10631 Kayıt Bulundu.
Bize Yahya, ona Leys, ona Ukayl, ona İbn Şihâb; (T) Bize Said b. Mervân, ona Muhammed b. Abdülaziz b. Ebu Rizme, ona Ebu Salih Selmûyeh, ona Abdullah, ona Yunus b. Yezîd, ona İbn Şihâb, ona Urve b. Zübeyr, ona da Nebî'nin (sav) hanımı Aişe şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah'a (sav) gelen [vahyin] ilki uykudaki sadık rüya şeklindeydi. Gördüğü bir rüya ertesi vakit mutlaka sabahın aydınlığı gibi apaçık gerçekleşirdi. Ardından ona yalnızlık sevdirildi. Hira mağarasına gider, ailesine dönmeden, orada gecelerce tehannüste bulunur, yani ibadet ederdi. Bunun için de yanına azık alırdı. Azığı bittikten sonra Hatice'nin yanına döner, aynı şekilde azık alırdı. Nihayet, o Hira mağarasında iken Hak, kendisine geldi. Melek, ona geldi ve ''oku'' dedi. Rasulullah (sav), ''ben okuma bilmem'' dedi. Rasulullah şöyle buyurdu: ''Melek, beni alıp takatim kesilene kadar sıktı, ardından bırakıp 'oku' dedi. Ben, 'okuma bilmem' dedim. Beni [yine] alıp ikinci kez takatim kesilene kadar sıktı, ardından bırakıp 'oku' dedi. Ben, 'okuma bilmem' dedim. Beni [bir daha] alıp takatim kesilene kadar üçüncü sefer sıktı, sonra bırakıp 'yaratan Rabbinin adıyla oku. O, insanı alakadan yarattı. Oku, Rabbin en büyük kerem sahibidir. O, kalemle öğretendir. İnsana bilmediğini öğretti' (Alak 96/ 1-5) dedi.'' Rasulullah (sav) korkudan titreyerek oradan döndü. Nihayet, Hatice'nin [yanına] girdi ve ''beni örtün, beni örtün'' dedi. Korku (hali) ondan gidene kadar kendisini örttüler. Hatice'ye, ''ey Hatice, bana ne oluyor, kendim için endişeleniyorum'' dedi (ve) olanı kendisine anlattı. Hatice, ''asla, sevin. Allah'a yemin olsun ki, o seni asla rezil-rüsvâ etmez. Ona yemin olsun ki sen, akrabayı ihmal etmez, doğru konuşur, muhtaçları gözetir, sadece sende olanı başkalarına infak eder, misafiri ağırlar, Hak'tan gelen sıkıntılara karşı insanlara yardım edersin'' dedi. Hatice onu aldı ve Varaka b. Nevfel'e götürdü ki o, Hatice'nin amcasının oğlu idi. Kendisi Cahiliye devrinde Hristiyan olmuş, Arapça yazabilen, İncil'i, Allah'ın yazmasını dilediği kadar Arapça olarak yazabilen biriydi. (Ayrıca) oldukça yaşlı olup gözleri görmezdi. Hatice, ''Ey amcamın oğlu, kardeşinin oğlunu dinle'' dedi. Varaka, ''Ey kardeşimin oğlu, ne görüyorsun'' dedi. Nebî (sav), gördüğünü ona anlattı. Varaka, ''Bu, Musa'ya indirilen Nâmûs'tur. Keşke, o zaman genç olup hayatta olabilsem'' dedi. (Varaka), başka şeyler de söyledi. Rasulullah (sav), ''onlar beni sürecekler mi'' dedi. Varaka, ''evet, senin getirdiğini getirene (muhakkak) eziyet edilmiştir. Senin zamanına (kadar) sağ kalabilirsem, sana her şeyimle yardım ederim'' dedi. (Ne var ki), çok geçmeden kendisi vefat etti. Vahiy de bir süre kesildi. (Bundan dolayı) Rasulullah (sav), üzüldü. İbn Abbas [Hadis metninde geçen ve 'sabahın aydınlığı' şeklinde tercüme edilen ]''Fâliku'l-isbâh'', ifadesinin 'gündüz vaktinde güneş ışığı ve geceleyin ise ay ışığı' demek olduğunu söyledi.
Açıklama: Hz. Peygamberʼe (sav) ilk vahiy gelişiyle ilgili olarak aktarılan rivayetlerin bazılarında bu rivayette olduğu gibi Oʼnun intiharı düşündüğü bilgisi yer almaktadır. Ancak hadisin Arapça metnine bakıldığında intihar ile ilgili bölüm فِيمَا بَلَغَنَا yani "bize ulaştığına göre" ifadesiyle aktarılmaktadır. Bu konuya dair yapılan çalışmalarda ilgili bölümün bu rivayet sigasıyla nakledilmesi sebebiyle isnadında kopukluk olduğu ve sahihlik özelliğini kaybettiği ifade edilmektedir. Kadı İyâz (Kadı İyâz, eş-Şifâ, II, 104) ve Ayni (el-Aynî, Umdetuʼl-Kârî, I, 145) gibi alimlere göre bu tasarruf hadisin senedinde yer alan Maʼmer b. Râşidʼe aittir ve bilgiyi kimden aldığı belli değildir. Maʼmer muhtemelen ez-Zührîʼden konuya dair biri sahih diğeri zayıf iki rivayeti almış ve ikinci, yani zayıf rivayeti sahih rivayetin akabinde bu duruma işaret eden فِيمَا بَلَغَنَا lafzıyla aktarmıştır. Dolayısı ile rivayette yer alan intihar olayı sahih bir nakil olarak kabul edilmemektedir (Ayrıntılı bilgi için bkz.Kahraman, Hüseyin - Mehmet Şakar, Hz. Peygamber’in İlk Vahyin Akabinde İntiharı Düşünmesi ile İlgili Rivayetlerin Tahlil ve Tenkidi, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2017, cilt: XXVI, sayı: 1, s. 151-189 .
Bize Yahya, ona Leys, ona Ukayl, ona İbn Şihâb; (T) Bize Said b. Mervân, ona Muhammed b. Abdülaziz b. Ebu Rizme, ona Ebu Salih Selmûyeh, ona Abdullah, ona Yunus b. Yezîd, ona İbn Şihâb, ona Urve b. Zübeyr, ona da Nebî'nin (sav) hanımı Aişe şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah'a (sav) gelen [vahyin] ilki uykudaki sadık rüya şeklindeydi. Gördüğü bir rüya ertesi vakit mutlaka sabahın aydınlığı gibi apaçık gerçekleşirdi. Ardından ona yalnızlık sevdirildi. Hira mağarasına gider, ailesine dönmeden, orada gecelerce tehannüste bulunur, yani ibadet ederdi. Bunun için de yanına azık alırdı. Azığı bittikten sonra Hatice'nin yanına döner, aynı şekilde azık alırdı. Nihayet, o Hira mağarasında iken Hak, kendisine geldi. Melek, ona geldi ve ''oku'' dedi. Rasulullah (sav), ''ben okuma bilmem'' dedi. Rasulullah şöyle buyurdu: ''Melek, beni alıp takatim kesilene kadar sıktı, ardından bırakıp 'oku' dedi. Ben, 'okuma bilmem' dedim. Beni [yine] alıp ikinci kez takatim kesilene kadar sıktı, ardından bırakıp 'oku' dedi. Ben, 'okuma bilmem' dedim. Beni [bir daha] alıp takatim kesilene kadar üçüncü sefer sıktı, sonra bırakıp 'yaratan Rabbinin adıyla oku. O, insanı alakadan yarattı. Oku, Rabbin en büyük kerem sahibidir. O, kalemle öğretendir. İnsana bilmediğini öğretti' (Alak 96/ 1-5) dedi.'' Rasulullah (sav) korkudan titreyerek oradan döndü. Nihayet, Hatice'nin [yanına] girdi ve ''beni örtün, beni örtün'' dedi. Korku (hali) ondan gidene kadar kendisini örttüler. Hatice'ye, ''ey Hatice, bana ne oluyor, kendim için endişeleniyorum'' dedi (ve) olanı kendisine anlattı. Hatice, ''asla, sevin. Allah'a yemin olsun ki, o seni asla rezil-rüsvâ etmez. Ona yemin olsun ki sen, akrabayı ihmal etmez, doğru konuşur, muhtaçları gözetir, sadece sende olanı başkalarına infak eder, misafiri ağırlar, Hak'tan gelen sıkıntılara karşı insanlara yardım edersin'' dedi. Hatice onu aldı ve Varaka b. Nevfel'e götürdü ki o, Hatice'nin amcasının oğlu idi. Kendisi Cahiliye devrinde Hristiyan olmuş, Arapça yazabilen, İncil'i, Allah'ın yazmasını dilediği kadar Arapça olarak yazabilen biriydi. (Ayrıca) oldukça yaşlı olup gözleri görmezdi. Hatice, ''Ey amcamın oğlu, kardeşinin oğlunu dinle'' dedi. Varaka, ''Ey kardeşimin oğlu, ne görüyorsun'' dedi. Nebî (sav), gördüğünü ona anlattı. Varaka, ''Bu, Musa'ya indirilen Nâmûs'tur. Keşke, o zaman genç olup hayatta olabilsem'' dedi. (Varaka), başka şeyler de söyledi. Rasulullah (sav), ''onlar beni sürecekler mi'' dedi. Varaka, ''evet, senin getirdiğini getirene (muhakkak) eziyet edilmiştir. Senin zamanına (kadar) sağ kalabilirsem, sana her şeyimle yardım ederim'' dedi. (Ne var ki), çok geçmeden kendisi vefat etti. Vahiy de bir süre kesildi. (Bundan dolayı) Rasulullah (sav), üzüldü. İbn Abbas [Hadis metninde geçen ve 'sabahın aydınlığı' şeklinde tercüme edilen ]''Fâliku'l-isbâh'', ifadesinin 'gündüz vaktinde güneş ışığı ve geceleyin ise ay ışığı' demek olduğunu söyledi.
Açıklama: Hz. Peygamberʼe (sav) ilk vahiy gelişiyle ilgili olarak aktarılan rivayetlerin bazılarında bu rivayette olduğu gibi Oʼnun intiharı düşündüğü bilgisi yer almaktadır. Ancak hadisin Arapça metnine bakıldığında intihar ile ilgili bölüm فِيمَا بَلَغَنَا yani "bize ulaştığına göre" ifadesiyle aktarılmaktadır. Bu konuya dair yapılan çalışmalarda ilgili bölümün bu rivayet sigasıyla nakledilmesi sebebiyle isnadında kopukluk olduğu ve sahihlik özelliğini kaybettiği ifade edilmektedir. Kadı İyâz (Kadı İyâz, eş-Şifâ, II, 104) ve Ayni (el-Aynî, Umdetuʼl-Kârî, I, 145) gibi alimlere göre bu tasarruf hadisin senedinde yer alan Maʼmer b. Râşidʼe aittir ve bilgiyi kimden aldığı belli değildir. Maʼmer muhtemelen ez-Zührîʼden konuya dair biri sahih diğeri zayıf iki rivayeti almış ve ikinci, yani zayıf rivayeti sahih rivayetin akabinde bu duruma işaret eden فِيمَا بَلَغَنَا lafzıyla aktarmıştır. Dolayısı ile rivayette yer alan intihar olayı sahih bir nakil olarak kabul edilmemektedir (Ayrıntılı bilgi için bkz.Kahraman, Hüseyin - Mehmet Şakar, Hz. Peygamber’in İlk Vahyin Akabinde İntiharı Düşünmesi ile İlgili Rivayetlerin Tahlil ve Tenkidi, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2017, cilt: XXVI, sayı: 1, s. 151-189 .
Bana Ebu Hâşim Müemmel b. Hişâm, ona İsmail b. İbrahim, ona Avf, ona Ebu Recâ ona da Semure b. Cündüb (ra) şöyle demiştir: "Rasulullah (sav), ashabına sıkça 'Aranızda rüya gören oldu mu? Bana anlatsın, Allah’ın dilediği gibi yorumlayayım' buyururdu. Bir gün sabah vakti bize kendi gördüğü rüyasını şöyle anlattı: Bu gece bana iki kimse geldi. Onlar beni uyandırdılar ve dediler ki: ‘Haydi çık!’ Ben de onlarla beraber çıktım. Bir adama uğradık, sırtüstü yatıyordu. Başucunda bir başka adam duruyor, elinde büyük bir taş vardı. O taşı adamın başına indirdi, başı parçalandı. Taş yuvarlanıp uzağa gitti. Adam gidip taşı getirinceye kadar, başı eski hâline döndü. Sonra aynı işlemi tekrar yaptı. Ben Sübhanallah! Bunlar da kim?' dedim. Onlar bana 'Yürü, yürü' dediler. Bir diğer adama uğradık; sırtüstü yatıyordu. Başucunda demirden kanca tutan bir adam vardı. Kancayı yüzünün bir yanına geçiriyor; ağzını kulak arkasına, burnunu ve gözünü de ensesine kadar yarıyordu. Sonra öteki tarafa geçiyor, aynı işlemi orada yapıyordu. Bir taraf bitince öteki taraf eski hâline dönüyordu. Ben 'Sübhanallah! Bunlar da kim?' dedim. Onlar bana 'Yürü, yürü' dediler. Sonra tandıra benzer bir yapıya geldik. İçinden sesler ve gürültüler geliyordu. İçine baktık; kadın ve erkek çıplak insanlar vardı. Altlarından alevler yükseliyor, onlara değince bağırıyorlardı. Ben 'Bunlar kim?' dedim. Onlar bana 'Yürü, yürü' dediler. Sonra kan gibi kırmızı bir ırmağa geldik. İçinde bir adam yüzüyordu. Kıyısında ise önünde bir yığın taş bulunan bir adam vardı. Yüzen adam kıyıya geldiğinde ağzını açıyordu, kıyıdaki adam onun ağzına taş koyuyordu. Adam tekrar yüzüyor, yine dönüp geldiğinde ağzına taş koyuyordu. Ben 'Bu da nedir?' dedim. Onlar bana 'Yürü, yürü' dediler. Sonra yüzü son derece çirkin bir adama geldik. Yanında bir ateş vardı, ateşi karıştırıyor ve etrafında dolaşıyordu. Ben 'Bu da kim?' dedim. Onlar bana 'Yürü, yürü' dediler. Sonra baharın her çiçeğinden oluşmuş yemyeşil bir bahçeye geldik. Ortasında boyu çok uzun bir adam vardı; başı göğe ulaşıyordu, neredeyes başını göremiyordum. Etrafında görebileceğim en çok ve en güzel çocuklar bulunuyordu. Ben 'Bu kim, bunlar kim?' dedim. Onlar bana 'Yürü, yürü' dediler. Sonra daha önce hiç görmediğim kadar güzel ve büyük bir bahçeye vardık. Bana 'Buraya çık' dediler. Çıktık. Karşımıza altın ve gümüş tuğlalarla yapılmış bir şehir çıktı. Kapısına geldik, izin istedik, kapı açıldı ve içeri girdik. İçeride bedenin yarısı en güzel, yarısı da en çirkin insanlardan oluşan bir topluluk vardı. Onlara 'Şu nehre gidin' denildi. Önlerinde bembeyaz ve enine akan bir nehir vardı. Girdiler, sonra bize geri döndüler, çirkinlikleri gitmiş, en güzel suretle dönmüşlerdi. Onlar bana 'İşte bu Adn cennetidir. Şurası da senin makamındır.” Gözümü yukarı kaldırdım, beyaz bulut gibi bir köşk gördüm. Bana 'İşte orası da senin makamındır' denildi. Ben, 'Allah sizi mübarek kılsın, bırakın gireyim' dedim. Onlar, 'Şimdi değil; fakat sen oraya gireceksin' dediler. Ben 'Bu gece çok acayip şeyler gördüm. Nedir bunlar?' Onlar bana şöyle anlattılar:" 'Bizler Sana haber verelim: İlk gördüğün, başı taşla ezilen adam; Kur’an’ı alıp da onu terk eden ve farz namazı uyuyarak bırakan kişidir. Yüzü demir kancayla yarılan adam, sabah erkenden evinden çıkıp bir yalan söyleyen, sonra yalanı tüm ufuklara yayılan kişidir. Tandırdaki çıplak kadın ve erkekler; zina eden erkek ve kadınlardır. Nehirde yüzen ve taş yutan adam; faiz yiyendir. Çirkin yüzlü, ateş başında duran adam; cehennemin bekçisi Mâlik’tir. Bahçedeki uzun boylu adam; İbrahim'dir (as) Onun etrafındaki çocuklar ise fıtrat üzere ölen bütün çocuklardır. Semure der ki: Bunun üzerine Müslümanlardan bazıları 'Ey Allah’ın Rasulü, müşriklerin çocukları da mı?' dediler. Rasulullah (sav) 'Evet, müşriklerin çocukları da' buyurdu. (Melekler devamla şöyle dediler:) Bedeninin yarısı güzel, yarısı çirkin olanlar ise; amellerini karışık işleyen, iyilik ve kötülüğü birlikte yapan kimselerdir. Allah onları affetmiştir."
Bize Ali b. Abdullah, ona Süfyan, ona Eyyûb, ona İkrime, ona da İbn Abbas'ın rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: “Görmediği bir rüyayı gördüm diye iddia eden kişi, (kıyamet günü) iki arpa tanesini birbirine düğümleyerek bağlamaya zorlanır, ama bunu asla yapamaz. İnsanların duyulmasından hoşlanmadıkları ya da duyulmasın diye kenara çekilerek yaptıkları konuşmalara kulak kabartan kişinin kulağına kıyamet günü kurşun dökülür. Bir canlının resmini çizen kişiye (kıyamet günü) azab edilir, o resme can vermesi istenir, ama asla ona can veremez.” Süfyan, “Eyyûb bize bu hadisi muttasıl olarak rivayet etti” demiştir. Kuteybe ise, bize Ebû Avâne, ona Katâde, ona İkrime ona da Ebû Hureyre rivayet etti diyerek hadisi “Men kezebe fî rü’yâhu, yani kim rüyası hakkında yalan söylerse…” cümleleri ile rivayet etmiştir. Şu'be’nin Ebû Hâşim er-Rummânî vasıtası ile İkrime’den rivayetine göre Ebû Hureyre bu hadisi “Men savvere, yani kim bir canlı varlığın resmini yaparsa…, Men tehalleme, yani kim yalan olarak rüya gördüğü iddiasında bulunursa… ve Men istemea, yani kim kulak kabartırsa…” cümleleri ile rivayet etmiştir. Bana İshak, ona Halid, ona İkrime, ona da İbn Abbas bu hadisin benzerini “Men istemea…, yani kim kulak kabartırsa, Men tehalleme… yani kim yalandan rüya gördüğü iddiasında bulunursa ve Men savvere… yani kim resim yaparsa…” cümleleri ile rivayet etmiştir. Hişâm, aynı hadisi İkrime vasıtası ile İbn Abbas'tan nakletmek suretiyle Halid’e mutabaatta bulunmuştur.
Bize İbrahim b. Hamza, ona İbn Ebu Hâzim ve ed-Derâverdî, ona Yezid, ona Abdullah b. Habbâb, ona da Ebu Said el-Hudrî, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Sizden birisi hoşuna giden bir rüya gördüğünde o, Allah'tandır. Onun için Allah'a hamd etsin ve onu başkalarına anlatsın. Eğer hoşlanmadığı başka bir rüya görürse o, şeytandır. Onun şerrinden Allah'a sığınsın ve ondan kimseye söz etmesin. Böylece o rüya kendisine asla zarar vermeyecektir."