonra Ömer de ona uydu. Bu konuda Ebu Bekir istişare etmedi. Çünkü onun yanında, Allah Rasulü'nün (sav), namaz ile zekat arasını ayıran, dini ve dinin ahkamını değiştirmek isteyen kimselerle ilgili verdiği hüküm vardı. Hz. Peygamber (sav) "kim dininin değiştirirse onu öldürün" buyurmuştur. Hz. Ömer'in istişare heyeti, ister genç isterse yaşlı olsun Kurrâ kimselerdi. O, Aziz ve Celil Allah'ın kitabına uyma konusunda son derece titizdi.
Bize Üveysî, ona İbrahim, ona Salih, ona İbn Şihâb, ona Urve, ona İbn Müseyyeb, Alkame b. Vakkâs ve Übeydullah, onlara da Âişe (r.anha), iftiracıların kendisi hakkında ileri geri konuştukları zaman şöyle demiştir:
Vahiy gecikince Rasulullah (sav), eşi ile ayrılığı konusunda fikirlerini sormak ve istişare etmek üzere Ali b. Ebu Tâlib ile Usame b. Zeyd'i yanına çağırdı. Usame, Rasulullah'ın ailesinin, atılan iftiradan beri olduğunu bildiğini ifade etmiş, ancak Ali “ey Allah'ın Rasulü, Allah Sana darlık vermemiş. Âişe'den dışında bir sürü kadın vardır. Âişe'nin hizmetçisi Berîre'ye de sor. O doğrusunu Sana söyler” demişti.
Bunun üzerine Rasulullah (sav) Berîre'yi çağırıp "ey Berire, Âişe'nin şüpheli her hangi bir durumunu gördün mü?" diye sordu. Berîre de “hayır ey Allah'ın Rasulü, görmedim. Benim, onda görebildiğim en büyük kusur şu oldu. Âişe küçük yaşta bir kız çocuğu olarak hamur yoğururken uyuyakalırdı da evin besi koyunu gelip hamuru yerdi” dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav) o günü minbere çıkıp şöyle buyurdu: "Ey Müslümanlar topluluğu, ailem hakkında bana eziyet eden bir adama karşı, bana kim yardım eder ve benim o kimseyi kınamamı haklı görür? Vallahi ben ailem hakkında hayırdan başka bildiğim bir şey yok" dedi ve Âişe'nin atılan iftiradan beri olduğunu söyledi.
Bu hadisi Ebu Usâme, Hişâm'dan rivayet etmiştir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, İ'tisâm bi'l-Kitâb ve's-Sünneti 28, 2/741
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Urve b. Zübeyr el-Esedî (Urve b. Zübeyr b. Avvam b. Huveylid b. Esed)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu Muhammed Salih b. Keysan ed-Devsi (Salih b. Keysan)
5. Ebu İshak İbrahim b. Sa'd ez-Zührî (İbrahim b. Sa'd b. İbrahim b. Abdurrahman b. Avf)
6. Abdulaziz b. Abdullah el-Üveysi (Abdulaziz b. Abdullah b. Yahya b. Amr b. Üveys)
Konular:
Ehl-i Beyt, Hz. Ali
Hz. Peygamber, hanımları, Hz. Aişe
UHUD GAZVESİ
Bize Muhammed b. Ubeyd b. Meymûn, ona İsa b. Yunus, ona el-A'meş, ona İbrahim, ona Alkame, ona da İbn Mesûd (ra) şöyle rivayet etmiştir:
Medine'deki bir tarlada Hz. Peygamber'le (sav) birlikte idim. Rasûlullah (sav) bir ağaç dalına yaslanmıştı. O sırada Yahudilerden bir grup oradan geçiyordu, içlerinden biri, 'Ona ruh hakkında sorun' dedi. Bazıları ise, 'Hayır sormayın, çünkü size hoşlanmayacağınız şeyler söyleyebilir' dediler. Sonunda onun yanına gelip, 'Ey Ebu'l-Kâsım! Bize ruhtan bahset' dediler. Hz Peygamber bir müddet durup bekledi. O sırada kendisine vahiy geldiğini anlamıştım. Biraz geri durdum, nihayet vahiy hali kalktı. Sonra şu âyeti okudu: "Sana ruh hakkında soru sorarlar. De ki: Ruhun ne olduğunu ancak Rabbim bilir, size ise pek az bilgi verilmiştir.(el-İsra, 17/85)".
Öneri Formu
Hadis Id, No:
29332, B007297
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عُبَيْدِ بْنِ مَيْمُونٍ حَدَّثَنَا عِيسَى بْنُ يُونُسَ عَنِ الأَعْمَشِ عَنْ إِبْرَاهِيمَ عَنْ عَلْقَمَةَ عَنِ ابْنِ مَسْعُودٍ - رضى الله عنه - قَالَ كُنْتُ مَعَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فِى حَرْثٍ بِالْمَدِينَةِ ، وَهْوَ يَتَوَكَّأُ عَلَى عَسِيبٍ ، فَمَرَّ بِنَفَرٍ مِنَ الْيَهُودِ فَقَالَ بَعْضُهُمْ سَلُوهُ عَنِ الرُّوحِ . وَقَالَ بَعْضُهُمْ لاَ تَسْأَلُوهُ لاَ يُسْمِعْكُمْ مَا تَكْرَهُونَ . فَقَامُوا إِلَيْهِ فَقَالُوا يَا أَبَا الْقَاسِمِ حَدِّثْنَا عَنِ الرُّوحِ . فَقَامَ سَاعَةً يَنْظُرُ فَعَرَفْتُ أَنَّهُ يُوحَى إِلَيْهِ ، فَتَأَخَّرْتُ عَنْهُ حَتَّى صَعِدَ الْوَحْىُ ، ثُمَّ قَالَ ( وَيَسْأَلُونَكَ عَنِ الرُّوحِ قُلِ الرُّوحُ مِنْ أَمْرِ رَبِّى ) .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Ubeyd b. Meymûn, ona İsa b. Yunus, ona el-A'meş, ona İbrahim, ona Alkame, ona da İbn Mesûd (ra) şöyle rivayet etmiştir:
Medine'deki bir tarlada Hz. Peygamber'le (sav) birlikte idim. Rasûlullah (sav) bir ağaç dalına yaslanmıştı. O sırada Yahudilerden bir grup oradan geçiyordu, içlerinden biri, 'Ona ruh hakkında sorun' dedi. Bazıları ise, 'Hayır sormayın, çünkü size hoşlanmayacağınız şeyler söyleyebilir' dediler. Sonunda onun yanına gelip, 'Ey Ebu'l-Kâsım! Bize ruhtan bahset' dediler. Hz Peygamber bir müddet durup bekledi. O sırada kendisine vahiy geldiğini anlamıştım. Biraz geri durdum, nihayet vahiy hali kalktı. Sonra şu âyeti okudu: "Sana ruh hakkında soru sorarlar. De ki: Ruhun ne olduğunu ancak Rabbim bilir, size ise pek az bilgi verilmiştir.(el-İsra, 17/85)".
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, İ'tisâm bi'l-Kitâb ve's-Sünneti 3, 2/727
Senetler:
1. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Mesud (Abdullah b. Mesud b. Gafil b. Habib b. Şemh)
2. Ebu Şibl Alkame b. Kays en-Nehaî (Alkame b. Kays b. Abdullah b. Malik b. Alkame)
3. Ebu İmran İbrahim en-Nehaî (İbrahim b. Yezid b. Kays b. Esved b. Amr)
4. Ebu Muhammed Süleyman b. Mihran el-A'meş (Süleyman b. Mihran)
5. Ebu Amr İsa b. Yunus es-Sebiî (İsa b. Yunus b. Amr b. Abdullah)
6. Muhammed b. Ebu Abbad el-Kuraşi (Muhammed b. Ubeyd b. Meymun)
Konular:
Adab, sohbet adabı
Adab, soru sorma adabı
Hz. Peygamber, Yahudilerle ilişkiler ve sorulan sorular
KTB, ADAB
Ruh
Bize İsmail, ona Malik, ona Hişam b. Urve, ona babası (Urve b. Zübeyr), ona da müminlerin annesi Aişe şöyle rivayet etmiştir:
Rasulullah (sav) hastayken "Ebu Bekir'e emrimi iletin, insanlara namaz kıldırsın" buyurdu. Aişe der ki: Ben “Ebu Bekir senin makamında durduğunda ağlamaktan sesini insanlara duyuramaz. Ömer'e emret de, insanlara o kıldırsın” dedim. Rasulullah (sav) "Ebu Bekir'e emrimi iletin, insanlara namaz kıldırsın" buyurdu. Aişe, Hafsa'ya da aynı şekilde, Hz. Peygamber'e “Ebu Bekir senin makamında durursa, ağlamaktan insanlara sesini duyuramaz, Ömer'e emret de insanlara o namaz kıldırsın” demesini, söyledi. Hafsa dediğini yaptı. Bunun üzerine Rasulullah (sav) "Yeter, şüphesiz sizler Yusuf'un etrafındaki kadınlarsınız. Ebu Bekir'e emrimi iletin, insanlara namaz kıldırsın" buyurdu. Hafsa, Aişe'ye: “Zaten senden bana bir hayır gelmez ki” dedi.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
29338, B007303
Hadis:
حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ حَدَّثَنِى مَالِكٌ عَنْ هِشَامِ بْنِ عُرْوَةَ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عَائِشَةَ أُمِّ الْمُؤْمِنِينَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ فِى مَرَضِهِ « مُرُوا أَبَا بَكْرٍ يُصَلِّى بِالنَّاسِ » . قَالَتْ عَائِشَةُ قُلْتُ إِنَّ أَبَا بَكْرٍ إِذَا قَامَ فِى مَقَامِكَ لَمْ يُسْمِعِ النَّاسَ مِنَ الْبُكَاءِ ، فَمُرْ عُمَرَ فَلْيُصَلِّ . فَقَالَ « مُرُوا أَبَا بَكْرٍ فَلْيُصَلِّ بِالنَّاسِ » . فَقَالَتْ عَائِشَةُ فَقُلْتُ لِحَفْصَةَ قُولِى إِنَّ أَبَا بَكْرٍ إِذَا قَامَ فِى مَقَامِكَ لَمْ يُسْمِعِ النَّاسَ مِنَ الْبُكَاءِ ، فَمُرْ عُمَرَ فَلْيُصَلِّ بِالنَّاسِ ، فَفَعَلَتْ حَفْصَةُ . فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « إِنَّكُنَّ لأَنْتُنَّ صَوَاحِبُ يُوسُفَ ، مُرُوا أَبَا بَكْرٍ فَلْيُصَلِّ لِلنَّاسِ » . قَالَتْ حَفْصَةُ لِعَائِشَةَ مَا كُنْتُ لأُصِيبَ مِنْكِ خَيْرًا .
Tercemesi:
Bize İsmail, ona Malik, ona Hişam b. Urve, ona babası (Urve b. Zübeyr), ona da müminlerin annesi Aişe şöyle rivayet etmiştir:
Rasulullah (sav) hastayken "Ebu Bekir'e emrimi iletin, insanlara namaz kıldırsın" buyurdu. Aişe der ki: Ben “Ebu Bekir senin makamında durduğunda ağlamaktan sesini insanlara duyuramaz. Ömer'e emret de, insanlara o kıldırsın” dedim. Rasulullah (sav) "Ebu Bekir'e emrimi iletin, insanlara namaz kıldırsın" buyurdu. Aişe, Hafsa'ya da aynı şekilde, Hz. Peygamber'e “Ebu Bekir senin makamında durursa, ağlamaktan insanlara sesini duyuramaz, Ömer'e emret de insanlara o namaz kıldırsın” demesini, söyledi. Hafsa dediğini yaptı. Bunun üzerine Rasulullah (sav) "Yeter, şüphesiz sizler Yusuf'un etrafındaki kadınlarsınız. Ebu Bekir'e emrimi iletin, insanlara namaz kıldırsın" buyurdu. Hafsa, Aişe'ye: “Zaten senden bana bir hayır gelmez ki” dedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, İ'tisâm bi'l-Kitâb ve's-Sünneti 5, 2/728
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Urve b. Zübeyr el-Esedî (Urve b. Zübeyr b. Avvam b. Huveylid b. Esed)
3. Ebu Münzir Hişam b. Urve el-Esedî (Hişam b. Urve b. Zübeyr b. Avvam)
4. Ebu Abdullah Malik b. Enes el-Esbahî (Malik b. Enes b. Malik b. Ebu Amir)
5. Ebu Abdullah İsmail b. Ebu Üveys el-Esbahî (İsmail b. Abdullah b. Abdullah b. Üveys b. Malik)
Konular:
Hz. Peygamber, hanımlarıyla ilişkileri
Bize Ebu Yemân, ona Şuayb, ona ez-Zührî (T) Bana Muhammed b. Sellâm, ona Attâb b. Beşîr, ona İshak, ona ez-Zührî, ona Ali b. Hüseyin, ona Hüseyin b. Ali, ona Ali b. Ebu Tâlib (ra) şöyle söylemiştir:
Rasulullah (sav) (bir gece) kızı Fatıma’nın kapısını çalarak "Namaz kılmıyor musunuz" diye seslendi. Ali dedi ki: ‘Ey Allah’ın Rasulü, canlarımız Allah’ın elindedir, o bizi uyandırmak isterse uyandırır.’ Bunun üzerine Rasulullah (sav) bana hiçbir cevap vermeden ayrılıp gitti. Sonra arkasını dönüp giderken dizine vurarak "Gerçekten insan tartışmaya çok düşkün olan bir varlıktır." (Kehf 18/54) ayetini söylediğini işittim.
Ebu Abdullah el-Buhârî şöyle dedi: (Târık sûresinde geçen) ‘târık’ kelimesinin, (ışığı ile karanlıkları delip geldiği için) sana geceleyin gelen anlamına geldiği söylenmiştir. ‘Târık’ın yıldız, ‘Sâkıb’ın ışık saçan şey manasına geldiği de söylenmiştir. 'Sâkıb' kelimesi emir fiili olarak ‘eskıb’ şeklinde kullanıldığında, ateşini parlat manasına gelir denilmiştir.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
282101, B007347-2
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو الْيَمَانِ أَخْبَرَنَا شُعَيْبٌ عَنِ الزُّهْرِىِّ ح حَدَّثَنِى مُحَمَّدُ بْنُ سَلاَمٍ أَخْبَرَنَا عَتَّابُ بْنُ بَشِيرٍ عَنْ إِسْحَاقَ عَنِ الزُّهْرِىِّ أَخْبَرَنِى عَلِىُّ بْنُ حُسَيْنٍ أَنَّ حُسَيْنَ بْنَ عَلِىٍّ - رضى الله عنهما - أَخْبَرَهُ أَنَّ عَلِىَّ بْنَ أَبِى طَالِبٍ قَالَ إِنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم طَرَقَهُ وَفَاطِمَةَ - عَلَيْهَا السَّلاَمُ - بِنْتَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ لَهُمْ « أَلاَ تُصَلُّونَ » . فَقَالَ عَلِىٌّ فَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنَّمَا أَنْفُسُنَا بِيَدِ اللَّهِ ، فَإِذَا شَاءَ أَنْ يَبْعَثَنَا بَعَثَنَا ، فَانْصَرَفَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم حِينَ قَالَ لَهُ ذَلِكَ وَلَمْ يَرْجِعْ إِلَيْهِ شَيْئًا ، ثُمَّ سَمِعَهُ وَهْوَ مُدْبِرٌ يَضْرِبُ فَخِذَهُ وَهْوَ يَقُولُ ( وَكَانَ الإِنْسَانُ أَكْثَرَ شَىْءٍ جَدَلاً ) . قَالَ أَبُو عَبْدِ اللَّهِ يُقَالُ مَا أَتَاكَ لَيْلاً فَهْوَ طَارِقٌ . وَيُقَالُ الطَّارِقُ النَّجْمُ ، وَالثَّاقِبُ الْمُضِىءُ ، يُقَالُ أَثْقِبْ نَارَكَ لِلْمُوقِدِ .
Tercemesi:
Bize Ebu Yemân, ona Şuayb, ona ez-Zührî (T) Bana Muhammed b. Sellâm, ona Attâb b. Beşîr, ona İshak, ona ez-Zührî, ona Ali b. Hüseyin, ona Hüseyin b. Ali, ona Ali b. Ebu Tâlib (ra) şöyle söylemiştir:
Rasulullah (sav) (bir gece) kızı Fatıma’nın kapısını çalarak "Namaz kılmıyor musunuz" diye seslendi. Ali dedi ki: ‘Ey Allah’ın Rasulü, canlarımız Allah’ın elindedir, o bizi uyandırmak isterse uyandırır.’ Bunun üzerine Rasulullah (sav) bana hiçbir cevap vermeden ayrılıp gitti. Sonra arkasını dönüp giderken dizine vurarak "Gerçekten insan tartışmaya çok düşkün olan bir varlıktır." (Kehf 18/54) ayetini söylediğini işittim.
Ebu Abdullah el-Buhârî şöyle dedi: (Târık sûresinde geçen) ‘târık’ kelimesinin, (ışığı ile karanlıkları delip geldiği için) sana geceleyin gelen anlamına geldiği söylenmiştir. ‘Târık’ın yıldız, ‘Sâkıb’ın ışık saçan şey manasına geldiği de söylenmiştir. 'Sâkıb' kelimesi emir fiili olarak ‘eskıb’ şeklinde kullanıldığında, ateşini parlat manasına gelir denilmiştir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, İ'tisâm bi'l-Kitâb ve's-Sünneti 18, 2/735
Senetler:
1. Ebu Hasan Ali b. Ebu Talib el-Hâşimî (Ali b. Ebu Talib b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Ebu Abdullah Hüseyin b. Ali es-Sibt (Hüseyin b. Ali b. Ebu Talib b. Abdulmuttalib b. Haşim b. Abdumenaf)
3. Ali b. Hüseyin Zeynelabidin (Ali b. Hüseyin b. Ali b. Ebu Talib)
4. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
5. Şuayb b. Ebu Hamza el-Ümevi (Şuayb b. Dinar)
6. Ebu Yeman Hakem b. Nafi' el-Behrânî (Hakem b. Nafi')
Konular:
İman, Esasları: Kader, Allah'ın dilemesi/meşîet
Kader, kader-amel ilişkisi
KTB, KADER
Namaz, Teheccüt namazı
Sahabe, kader ve kaza anlayışları
Öneri Formu
Hadis Id, No:
29254, B007277
Hadis:
حَدَّثَنَا آدَمُ بْنُ أَبِى إِيَاسٍ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ أَخْبَرَنَا عَمْرُو بْنُ مُرَّةَ سَمِعْتُ مُرَّةَ الْهَمْدَانِىَّ يَقُولُ قَالَ عَبْدُ اللَّهِ إِنَّ أَحْسَنَ الْحَدِيثِ كِتَابُ اللَّهِ ، وَأَحْسَنَ الْهَدْىِ هَدْىُ مُحَمَّدٍ صلى الله عليه وسلم ، وَشَرَّ الأُمُورِ مُحْدَثَاتُهَا ، وَإِنَّ مَا تُوعَدُونَ لآتٍ ، وَمَا أَنْتُمْ بِمُعْجِزِينَ .
Tercemesi:
Bize Adem b. Ebû İyas, ona Şube (b. Haccâc), ona Amr b. Mürra el-Hemdânî, ona Mürra (et-Tayyib), ona da Abdullah (b. Mesud) şöyle haber vermiştir: "Sözlerin en güzeli Allah'ın kitabı, yolun en güzeli de Hz. Muhammed'in (sav) yoludur. İşlerin en kötüsü sonradan ortaya çıkan bidatlerdir. Size vadedilen şey kesinlikle başınıza gelecektir. İşte sizler o zaman onun karşısında aciz kalacaksınız."
Açıklama:
Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım:
شَرُّ الأُمُورِ مُحْدَثَاتُهَا
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, İ'tisâm bi'l-Kitâb ve's-Sünneti 2, 2/724
Senetler:
1. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Mesud (Abdullah b. Mesud b. Gafil b. Habib b. Şemh)
2. Ebu İsmail Mürra et-Tayyib (Mürra b. Şurahil)
3. Abdullah b. Mürra el-Muradî (Abdullah b. Amr b. Mürra b. Abdullah)
4. Şube b. Haccâc el-Atekî (Şu'be b. Haccac b. Verd)
5. Ebu Hasan Adem b. Ebu İyas (Adem b. Abdurrahman b. Muhammed b. Şuayb)
Konular:
Bid'at, sonradan dini bir uygulama olarak uydurulan şeyler
Kur'an
Sünnet, Peygamberlerin
Sünnet, sünnete uymak
Öneri Formu
Hadis Id, No:
29292, B007284
Hadis:
حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ بْنُ سَعِيدٍ حَدَّثَنَا لَيْثٌ عَنْ عُقَيْلٍ عَنِ الزُّهْرِىِّ أَخْبَرَنِى عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُتْبَةَ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ قَالَ لَمَّا تُوُفِّىَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَاسْتُخْلِفَ أَبُو بَكْرٍ بَعْدَهُ ، وَكَفَرَ مَنْ كَفَرَ مِنَ الْعَرَبِ قَالَ عُمَرُ لأَبِى بَكْرٍ كَيْفَ تُقَاتِلُ النَّاسَ ، وَقَدْ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « أُمِرْتُ أَنْ أُقَاتِلَ النَّاسَ حَتَّى يَقُولُوا لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ . فَمَنْ قَالَ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ . عَصَمَ مِنِّى مَالَهُ وَنَفْسَهُ ، إِلاَّ بِحَقِّهِ ، وَحِسَابُهُ عَلَى اللَّهِ » . فَقَالَ وَاللَّهِ لأُقَاتِلَنَّ مَنْ فَرَّقَ بَيْنَ الصَّلاَةِ وَالزَّكَاةِ ، فَإِنَّ الزَّكَاةَ حَقُّ الْمَالِ ، وَاللَّهِ لَوْ مَنَعُونِى عِقَالاً كَانُوا يُؤَدُّونَهُ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم لَقَاتَلْتُهُمْ عَلَى مَنْعِهِ . فَقَالَ عُمَرُ فَوَاللَّهِ مَا هُوَ إِلاَّ أَنْ رَأَيْتُ اللَّهَ قَدْ شَرَحَ صَدْرَ أَبِى بَكْرٍ لِلْقِتَالِ فَعَرَفْتُ أَنَّهُ الْحَقُّ . قَالَ ابْنُ بُكَيْرٍ وَعَبْدُ اللَّهِ عَنِ اللَّيْثِ عَنَاقًا . وَهْوَ أَصَحُّ .
Tercemesi:
Bize Kuteybe b. Said, ona Leys, ona Akîl, ona ez-Zührî, ona Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe, ona da Ebu Hureyre şöyle rivayet etmiştir:
Rasulullah (sav) vefat ettiğinde ve ondan sonra Ebu Bekir halife seçildiğinde Araplar'dan dinden dönenler dönüverdiler! Ömer, Ebu Bekir'e, "Rasulullah'ın (sav), 'Allah'tan başka ilah yoktur demelerine dek insanlarla savaşmakla emrolundum. Allah'tan başka ilah yoktur diyen malını ve canını benden korumuş olur. Allah'ın hakkı ise hariç. Onun hesabı Allah’a kalmıştır' buyurmuşken insanlarla nasıl savaşırsın?" dedi. Ebu Bekir de "Namaz ile zekâtı birbirinden ayıranlara karşı vallahi savaşacağım. Çünkü zekât malın hakkıdır. Vallahi! Rasulullah'a (sav) verdikleri bir deve yularını bana vermeseler bunun verilmemesinden dolayı onlara karşı savaşırım" dedi. (Bunun üzerine) Ömer, "Vallahi! Allah'ın, Ebu Bekir'in gönlüne savaş için ilham verdiğini görünce onun hak üzere olduğunu anladım" dedi.
İbn Bükeyr ve Abdullah, Leys'ten aktarırken "inâk" yerine "anâk" demişlerdir ki bu, daha doğrudur.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, İ'tisâm bi'l-Kitâb ve's-Sünneti 2, 2/725
Senetler:
()
Konular:
İrtidat, Hz. Ebu Bekir'in uygulaması
KTB, TEVHİD
Tevhid, kelime-i tevhid getirenin öldürülmeyeceği
Zekat, vermemenin cezası
Öneri Formu
Hadis Id, No:
29290, B007283
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو كُرَيْبٍ حَدَّثَنَا أَبُو أُسَامَةَ عَنْ بُرَيْدٍ عَنْ أَبِى بُرْدَةَ عَنْ أَبِى مُوسَى عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ « إِنَّمَا مَثَلِى وَمَثَلُ مَا بَعَثَنِى اللَّهُ بِهِ كَمَثَلِ رَجُلٍ أَتَى قَوْمًا فَقَالَ يَا قَوْمِ إِنِّى رَأَيْتُ الْجَيْشَ بِعَيْنَىَّ ، وَإِنِّى أَنَا النَّذِيرُ الْعُرْيَانُ فَالنَّجَاءَ . فَأَطَاعَهُ طَائِفَةٌ مِنْ قَوْمِهِ فَأَدْلَجُوا ، فَانْطَلَقُوا عَلَى مَهَلِهِمْ فَنَجَوْا ، وَكَذَّبَتْ طَائِفَةٌ مِنْهُمْ فَأَصْبَحُوا مَكَانَهُمْ ، فَصَبَّحَهُمُ الْجَيْشُ ، فَأَهْلَكَهُمْ وَاجْتَاحَهُمْ ، فَذَلِكَ مَثَلُ مَنْ أَطَاعَنِى ، فَاتَّبَعَ مَا جِئْتُ بِهِ ، وَمَثَلُ مَنْ عَصَانِى وَكَذَّبَ بِمَا جِئْتُ بِهِ مِنَ الْحَقِّ » .
Tercemesi:
-....... Bize Ebû Usâme, Bureyd'den; o da Ebû Burde'den; o da Ebû Mûsâ el-Eş'arî(R)'den tahdîs etti ki, Peygamber (S) şöyle buyurmuştur: "Benim meselim (benzerim) ve beni kendisiyle size Allah'ın peygamber gönderdiği şeyin meseli, ancak şu adamın benzeri gibidir ki, o, kavmine geldi de:
— Ey kavmim! Ben şurada iki gözümle ordu gördüm. (Onlar beni soydular... ben kaçtım, şimdi haber veriyorum). Görüyorsunuz, ben çıplak bir nezîrim (sizi yarının musibetinden korkutuyorum). Hemen kurtulmaya, hemen kaçmaya bakınız! der.
Bu haber üzerine kavminden bir taife ona itaat eder de bütün gece vakaar ve haysiyetle yürümüş ve kaçıp kurtulmuşlardır. Kavminden bir kısmı da onu yalanlamışlar da yerlerinde kalmışlardır. Bunun üzerine sabahleyin ansızın asker onları basıp helak etmiş ve köklerini kazımıştır.
İşte bu bana itaat eden ve benim getirdiğime uyan kimse ile bana âsî olan ve benim getirmiş olduğum hakkı yalanlayan kimsenin meselidir"
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, İ'tisâm bi'l-Kitâb ve's-Sünneti 2, 2/724
Senetler:
()
Konular:
Hz. Peygamber, sembolik, temsili anlatımı
Peygamberler, Görevi, İşlevi, Misyonu